the usual suspects
sıcak sıcak izlemişken biraz tahlilini yapmak istediğim film.öncelikle baştan sona sizi sürükleyen bir kurguya sahip yani izlerken sizi olaydan koparmıyor ama ayrıntılar çok önemli ve kesinlikle 8,5 ımdb puanı hak ediyor .kevin spacey kesinlikle rolünün hakkını vermiş ve bu başarısı zaten ona oscar da en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülünü getirmiş .açıkcası uzun zaman sonra bir filmde bu kadar iyi olay örgüsü ile karşılaştım .izlemeyenlere kesinlikle izlemesini öneririm.
devamını gör...
cipa
"congenital insensitivity to pain with anhydrosis" olarak geçer. ama kısaltması olarak "cipa" kullanılır. yani "anhidrozlu ağrıya doğuştan gelen bir duyarsızlık" olarak çevirirsem yanlış olmayacağını düşünüyorum. ağrıyı, sıcaklığı hissetmiyor hastalarımız. aynı zamanda terleyemiyor. sizin çekmeye katlanamayacağınız çok ciddi ağrıları bile. diğer bir adı ise "hsan ıv" yani "hereditary sensory and autonomic neuropathy type ıv" yani çevirirsek "kalıtımsal sensöriyel otonomik nöropati dördüncü türü".
acı, ağrı, sıcaklık, soğukluktan sorumlu olan genlerde meydana gelen genetik bir mutasyon neden olur. otozomal resesif bir hastalıktır. ngf* adlı protein ile bu genimizin sağladığı* nörotrofik tirozin kinaz reseptörü anne karnındayken etkileşim içinde olmalı bu sayede de sinir sistemimiz gelişmeli. ama işte bu hastalarımızda gen mutasyona uğradığı için zincirin geri kalan halkaları da pek mümkün olmuyor böylece ağrıyı falan hisseden hücrelerimiz de gelişmiyor.
genetik bir rahatsızlık olduğu için akraba evlilikleri olduğu durumlarda görülme olasılığı daha yüksek ve en çok negev bedevileri diye geçen toplumda yaygın. dünyada kayıtlara geçen yaklaşık 100 kişide bulunuyor. baya bir nadir görülen bir hastalık. çok şükür yani.
daha önceden de dediğim gibi vücut ısılarını dengeleyemiyorlar ve terlemiyorlar. bu yüzden bebekler hipertermi nöbetleri geçirebilirler. zaten bir kısmı da yaklaşık üç yaşlarına kadar bu yüzden hayatlarını kaybeder. ebeveynlerinin acayip dikkatli olması gerek çünkü malum acıyı hissetmiyorlar ve bu yüzden kendilerine çok fazla zarar veriyorlar fark etmeden.
acı, ağrı, sıcaklık, soğukluktan sorumlu olan genlerde meydana gelen genetik bir mutasyon neden olur. otozomal resesif bir hastalıktır. ngf* adlı protein ile bu genimizin sağladığı* nörotrofik tirozin kinaz reseptörü anne karnındayken etkileşim içinde olmalı bu sayede de sinir sistemimiz gelişmeli. ama işte bu hastalarımızda gen mutasyona uğradığı için zincirin geri kalan halkaları da pek mümkün olmuyor böylece ağrıyı falan hisseden hücrelerimiz de gelişmiyor.
genetik bir rahatsızlık olduğu için akraba evlilikleri olduğu durumlarda görülme olasılığı daha yüksek ve en çok negev bedevileri diye geçen toplumda yaygın. dünyada kayıtlara geçen yaklaşık 100 kişide bulunuyor. baya bir nadir görülen bir hastalık. çok şükür yani.
daha önceden de dediğim gibi vücut ısılarını dengeleyemiyorlar ve terlemiyorlar. bu yüzden bebekler hipertermi nöbetleri geçirebilirler. zaten bir kısmı da yaklaşık üç yaşlarına kadar bu yüzden hayatlarını kaybeder. ebeveynlerinin acayip dikkatli olması gerek çünkü malum acıyı hissetmiyorlar ve bu yüzden kendilerine çok fazla zarar veriyorlar fark etmeden.
devamını gör...
yaşam enerjisini tüketen şeyler
cahil, anlattığını anlamak istemeyen insanla muhatap olmak.
devamını gör...
ülkenin geri kalmışlık belirtileri
taciz-tecavüz.
kadın cinayetleri.
çocuk istismarı.
aile içi şiddet.
çocuk evlilikleri.
eğitimsizlik.
adaletin sosyal medya aracılığıyla sağlanması.
kalıplaşmış düşünceler.
yenilenmeme.
kadın cinayetleri.
çocuk istismarı.
aile içi şiddet.
çocuk evlilikleri.
eğitimsizlik.
adaletin sosyal medya aracılığıyla sağlanması.
kalıplaşmış düşünceler.
yenilenmeme.
devamını gör...
durup durup aynı konuyu düşünmek
asla bu düşünmeyi durduramayacaklar gibi olursun. sonu olmayan bir labirantte kapana kıslmışsındır adeta.
devamını gör...
işsizlik
işsizlik beraberinde promosyon olarak bir sürü sorun getirir. parasızlık-depresyon-işe yaramama hissi vesaire ama rte nin hayal ettiği türkiyedir. türkiyeyi küçük çin yapmak için yıllardır en az 3 çocuk yapın, suriye'den, ırak'tan, afganistan'dan, afrika'dan milyonlarca işsiz ithal edin... edin ki, nüfus artsın, artsın ki günde 1 dolara 12 saat çalıştırabileceğimiz milyonlarca kölemiz olsun... olsun ki, tıpkı çin gibi dünyanın en büyük firmalarının üretim bantlarına talip olalım. adidasların, iphoneların, philipslerin üzerinde made in turkey yazsın. devletin tepesindeki kaymak tabaka servetine servet katarken, sen, ben, sıradan halk, günde 1 dolara 12 saat çalışabilmek için birbirimizle kıyasıya bir rekabete girelim.
devamını gör...
stefan zweig alıntıları
yalnızlık hiç bu kadar çarpıcı açıklanmadı..
insan sabahtan akşama kadar bir şey olmasını bekler ve hiçbir şey olmaz. bekleyip durur insan. hiçbir şey olmaz. insan bekler, bekler, bekler, şakakları zonklayana dek düşünür, düşünür, düşünür,. hiçbir şey olmaz. insan yalnız kalır. yalnız... yalnız..
satranç - stefan zweig
insan sabahtan akşama kadar bir şey olmasını bekler ve hiçbir şey olmaz. bekleyip durur insan. hiçbir şey olmaz. insan bekler, bekler, bekler, şakakları zonklayana dek düşünür, düşünür, düşünür,. hiçbir şey olmaz. insan yalnız kalır. yalnız... yalnız..
satranç - stefan zweig
devamını gör...
fotoğraf çektirirken poz verememek
genel anlamda bakılınca da en güzel fotoğraflarda da imzaları olur hep.
(bkz: fotoğrafçıların fotoğrafı olmaz)
(bkz: fotoğrafçıların fotoğrafı olmaz)
devamını gör...
kafa sözlük
ne zaman kaydolduğumu hatırlamadığım oluşum.
evrenin kendi kendine oluşturduğu espritüel bir ilkesi vardır. `zaman` isimli insan uydurması olguyu bize farklı koşullarda farklı şekillerde deneyimletir. sözümona her canlının `zaman` isimli bu olguyu algılayışı, küçük bir detaya bağlı olarak değişir. hani bilirsiniz çokça kez zikrettiğimiz `kelebeğin ömrü` metaforu vardır... bunun söylenme sebebi öylesine değildir. bir kelebeğin dünyamızı algılayış biçimi farklıdır. bizim için geçen bir saniye, kelebek için bir hafta yaşanmış kadar dolu dolu olabilir. gözlerinizi açıp kapadığınız anda, milyarlarca canlı doğar-büyür-yaşlanır ve ölür. bu maalesef canlıların ölmek için doğmasının bir sonucudur.
bu sebeple ne kadar vakit harcamış olsam, ne kadar anı hatırlamış olsam da, güzel ve dolu dolu geçirdiğim vaktin hesabını yapmayı sevmiyorum. kafa sözlük benim için güzel bir vakit harcama, kafa dağıtma mekanı oldu. bir takım fikirlerim vardı `dünyanın kaderini kendi hesap makinemle titizlikle hesaplayacağım ve planlar kuracağım üs inşa etmek` gibi... fakat ne yazık ki kalem pille çalışan hesap makinemin miyadı dolmuş durumda ve sanırım yeni bir pil almaya üşeniyorum.
dürüst olmak gerekirse bu `dünyayı değiştirme` arzum, yeterli vaktimin olmayışı ve artık sözlükte bulunma amacımın farklı bir hale bürünmesinden dolayı yarım kalmak zorunda. ne yapalım buraya kadarmış diyor ve yolumuza devam ediyoruz herhalde, öyle değil mi?
veda konuşması yapmayı pek sevmem. bu entryi de doğaçlama yazıyorum ve daha samimi, daha bilinç akışına tabi olmasını istediğim için baştan tekrar okuyup düzenleme yapmayacağım. merak etmeyin, sadece bir şeyler yazmayı bırakıyorum burada. belli olmaz arada sırada kendi yazdıklarımı okuyarak `heh! heh! ne saçmalamışım burada acabaa` diyerek utanma seansları yaparım. sizi bilmem ama ben kendi günlüğünü okuduğunda, gördüğü `ergenlik şapşallığı` karşısında eliyle gözünü kapatıp muzipçe yanakları kızaran bir insanım. yazdıklarıma bakıp geçmişten bu yana neler düşümüşüm diye döner bakarım. entrylerimiz bizim zaman kapsülümüz gibidir dostlarım. geçmişinizi, geçmişte yazıya aktardığınız kalan düşüncelerinizi sevin.
velhasıl kelam hanımlar beyler, sizlerle yazmak bir şerefti. bu güzel yolculuğumuzu burada sonlandırıyoruz!
-abi dükkanı 15 dk sonra kapatacağız. (adam sandalyeleri ters çevirip masaların üzerine koyar)
+tmm kardeşim bi sigara içelim kalkıcaz. sen hesabı getiredur.
-eyvallah.
heheh haydi kalın sağlıcakla.
mebus paltosu
gecenin şarkısı
evrenin kendi kendine oluşturduğu espritüel bir ilkesi vardır. `zaman` isimli insan uydurması olguyu bize farklı koşullarda farklı şekillerde deneyimletir. sözümona her canlının `zaman` isimli bu olguyu algılayışı, küçük bir detaya bağlı olarak değişir. hani bilirsiniz çokça kez zikrettiğimiz `kelebeğin ömrü` metaforu vardır... bunun söylenme sebebi öylesine değildir. bir kelebeğin dünyamızı algılayış biçimi farklıdır. bizim için geçen bir saniye, kelebek için bir hafta yaşanmış kadar dolu dolu olabilir. gözlerinizi açıp kapadığınız anda, milyarlarca canlı doğar-büyür-yaşlanır ve ölür. bu maalesef canlıların ölmek için doğmasının bir sonucudur.
bu sebeple ne kadar vakit harcamış olsam, ne kadar anı hatırlamış olsam da, güzel ve dolu dolu geçirdiğim vaktin hesabını yapmayı sevmiyorum. kafa sözlük benim için güzel bir vakit harcama, kafa dağıtma mekanı oldu. bir takım fikirlerim vardı `dünyanın kaderini kendi hesap makinemle titizlikle hesaplayacağım ve planlar kuracağım üs inşa etmek` gibi... fakat ne yazık ki kalem pille çalışan hesap makinemin miyadı dolmuş durumda ve sanırım yeni bir pil almaya üşeniyorum.
dürüst olmak gerekirse bu `dünyayı değiştirme` arzum, yeterli vaktimin olmayışı ve artık sözlükte bulunma amacımın farklı bir hale bürünmesinden dolayı yarım kalmak zorunda. ne yapalım buraya kadarmış diyor ve yolumuza devam ediyoruz herhalde, öyle değil mi?
veda konuşması yapmayı pek sevmem. bu entryi de doğaçlama yazıyorum ve daha samimi, daha bilinç akışına tabi olmasını istediğim için baştan tekrar okuyup düzenleme yapmayacağım. merak etmeyin, sadece bir şeyler yazmayı bırakıyorum burada. belli olmaz arada sırada kendi yazdıklarımı okuyarak `heh! heh! ne saçmalamışım burada acabaa` diyerek utanma seansları yaparım. sizi bilmem ama ben kendi günlüğünü okuduğunda, gördüğü `ergenlik şapşallığı` karşısında eliyle gözünü kapatıp muzipçe yanakları kızaran bir insanım. yazdıklarıma bakıp geçmişten bu yana neler düşümüşüm diye döner bakarım. entrylerimiz bizim zaman kapsülümüz gibidir dostlarım. geçmişinizi, geçmişte yazıya aktardığınız kalan düşüncelerinizi sevin.
velhasıl kelam hanımlar beyler, sizlerle yazmak bir şerefti. bu güzel yolculuğumuzu burada sonlandırıyoruz!
-abi dükkanı 15 dk sonra kapatacağız. (adam sandalyeleri ters çevirip masaların üzerine koyar)
+tmm kardeşim bi sigara içelim kalkıcaz. sen hesabı getiredur.
-eyvallah.
heheh haydi kalın sağlıcakla.
mebus paltosu
gecenin şarkısı
devamını gör...
bir günaydını çok görmek
kerbela'da su vermemek gibidir. tamam abarttım ama bir sor neden abarttım.
efenim günaydın kelimesi kadar güzel bir temenni var mıdır? o kadar alternatifi var mesela sabah krepleriniz hayırlı olsun gibi hiç tutuyor mu günaydının yerini? hem verimli bir cümle de değil yani günaydın kadar net ve kısa değil. günün aydın olsun, güzel haberlere, iç ferahlığına, aydınlığa, ışığa uyan. ne güzel değil mi?
bunu bize çok görenler var. enflasyon oranını düşük gösterip maaş zammını daha da düşük tutanlar gibi bir lokma ekmeğe hasret bırakırcasına günaydından mahrum bırakanlar var etrafımızda. parmağınız yararlansa "rica etsem bi kuple işer misin?" dahi diyemezsiniz bunlara. yaralı parmağa pansuman yapmazlar.
yazıklar olsun iki gözüm. bu laflarım sana.
efenim günaydın kelimesi kadar güzel bir temenni var mıdır? o kadar alternatifi var mesela sabah krepleriniz hayırlı olsun gibi hiç tutuyor mu günaydının yerini? hem verimli bir cümle de değil yani günaydın kadar net ve kısa değil. günün aydın olsun, güzel haberlere, iç ferahlığına, aydınlığa, ışığa uyan. ne güzel değil mi?
bunu bize çok görenler var. enflasyon oranını düşük gösterip maaş zammını daha da düşük tutanlar gibi bir lokma ekmeğe hasret bırakırcasına günaydından mahrum bırakanlar var etrafımızda. parmağınız yararlansa "rica etsem bi kuple işer misin?" dahi diyemezsiniz bunlara. yaralı parmağa pansuman yapmazlar.
yazıklar olsun iki gözüm. bu laflarım sana.
devamını gör...
13 ocak 2021 lisa montgomery'nin cezasının infazı
lisa montgomery, missouri'de 2004 yılında bobbie jo stinnett adlı sekiz aylık hamile bir kadını öldürmek ve karnını yararak bebeğini kaçırmaktan suçlu bulunmuş, üç yıl sonra idama mahkum edilmişti. stinnett'in bebeği kurtulmuştu.
trump'ın 17 yıl aradan sonra geçen sene, yeniden federal idam cezalarını getirmesiyle birlikte tartışmalar da beraberinde gelmişti. mahkeme kararıyla idam cezası durdurulmuştu fakat bugün sabah zehirli iğne ile idam cezasının infazının gerçekleştirildiği duyuruldu. 20 ocak'ta koltuğa oturacak biden ise fedaral idam cezalarının kaldırılacağını söylüyor.
--- alıntı ---
abd'deki tek federal kadın idam mahkumu 52 yaşındaki lisa montgomery'nin cezası bu sabah infaz edildi. montgomery, 68 yıl sonra ülkede idam edilen ilk federal kadın idam mahkumu oldu.
--- alıntı ---
link
trump'ın 17 yıl aradan sonra geçen sene, yeniden federal idam cezalarını getirmesiyle birlikte tartışmalar da beraberinde gelmişti. mahkeme kararıyla idam cezası durdurulmuştu fakat bugün sabah zehirli iğne ile idam cezasının infazının gerçekleştirildiği duyuruldu. 20 ocak'ta koltuğa oturacak biden ise fedaral idam cezalarının kaldırılacağını söylüyor.
--- alıntı ---
abd'deki tek federal kadın idam mahkumu 52 yaşındaki lisa montgomery'nin cezası bu sabah infaz edildi. montgomery, 68 yıl sonra ülkede idam edilen ilk federal kadın idam mahkumu oldu.
--- alıntı ---
link
devamını gör...
gençlerde işsizlik diye bir kaygının bulunmaması
bu gençlerin canına okundu.
en saygın bölümleri bitiren insanlar dahi işsiz ya da komik rakamlara köle yapılmak isteniyor. onca yılın karşılığında azıcık aşım kaygısız başım demedi diye insanları suçlayamazsınız.
üstelik baba parası olan canı öyle istiyorsa iş aramasın, senden ekmek parası mı istedi?
3 kişiyle konuşup genelleme yapan primatlar görüş bildirmesin.
en saygın bölümleri bitiren insanlar dahi işsiz ya da komik rakamlara köle yapılmak isteniyor. onca yılın karşılığında azıcık aşım kaygısız başım demedi diye insanları suçlayamazsınız.
üstelik baba parası olan canı öyle istiyorsa iş aramasın, senden ekmek parası mı istedi?
3 kişiyle konuşup genelleme yapan primatlar görüş bildirmesin.
devamını gör...
kedi göbeği
mıncık mıncık sevilesi, iç çekerek bakılası, bir o kadar öpülesi ,nasıl yani dedirten dünyanin en güzel manzarası...
devamını gör...
hobaaa3434
#730503 daha da bir şey demiyorum.
devamını gör...
normal sözlük haber paylaşım rezaleti
bazı insanlar haberleri ayrı ayrı aratmaktansa sözlüğü tercih etmektedir. sadece objektif olarak değil aynı zamanda yazarların yorumlarının da olması ve gündemi takip etme açısından olması gerekendir.
devamını gör...
kushimoto
japonya'nın güneyinde bir bölgedir. türk-japon dostluğunun en üst seviyede olduğu yerdir ayrıca. buraya gittiğinizde ve türk olduğunuzu söylediğinizde size karşı özel bir ilgi olacaktır. tabii ki bir hikayesi var. ilginizi çekeceğini düşündüğüm bu hikayeyi kısaca özetlemeye çalıştım, umarım beğenirsiniz.
hikaye 1890 yılında geçiyor. japon imparatoru meiji'nin, 2. abdülhamit'e hediyeler göndermesi üzerine osmanlı gelen hediye karşılıksız bırakılmaz anlayışı ile hediye göndermek isterler. bunun üzerine dönemin sahip oldukları en ihtişamlı ama bir okadar da yıpranmış ve eski bir gemi olan ertuğrul fırkateyni 655 mürettebat ile pruvasını japonya'ya çevirir ve yola koyulur. gemi birkaç kez yolda kalıp bakım görse bile en sonunda hedefe varmış ve hediye gönderilmiştir. 3 ay boyunca tokyo'da bekleyen mürettebat tam da japonya için tayfun ayları sayılan eylül, ekim aylarında bir geri gitme kararı alır. japonlar her ne kadar gitmemelerini, denizin bu aylarda tehlikeli olduğunu ısrarla söylemelerine rağmen tahmin edeceğiniz gibi kendi bildiğine yola koyulmuş gemi. aslında dönmekte bu kadar ısrarcı olma nedenleri ise tayfun döneminin bitmesini beklerlerse paralarının bitmesi, mürettebata yemek veremeyecek olmaları ve osmanlı'nın o dönemdeki zayıf parasal kaynaklarıydı. şimdi diyeceksiniz neden bize o kadar hediye gönderen japonya neden mürettebatın ihtiyaçlarını karşılamasın. sebebi bizimkilerin o kadar yol boyu hediye getirip yardım istemenin türk gururuna yakışmayacağını düşünmelerindendi. sonra gemi tokyo limanından ayrıldıktan 4 gün sonra kushimoto açıklarında tayfuna yakalanmış. bunun sonucu gemi pek fazla dayanamaz. gemi su almaya başlar. son anda bir deniz feneri görürler ve tam sürat ulaşıp kurtulmayı hedeflerlerken gemi o an görünmeyen kayalıklara oturur. kushimoto köyündekiler bu durumu görür ve canları pahasına denize atlar ve askerleri kurtarmak için yardım eder. son durumda 69 mürettebat kurtulabilmiş bunun yanında yardıma gelen bazı köylüler ve geri kalan mürettebat maalesef vefat etmişlerdir. bu olay üzerine kushimoto köyüne vefat eden askerler anısına anıt yapılmış ve bir türk müzesi kurulmuştur. ayrıca bu dostluğun bir göstergesi olarak mersin'de bir sokağa kushimoto sokağı adı verilmiş. dostluğun anısına bir başka somut örnek olarak türk hava yolları bir uçağına nostalji boyama yaparak adını kushimoto koymuştur. türk-japon dostluğunun en önemli hikayesidir kushimoto.
hikaye 1890 yılında geçiyor. japon imparatoru meiji'nin, 2. abdülhamit'e hediyeler göndermesi üzerine osmanlı gelen hediye karşılıksız bırakılmaz anlayışı ile hediye göndermek isterler. bunun üzerine dönemin sahip oldukları en ihtişamlı ama bir okadar da yıpranmış ve eski bir gemi olan ertuğrul fırkateyni 655 mürettebat ile pruvasını japonya'ya çevirir ve yola koyulur. gemi birkaç kez yolda kalıp bakım görse bile en sonunda hedefe varmış ve hediye gönderilmiştir. 3 ay boyunca tokyo'da bekleyen mürettebat tam da japonya için tayfun ayları sayılan eylül, ekim aylarında bir geri gitme kararı alır. japonlar her ne kadar gitmemelerini, denizin bu aylarda tehlikeli olduğunu ısrarla söylemelerine rağmen tahmin edeceğiniz gibi kendi bildiğine yola koyulmuş gemi. aslında dönmekte bu kadar ısrarcı olma nedenleri ise tayfun döneminin bitmesini beklerlerse paralarının bitmesi, mürettebata yemek veremeyecek olmaları ve osmanlı'nın o dönemdeki zayıf parasal kaynaklarıydı. şimdi diyeceksiniz neden bize o kadar hediye gönderen japonya neden mürettebatın ihtiyaçlarını karşılamasın. sebebi bizimkilerin o kadar yol boyu hediye getirip yardım istemenin türk gururuna yakışmayacağını düşünmelerindendi. sonra gemi tokyo limanından ayrıldıktan 4 gün sonra kushimoto açıklarında tayfuna yakalanmış. bunun sonucu gemi pek fazla dayanamaz. gemi su almaya başlar. son anda bir deniz feneri görürler ve tam sürat ulaşıp kurtulmayı hedeflerlerken gemi o an görünmeyen kayalıklara oturur. kushimoto köyündekiler bu durumu görür ve canları pahasına denize atlar ve askerleri kurtarmak için yardım eder. son durumda 69 mürettebat kurtulabilmiş bunun yanında yardıma gelen bazı köylüler ve geri kalan mürettebat maalesef vefat etmişlerdir. bu olay üzerine kushimoto köyüne vefat eden askerler anısına anıt yapılmış ve bir türk müzesi kurulmuştur. ayrıca bu dostluğun bir göstergesi olarak mersin'de bir sokağa kushimoto sokağı adı verilmiş. dostluğun anısına bir başka somut örnek olarak türk hava yolları bir uçağına nostalji boyama yaparak adını kushimoto koymuştur. türk-japon dostluğunun en önemli hikayesidir kushimoto.
devamını gör...
tek başına lastikli çarşaf değiştirmek
köşe kapmaca
devamını gör...
izmir denince akla gelenler
ege üniversitesi, kordon boyu, kemeraltı, çeşme, urla, bostanlı, fuar, küçükpark, gevrek, çiğdem...
eğer kendimi tutmazsam her şeyi yazabilirim. diğer yazarlara yazacak şeyler kalması için durmak zorundayım. gideyim ben bangoda kahvem var.
eğer kendimi tutmazsam her şeyi yazabilirim. diğer yazarlara yazacak şeyler kalması için durmak zorundayım. gideyim ben bangoda kahvem var.
devamını gör...
gençlerdeki işsizlik oranının artması
gençler ülkenin geleceği diye övünüyoruz ama gençler işsiz, gençler okullarda sorun yaşıyor. gençlik başlamadan yok oluyor git gide.
türkiye istatistik kurumu’nun (tüik) “işgücü istatistikleri, kasım 2020” raporu, türkiye genelinde işsizlik ve istihdam sorununun artarak devam ettiğini gösterirken bu durum gençlerde daha yakıcı hale geldi.
buradan
türkiye istatistik kurumu’nun (tüik) “işgücü istatistikleri, kasım 2020” raporu, türkiye genelinde işsizlik ve istihdam sorununun artarak devam ettiğini gösterirken bu durum gençlerde daha yakıcı hale geldi.
buradan
devamını gör...
nasyonal sosyalizm
12 yıl iktidarda kalarak, almanya ve avrupa tarihinde sosyal ve kültürel yaraların açılmasına sebep olmuş nazi yönetimidir.
devamını gör...