deliksiz uyku
          uyku süresi boyunca hiç uyanılmayan uzun uyku.
      
  devamını gör...
idaho
          eyaletin ismi, kızılderili shoshone kabilesinin dilinde, dağların mücevheri anlamında e dah hoe kelimesinden geliyor.
      
  devamını gör...
bir abinizin normal sözlük gözlemleri
          açtığım tanım başlıkları 1-2 beğeni ile listenin aşağılarına iniyor, doğrudur. beğeni gelmiyor diye tanım yapmayı bıraktığımızda şikayetçi olduğumuz popülist, cinsiyetçi, , forumsal başlıklara kalırız. zamanla da forumsal başlıklar çoğalır, kafa forum olur.
ben başlıklarımı ne araya kaynayıp piç olsun diye ne de beğeni alıp pic olsun diye açmıyorum. yarın bir gün lazım olan, merak eden birisi olacaktır diye açıyorum. forumsal başlıklar sözlüğü aktif tutuyor. online listesi 5 kişilerde değilse bunun sebebi forumsal başlıklara gösterilen müsamahadır. ancak önemli bir nüans mevcut.
bir sözlüğe sırf beğenilsin diye tanım girmek, yazarların dişmacunu markası başlığına yazmaktan daha kötüdür. egonun dibidir. sözlüğün kuyusudur. kazılmamalıdır.
  ben başlıklarımı ne araya kaynayıp piç olsun diye ne de beğeni alıp pic olsun diye açmıyorum. yarın bir gün lazım olan, merak eden birisi olacaktır diye açıyorum. forumsal başlıklar sözlüğü aktif tutuyor. online listesi 5 kişilerde değilse bunun sebebi forumsal başlıklara gösterilen müsamahadır. ancak önemli bir nüans mevcut.
bir sözlüğe sırf beğenilsin diye tanım girmek, yazarların dişmacunu markası başlığına yazmaktan daha kötüdür. egonun dibidir. sözlüğün kuyusudur. kazılmamalıdır.
devamını gör...
ölmeden önce izlenmesi gereken filmler
          dingin savaşçı.çok bilinen bir film değil ama beni çok etkilemişti.kıyıd köşede kalan güzel fazla bilinmeyen filmleri izlemeyi sevenler için ideal bir tercih olabilir.
      
  devamını gör...
ayın karanlık yüzü
          dillere yerleşmiş olan fakat aslında biraz yanlış kullanılan bir betimleme. aynı zamanda pink floyd'un bir şarkısının ismi olan "the dark side of the moon" cümlesinin türkçe karşılığı.
dünyadan baktığımızda, ayın göremediğimiz yüzü için kullanılır bu söz. belki doğrudan göremiyor oluşumuzun yahut eski zamanlarda teknolojik olarak oraya gidilmemiş olmasının getirdiği mecazi bir karanlık olma durumudur kastedilen. ancak gerçekte biz göremiyoruz diye o yüz karanlık değildir. bolca güneş alır.
bu nedenle "ayın arka yüzü" demek çok daha doğru bir ifadedir.
  dünyadan baktığımızda, ayın göremediğimiz yüzü için kullanılır bu söz. belki doğrudan göremiyor oluşumuzun yahut eski zamanlarda teknolojik olarak oraya gidilmemiş olmasının getirdiği mecazi bir karanlık olma durumudur kastedilen. ancak gerçekte biz göremiyoruz diye o yüz karanlık değildir. bolca güneş alır.
bu nedenle "ayın arka yüzü" demek çok daha doğru bir ifadedir.
devamını gör...
sözlükte siyaset yapmak
          formata uygun ve belgelere dayanarak yazıyorsanız, sırtınızı moderasyona dayayarak yapabilirsiniz.
      
  devamını gör...
crush sendromu
          kasların ezilmesi hiperpotasemiye(serum potasyum artışı) sebep olur. böbrek yetmezliği olur. depremlerde nefrologların yükü ağırdır
      
  devamını gör...
bir ailenin çocuğuna yapacağı en büyük kötülük
          yaptıgı  / yapmaya çalıştığı işleri engellemek, önüne geçmek.
      
  devamını gör...
y kuşağı
          sürekli şikayet ettikleri "z kuşağını" yetiştiren nesildir.
      
  devamını gör...
hiçbir yere ait olamamak
          kim ne yapsın beni ?
neşeli bir ortam görünce kaçan biriyim. gülmeyi bilmem, konuşmayı beceremem, mutluluk nedir tatmamışım, bütün hayatım bir travma olarak geçmiş. kimim kimsem yok. bir yere ait olabilmek için çok geç kalmışım.
tabi hissiyat da bir üst seviyede haliyle (bkz: hiç bir yere ait olamama duygusu)
  neşeli bir ortam görünce kaçan biriyim. gülmeyi bilmem, konuşmayı beceremem, mutluluk nedir tatmamışım, bütün hayatım bir travma olarak geçmiş. kimim kimsem yok. bir yere ait olabilmek için çok geç kalmışım.
tabi hissiyat da bir üst seviyede haliyle (bkz: hiç bir yere ait olamama duygusu)
devamını gör...
ona bir şarkı bırak
devamını gör...
köylü yazardan ironiler
          sözlüğe verdiği aranın uzun sürmemesini umduğum yazar. umarım kendini çok özletmeden geri döner.
      
  devamını gör...
earthling (yazar)
          apartman boşluğu yayınımda cover şarkısına yer verdiğim sesi güzel sanatçı arkadaşımızdır. bu konuda desteklerini bekliyoruz. güzel etkileşimler alıyorum. *
      
  devamını gör...
kuşku
          kontrol edilemediğinde insanı yiyip bitiren, sevdiklerini kaybetmesine sebep olabilecek kötü huy.
      
  devamını gör...
misc radyo yayını
          *gülmekten çene kaslarımızın ağrıyacağı yayın.* beklentim yüksek. bakalım kimler "yok artık" dedirtecek. vardır aranızda üniversitedeyken* ağlayarak kürsüyü terk eden? üstelik şiir tahlili yaparken* yok mu? hiç mi? allah allaaaah! nereden duydum ben bunu o zaman?*  neyseee, merakla bekliyorum sevgili cenk. bol kahkahalı yayınlar.*
edit: spawn bağırsaklarına zeval gelmesin. çok güldüm.* iyisiniz.
  edit: spawn bağırsaklarına zeval gelmesin. çok güldüm.* iyisiniz.
devamını gör...
güne bir fotoğraf bırak
          resimag.com/p1/0f287eccd244.jpeg
      
  devamını gör...
malefiz
          angelina jolie’nin oynadığı 2014 yapımı fantastik film.
fantastik edebiyata nedense mesafeli olsam da fantastik filmlerden izlemediğim yoktur sanırım. atmosferden midir bilmem ama insanı içine çekiyor ve aklın ve hayalin sınırlarının nerelere vardığını gösteriyor. sanki bir rüya gibi . saçma sapan rüyalar gören benim gibi kişiler de , uyanıkken rüya görme imkanı yakalıyorlar böylece.
angelina jolie’yi ancak bu kadar çirkinleştirebilmişler. kadın , her koşulda , kafasında boynuzlarl bile güzel. ama onunla oynayacak küçük çocuklar, ondan korktuğu için, küçük kız rolünü kızı kapmış. anne-kız da için de iyi bir anı olmuştur bu.
malefiz boynuzlu, malefiz farklı,malefiz korkunç. ee bir günde olmadı malefiz böyle. iyi kalpli, yardımsever olunca insanlar bir süre sonra sana değer vermemeye,seni küçük görmeye ve harcamaya meyilli oluyorlar. malefiz de bu kişilerden biri. iyi bir periyi, kötü bir peri yapan insanlar ve aşık olduğu adam. şan şöhret uğruna malefizi harcayınca, intikam almak farz oluyor yani.
uyuyan güzel masalına gönderme dense de benzer yanlarından çok benzemeyen yönü çok. burada başta kötü sandığımız malefiz aslında iyi. bu da kötü cadı , kötü karakter klişesini yıkıyor.
fişmin görselliğine gelirsem, ben masalsı dünyayı ekranda görmeyi seviyorum ve bu konuda da başarılı buldum. masal dünyasına özgü renk geçişleri ve atmosfer iyi yansıtılmış. uzun zaman etkisinde kalınacak bir film değil . zaten bu tür filmlerde amaç daha çok masalsı ve hayal gücünü tatmin eden bir dünya yaratmak. bu konuda da başarılı buldum ben. izleyenlere selam, izlmeyenlere iyi seyirler.
  fantastik edebiyata nedense mesafeli olsam da fantastik filmlerden izlemediğim yoktur sanırım. atmosferden midir bilmem ama insanı içine çekiyor ve aklın ve hayalin sınırlarının nerelere vardığını gösteriyor. sanki bir rüya gibi . saçma sapan rüyalar gören benim gibi kişiler de , uyanıkken rüya görme imkanı yakalıyorlar böylece.
angelina jolie’yi ancak bu kadar çirkinleştirebilmişler. kadın , her koşulda , kafasında boynuzlarl bile güzel. ama onunla oynayacak küçük çocuklar, ondan korktuğu için, küçük kız rolünü kızı kapmış. anne-kız da için de iyi bir anı olmuştur bu.
malefiz boynuzlu, malefiz farklı,malefiz korkunç. ee bir günde olmadı malefiz böyle. iyi kalpli, yardımsever olunca insanlar bir süre sonra sana değer vermemeye,seni küçük görmeye ve harcamaya meyilli oluyorlar. malefiz de bu kişilerden biri. iyi bir periyi, kötü bir peri yapan insanlar ve aşık olduğu adam. şan şöhret uğruna malefizi harcayınca, intikam almak farz oluyor yani.
uyuyan güzel masalına gönderme dense de benzer yanlarından çok benzemeyen yönü çok. burada başta kötü sandığımız malefiz aslında iyi. bu da kötü cadı , kötü karakter klişesini yıkıyor.
fişmin görselliğine gelirsem, ben masalsı dünyayı ekranda görmeyi seviyorum ve bu konuda da başarılı buldum. masal dünyasına özgü renk geçişleri ve atmosfer iyi yansıtılmış. uzun zaman etkisinde kalınacak bir film değil . zaten bu tür filmlerde amaç daha çok masalsı ve hayal gücünü tatmin eden bir dünya yaratmak. bu konuda da başarılı buldum ben. izleyenlere selam, izlmeyenlere iyi seyirler.
devamını gör...
söyleşi
          bir yazarın seçtiği bir konuyla ilgili kendine has görüş ve düşüncelerini fazla derine inmeden okurla konuşuyormuş gibi anlattığı yazı türüdür.
kalemi elime almadığım uzunca bir zaman diliminin ardından bir parça dökülme hissinden yola çıkarak birkaç kelam edeyim istedim.
okumaya durumumuz yoktu kitlesini şurada kaybettiğimizi varsayarak kalanlar için hazırsanız başlıyorum.
bugünkü konu, birçok insanı derinden etkileyen ancak bazıları için hala sıradan görülen bir olay, "kadına şiddet".
şimdi biraz tanımsal bir şekilde başlayacak olursak
nedir kadına şiddet? fiziksel ya da psikolojik tahrip. nedenleri nelerdir? işte bu kısım uzun uzadıya bir makalede konu olarak işlenebilir. keza işlenmiştir de. olayın derinine inmeden zikredecek olursak fiziksel ya da ekonomik açıdan güçlü bireylerin zayıf olan üzerinde gücünü kabul ettirme durumu.
nasıl gerçekleşir? darp, hakaret, küçük görme...
peki kimler şiddet görür? işte bu kısım çok önemli herkes yani her kadın şiddet görebilir, en azından bir kez. eğer tanıdığımız biri ise baba, anne, eş, abi, sevgili bu bir kereden sonra yolumuza bakarız. tabii maddi açıdan kendine yetebilen, hayatta tek başına ayakta kalabilecek şekilde yetiştiysek. bu şartları sağlayamayan bireyler zaten bu zulmün altında ne yazık ki hayatlarına devam etmek zorunda kalıyorlar.
ve bu konu bir kesim tarafından hala sıradanlaştırılabiliyor. basit argümanlar; bir de kadının ne yaptığına bakmak lazım, insanı da çileden çıkarabiliyorlar vesaire... hayır, efendim. çileden çıkabilirsiniz. kadın yanlış yapmış olabilir. ama bu size şiddet hakkını doğurmaz. pozitif ayrımcılık yapmıyorum eğer kadın da psikolojik şiddet uyguluyorsa o zaman aynı kınama, onun için de geçerli olacaktır. ancak fiziksel şiddet tek taraflıdır. kendisini savunamayacak bir bireye saldırmak, zarar vermek için insaniyetin yitirilmiş olması gerekir.
peki şiddeti sadece tanıdıklarımızdan mı görürüz? hayır!
burada anlatmak istediğim iki anım var, konuyu pekiştirmek için ve de şiddetin bazen gerçekten hiç beklemediğiniz bir anda karşımıza çıkıveriyor oluşunu göstermek için. biri henüz yirmi yaşında bir öğrenciyken bir diğeri de öğretmen olduğum, otuz yaşındayken gerçekleşen iki olay.
evet şimdi ilk olay şu şekilde vuku buldu. "o sıralar eskişehir'de, üniversitede okuyorum; bir tatilde yakın bir arkadaşımla birlikte birkaç günlüğüne istanbul'a gidiyoruz. annesi, arkadaşım ve ben alışveriş için dışarıya çıkıyoruz ve akşam on gibi kağıthane'de anacadde üzerinden eve dönüyoruz. o esnada koyu renkli bir araba yanımızdan yavaşlayarak geçiyor. laf atıyorlar. sonra karşı şeritten aynı şekilde laf atarak geçiyorlar. tekrar yanımazdan geçerken arkadaşımın annesi elindeki şemsiyesi sallayarak bağırıyor. 'defolun gidin rahatsız etmeyin' diye. araç birden köklenerek durduluyor. içindeki dört kişiden ikisi iniyor. birden arkadaşımın annesine saldırmaya başlıyor bir tanesi. diğeri izliyor. biz de arkadaşımla araya girmeye çalışıyoruz. ama adam durmuyor. bir müddet bu böyle devam ediyor. yoldan insanlar gelip geçiyor. bağırıp yardım istiyoruz. bir arabadan geçen birinin şu sözlerini duyuyorum o kargaşa esnasında 'kimbilir o....lar, ne yaptılar!' bakın o gece tokat yedim, itildim, fırlatıldım ama bu cümle daha çok acıttı canımı. bu arada adam bizi bir kenara atıyor sürekli kadına yumruk, tekme falan atıyor. bir şey yapamayacağımı anlayınca plakayı aldım, polisi aradım. ama adres bilmiyordum! sonra bir güvenlik ya da bekçi emin değilim ama silahlı üniformalı biri geldi. havaya ateş etti ve adamı kadının üzerinden zor bela aldılar. hastaneye gittik. darp raporu aldık. arkadaşımın annesinin burnu kırıldı, arkadaşımın kaşı patladı ve hepimizde birçok morarmış bölge vardı. doktor beyin tavrına da değinmek istiyorum 'gece vakti sokakta ne işimiz varmış?'*
sonra adam 4 yıl hapis cezasına çarptırıldı. ha bunda başka suçların da etkisi vardı gerçi ama olsun. "
ikinci olaya gelirsek o da bir zamanlar gelibolu'da görev yaptığım sırada gerçekleşti." bir gün bir kadın öğretmen arkadaşımla okul bahçesinde nöbet tutuyoruz. o esnada kapıya yakın bir yerde bir hengame oluyor. koşup gidiyoruz. erkek öğrencilerimizden biri gözyaşı içinde yerde, öğrencimiz olmayan bir erkek ile bir kız da okula doğru yürüyor. ilk önce çocuğu kontrol edip diğerlerinin peşinden koşuyoruz. memurun odasına geçiriyorum. orada beklemelerini, polisi arayacağımı söylüyorum. o ara müdüre falan haber yollayınca erkek olan 'aman işi amma büyüttünüz, kız arkadaşıma top attı,ben de bir tokat attım altı üstü, gidiyoruz biz.' deyip kapıya yöneliyor. hayır gidemezsiniz deyince arkadaşımı da beni tartaklayarak kapıdan çıkmaya çalışıyor. ve başarıyor. okuldan çıkmadan polis geliyor. karakola gidiyoruz. karokolda öğreniyoruz ki başka bir liseden olan bu öğrenci birçok kez başka öğrencilere şiddet uygulamış ancak hatırı sayılan bir dayısı olduğu için hep şikayetler geri alınmış ve de 10 kereden fazla karakolluk olmasına rağmen davranışlarının sonucuna hiç katlanmamış. biz ifade verirken dışarıda bir gürültü kopuyor. bakıyoruz aynı kişi bu sefer bir polis memuru ile kavga ediyor. ama tabii ki polis etkisiz hale getiriyor. ona da şahit olunca hem davacı hem de başka bir olayın tanığı oluyoruz. tam hatırlamıyorum ama 18 ay gibi bir ceza alıyor sonuç olarak. "
konuya geri dönecek olursam görüyorsunuz ki bazen nedenleri kişiden kaynaklanmasa da sebep-sonuçlarıyla ilginiz olmasa da şiddetin ortasında kalıveriyorsunuz. ailemden ya da çevremden hiç şiddet görmemiş bir bireyken fiziksel olarak bir kadından daha güçlü olmalarını hak gören birileri sebebiyle bu durumu yaşadım. suçlu; paşa oğlum her şeyi yapabilir diyen anneler mi, babasından gördüğü şiddeti yansıtan adamlar mı bilmiyorum. bildiğim tek şey var. yakmayın kadınların canlarını!
  kalemi elime almadığım uzunca bir zaman diliminin ardından bir parça dökülme hissinden yola çıkarak birkaç kelam edeyim istedim.
okumaya durumumuz yoktu kitlesini şurada kaybettiğimizi varsayarak kalanlar için hazırsanız başlıyorum.
bugünkü konu, birçok insanı derinden etkileyen ancak bazıları için hala sıradan görülen bir olay, "kadına şiddet".
şimdi biraz tanımsal bir şekilde başlayacak olursak
nedir kadına şiddet? fiziksel ya da psikolojik tahrip. nedenleri nelerdir? işte bu kısım uzun uzadıya bir makalede konu olarak işlenebilir. keza işlenmiştir de. olayın derinine inmeden zikredecek olursak fiziksel ya da ekonomik açıdan güçlü bireylerin zayıf olan üzerinde gücünü kabul ettirme durumu.
nasıl gerçekleşir? darp, hakaret, küçük görme...
peki kimler şiddet görür? işte bu kısım çok önemli herkes yani her kadın şiddet görebilir, en azından bir kez. eğer tanıdığımız biri ise baba, anne, eş, abi, sevgili bu bir kereden sonra yolumuza bakarız. tabii maddi açıdan kendine yetebilen, hayatta tek başına ayakta kalabilecek şekilde yetiştiysek. bu şartları sağlayamayan bireyler zaten bu zulmün altında ne yazık ki hayatlarına devam etmek zorunda kalıyorlar.
ve bu konu bir kesim tarafından hala sıradanlaştırılabiliyor. basit argümanlar; bir de kadının ne yaptığına bakmak lazım, insanı da çileden çıkarabiliyorlar vesaire... hayır, efendim. çileden çıkabilirsiniz. kadın yanlış yapmış olabilir. ama bu size şiddet hakkını doğurmaz. pozitif ayrımcılık yapmıyorum eğer kadın da psikolojik şiddet uyguluyorsa o zaman aynı kınama, onun için de geçerli olacaktır. ancak fiziksel şiddet tek taraflıdır. kendisini savunamayacak bir bireye saldırmak, zarar vermek için insaniyetin yitirilmiş olması gerekir.
peki şiddeti sadece tanıdıklarımızdan mı görürüz? hayır!
burada anlatmak istediğim iki anım var, konuyu pekiştirmek için ve de şiddetin bazen gerçekten hiç beklemediğiniz bir anda karşımıza çıkıveriyor oluşunu göstermek için. biri henüz yirmi yaşında bir öğrenciyken bir diğeri de öğretmen olduğum, otuz yaşındayken gerçekleşen iki olay.
evet şimdi ilk olay şu şekilde vuku buldu. "o sıralar eskişehir'de, üniversitede okuyorum; bir tatilde yakın bir arkadaşımla birlikte birkaç günlüğüne istanbul'a gidiyoruz. annesi, arkadaşım ve ben alışveriş için dışarıya çıkıyoruz ve akşam on gibi kağıthane'de anacadde üzerinden eve dönüyoruz. o esnada koyu renkli bir araba yanımızdan yavaşlayarak geçiyor. laf atıyorlar. sonra karşı şeritten aynı şekilde laf atarak geçiyorlar. tekrar yanımazdan geçerken arkadaşımın annesi elindeki şemsiyesi sallayarak bağırıyor. 'defolun gidin rahatsız etmeyin' diye. araç birden köklenerek durduluyor. içindeki dört kişiden ikisi iniyor. birden arkadaşımın annesine saldırmaya başlıyor bir tanesi. diğeri izliyor. biz de arkadaşımla araya girmeye çalışıyoruz. ama adam durmuyor. bir müddet bu böyle devam ediyor. yoldan insanlar gelip geçiyor. bağırıp yardım istiyoruz. bir arabadan geçen birinin şu sözlerini duyuyorum o kargaşa esnasında 'kimbilir o....lar, ne yaptılar!' bakın o gece tokat yedim, itildim, fırlatıldım ama bu cümle daha çok acıttı canımı. bu arada adam bizi bir kenara atıyor sürekli kadına yumruk, tekme falan atıyor. bir şey yapamayacağımı anlayınca plakayı aldım, polisi aradım. ama adres bilmiyordum! sonra bir güvenlik ya da bekçi emin değilim ama silahlı üniformalı biri geldi. havaya ateş etti ve adamı kadının üzerinden zor bela aldılar. hastaneye gittik. darp raporu aldık. arkadaşımın annesinin burnu kırıldı, arkadaşımın kaşı patladı ve hepimizde birçok morarmış bölge vardı. doktor beyin tavrına da değinmek istiyorum 'gece vakti sokakta ne işimiz varmış?'*
sonra adam 4 yıl hapis cezasına çarptırıldı. ha bunda başka suçların da etkisi vardı gerçi ama olsun. "
ikinci olaya gelirsek o da bir zamanlar gelibolu'da görev yaptığım sırada gerçekleşti." bir gün bir kadın öğretmen arkadaşımla okul bahçesinde nöbet tutuyoruz. o esnada kapıya yakın bir yerde bir hengame oluyor. koşup gidiyoruz. erkek öğrencilerimizden biri gözyaşı içinde yerde, öğrencimiz olmayan bir erkek ile bir kız da okula doğru yürüyor. ilk önce çocuğu kontrol edip diğerlerinin peşinden koşuyoruz. memurun odasına geçiriyorum. orada beklemelerini, polisi arayacağımı söylüyorum. o ara müdüre falan haber yollayınca erkek olan 'aman işi amma büyüttünüz, kız arkadaşıma top attı,ben de bir tokat attım altı üstü, gidiyoruz biz.' deyip kapıya yöneliyor. hayır gidemezsiniz deyince arkadaşımı da beni tartaklayarak kapıdan çıkmaya çalışıyor. ve başarıyor. okuldan çıkmadan polis geliyor. karakola gidiyoruz. karokolda öğreniyoruz ki başka bir liseden olan bu öğrenci birçok kez başka öğrencilere şiddet uygulamış ancak hatırı sayılan bir dayısı olduğu için hep şikayetler geri alınmış ve de 10 kereden fazla karakolluk olmasına rağmen davranışlarının sonucuna hiç katlanmamış. biz ifade verirken dışarıda bir gürültü kopuyor. bakıyoruz aynı kişi bu sefer bir polis memuru ile kavga ediyor. ama tabii ki polis etkisiz hale getiriyor. ona da şahit olunca hem davacı hem de başka bir olayın tanığı oluyoruz. tam hatırlamıyorum ama 18 ay gibi bir ceza alıyor sonuç olarak. "
konuya geri dönecek olursam görüyorsunuz ki bazen nedenleri kişiden kaynaklanmasa da sebep-sonuçlarıyla ilginiz olmasa da şiddetin ortasında kalıveriyorsunuz. ailemden ya da çevremden hiç şiddet görmemiş bir bireyken fiziksel olarak bir kadından daha güçlü olmalarını hak gören birileri sebebiyle bu durumu yaşadım. suçlu; paşa oğlum her şeyi yapabilir diyen anneler mi, babasından gördüğü şiddeti yansıtan adamlar mı bilmiyorum. bildiğim tek şey var. yakmayın kadınların canlarını!
devamını gör...

