nadejde
aslı: nădejde.
hayatımızda olan birine hiç şüphe etmeden güven duyup inanmak, varlığından güç almak anlamına gelen rumence sözcük.
hayatımızda olan birine hiç şüphe etmeden güven duyup inanmak, varlığından güç almak anlamına gelen rumence sözcük.
devamını gör...
ucemak
çok mu çok tatlı,oylarını eksik etmeyen,tanımlarını takip ettiğim ve severek okuduğum birisi.
devamını gör...
20 kağıt ateşle işlemini yapayım diyen moderatör
ucuz çalışan moderatördür. haberi var artık ucuz çalışmaya son.
devamını gör...
tommiks
giovanni sinchetto, dario guzzon ve pietro sartoris tarafından çizilen asıl adı capitan miki olan ama türkiye’de miki adıyla hoş karşılanmayacağı için tommiks’e çevrilen harikadan da harika çizgi romandır.

hiç yanından ayrılmayan ve her macerada ona yardımcı olan konyakçı ve doktor ile yapmadığı kahramanlık, kazanmadığı dövüş kalmaz. onbeş yaşında olmasına rağmen cesur ve adil aynı zamanda da çok iyi bir askerdir ve bu yaşına rağmen yüzbaşı rütbesini kazanmıştır.
çocukluğumda bir hastalık yüzünden üç ay kadar yürüyememiştim. bu koskoca bir yaz tatiline denk geldi ve ben bu zaman boyunca geç bolca kitap okudum hem de ne kadar tommiks çizgi romanı varsa bitirdim. tommiks benim çok yakın bir arkadaşımdır o yüzden.
yakışıklı bir genç olan tommiks’in saç stili ise benim için tuhaf anlara neden olmuştur. askerliğimi asteğmen olarak yaptığım dönemde saç stilimiz biraz benziyor diye ve ben de tommiks kadar yakışıklı olduğum için durmadan komutanlar tarafından tommiks diye çağırıldım.
ama asıl tuhaf olay sivil hayatta başıma geldi. bir gün yaşadığım ile komşu bir ile toplantıya gittim. toplantıya ara verdiğimiz bir anda tanımadığım bir adam yanıma geldi ve güngör hocanın benimle görüşmek istediğini söyleyip telefonu uzattı. ben önce çok doğal karşıladım bu durumu ama sonra durumun tuhaflığını anladım. ne adam beni tanıyordu ne de ben adamı tanıyordum.
güngör abiye sordum adama beni nasıl tarif ettiğini. o da şöyle bir yanıt verdi:
- telefonu yüzbaşı tommiks’e ver!
hay bin kunduz!

hiç yanından ayrılmayan ve her macerada ona yardımcı olan konyakçı ve doktor ile yapmadığı kahramanlık, kazanmadığı dövüş kalmaz. onbeş yaşında olmasına rağmen cesur ve adil aynı zamanda da çok iyi bir askerdir ve bu yaşına rağmen yüzbaşı rütbesini kazanmıştır.
çocukluğumda bir hastalık yüzünden üç ay kadar yürüyememiştim. bu koskoca bir yaz tatiline denk geldi ve ben bu zaman boyunca geç bolca kitap okudum hem de ne kadar tommiks çizgi romanı varsa bitirdim. tommiks benim çok yakın bir arkadaşımdır o yüzden.
yakışıklı bir genç olan tommiks’in saç stili ise benim için tuhaf anlara neden olmuştur. askerliğimi asteğmen olarak yaptığım dönemde saç stilimiz biraz benziyor diye ve ben de tommiks kadar yakışıklı olduğum için durmadan komutanlar tarafından tommiks diye çağırıldım.
ama asıl tuhaf olay sivil hayatta başıma geldi. bir gün yaşadığım ile komşu bir ile toplantıya gittim. toplantıya ara verdiğimiz bir anda tanımadığım bir adam yanıma geldi ve güngör hocanın benimle görüşmek istediğini söyleyip telefonu uzattı. ben önce çok doğal karşıladım bu durumu ama sonra durumun tuhaflığını anladım. ne adam beni tanıyordu ne de ben adamı tanıyordum.
güngör abiye sordum adama beni nasıl tarif ettiğini. o da şöyle bir yanıt verdi:
- telefonu yüzbaşı tommiks’e ver!
hay bin kunduz!
devamını gör...
geceye bir suç aleti bırak
kitap.
istisnasız bütün devrimlerin temelinde yatan, onlara yol gösteren şeydir kitap.
ve her devrim girişimi, muktedir gücün nezdinde suçtur. ve her devrimin temelinde kütüphaneler vardır.
birçok savaşın sonunda; savaşı kazanan tarafın, ele geçirdiği topraklarda kütüphaneleri yok etmesi, muktedir güç açısından, kitapların ne denli tehlikeli olduğunun kanıtı değil midir?
kitaplar; bazen ruhu öldürür, bazen de diriltir. sizi öldürebilen ve diriltebilen şey, güçlü bir silahtır.
alttaki tanım editi: arkadaşımız farklı bir kullanım metodu paylaşmış. böyle bir yaklaşım da söz konusu. ancak biz john wick değiliz.
istisnasız bütün devrimlerin temelinde yatan, onlara yol gösteren şeydir kitap.
ve her devrim girişimi, muktedir gücün nezdinde suçtur. ve her devrimin temelinde kütüphaneler vardır.
birçok savaşın sonunda; savaşı kazanan tarafın, ele geçirdiği topraklarda kütüphaneleri yok etmesi, muktedir güç açısından, kitapların ne denli tehlikeli olduğunun kanıtı değil midir?
kitaplar; bazen ruhu öldürür, bazen de diriltir. sizi öldürebilen ve diriltebilen şey, güçlü bir silahtır.
alttaki tanım editi: arkadaşımız farklı bir kullanım metodu paylaşmış. böyle bir yaklaşım da söz konusu. ancak biz john wick değiliz.
devamını gör...
das kapital
kitap ile değer verdiğim bir hocamın tavsiyesi ile karşılaşmıştım. eser tam iki yıl peşimde dolaştı. o zamanlar peşimi şimdi de hayatımı bırakmayan karl marx' sa selam olsun. okuduğum yayını tavsiye etmediğim için fotoğrafını eklemiyorum. hatalı ve eksik bir tercümesi olduğunu düşünüyorum. ancak arkadaş çevremden öğrendiğim kadarı ile diğer yayınevlerinde de aynı sıkıntı mevcutmuş çünkü eser türkçeye eksik çevrilmiş.
das kapital okumak için yapılması gereken ilk şey kitabı gözünüzde büyütmemek (korkmamak) ikincisi ise das kapitaldan önce nikitin- ekonomik politik, politzer- alman ideolojisini kesinlikle okumak. kitaptan verim almanız açısından bu iki eserin referanslığını önemli görüyorum.
das kapital sadece bir iktisat kitabı değil. eserde ıktisadi bilimler sosyoloji ve felsefe ile temellendirilmiş. karl marx tiranlar ve özgürlük güçlerini adeta hikayeleştirerek kitaba yedirmiş.
marx kitabına önce " meta" çözümlemesi ile başlar. sınıf çatışmalarını analiz ile devam eder. bazı okuyucular eserin felsefeden uzak bilimsel bir teori ortaya koyduğu hususunda diretselerde uzamsal göstergeleri felsefi temelimin günümüz için bile göz önünde bulundurulması gereken bir fikir olduğunu kanıtlamıştır.
kitaptan günümüz için düşündüren bir alıntı yapmak isterim.
''...ve devlet borçlanmasının doğuşu ile birlikte devlet borçlarına olan vefasızlık kutsal ruha karşı işlenen bağışlanmaz günahın yerine geçer."
akademik bir kaç bilgiyi bir kenara bırakacak olursak kafa yakan, teori ve iddea temelli öngörülemez bir kitap. anlamadığım bölümleri olmadı değil ancak ritmik ve zihin zorlayıcı tarafı ile eser kendine bağlıyor.
das kapital ile hiç bir alakası olmadığı halde eseri okurken kendimce bağdaştırdığım ve dikkatsizliğim sonucu bininci dinleyişimde parçanın içinde "das kapital" kelimesinin geçtiğini fark ettiğim bir şarkı ile sözlerimi tamamlıyorum. ritim açısından eminim kulaklarınıza hitap edecektir.
das kapital okumak için yapılması gereken ilk şey kitabı gözünüzde büyütmemek (korkmamak) ikincisi ise das kapitaldan önce nikitin- ekonomik politik, politzer- alman ideolojisini kesinlikle okumak. kitaptan verim almanız açısından bu iki eserin referanslığını önemli görüyorum.
das kapital sadece bir iktisat kitabı değil. eserde ıktisadi bilimler sosyoloji ve felsefe ile temellendirilmiş. karl marx tiranlar ve özgürlük güçlerini adeta hikayeleştirerek kitaba yedirmiş.
marx kitabına önce " meta" çözümlemesi ile başlar. sınıf çatışmalarını analiz ile devam eder. bazı okuyucular eserin felsefeden uzak bilimsel bir teori ortaya koyduğu hususunda diretselerde uzamsal göstergeleri felsefi temelimin günümüz için bile göz önünde bulundurulması gereken bir fikir olduğunu kanıtlamıştır.
kitaptan günümüz için düşündüren bir alıntı yapmak isterim.
''...ve devlet borçlanmasının doğuşu ile birlikte devlet borçlarına olan vefasızlık kutsal ruha karşı işlenen bağışlanmaz günahın yerine geçer."
akademik bir kaç bilgiyi bir kenara bırakacak olursak kafa yakan, teori ve iddea temelli öngörülemez bir kitap. anlamadığım bölümleri olmadı değil ancak ritmik ve zihin zorlayıcı tarafı ile eser kendine bağlıyor.
das kapital ile hiç bir alakası olmadığı halde eseri okurken kendimce bağdaştırdığım ve dikkatsizliğim sonucu bininci dinleyişimde parçanın içinde "das kapital" kelimesinin geçtiğini fark ettiğim bir şarkı ile sözlerimi tamamlıyorum. ritim açısından eminim kulaklarınıza hitap edecektir.
devamını gör...
en kötü sonuç bile belirsizlikten iyidir
belirsizlik, insanın ömrünü kısaltan, hayat kalitesini düşüren ve erken yaşlanmasına neden olan bir lanettir.
sürekli ne olacağını düşünmek, ne zaman sonuçlanacağını bilememek, önünü görememek insanın enerjisini düşürür anda yaşamayı zorlaştırır. o yüzden her zaman demişimdir en kötü sonuç bile belirsizlikten iyidir diye.
kötü olsun sonucuna katlanayım ama beni daha fazla düşündürmesin, yormasın isterim. zaten hayat yeterince yoruyor bir de belirsizliklere gelemez oldum.
sürekli ne olacağını düşünmek, ne zaman sonuçlanacağını bilememek, önünü görememek insanın enerjisini düşürür anda yaşamayı zorlaştırır. o yüzden her zaman demişimdir en kötü sonuç bile belirsizlikten iyidir diye.
kötü olsun sonucuna katlanayım ama beni daha fazla düşündürmesin, yormasın isterim. zaten hayat yeterince yoruyor bir de belirsizliklere gelemez oldum.
devamını gör...
normal sözlük kezbanları
dedi sığır.
devamını gör...
kapalı değil tesettürlü
kendimi yıllardır başı örtülüyüm diye tanıttığim için ikisi de bana göre olmayan seçenekler.
ben başımı örttüğümde tesettür firmaları yoktu. tesettür kelimesinin esamesi bile okunmuyordu.
sene bilmem kaç.
o zaman ya büyük beden kıyafet alırdık, ya erkek gömleğinden kazağından uyarlardık ya da dikerdik.
her birimiz kendimizin modacısıydık.
kız meslek liseli olanın elinden gelebilecek durum.
her birimiz tarzdık.
ben başımı örttüğümde tesettür firmaları yoktu. tesettür kelimesinin esamesi bile okunmuyordu.
sene bilmem kaç.
o zaman ya büyük beden kıyafet alırdık, ya erkek gömleğinden kazağından uyarlardık ya da dikerdik.
her birimiz kendimizin modacısıydık.
kız meslek liseli olanın elinden gelebilecek durum.
her birimiz tarzdık.
devamını gör...
bazı yazarların tanıma değil yazara göre beğenide bulunması
nickini ilk kez gördüğüm yazarın tanımı da olsa defalarca tanımını beğendiğim faakt benim tanimlarimi oylamayan yazar da olsa tanımını beğendiysem artı oy veririm hiç de gocunmam bundan.
sevdiğim yazarlara gelince onların da tanımını oylarken durum aynıdır her yazdıklarını değil her hoşuma giden tanımını begenirim.
mesela (bkz: hristiyanismail) yukarıda mizmizlanmis beğeni attım mi yooooo *
sevdiğim yazarlara gelince onların da tanımını oylarken durum aynıdır her yazdıklarını değil her hoşuma giden tanımını begenirim.
mesela (bkz: hristiyanismail) yukarıda mizmizlanmis beğeni attım mi yooooo *
devamını gör...
normal sözlük’e girince bildirim görmek
beni mutlu eden şeydir.
devamını gör...
meja (yazar)
belirli bir profil çizmeyen*, çok yönlü yazarlardan. kimsenin ciddiye almadığı, iki kelimeden uzun tanım yazmadığı başlıkları detaylandırması ve açıklaması hoşuma gidiyor. bilimsel başlıklarını da anlayabildiğim kadarıyla okuyorum ama keşke eğitim hayatımda en zorlandığım alan fizik olmasaydı.
devamını gör...
araplara çöl faresi demek
doğru bulmadığım bir saldırganlık. ben çoğunluğun arap vatandaşlardan oluştuğu illerde yaşadım. asırlardır şehirlerde yaşamış aileler tanıdım. dar bir örneklemde gözlemlediğim şey şudur: huzurlu yerlerdi. alışveriş yaptığımda kafamda soru işareti oluşmazdı. şehir kültürüne uyumlu insanlardı çoğunluğu. binadaki komşularımın çoğu arap idi ama bir kere olsun saygısız, ölçüsüz bir halini görmedim o insanların. çocukları asla ama asla evlerin dibinde bağrışmaz mutlaka bir sokak ötedeki parka giderdi oyun oynamak için.
çok ilginçtir ki medeni kabul edilen batı'daki bir ilimizde tam tersine hayatı zehir eden insanlar gördüm. turizm şehirlerinde bir su alırken bile şişenin kapağını elli kez kontrol ettiğimi bilirim. kapanma döneminde gece yarılarına kadar sokakta tepinen çocuklar yüzünden pencereleri kapattığımı bilirim sıcak havada. çünkü daha dün gelmişlerdi şehre. nereden geldiğinin bir önemi yok; henüz bir nesil olmuş geleli.
mesele etnik kökenden ziyade kentli olması; yerleşik olması insanın. hiçbir topluluğun göçebesi o topluluğu temsil etmez. coğrafya değişirse insan da değişir. bana bakarak oğuzlar hakkında ahkam kesemezsin çünkü göç etmişim göç! aynı etnisite şöyle dursun aynı köyden olmamıza rağmen almanya'daki gurbetçi de beni temsil etmez.
çok ilginçtir ki medeni kabul edilen batı'daki bir ilimizde tam tersine hayatı zehir eden insanlar gördüm. turizm şehirlerinde bir su alırken bile şişenin kapağını elli kez kontrol ettiğimi bilirim. kapanma döneminde gece yarılarına kadar sokakta tepinen çocuklar yüzünden pencereleri kapattığımı bilirim sıcak havada. çünkü daha dün gelmişlerdi şehre. nereden geldiğinin bir önemi yok; henüz bir nesil olmuş geleli.
mesele etnik kökenden ziyade kentli olması; yerleşik olması insanın. hiçbir topluluğun göçebesi o topluluğu temsil etmez. coğrafya değişirse insan da değişir. bana bakarak oğuzlar hakkında ahkam kesemezsin çünkü göç etmişim göç! aynı etnisite şöyle dursun aynı köyden olmamıza rağmen almanya'daki gurbetçi de beni temsil etmez.
devamını gör...
gazi mahmut yaşargil
dünya tarihinde ilk (bkz: beyin bypass ameliyatı)nı yapan çok değerli bilim insanı. ayrıca şair (bkz: can yücel)in çocukluk arkadaşıdır.
devamını gör...
teknoloji ve tasarım dersi
genellikle uyuz hocalar tarafından verilen derstir. en azından benim gördüğüm kadarıyla.
ama eğer değer verilirse oldukça yararlı olabilecek bir derstir. belki de geleceğin tasarımcıları bu dersin dikkate alınmaması ve hocaların uyuz olması sebebiyle boşlukta kayboluyor.
ama eğer değer verilirse oldukça yararlı olabilecek bir derstir. belki de geleceğin tasarımcıları bu dersin dikkate alınmaması ve hocaların uyuz olması sebebiyle boşlukta kayboluyor.
devamını gör...
aşil sendromu
kendini başarısız hisseden insanların duyduğu hastalıktır.
mesela çevre tarafından çok başarılı olarak adlandırılırlar ama kendilerini yetersiz görürler.
kendilerine güven duymazlar kendilerini hep başarısız zannederler.
ismi bir hikayeden geliyor.
--- alıntı ---
efsaneye göre, ‘akhilleus-aşil’ adıyla bilinen yarı tanrı, küçüklüğünde annesi tanrıça thetist arafından koruma içgüdüsü ile ayağından tutularak ölüler ülkesinin ırmağı styx’e batırıldı. tam bu sırada zeus’un gelmesiyle topuğu dışarıda kalan aşil’in sadece topuğundan vurularak öldürülebileceği söylendi.
--- alıntı ---
her insanın kusurlu bir tarafı vardır kimse mükemmel değildir demek bir nevi.
ülkemizde genelde çocuk büyüten insanlar sen mükemmelsin harikasın müthişsin diyerek çocuklarını yetiştirdiği için sık görülen bir sendromdur.
mesela çevre tarafından çok başarılı olarak adlandırılırlar ama kendilerini yetersiz görürler.
kendilerine güven duymazlar kendilerini hep başarısız zannederler.
ismi bir hikayeden geliyor.
--- alıntı ---
efsaneye göre, ‘akhilleus-aşil’ adıyla bilinen yarı tanrı, küçüklüğünde annesi tanrıça thetist arafından koruma içgüdüsü ile ayağından tutularak ölüler ülkesinin ırmağı styx’e batırıldı. tam bu sırada zeus’un gelmesiyle topuğu dışarıda kalan aşil’in sadece topuğundan vurularak öldürülebileceği söylendi.
--- alıntı ---
her insanın kusurlu bir tarafı vardır kimse mükemmel değildir demek bir nevi.
ülkemizde genelde çocuk büyüten insanlar sen mükemmelsin harikasın müthişsin diyerek çocuklarını yetiştirdiği için sık görülen bir sendromdur.
devamını gör...
konu neydi radyo yayını
spor salonlarının balonunu söndüren program. kapitalizmin bize dayattığı bir saçmalık daha açıklığa kavuştu. teşekkürler!
devamını gör...
i dare do all that may become a man
tiyatro tanrısı olarak kabul edilen, ingiliz diline onlarca yeni sözcük kazandırmış olan william shakespeare’in macbeth oyununda geçen bir cümledir. macbeth bu sözü lady macbeth’e söyler: insan olmak adına yapıyorum.
shakespeare kahramanının bu sözü neden söylediği üzerinde fazla durmayacağım, sadece şunu söyleyebilirim ki karakter insan olmak adına arzularına, isteklerine gem vuracağını ve bunun sonucunda da işlemeyi planladığı cinayeti işlemeyeceğini anlatmak için kurar bu cümleyi
yıllar önce insanolunbiraz mahlasını kullanmaya başladığımda aklımda bu cümle vardı ve insanolunbiraz kendini shakespeare’in bu oyununa ve bu oyuna aynı cümle ile gönderme yapan v for vendetta filmine borçludur.
bir hamakta kuzenlere filmleri hikaye gibi anlatarak başlayan yolculuk çeşitli yazarlık serüvenleri sonucunda buraya geldi ve içim çok rahat bir şekilde söyleyebilirim ki yaptığım her şeyi, yazdığım her şeyi insan olmak adına yapıyor, insan olmak adına yazıyorum.
gezi direnişi esnasında bir duvara insan olun biraz yazıldığını gördüğümde sanki bir şeyler başarmış gibi hissettim kendimi. yazılarım okununca, yazdığım bir yazıdan sonra insanlardan iletiler gelince bir kibirle değil insan olmaya yaklaştığımı hissetmenin huzuruyla mutlu oluyorum.
mesleğim gereği anlatmaya mahkumum. ve bu dünyanın en özgür mahkumiyeti. geniş zamanın s takılı labirentlerinde dolaşmakla yetinmiyorum. her gün sınıfıma günün kitabı ve günün filmini de öneriyorum. hepimiz insan olmak için çabalıyoruz. çok eski bir mottodur bu benim yazdığım: insanoğlunun kurtuluşu sinema ve edebiyattadır. sanattadır.
iyi insan olmak zor değil, zorlaştırılmış bir eylemdir. aslında çok kolay başarabileceğimiz bir eylemi, içinden çıkılmaz bir hale sokuyoruz. yapmayalım desem ne çıkar! insan olmayı beceremedik. yapacağız bu işkenceyi kendimize.
insana olan mesafem de bu yüzden aslında. hayır, sayın okur bir çelişki yok bu tanımda. biz insan olmayı beceremeyen insanlarız. fiziksel olarak insan tanımını karışlasak da zihinsel ve ruhsal olarak insan olmaya çok uzağız. sudan korkan balık gibi düşünün insanı, yükseklik korkusu olan kartal gibi, vejeteryan bir akbaba gibi ya da aseksüel bir tavşan gibi.
doğamızın bize emrettiği şeyleri yanlış yorumlamaktan vaz geçmemiz gerek. yoksa yolumuz çok uzun. ben bazı şeyleri unutmadım. siz de unutmayın. zarfsız kuşlar bekleyen uğur kaymaz’ı, çaresizliği tatmamış insanlara sessizce feryat eden dilek özçelik’i, cebinde çok az parası olduğu ve alacak başka bir şey bulamadığı için luppo alan ve alay konusu olan kardeşimi, kimsemin artık hatırlamadığı güldünya tören’i.
hafızam lanetimse razıyım lanetlenmeye. unutmadımaklımda. unutmayacağım. ben aklımda tuttuğum her şeyle merhametimi sivriltiyorum. insan olmak adına yapıyorum ve dahasını da yapabilirim.
shakespeare kahramanının bu sözü neden söylediği üzerinde fazla durmayacağım, sadece şunu söyleyebilirim ki karakter insan olmak adına arzularına, isteklerine gem vuracağını ve bunun sonucunda da işlemeyi planladığı cinayeti işlemeyeceğini anlatmak için kurar bu cümleyi
yıllar önce insanolunbiraz mahlasını kullanmaya başladığımda aklımda bu cümle vardı ve insanolunbiraz kendini shakespeare’in bu oyununa ve bu oyuna aynı cümle ile gönderme yapan v for vendetta filmine borçludur.
bir hamakta kuzenlere filmleri hikaye gibi anlatarak başlayan yolculuk çeşitli yazarlık serüvenleri sonucunda buraya geldi ve içim çok rahat bir şekilde söyleyebilirim ki yaptığım her şeyi, yazdığım her şeyi insan olmak adına yapıyor, insan olmak adına yazıyorum.
gezi direnişi esnasında bir duvara insan olun biraz yazıldığını gördüğümde sanki bir şeyler başarmış gibi hissettim kendimi. yazılarım okununca, yazdığım bir yazıdan sonra insanlardan iletiler gelince bir kibirle değil insan olmaya yaklaştığımı hissetmenin huzuruyla mutlu oluyorum.
mesleğim gereği anlatmaya mahkumum. ve bu dünyanın en özgür mahkumiyeti. geniş zamanın s takılı labirentlerinde dolaşmakla yetinmiyorum. her gün sınıfıma günün kitabı ve günün filmini de öneriyorum. hepimiz insan olmak için çabalıyoruz. çok eski bir mottodur bu benim yazdığım: insanoğlunun kurtuluşu sinema ve edebiyattadır. sanattadır.
iyi insan olmak zor değil, zorlaştırılmış bir eylemdir. aslında çok kolay başarabileceğimiz bir eylemi, içinden çıkılmaz bir hale sokuyoruz. yapmayalım desem ne çıkar! insan olmayı beceremedik. yapacağız bu işkenceyi kendimize.
insana olan mesafem de bu yüzden aslında. hayır, sayın okur bir çelişki yok bu tanımda. biz insan olmayı beceremeyen insanlarız. fiziksel olarak insan tanımını karışlasak da zihinsel ve ruhsal olarak insan olmaya çok uzağız. sudan korkan balık gibi düşünün insanı, yükseklik korkusu olan kartal gibi, vejeteryan bir akbaba gibi ya da aseksüel bir tavşan gibi.
doğamızın bize emrettiği şeyleri yanlış yorumlamaktan vaz geçmemiz gerek. yoksa yolumuz çok uzun. ben bazı şeyleri unutmadım. siz de unutmayın. zarfsız kuşlar bekleyen uğur kaymaz’ı, çaresizliği tatmamış insanlara sessizce feryat eden dilek özçelik’i, cebinde çok az parası olduğu ve alacak başka bir şey bulamadığı için luppo alan ve alay konusu olan kardeşimi, kimsemin artık hatırlamadığı güldünya tören’i.
hafızam lanetimse razıyım lanetlenmeye. unutmadımaklımda. unutmayacağım. ben aklımda tuttuğum her şeyle merhametimi sivriltiyorum. insan olmak adına yapıyorum ve dahasını da yapabilirim.
devamını gör...
osmanlı'da halkın yüzde 90'ı cahildi
mirası aynen devralmışız ve sürdürüyoruz belli ki
devamını gör...