merhabalar efenim merhabalar. sözlük eskiciniz bu hafta çok ankara bir liste ile aranızda.

çok ankara ne kaptanlarınmerdumu? demeyiniz lütfen. insan sevdiği yerden, sevdiklerinden uzakta olunca burnunda tüter ya hani, bendeki de o durum. ankarayı da ankaradakileri de çok özledim. neyse ki yakında döneceğim ama ya ankarayı özleyip de dönemeyenler n'apsın? işte hem onlar için hem kendim için ankara'yı ayağınıza değil ama kulaklarınıza getiriyorum*.
bir ankara polisiyesi olarak seyirci önüne çıkan behzat ç. ve bu güzel dizinin müziklerinde çokça emeği olan pilli bebek grubunu bugün saatler 17:15 olduğunda sözlük radyosu'nda ağırlayacağım efenim.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel


| gomercan'ın radyo programları için harika videolar hazırladığı instagram, twitter hesaplarımız burada.
| radyo programları hakkında bilgi almak için ve radyo dinlemek için erişim adresimiz burada.
devamını gör...

bir emil mihai cioran kitabıdır.

insanlar bir kitabı okumaya başlamadan önce hacmine de bakıyor ister istemez. bu bir tercih meselesidir. ancak çok yanlış sonuçlara neden olabilir. aman da minicikmiş diye aldığınız bir kitap sizi ezim ezim ezebilir. cioran kitapları da böyle kandırmacalı kitaplardandır.

cioran’ın bu kitabı da bir aforizma kitabıdır. son yıllarda edebiyat artık iyiden iyiye ayağa düşmeye başladığı için ve aforizma yazmak kolaymış gibi göründüğü için herkeste bir aforizma yazma sevdası baş gösterdi.

aforizma kelime oyunları yapıp kısa kısa cümleler yazmak değildir. bir aforzima eğer iyi yazılmışsa, üzerinde uzun uzun düşünülmüşse hacimli bir kitaba bedeldir. cioran’ın aforizmalarının tamamı bir kitap yoğunluğunda.

bu kitabında yine farklı konulara değinerek insanı ve varoluşu anlatmış yazar kendi fikrince. ama okuyana ders verme, yol gösterme derdinde değil asla, o dünyayı kendi gördüğü şekliyle anlatma peşinde.

o yüzden ilk paragrafta söylediğim gibi eğer bu kitabı minicikmiş diye alıp okumaya kalkarsanız içinizde oluşacak ve sizi yerle bir edecek depremlerden yazar sorumlu olmayacaktır.

daha önce burukluk kitabına yazdığım tanımda alıntıladığım bir aforizma ile bitireceğim bu tanımı, varın gerisini siz düşünün:

bir virgül uğruna ölünecek bir dünya düşlüyorum.
devamını gör...

valla kendisini çok samimi buluyorum. ama hiç konuşma şansımız olmadı. o sebepten tam olarak bir yorum yapamıyorum. teşekkürler.
devamını gör...

öncelikle idare eder olduğunu belirterek başlamak istiyorum. baktım yedinci koğuş'u yöneten mehmet ada öztekin yönetmiş, dedim yine içimiz çıkar baya ağlarız. ama yok sadece gözüm doldu. o da vatan millet aşkına yani, filmin bir başarısı değil. şehitler için hep ağlarız.

filmin konusuna gelecek olursak mayına basıp tek bacağını kaybeden yüzbaşı salih bir gün kaldığı hastaneden kaçar ve yanında asteğmen kerim ile yola çıkarlar. amaçları kerim'in sevdiği kadını başka biriyle evlendiren ailesine izin vermeyip düğünden gelini kaçırmak. yolculuk sırasında geçmiş parçalar halinde arada izleyince anlatılıyor ama zayıf kalmış. araba yolculuğu gereksiz uzun tutulmuş. eksik olan bir şeyler var. sinema uzmanı değilim anlamadım ne olduğunu ama hissettim.

başrol iki oyuncu çok güzel oynamış. onları tebrik ediyorum. filme trajedi daha iyi yedirilse, filmin başından açık ipuçları verilmeyip sonunda bizi şok etse kesinlikle daha fazla beğenirdim.

film hakan evrensel aynı adlı romanından esinlenilip çekilmiş. kitabı belki daha güzeldir ama filmi olmamış. senaristin çok övülen bir filmi daha vardı ama izlemedim. nefes: vatan sağolsun. onu beğenenler buna da bir göz atabilir.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

genel anlamda çocuksu ve mutlu bir insanım. olayların en olumsuz yanlarını görüp kendini üzen bir tip değilim. depresyona sigarayı bıraktıktan sonra girdim ki bağırsak kaynaklı depresyon denilen bir durumdu. şunu anladım, depresyon bir tür ölüm hali.

saçlarımı taramaya bile halim yoktu. sürekli yatıp ağlıyordum, o güne kadar hiç dikkatimi çekmemiş ya da belki önemsemediğim geçmiş detayları düşünüp büyük mesele haline getiriyordum. sanki o güne kadar hiç mutlu tek bir anım olmamış gibiydi. yaşamanın ve o güne kadar yaşanmış anıların herhangi bir önemi yoktu.

tek iyi yönü kendimi bulmuş olmam oldu. daha empatik bir insan haline geldim. insanlara karşı daha sakin ve anlayışlı davranmaya çalışıyorum çünkü karşımda duran o insanın kendi içinde neler yaşadığını bilmediğimin farkındayım. hayatın sadece benim doğru ve yanlışlarımdan ibaret olmadığını biliyorum. sanıyorum buna olgunlaşmak deniyor, depresyon sayesinde bu seviyeye anca gelebildim.

bir şekilde o süreç boyunca tedavi için tek adım atmamış olmanın pişmanlığını yaşıyorum. çünkü sahiden bu ciddi bir süreç. depresyonda olan arkadaslarin tedavi için kararlı olmaları gerekiyor. bunu tek başına atlatmaya çalışmak sahiden çok yorucu ve gereksiz bir çaba çünkü.
devamını gör...

lisede halama gittiğimde kızanım bak bunu yiyen üniversite sınavını kazanırmış diye kereviz yedirirdi bana, o zamandan beri severim.(bkz: swh)
devamını gör...

itfaiye-kundakçı.
devamını gör...

korkutucu ama yaşanacak olan bir gerçek.
devamını gör...

orhan veli kanık'a ait olan şiir, genelde şiirin son dizesi ile bilinir:

eskiler alıyorum
alıp yıldız yapıyorum
musiki ruhun gıdasıdır
musikiye bayılıyorum

şiir yazıyorum
şiir yazıp eskiler alıyorum
eskiler verip musikiler alıyorum.

bir de rakı şişesinde balık olsam
devamını gör...

sosyal medyada ayyuka çıkan özgüvenli soru.
-ayıptır sorması siz ayrıldınız mı?
-evet, der ve biteceğini sanırsın
-ayıptır sorması niye ayrıldınız
-geçinemedik, der ve biteceğini sanırsın
-ayıptır sorması, kabahat kimdeydi?
-bendeydi, der ve bitirirsin.
karşı taraf bu aymaz cevaptan, daha aymaz olmaya çekinir
-hımmm, der
mesajı beğenirsen, diyalog sona erer.
devamını gör...

dan millman'ın way of the peaceful warrior romanından beyazperdeye uyarlanan dingin savaşçı filmi
olimpiyatlara hazırlanan genç ve kibirli sporcu dan'in hikayesini işliyor. kendinden çok emin olan jimnastikçi ona bir tür spritüel koçluk yapan sokrates ile okul hayatında hem kendini eğitmeyi hem de daha iyi bir sporcu olmayı öğreniyor.
2006 yapımı dingin savaşçı filmi biyografik bir yapım. yönetmen koltuğunda victor salva'nın oturduğu filmin başrollerini ise scott mechlowicz, nick nolte, amy smart ve tim dekay paylaşıyo

(bkz: film önerisi) sanırım bu başlıkta daha önce paylaşmıştım. çok güzel bir film hem biyografik olmasıda ayrı çekici zaten. bu film sizi kendine bağlayacak ve motivasyonunuzu olumlu yönde etkileyecek. boş bir zamanınızda değerlendirmenizi tavsiye ederim.
devamını gör...

bendeki liste şudur;

1- karayip korsanları
2- yüzüklerin efendisi
3- the dark knight
4- harry potter
5- the matrix
devamını gör...

salıncakta sallanmak. elini uzattığında gökyüzüne değebilecekmişsin hissi, rüzgarın vermiş olduğu esenlik, gözleri kapatınca bambaşka bir yerde hissetmek. fazla güzel taa ki büyüyüp artık sallanırken bacaklarınızı katlamak zorunda kalana kadar. özgürlük belkide çocuk olmaktır.
devamını gör...

çoğu yorumun aksine ben çok okuyan kişinin sohbetin büyük bir bölümünde sessiz olan taraf olduğuna inanırım. çünkü çok okuyan kişi çok bilen ve aynı zamanda bilginin her konuda fikir beyan edemeyecek kadar fazla olduğunun farkında olan kişidir. yani çok bilen az konuşur çok dinler. bu karşıdaki kişi için de bir artıdır çünkü sohbet edilen kişi fazlasıyla duyarlı ve anlayışlı olur.

yani boş tenekeden çok ses çıkar arkadaşlar.
devamını gör...

'kuzguncutaki vişneye' katılıyorum. gerçektende oyladığı tanımları okuduğuna eminim. benim için de değerlidir beğenileri.
sözlükte sevdiğim, saydığım yazarlar arasında kendileri de vardır.
çiçek ve hayvan sevgisi doludur kalbi.
devamını gör...

şu sıralar çoğu insan için mecburiyet ama bu gerçeği itiraf etmeye çekindikleri için sorsan tercih derler.

(bkz: yalnızlık güzellemesi yapan tip)
devamını gör...

en son bir duyguyu ne zaman gerçekten hissedebildim, yaşayabildim hatırlayamıyorum.
bazı zamanlar oluyor ki üzülmeyi bile o kadar çok istiyorum bir duyguyu yeniden anımsayabilmek için. bunu o kadar çok hissetmeme rağmen koşar adım uzaklaşıyorum bir şekilde, belki de korkudan. incinmek istemiyorum sanırım ve bu yüzden kendimce bir savunma mekanizması sağladığımı düşünüyorum ama yanılıyorum. bunları ruhumda nasıl yok edebileceğimi bilmiyorum. insanın zamanla duygularını hissetmemesi ve anlamsız gelmeye başlaması benim için büyük bir ölüm. bir zamanlar konuşmayı seven ben artık susar oldum. söylemek istediklerimi yutar, içime atar oldum. susmanın en büyük cevap olduğunu düşündüm belki de ama yine yanıldım.
devamını gör...

garibimin fotoğrafını çekeceğim diye korkuttum.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

neden ağlayacağımı bilmiyordum, ama birisi bana bir şey söylerse ya da çok yakından bakarsa gözlerimden yaşların, boğazımdan hıçkırıkların boşanacağını ve bir hafta boyunca ağlayacağımı biliyordum. gözyaşlarımın içimde kabarıp, dolu ve dengesiz bir bardağın içindeki su gibi çalkalandığını hissedebiliyordum.

sylvia plath
devamını gör...

geç kalanlar derse girmeden önce bahçeden çöp toplardı.
sınıftaki erkeklerden tiksinirdik eşyalarımız bile değse ağlar kavga çıkarırdık.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim