normal sözlük'te nickaltı girme kültürünün daha oluşmaması
bence oluşması bi an önce gereklidir.şahsen ben bakıp mutlu oluyorum/merak ediyorum insanların hakkımdaki varsayımlarını-düşüncelerini.iyi kötü fark etmez sadece tanım girilmesi yeterli bi mutluluk sebebi bana.
devamını gör...
en son alınan iltifat
makyajsız daha güzelsin.
gerçekten doğruysa duyduğum en iyi iltifat.
gerçekten doğruysa duyduğum en iyi iltifat.
devamını gör...
son zamanlarda ortaya çıkmış saçma kelimeler
bruh
gullüm
dewamke
gullüm
dewamke
devamını gör...
belediyenin almanya'ya gönderdiği 43 kişinin geri dönmemesi
akp'li yeşilyurt belediyesi çevre eğitimi için almanya'ya 45 kişi gönderiyor. bilin bakalım ne oluyor sadece 2 kişi dönüyor 43 kişi ortada yok. benim tahminlerime göre reis için euro ve dolar biriktirip tr'ye getirip bozduracak gizli mit ajanları olabilirler. yoksa ekonomimiz kötü iş bulamayız diye korkacak değil ya bu insanlar ya da daha iyi şartlar mı bulacaklar allahın alamanyasında, benimki de laf.
kaynak
kaynak
devamını gör...
mırmırsu
mırmır gümüş grisi rengi ve görüntüsü itibari ile çok sevimli bir balıktır. zeki ve çevik olan mırmırı nice balıkçı tutmak ister ama başaramaz, mırmır onlarla dalga geçer.
kedilerimizi severken çıkardıkları mırmır sesi huzur vericidir. "kedinin mırmırları onun hem düşünmesi, hem de duymasıdır. bunu benim yazmam da benim mırmır'larımdır." özdemir asaf
kafa sözlük'te mırmırsu nickli yazar ise az kelime ile çok şey ifade eden sempatik yazarlardandır. özgün tanımları, hayvanseverliği ve nezaketi ile beğeni kazanan mırmırsu takip edilesi değerli yazarlardandır. hastalar vardır doktoru görmeleri yeter, iyileşirler. mırmırsu gibi yazarlar vardır, damardan giren "korkma la, biziz halk" gibi sözler ile kafa sözlük’ün kalbine girerler.
kedilerimizi severken çıkardıkları mırmır sesi huzur vericidir. "kedinin mırmırları onun hem düşünmesi, hem de duymasıdır. bunu benim yazmam da benim mırmır'larımdır." özdemir asaf
kafa sözlük'te mırmırsu nickli yazar ise az kelime ile çok şey ifade eden sempatik yazarlardandır. özgün tanımları, hayvanseverliği ve nezaketi ile beğeni kazanan mırmırsu takip edilesi değerli yazarlardandır. hastalar vardır doktoru görmeleri yeter, iyileşirler. mırmırsu gibi yazarlar vardır, damardan giren "korkma la, biziz halk" gibi sözler ile kafa sözlük’ün kalbine girerler.
devamını gör...
instagram tipi tanım beğenme özelliği
ellerine sağlık iko. bu kez on numara bir şey olmuş bu. sözlük mükemmel ilerleyip gelişiyor.
inşallah, yazarlar da tanımları beğenme konusunda gelişir. *
inşallah, yazarlar da tanımları beğenme konusunda gelişir. *
devamını gör...
yazarların unutamadığı tarih
yıl 2013 temmuz veya ağustos, üniversite sonuçlarımı öğrenmek için internet kafeye gitmiştim.
üniversiteyi kazandığımı öğrendiğim ekrana bakarken donup kalmıştım sevinçten. ilk tercihim gelmişti çünkü, sonrasında ise hafif bir mutluluk içimi kaplamış ve eve giderken kendimi ödüllendirmek için birkaç cips almıştım.
üniversiteyi kazandığımı öğrendiğim ekrana bakarken donup kalmıştım sevinçten. ilk tercihim gelmişti çünkü, sonrasında ise hafif bir mutluluk içimi kaplamış ve eve giderken kendimi ödüllendirmek için birkaç cips almıştım.
devamını gör...
psikiyatri bilim midir sorunsalı
bilim olmadığını idda edenlerin psikolojileri merak edilir
devamını gör...
sevgi duvarı
insanı derin kederlere boğan can yücel şiiri. ahmet kaya bestesi, kalp ağrısı yaptığı için dinlenemeyen şarkılar listesinde zirvededir.
sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
dilimizde akşamdan kalma bir küfür
salonlar piyasalar sanat sevicileri
derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni
yakanda bir amonyak çiçeği
yalnızlığım benim sidikli kontesim
ne kadar rezil olursak o kadar iyi
kumkapı meyhanelerine dadandık
önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi
aramızda görevliler ekipler hızır paşalar
sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
çöpçülerin elleriyle okşardın beni
yalnızlığım benim süpürge saçlım
ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi
baktım gökte bir kırmızı bir uçak
bol çelik bol yıldız bol insan
bir gece sevgi duvarını aştık
düştüğüm yer öyle açık seçik ki
başucumda bir sen varsın bir de evren
saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
yalnızlığım benim çoğul türkülerim
ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi.
sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
dilimizde akşamdan kalma bir küfür
salonlar piyasalar sanat sevicileri
derdim günüm insan içine çıkarmaktı seni
yakanda bir amonyak çiçeği
yalnızlığım benim sidikli kontesim
ne kadar rezil olursak o kadar iyi
kumkapı meyhanelerine dadandık
önümüzde altınbaş altın zincir fasulye pilakisi
aramızda görevliler ekipler hızır paşalar
sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
öyle sıcaktı ki çöpçülerin elleri
çöpçülerin elleriyle okşardın beni
yalnızlığım benim süpürge saçlım
ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi
baktım gökte bir kırmızı bir uçak
bol çelik bol yıldız bol insan
bir gece sevgi duvarını aştık
düştüğüm yer öyle açık seçik ki
başucumda bir sen varsın bir de evren
saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
yalnızlığım benim çoğul türkülerim
ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi.
devamını gör...
işi olmadığı halde hep erken kalkan kişi
benim kızanların sabah 7de mesaisi başlıyor. evet mesai.. çok da dakik çocuklar hoşuma da gitmiyor değil. uyandıktan sonraki ilk yarım saat gün içinde yapacakları aksiyonları planlıyorlar, o yüzden günün en sakin zamanları o ilk yarım saat.
bir fiil 7 senedir erken kalkarım o yüzden. hayır ağlamıyorum gözüme toz kaçtı. tabiki erken kalkmak çok güzel, günü kaçırmıyoruz bir kere.
bir fiil 7 senedir erken kalkarım o yüzden. hayır ağlamıyorum gözüme toz kaçtı. tabiki erken kalkmak çok güzel, günü kaçırmıyoruz bir kere.
devamını gör...
örgü ören yazarlar veri tabanı
dahil olduğum gruptur. ilmeklerin belirli bir düzende ilerlemesi bana hayatımda her şey yolundaymış hissi veriyor. sonunda ortaya somut bir şey çıkması, insanın kendi emeğinin ürününü giymesi iyi hissetiriyor. ayrıca ortaya çıkan eser biricik, ondan başka kimsede yok, tam bedenine göre.
devamını gör...
disleksi
haftanın günlerini 9 yaşımda öğrendim. saatleri 11 yaşımda. bağcıklarımı bağlayamadığım için babamdan bir çok kez dayak yedim.
ayları hâlâ karıştırıyorum. cümlenin yarısında durup cümleyi tekrar tekrar okumak zorunda kalıyorum. sağımı ve solumu 10 yaşımda bisikletin vitesi sayesinde öğrendim. umarım geri zekalı değilimdir.
edit: dün ve yarını karıştırmak. hâlâ six ve sekiz'i karıştırıyorum. otobüs ve minibüs'ü karıştırmak.
(aklıma geldikçe eklerim)
ayları hâlâ karıştırıyorum. cümlenin yarısında durup cümleyi tekrar tekrar okumak zorunda kalıyorum. sağımı ve solumu 10 yaşımda bisikletin vitesi sayesinde öğrendim. umarım geri zekalı değilimdir.
edit: dün ve yarını karıştırmak. hâlâ six ve sekiz'i karıştırıyorum. otobüs ve minibüs'ü karıştırmak.
(aklıma geldikçe eklerim)
devamını gör...
yuvarlak gözlük
geçen gün harry potterdan özenip aldığım gözlük. gözlük takmasını pek sevmiyorum ama yuvarlak gözlüğümü sevdim. yakışıyor yani*.
ayrıca (bkz: miyop olmanın zorlukları).
ayrıca (bkz: miyop olmanın zorlukları).
devamını gör...
marko paşa
marko paşa düşüncesinin ortaya çıkışını aziz nesin şöyle anlatıyor;
gerçek kapandıktan sonra işsiz kaldım. esat adil’ e haftalık bir mizah gazetesi çıkarmayı teklif ettim. parti bu parayı sağlayacak, ben emeğime karşılık ayda yüz lira alacaktım. karın üst tarafı da partiye kalacaktı. parti üyeleri, imkanları kadar beşer, onar lira vererek gazetenin sermayesine ortak olacaklardı. partili arkadaşlar zaten az gelirli işçiler olduklarından bu iki ayda ancak iki yüz altmış lira toplanabilmiştir. gazeteye, halk kitlesi tarafından benimsenmiş ve tutulmuş bir isim bulmak gerekiyordu. gerçek gazetesinde yazdığım fıkralardan birinin başlığı “markopaşa’ya şikayet” idi. işte bu fıkranın hatırasıyla “markopaşa” ismini teklif ettim. birçok isimler arasında partili arkadaşlar bu ismi uygun buldular. bu sıralarda partiden istifa ederek ayrılmak zorunda kaldım. gerek istifa edişim, gerek yedi yüz liranın bir araya getirilemeyişi yüzünden markopaşa’yı çıkaramadım …
rıfat ılgaz’ın anlattıkları da şöyle;
biz partinin [türkiye sosyalist partisi] lokaline gidip gelmeye başladık. kahveye, pastaneye gidecek paramız olmadığı için bu sefer sosyalist partinin lokaline gidip oturuyoruz. ne aziz nesin’de ne bende böyle kahve köşelerinde harcayacak para yok. parti lokaline gidip gelen işçi arkadaşlarımız da bizi habire sıkıştırıyorlar. “bir mizah gazetesi çıkarın” diyorlar. biz konuşmalar sırasında soruyoruz onlara: “ne çıkaralım?” “mizah dergisi çıkarın.” “adı ne olsun?” “markopaşa olsun.” zeki usta, rıza usta, hüsamettin özdoğu gibi işçi arkadaşlar. konuşuyorlar, teklif ediyorlar, “para da toplayalım” [diyorlar]. hatta duvara “marko paşa siyasi mizah gazetesi yakında çıkıyor” diye yazılar asıldı, duyuru şeklinde. o günkü koşullara göre iyi sayılan bir para da toparlandı …
esasen başlarına gelecekleri bildikleri içinde ''hakkınızı helal edin dostlar'' rutinine şakalar köşesinde yer verdiler.
sefere mi çıkıyorum böyle? hayır. savaşa mı böyle gidişim? hayır. azrail mi bekliyor baş ucumda? hayır. intihara mı karar verdim yoksa? hayır. ya ne? marko paşa nam bir ceride (gazete) çıkarmış bir fıkracık istediler abdi acizden. evvel allah sonra matbuat kanununa sığındım. ne olur ne olmaz! dostlar, komşular ve hanem halkı şişede durduğu gibi durmaz kafir; cepte durduğu gibi durmaz kalem. helal edin hakkınızı, sayei kanunu matbuatta fıkra yazmaya gidiyorum.
derginin dağıtımında pek çok zorlukla karşılaşırlar. fazıl ünverdi'nin bayisi ile anlaşmalarına rağmen, bayi dağıtımı yapmaz. hal böyle olunca daha sıradan bir bayi olan ''kambur hüseyin''in yolunu tutarlar. dergi peynir ekmek gibi satılır. 22 sayı çıktıktan sonra çeşitli engellemelerle karşılaşırlar. bunun üzerine merhum paşa olarak basarlar dergiyi ve kovuşturmayı yerler. bu sefer malum paşa çıkar. malumun ilanı olmuştur. tak soruşturmayı yerler. markopaşa'ya geri dönülür ama yine adliyenin yolunu tutarlar. en sonunda da soruşturmalara ve kapatmalara tepki olarak, ''marko paşa'nın fevkalade hıyar sayısı'' çıkar;
ne yazsak markopaşa’yı toplatıyorlar. onbeş sayı çıkabilen gazetemizin yedi sayısını toplattılar. biz de, zülf-i yare dokunmayalım, güneşe karşı su döküp de çarpılmayalım, evliya-i ümuru incitip fincancı katırlarını ürkütmeyelim diye suya sabuna dokunmadan, havadan sudan yazılar yazmaya karar verdik. bundan sonra gazetemizin her sayısını, meyva ve sebzelerin övgülerine ayıracağız. şimdiye dek gazetemizi, içişleri bakan!ığı ve adalet bakanlığı toplattırdı; bakalım, bu kez de tarım bakanlığı toplatacak mı? gazetemizin bu sayısı, hıyar özel sayıdır. baştan sona dek, hıyarın ve hıyarların övgüsünü bulacaksınız. memleketimizin hıyarlarını incitmemek için, onların bile aleyhinde bulunmayacağız.
hıyar ve hıyarların methiyesi
hıyarın demokratlar meyve, halk partililer de sebze olduğunu iddia ederek havayı bulandırıyorlar. hıyarın ne olduğunun anlaşılması için 4 kişilik bir heyet langa bostanı'na, 500 heyet de yabancı memleketlere inceleme için gönderilecektir. ancak milli eğitim bakanlığı'nın bir kısım bilginleri de hıyara, 'salatalık' denilmesini istemektedir. bu konuda ilmi bir komisyon çalışmalara başlamıştır. dış memleketten ithal edilen hıyarları, ticaret bakanlığı c. s. köküiçerde eğri olduğu için beğenmemiştir.’
aziz nesinin memleketimizin hıyarlarına yazdığı o ca(ğ)nım ''hıyara methiye'' şiiri
taze endamınla sen pek dilşikarsın ey hıyar!
lezzetin inkar olunmaz hüşikarsın ey hıyar!
eylemiş tetvic tabiat re’sini efsür ile,
bağ-ı sebztanda tahtın tacıdarsın ey hıyar!
öyle dimdik bir şekil vermiş tabiat cismine,
sanki zal-i-zi-şeöaar-ı sebzezarsın ey hıyar!
bendeler mümkün müdür olmazsa meclub didene.
çünkü sen hazm-ı teama bir medarsın ey hıyar!
kadrini takdir ederler cümle şaklaban bile,
bezm-i nüşanın demişler cilvekarsın ey hıyarl
her ne yazsam sen kızarsın her sözüm olmuş günah,
bilmeyenler zannederler iktidarsın ey hıyar!
ve şiirin yayımlanmasından hemen sonra dergi yine toplatılır.
markopaşa'nın tarihi kapatmaların ve toplatılmaların tarihidir. türkiye'de siyasi mizah denen nanenin ne kadar zor yapıldığının ispatıdır.
sabahattin ali, aziz nesin, rıfat ılgaz ve mim uykusuzu bu mücadelelerinden ötürü saygı ile yad etmek lazım.
gerçek kapandıktan sonra işsiz kaldım. esat adil’ e haftalık bir mizah gazetesi çıkarmayı teklif ettim. parti bu parayı sağlayacak, ben emeğime karşılık ayda yüz lira alacaktım. karın üst tarafı da partiye kalacaktı. parti üyeleri, imkanları kadar beşer, onar lira vererek gazetenin sermayesine ortak olacaklardı. partili arkadaşlar zaten az gelirli işçiler olduklarından bu iki ayda ancak iki yüz altmış lira toplanabilmiştir. gazeteye, halk kitlesi tarafından benimsenmiş ve tutulmuş bir isim bulmak gerekiyordu. gerçek gazetesinde yazdığım fıkralardan birinin başlığı “markopaşa’ya şikayet” idi. işte bu fıkranın hatırasıyla “markopaşa” ismini teklif ettim. birçok isimler arasında partili arkadaşlar bu ismi uygun buldular. bu sıralarda partiden istifa ederek ayrılmak zorunda kaldım. gerek istifa edişim, gerek yedi yüz liranın bir araya getirilemeyişi yüzünden markopaşa’yı çıkaramadım …
rıfat ılgaz’ın anlattıkları da şöyle;
biz partinin [türkiye sosyalist partisi] lokaline gidip gelmeye başladık. kahveye, pastaneye gidecek paramız olmadığı için bu sefer sosyalist partinin lokaline gidip oturuyoruz. ne aziz nesin’de ne bende böyle kahve köşelerinde harcayacak para yok. parti lokaline gidip gelen işçi arkadaşlarımız da bizi habire sıkıştırıyorlar. “bir mizah gazetesi çıkarın” diyorlar. biz konuşmalar sırasında soruyoruz onlara: “ne çıkaralım?” “mizah dergisi çıkarın.” “adı ne olsun?” “markopaşa olsun.” zeki usta, rıza usta, hüsamettin özdoğu gibi işçi arkadaşlar. konuşuyorlar, teklif ediyorlar, “para da toplayalım” [diyorlar]. hatta duvara “marko paşa siyasi mizah gazetesi yakında çıkıyor” diye yazılar asıldı, duyuru şeklinde. o günkü koşullara göre iyi sayılan bir para da toparlandı …
esasen başlarına gelecekleri bildikleri içinde ''hakkınızı helal edin dostlar'' rutinine şakalar köşesinde yer verdiler.
sefere mi çıkıyorum böyle? hayır. savaşa mı böyle gidişim? hayır. azrail mi bekliyor baş ucumda? hayır. intihara mı karar verdim yoksa? hayır. ya ne? marko paşa nam bir ceride (gazete) çıkarmış bir fıkracık istediler abdi acizden. evvel allah sonra matbuat kanununa sığındım. ne olur ne olmaz! dostlar, komşular ve hanem halkı şişede durduğu gibi durmaz kafir; cepte durduğu gibi durmaz kalem. helal edin hakkınızı, sayei kanunu matbuatta fıkra yazmaya gidiyorum.
derginin dağıtımında pek çok zorlukla karşılaşırlar. fazıl ünverdi'nin bayisi ile anlaşmalarına rağmen, bayi dağıtımı yapmaz. hal böyle olunca daha sıradan bir bayi olan ''kambur hüseyin''in yolunu tutarlar. dergi peynir ekmek gibi satılır. 22 sayı çıktıktan sonra çeşitli engellemelerle karşılaşırlar. bunun üzerine merhum paşa olarak basarlar dergiyi ve kovuşturmayı yerler. bu sefer malum paşa çıkar. malumun ilanı olmuştur. tak soruşturmayı yerler. markopaşa'ya geri dönülür ama yine adliyenin yolunu tutarlar. en sonunda da soruşturmalara ve kapatmalara tepki olarak, ''marko paşa'nın fevkalade hıyar sayısı'' çıkar;
ne yazsak markopaşa’yı toplatıyorlar. onbeş sayı çıkabilen gazetemizin yedi sayısını toplattılar. biz de, zülf-i yare dokunmayalım, güneşe karşı su döküp de çarpılmayalım, evliya-i ümuru incitip fincancı katırlarını ürkütmeyelim diye suya sabuna dokunmadan, havadan sudan yazılar yazmaya karar verdik. bundan sonra gazetemizin her sayısını, meyva ve sebzelerin övgülerine ayıracağız. şimdiye dek gazetemizi, içişleri bakan!ığı ve adalet bakanlığı toplattırdı; bakalım, bu kez de tarım bakanlığı toplatacak mı? gazetemizin bu sayısı, hıyar özel sayıdır. baştan sona dek, hıyarın ve hıyarların övgüsünü bulacaksınız. memleketimizin hıyarlarını incitmemek için, onların bile aleyhinde bulunmayacağız.
hıyar ve hıyarların methiyesi
hıyarın demokratlar meyve, halk partililer de sebze olduğunu iddia ederek havayı bulandırıyorlar. hıyarın ne olduğunun anlaşılması için 4 kişilik bir heyet langa bostanı'na, 500 heyet de yabancı memleketlere inceleme için gönderilecektir. ancak milli eğitim bakanlığı'nın bir kısım bilginleri de hıyara, 'salatalık' denilmesini istemektedir. bu konuda ilmi bir komisyon çalışmalara başlamıştır. dış memleketten ithal edilen hıyarları, ticaret bakanlığı c. s. köküiçerde eğri olduğu için beğenmemiştir.’
aziz nesinin memleketimizin hıyarlarına yazdığı o ca(ğ)nım ''hıyara methiye'' şiiri
taze endamınla sen pek dilşikarsın ey hıyar!
lezzetin inkar olunmaz hüşikarsın ey hıyar!
eylemiş tetvic tabiat re’sini efsür ile,
bağ-ı sebztanda tahtın tacıdarsın ey hıyar!
öyle dimdik bir şekil vermiş tabiat cismine,
sanki zal-i-zi-şeöaar-ı sebzezarsın ey hıyar!
bendeler mümkün müdür olmazsa meclub didene.
çünkü sen hazm-ı teama bir medarsın ey hıyar!
kadrini takdir ederler cümle şaklaban bile,
bezm-i nüşanın demişler cilvekarsın ey hıyarl
her ne yazsam sen kızarsın her sözüm olmuş günah,
bilmeyenler zannederler iktidarsın ey hıyar!
ve şiirin yayımlanmasından hemen sonra dergi yine toplatılır.
markopaşa'nın tarihi kapatmaların ve toplatılmaların tarihidir. türkiye'de siyasi mizah denen nanenin ne kadar zor yapıldığının ispatıdır.
sabahattin ali, aziz nesin, rıfat ılgaz ve mim uykusuzu bu mücadelelerinden ötürü saygı ile yad etmek lazım.
devamını gör...
aktif yazar sayısının çok az olması
300'ün üzerinde online yazar varken maalesef platonik takılıyorlar.
zamanla herkesin yazacağı, yazmak isteyeceği, kendilerine hitap eden başlıklarımız olur umarım.
zamanla herkesin yazacağı, yazmak isteyeceği, kendilerine hitap eden başlıklarımız olur umarım.
devamını gör...
erkeklerin flörtlerine söylediği rüyamda seni gördüm yalanı
var olan yalandır.
"bebeğim bak sana ne dicem :))"
"noldu tatlım:)"
"rüyamda seni gördüm :d"
"aa nasıl ya anlat bakiiiim :d"
buradan sonrası işte uydurma, palavra, salla sallayabilirsen....
peki gerçekte ne mi gördüm?
bütün rüya boyunca ahmet çakar'la birlikte takım olup, tarkan filmi'ndeki ahtapota karşı savaştık anasını satim. ya ne kadar mikrop, ne kadar düzenbaz, ne kadar yalancı bir adam oldum çıktım lan ben. allahtan buraları okumuyor da birazcık olsa filörtleşebiliyoruz.
aynaya bakacak yüzüm yok, ellerim tıpkı leydi macbeth gibi lekeli....
dipnot: ahtapot'u hakladık, ama ahmet hocanın bir koluna mâl oldu bu kapışma.
"bebeğim bak sana ne dicem :))"
"noldu tatlım:)"
"rüyamda seni gördüm :d"
"aa nasıl ya anlat bakiiiim :d"
buradan sonrası işte uydurma, palavra, salla sallayabilirsen....
peki gerçekte ne mi gördüm?
bütün rüya boyunca ahmet çakar'la birlikte takım olup, tarkan filmi'ndeki ahtapota karşı savaştık anasını satim. ya ne kadar mikrop, ne kadar düzenbaz, ne kadar yalancı bir adam oldum çıktım lan ben. allahtan buraları okumuyor da birazcık olsa filörtleşebiliyoruz.
aynaya bakacak yüzüm yok, ellerim tıpkı leydi macbeth gibi lekeli....
dipnot: ahtapot'u hakladık, ama ahmet hocanın bir koluna mâl oldu bu kapışma.
devamını gör...
hi my i run
hiç bilmediğim bir ortama girerken yıllardır tanışıyormuşuz gibi bir samimiyetle karşılayan yazar. teşekkürden ziyade varlığına şükür edilecek iyi kalpli bir moderatördür kendisi :)
devamını gör...
full makyaj tesettür
beni ilgilendirmiyor demeyi öğrenmemiz gereken başlıklardan.
devamını gör...
türk milletinin gereksiz kutsallaştırdığı şeyler
kesinlikle rakı ve edebiyatı,bu kadar kötü bir içkinin bu kadar metaforlaşması çok saçma.
devamını gör...
hi my i run
devamını gör...