ölüm.
devamını gör...

bir kar tanesi ol bombilimin* ucuna

dogrusu: bir kar tanesi ol, kon dilimin ucuna

(bkz: teoman) (bkz: kupa kızı ve sinek valesi)
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

delibal. şimdiki kafam olsaydı izlemezdim. delibal ortalamanın üstünde bir filmdi ve tahmin edeceğiniz üzere eski sevgilim filmin içine sansürledi.

edit: adamlar 2002'de sevgilisiyle sinemaya gitmiş. (bkz: kafa sözlük'ün 30 yaş üstü yazar kaynaması)
devamını gör...

(bkz: geldi yine tipini sevmediğim) serzenişinde bulunmamıza sebep olan leblebi.
devamını gör...

ve bardaklarında genelde kirli oldugunu da unutmayalım..
devamını gör...

(bkz: nikâh)
(bkz: akraba ilişkileri)
(bkz: mal mülk)
devamını gör...

ayı diyenleri kınamaya geldiğim başlık.

çöpümüzü kilometrelerce taşıyoruz biz birader. ayıp be kardeşim, yapılır mı bu ühühühühühü.*

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

şaka bir yana bu insan müsveddeleri cinayetten yargılanmalı; doğayı katletmekten.
devamını gör...

(bkz: viktor frankl) tarafından yazılmış, hayatın anlamı, varoluşsal sancı, logoterapi, psikoterapi konularında yazılmış en iyi kitaplardan biri bence en iyisi. kitap iki bölümden oluşuyor. ilk bölümünde viktor frankl ikinci dünya savaşı sırasında auschwitz toplama kampında yaşadıkları ölüm kalım mücadelesini olay olay anlatıyor. auschwitz deyince aklınıza ne geliyor? nazi'ler tarafından sırf yahudi oldukları için toplanan insanların işkence edildiği, katledildiği, ölüme terk edildiği hatta üzerlerinde deneyler yapıldığını bildiğimiz bir toplama kampı. yazar viktor frankl'da bu kampta yaşam mücadelesi vermiş. ve totalde şundan bahsetmeye çalışıyor yaşamak için bir nedenin varsa bir yaşama amacın varsa hayatta kalıyorsun. ama yaşamak için bir nedeni amacı olmayanlar daha erken ölüyor hatta intihar edip ölüyorlar. "yaşamak için bir nedeni olan hemen hemen bütün nasıllara katlanır" sözü bu kitapta geçiyor ve çok iyi anlatıyor her şeyi. viktor frankl yazmakta olduğu kitabı ve bu kampta yaşadıklarını, üzerinde çalıştığı terapi yöntemini düşündüğü ve bir yaşama amacı olduğu için hayatta kalmış ve bize bu ölümsüz eseri ve de logoterapi adını verdiği psikoterapi yöntemini kazandırmıştır.
kitabın ikinci bölümü bu logoterapi yöntemini ve tekniklerini anlatmış. uygulamaları örneklerle bahsetmiştir. bu terapi yöntemini ilk bölümde yaşadıkları üzerine de geliştirmiştir. hayatın anlamı nedir, yaşama amacımız nedir, yaşama yöntemimiz ne olmalıdır gibi sorulara verilen yanıtlardan oluşuyor. ruh sağlığı alanında buna üçüncü viyana okulu da deniyor. bir tür varoluşçu psikoterapi yöntemidir logoterapi. varoluşsal kaygı'ya anlam üzerinden yanıtlar vermeye çalışıyor. anlam odaklı sorular soruyor.
devamını gör...

yahu ne güzel kalpli insanlar var dedirten kampanyadır. aklına gelenin düşünmesinde rol oynayan her hücresine teşekkür ediyorum. kendisini daha överdim de konudan çok sapmayayım*.

katılan her yazarımızın da yüreğine sağlık şimdiden, verdikleri misliyle geri döner umarım. kalbi güzel insanları ve böyle güzel girişimleri gördükçe bu sözlüğe üye olduğum için tekrar tekrar mutlu oluyorum. umarım daha nice böyle güzel kampanyada nice canlının umudu oluruz.
devamını gör...

doğru başlık mı bilmiyorum ama buraya yazasım geldi. tuhaf gerçekten. hayatın manasının tam da buymuş gibi olması. hani böyle olmamalıydı. ne güzel hayallerimiz ne güzel amaçlarımız vardı hayatta. ama sonuç geliyor oku iş bul evlen çocuk yap öl'e dayanıyor. bilmiyorum. bu zamana kadar insanların gözlerine ışıltıyla baktığı bir insan oldum belki de. düşmanlarının bile sempati duyduğu bir tip. bana bakıp gülümsediler bana bakıp duygulandılar. yine de o soylu hikayeye sahip olamadım sanki. belki de kendi olamadım. kendi olmayı başaramadım. parçalanmış bir benlik olarak tanımlamak doğru olur mu bendeki benliği onu da bilmiyorum. o kadar farklıyım ki, her an değişiyor kararlarım.
mesela ben allah'ı çok severdim. hala seviyorum. sevdiğimi sanıyorum en azından.
sonra ben çok eskiden beri hep biri olsun isterdim. aşık olabileceğim ve bana aşık olabilecek biri. bunu o kadar istedim ve bu bana o kadar nasip olmadı ki. bir yandan etrafıma o tefekkürane nazarla bakarken hep aynı şeyi fark ettim. bana nasip edileni.
bazen öyle sözler duyuyordum ki etrafımdan, öyle şeylerle karşılaşıyordum ki hayatta, bunlara bakıp işte sana nasip edilen bu dememek duygulanmamak ancak kör insanın yapacağı işti. bense her zaman bir çocuk gibi aynı şeyi tutturdum. üzüldüğümde, hüzünlendiğimde aynı yere vardım. neden bilmiyorum. hep gökyüzünde uçan iki kuş hüzünlendirdi beni. hep kapıların önünde duran iki çift ayakkabı. el ele tutuşan çiftler. bu neden böyle oldu bilmiyorum. vakt-i zamanında dindarlığımla övünürken birilerini sıkı kınamış olmalıyım farkında olmadan. başka türlü bir cevap bulamıyorum işte. hasılı şu yaşımda biraz daha neşeli cümleler çıksın isterdim dilimden, klavyemden biraz daha umutlu cümleler dökülsün. ama bu kadar işte. ve ben hep, bana bakıp güçlenen insanların karşısında şimdi neden bu kadar aciz olduğumu yalnız olduğumu bir türlü anlayamayacağım sanırım. birileriyle yazışırken onların neden kız kardeş ana bacı bağlamında düşünmediklerini ve bana neden sulandıklarını da. yani çok karmaşık anlattım ama neyse.
devamını gör...

evin gülen yüzü.
devamını gör...

çifte minareli medrese - erzurum
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

beni benden almışlar da aralarında bölüşmüşler gibi, hızla eksilmeye başlıyordum. insanı insan eksiltir diye düşünüyordum, nasıl çoğaltırsa... **
devamını gör...

şu videodaki ablanın bahsettiği yakışıklıdır:

okan bayülgen'e ekmek çıkarmış; bana, 10 yıl öncesinin fidyosunu hortlattırtmıştır. ama neden bu sabah da gülmeyelim azizim, değil mi? hıı hııı

işbu başlıktaki çukulata, yazım yanlışı değildir. bu yakışıklının çukulatası sizin bildiğiniz çukulatalara benzemez.*
devamını gör...

şahsım
devamını gör...

açıkçası pek empati kurulacak bir durum değil. bunun cevabını vermek için o hissiyatı yaşamak gerek. muhtemelen tüm anılarınız, o güne kadar aile içi tüm tartışmalar, kötü anlar birden gözünüzün önüne gelir. yaşadığınız bazı olumsuz durumlara anlam vermeye başlarsınız. hiç yoktan, boş yere bir çok konuda alınganlık, eziklik hissedersiniz. insanların size acıdığı için baktığını düşünürsünüz. öğrendiğiniz gerçeği, başka insanların bildiği ama sizin yeni öğrendiğiniz fikri ise muhtemelen içten içe çok büyük bir eziklik yaratır.

bunun kararını, bu gerçeği öğrenmeden önce yaşadığınız hayata göre verebilirsiniz bence. artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. tüm dünyaya, tüm insanlığa kızacağınız için aklı başında bir karar vermek zor olacaktır. gitme ve kalma arasında çok uzun ikilemler yaşanacaktır.

o yüzden bu hissi yaşamadan bir kanıya varmak güç. ama bugünkü aklımla biyolojik ailemi ararım. sadece merak ettiğim için ararım.
devamını gör...

uzun zamandır yazacağım yer arıyormuşum meğer. iyi sardı. böyle devam eder umarım.
devamını gör...

ayder yolunda cici bir restoran.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

o kadar çok '' ölebilirsin '' duydum ki doktorlardan, o kadar çok karşılaştım ki ölümle, bırak korkmayı da sabırsızlıkla bekliyorum, sessizce bekliyorum, benim bir parçammış gibi bekliyorum...
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim