yalnız yaşamak
insanın yalnız olması için illaki bir başına olması gerkmez. sizi manevi anlamda doyurabilen bir sosyal çevreniz yoksa da yalnız hissedersiniz. üstelik kalabalığın içindeki bu yalnızlık hissi, hiç de öyle insana kendini kuş gibi özgür ve özgüvenli hissettiren bir his değildir. bilakis acı verir, çaresiz, kimsesiz hissettirir çoğu zaman.
fakat siz bu acı şurubun tadını artık bildiğinizden, kirpi ikilemi gibi ne insanlarla, ne de insanlarsız yapamazsınız.
alışır, adapte, olur ve güçlenirsiniz bir süre sonra. aileyle kısıtlı zaman geçirir, yeni insanları sosyal arkadaşlıklar seviyesinden daha ötesine taşımaz bütün soğuğuna rağmen kendinize ayırdığınız o kutsal zamandan feragat etmemeyi öğrenirsiniz.
fakat siz bu acı şurubun tadını artık bildiğinizden, kirpi ikilemi gibi ne insanlarla, ne de insanlarsız yapamazsınız.
alışır, adapte, olur ve güçlenirsiniz bir süre sonra. aileyle kısıtlı zaman geçirir, yeni insanları sosyal arkadaşlıklar seviyesinden daha ötesine taşımaz bütün soğuğuna rağmen kendinize ayırdığınız o kutsal zamandan feragat etmemeyi öğrenirsiniz.
devamını gör...
mala
inşaatlarda sıvayı yaymak için kullanılan bir eşyadır aynı zamanda.
devamını gör...
yökdil
en başta açık öğretim fakültesi tarafından gerçekleştirilen, yds ile arasında 20 puana kadar fark olan, şimdilerde ise diyalog sorularının olmaması dışında bir farkı olmayan ve bu sene 13 aralık 2020’de gerçekleşecek olan yüksek öğretim kurumu yabancı dil sınavıdır.
devamını gör...
geceye bir cem karaca şarkısı bırak
özellikle son zamanlarda dinlerken bir yandan içimden gelerek eşlik ettiğim bence yapılmış en güzel türkçe şarkılardan biri.
devamını gör...
beni öp sonra doğur beni
sevgilisine "bana önce sevgili ol, beni öpüp kokla sonra da annem ol sarıp sarmala" demek isteyen şairin, cemal süreya'nın dizeleridir.
devamını gör...
edebiyat dedikoduları
1- shakespeare döneminde tiyatroların önünde çürük domates satılırmış, oyunu beğenmeyen insanlar sahneye çürük domates atarmış, ama shakespeare'in oyunlarından hiçbirinde sahneye çürük domates atılmamış.
2- louisa may alcott huckleberry finn'i ahlaksız bulmuş hatta yasaklansın diye amerika çapında bir kampanya başlatmış.
3- hüseyin rahmi gürpınar'ın son sözleri ''lütfen kedilerimi iyi doyurun'' (çok üzücü bence)
4-can yücel arkadaşı ile birlikte paralarını biriktirip eğitim için yurt dışına gitmek istiyor. hasan ali yücel, oğluna ayrıcalık yaptığı düşünülür diye göndermiyor . arkadaşı giderken can yücel biriktirdiği parasını ona veriyor. gazi yaşargil, cerrah olarak dönüyor . can yücel, şair kalıyor.
5-sabahattin ali çok çapkınmış hatta sanırsam küçük yaştaki öğrencileriyle bile ilişkisi olmuş.
6- bu çok bilinir ama içlerinde en sevdiklerimden biri de budur: mehmet akif ersoy veterinerdir aslında. bir gün biri onu aşağılamak için ''siz baytardınız değil mi?'' diye sorar o da ''evet, bir yeriniz mi ağırıyor?'' diye cevap verir.
7- nedim biseksüeldir.
8-dostoyevski bir gün bir baloya gitmektedir. tam salona girdiğinde turgenyev'i dönemin diğer edebiyat üstadları olan herzen ve nekrasovla birlikte kahkaha atarken görür. ellerinde bir defter ve kalemle bir şeyler çiziktirmektedirler. dostoyevski kendisiyle alay edildiği düşüncesindedir. nitekim haklıdır da. iddiaya göre bu üç edebiyat ustası, bu koca koca adamlar, dostoyevski'yi aşağılayan bir şiir yazmakla meşguldur.(ekşiden aldım)
9-james joyce - marcel proust : dönemlerinin bu en büyük iki yazarı hayatlarında sadece bir kez karşılaşır. yirminci yüzyılın en önemli iki romanı olan ulysses ve kayıp zamanın izinde yazarları, içlerinde pablo picasso ve igor stravinski gibi efsane sanatçıların da olduğu bir baloda yan yana denk gelirler. pek tabii herkesin gözü bu ikilinin üzerindedir. derin bir edebi sohbet beklenmektedir. ancak proust ona sağlık sorunlarından bahseder. joyce ise o meşhur muzipliğini konuşturur. üstelik birbirlerinin yapıtlarını bile okumadıklarını itiraf ederler. proust balodan erkenden ayrılmak durumunda kalır ve arabasına geçer. joyce da koşturarak çıkar ve arabaya izinsiz atlar. girer girmez de pencereyi açar. bu proust'u öldürmeye teşebbüs etmekle aynı anlama gelir. çünkü proust ağır astım hastasıdır. yine de nezaketiyle ünlü proust ses etmez. piçliği ile ünlü joyce ise belki de içten içe bundan haz almıştır. proust bu geceden sadece altı ay sonra işbu rahatsızlıktan dolayı vefat etmiştir.(ekşiden aldım)
2- louisa may alcott huckleberry finn'i ahlaksız bulmuş hatta yasaklansın diye amerika çapında bir kampanya başlatmış.
3- hüseyin rahmi gürpınar'ın son sözleri ''lütfen kedilerimi iyi doyurun'' (çok üzücü bence)
4-can yücel arkadaşı ile birlikte paralarını biriktirip eğitim için yurt dışına gitmek istiyor. hasan ali yücel, oğluna ayrıcalık yaptığı düşünülür diye göndermiyor . arkadaşı giderken can yücel biriktirdiği parasını ona veriyor. gazi yaşargil, cerrah olarak dönüyor . can yücel, şair kalıyor.
5-sabahattin ali çok çapkınmış hatta sanırsam küçük yaştaki öğrencileriyle bile ilişkisi olmuş.
6- bu çok bilinir ama içlerinde en sevdiklerimden biri de budur: mehmet akif ersoy veterinerdir aslında. bir gün biri onu aşağılamak için ''siz baytardınız değil mi?'' diye sorar o da ''evet, bir yeriniz mi ağırıyor?'' diye cevap verir.
7- nedim biseksüeldir.
8-dostoyevski bir gün bir baloya gitmektedir. tam salona girdiğinde turgenyev'i dönemin diğer edebiyat üstadları olan herzen ve nekrasovla birlikte kahkaha atarken görür. ellerinde bir defter ve kalemle bir şeyler çiziktirmektedirler. dostoyevski kendisiyle alay edildiği düşüncesindedir. nitekim haklıdır da. iddiaya göre bu üç edebiyat ustası, bu koca koca adamlar, dostoyevski'yi aşağılayan bir şiir yazmakla meşguldur.(ekşiden aldım)
9-james joyce - marcel proust : dönemlerinin bu en büyük iki yazarı hayatlarında sadece bir kez karşılaşır. yirminci yüzyılın en önemli iki romanı olan ulysses ve kayıp zamanın izinde yazarları, içlerinde pablo picasso ve igor stravinski gibi efsane sanatçıların da olduğu bir baloda yan yana denk gelirler. pek tabii herkesin gözü bu ikilinin üzerindedir. derin bir edebi sohbet beklenmektedir. ancak proust ona sağlık sorunlarından bahseder. joyce ise o meşhur muzipliğini konuşturur. üstelik birbirlerinin yapıtlarını bile okumadıklarını itiraf ederler. proust balodan erkenden ayrılmak durumunda kalır ve arabasına geçer. joyce da koşturarak çıkar ve arabaya izinsiz atlar. girer girmez de pencereyi açar. bu proust'u öldürmeye teşebbüs etmekle aynı anlama gelir. çünkü proust ağır astım hastasıdır. yine de nezaketiyle ünlü proust ses etmez. piçliği ile ünlü joyce ise belki de içten içe bundan haz almıştır. proust bu geceden sadece altı ay sonra işbu rahatsızlıktan dolayı vefat etmiştir.(ekşiden aldım)
devamını gör...
mehmet berk yaltırık
korku ve fantastik edebiyat ile pek ilgili, bilgili tarihçi/yazar. namı değer songulyabani.
youtube kanalında tarihteki korku hikayeleri ve mitosları ile ilgili çok güzel hikayeler anlatmakta. şeyhülislam ebu suud efendi'nin hortlaklar hakkındaki fetvası, balkanlarda anlatılagelen tarihi kayıtları mevcut olan vampir/obur/hortlak hikayeleri, anadolu'dan nakil korku hikayeleri, türk mitolojisinden hikayeler, bazı kurgu hikayeler vb gibi konularda pek çok güzel içerik mevcut. bunun dışında kendisi kabadayılar, külhanbeyleri, yeniçeri zorbaları, yeniçeri raconları, tulumbacıların raconları vb gibi konularda da epey ilgili ve bilgili. kaynaksız konuşmuyor, sohbet tadında tatlış tatlış anlatıyor.
severek izliyor, dinliyor, okuyor, takip ediyoruz efenim.
youtube kanalında tarihteki korku hikayeleri ve mitosları ile ilgili çok güzel hikayeler anlatmakta. şeyhülislam ebu suud efendi'nin hortlaklar hakkındaki fetvası, balkanlarda anlatılagelen tarihi kayıtları mevcut olan vampir/obur/hortlak hikayeleri, anadolu'dan nakil korku hikayeleri, türk mitolojisinden hikayeler, bazı kurgu hikayeler vb gibi konularda pek çok güzel içerik mevcut. bunun dışında kendisi kabadayılar, külhanbeyleri, yeniçeri zorbaları, yeniçeri raconları, tulumbacıların raconları vb gibi konularda da epey ilgili ve bilgili. kaynaksız konuşmuyor, sohbet tadında tatlış tatlış anlatıyor.
severek izliyor, dinliyor, okuyor, takip ediyoruz efenim.
devamını gör...
en güzel reddetme cümlesi
aysel git başımdan ben sana göre değilim
ölümüm birden olacak seziyorum.
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
aysel git başımdan istemiyorum.
(bkz: attilâ ilhan)
ölümüm birden olacak seziyorum.
hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
aysel git başımdan istemiyorum.
(bkz: attilâ ilhan)
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
yaldızlı yenilgilerle süslenmiş bir hayatta acı artık bir rutin olur. rutin olan şeye ise ruh alışmıştır. o ruhun mutluluk gibi bir hayali hiç olmamıştır. bu yüzden en az, zaman zaman zafer kazanan ruhlar kadar mutludur.
devamını gör...
şarkılarda sorulan en zor soru
bir daha bu yolları aynı hevesle yürür müyüm?
devamını gör...
asal sayılar
şifreleme biliminde önemli yeri olan sayılardır. 300 basamaklı asal sayılarla inşa edilen "cisim" adı verilen cebirsel yapılarla oluşturulan güçlü şifreleme sistemleri bulunmaktadır. burada sistemin asal sayı ile inşa edilen cisim ile kurulması mühimdir, ne kadar büyük sayı alırsanız sistem o kadar güvenlidir.
devamını gör...
bir erkeğin en tatlı olduğu an
hata yaptıklarını kabul ettikleri an.
devamını gör...
normal sözlük moderasyon sevgi sıralaması
var bir kaç tane şimdi isim saymayayım ayıp olur başkalarına. üzülürler sonra.*belki üstümüzden bir tır geçer beni sevmiyor musun ben senin favori modun değil miyim falan derler hiç uğraşamam.*
devamını gör...
tortilla de patatas
muhteşem ispanyol lezzeti, şımarık kahvaltılarımın gizli tarifi ispanyol patatesli omleti.
efendim öncelikle şu tarifi uyguluyorum. beni okumak istemezseniz videolu anlatım burada. okumak isterseniz hazırsanız başlıyoruz.
malzemeler (2 kişilik)
2 orta boy patates
4 yumurta
1 orta boy soğan
sıvı yağ
yapılışı
1. patatesleri yıkayın, soyun, sonra tekrar yıkayın. ortadan ikiye bölün (limon sıkacakmış gibi enine bölün boyuna değil). mümkün olan en ince şekilde yuvarlak yuvarlak doğrayın. 2-3 milimetre denir ideal ölçü için fakat elde cetvelle bunu ölçemeyeceğimize göre bir türk ölçü birimi veriyorum: "bıçağın sırtının kalınlığı kadar". yaptıkça alışacaksınız zaten. ruffles yapıyorsunuz gibi düşünün ama biraz daha kalın olsun.
2. soğanı küp küp veya halka halka doğrayıp kızgın yağda soteliyoruz. karamelize olana kadar soteleyin.
3. üzerine patatesleri atın. hepsini yağa gömmenize gerek yok, zaten ara sıra karıştıracaksınız. soğanlar patateslere yapışacaktır, bırakınız yapışsınlar. o soğanlar öyle bir lezzet verecek ki, of of of.
//videoyla benim aramdaki minik fark: ben soğanları öldürene kadar kavuruyorum, videoda hemen üzerine patates ekleyip kızartıyor. hangisini isterseniz o şekilde yapın.
4. patatesler kızarınca (tahta kaşıkla bölmeye çalışınca bölünecektir pişince) süzdürün, kağıt havlu üzerine alıp fazla yağını emdirin, oda sıcaklığına gelmesini bekleyin. asla videodaki gibi doğrudan yumurtanın üzerine kızgın patatesleri atmayın, yumurta pişer. pişireceğiz ama şu an değil.
5. patates soğuyunca üzerine 1 patates başına 2 yumurta kırın. yumurtayı çırpmayın, yumurtayı köpürtmeyin, sarısını patlatıp iyice patatesle karıştırın yeter. kabın ağzını alumüniyum folyo ile kapatıp buzdolabında 15-20 dk dinlendirin.
// dinlendirmeseniz de olur, ama buzdolabında dinlendirdikten sonra daha yoğun, daha viskoz bir kıvam alacak. o da pişirirken daha güzel sonuç veriyor.
6. kızgın bir tavaya çok az yağ döküp peçeteyle bulaştırın, yumurtalı patates karışımını tavaya boşaltın. iyice tavaya yayın, 1 dakika yüksek ateşte pişirip altını kısın 2 dakika daha pişirin. tavanın ağzına geniş düz bir tabak kapatıp ters çevirin, patatesin altını tavaya verin. aynı şekilde 1 dakika yüksek 2 dakika düşük ateşte pişirip altını kapatın.
şöyle görünmeli (sağdaki büyük yuvarlak şey) (alttakiler brokoli köftesi. salamlar da kedinin yemeği)
efendim öncelikle şu tarifi uyguluyorum. beni okumak istemezseniz videolu anlatım burada. okumak isterseniz hazırsanız başlıyoruz.
malzemeler (2 kişilik)
2 orta boy patates
4 yumurta
1 orta boy soğan
sıvı yağ
yapılışı
1. patatesleri yıkayın, soyun, sonra tekrar yıkayın. ortadan ikiye bölün (limon sıkacakmış gibi enine bölün boyuna değil). mümkün olan en ince şekilde yuvarlak yuvarlak doğrayın. 2-3 milimetre denir ideal ölçü için fakat elde cetvelle bunu ölçemeyeceğimize göre bir türk ölçü birimi veriyorum: "bıçağın sırtının kalınlığı kadar". yaptıkça alışacaksınız zaten. ruffles yapıyorsunuz gibi düşünün ama biraz daha kalın olsun.
2. soğanı küp küp veya halka halka doğrayıp kızgın yağda soteliyoruz. karamelize olana kadar soteleyin.
3. üzerine patatesleri atın. hepsini yağa gömmenize gerek yok, zaten ara sıra karıştıracaksınız. soğanlar patateslere yapışacaktır, bırakınız yapışsınlar. o soğanlar öyle bir lezzet verecek ki, of of of.
//videoyla benim aramdaki minik fark: ben soğanları öldürene kadar kavuruyorum, videoda hemen üzerine patates ekleyip kızartıyor. hangisini isterseniz o şekilde yapın.
4. patatesler kızarınca (tahta kaşıkla bölmeye çalışınca bölünecektir pişince) süzdürün, kağıt havlu üzerine alıp fazla yağını emdirin, oda sıcaklığına gelmesini bekleyin. asla videodaki gibi doğrudan yumurtanın üzerine kızgın patatesleri atmayın, yumurta pişer. pişireceğiz ama şu an değil.
5. patates soğuyunca üzerine 1 patates başına 2 yumurta kırın. yumurtayı çırpmayın, yumurtayı köpürtmeyin, sarısını patlatıp iyice patatesle karıştırın yeter. kabın ağzını alumüniyum folyo ile kapatıp buzdolabında 15-20 dk dinlendirin.
// dinlendirmeseniz de olur, ama buzdolabında dinlendirdikten sonra daha yoğun, daha viskoz bir kıvam alacak. o da pişirirken daha güzel sonuç veriyor.
6. kızgın bir tavaya çok az yağ döküp peçeteyle bulaştırın, yumurtalı patates karışımını tavaya boşaltın. iyice tavaya yayın, 1 dakika yüksek ateşte pişirip altını kısın 2 dakika daha pişirin. tavanın ağzına geniş düz bir tabak kapatıp ters çevirin, patatesin altını tavaya verin. aynı şekilde 1 dakika yüksek 2 dakika düşük ateşte pişirip altını kapatın.
şöyle görünmeli (sağdaki büyük yuvarlak şey) (alttakiler brokoli köftesi. salamlar da kedinin yemeği)
devamını gör...
arjiri

bir insanın ten rengi ne olabilir?
siyah, beyaz, bazen hafif kırmızı veya sarımtırak. peki daha önce hiç mor ya da mavi renkli bir insan gördünüz mü?
hayır dediğinizi duyar gibiyim.
işte karşınızda arjiri hastaları. bu hastalar vücutlarında yoğun gümüş birikmesi sonucu mor ten rengine sahip oluyorlar. ve bu hastalık doğuştan gelen biyolojik bir bozukluk sonucu değil de yoğun gümüş kullanım sonucu ortaya çıkıyor. lazer teknolojisi ile bir nebze olsun azaltılırsa da tamamen giderilmesi mümkün değil.
gümüş, insan vücudundan kolaylıkla atılabilen bir element değildir ve sürekli olarak vücutta depolanır. gümüşe, gümüş tozuna ve hatta gümüş içerikli diğer kimyasal bileşiklere uzun süreli maruz kalmak, vücudunuzdaki gümüş miktarını hızla arttıracaktır. öncelikle fark edilmeden vücudun farklı bölgelerinde; deri altında, organlarda biriken bu gümüş, ışığa maruz kaldığında karararak renk değiştirir. bunun sonucunda gümüşe fazla maruz kalmış kişi, mor veya mavi bir renk almaya başlar. neyse ki, vücudumuz için yüksek toksisite oranına sahip bir metal değildir gümüş; bu yüzden bu şekilde renk değişimine sebep olacak miktardaki gümüş birikimi bile, başka bir hastalık durumunu genellikle ortaya çıkarmamaktadır. bu da arjiri'yi sadece “kozmetik bir problem” haline getirmektedir.

bu hastalıktan nasıl korunabiliriz:
başta evde gereğinden fazla gümüş kullanmamak geliyor tabii ki.
kullandığımız ürünlerin dayanıklı ve bakımlı olmasına, böylece havaya gümüş tozu yaymamasına, dikkat etmeliyiz.
kullandığımız gümüş takıları gece yatmadan önce çıkarabilir veya gün içerisinde belli saatlerde bu takılardan uzak kalabiliriz.
ve en önemlisi de kolloidal gümüş gibi bilimsel olarak işlevsiz alternatif tıp yöntemlerinden uzak durmalıyız.
mavi bir şirin olmamanız dileğiyle, kendinize iyi bakın. hoşçakalın
devamını gör...
sözlükte kadın zannedilmek
başıma gelen talihsiz olaydır. adam ciddi ciddi bana yürüdü. kardeşim ben erkeğim sen çok yanlış gelmişsin dedim, kusura bakma diyor.
devamını gör...
kız düşürmek için şiir kitabıyla dolaşan erkek
kaldı mı böyle adamlar dediğim sorunsaldır ki kaldıysa da aynen devam diyerek destek oluyorum.
masanın üzerine araba anahtarı, cüzdan,telefon bırakan türden daha iyidir.
masanın üzerine araba anahtarı, cüzdan,telefon bırakan türden daha iyidir.
devamını gör...
yazarların garip huyları
yemek yiyeceğim bir yerde alternatif çıkışlara bakıyorum yoksa da kafamda canlandırıp ona göre oturma düzeni yapıp oturuyorum.
insanların elindeki telefondan ayakkabısına kadar elleri tırnakları yüzleri saçları hepsi benim için birer kitap gibi,okuyorum ve kişilik analizi yapıyorum hiç yanılmadım analizlerimde.
bir de herşeyi sayıyorum gördüğüm herşeyi hatta tv açıksa o an kaç kişi ya da kaç hayvan var kaç ağaç var gibi.
var bi kaç tane daha.
insanların elindeki telefondan ayakkabısına kadar elleri tırnakları yüzleri saçları hepsi benim için birer kitap gibi,okuyorum ve kişilik analizi yapıyorum hiç yanılmadım analizlerimde.
bir de herşeyi sayıyorum gördüğüm herşeyi hatta tv açıksa o an kaç kişi ya da kaç hayvan var kaç ağaç var gibi.
var bi kaç tane daha.
devamını gör...
alfa parçacığı
+2 yüklü helyum çekirdeğine verilen ad. 2 proton ve 2 nötrondan oluşur. radyoaktif elementlerden alfa ışıması yolu ile yayılır.
devamını gör...