edebiyatçıların ilginç ölümleri
aleksandr puşkin düelloda hayatını kaybetmiştir. karısıyla dedikodusu çıkan baron d’anthès' i düelloya davet eder.ilk atış hakkına sahip olan d’anthès, puşkin’i karnından vurur. aldığı darbeden dolayı puşkin, rakibini ancak sol elinden yaralayabilir. puşkin, iki gün sonrasında ölür.
devamını gör...
değeri sonradan bilinen şeyler
kavgasız bi ev.
devamını gör...
boşanmaların çocuklar üzerinde etkisi
çok yıkıcı etkileri varmış gibi gösterilerek sürmeyen evliliğin sürdürülmesine neden olabilecek çok fazla şey dönüyor ortalıkta. sürmeyen bir evliliği sürdürmeye çalışmak emin olun çocuğu daha olumsuz etkileyecektir.
oysaki anlaşmalı yani herhangi bir çekişme olmadan boşanmak ve çocuğun iki ebeveyni ile de belirli zamanlarda görüşmesi, sağlıklı ilişkiler kurması çocuk için hiç de olumsuz bir etki yaratmaz. gerekirse bir psikologdan da yardım alınabilir, boşanmayı gereğinden fazla büyütmeye gerek yok.
oysaki anlaşmalı yani herhangi bir çekişme olmadan boşanmak ve çocuğun iki ebeveyni ile de belirli zamanlarda görüşmesi, sağlıklı ilişkiler kurması çocuk için hiç de olumsuz bir etki yaratmaz. gerekirse bir psikologdan da yardım alınabilir, boşanmayı gereğinden fazla büyütmeye gerek yok.
devamını gör...
bir çocuk orucu var bir de çocuklunun orucu
tüm gün hem çocuklarıyla ilgilenen;hem onların gümbürtüsuyle beyni çalkalanan,hem de sürekli dağılan evde duzen ve temizlik sağlamaya çalışan 'çocuklunun orucu'
bazen bir insaat çalışanı kadar efor sarfeden,
çamaşır-bulaşık makinaları arasinda mekik dokurken bir yandan da orucsuz ya da cocuk oruclu evlatlarinin karnini doyurmaya calisan;iftar hazirlarken belki de degme restrantlarin seflerinden cok yorulan cocuklu annenin orucu..
bazen bir insaat çalışanı kadar efor sarfeden,
çamaşır-bulaşık makinaları arasinda mekik dokurken bir yandan da orucsuz ya da cocuk oruclu evlatlarinin karnini doyurmaya calisan;iftar hazirlarken belki de degme restrantlarin seflerinden cok yorulan cocuklu annenin orucu..
devamını gör...
gorillaz
bu grubu henüz duymamıştım. bir gün kavak yelleri dizisinde efe'nin dövme yaptırdığı sahnede dövmecide bir şarkı çaldı. dedim ki ''off ne şarkı ama... acaba kim söylüyor?'' sonra işte ben bulamadım şarkıyı. başka bir gün dream tv'de denk geldim. heh işte! bu şarkı, o şarkı, dedim.
bu şarkı, o şarkı;
grupla tanışmam böyle oldu işte.
...............................................
ingiliz müzik grubu blur'un solisti damon albarn ile "tank girl" gibi çizgi romanların yaratıcısı "jamie hewlett'in" önderliğinde kurulan sanal müzik grubu. grup ilk albümlerini 2001 yılında çıkarmış ve bu albüm dünya çapında 6 milyon kopya satarak "guinness rekorlar kitabı'na" "en çok satan sanal müzik albümü" adıyla girmiştir.
2010 yılına kadar grup üyeleri gerçek yüzlerini asla göstermezlerdi. konserlerini gölgelerin arkasından sadece silüetleri gözükecek şekilde düzenledikleri bir ışık gösterisi eşliğinde yaparlardı. 2005 yılında mtv avrupa müzik ödüllerinde madonna ile birlikte hologram tekniğini kullanarak yaptıkları 3 boyutlu konserle tüm dünyanın takdirini kazanmıştır ve bu zamandan sonra birkaç konserini daha bu teknikle yapmışlardır.
grubun üyeleri, 2010 yılında coachella müzik ve sanat festivali'nde verdikleri konserde yüzlerini ilk kez göstermiştir.
grup üyeleri de çok değişiktir.
üyelere buradan ulaşabilirsiniz.
bu şarkı, o şarkı;
grupla tanışmam böyle oldu işte.
...............................................
ingiliz müzik grubu blur'un solisti damon albarn ile "tank girl" gibi çizgi romanların yaratıcısı "jamie hewlett'in" önderliğinde kurulan sanal müzik grubu. grup ilk albümlerini 2001 yılında çıkarmış ve bu albüm dünya çapında 6 milyon kopya satarak "guinness rekorlar kitabı'na" "en çok satan sanal müzik albümü" adıyla girmiştir.
2010 yılına kadar grup üyeleri gerçek yüzlerini asla göstermezlerdi. konserlerini gölgelerin arkasından sadece silüetleri gözükecek şekilde düzenledikleri bir ışık gösterisi eşliğinde yaparlardı. 2005 yılında mtv avrupa müzik ödüllerinde madonna ile birlikte hologram tekniğini kullanarak yaptıkları 3 boyutlu konserle tüm dünyanın takdirini kazanmıştır ve bu zamandan sonra birkaç konserini daha bu teknikle yapmışlardır.
grubun üyeleri, 2010 yılında coachella müzik ve sanat festivali'nde verdikleri konserde yüzlerini ilk kez göstermiştir.
grup üyeleri de çok değişiktir.
üyelere buradan ulaşabilirsiniz.
devamını gör...
sevilen filmlerin sevilen replikleri
''insanları kaderleri karşılaştırır, karakterleri yakınlaştırır, kararları anlaştırır, davranışları uzaklaştırır.'' *
devamını gör...
zafer mermer
senaryosu ali atay, feyyaz yiğit, aziz kedi, volkan sümbül ve ali demirel tarafından bir grup çalışması ile yazılmış olan ve yönetmenliğini ali atay’ın yaptığı ölümlü dünya filminden serbest mermer’den sonra en beğendiğim karakterdir.

zafer obsesif kompulsif bozukluktan mustariptir. evinden başka yerde yapamaz büyük abdestini, kadifeye dokunamaz mesela, balon falan yalayamaz. bu acıyı anlamlandırmak zor gelebilir belki ama yaşamayan bilmez balon yalayamamanın ne kadar zor bir şey olduğunu.
elektronik sigara içtiği için bir cihazı, bir eşyayı emmekle suçlanan ve eşyalara olan zaafı yüzünden sürekli eleştiri konusu olan zafer aile örgütün pençesine düşmüşken sarı şortunun derdine düşerek dünya yansa bir kalbur samanının yapmayacağını da göstermiştir.
benim kendisini çok sevme nedenlerimden biri ise elektronik aletlerin bir şekilde zafer’le yakınlaştıklarında bozulmalarıdır. evindeki televizyon, aklımıza yasak aşkları getiren evdeki cinayetlerden sonra çalan müzik seti ve serhan ile yarıştırdıkları uzaktan kumandalı arabanın bozulması. hepsi, aynen olmasa da benim de yaşadığım olaylardır.
zafer’in bir bayan arkadaşı yoktur ve cihazlara olan zaafı yüzünden belki de yaklaştığı her aygıt kendini koruma içgüdüsü ile bozulmaktadır.

zafer obsesif kompulsif bozukluktan mustariptir. evinden başka yerde yapamaz büyük abdestini, kadifeye dokunamaz mesela, balon falan yalayamaz. bu acıyı anlamlandırmak zor gelebilir belki ama yaşamayan bilmez balon yalayamamanın ne kadar zor bir şey olduğunu.
elektronik sigara içtiği için bir cihazı, bir eşyayı emmekle suçlanan ve eşyalara olan zaafı yüzünden sürekli eleştiri konusu olan zafer aile örgütün pençesine düşmüşken sarı şortunun derdine düşerek dünya yansa bir kalbur samanının yapmayacağını da göstermiştir.
benim kendisini çok sevme nedenlerimden biri ise elektronik aletlerin bir şekilde zafer’le yakınlaştıklarında bozulmalarıdır. evindeki televizyon, aklımıza yasak aşkları getiren evdeki cinayetlerden sonra çalan müzik seti ve serhan ile yarıştırdıkları uzaktan kumandalı arabanın bozulması. hepsi, aynen olmasa da benim de yaşadığım olaylardır.
zafer’in bir bayan arkadaşı yoktur ve cihazlara olan zaafı yüzünden belki de yaklaştığı her aygıt kendini koruma içgüdüsü ile bozulmaktadır.
devamını gör...
sınav kolay olacak diyen öğretmen
idam mahkumuna infaz öncesi en sevdiği yemeği ikram eden gardiyan gibidir.
devamını gör...
kalbinizi en çok kıran cümle
"olmayacak, yapamayacak"
devamını gör...
normal sözlük’te pozitif yazar azlığı
henüz keşfedilmemiş kendi halinde yazan pek çok pozitif yazar olduğuna eminim. kaos içinde olmadıklarından geri planda kalıyorlar.
devamını gör...
john wick
yönetmeni ajeossi filminden esinlenmiştir ki benim güney kore sinemasından en sevdiğim filmdir bu. her yıl birkaç kez açar izlerim, öyle efsanevi bir filmdir bence.
john wick bu filmin kolaya kaçılmış halidir. iyi film midir? kesinlikle öyledir. kolaya kaçılmış mıdır? çok net.
--spoiler--
konunun güney kore haline bakalım önce. çünkü neden bakmayalım? filmde kahramanımızın bilgilerine polis ulaşamaz. öyle bir adamdır bu. amerikan başkanına onun adıyla tehdit mesajı gönderildiği zaman amerika tarafından bilgileri gönderilir ki john wick ülkeye girdiği zaman bilirsiniz papa için mi geldin sorusu ile muhatap olmuştur. benzerlik vardır.
güney koreli kahramanımız bombalama ve suikast gibi konularda uzmanlaşmış, dövüş eğitmeni, silah patladığı zaman gözünü kırpmayan, bir insanın elinden bıçağı o fark etmeden alabilen, aslında kendi sektöründe efsaneleşmiş bir abidir. ancak eşi öldüğü için içine kapanmıştır. tamamen sıradan bir adam olarak yaşar ve bir gün komşunun küçük kızı onu sever, güvenir. sonucunda mafya tarafından kaçırılır. işte o zaman büyük bir savaş başlatır ki kimse tarafından durdurulamaz. polisler ile başı belaya girer ve yönetmen polis eleştirisi yapmaktan çekinmez. polisler film boyunca oradadır. kahraman polise yakalanmadan mafyanın içine sızmaya çalışır. bu da gerilimi artıran unsurdur.
john wick yine eşinin ölümü nedenli içine kapanmış, yas sürecine girmiş, onu seven köpeğin intikamı için intikam yemini etmiştir ki bence sahiden iyi yapmıştır, izledik keyifle. ancak yönetmen bunca ölümü nasıl açıklayacağını bilemediği için içinde polisin olmadığı bir yapılaşma uydurmuştur ki bana sorarsanız onun içi tam doldurmamıştır. muggle ve sihirbazlar gibi gerçek dünya'da ayrılmışlardır ki ne alakadır?
bir de işin başrol oyuncu kısmı vardır. güney koreli oyuncu tamamen çaresizdir aslında. evet sinirlidir, gücünün farkındadır ama vicdan azabı ile yanar. o duygunun içine katar bizi yönetmen. hatta yetmez, filmin kahramanı ile en gizemli kötü adamının kavgasında kamerayı öyle bir kullanır ki seyirci kavganın ortasında kalır. bana kalırsa bu da seyirciye yönetmenin yaptığı bir eleştiridir. film yönetmenlik harikasıdır.
ha gemide ya da barda gibi etik değerlerin farkında olmayan ve toplum eleştirisini hiç sunmadan, sadece gişe yapabilmek amacı ile yayınlanmış ici boş filmlere kült diyen insanlar benim iki filmi uzun uzun incelememi anlamsız bulacaktır. o da beni çok üzer tabii. hemen gidip yüz üstü ağlıyorum.
ağladım ve geldim.
keanu reeves ise çok net olarak yürüyüş bozukluğuna sahiptir. dizini hiç bükmeden yürür. birileriyle kavga ederken çok net yavaştır aslında. zıplaması, yere uzanması, yerde yuvarlanması yavaştır ama asla kurşun isabet etmez. normalde filmin ilk dakikasında ölmesi gerekirdi. gerçi bizim ülke insanı keanu reeves delisi olduğu için filmin bu olumsuzluğunu yine görmemiştir ki zaten filmin tek kusuru başrolü değildir.
--spoiler--
aslında daha yazarım. benim aslında sunmaya çalıştığım eleştiri şu. esinlenilen film müthişken neden john wick bu kadar bilinir hale geldi?
amma boş yaptın diyenler için özet geçiyorum. sahiden iyi filmdir. birkaç kez izledim, ara ara açıp izliyorum.
john wick bu filmin kolaya kaçılmış halidir. iyi film midir? kesinlikle öyledir. kolaya kaçılmış mıdır? çok net.
--spoiler--
konunun güney kore haline bakalım önce. çünkü neden bakmayalım? filmde kahramanımızın bilgilerine polis ulaşamaz. öyle bir adamdır bu. amerikan başkanına onun adıyla tehdit mesajı gönderildiği zaman amerika tarafından bilgileri gönderilir ki john wick ülkeye girdiği zaman bilirsiniz papa için mi geldin sorusu ile muhatap olmuştur. benzerlik vardır.
güney koreli kahramanımız bombalama ve suikast gibi konularda uzmanlaşmış, dövüş eğitmeni, silah patladığı zaman gözünü kırpmayan, bir insanın elinden bıçağı o fark etmeden alabilen, aslında kendi sektöründe efsaneleşmiş bir abidir. ancak eşi öldüğü için içine kapanmıştır. tamamen sıradan bir adam olarak yaşar ve bir gün komşunun küçük kızı onu sever, güvenir. sonucunda mafya tarafından kaçırılır. işte o zaman büyük bir savaş başlatır ki kimse tarafından durdurulamaz. polisler ile başı belaya girer ve yönetmen polis eleştirisi yapmaktan çekinmez. polisler film boyunca oradadır. kahraman polise yakalanmadan mafyanın içine sızmaya çalışır. bu da gerilimi artıran unsurdur.
john wick yine eşinin ölümü nedenli içine kapanmış, yas sürecine girmiş, onu seven köpeğin intikamı için intikam yemini etmiştir ki bence sahiden iyi yapmıştır, izledik keyifle. ancak yönetmen bunca ölümü nasıl açıklayacağını bilemediği için içinde polisin olmadığı bir yapılaşma uydurmuştur ki bana sorarsanız onun içi tam doldurmamıştır. muggle ve sihirbazlar gibi gerçek dünya'da ayrılmışlardır ki ne alakadır?
bir de işin başrol oyuncu kısmı vardır. güney koreli oyuncu tamamen çaresizdir aslında. evet sinirlidir, gücünün farkındadır ama vicdan azabı ile yanar. o duygunun içine katar bizi yönetmen. hatta yetmez, filmin kahramanı ile en gizemli kötü adamının kavgasında kamerayı öyle bir kullanır ki seyirci kavganın ortasında kalır. bana kalırsa bu da seyirciye yönetmenin yaptığı bir eleştiridir. film yönetmenlik harikasıdır.
ha gemide ya da barda gibi etik değerlerin farkında olmayan ve toplum eleştirisini hiç sunmadan, sadece gişe yapabilmek amacı ile yayınlanmış ici boş filmlere kült diyen insanlar benim iki filmi uzun uzun incelememi anlamsız bulacaktır. o da beni çok üzer tabii. hemen gidip yüz üstü ağlıyorum.
ağladım ve geldim.
keanu reeves ise çok net olarak yürüyüş bozukluğuna sahiptir. dizini hiç bükmeden yürür. birileriyle kavga ederken çok net yavaştır aslında. zıplaması, yere uzanması, yerde yuvarlanması yavaştır ama asla kurşun isabet etmez. normalde filmin ilk dakikasında ölmesi gerekirdi. gerçi bizim ülke insanı keanu reeves delisi olduğu için filmin bu olumsuzluğunu yine görmemiştir ki zaten filmin tek kusuru başrolü değildir.
--spoiler--
aslında daha yazarım. benim aslında sunmaya çalıştığım eleştiri şu. esinlenilen film müthişken neden john wick bu kadar bilinir hale geldi?
amma boş yaptın diyenler için özet geçiyorum. sahiden iyi filmdir. birkaç kez izledim, ara ara açıp izliyorum.
devamını gör...
cesaretim olsa yaparım denen şeyler
boy seviyesinden ileride yüzerdim. o ayaklar ihtiyaç duyduğumda yere değecek :/
devamını gör...
kitap okuyan insanı belli eden detaylar
bilemezsin ki. kendini size hangi maskesiyle takdim ediyorsa o şekilde tanırsınız. kendini saf gibi çok birşey bilmez gibi tanıtıyorsa? ama haftada bir kaç kitap okuyorsa? bu yüzden akıcı konuşmaya katılmıyorum. hala akıcı konuşamayan ve telaffuzunda, çok kitap okumasına rağmen, bozukluk olan kişiler var. biri ben.
devamını gör...
hz. muhammed
enbiya suresi 107. ayette gectigi gibi alemlere rahmet olarak gönderilen son peygamberdir. ayni zamanda kurduğu islam devletiyle kendisi bir devlet adamidir.
devamını gör...
karda yürümek
hiç dokunulmamış bir karış yüksekliğindeki kardan bembeyaz bir düzlükte, hafif dipten gelen kıtırt sesleri ile ayak izlerinizden bir yol çizip ilerlemek en güzel olanıdır.
devamını gör...
mutlu eden basit şeyler
ertesi gün erken kalkmayacağını bilmek. gönül rahatlığıyla geç saatlere kadar uyanık kalınabilir.
devamını gör...
mafya polis hükümet ikinci bir susurluk mu geliyor
körler,sağırlar bunlar bir birini ağırlar.
3. dünya ülkesi olduğumuz için gayet normal ilişkiler, bunlar hep vardı ve hep var olacaklar, adaletin, demokrasinin, eşitliğin olmadığı yerde , böyle it ler çok olur.
3. dünya ülkesi olduğumuz için gayet normal ilişkiler, bunlar hep vardı ve hep var olacaklar, adaletin, demokrasinin, eşitliğin olmadığı yerde , böyle it ler çok olur.
devamını gör...