"ayın 13'ünün cuma gününe denk gelmesi" korkusudur.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

acaba neresi burası?
resimag.com/p1/7cb85e36f3eb.jpeg
devamını gör...

yemin ederim 3.dünya savaşı olaydı da toplu tüfekli yenileydik, böyle insanını aşağılayarak peşkeş çekmek, bu rezillik katlanılır gibi değil.
devamını gör...

yok olmak diye bir şey yoktur. algılayamamak vardır.

yağmur yağar, denize karışır artık yağmur yoktur diyebilir miyiz ? - diyemeyiz. yağmur vardır ama ilk hâli gibi değildir.
sadece biçim olarak değişikliğe uğradı ve küçük su kütleleri büyük bir su kütlesine karıştı.
sonra güneşin etkisi ile su buharlaşır.**artık sadece biçim değil halde değiştirmiştir ama yok olmamıştır.
su döngüsü dediğimiz olay gerçekleşmekte. buharlaşan su havada yoğunlaşır, damlacıkları oluşturur.
yine hal değiştirmiştir. gaz haldeyken sıvı hale geçiş yaptı ama yok olmadı.
damlacıklar da toplanarak bulutları oluşturur. artık bulut oluşmuştur ve içindeki
damlacıklar büyüyüp birleştikçe yağmur damlalarını oluşturur. burada da sadece biçim değişir.
tekrar yeryüzüne yağmur olarak döner ve olay tekrarlanır. bu olaydan sonuçla aklıma enerjinin korunumu yasası geliyor:
enerji, yoktan var edilemez; var olan enerji de yok edilemez; sadece bir şekilden diğerine dönüşür.

insan ölür toprağa gömülür beden diğer canlılar tarafından ayrıştırılıp bir besin görevi görür. aslında
bedende yok olmaz. şunu düşünün bir yiyecek yiyorsunuz ve bunu yediniz. midenizde artık.
peki yok mu oldu? – hayır ama çıplak gözle göremiyoruz. o yiyecekten yararlı olan kısmı vücutta kalır
enerji görevi görür, yararsız veya vücut için fazla kısmı ise terleme, idrar, dışkılama yoluyla vücuttan
atılır.

sonuçla, besinler de yok olmaz. var olan enerji biçim ya da hal ya da her iki değişikliğe de uğrar.
biz göremediğimiz için de yok olduğu kanısına varırız. yine enerjinin korunumu yasasını görürüz.
aslında her şeyin yapı taşı atom olduğu için ve her şey bir enerji barındırdığı için aklımıza ne gelirse
yok olmadığını sadece zaman içinde çeşitli formlar alarak başkalaşım geçirdiğini düşünebiliriz.
zaman içinde her şeyin değişikliğe uğramasının sebebi de iç ve dış etkenler.

peki insan bedenden mi ibarettir? ruh diye tabir ettiğimiz görünmeyen, soyut olan, bedene canlılık
katan şey gerçekte var mı? var ise yok mu oldu? eğer ruh var ise enerjinin korunumu yasasına göre
yok olmadı sadece form veya hal değiştirdi ya da her ikisi. peki biz bunu niye göremiyoruz? belki de
insanın algılayamadığı form veya hal çeşitleri vardır biz bu bedendeyken sadece bu bakış açısından
görebiliyoruzdur hayatı. kaldı ki ruh var ise ilk halini ve biçimini de bilmiyoruz. şu zamana kadar
yapılan araştırmalar ile ruhun varlığına dair bir sonuç yok. zaten ruh olsa hangi görevi yapacaktı ki
sevgi mi ? nefret mi ? düşünmek mi ? her şey beyinde gerçekleşiyor zaten. hormonların kontrolü
altındayız aslında. düşünün serotonin seviyeniz yüksekse mutlu, melatonin seviyeniz yüksekse
hüzünlüsünüzdür. daha birçok örnek var hormonlar ile ilgili*neyse.
belki de ruhun olmasını istiyoruz yok olmak istemeyişimizden* ama yok olmak diye bir şey de yok.
dönüşüm var. peki ölümden sonra alacağımız formdan hayatı algılayabilecek miyiz? bu da büyük bir merak konusu.

aklıma i origins filmindeki şu diyalog geliyor:
”-sofi ben kanıtlara inanırım. üstümüzde, yukarıda yaşayan, görünmez bir tür sihirli ruhani varlığın kanıtı yok.
-solucanların kaç duyusu var?
-2 tane. koklamak ve hissetmek. neden?
-yani, görmeden ya da ışığın ne demek olduğunu bile bilmeden yaşayabiliyorlar değil mi? ışık kavramı onlar için düşünülemez.
-evet.
-ama biz insanlar ışığın varlığını biliyoruz. ama onlar ışık tam üstlerinde bile olsa bunu bilemiyorlar. ama küçücük bir mutasyonla bunu başarabiliyorlar değil mi?
-doğru.
-pekala, doktor göz, belki de bazı insanlar, çok nadir insanlar, başka bir duyu için mutasyon geçirmişlerdir.”
*

replik muhtemelen astrofizikçi neil tyson’ın şu sözü üzerine kurulmuş:
"yolda bir solucan var. yanından geçip gidiyorsun. solucan senin kendini akıllı olarak değerlendirdiğini biliyor mu? solucan, senin aklın hakkında herhangi bir fikre sahip değil. çünkü sen, solucandan çok daha akıllısın. bu sebeple de, solucan, kendisinden daha akıllı bir şeyin yanından geçtiğinin farkında değil. bu da beni aynı konseptte düşünmeye itiyor, acaba bizim yanımızdan da üstün varlıklar geçip gidiyor olabilir mi diye. belki de onlar da bizimle ilgilenmiyor, çünkü biz onlara göre iletişime geçmeyi düşünmek için çok aptalız. solucanın yanına gidip "of, acaba solucan şu anda ne düşünüyordur?" demiyoruz. demeyiz. böyle bir şey aklına bile gelmez. sonuç olarak, dünya dışı varlıkların veya metafizik ögelerin bizi neden hala ziyaret etmediğine dair en iyi kanıt; onların aslında bizi izlediği ve dünyada zeki bir yaşam olmadığına karar vermeleri olması gerekir."

bunlardan da sonuç olarak ister istemez şu çıkarıma varıyorum: yok olmuyor dönüşüyoruz. peki dönüştükten sonra ne olacak? dönüşümden sonra yaşam algılanabilecek mi? yaşamda ise belki de ruhani şeyleri algılayacak duyumuz yoktur. bizden üstün varlıklar var ise tıpkı belli tip bir solucanın insanı göremediği, görme duyusu olmadığı gibi bizde bizden üstün bir canlıyı algılayabilecek bir duyuya sahip değilizdir. yani bulunduğumuz beden burası ile sınırlı. üstün bir varlık ya da ruhu algılayacak duyu insan bedeninde yok diyebiliriz. bu ise sadece varsayım.
devamını gör...

ben 9-10 yaşlarındayken babamın aldığı boyumca panda. hala bende odamın baş köşesinde duruyor.biraz yıprandı ama başka hiç bir hediye beni şimdiye kadar bu kadar mutlu etmedi, edemez de.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

özet:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kim o biraz önce ellerimin arasından kayıp giden... geçenlerde bi tane daha olmuştu... kim o nolur söylesin hemen engelleyeyim. aşk olsun be ne istediniz de vermedik. o kadar da ruhu güzel insanların ortak özellikleri başlığına takipçilerim yazdım...
devamını gör...

eğer, insanlar tarafından her hareketinizin izlendiği ve herkesin sizin hakkınızda olumlu veya olumsuz düşünceleri olduğunu düşünmek gibi bir paranoyaya kapılırsanız bu fikirden uzaklaşıp bir profesyonelden yardım alın şeklinde vereceğim tavsiyedir.

gerçekte, kimse kimseyi sandığımız kadar umursamıyor.

(bkz: spot ışığı etkisi)
devamını gör...

akp'li olması.
devamını gör...

içim açısından kolay ve lezzetli bir biradır. şeker oranı diğer biralara göre fazladır. cila yapmak için uygun olmayabilir.
devamını gör...

kafa filmler radyo programını hazırlayıp sunan yazarımız.radyo programınızdan sonra aklıma geldi,modorotörlerle konuşup şu imdb puanı gibi
1 den 10 na filmlere oy verebileceğimiz bir alan yaratsanız ne kadar güzel olur,gerçek izleyicinin verdiği puanlar film seçme karmaşasında bizlere baya bir zaman kazandırır.
devamını gör...

anna karenina /kara nine ayşe . insan ne ile yaşar? /insan asgari ücretle nasıl yaşar?
bir delinin hatıra defteri / bakırköy hatıralarım. vadideki zambak / derede açan gül.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

çok hoş gözlere rastladığım başlık. benim de böyle.
devamını gör...

yahudi asıllı alman yazardır. yazarlığının yanı sıra bestekar ve de gazetecidir. prag doğumlu bir yazardır ve elbette prag deyince insanın aklına önce; olduğu kişi ile göründüğü kişi arasında devasa farklılıklar olduğunu düşündüğüm, çoğu insanın bir aziz mertebesinde gördüğü ama ziyadesiyle günahkar bir ölümlü olan franz kafka gelir. ve franz kafka koyduğu virgüle bile hayran olduğum tek yazardır.

max brod ortaya koyduğu onlarca eserden bağımsız olarak sadece kafka’nın en yakın arkadaşı olarak tanınmaya mahkum olmuş, kafka’nın dünyanın en büyük yazarı olarak anılmasında aslan payına sahip olan iyi niyetli bir haindir.

nietzsche ile ilgili bir fikir çatışması sonucu tanışan ve çok iyi arkadaş olan ikili kafka ölene kadar arkadaşlıklarını sürdürmüştür. max brod çoğu zaman kendi yazarlığını bir kenara bırakıp dünyanın gelmiş geçmiş en büyük yazarı olarak gördüğü kafka’yı yüreklendirmek ve ona destek olmak için uğraşmıştır.

kafka zor bir insandır, yapay bir karanlığı vardır, olmadık sorunlar uydurur, hastadır, ciğerleri iflas etmek üzeredir, işinden nefret eder, babasını olmayacak şeylerle suçlar ve ayran gönüllüdür. max her durumda kafka’nın yanındadır.

kafka ölüm döşeğinde max’a teslim eder yazdıklarını ve hepsini yakmasını ister. dramatik kafka hareketleridir bunlar elbette. yazdıklarını kendisi yakmak yerine bunları yayımlayacağını bildiği brod’a teslim etmek.

max, kafka’ya görünüşte ihanet ederken aslında tam da kafka’nın istediğini yapar ve her şeyi yayımlar.

max brod dünya edebiyat tarihinin şahit olduğu en muhteşem haindir.
devamını gör...

14 yaşındayken iyice düşündüğüm olaydı. bu hayattan başka hayat olmadığını anlayınca, bu hayatı değerlendirmeye baktım. iyi ki de etmemişim.
devamını gör...

normal sözlük'ün neden kurulduğuna dair beyin fırtınası yapılan bir başlık.

kurucularının düşünceleri hakkında en ufak bir bilgi sahibi değilim. sadece bu sözlüğün yıllardır varlığından haberdar olan ama yazar olma kararını yalnızca 1 haftadır vermiş biri olarak yorumum şudur;

halihazırda sözlük siteleri içinde yıldan yıla diğerlerini ham yaparak büyümüş ve tekel haline gelmiş bir ekşi sözlük var. kendisinde yıllarca yazarlık yapmış, daha da uzun yıllar okuyuculuğunu yapmış biri olarak artık seviyenin bodrum kata inmesi sonucu kendisine daha fazla katlanamamaktayım.

normal sözlük'de bizim gibi insanları çekmek istiyor. yoksa tabi ki aktiflik ve etkileşim arayan insanların ilk tercihi burası olmaz. en azından şimdilik.

normal sözlük daha seviyeli bir ortam. bilenler bilir, ekşi sözlük'ün ilk 10 yılı gibi. oranın günümüz yazarlarındaki toksik kitlenin buraya da gelmesi dolayısıyla ne yazık ki o kadar kaliteli değil ama şu an kesinlikle tek alternatif olduğu bir gerçek.

umarım az sayıdaki toksik partizan kitle de bir şekilde uzak tutulur, içinde en ufak bilgi kırıntısı bulunmayan ve yalnızca milletin birilerine sayıp sovdugu siyasi içerikli başlıklar da biter de gerçekten de ütopya bir sözlüğe kavuşuruz.
devamını gör...

madem büyücülerden konuşuyoruz, o zaman ben de favorilerimi yazayım.

ilk olarak “kralkatili güncesi” romanlarından kvothe’den söz etmek istiyorum. ilk sıraya koymamın nedeni ise kendisi ile en yüksek düzeyden empati kurabilmemdir. bizden biridir aynı zamanda. uzaklarda değildir.
çocukluğundan gençliğine kadar onunla büyüdüğümdendir sonra.

sonra radagast gelir benim için. doğayla ormanla içiçe, şevkatli, minnoş bir büyücü zira. tam akşam yemeğine davete gitmelik biri. çok iyiyseniz gece evinde konaklayabilirsiniz bile.

ve tabiki gandalf...
kendisini frodo’nun söylemiş olduğu şiirle anmak daha doğru olur;

ölümcül bir kılıç ve şifalı bir elle,
bükülüyordu beli yükü altında.
çınlayan sesi ve yanan işaretiyle,
yorgun bir hacıydı kendi yolunda.

tahtına kurulmuş bir irfan sahibi
kızmakta çabuk, daha da kolay gülmesi
yaşlı bir adam şapkası hırpani
yaslanmış duruyor, asası dikenli..




ve rand al thor...
savaşçı büyücülerin gözdesidir zannımca. şafakla gelen, gölgekatili, sabahın efendisi.


ve daha niceleri... büyücüleri sevelim.
devamını gör...

vay arkadaş. bu sözlüğe ilk geldiğimde tanıştığım kaynaştığım iyi anlaştığım ne kadar yazar varsa tek tek gitti. şaka yapmıyorum2-3 yazar dışında kimse kalmadı hepsi gitti şu 6 ay içinde. üzülüyorum açıkçası yahu arkadaşlarıyla oynarken tek kalan çocuk gibi hissediyorum. maçın zor geçeceğini bilmiyordum da uzun zamandır gitmek istiyordu gerçi. masadan eksiliyor dostlar…
devamını gör...

newton amcamızın hareket kanunlarından yola çıkarak hacer teyzemizin 5 katlı bir apartmanın en üst katında oturmakta olduğunu ve markete gitmek üzere ayakkabılarını yere 1 metre mesafeden serbest düşmeye bıraktığında apartman içindeki olacaklara bilimsel olarak bakalım.

buradaki şartlardan birisi hava sürtünmesi olmayan bir ortam olarak düşünüyoruz. ikinci olarak da yer çekimi sabitini kısaca 10 alalım.

not: hacer teyzenin terliği hareketi boyunca g (yerçekimi ivmesi) ile düzgün hızlanan hareket yapacaktır.

bunun için bilmemiz gereken formüllerden birisi:

h=(1/2)gt^2

h: metre olarak yükseklik,
g: ivme-yer çekimi sabiti (metre/saniye kare)
t: saniye olarak zaman.

değerleri denklemde yerine koyduğumuzda hacer teyzemizin ayakkabısının teki tam olarak 0.447 saniye sonra zemine bütün haşmetiyle yapıştığı görmekteyiz.

şimdi de hacer teyzemizin terliği (ayakkabısı) yere kaç metre/saniye hızla yapıştığına bakalım.

bunun için bilmemiz gereken tek formül:

v=g.t

değerler yerine konduğunda hacer teyzemizin terliğinin yere 4,47 metre/saniye hızla çarptığını bulmuş olduk bilimsel olarak. ben anlamam, bu değeri km/saat olarak çevir derseniz eğer kısaca bulmuş olduğunuz hızı 3.6 ile çarparak hızı km/saat formatına dönüştürmüş olursunuz.

eee o zaman hacer teyzenin terliği yere yaklaşık 16 km/saat hızla çarpmış oluyor. apartman içerisindeki şiddetlenerek artan ses de cabası efendim. bir rivayete göre 3. kattaki mehmet amca da bu sesi çok rahat duymaktadır.


işbu tanımımda ayakkabılarını kibarca zemine bırakmayıp, belli bir mesafeden yere serbest düşmeye bırakan tüm kalbi temiz insanlara gelsin.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim