padişahların kızlarıyla evlenenlere verilen unvandır. ancak bu sadece babasının saltanatı döneminde evlenen kızların kocalarına uygulanmıştır. ayrıca aynı isimlerdeki birkaç veziri seçmek için de bu unvan kullanılmıştır. örnek verecek olursak kanuni sultan süleyman döneminde vezir-i azamlık yapmış olan rüstem paşa bir damad-ı şehriyarı diyebiliriz.
devamını gör...

ünlü yunan filozofu, sokrates'in öğrencisi ve aristoteles'in hocası olan platon tarafından yazılmış kitap.


sokrates'in bir grup atinalı tarafından şehir tanrılarına inanmayışı vae gençlerin ahlakını bozması gerekçesiyle suçlanışını (idama mahkûm edildiği süreç hakkında), atina demokrasisi tarafından yargılanışını ve cezalandırılmasını konu alan diyaloglardan oluşur.



sokrates'e göre stina’da adının çıkmasının bir sebebi vardır: bilgeliği. ancak bunu kendini beğenmişlik olarak değil, bir olgu olarak sunar. bilgeliğini ise delfi’deki kahinin sözlerine dayandırarak şu olayı anlatır:



sokrates'in arkadaşlarından khairephon delphoi'a gider ve dünyada sokrates'ten daha bilge biri olup olmadığını sorar. aldığı yanıt ise olmadığıdır. bu kehaneti kabullenemeyen sokrates kendinden daha bilge olabileceğini düşündüğü devlet adamları, ozanlar ve zanaatkârlar ile konuşmak ve kehaneti çürütmek için yollara koyulur. sokrates, bilge olduğunu sandığı ya da kendini bilge sanan bu insanların aslında bilge olmadıklarını anladıktan sonra, onlara bilge olmadıklarını ispatlamaya başlar. böylece kendine birçok düşman edinir. hiçbir şey bilmediği halde kendini bilge sanan bu insanlardan tek farkının “hiçbir şey bilmediğini bilmesi" olduğunu söyler. işte onun gerçek bilgeliği bu bilinçtir. ancak bu tutum bilgeliklerini çürüttükleri insanlar tarafından bir bilge olarak sanılmasına yol açar. edindiği düşmanlıkların sebebi de budur.


--! spoiler !-- (spoiler olup olmadığı konusunda çok kararsız kaldım.)


sokrates mahkeme karşısında savunmasını yapar. hayatının geri kalan kısmını felsefeden yoksun veya sürgünde geçirmektense; başlangıçta kimsenin idam etmeyi düşünmediği, sadece susturulması ve af dilemesi hedeflenen filozof, prensiplerine ters düşmeyerek ölümü tercih eder. sokrates, baldıran zehrini kendi isteğiyle içerek hayatına son vermiştir.


--! spoiler !--

kaynak
devamını gör...

an itibarıyla sözlük akışını görünce hançeremden fışkıran feryat.
devamını gör...

hematohidrosis, halk arasında kan ağlama hastalığı olarak bilinir ve nadir görülen bir hastalıktır. korku, aşırı stres ve duygusal durumlarda ortaya çıkabilen bir durumdur ve bu durumlarda vücudumuz olaylara farklı tepkiler verebilir. örneğin kılcal damarlarımız çatlayabilir ve bu olduğu zaman vücut sıvılarımızın dışarı çıktığı yerlerden, vücut suyu ile birlikte kan da akar. akan bu kan göz sıvımızın aktığı yerden dışarı çıkarsa eğer, hasta kan ağlamış gibi görünür.

kişiler çok fazla duygusal yoğunluk yaşadığında, aşırı stresli olduğunda kılcal damarların gerginliği artar ve sonrasında çatlamalar meydana gelir.

yapılan bir araştırmaya göre, hematohidrosis'in kadın doğurganlığıyla ilişkili olduğunu öne sürülüyor. araştırmaya göre incelenen 125 sağlıklı birey içerisinde regl gören kadınların %18’i, erkeklerin %8’i ve hamile kadınların %7’sinin göz yaşlarında kan tespit edilmiştir. fakat menopoz sonrası kadınların ise hiçbirinin göz yaşında kan bulgusuna rastlanılmadığı belirtiliyor.

araştırmacılar bu sonuçlar doğrultusunda hematohidrosis’in doğurgan kadınların hormonlar tarafından tetiklendiği konusunda fikre sahiptir. ancak, toplumun geri kalanında bu duruma enfeksiyon veya yaralanma gibi durumların neden olabileceği düşünülüyor.

bacterial conjunctivitis olarak bilinen ve göreceli olarak iyi huylu denilebilecek göz enfeksiyonu da kanlı göz yaşına sebep olabilen diğer bir faktör.

hematohidrosis teşhisi, trombosit sayımı, agregasyon teşhisi, pıhtılaşma profili ve deri biyopsisi ile koyulabilmektedir.

hematohidrosis, bazen tedavi gerektiren ciddi bir durum olabilirken bazen de kendi kendine atlatılabilen bir hastalık olabilir. her ihtimale karşı temelde bulunan organik nedenleri saptamak için hastaneye başvurulması gerekir. çünkü, bu hastalık zararsız ve geçici olabilmesine karşın tümör gibi ciddi bir hastalık kadar tehlikeli de olabilmektedir.
devamını gör...

çok sevdiğim meleklerdir.* ancak lütfen, oy verecekseniz rastgele tanımlara oy vermeyin. gerçekten hakeden tanımlarımı oylayın. hakkında bir şey bilmediğiniz tanımları sırf beğenmek için beğenmeyin.
devamını gör...

satrançtan tekstile, müzikten resme, eskrime kadar bir çok alanın terminolojisine giren kelime.

(bkz: dokunma)
devamını gör...

cinsel içerikli başlıklar başta olmak üzere, diğer yazarlar hakkında kendi üzerlerine vazifeymiş gibi eleştirilerin ya da uydurmaların yer aldığı ve sadece ortalığı karıştırıp insanları birbirine düşürme amaçlı tanımları olan bir grup. ilginç olan da; isteseler herkesin ne yaptığını ortaya çıkarabileceklerini iddia ediyorlar. iddia kuponlarınız kazandırmıyor kusura bakmayın.
kendi yaptıklarınızdan da bihabersiniz...

üzücü olan da bu grubun yazdıklarına inananların olması...

bir söz vardır unutmamalarını hatırlatmak isterim; “bir parmağın önü karşıyı işaret ederken diğer üç parmak sizi yani kendinizi gösterir.”

sanırım bu da sözlükteki son tanımım...
devamını gör...

benim de bugün ilk kez dinleyeceğim yayındır . eminim harika bir yayın olacak. heyecanla bekliyorum.*emeği geçen herkese teşekkürlerimi iletmek isterim ayrıca.
iyi yayınlar efenim.
devamını gör...

ilk, tek ve son liderimiz mustafa kemal atatürk'ü saygıyla anıyorum.
devamını gör...

insan kendi vizyonunun sınırlarını dünyanın ufku zanneder.

a. schopenhauer
devamını gör...

deniz kenarına oturup bir süre denizi seyretmenin stresi azalttığı gerçeğidir belki de. kıyısına oturup saatlerce sohbet edebilirsiniz, size vakit ayırır, sizi dinler karşılıksız. tüm stresinizi atar öyle kalkarsınız kıyısından. bu da insanı mutlu eder dolaylı olarak.
devamını gör...

yazdıklarını değerli ve dikkate alınası bulduğum yazar. çoğunluğun üç maymunu oynadığı bir zamanda cesaretiyle gönlümde taht kurmuştur.
devamını gör...

insan hayatı ve yüreği tek yönlü bir yol gibidir. gidişler, geçişler, yok oluşlar olur ama, tekrarlar asla.
devamını gör...

kaybolmazsan, keşfedemezsin.

hangi görünmez zincirle bağlamışlar seni? korkaksın, hiç kaybolmadın. hiç bilmezsin iki duvar ötende kimin bahçesi var. ruhunu içinde sandığın o karmaşık labirent hiç var olmadı. yaşamın boyunca örüp örebildiğin yalnızca iki duvar. iki görünmez duvar...
korkma. ötesine geçsen de kaybolmazsın.

kaybolmak...eşya için aniden görünmez olmak. öznenin kendisi içinse önceki lokasyonunu bulamamak. ruh ya da benlik dedikleri şey için savrulmak, bedeni reddetmek , terk etmek.

her acı, her hırpalayıcı deneyim, her ölüm, her ayrılık bir kopuş , benliğin bedene resti. belki bir korunma refleksi, belki de ruh olmanın dayanılmaz hafifliği. psikiyatrlar buna dissosiyasyon diyorlar. ben, 'benliğimizin bedenimize çektiği kocaman bir s..ktr' diyorum. öyle ki son kertede benlik , travmanın fiziksel şiddetine daha fazla dayanamaz ve bütünüyle kaybolur. ve biz de ölüm raporunda bilmem ne sebepten hayatını kaybetti diye okuruz. duygusal travmalar ise işkencecidir. ruhu et gibi parça parça koparır. kopan her ruh parçası bir daha o bedene dönmemek üzere kaybolur. ruh olmanın dayanılmaz hafifliği demiştik işte. hepimizin ruhlarından bir parça, bir yerlerden bize bakıp nasıl bir enkazdan kurtulduklarını konuşup hayret ediyorlardır kim bilir.

yahut... bunların her biri spiritüel safsatadır. binlerce yıllık kadim kültlerin üfürükleri... yaşadığın her sıkıntı, yalnızca beyninin ilgili lobunda nöroreaksiyonu tetikleyecek bir potasyum -sodyum dengesizliğine sebebiyet verir ve böylelikle bla bla bla...


fi tarihinde bir sonbahar günü,

bir bankta soluklanmak için oturup lucky strike yaktım. apartmanın en üst katının balkonundan ablası olduğunu tahmin ettiğim kız ,isimdaşım olan küçük kardeşine bağırdı.

-******** !!! . fazla uzaklaşma ! kaybolursun!!

üzerime alındım ve sessizce cevap verdim.

- tamam...

hep bir ablam olsun istemiştim zaten.

modern bilim de spiritüel öğretiler de bir abla gibi neden sonuç ilişkisi çerçevesinde özet geçmez kaybolmayı. üstelik kaybolmanın koruyucu tedbiri de, bizzat abla tanımındaki nedenin kendisi..

fazla uzaklaşınca hem bedenen hem ruhen eski konuma dönmeye engel olan, ve bir kişiye, üzerine vazife olmayan sorulara ağzında sigarayla tripten tribe girerek gevşek gevşek cevap verdirten fiili durum.
devamını gör...

osmanlı'dan kalan arşiv belgelerini, sanat eserlerini falan okumak isteseniz yine bir nebze anlarım da, mezar taşı okuyamamaktan şikayet etmek nasıl bir vizyonsuzluk? mezar taşı lan bu, yazacak olan şey isim, fatiha falan filan. hayır ben türkçe mezar taşı bile okunuyorum alüminyum; okuyup ne yapacağım?
sadece merhumun kimliğini öğrenmek için falan okunabilir o da en az 100 yıl önce yaşamış dedeniz sadrazam falan değilse nereden bulacaksınız mezarını zaten...

tanım: vizyonsuzluğun dibi olan bir istek.

öğrenmek isteyenler için onlarca osmanlıca kursu, kitabı vs var. bu arada hazır öğrenmişken gidip bir arşiv yüzü görün. belki o yalamaya doyamadığınız osmanlı hakkında objektif birkaç bilginiz olur.*
devamını gör...

eylüling'in bundan haberi varmı peki?
devamını gör...

'kadın kadar taş düşsün başınıza' dediğim başlıklardır.
devamını gör...

en şirin modlarımızdan biri olduğunu ispat etti, kamera arkası görüntüleriyle. konuşamıyor demeyin üzülür, zeka küpüdür. sözlüğün çalışkan modlarındandır komiktir ayrıca güldürür bizi baya. var ol hate..

(bkz: aşırı övdüm ver paramı ulen)
devamını gör...

atanan veya atanmayan,daha üniversiteden mezun olamamış ama mezun olup öğrencilerine kavuşmak için can atan, hayatta bize yol gösteren bizi yönlendiren, kalbi çocuk sevgisi ile dolu ve her bir çocuğa kendi çocuğuymuş gibi davranan, her bir kelimeyi sabırla öğreten, çocukların yalnız dersleri pekiyi ile geçmesini önemsemeden ahlaklı bir birey olmaları için elinden geleni yapan tüm herkesin öğretmenler günü kutlu olsun.
dipnot:bir çocuğun yüreğine dokunmadan öğretmen olunmaz. çocukların yüreği kocamandır, onların yüreğine dokunun. çünkü dünyanın en saf en temiz duygusu o çocuklar tarafından sevilmektir.
devamını gör...

karıncalar.. karıncaların dünya üzerindeki nüfusları ile ilgili şehir efsanesi diyebileceğimiz düzeyde çokça bakış açısı bulunuyor. hemen hemen hepimiz duymuşuzdur; "dünyada bulunan tüm karıncaları tartmamız mümkün olsaydı eğer, karıncaların kütleleri dünyamızda yaşayan insanların kütlesiyle eş değer olurdu." şeklinde düşünceler dahi bulunmaktadır. bu düşünce çokça münazaraya konu olmuştur.

bu mevzu aslında büyük bir araştırmanın neticesi olarak ortaya çıkmış durumda. ve dünyadaki büyük üniversitelerde görev yapan bir çok profesör tarafından da bu düşünce kanıksanmış durumda. bu kanıyı karıncaların varlığının boyutunu hatırlatmak amacıyla bir kenara bırakalım. karıncaların her mevsime uygun yaşam koşullarına ayak uyduramadığı hepimizin malumu. özellikle yağışlı ve karlı havalarda ortalarda pek görünmezler. ülkemizde karıncalar yaz mevsimlerinde çalışmaya başlayan canlılardır. ve bu durum karıncalar için dezavantaj olarak görünmekte. ancak bu büyük olumsuz koşula rağmen dünya üzerindeki sayılarının çokluğunun sebebi, azimli, hırslı, taktiksel kurallara bağlı, ortak yaşama uygun, görev bilincine sahip olmalarından kaynaklıdır. karıncaların esasında sadece iç güdüsel hareket etmedikleri de ortada.

karıncaların şekerli maddeleri sevdikleri bilinen bir şey. nektar ve bitki sıvılarını özellikle ararlar. yapraklardaki bitlerin üretimi olan özüte asla karşı koyamazlar, bu onlar için büyük bir besin kaynağı ve anlaşılan oldukça da lezzetli. herhangi bir yerde yaprakların altına doğru akın eden karıncaları görürseniz eğer bilin ki yapraklar umurlarında değil. akın ettikleri şey yaprak bitlerinin ürettikleri özüttür. yapılan araştırmalara göre, karıncaların bu özüt üretimini yapan bitleri yuvalarına dahi götürdükleri görülmüştür. hatta karıncalar özüt üreten bitleri yuvalarına götürürler.

işin garibi şudur ki; bazı karıncalar buldukları bitkileri tüketmezler, onlarla beslenmezler. aksine çiftçilik ve tabiri caizse tarımla uğraşırlar. yaprak kesen karıncalar bulunur. bu karıncalar yaprağı adeta bir oduncunun, odunu kestiği gibi keserler. bunlardan daha kuvvetli olan karıncalar ise oduncu karıncaların kestiklerini yuvaya taşımakla meşgul olurlar. yuvalarına taşıdıkları bu yaprak parçalarını, tükürükleriyle çiğnerler. daha sonra dışkıları ile yoğururlar ve ortaya çıkan hamurumsu madde ile yuvalarındaki mantarları besler ve büyütürler.

şu anda dünya üzerinde tespiti yapılmış ve sınıflandırılmış olan 12 binin üzerinde karınca türü vardır. tespiti yapılanların dışında kalanların 2000 civarında olduğu, yani toplamda 14 bin tür karıncanın var olduğu tahmin edilmektedir. dünya üzerindeki hemen hemen her toprak parçasında karıncaların var olduğu bilinmektedir.

kaynakça:
1- tr.wikipedia.org/wiki/Kar%C...
2- www.bilimlebak.com/
3- www.olaganustukanitlar.com/...
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim