penguenlerin sadece kutuplarda ya da antarktika'da yaşadığı zannedilir fakat bazı penguen çeşitleri sıcak iklimlerin bulunduğu yerde de yaşamaktadır. ekvator ve güney amerika'da yaşayan bazı penguen çeşitleri bulunmaktadır.

bir tanesi macellan pengueni'dir; şili, arjantin ve falkland adaları'nın kayalık sahillerinde yaşamaktadır. boyları 76 cm'ye ulaşabilirken ağırlıkları ise 4.5 kg olabilmektedir. kış geldiğinde ise daha kuzeye yani brezilya sahillerine çekilirler.

bir diğer penguen ise galapagos penguenidir; ekvator'da yaşayan tek penguen türüdür. ekvador ülkesinin batısında bulunan galapagos adaları'nda yaşamaktadırlar. burada ortalama sıcaklıklar 20-25 derece arasında bulunmaktadır.
devamını gör...

diğer ismi folie à deux olan hastalık literatürde deliliğin iki kişi tarafından paylaşılması, ikiz delilik gibi kavramlarla da anılır.
bu sendromda sanrısal düşüncelerin ya da normal dışı davranışların bir kişiden yakın olunan bir başka kişiye aktarılması olarak tanımlanıyor. özellikle de izole halde yaşayan kadınlarda daha fazla görülebiliyor.
bu psikotik bozukluğun olabilmesi için bireyin hastanın yanında yaşaması gerekiyor ve bu yolla ancak diğer kişi de bu psikozu paylaşabiliyor. adeta enfeksiyon gibi bulaşıcı olabilmesi sendromun en ilginç yanlarından biri.
devamını gör...

after all this time? always
devamını gör...

ne ara sözlük açıldı da ne ara türediniz be kardesim.
devamını gör...

en sonki elektrik kesilmesinde yeeeeey diye bağırmama kendim bile şaşırdım, bu durumu bu kadar sevdiğimi bilmiyordum.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

bugün avrupa'nın geldiği noktayı incil'e bağlayan yazarıda gördük. gerçekten ilginç. müslümanlara yada pagan avrupa'lılara karşı yapılan haçlı seferlerini, engizisyon mahkemelerini, cadı avlarını duymamış yazarımız. galiba avrupa'yı, hristiyan olduğu günden beri bugünkü şartlarda yaşıyor sanıyor.
devamını gör...

sosyal fobi ya da sosyal anksiyete... başlığı görünce kendimi buraya ait hissettim. küçüklüğümden beri hep utangaç oldum. daha doğrusu hayat koşulları beni utangaç hale getirdi. ta ki, geçen sene cesaretin ne kadar önemli olduğunu anlayana kadar. bir dizi sayesinde bunun üzerine düşünmüştüm, sonra çevremde ki bazı insanların da böyle olduklarını fark ettim. hiçbir bilgi birikimine sahip olmayıp, sadece -aptal- cesaretleri sayesinde bi' çok şeyi başarmış insanları gördüm. ve dedim ki, ben bu insana kıyasla daha aklı başı yerindeyim, ama hep kaybediyorum. akılsızın teki sırf bir saniye düşünmeden hareket etti diye benden başarılı oluyor. kafama dank etti ve ardından güzel bir küfür ettim. artık siz buraya hangisini yakıştırırsanız. o günden beri çok düşünmüyorum ne diyeceğimi, ne yapacağımı; çünkü zaten kendimi tanıyorum ve başarıyı o insanlar kadar bende hak ediyorum. her şey kendini tanımakla başlar, tabii bende hala ara sıra bocalıyorum. içime kapanıyor tek bir söz söyleyemiyorum. lakin şöyle güzel bi' günde (benim için güzel hava koşulları değildir) tek başıma dışarı çıkıp, bir parkta kitap okumak. ah, o işte beni topluyor...
devamını gör...

suçluluk, yetersizlik, eksiklik, aşağılık duygusu.
üstelik şimdilerde en çok para eden şey.
devamını gör...

maaşı iyi. gününü geçirmezler, yatırırlar hesaba. ssk yok ama yemek var. gece mesaisine kalanlara da ayrıca tantuni ısmarlıyorlar. daha ne olsun?
devamını gör...

veda busesi; türk sanat müziğinin en çok sevilen şarkılarından biridir. bir sevgiliye yazılmış hissiyatı verse de aslında (bkz: orhan seyfi orhon)'un kanserden ölen kızına yazdığı bir şiirdir. hikayesi ise şöyle anlatılmaktadır. şairimiz eşini kaybetmiştir geriye bir tek kızı kalmıştır o büyük aşkından. eşini kaybettiğinde çok ağlamış ve buna kızıda şahit olmuştur. seneler sonra kızı kansere yakalanmış ve ölüm döşeğine düşmüştür. orhan seyfi kızının başında otururken kızı ona "-baba annem öldüğünde çok ağladın bana söz ver ben öldüğümde asla ağlamayacaksın" demiştir. kızının vefatından sonra ise orhan seyfi göz yaşını tutamamış verdiği sözü yerine getirememiştir. işte o zaman bu şiiri yazmıştır. bu şiiri ise yusuf nalkesen 1951 yılında muhayyer kürdî makamında bestelemiştir. şiirin sözlerinin bir ksmı şöyledir;
gelse de en acı sözler dilime
uçacak sanırdım birkaç kelime...
bir alev halinde düştün elime
hani ey gözyaşım akmayacaktın? şarkıyı da şuraya bırakıveriyorum. buradan
devamını gör...

hastam kullandığı ilaçları masaya dökünce bende içimden bu nakaratı söylüyorum.
"gözümu açtım gördüğüme inanmadım, sanki bir kötü rüya korkarım aman allah."
devamını gör...

hatırlar mısınız bilmem ama bir ara düğünlerde davulculara 1 dolar saçma modası vardı. deste deste 1 dolar saçarlardı. acaba o dolarları saçanlar akşam rahat uyuyorlar mı? pişmanlıklarına 10 üzerinden kaç verirler? davulcular zengin oldu mu? davulculara hala para saçılıyor mu? kafamda çok deli sorular var. doların her artışında bunu düşünüyorum.
devamını gör...

sakinliğin getirdiği dinginlik diyebilirim aslında,
kahvenin siz hali oluyor burada gece..varolun..
devamını gör...

5000 tanıma ulaşana da kafa hediye edelim diyerek arttırdığım kampanya.

yanlış anlaşılmasın at kafası şeklinde abajur.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

benim için kendimi ifade etmek ,elimden geldiğince bilgi vermek olarak söyleyebilirim.şuan gözlemlediğim kadarıyla herkes belirli bir olgunlukta ve sayı olarak butik sayılırız onun için burada yazmak insana hoş geliyor ayrıca diğer insanların çeşitli konulardaki görüşlerini okuyarak kendi içinde kritik yapma imkanı var çünkü her entry seviyeli.
devamını gör...

kendisiyle pek de barışık olmadığım gündür. bir türlü denk gelmiyor efendim.
devamını gör...

tanrı ve şeytanın bir iddiaya girdiğini hatırlarsınız insanın ruhu üzerine. tanrı kendi yarattığı insana kefildir, içindeki iyinin gücüne güvenir insanın. çünkü bizzat kendisi üflemiştir o iyiliği insanın ruhuna. şeytan ise içinde hala bir intikam duygusuyla yanıp tutuşurken hammaddesini çoğaltan bir kin ile insanın aklını başından alıp ruhunu ele geçirmek ister. ve bunu yapacağından da çok emindir. şeytana göre insan kötüdür ve zaaflarına yenilmesi an meselesidir.

hatırladınız bence. goethe’nin faust isimli başyapıtından bahsediyorum. işte başlıkta yazdığım o cümle bu kitabın en can alıcı cümlesi çünkü iddianın karar bağlanması içim bu cümleye ihtiyaç var.

tanrı ile bahis konusunda anlaşan insan iyilik timsali doktor faust ile de bir iddiaya girer faust’un ruhu üzerine. bu bahsi kazanması tanrı ile girdiği bahsi de kazanması anlamına gelecektir.

şeytan doktor faust’u bir seyahate çıkarır dünyanın her yerinde her zamanında. bütün dünyevi hazları tatmasını sağlar. ve eğer bu yolculuk esnasında dünyevi hazlara kanan faust “ dur ey zaman ne güzelsin” derse şeytan çifte bahsi kazanacaktır.

faust bu cümleyi kurar yolculuğun bir yerinde ama beklenilen yerde değil ve biz insanın içindeki iyiye inanmak isteriz.

bu cümlenin yazarı goethe ölmeden hemen önce “ ışık biraz daha ışık” demiştir. kendi yolculuğunun sonunda goethe’nin “ dur ey zaman ne güzelsin” diyeceği o yere ulaşmış olduğunu umuyorum gözleri karanlığa alışınca.

herkesin bu cümleyi kuracağı bir an gelir. bazen ummadığınız bir anda çıkan ve bir türlü gizemini çözemediğiniz bir insanla karşı karşıya gelince bu cümleyi kurarsınız ve siz bu cümleyi her sarf ettiğinizde şeytan bir kez daha mağlup olur.
devamını gör...

her ne kadar gerçek manası gül demeti olsa da; şairlerin, yazarların, bestecilerin eserlerinden alınmış, seçme parçalardan oluşan eser, seçki, antoloji” şeklinde edebiyat, sanat ve müzikte kullanılan bir tabirdir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim