microsoft word
hala şirkette 2003 versiyonunu kullanıp dosta düşmana korku salıyoruz. neyyy patron mu cimri, yok canııım biraz tutumlu sadece. (bkz: lol)
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
yayın nasıl güzel ama... *
devamını gör...
banka personelinin sohbet açma uğraşı
ömrümde duyup görmediğim olay, cebinden borç veriyorlar havası takınmalarından başka muamele görmedim ben bugüne kadar. zengin olduğunu belli eden yazar tanımı.
devamını gör...
tanrıdan cevap bekleyen şarkılar
"gülmeyecek bu yüzü
neden verdin bana yâ râb?"
edit: ufak bir elektrik çarpması hissettim. yoksa???
günlük isyan dozumuzu da aldık bu başlık sayesinde...
neden verdin bana yâ râb?"
edit: ufak bir elektrik çarpması hissettim. yoksa???
günlük isyan dozumuzu da aldık bu başlık sayesinde...
devamını gör...
yazarların yaşlandıklarını hissettiği ilk an
yıllar önce makyaj yaparken aynada saçlarımın iki tutam beyazladığını farkettiğim andır.
"ulan noluyoruz"? deyip iyice saçlarımın arasını kontrol etmiştim. "harbi harbi beyazların çıkmış whis" demiştim.
aynayla göz göze geldik. derin bir iç çekip "yaşlandın be whis" dedim. yaşlandık. yaşlandırdılar. bir gece de mi oldu? ah saçlarımı oturduğu evden çıkan kiracının boya badana yapmasına çeviren dertlerim...
3 gün önce de saçlarımı toplarken farkettim beyazlarım birkaç tutam daha artmış. yüce honos'un kafasına dönmüş kafam.
"ırsi herhalde ya kendine gel 24 buçuk yaşındasın sen " diyerek kendimi teselli ettim.
şimdi bu tanimi yazarken bir tanesini koparttim. kopartınca da çoğalıyormuş galiba bu beyaz tutamlar. seviyor sevmiyor hesabı.
saldım çayıra mevlam kararta...
"ulan noluyoruz"? deyip iyice saçlarımın arasını kontrol etmiştim. "harbi harbi beyazların çıkmış whis" demiştim.
aynayla göz göze geldik. derin bir iç çekip "yaşlandın be whis" dedim. yaşlandık. yaşlandırdılar. bir gece de mi oldu? ah saçlarımı oturduğu evden çıkan kiracının boya badana yapmasına çeviren dertlerim...
3 gün önce de saçlarımı toplarken farkettim beyazlarım birkaç tutam daha artmış. yüce honos'un kafasına dönmüş kafam.
"ırsi herhalde ya kendine gel 24 buçuk yaşındasın sen " diyerek kendimi teselli ettim.
şimdi bu tanimi yazarken bir tanesini koparttim. kopartınca da çoğalıyormuş galiba bu beyaz tutamlar. seviyor sevmiyor hesabı.
saldım çayıra mevlam kararta...
devamını gör...
11 eylül 2021 önemli sözlük duyurusu
buradaydık, her zaman da buradayız.
devamını gör...
eski sevgiliyi özlemek
özlem gibi elinizde olmayan duyguları yönlendirebilecek kadar android değilseniz yapacak bir şey yoktur bir zaman sonra kabuk bağlıyor.
devamını gör...
ölü
ekmek teknesi isimli dizide, heredot cevdet meşhur hikayesini anlatırken bir anda aaaaalllllllllaaaaaaahhhh diye değişik bir moda girip alnından öpülünce rahatlayıp yine eski mduna geçen bir karakterin ismiydi ölü. hala arada izler izler gülerim. ne zaman ölü deseler aklıma gelir.
devamını gör...
yemek pişirmenin püf noktaları
göz kararım yok diyenler öncelikle ölçerek başlasın. pratik yapa yapa otomatikmen gelir o karar ayarlaması.
ne koyuyorsanız tencereye 5-10 dk sonra mutlaka altını kısın. makarna hariç. makarna paketlerinin üzerindeki süreç genelde tutmuyor. o noktada ya göz kararı ile ya da yiyerek piştiğini görürsünüz.
her yemeğe de her baharat girmez. evde ne bulursanız karıştırıp, hint yemeklerine çevirmeyiniz.
ne koyuyorsanız tencereye 5-10 dk sonra mutlaka altını kısın. makarna hariç. makarna paketlerinin üzerindeki süreç genelde tutmuyor. o noktada ya göz kararı ile ya da yiyerek piştiğini görürsünüz.
her yemeğe de her baharat girmez. evde ne bulursanız karıştırıp, hint yemeklerine çevirmeyiniz.
devamını gör...
nave nave moe
paul gauguin adlı ressamın 1894’te yaptığı nave nave moe adlı tablosu, tahitili iki genç kızın gün ortasındaki halini anlatır.

ermitaj müzesi'nde sergilenen resme dikkatlice bakıldığında iki genç kızın resim kompozisyonundan uzak durduğu fark edilir. ressam bunu bilinçli olarak diğer tablolarında da yapmıştır.
tablonun açıklamasına gelince;
nave nave moe tahiti dilinde tatlı rüyalar anlamına gelmektedir.
tahiti kızlar hayatın farklı aşamalarını simgeler.
sol tarafta başının üstünde hale olan ve uyuklayan genç kız masumiyetin vücut bulmuş halidir. dünyanın kötülüklerinden habersizdir.
sağ tarafta elinde meyve olan ikinci kızın yasak elmayı ısırıp sevgili edinmek istercesine bakışı vardır.
kızların arkasındaki iki kişi ise dans edenlere bakmaktadır.
resmin arka planında tahitili yerliler gizemli antik bir tanrı figürünün etrafında dans etmektedir.
ressam seçtiği renk tonları ve çizimi ile ruh halini de sanatına yansıtmıştır.
paul gauguin mali açıdan kötü durumda iken oldukça primitif bir tarzda resim yapmıştır.
tahiti’de geçirdiği günlerini, tahitililerin yaşam şekli ve inançlarını anlattığı noa noa: the tahiti journal of paul gauguin adlı kitabı nave nave moe tablosunu daha iyi anlamamızı sağlar...
"....sanatçının yararlı bir insan olduğunu ancak çocuklarla yerliler kabul edebilir!
burada, uygar kişiliğimden, çok ötelerde kalmış ilkel kişiliğime dönüyorum. özlediğim bir şeydi bu.
para kazanmak zorunluluğuna ilişkin en küçük bir üzüntüye katlanmaksızın, gerekli olan her şeyi kolayca elde ederek, büyük bir mutluluk içinde, rahat bir yaşam sürdürüyorum.
doğa, yemişlerini bu kadar eli açıklıkla sundukça, paranın yeri ve gereği kalmıyor.
para aracılığıyla hayatta ihtiyaç duyduğum her şeye erişebileceğimi sanıyordum. yanlış!
hayatta kalabilmek için bereketli ve cömert doğaya başvurmalı.
o, ağaçlar, dağlar ve denizdeki kaynaklarında sakladığı hazineleri ondan isteyen hiç kimseyi geri çevirmez.
fakat yüksek ağaçlara tırmanmayı, dağa çıkmayı ve ağır yüklerle dönmeyi, balık tutmayı, dalmayı, denizin derinliklerinde kayalara sağlamca tutunmuş deniz kabuklarını söküp almayı bilmek gerekir."
tablonun değeri ise yaklaşık 40 milyon amerikan dolarıdır. hastalanıp, ilaç alacak parası olmadığı için ölen ressamın başka bir tablosu ise 2015 yılında 300 milyon dolara satılmıştır.
kafa sözlük'teki ressam arkadaşlarımızın kıymetini bilelim. *

ermitaj müzesi'nde sergilenen resme dikkatlice bakıldığında iki genç kızın resim kompozisyonundan uzak durduğu fark edilir. ressam bunu bilinçli olarak diğer tablolarında da yapmıştır.
tablonun açıklamasına gelince;
nave nave moe tahiti dilinde tatlı rüyalar anlamına gelmektedir.
tahiti kızlar hayatın farklı aşamalarını simgeler.
sol tarafta başının üstünde hale olan ve uyuklayan genç kız masumiyetin vücut bulmuş halidir. dünyanın kötülüklerinden habersizdir.
sağ tarafta elinde meyve olan ikinci kızın yasak elmayı ısırıp sevgili edinmek istercesine bakışı vardır.
kızların arkasındaki iki kişi ise dans edenlere bakmaktadır.
resmin arka planında tahitili yerliler gizemli antik bir tanrı figürünün etrafında dans etmektedir.
ressam seçtiği renk tonları ve çizimi ile ruh halini de sanatına yansıtmıştır.
paul gauguin mali açıdan kötü durumda iken oldukça primitif bir tarzda resim yapmıştır.
tahiti’de geçirdiği günlerini, tahitililerin yaşam şekli ve inançlarını anlattığı noa noa: the tahiti journal of paul gauguin adlı kitabı nave nave moe tablosunu daha iyi anlamamızı sağlar...
"....sanatçının yararlı bir insan olduğunu ancak çocuklarla yerliler kabul edebilir!
burada, uygar kişiliğimden, çok ötelerde kalmış ilkel kişiliğime dönüyorum. özlediğim bir şeydi bu.
para kazanmak zorunluluğuna ilişkin en küçük bir üzüntüye katlanmaksızın, gerekli olan her şeyi kolayca elde ederek, büyük bir mutluluk içinde, rahat bir yaşam sürdürüyorum.
doğa, yemişlerini bu kadar eli açıklıkla sundukça, paranın yeri ve gereği kalmıyor.
para aracılığıyla hayatta ihtiyaç duyduğum her şeye erişebileceğimi sanıyordum. yanlış!
hayatta kalabilmek için bereketli ve cömert doğaya başvurmalı.
o, ağaçlar, dağlar ve denizdeki kaynaklarında sakladığı hazineleri ondan isteyen hiç kimseyi geri çevirmez.
fakat yüksek ağaçlara tırmanmayı, dağa çıkmayı ve ağır yüklerle dönmeyi, balık tutmayı, dalmayı, denizin derinliklerinde kayalara sağlamca tutunmuş deniz kabuklarını söküp almayı bilmek gerekir."
tablonun değeri ise yaklaşık 40 milyon amerikan dolarıdır. hastalanıp, ilaç alacak parası olmadığı için ölen ressamın başka bir tablosu ise 2015 yılında 300 milyon dolara satılmıştır.
kafa sözlük'teki ressam arkadaşlarımızın kıymetini bilelim. *
devamını gör...
sma hastalarına destek veriyoruz kampanyası
amacım hedef göstermek değil asla ama kampanyayı desteklemeyen yazar nasıl bir veri analizi yapmış, merak etmemek elde değil.
1 çocuğu kurtarmak yerine 100 çocuk nasıl, ne anlamda kurtarılabilir; bu kıyaslama neye göre yapılır? evladı için dünyayı yakabilecek bir ebeveyne bu karşılaştırma nasıl açıklanır? insan denilen varlık sadece bir sayıdan ibaret midir? ateş düştüğü yeri yakarken dışarıdan izleyerek yorum yapmak neden bu kadar kolay? son olarak, evladı olmayanlar böyle üstten üstten ahkâm kesmeseler mi acaba? varsa da söyleyecek sözüm yok artık.
1 çocuğu kurtarmak yerine 100 çocuk nasıl, ne anlamda kurtarılabilir; bu kıyaslama neye göre yapılır? evladı için dünyayı yakabilecek bir ebeveyne bu karşılaştırma nasıl açıklanır? insan denilen varlık sadece bir sayıdan ibaret midir? ateş düştüğü yeri yakarken dışarıdan izleyerek yorum yapmak neden bu kadar kolay? son olarak, evladı olmayanlar böyle üstten üstten ahkâm kesmeseler mi acaba? varsa da söyleyecek sözüm yok artık.
devamını gör...
yazarların yalan söyleme nedenleri
kendimi anlatamayacağıma ya da beni anlayamacaklarına inandığım da yalan söyledim ben hep. ya da doğruları söylemenin o can yakıcı bedelleri ile savaşacak gücüm olmadığında.
neden kötü olduğumu anlatacak gücüm yoksa iyiyim dedim. neden mutsuz olduğumu anlayamıyorlarsa mutluyum dedim. özgür olma isteğimi, kendimi bulma çabamı farkedemiyorlarsa onların istediği şekilde davranıyormuş gibi yaptım.
ne yalan söyleyeyim rahat ettim.
neden kötü olduğumu anlatacak gücüm yoksa iyiyim dedim. neden mutsuz olduğumu anlayamıyorlarsa mutluyum dedim. özgür olma isteğimi, kendimi bulma çabamı farkedemiyorlarsa onların istediği şekilde davranıyormuş gibi yaptım.
ne yalan söyleyeyim rahat ettim.
devamını gör...
esaretin bedeli
ımdb top 50 - ımdb top 100 - ımdb top 250 sıralamalarında, tüm zamanların en iyi filmi olmayı 9.3/10 puanla dibine kadar hak eden, frank darabont tarafından senaryosu yazılmış ve yönetilmiş, başrollerini tim robbins ve morgan freeman'ın paylaştığı, 1994 yapımı dram/polisiye/gizem tarzında efsane filmdir. türkiye'de film esaretin bedeli ismi ile yayınlanmıştır. filmin uyarlandığı eser ise stephen king'in rita hayworth ve shawshank'in kefareti kitabıdır. 1994'teki oscar ödülleri törenine 7 dalda aday gösterilen bu film, en iyi film ödülünü tom hanks'in oynadığı forrest gump'a kaptırmıştır.
film, tim robbins ve morgan freeman'ın üstün başarılı oyunculuklarının yanı sıra bir çok yardımcı karakterde de aynı üstün başarıyı göstermiş ve bir başyapıt olarak sanat dünyasında yerini en üste taşımıştır. filmin neredeyse tamamı pek iç açıcı olmayan bir hapishanede çekilmiş olsa da görüntü yönetmeni roger deakins'in ustalığı sayesinde her sahnesi ayrı bir hava ve güzellik içermektedir. baştan sona tüm sahneleriyle akıllara kazınsa da dikkatimi çeken bir nokta oldu. şöyle ki;
morgan freeman'ın canlandırdığı red karakterinin hapishaneden çıktığı sahnede kamera içeriden dışarıyı gösterirken, james whitmore'un canlandırdığı brooks'un çıktığı sahnede kamera dışarıdan içeriyi göstermektedir. hatta kapıdaki parmaklıkların gölgesinin brooks'un önüne düştüğünü görüyoruz. bu da brooks'un, red'in aksine hâlâ esaretten kurtulamadığını, kurtulamayacağını; dışarıdaki hayatının, hapishanenin ve esaretinin gölgesinde kalacağını temsil ediyor fikrimce. bu da brooks'un esaretinin bedelidir.
film, tim robbins ve morgan freeman'ın üstün başarılı oyunculuklarının yanı sıra bir çok yardımcı karakterde de aynı üstün başarıyı göstermiş ve bir başyapıt olarak sanat dünyasında yerini en üste taşımıştır. filmin neredeyse tamamı pek iç açıcı olmayan bir hapishanede çekilmiş olsa da görüntü yönetmeni roger deakins'in ustalığı sayesinde her sahnesi ayrı bir hava ve güzellik içermektedir. baştan sona tüm sahneleriyle akıllara kazınsa da dikkatimi çeken bir nokta oldu. şöyle ki;
morgan freeman'ın canlandırdığı red karakterinin hapishaneden çıktığı sahnede kamera içeriden dışarıyı gösterirken, james whitmore'un canlandırdığı brooks'un çıktığı sahnede kamera dışarıdan içeriyi göstermektedir. hatta kapıdaki parmaklıkların gölgesinin brooks'un önüne düştüğünü görüyoruz. bu da brooks'un, red'in aksine hâlâ esaretten kurtulamadığını, kurtulamayacağını; dışarıdaki hayatının, hapishanenin ve esaretinin gölgesinde kalacağını temsil ediyor fikrimce. bu da brooks'un esaretinin bedelidir.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
mantığım ve duygularımla savaş halindeyim.
devamını gör...
yazarların normal sözlük’te yazma nedenleri
rahatlamak,bilgilenmek.evet kısaca bunlar.dışarı çıktığınız zaman çevrenizde her konuda konuşabileceğiniz yada sizi dinleyecek insan bulmak çok zor.ama sözlük öyle mi? her konuda yazıyorsun,bilgilerini paylaşıyorsun,bildiğin konuda dahi farklı görüşleri okuyorsun.ince espri yapan yazar arkadaşlar var gülüyorsun falan.iyiki varsın kafa sözlük.
devamını gör...
profiline kendi fotoğrafını koyan sözlük yazarı
neden böyle bir şey yaptığına anlam veremediğim sözlük yazarıdır.
devamını gör...
hayatınızın mottosu olan sözler
sen nesin?
şüphesiz; sen, sen değilsin.
sen osun.
ama sen, sen olaraktan değil.
o, bir giriş şekli ile sana dahil değildir.
ama, bir çıkış şekli ile de senden hariç değildir.
keza; sen de onun haricinde değilsin.
bu anlattığım mana ile, senin mevcud olduğunu kastetmiyorum.
keza sıfatını da.
şunu anlatmak istiyorum:
sen hiç bir zaman var olmadın.
olman da mümkün değil.
her şeyi bir yana at.
hiç bir şeyle olma.
hatta sen, sen olma.
hele nefsinle hiç olma.
onunla, yani: hakla da olma.
hatta, onda da olma.
onunla birlikte de olma.
fakat, şunu da unutma ki,
sen, ne bir fanisin; ne de bir mevcud.
sen osun; o da sen. (muhyiddin ibn arabi)
şüphesiz; sen, sen değilsin.
sen osun.
ama sen, sen olaraktan değil.
o, bir giriş şekli ile sana dahil değildir.
ama, bir çıkış şekli ile de senden hariç değildir.
keza; sen de onun haricinde değilsin.
bu anlattığım mana ile, senin mevcud olduğunu kastetmiyorum.
keza sıfatını da.
şunu anlatmak istiyorum:
sen hiç bir zaman var olmadın.
olman da mümkün değil.
her şeyi bir yana at.
hiç bir şeyle olma.
hatta sen, sen olma.
hele nefsinle hiç olma.
onunla, yani: hakla da olma.
hatta, onda da olma.
onunla birlikte de olma.
fakat, şunu da unutma ki,
sen, ne bir fanisin; ne de bir mevcud.
sen osun; o da sen. (muhyiddin ibn arabi)
devamını gör...
fazıl hüsnü dağlarca
“türkçem benim ses bayrağımdır.” diyen fazıl hüsnü, çok çeşitli konularda şiirlerini yazmış, özellikle türk tarihinin destanlaşmış birçok olayını şiirlerine taşımıştır. toplumcu gerçekçi ve felsefi lirik şiirlerinin yanında özellikle yazdığı destanlarla ölmezliğe ulaşmıştır. üç şehitler destanı eserlerinin en tanınmış olanıdır. şiirleri genellikle epik-dramatik, lirik-didaktik ve toplumsal gerçekçilik özellikleri göstermektedir.
devamını gör...