ensest ilişki yaşama özgürlüğü
özgürlük kavramını kendi pis zihniyetine alet eden kişi beyanı. ilk entryde uzun uzun savunmuş, kimseye zararları yoksa iki kardeşin seks yapmasının özgürlük olduğunu söylemiş. sizin nasıl mideleriniz var ya? özgürsün ya da değilsin o bir yana, bir insan kardeşine ya da birinci derece ailesine ne ara, nasıl o gözle bakmaya başlayabilir. bu özgürlük değil, sapıklık.
cezasını, etiğini, özgürlüğünü geçtim, iğrençsiniz lan. dünyada milyarlarca kadın/erkek varken, kardeşine, annene, babana vs. tahrik olacak kadar pis zihniyetli, midesiz insanlarsınız.
zevk bu değil ya.
cezasını, etiğini, özgürlüğünü geçtim, iğrençsiniz lan. dünyada milyarlarca kadın/erkek varken, kardeşine, annene, babana vs. tahrik olacak kadar pis zihniyetli, midesiz insanlarsınız.
zevk bu değil ya.
devamını gör...
14 aralık 2020 ldp'nin ekonomi duası için müftülüğe başvurusu
m.s. 2020 yılında diyanet kurumunun yağmur duasına çıktığı ülkemizde, liberal demokrat parti'nin yaptığı eleştiridir. hepimizi güldüren haberdir. kaynak: t24
--- alıntı ---
liberal demokrat parti (ldp) izmir il başkanlığı, diyanet'in "yağmur duası"ndan sonra "ekonominin düzelmesi için de dua okunması" için müftülüğe başvurdu. ldp'nin başvurusunda, "o duadan sonra yağmura doyduk. biz de düşündük dedik ki, ekonominin kötü durumu için de bir dua edelim" denildi.
ldp bilgi edinme sorumlusu asrın fahrettin tok, konuya ilişkin olarak şunları söyledi:
"diyanet işleri başkanlığı sağolsunlar cuma namazında bir yağmur duası etme kararı aldılar. o duadan sonra yağmura doyduk. biz de düşündük dedik ki, bir sonraki cuma namazında ekonominin kötü durumu için de bir dua etsek, şu ekonomik dar boğazdan kurtulsak. bunu yazılı olarak önerdik, inşallah dikkate alırlar. ezanlarımızı susturamayacaklar, bayrağımızı indiremeyecekler, bir gün toplanıp dua etsek, ekonomik dar boğazdan da alnımızın akıyla çıkarız."
--- alıntı ---
--- alıntı ---
liberal demokrat parti (ldp) izmir il başkanlığı, diyanet'in "yağmur duası"ndan sonra "ekonominin düzelmesi için de dua okunması" için müftülüğe başvurdu. ldp'nin başvurusunda, "o duadan sonra yağmura doyduk. biz de düşündük dedik ki, ekonominin kötü durumu için de bir dua edelim" denildi.
ldp bilgi edinme sorumlusu asrın fahrettin tok, konuya ilişkin olarak şunları söyledi:
"diyanet işleri başkanlığı sağolsunlar cuma namazında bir yağmur duası etme kararı aldılar. o duadan sonra yağmura doyduk. biz de düşündük dedik ki, bir sonraki cuma namazında ekonominin kötü durumu için de bir dua etsek, şu ekonomik dar boğazdan kurtulsak. bunu yazılı olarak önerdik, inşallah dikkate alırlar. ezanlarımızı susturamayacaklar, bayrağımızı indiremeyecekler, bir gün toplanıp dua etsek, ekonomik dar boğazdan da alnımızın akıyla çıkarız."
--- alıntı ---
devamını gör...
erkeklerin cevap veremediği sorular
ne zaman evleneceğiz?
devamını gör...
çok çirkinim diyen kızın gerçekten de çok çirkin çıkması
biz doğruları konuşuruz efendi. erkekler gibi 7/24 yalan konuşmuyoruz. (bkz: erkeklerin sürekli yalan konuşması)

ekleme: ay çok üzgünüm iki dakika da kim ukdesini bıraktı bu başlığa yahu? dm'den söylerse hemen eklerim nickini.

ekleme: ay çok üzgünüm iki dakika da kim ukdesini bıraktı bu başlığa yahu? dm'den söylerse hemen eklerim nickini.
devamını gör...
sözlük yazarlarının satın aldıkları son kitap
kitap almadan geçen altmış yedi günün sonunda hedeflerimi* gerçekleştirmişim ve ben bu kitapları haketmişim.
gözler yaşlı çünkü sanki yıllardır kitap almıyor gibiydim. işte tam liste;
hırçın kız-shakespeare
yanlışlıklar komedyası-shakespeare
kuru gürültü-shakespeare
macbeth-shakespeare
george dandin veya bir koca nasıl rezil edilir?-moliere
kadınlar mektebi-moliere
insandan kaçan-moliere
cimri-moliere
hastalık hastası-moliere
kibarlık budalası-moliere
eugenie grandet-balzac
son hediye-abdulrazak gurnah
kitap-lık dergisi sayı:216
notos öykü dergisi sayı:88
gözler yaşlı çünkü sanki yıllardır kitap almıyor gibiydim. işte tam liste;
hırçın kız-shakespeare
yanlışlıklar komedyası-shakespeare
kuru gürültü-shakespeare
macbeth-shakespeare
george dandin veya bir koca nasıl rezil edilir?-moliere
kadınlar mektebi-moliere
insandan kaçan-moliere
cimri-moliere
hastalık hastası-moliere
kibarlık budalası-moliere
eugenie grandet-balzac
son hediye-abdulrazak gurnah
kitap-lık dergisi sayı:216
notos öykü dergisi sayı:88
devamını gör...
geceye bir 2000'ler şarkısı bırak
manga- bir kadın çizeceksin
devamını gör...
ihracat odaklı ekonomi politikası
teoride düşük faiz yüksek kur ile insanları ihracata yatırım yapmaya teşvik ederek buna bağımlı bir ekonomik düzen yaratma girişimidir.çok basit açıdan şöyle açıklanabilir;
düşük faiz insanları paralarını bankada tutmak yerine yatırıma ve piyasaya likidite sağlamaya yönlendirir. yani siz faizleri düşük tutarsanız teorik olarak insanlar parayı başka şekillerde çoğaltmak isterler. o da yatırımla mümkündür.
düşük para birimi, yüksek kur oranları da ihracata teşvik eder. şöyle ki siz 2birime ürettiğiniz bir mal veya hizmeti 4birime satıyorsanız %100 karlı satış yapıyorsunuzdur. ancak siz 2tl ye ürettiğiniz bir mal veya hizmeti 4 usdye sattığınız zaman karınız inanılmaz oranlara çıkabiliyor. ihracatçı burada güçlü görünebilir. ancak teorinin bizim ekonomide işlememesinin bir çok sebebi var.
türk insanının geneli kolaycı ve tezcanlı olmuştur. o yüzden zaten dönem dönem zeki dolandırıcılar gelir, tokatlar ve gider. faiz gibi kolay para kazanma aracı varken, risk almayı çok sevmeyen genel demografik yapıya sahip toplumumuz yatırım yapmayı sevmez. hayali memurluk olan milyonlarca genç var bu ülkede. bakın en büyük hayali sabit maaş alıp yaşamak. burada gençleri suçlamıyorum.herkes hayatta kalmanın peşinde haklı olarak. o yüzden faiz ülkemizde pek bi sevilir. türkiyedeki bankacılık sektörünün dünyada en iyilerinden biri olmasının bir sürü sebebi olmalı, değil mi?
ihracat'ı teşvik etmek her zaman iyidir, türkiye çok iyi bir ihracat ülkesi olabilir, hala potansiyel var ancaaaaaak.
ihracat yapan çoğu firmanın hammadde tedariği dolar veya euro ile. yani siz yüksek kurdan bu adamları teşvik ettiğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. siz yerli üreticiyi ihracata veya iç piyasaya çalışsın farketmez desteklemezseniz siz milyarlarca dolar ihracat yapsanız bile aslında yurtdışının fason üreticisi olmaktan öteye gidemezsiniz. yerli üretici mutsuz olursa, kendi fiyatını bile dolara endekslerse sizin ihracatınız artsa ne yazar? 2 ay önce yaptığım ihracatın parası bugün geldiği için gönderilen tarih ile gelen tarih arasındaki kur farkı nedeniyle kambiyo vergisi kesen bir devlet var arada.
iç ekonominiz sağlam olursa hiç bir dış güç size laf geçiremez. borç alan emir alır. yerli üreticiyi perişan ettikten sonra isterseniz herşeyinizi ihraç edin, avrupalıdan alıp avrupalıya geri verirsiniz.
düşük faiz insanları paralarını bankada tutmak yerine yatırıma ve piyasaya likidite sağlamaya yönlendirir. yani siz faizleri düşük tutarsanız teorik olarak insanlar parayı başka şekillerde çoğaltmak isterler. o da yatırımla mümkündür.
düşük para birimi, yüksek kur oranları da ihracata teşvik eder. şöyle ki siz 2birime ürettiğiniz bir mal veya hizmeti 4birime satıyorsanız %100 karlı satış yapıyorsunuzdur. ancak siz 2tl ye ürettiğiniz bir mal veya hizmeti 4 usdye sattığınız zaman karınız inanılmaz oranlara çıkabiliyor. ihracatçı burada güçlü görünebilir. ancak teorinin bizim ekonomide işlememesinin bir çok sebebi var.
türk insanının geneli kolaycı ve tezcanlı olmuştur. o yüzden zaten dönem dönem zeki dolandırıcılar gelir, tokatlar ve gider. faiz gibi kolay para kazanma aracı varken, risk almayı çok sevmeyen genel demografik yapıya sahip toplumumuz yatırım yapmayı sevmez. hayali memurluk olan milyonlarca genç var bu ülkede. bakın en büyük hayali sabit maaş alıp yaşamak. burada gençleri suçlamıyorum.herkes hayatta kalmanın peşinde haklı olarak. o yüzden faiz ülkemizde pek bi sevilir. türkiyedeki bankacılık sektörünün dünyada en iyilerinden biri olmasının bir sürü sebebi olmalı, değil mi?
ihracat'ı teşvik etmek her zaman iyidir, türkiye çok iyi bir ihracat ülkesi olabilir, hala potansiyel var ancaaaaaak.
ihracat yapan çoğu firmanın hammadde tedariği dolar veya euro ile. yani siz yüksek kurdan bu adamları teşvik ettiğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. siz yerli üreticiyi ihracata veya iç piyasaya çalışsın farketmez desteklemezseniz siz milyarlarca dolar ihracat yapsanız bile aslında yurtdışının fason üreticisi olmaktan öteye gidemezsiniz. yerli üretici mutsuz olursa, kendi fiyatını bile dolara endekslerse sizin ihracatınız artsa ne yazar? 2 ay önce yaptığım ihracatın parası bugün geldiği için gönderilen tarih ile gelen tarih arasındaki kur farkı nedeniyle kambiyo vergisi kesen bir devlet var arada.
iç ekonominiz sağlam olursa hiç bir dış güç size laf geçiremez. borç alan emir alır. yerli üreticiyi perişan ettikten sonra isterseniz herşeyinizi ihraç edin, avrupalıdan alıp avrupalıya geri verirsiniz.
devamını gör...
yetenekler mi eğitim mi iyi bir sanatçı olmamızı sağlar sorunsalı
yetenek eğitimle birleşir, böylece sanatçılık kariyeri emin adımlarla ilerler fakat yetenek olmasa da olur. çünkü iyi bir eğitim illaki yerini tutacaktır. eğitim olmadan ise yetenek körelir gider.
devamını gör...
aynı evde yaşıyormuş gibi entryler
yemek yetiştiremiyorum, iki üç kişi gidip tencere alın. iki kişi de mutfağa gelsin bana yardıma. sende müziğin sesini aç. biriniz tabakları masaya götürsün. hey! sen! huuuu! kaçma işten gel buraya, sen de bardakları götür.
devamını gör...
mesai
bizde 17.30 da biten kavram. ama bugün eve varmak falan nerden baksan 6 yı geçer
devamını gör...
bir esnaf yalanı
tüm esnaflarımızı aynı kefeye koymuyoruz * elbette fakat benim de rastladığım bir kaç örnek var;
gittiğiniz gün ya kampanyanın son günüdür ya da ertesi gün yeni listeler geçerli olacaktır.
maksat ayağınız alışsındır ya da sana oluru budur, herkese değil sadece sana...
bir de yukarıda başka bir yazar arkadaşım hesap makinesi konusuna değinmiş. o da başka bir evlere şenlik esnaf aksiyonudur. çatara patara hesap yaparlar, ekranı da gözünüze tutarlar. ben o sırada tersten leblebi yazmaya çalıştıklarını düşünüyorum hep eğlenmek için.*
gittiğiniz gün ya kampanyanın son günüdür ya da ertesi gün yeni listeler geçerli olacaktır.
maksat ayağınız alışsındır ya da sana oluru budur, herkese değil sadece sana...
bir de yukarıda başka bir yazar arkadaşım hesap makinesi konusuna değinmiş. o da başka bir evlere şenlik esnaf aksiyonudur. çatara patara hesap yaparlar, ekranı da gözünüze tutarlar. ben o sırada tersten leblebi yazmaya çalıştıklarını düşünüyorum hep eğlenmek için.*
devamını gör...
kahraman
27 mart tarihinde gerçekleşecek ödül töreni ile sahiplerini bulacak olan akademi ödüllerinin 8 şubat tarihinde açıklanacak kesin aday listelerinde yer almasına kesin gözüyle bakılan asghar farhadi filmi. 2 gün sonra verilecek golden globe'da* da aday tabi ki. en önemli "gerekli bilgiyi" sona bıraktım; cannes'da grand prix'i* almayı başardı a hero. evet evet biliyorum; burada bir oooo var!
film dün itibari ile ile vizyona girdi. şimdilik sadece başka sinema salonlarında gösterimde. 1-2 haftaya en geç, hemen her salonda olacaktır. bugün görme fırsatım oldu ve çok net söyleyebilirim ki, yönetmenin filmografisi içinde çok başka bir yerde film. hemen her açıdan... farhadi, türkiye'de çok takip edilen bir isim tabi ki. benim de yakın markajımda. seviyorum anlatım dilini. bana çok geçen, teknik becerisi de çok yüksek bir yönetmen. genelde büyük finalleri sevdiğini, soyut anlatımdan uzak durduğunu, belirli bir duyguyu merkeze alarak bunu son derece net şekilde izleyiciye geçirmeyi sevdiğini ve dahası bunların hepsini çok iyi becerdiğini biliyoruz. bu bakımdan zeki demirkubuz'a çokça da benzediğini bin farklı yerde bin farklı insan konuştu. bu yüzden bize de çok tanıdık gelir vs. ama bu filmde, alışkın olduğumuz tarzından çok başka bir profille çıkmış karşımıza. bildiğiniz her şeyi unutun bu adamla ilgili yani benim gibi bir şok yaşamak istemiyorsanız. bu miko daha ne yapsın size...
şunu söyleyeyim bir kere yekten; filmi beğendim. en beğendiğim farhadi filmi mi? değil. onun için bakınız; forushande*. sinema entrylerimi okuyanlar bilir, filmin konusundan falan çok bahseden biri değilim ben. yine niyetim yok. ama şu konuda uyarmam lazım gitmeyi düşünenleriniz varsa eğer, kafanızın dolu olduğu bir dönemdeyseniz, filmi izlemeyi daha sakin bir moda gelene kadar ertelemenizi tavsiye ediyorum ısrarla. çünkü yönetmen anlattığı hikayenin iki ve hatta daha fazla yönünü hiç durmak duraklamak bilmeksizin yağdırıyor üzerinize. izleyiciyle adeta top gibi oynuyor. bir "oha tamam buna hak vermeliyim" diyorsunuz, sonra çat! tam tersine çeviriyor durumu izleyici için. o kadar hızlı geçişler, herkesin o kadar haklı olduğu bir anlatım ki... birden fazla kez küfrettim yönetmene şahsen... neresinden tutacağınızı, kime tutunacağınızı şaşırıyorsunuz kısacası. hem filmi hem kendinizi takip etmek hayli zor olur demek istiyorum eğer sakin bir ruh halinde değilsiniz. dayak yemiş gibi çıkarsınız salondan, uyamadı demeyin sonra. notumuzu da verelim naçizane; 7.5/10.
not: oscar adaylığından bahsettim ama alır/almaz, şöyle böyle gibi yorumlar yapamam henüz. oralara gelicem. itinayla oscar ritüellerimi yaşayacağız evribadi*
film dün itibari ile ile vizyona girdi. şimdilik sadece başka sinema salonlarında gösterimde. 1-2 haftaya en geç, hemen her salonda olacaktır. bugün görme fırsatım oldu ve çok net söyleyebilirim ki, yönetmenin filmografisi içinde çok başka bir yerde film. hemen her açıdan... farhadi, türkiye'de çok takip edilen bir isim tabi ki. benim de yakın markajımda. seviyorum anlatım dilini. bana çok geçen, teknik becerisi de çok yüksek bir yönetmen. genelde büyük finalleri sevdiğini, soyut anlatımdan uzak durduğunu, belirli bir duyguyu merkeze alarak bunu son derece net şekilde izleyiciye geçirmeyi sevdiğini ve dahası bunların hepsini çok iyi becerdiğini biliyoruz. bu bakımdan zeki demirkubuz'a çokça da benzediğini bin farklı yerde bin farklı insan konuştu. bu yüzden bize de çok tanıdık gelir vs. ama bu filmde, alışkın olduğumuz tarzından çok başka bir profille çıkmış karşımıza. bildiğiniz her şeyi unutun bu adamla ilgili yani benim gibi bir şok yaşamak istemiyorsanız. bu miko daha ne yapsın size...
şunu söyleyeyim bir kere yekten; filmi beğendim. en beğendiğim farhadi filmi mi? değil. onun için bakınız; forushande*. sinema entrylerimi okuyanlar bilir, filmin konusundan falan çok bahseden biri değilim ben. yine niyetim yok. ama şu konuda uyarmam lazım gitmeyi düşünenleriniz varsa eğer, kafanızın dolu olduğu bir dönemdeyseniz, filmi izlemeyi daha sakin bir moda gelene kadar ertelemenizi tavsiye ediyorum ısrarla. çünkü yönetmen anlattığı hikayenin iki ve hatta daha fazla yönünü hiç durmak duraklamak bilmeksizin yağdırıyor üzerinize. izleyiciyle adeta top gibi oynuyor. bir "oha tamam buna hak vermeliyim" diyorsunuz, sonra çat! tam tersine çeviriyor durumu izleyici için. o kadar hızlı geçişler, herkesin o kadar haklı olduğu bir anlatım ki... birden fazla kez küfrettim yönetmene şahsen... neresinden tutacağınızı, kime tutunacağınızı şaşırıyorsunuz kısacası. hem filmi hem kendinizi takip etmek hayli zor olur demek istiyorum eğer sakin bir ruh halinde değilsiniz. dayak yemiş gibi çıkarsınız salondan, uyamadı demeyin sonra. notumuzu da verelim naçizane; 7.5/10.
not: oscar adaylığından bahsettim ama alır/almaz, şöyle böyle gibi yorumlar yapamam henüz. oralara gelicem. itinayla oscar ritüellerimi yaşayacağız evribadi*
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
ne güzel insanlarsınız siz öyle.. ben bile mutlu oldum, bengaripsengüzeldünyaumutlu ne kadar mutlu olmuştur *
edit: bakınız efenim kız söylemiş, ben görmemiştim sorry.. ha ayrıca çocuk korosuna nasıl alınmadığımı henüz anlayamadım. burdan yetkililere sesleniyorum. geçen haftaki performansımın neyi eksikti? hıı? neyi eksikti?
edit: bakınız efenim kız söylemiş, ben görmemiştim sorry.. ha ayrıca çocuk korosuna nasıl alınmadığımı henüz anlayamadım. burdan yetkililere sesleniyorum. geçen haftaki performansımın neyi eksikti? hıı? neyi eksikti?
devamını gör...
bir cümle ile çocukluğunu tanımlamak
babamın eve gelişidir annemle bebeklerime kıyafet dikmektir.
devamını gör...
olmak ya da olmamak işte bütün mesele bu
ingilizcesi çok şahanedir; to be or not to be.
devamını gör...
21 aralık 2020 14 yaşındaki kız çocuğunun evinde ölü bulunması
kucukcekmece' de 14 yaşındaki kız çocuğu hastane dönüşünde evinde ölü olarak bulundu. çocuğun cansız bedeni karşısında aile sinir krizi geçirdi.
link
edit: link duzeltildi.
link
edit: link duzeltildi.
devamını gör...
akış teorisi
okumakta olduğum "akış" kitabında bahsedilen teori. yazar, akış anlarını optimum deneyim olarak ifade etmekte.
"anonim güçler tarafından sarsılmak yerine kendi eylemlerimizden sorumlu hissettiğimiz ve kendi kaderimizin efendisi olduğumuz zamanları da yaşarız. nadiren bu olduğunda bir tür neşe ve uzun süre tadı çıkarılan bir haz hissi duyarız ve böyle anlar hayatın nasıl olması gerektiğine dair belleğimizde bir dönüm noktası olur. optimum deneyim dediğimiz budur. sıkı bir rotaya bağlıyken rüzgar denizcinin saçlarını savurduğunda, tekne dalgaların arasından bir kırbaç gibi ileri atıldığında, yelkenler, gövde, rüzgar ve denizin uyumlu uğultusu denizcinin damarlarında attığında denizcinin hissettiği budur. tuvalin üzerindeki renkler birbiriyle manyetik bir gerilim yarattığında ve şaşkın yaratıcının önünde yeni bir şey, yaşayan bir biçim oluşturduğunda ressamın hissettiği budur."
kitap hiçbir reçete sunmuyor, kişisel gelişim vaat etmiyor. bu yüzden her bir kavramı detaylandırıyor ve akış teorisini tam anlamıyla anlamamızı istiyor. bittiğinde uzun bir şekilde editleyeceğim.
"anonim güçler tarafından sarsılmak yerine kendi eylemlerimizden sorumlu hissettiğimiz ve kendi kaderimizin efendisi olduğumuz zamanları da yaşarız. nadiren bu olduğunda bir tür neşe ve uzun süre tadı çıkarılan bir haz hissi duyarız ve böyle anlar hayatın nasıl olması gerektiğine dair belleğimizde bir dönüm noktası olur. optimum deneyim dediğimiz budur. sıkı bir rotaya bağlıyken rüzgar denizcinin saçlarını savurduğunda, tekne dalgaların arasından bir kırbaç gibi ileri atıldığında, yelkenler, gövde, rüzgar ve denizin uyumlu uğultusu denizcinin damarlarında attığında denizcinin hissettiği budur. tuvalin üzerindeki renkler birbiriyle manyetik bir gerilim yarattığında ve şaşkın yaratıcının önünde yeni bir şey, yaşayan bir biçim oluşturduğunda ressamın hissettiği budur."
kitap hiçbir reçete sunmuyor, kişisel gelişim vaat etmiyor. bu yüzden her bir kavramı detaylandırıyor ve akış teorisini tam anlamıyla anlamamızı istiyor. bittiğinde uzun bir şekilde editleyeceğim.
devamını gör...


