oyunbozan
zeki alasya'nın metin akpınar'sız ilk filmi, ayrıca bir nesli çölgeçen filmi. belki de eksiği doldurmak için olacak, filmdeki diğer erkek başrolün* adı da metin olmuştu.
filmdeki ikisi kadın üç önemli rolü de (kötü adam, kötü adamın sevgilisi ve zeki abinin kızı) yunanlı oyuncuların oynaması da ilginç bir nokta.
istanbul'un bir kenar mahallesinde oturan metin*, taksicilik yapan ve nişanlısıyla çeyiz düzmeye çalışan bir mahalle delikanlısıdır. sekiz yıldır, cezaevinden kanser hastalığı nedeniyle tahliye edilen şair kemal yılmaz'ı* her sabah evinden hastaneye götürür ve aralarında böyle bir ahbaplık doğar. yine her sabah, aynı noktada beklemesine aynı trafik polisi* engel olur.
bir gün metin, yine "burda bekleme yapma" diyen polise "abi üşümüşsün, sabah ayazında burda dikilmek de kolay değil, gel içeriye bin, termosum dolu çay da içersin" diye zarf atarak onu arabasına alır. tam bu esnada önlerinden hızlıca bir mercedes geçince polisin fbı aşkı tutar, metin'e "takip et şunu" der. mercedes'ten adını film boyunca öğrenemedimiz bir mafya babası, babanın metresi ve iki de koruma inerek infaz yaparlar, tam bu esnada yetişen polis "atın lan silahları" diye bağırınca elemanlar onu da öldürür. şehit cenazesini arabasına alan metin hızla bir karakola sığınsa da takip eden çete "deli bu deli" diye onu kaçırır, arabayı da içindeki cesetle birlikte yakarak metin'in cenazesini kaldırırlar.
diğer taraftan metin, sürekli adı sanı belirsiz kendisi çok şişman büyük patrondan (gıdığı buldog gibi sallanan bir soner ağın) emirler alan adsız baba tarafından denenir. önce kendisine cinayet silahı elletilir, sonra da "artık parmak izin bir suç aletinin üstünde, bu cinayeti yatmak istemiyorsan bizim için adam öldüreceksin" denilir. ilk görevi de kemal yılmaz'ı öldürmektir. ama metin yüz yüze geldiği abonesini vuramaz. kemal amcayla ikisi mafyanın elinden kaçarak kartalkaya'da saklanmaya başlarlar.
diğer taraftan, metin'i elinden kaçırdığı gibi şişko patrondan da fırçayı yiyen adsız reis, metin'in ailesini sorgulayarak izini arar. neden sonra kartalkaya'da saklandığı yeri bulur, adamları ve metresiyle gelir, kavgada tüm mafya elemanları ölürken polis metin'i gözaltına alır, kemal amca "teslim oluyorum" diye suçu üstlenmeye çalışsa da o bir ambulansla aşağı indirilir...
aksiyon sahneleri, kovalamacalar gayet iyi çekilmiş olsa da filmde bir şeyler yerine oturmamış. eksik nedir bilemedim.
son olarak, filmin müziklerini nadir göktürk yapmış. final şarkısında da, sakallı nadir'in grubunun* o dönemki kadın vokali feyza erenmemiş mikrofonlara geliyor. şarkının güftesi şöyle:
deniz gider tuzu kalır,
aşk biter sızı kalır,
söz uçar yazı kalır,
onu da eskiciler alır.
gül kokar sevda yakar,
su akar deli bakar,
şu dünyanın seyrine doyum olmaz hiç,
dönsün dönebildiği kadar...
ah aman aman bu ne oyunmuş?
kedi kuyruğundan korkmuş
ah aman aman bu ne oyunmuş?
bülbülün dili tutulmuş
ah aman aman aşk yalanmış?
dilimize nerden dolanmış?
ah aman aman hayat ne hoşmuş?
ama bir varmış bir yokmuş
filmdeki ikisi kadın üç önemli rolü de (kötü adam, kötü adamın sevgilisi ve zeki abinin kızı) yunanlı oyuncuların oynaması da ilginç bir nokta.
istanbul'un bir kenar mahallesinde oturan metin*, taksicilik yapan ve nişanlısıyla çeyiz düzmeye çalışan bir mahalle delikanlısıdır. sekiz yıldır, cezaevinden kanser hastalığı nedeniyle tahliye edilen şair kemal yılmaz'ı* her sabah evinden hastaneye götürür ve aralarında böyle bir ahbaplık doğar. yine her sabah, aynı noktada beklemesine aynı trafik polisi* engel olur.
bir gün metin, yine "burda bekleme yapma" diyen polise "abi üşümüşsün, sabah ayazında burda dikilmek de kolay değil, gel içeriye bin, termosum dolu çay da içersin" diye zarf atarak onu arabasına alır. tam bu esnada önlerinden hızlıca bir mercedes geçince polisin fbı aşkı tutar, metin'e "takip et şunu" der. mercedes'ten adını film boyunca öğrenemedimiz bir mafya babası, babanın metresi ve iki de koruma inerek infaz yaparlar, tam bu esnada yetişen polis "atın lan silahları" diye bağırınca elemanlar onu da öldürür. şehit cenazesini arabasına alan metin hızla bir karakola sığınsa da takip eden çete "deli bu deli" diye onu kaçırır, arabayı da içindeki cesetle birlikte yakarak metin'in cenazesini kaldırırlar.
diğer taraftan metin, sürekli adı sanı belirsiz kendisi çok şişman büyük patrondan (gıdığı buldog gibi sallanan bir soner ağın) emirler alan adsız baba tarafından denenir. önce kendisine cinayet silahı elletilir, sonra da "artık parmak izin bir suç aletinin üstünde, bu cinayeti yatmak istemiyorsan bizim için adam öldüreceksin" denilir. ilk görevi de kemal yılmaz'ı öldürmektir. ama metin yüz yüze geldiği abonesini vuramaz. kemal amcayla ikisi mafyanın elinden kaçarak kartalkaya'da saklanmaya başlarlar.
diğer taraftan, metin'i elinden kaçırdığı gibi şişko patrondan da fırçayı yiyen adsız reis, metin'in ailesini sorgulayarak izini arar. neden sonra kartalkaya'da saklandığı yeri bulur, adamları ve metresiyle gelir, kavgada tüm mafya elemanları ölürken polis metin'i gözaltına alır, kemal amca "teslim oluyorum" diye suçu üstlenmeye çalışsa da o bir ambulansla aşağı indirilir...
aksiyon sahneleri, kovalamacalar gayet iyi çekilmiş olsa da filmde bir şeyler yerine oturmamış. eksik nedir bilemedim.
son olarak, filmin müziklerini nadir göktürk yapmış. final şarkısında da, sakallı nadir'in grubunun* o dönemki kadın vokali feyza erenmemiş mikrofonlara geliyor. şarkının güftesi şöyle:
deniz gider tuzu kalır,
aşk biter sızı kalır,
söz uçar yazı kalır,
onu da eskiciler alır.
gül kokar sevda yakar,
su akar deli bakar,
şu dünyanın seyrine doyum olmaz hiç,
dönsün dönebildiği kadar...
ah aman aman bu ne oyunmuş?
kedi kuyruğundan korkmuş
ah aman aman bu ne oyunmuş?
bülbülün dili tutulmuş
ah aman aman aşk yalanmış?
dilimize nerden dolanmış?
ah aman aman hayat ne hoşmuş?
ama bir varmış bir yokmuş
devamını gör...
ezberlenen en saçma şey
al dedi çocuklarını dedi çocuklarını istiyorsan dedi kendini dedi al kendini dedi git dedi nerede kalırsan kal dedi bana. ben de kaynanamla kavga ettim o yüzden. dedi kaynanam dedi kızım bak dedi madem kocan öyle yapıyor dedi ne yaparsan yap kızım sen de dedi al kendini git dedi ben çekicek halim yok dedi.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının nicklerinin hikayesi
la loba; kemikleri toplayıp saklar, en çok da kurt kemiklerini.
sonra şarkısını söylemeye başlar, kemikler ete kemiğe bürünür ve kurt soluk alıp vermeye başlar.
sonra şarkısını söylemeye başlar, kemikler ete kemiğe bürünür ve kurt soluk alıp vermeye başlar.
devamını gör...
sözlükte hep aynı yazarları görmek
en az 100-150 yazarın ismi aklımdadır. kendilerini görünce "aaa yine benimkilerden biri yazmış" derim. ancak bu sözlükte binlerce üye olduğuna inanmak epey güç. çoğu zaman başlıklarda hep aynı kişileri görüyormuşum hissini uyandırıyor bende. bilmiyorum, yanılıyorum herhalde.
ya da yoldaş bizi kandırıyor sevgili yazarlar. doğrusu kim bilir nedir acaba?
ya da yoldaş bizi kandırıyor sevgili yazarlar. doğrusu kim bilir nedir acaba?
devamını gör...
tuhaf takıntılar
terlik, ayakkabı gibi çiftlerin yan yana durmasına, özelikle yerde, fayansta çizgi varsa çizgiye değmeden durmalarına özen gösteririm.
devamını gör...
çağrı merkezinde çalışmak
şu mesleği komple yapay zekaya versinler artık, kredi satmaya çalışan robot gibi ezberden bik bik konuşan sümük gibi yapışan insanları kırmamak için kırk takla atıyorum. istemiyorum dedikçe daha çok ısrar ediyorlar bide.
devamını gör...
sirke ile yıkanmak
nazara iyi geldiği söylenen uygulama.
bense saçlarımı yumuşatmak için bazen yapıyorum. banyodan çıkmadan önce dökülen sirkeli su karışımı şampuan kalıntılarını alıyor, saçların yumuşak ve parlak olmasını sağlıyor. kısa süre sonra kokusu da geçiyor.
(bkz: no poo) akımı takipçileri geçiş döneminde (şampuan, sabun vb.yi tamamen bırakmadan önce) saç temizliği için sabun veya karbonatlı su kullanıyorlar (ikisi de bazik), duruladıktan sonra sirkeli suyla (asidik) yıkıyorlar. ben kafa derimin ph derecesini bozmak istemediğim için karbonat denemedim, kefil değilim, direkt tüm temizleme malzemelerini bırakıp no poo yapmıştım bir dönem, o da ayrı bir hikaye.
sirkeli suyu gözlere dikkat ederek deneyebilirsiniz. ama doğal her şey faydalı değil bence. doz ayarlamak falan problem. kimyasallara az maruz kalmak, saçları korumak ve doğal yağlanma mekanizmasını bozmamak için: her banyoda şampuan kullanmayın (haftada iki yeter), banyoda şampuan kullandığınızda bir kere şampuanlamak yeter (saç kirliyse az köpürür, temizse çok köpürür, ikinci şampuanlamada çok köpürmesi saçın zaten temiz olduğunu ve boşuna şampuanladığınızı gösteriyor), şampuanı saçta bekletmeyin, köpürtüp hemen durulayın, çok sıcak su saçın doğal yağını götürür, ılık su tercih edin.
not: #1189515 numaralı giride bahsedilen “sirkeli suyla ıslatılan bezin ateşi alması”na dair şu bilgiyi eklemek isterim. aslında şarapla ıslatılmış bez ateşi düşürüyor. şaraptaki alkol hızla buharlaşırken (buharlaşma ısısı sudan düşük) cildin ısısını emip ateşin düşmesine yardım ediyor. şarap kullanmayanlar bunu sirke ile yapmışlar. sirke ve su alkol kadar olmasa da elbette fayda sağlıyor (ıslak havlu sarılan karpuz da soğuyor bildiğiniz gibi, suyun karpuzdan ısı alarak buharlaşması nedeniyle)
bense saçlarımı yumuşatmak için bazen yapıyorum. banyodan çıkmadan önce dökülen sirkeli su karışımı şampuan kalıntılarını alıyor, saçların yumuşak ve parlak olmasını sağlıyor. kısa süre sonra kokusu da geçiyor.
(bkz: no poo) akımı takipçileri geçiş döneminde (şampuan, sabun vb.yi tamamen bırakmadan önce) saç temizliği için sabun veya karbonatlı su kullanıyorlar (ikisi de bazik), duruladıktan sonra sirkeli suyla (asidik) yıkıyorlar. ben kafa derimin ph derecesini bozmak istemediğim için karbonat denemedim, kefil değilim, direkt tüm temizleme malzemelerini bırakıp no poo yapmıştım bir dönem, o da ayrı bir hikaye.
sirkeli suyu gözlere dikkat ederek deneyebilirsiniz. ama doğal her şey faydalı değil bence. doz ayarlamak falan problem. kimyasallara az maruz kalmak, saçları korumak ve doğal yağlanma mekanizmasını bozmamak için: her banyoda şampuan kullanmayın (haftada iki yeter), banyoda şampuan kullandığınızda bir kere şampuanlamak yeter (saç kirliyse az köpürür, temizse çok köpürür, ikinci şampuanlamada çok köpürmesi saçın zaten temiz olduğunu ve boşuna şampuanladığınızı gösteriyor), şampuanı saçta bekletmeyin, köpürtüp hemen durulayın, çok sıcak su saçın doğal yağını götürür, ılık su tercih edin.
not: #1189515 numaralı giride bahsedilen “sirkeli suyla ıslatılan bezin ateşi alması”na dair şu bilgiyi eklemek isterim. aslında şarapla ıslatılmış bez ateşi düşürüyor. şaraptaki alkol hızla buharlaşırken (buharlaşma ısısı sudan düşük) cildin ısısını emip ateşin düşmesine yardım ediyor. şarap kullanmayanlar bunu sirke ile yapmışlar. sirke ve su alkol kadar olmasa da elbette fayda sağlıyor (ıslak havlu sarılan karpuz da soğuyor bildiğiniz gibi, suyun karpuzdan ısı alarak buharlaşması nedeniyle)
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
allaaaam ne güzel şarkılar, türküler çalıyor ama yaa...*
devamını gör...
elements of pure economics
leon walras kitabıdır. bu kitabında,genel denge teorisi için basitleştirilmiş bir model oluşturma konusunda önemli ipuçları vermiştir.
devamını gör...
hristiyan
1. yüzyılda yaşamış yahudi vaiz ve dini lider olan nasıra*lı isa'nın öğretilerine ve vaazlarına dayanan tek tanrılı 2. ibrahimi din* olan hristiyanlık* dini mensubu mesihçi*ler olarak bilinen kişilerdir.
devamını gör...
yaşı at pazarında sorarlar
atalarımız at satın alırken, yaşına bakar ve yaşlıysa tercih etmezdi. fakat insanlarda öyle bir durum söz konusu olmadığı için bu ifade atasözü oldu. yaşlarına göre değerleri değişen yaratıklar, hayvanlardır. insanların değeri yaşlarıyla değil, bilgisi, yeteneği, mesleği, karakteri, sanatı vb. ile ölçülür.
bazı liderlerin yaşları
abd başkanı donald trump yaşında 74
donald trump’tan görevi devralacak joe biden 78
birleşik krallık başbakanı theresa may 64
japonya başbakanı yoshihide suga 72
israil başbakanı benjamin netanyahu 71
rusya devlet başkanı vladimir putin 68
çin devlet başkanı şi cinping 67
almanya şansölyesi angela merkel 66
cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan 66
mhp genel başkanı devlet bahçeli 72
chp genel başkanı kemal kılıçdaroğlu 72
iyi parti genel başkanı meral akşener 63
genç liderler de var tabi ki…
italya başbakanı giuseppe conte 56
ispanya başbakanı pedro sánchez 48
fransa başbakanı emmanuel macron 42
100 yaşın üstündeki koronavirüse yakalananların bazıları kurtulurken, bazı çocukların ise kurtulamadığı da bir gerçek.
101 yaşında koronavirüsü yendi
103 yaşında koronavirüsü yendi
12 günlük bebek koronavirüsten öldü.
sağlığımızı her yaşta korumaya dikkat etmeliyiz.
karşımızdaki kişi 18 yaşındadır ama 40 yaş olgunluğunu gösterebilir. 40 yaşında olan biri ise 10 yaşındaki çocuk gibi davranabilir.
akıl yaşta değil, baştadır.
bazı liderlerin yaşları
abd başkanı donald trump yaşında 74
donald trump’tan görevi devralacak joe biden 78
birleşik krallık başbakanı theresa may 64
japonya başbakanı yoshihide suga 72
israil başbakanı benjamin netanyahu 71
rusya devlet başkanı vladimir putin 68
çin devlet başkanı şi cinping 67
almanya şansölyesi angela merkel 66
cumhurbaşkanı recep tayyip erdoğan 66
mhp genel başkanı devlet bahçeli 72
chp genel başkanı kemal kılıçdaroğlu 72
iyi parti genel başkanı meral akşener 63
genç liderler de var tabi ki…
italya başbakanı giuseppe conte 56
ispanya başbakanı pedro sánchez 48
fransa başbakanı emmanuel macron 42
100 yaşın üstündeki koronavirüse yakalananların bazıları kurtulurken, bazı çocukların ise kurtulamadığı da bir gerçek.
101 yaşında koronavirüsü yendi
103 yaşında koronavirüsü yendi
12 günlük bebek koronavirüsten öldü.
sağlığımızı her yaşta korumaya dikkat etmeliyiz.
karşımızdaki kişi 18 yaşındadır ama 40 yaş olgunluğunu gösterebilir. 40 yaşında olan biri ise 10 yaşındaki çocuk gibi davranabilir.
akıl yaşta değil, baştadır.
devamını gör...
oy verecek parti bulamamak
seçimlere çok umut bağlandığı zamanlardan geçiyoruz.* akplilere göre şahlanacaklar, muhalefete göre kesin gidiciler.
ben yıllardır siyaset araştırmaları* yapan biri olarak ciddi kararsızım. zaten ülke siyaseti genellikle çöplük misali. ne olacak bilmiyorum.
ben yıllardır siyaset araştırmaları* yapan biri olarak ciddi kararsızım. zaten ülke siyaseti genellikle çöplük misali. ne olacak bilmiyorum.
devamını gör...
boney m
bet sesli playback kralı (bkz: bobby farrel)'ın genellikle göğsü açık ispanyol paça ilginç sahne kıyafetleri ve dansları ile zihinlere kazınan über grup. böyle bir efsaneyi 90larda odtü bahar şenliği konserinde ve bir tenis kortunda 40 dakika da olsa izlemiş olmak? tarif edilemez...
keyifli bir yazı için tık.
keyifli bir yazı için tık.
devamını gör...
truva savaşı
efsanevi truva kenti* dardanelles'e hakim bir konumda olduğundan jeopolitik olarak oldukça değerliydi, özellikle de denizci bir millet olan yunanlar için. ancak olay böyle basit bir stratejik hamleden ibaret değil.
peleus ve thetis'in düğününe karmaşa tanrıçası veya daimon'u eris hariç tüm olympos ahalisi davet edilmişti. kendisinin davetli olmayan tek kişi olduğunu öğrenen eris ise düğünü basmış ve "en adil olanınıza" diyerek ortaya bir altın elma fırlarmıştır. olympos'un en güzel adili olduğunu düşünen hera, athena ve aphrodite elmayı kimin alacağını tartışırken, zeus ise hermes'e emir vererek bu üç tanrıçayı truva prensi paris'e götürmesini ve kararı onun vermesini emretmiştir. kendi halinde keçi güderken bu üç tanrıçayı karşısında gören paris ise karar vermekte zorlansa da, aphrodite'nin kendisine dünyanın en güzel kadını olan helene'yi vereceğini duyunca altın elma'yı ona vermiş ve ardından olaylar gelişmiştir.
rüşveti kabul etmesi neticesinde kendisine aşık olan sparta kralı menalaus'un eşi helene'yi kaçıran paris, rakibinin eline direkt olarak bir casus belli vermiştir. yunanların, yani akhaların bu pis harekete cevabı menalaus'un ağabeyi miken kralı agamemnon komutası altında tüm koloni ordularını toplayıp bin gemi ve elli bin hoplit ile truva kentini kuşatmak olmuştur.
savaşın başında zeus diğer tüm olymposlulara insanların işine karışmayı yasaklasa da, tanrı ve tanrıçalar böylesi bir tantanayı kaçırmak istemeyip zaman zaman bizzat savaş alanına inmişlerdir. apollo, artemis, ares ve aphrodite truvalıların yanında savaşırken; athena, hera, hephaistos ve poseidon akhaların tarafını tutmuşlardır. ilyada'yı okuyanlar sefere çıkmadan önce akhaların denizleri ve rüzgarları sakinleştirmesi için agamemnon'un kızı iphigeneia'yı poseidon'a kurban ettiğini, filmi izleyenler ise truva kıyılarına çıkan akhilles'in apollo heykelinin başını kırarak tanrının gazabını üstüne çektiğini hatırlayacaklardır.
olymposluların müdahalesi sonucu belki de kısa bir sürede bitebilecek olan kuşatma tam on yıl sürmüş, sevgilisi patroklos hektor tarafından öldürülünce akhilles savaştan çekilmiş ve sonra güç bela ikna edilerek geri dönmüş, truva prensi hektor'u düelloda öldürmüştür. bu düelloda athena akhilles'in, aphrodite ve apollo ise hektor'un yanında dövüşmüştür.
hektor ve aias* gibi iki tarafın da yenilemez kahramanlarını kaybettiği on yılın sonunda şehrin düşmeyeceğini anlayan akhalar tası tarağı toplayıp geri çekilecekken, tanrılar kurnaz odysseus'un aklına bir fikir sokar. akhalar devasa bir tahta at yapar, donanma truvalıların kutsal saydığı bu hayvanı athena'dan bir armağan olarak bırakıp geri çekilir. truvalıların tartışması sonucu atın şehre alınması kararı çıkar ve bu şehrin sonu olur. truvalılar kutlamalarda sarhoş olduktan sonra atın içine gizlenmiş olan akhalar kentin kapılarını açar ve geri dönen ordu kentin altını üstüne getirir. bu sırada savaştan önce savaşta öleceği kehanet edilen akhilles prens paris tarafından öldürülür. kentten sağ kaçabilenler ise truvalı aeneas önderliğinde ve poseidon'un kol kanat germesiyle çeşitli maceralar yaşadıktan sonra roma'ya yerleşip romalıların ataları olurlar. hatta büyük constantinus, yeni roma'yı kurmak istediğinde ilk olarak truva'ya gelir ve şehri inşa etmeye başlar, ancak tanrı rüyasında girerek şehri bizantion kentinde kurmasını söyler ve böylece nova roma constantinopolitana çanakkale değil istanbul olur.
düzeltme: özür dilerim, akhilles'in savaştan çekilme sebebi kölesi briseis'in agamemnon tarafından alınması, patroklos'un öldürülmesi ise tekrar savaşa dahil olma sebebi.
peleus ve thetis'in düğününe karmaşa tanrıçası veya daimon'u eris hariç tüm olympos ahalisi davet edilmişti. kendisinin davetli olmayan tek kişi olduğunu öğrenen eris ise düğünü basmış ve "en adil olanınıza" diyerek ortaya bir altın elma fırlarmıştır. olympos'un en güzel adili olduğunu düşünen hera, athena ve aphrodite elmayı kimin alacağını tartışırken, zeus ise hermes'e emir vererek bu üç tanrıçayı truva prensi paris'e götürmesini ve kararı onun vermesini emretmiştir. kendi halinde keçi güderken bu üç tanrıçayı karşısında gören paris ise karar vermekte zorlansa da, aphrodite'nin kendisine dünyanın en güzel kadını olan helene'yi vereceğini duyunca altın elma'yı ona vermiş ve ardından olaylar gelişmiştir.
rüşveti kabul etmesi neticesinde kendisine aşık olan sparta kralı menalaus'un eşi helene'yi kaçıran paris, rakibinin eline direkt olarak bir casus belli vermiştir. yunanların, yani akhaların bu pis harekete cevabı menalaus'un ağabeyi miken kralı agamemnon komutası altında tüm koloni ordularını toplayıp bin gemi ve elli bin hoplit ile truva kentini kuşatmak olmuştur.
savaşın başında zeus diğer tüm olymposlulara insanların işine karışmayı yasaklasa da, tanrı ve tanrıçalar böylesi bir tantanayı kaçırmak istemeyip zaman zaman bizzat savaş alanına inmişlerdir. apollo, artemis, ares ve aphrodite truvalıların yanında savaşırken; athena, hera, hephaistos ve poseidon akhaların tarafını tutmuşlardır. ilyada'yı okuyanlar sefere çıkmadan önce akhaların denizleri ve rüzgarları sakinleştirmesi için agamemnon'un kızı iphigeneia'yı poseidon'a kurban ettiğini, filmi izleyenler ise truva kıyılarına çıkan akhilles'in apollo heykelinin başını kırarak tanrının gazabını üstüne çektiğini hatırlayacaklardır.
olymposluların müdahalesi sonucu belki de kısa bir sürede bitebilecek olan kuşatma tam on yıl sürmüş, sevgilisi patroklos hektor tarafından öldürülünce akhilles savaştan çekilmiş ve sonra güç bela ikna edilerek geri dönmüş, truva prensi hektor'u düelloda öldürmüştür. bu düelloda athena akhilles'in, aphrodite ve apollo ise hektor'un yanında dövüşmüştür.
hektor ve aias* gibi iki tarafın da yenilemez kahramanlarını kaybettiği on yılın sonunda şehrin düşmeyeceğini anlayan akhalar tası tarağı toplayıp geri çekilecekken, tanrılar kurnaz odysseus'un aklına bir fikir sokar. akhalar devasa bir tahta at yapar, donanma truvalıların kutsal saydığı bu hayvanı athena'dan bir armağan olarak bırakıp geri çekilir. truvalıların tartışması sonucu atın şehre alınması kararı çıkar ve bu şehrin sonu olur. truvalılar kutlamalarda sarhoş olduktan sonra atın içine gizlenmiş olan akhalar kentin kapılarını açar ve geri dönen ordu kentin altını üstüne getirir. bu sırada savaştan önce savaşta öleceği kehanet edilen akhilles prens paris tarafından öldürülür. kentten sağ kaçabilenler ise truvalı aeneas önderliğinde ve poseidon'un kol kanat germesiyle çeşitli maceralar yaşadıktan sonra roma'ya yerleşip romalıların ataları olurlar. hatta büyük constantinus, yeni roma'yı kurmak istediğinde ilk olarak truva'ya gelir ve şehri inşa etmeye başlar, ancak tanrı rüyasında girerek şehri bizantion kentinde kurmasını söyler ve böylece nova roma constantinopolitana çanakkale değil istanbul olur.
düzeltme: özür dilerim, akhilles'in savaştan çekilme sebebi kölesi briseis'in agamemnon tarafından alınması, patroklos'un öldürülmesi ise tekrar savaşa dahil olma sebebi.
devamını gör...
oruç tutmamak için bahaneler
ben allahsızım.
devamını gör...
esogü tıp öğrencilerinin sınav mağduriyeti
esogü tıp fakültesi dönem 5 öğrencilerinin sınavında mağduriyet yaşandı. sınav sisteminin değiştiğini öğrenciler sınav anında öğrendi. içinde klasik soruların da bulunduğu sınavda soruların 50 saniye sonra otomatik olarak geçmesi ve sorulara geri dönüş olmaması öğrencilerde büyük tepkiye yol açtı. bütün bunların dışında yaşanan teknik aksaklıklar da öğrencilerin aleyhine oldu. öğrenciler twitterda haklarını arıyor. umarım bu adaletsizlik en kısa zamanda çözüme ulaşır.
buradan
buradan
devamını gör...
bütün dandik üniversiteler kapatılmalıdır
bakın ben olsam n'aparım açıkçası, 50 tane üniversiteyi şakkadak kapatırım, herkes şaşırır, hiç beklemedikleri bir hareket. niye kapatıyor, nasıl kapatıyor. "hani her yerde üniversiye vardı eğitim sistemi çok iyiydi" falan derler. "demek o kadar iyiler ki fazlasına gerek duymuyorlar" derler. tam o ara beynimde bir ses "uzay devleti olabilir miyiz o zaman" tabii,diyorum ona. "ama yavaş kapatacak, bu kadar da iyi olamazlar!" diyecekler. arkadan bi' 50 üniversite daha kapatırım. yetmedi mi, bi 30 daha. iş biter, zaten üst düzey olan sistem daha da iyi olur. yine beynimdeki ses: "harika! bu çok güzel olmaz mı?" olur, diyorum ona, niye olmasın efendim. buz gibi olur.
beynimdeki diğer ses: s****r git.
beynimdeki diğer ses: s****r git.
devamını gör...


