bir insanın kendisine yapabileceği en büyük kötülük
kendini değersiz görmek ve kendini anlamaktan kaçmaktır bence.
devamını gör...
kış aylarının eskisi gibi olmaması
daha az masrafla ve daha bol güneşle geçirdiğimiz kışa benzemeyen kış ayları. bugün için kışa özlem duymak dışında bünyeye iyi gelse de gelecek için korkutmaktadır. kuraklığın getireceği yeni yeni salgınlar, tarımsızlık ve gıdaya ulaşım nasıl olacak diye düşünmeden edemiyorum. ve güneşe her baktığımda korkudan ürperiyorum.
devamını gör...
dead man's bones
dead man's bones; ryan goslingin vokalliğini yaptığı ve aynı zamanda piyanoda olduğu, bateride ise zach sields'in bulunduğu iki kişiden oluşan 2007 çıkışlı bir rock grubudur.
şarkıları dinlememe rağmen üyelere bakmamıştım, ryan goslingin grup üyesi olduğunu öğrenince baya şaşırmıştım.
şu ikisini hatrı sayılır şekilde dinlemişimdir.
lose your soul
in the room where you sleep
şarkıları dinlememe rağmen üyelere bakmamıştım, ryan goslingin grup üyesi olduğunu öğrenince baya şaşırmıştım.
şu ikisini hatrı sayılır şekilde dinlemişimdir.
lose your soul
in the room where you sleep
devamını gör...
köyde hiç yaşamayanların bilemeyeceği şey
negatif şeyler:eski ahşabın içinde yuvalanmış (bkz: tahta kurusu)'nun insanı sabaha kadar kaç kez ısırabileceği.
sırtda fare yürümesinin nasıl bir his olduğu.
sırtda fare yürümesinin nasıl bir his olduğu.
devamını gör...
çay hangi bardakta içilir sorunsalı
herkesin kendi kişisel tercihine kalmış bir durum
kimisi ince belli sever. kimisi kupa..
kimisi de katar sürahide içer. bir şey diyemeyiz..
kimisi ince belli sever. kimisi kupa..
kimisi de katar sürahide içer. bir şey diyemeyiz..
devamını gör...
somut isim
beş duyu organımızdan herhangi biriyle veya birden fazlasıyla algılayabildiğimiz varlıklar somut isimlerdir.
devamını gör...
yurt dışında yaşayan yazarlar
benim.
yukarıda biri demiş ki hiçbir ayrıcalığı yok.
sürekli vatan özlemi bla bla bla...
türkiye’i hiçbir zaman özlemiyorum.
hafiften bir özlem belirtisi olduğu an türkiye’deki insanlar aklıma geliyor ve aslında buraya ne kadar da geç geldiğimi düşünüyorum.
iyi ki geldin diyorum her gün.
ikinci sınıf vatandaş meselesine gelince sanki bana beyefendi türkiye’de birinci sınıf vatandaş!
akepeli değilsen sıçtın.
sınav sınav sürünürsün, 90 puan alırsın ama sümüklünün biri 70 puanla gelir önüne geçer!
sen de kısmet dersin mal mal.
beyler bayanlar size bir arkadaş tavsiyesi.
ne yapın edin yurt dışına çıkın.
bir yabancı dil öğrenin mümkünse ingilizce olsun.
ispanyolca veya almanca da iyi.
hiç vatan millet sakarya arabeskine girmeyin, bunu size dayatanlara aldanmayın!
eğer çok iyi bir işiniz varsa tabii ki size lafım yok.
ama ortalama bir işte veyahut asgari ücretle çalışıyorsanız ve buna rağmen orada kalmak istiyorsanız siz geri zekalısınız.
hadi bizi kandırıyorsunuz, kendinizi nasıl kandırıyorsunuz peki?
ben iki yıldır almanya’da yaşıyorum.
gayet memnunum.
en azından bir yürüyüşe gitsem polis gelip bana saldırmıyor!
bir gün çalışsam beş gün yemek yiyebiliyorum.
istediğim içkiyi içebiliyorum.
bisikletle yollara düşüyorum ve hiç korkmuyorum bir araba gelip bana çarpacak diye!
üç katlı bir binadayım.
birinci katta lezbiyen bir çift yaşıyor.
ve bir alt katımda bir gay.
kimse onlara karışmıyor ve öldürülecekler diye korkmuyorlar!
boşuna kendinizi kandırmayın,
bok çukurunda yaşıyorsunuz.
akepeli veya torpilli değilseniz ömrünüz sinir ve stres ile geçecek.
ek: almanya’ya gelene birkaç ülke dolaştım ve her birinde belli bir süre kaldım.
ukrayna, makedonya, sırbistan, kosova, bosna-hersek, hırvatistan, slovenya, italya, isviçre, belçika ve en son almanya.
bakın beyler kendinizi kandırmayın!
bu gezi ülkelerin hepsinde hayat türkiye’den daha ucuz ve daha kolay.
ya sürekli biz yardım ediyoruz dediğiniz bosna-hersek’de iki ay kaldım, adamın parası senin parandan 4.5 kat kıymetli.
beslenme ve barınma türkiye’den çok daha ucuz!
yukarıda biri demiş ki hiçbir ayrıcalığı yok.
sürekli vatan özlemi bla bla bla...
türkiye’i hiçbir zaman özlemiyorum.
hafiften bir özlem belirtisi olduğu an türkiye’deki insanlar aklıma geliyor ve aslında buraya ne kadar da geç geldiğimi düşünüyorum.
iyi ki geldin diyorum her gün.
ikinci sınıf vatandaş meselesine gelince sanki bana beyefendi türkiye’de birinci sınıf vatandaş!
akepeli değilsen sıçtın.
sınav sınav sürünürsün, 90 puan alırsın ama sümüklünün biri 70 puanla gelir önüne geçer!
sen de kısmet dersin mal mal.
beyler bayanlar size bir arkadaş tavsiyesi.
ne yapın edin yurt dışına çıkın.
bir yabancı dil öğrenin mümkünse ingilizce olsun.
ispanyolca veya almanca da iyi.
hiç vatan millet sakarya arabeskine girmeyin, bunu size dayatanlara aldanmayın!
eğer çok iyi bir işiniz varsa tabii ki size lafım yok.
ama ortalama bir işte veyahut asgari ücretle çalışıyorsanız ve buna rağmen orada kalmak istiyorsanız siz geri zekalısınız.
hadi bizi kandırıyorsunuz, kendinizi nasıl kandırıyorsunuz peki?
ben iki yıldır almanya’da yaşıyorum.
gayet memnunum.
en azından bir yürüyüşe gitsem polis gelip bana saldırmıyor!
bir gün çalışsam beş gün yemek yiyebiliyorum.
istediğim içkiyi içebiliyorum.
bisikletle yollara düşüyorum ve hiç korkmuyorum bir araba gelip bana çarpacak diye!
üç katlı bir binadayım.
birinci katta lezbiyen bir çift yaşıyor.
ve bir alt katımda bir gay.
kimse onlara karışmıyor ve öldürülecekler diye korkmuyorlar!
boşuna kendinizi kandırmayın,
bok çukurunda yaşıyorsunuz.
akepeli veya torpilli değilseniz ömrünüz sinir ve stres ile geçecek.
ek: almanya’ya gelene birkaç ülke dolaştım ve her birinde belli bir süre kaldım.
ukrayna, makedonya, sırbistan, kosova, bosna-hersek, hırvatistan, slovenya, italya, isviçre, belçika ve en son almanya.
bakın beyler kendinizi kandırmayın!
bu gezi ülkelerin hepsinde hayat türkiye’den daha ucuz ve daha kolay.
ya sürekli biz yardım ediyoruz dediğiniz bosna-hersek’de iki ay kaldım, adamın parası senin parandan 4.5 kat kıymetli.
beslenme ve barınma türkiye’den çok daha ucuz!
devamını gör...
bekaretin hala bir sorun olabilmesi
yazılı tarihin ilk dönemlerinde de kendisine yer bulabilmiş sorundur.
asurlarda bakire bir gelin almak, kocası için bir güç göstergesiydi ve onun evlilik öncesinde bakire kalmak suretiyle korunması, baba ve erkek kardeşler için bir kontrol testiydi. kızı nişanlıyken tecavüze uğrayan asurlu babaya, kızını bakireler için öngörülen yüksek fiyata evlendirme şansını yitirdiği için kefaret ödenirdi. ve adam, canı isterse tecavüzcünün annesini de kendisine köle olarak alabilirdi.
fakat bu sistem tevrat ile değişmedi. kızlar, tecavüzcüleriyle evlendirilmeye başlandılar. çünkü artık kimse onlarla evlenmiyordu. yani tecavüzcünün cezası, tecavüz ettiği kadınla evlenmek ve ailesine para vermekti.
ibrani geleneğinde kızının bekaretini ispatlamak babaya düşerdi. eğer gelinin bakire olmadığına dair bir suçlama varsa, gerdek gecesi kullanılan çarşaf otorite veya şehrin ileri gelenlerine sunulurdu. eğer delil yetersiz gelirse gelin evinin önünde taşlanarak öldürülürdü. burada dikkat edilmesi gereken husus; kadının kocası tarafından değil, tüm erkekler tarafından taşlanarak öldürülmesidir. çünkü evlilik dışı cinsel birliktelik tek bir erkeğe değil, bütün erkekliğe karşı işlenmiş bir suç olarak kabul görüyordu.
peki bunlar çok mu eskide kaldı?
1998 yılında bu ülkenin kadın ve aileden sorumlu bakanı ışılay saygın, bekaret muayenesi yaptırmamak için intihar eden kadınlara “bekaret kontrolü, önemli bir önleyici konudur. eğer genç bir kız kendisini bekaret kontrolü yüzünden öldürüyorsa, kendisini öldürmüş olur, o kadar da önemli değil, sadece birkaç tane kız. kızların erkeklerle böyle bir diyaloğa girmelerine izin vermeyin.” diyordu.
3-4 ay önce melek aslan’ın sevgilisiyle olan fotoğraflarının eski sevgilisi aracılığıyla ailesine ulaştırılıp, erkek kardeşi tarafından öldürülmesi de aynı temellere dayanıyor. güya namuslarını temizliyorlar. yani fıtrat değişir sanmayın, bu kan da yine o aynı kandır.
asurlarda bakire bir gelin almak, kocası için bir güç göstergesiydi ve onun evlilik öncesinde bakire kalmak suretiyle korunması, baba ve erkek kardeşler için bir kontrol testiydi. kızı nişanlıyken tecavüze uğrayan asurlu babaya, kızını bakireler için öngörülen yüksek fiyata evlendirme şansını yitirdiği için kefaret ödenirdi. ve adam, canı isterse tecavüzcünün annesini de kendisine köle olarak alabilirdi.
fakat bu sistem tevrat ile değişmedi. kızlar, tecavüzcüleriyle evlendirilmeye başlandılar. çünkü artık kimse onlarla evlenmiyordu. yani tecavüzcünün cezası, tecavüz ettiği kadınla evlenmek ve ailesine para vermekti.
ibrani geleneğinde kızının bekaretini ispatlamak babaya düşerdi. eğer gelinin bakire olmadığına dair bir suçlama varsa, gerdek gecesi kullanılan çarşaf otorite veya şehrin ileri gelenlerine sunulurdu. eğer delil yetersiz gelirse gelin evinin önünde taşlanarak öldürülürdü. burada dikkat edilmesi gereken husus; kadının kocası tarafından değil, tüm erkekler tarafından taşlanarak öldürülmesidir. çünkü evlilik dışı cinsel birliktelik tek bir erkeğe değil, bütün erkekliğe karşı işlenmiş bir suç olarak kabul görüyordu.
peki bunlar çok mu eskide kaldı?
1998 yılında bu ülkenin kadın ve aileden sorumlu bakanı ışılay saygın, bekaret muayenesi yaptırmamak için intihar eden kadınlara “bekaret kontrolü, önemli bir önleyici konudur. eğer genç bir kız kendisini bekaret kontrolü yüzünden öldürüyorsa, kendisini öldürmüş olur, o kadar da önemli değil, sadece birkaç tane kız. kızların erkeklerle böyle bir diyaloğa girmelerine izin vermeyin.” diyordu.
3-4 ay önce melek aslan’ın sevgilisiyle olan fotoğraflarının eski sevgilisi aracılığıyla ailesine ulaştırılıp, erkek kardeşi tarafından öldürülmesi de aynı temellere dayanıyor. güya namuslarını temizliyorlar. yani fıtrat değişir sanmayın, bu kan da yine o aynı kandır.
devamını gör...
alüminyum
alüminyum temel vücuda giriş yolu sindirim sistemidir. su ise alüminyumu en fazla taşıma potansiyeline sahip etkendir. sindirim sisteminden direk kana geçen alüminyum miktarı % 1’den azdır. alüminyumun bugüne kadar saptanan en önemli etkisi sinir sistemi üzerinedir. alüminyumun güçlü bir nörotoksik madde olduğunu gösteren ilk çalışmalar deneyseldir ve geçmişleri 100 yıla dayanmaktadır. 1965 yılında yapılan tavşan deneyleri, alüminyum ile alzheimer arasında ilişki olabileceğini düşündürmüştür. 1973 yılında ise ad hastalarının beyinlerinde alüminyum miktarının artmış olduğu gösterilmiştir. dünyanın farklı bölgelerinde yapılan epidemiyolojik çalışmalarda ise içme sularındaki alüminyum seviyesi ile alzheimer hastalığı, demans veya kognitif hasarlanma arasında ilişki saptanmıştır. post-mortem çalışmalarda alzheımer, amyotrofik lateral skleroz ve parkinson gibi hastalıklarda beyinde al miktarının artmış olduğu gözlenmiştir.
devamını gör...
dünyanın en gizemli olayları
(bkz: hugo'da küfreden çocuk)
devamını gör...
obhimaan
sevdiğiniz insanlar tarafından hayal kırıklığına uğratılma ve kötü olaylar sonrasında oluşan nefret ve kin anlamına gelmektedir.
devamını gör...
mahalle maçı
çok önemli bir olaydır. ciddiye alınmalıdır. maçtan sonra mahalleye dönüldüğünde hayatınız bıraktığı gibi olmayabilir. attığınız ya da kaçırdığınız goller, yedikleriniz tutamadıklarınız mahalledeki saygınlığınızı etkiler.
kendine has kuralları vardır:
1. atan alır: top zorlu bir yere gittiğinde ropu atan kişi almayan gitmek zorundadır.
2. alan atar: ilk kuralın tersi olan bu durumda topu atan kişi mızıkçılık yaparsa topu almaya giden takımın oyuncusu atışı kullanır.
3. üç korner bir penaltı: nedeni pek bilinmese de korner kullanmak yerine 3 kornere ulaşınca bir penaltı hakkı kazanılır ve kornerlerin sayımı büyük sorunlar çıkarır.
4. penaltı kullanmak: penaltı kullanılırken eğer kaleci değiştirilse penaltının kaçması durumunda ikinci penaltı kullanılır.
5. boyu aşan top: bir topun gol sayılabilmesi için kalecinin boyunu aşmayan bir şekilde kaleye girmesi gerekir. bu yüzden genelde takımın en kısa boylusu kaleye geçirilip avantaj sağlanabilir.
6. direk üstü: iki taşla belirlenen direkler manyetik çekim gücüne sahiptir. çünkü köşeye giden bütün toplar nedense hep bu taşların tam üzerinden geçer ve golle sonuçlanmaz.
7. adamın kabul etti: herhangi bir anlaşmazlık anında rakip takımdan bir kişinin karşı takım lehinde bir ifade kullanması anında sarılınan argümandır.
her yerinden öpüyorum rüştü...
kendine has kuralları vardır:
1. atan alır: top zorlu bir yere gittiğinde ropu atan kişi almayan gitmek zorundadır.
2. alan atar: ilk kuralın tersi olan bu durumda topu atan kişi mızıkçılık yaparsa topu almaya giden takımın oyuncusu atışı kullanır.
3. üç korner bir penaltı: nedeni pek bilinmese de korner kullanmak yerine 3 kornere ulaşınca bir penaltı hakkı kazanılır ve kornerlerin sayımı büyük sorunlar çıkarır.
4. penaltı kullanmak: penaltı kullanılırken eğer kaleci değiştirilse penaltının kaçması durumunda ikinci penaltı kullanılır.
5. boyu aşan top: bir topun gol sayılabilmesi için kalecinin boyunu aşmayan bir şekilde kaleye girmesi gerekir. bu yüzden genelde takımın en kısa boylusu kaleye geçirilip avantaj sağlanabilir.
6. direk üstü: iki taşla belirlenen direkler manyetik çekim gücüne sahiptir. çünkü köşeye giden bütün toplar nedense hep bu taşların tam üzerinden geçer ve golle sonuçlanmaz.
7. adamın kabul etti: herhangi bir anlaşmazlık anında rakip takımdan bir kişinin karşı takım lehinde bir ifade kullanması anında sarılınan argümandır.
her yerinden öpüyorum rüştü...
devamını gör...
aşık olmak
"şimdi beni uçurumdan atsan, yere düşene kadar aklımdaki tek şey; sırtıma değen ellerin olurdu." diye bir söz varya aynen öyle işte..
devamını gör...
leyla ile mecnun'un yeniden başlaması
cengiz bozkurt'u çok severim, kararına sonuna kadar saygı duyarım. umarım tekrardan yapılmak istenen yapımlar gibi hüsrana uğratmaz bizi. her şeyi tadında bırakmak lazım. evet l&m bittiğinden beri çok özlüyoruz. umarım o zamanlarki tadı alabiliriz.
devamını gör...
adnan menderes
siyasi islam kılığında şu an hayatımızı mahveden her şeyin önsözü.
devamını gör...
three billboards outside ebbing missouri
geçenler de yayın açıp arkadaşlarımla aynı anda izledik bu filmi. dikkat! izlediyseniz okumaya devam ediniz zira:
eşinden şiddet görmesinin de etkisi olacak ki, başrol annemiz üzgün, depresif bi modla gündelik hayatını yaşarken kızı evden çıkmadan önce kavga ederler ve “bu evde yaşayacağıma tecavüze uğramayı tercih ederim” minvalinde bi cümle kullanır. bunun üstüne sinirlenen fakat umursamaz görünen anne: “umarım tecavüze uğrarsın” der. kızı ile kurduğu son iletişimin bu olduğunu bilmeksizin. *
başrol annenin ondokuz yaşındaki kızı tecavüz edilerek öldürülür. yedi ay boyunca bu davaya bakılır fakat zanlı bulunamaz, sonuç elde edilemez.
başrolün yerinde kim olsa psikolojik olarak çökerdi diye düşünüyorum çünkü evlat acısı hiç bir şeye benzemez. keşke ben ölsem dersin.
başrol karakterimiz kızının davasının adalete kavuşmadan kapanmasını kabullenmez ve olaylar gelişir.
filmde annemizin günah keçisi ilan ettiği polis ise kanserle mücadelesinin son evresindedir. mükemmel bir gün yaşatır ailesine. eve dönüp herkesi uyuttuktan sonra ailesinin aklında “güzel anılarla” kalmak, her geçen gün daha da sürünmemek ve ailesini daha da üzmemek adına intihar eder.
bu kısım da bana dokundu. adama o kadar hak verdim ki. karısı her ne kadar onu sevse de acı çekicekti eşinin durumu ilerledikçe. nitekim çok cesur bi eylem. takdir ettim. ben olsam bencillik yapar, son anıma kadar sevdiklerimle kalmak isterdim.
ucu açık ve tatmin etmeyen bi sonla bitti. yarıdamı kesildi acaba diye baktım, yuuoo kesilmemiş. ikinci filmi de yok. sevemedik sonunu ama yine de insanı dumura uğratan güzel bi drama idi. zaman ayırmanıza değicek bir film.
imbd: 8,1.
eşinden şiddet görmesinin de etkisi olacak ki, başrol annemiz üzgün, depresif bi modla gündelik hayatını yaşarken kızı evden çıkmadan önce kavga ederler ve “bu evde yaşayacağıma tecavüze uğramayı tercih ederim” minvalinde bi cümle kullanır. bunun üstüne sinirlenen fakat umursamaz görünen anne: “umarım tecavüze uğrarsın” der. kızı ile kurduğu son iletişimin bu olduğunu bilmeksizin. *
başrol annenin ondokuz yaşındaki kızı tecavüz edilerek öldürülür. yedi ay boyunca bu davaya bakılır fakat zanlı bulunamaz, sonuç elde edilemez.
başrolün yerinde kim olsa psikolojik olarak çökerdi diye düşünüyorum çünkü evlat acısı hiç bir şeye benzemez. keşke ben ölsem dersin.
başrol karakterimiz kızının davasının adalete kavuşmadan kapanmasını kabullenmez ve olaylar gelişir.
filmde annemizin günah keçisi ilan ettiği polis ise kanserle mücadelesinin son evresindedir. mükemmel bir gün yaşatır ailesine. eve dönüp herkesi uyuttuktan sonra ailesinin aklında “güzel anılarla” kalmak, her geçen gün daha da sürünmemek ve ailesini daha da üzmemek adına intihar eder.
bu kısım da bana dokundu. adama o kadar hak verdim ki. karısı her ne kadar onu sevse de acı çekicekti eşinin durumu ilerledikçe. nitekim çok cesur bi eylem. takdir ettim. ben olsam bencillik yapar, son anıma kadar sevdiklerimle kalmak isterdim.
ucu açık ve tatmin etmeyen bi sonla bitti. yarıdamı kesildi acaba diye baktım, yuuoo kesilmemiş. ikinci filmi de yok. sevemedik sonunu ama yine de insanı dumura uğratan güzel bi drama idi. zaman ayırmanıza değicek bir film.
imbd: 8,1.
devamını gör...
güne bir söz bırak
bugün yaşamın anlamı dediğin şey, yarın bir taş parçasından daha anlamsız olabiliyor. bu kadar ince bekleyişler gerekir mi acaba?
(bkz: leyla erbil)
(bkz: leyla erbil)
devamını gör...