mutluluk. basite indirgemiyorum. mutluluk bu dünya için çoğalması gereken en önemli şey. insanları varlığıyla mutlu eden çok sevgili yazar, umarım sen de hep mutlu kalırsın. *
devamını gör...

evli bile olsalar saçma bulduğum olay . oldu olacak tek kimlik kullanın.
devamını gör...

sözlükte sırf şu lanet mahlası/nicki aldım diye yemediğim hakaret, görmediğim itham kalmadı.
arkadaşım ! siz önce yaşadığınız gezegende ne olaylar dönüyor onlara bakın, neler neler yaşanıyor bu gezegende bilmem farkında mısınız ?
o filmi mahlas yapmamın sebebi, sırp asıllı olmam ve farkettiyseniz arada ı var, ı harfi kiril alfabesinde yoktur ı harfini koymamın sebebi, deforme olmuş ülkemin berbat yönetim şekli ve hastalıklı zihinlerine atıfta bulunmam, hem de filmin senaryosu ve akışının yine kendi ülkemin zamanında yapmış olduğu savaş suçlarıyla bağdaştırmam. teşekkürler iyi günler.

edit:teşekkür ederim teselli edici tanımlarınız ve özel mesajlarınız için sözlük.
devamını gör...

erkeklerin de işi zor ne yapsalar yaranamıyorlar yahu.
devamını gör...

temelini atmaya karar verdikleri gün önünde etten duvar örmemiz gerektiğini düşündüğüm kanal ile ilgili yapılan beyan.

kanal istanbul; siyasal, jeolojik, deprem yönetmeliği ve ekolojik açıdan bir felaket projesidir. bunu ben demiyorum, bunu muhalif kesimler de demiyor. konusunda uzman bilim insanları çalışmalarına dayanarak söylüyor. yapılması planlanan bölgenin tüm florasını, faunasını ve tarımsal faaliyetlerini yok edecek bir katliam projesidir bu proje. tek bir amacı vardır, o da rant.

iktidara ve yandaş kitleye "neden kanal istanbul yapılmalı?" diye sorarsanız cevaplarından biri aşağıdaki gibi oluyor:
"efendim tankerler boğazdan geçerken tehlike oluşturuyor, o nedenle tankerlerin geçebileceği alternatif bir kanal yapmamız gerekiyor"

kanal istanbul'dan geçirmeyi planladıkları 3 farklı gemi modeli : tankerler, konteynerler, yolcu gemileri. bakın bakalım bu 3 geminin geçişleri ile ilgili uzmanlar ne diyor? (kaynak : kanal istanbul & çok disiplinli bilimsel değerlendirme )
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

ee nedir yani? bu durumda yalnızca yolcu gemisi mi geçireceksiniz kanal istanbul'dan? istanbul boğazı gibi çok daha geniş, çok daha derin üstelik doğal bir bir kanal varken, kanal istanbul'dan gemisini geçirmek için zerre zorunluluğu bulunmayan ülkeler, sırf siz öyle istiyorsunuz diye bunca tehlikeye rağmen kanal istanbul'u mu kullanacaklar? ayrıca aynı tanker gemisi tehlikesi, kanal istanbul çevresine yapılacak binalar için de geçerli olmayacak mı?

güldürmeyin insanı. aç köpeksiniz, doymak nedir bilmiyorsunuz.
devamını gör...

2012 senesinde, bir arkadaşımın halası ankara onkoloji hastanesinde tedavi görüyordu. birlikte hastaneye gittik. o halasının yanına çıktı ben de bahçede takılıyordum. keşke arkadaşımla hastaneye gitmeseydim ya da onunla yukarı çıksaydım şeklinde düşündürten cümleleri, 30-35 yaşları arası bir adamdan duydum. adam, telefonla, dayısı olduğunu sonradan öğrendiğim kişiyle sessizce konuşuyordu. bir anda gözlerinden yaşlar boşalarak “ dayı allah rızası için yardım et, çocuk ölüyor” dedi. sesinde, bu çaresizlik denen meret sonuna kadar vardı. dayısında belki de yardım edecek güç vardı. belki de daha önce de gitti kapısına ama son çare mi diyelim yoksa çaresizlik mi diyelim tekrardan ona yalvarmak zorunda kalıyordu. ben resmen koşar adım kaçtım ordan. elimden bir şey de gelmiyordu. o konuşmalara o kadar şahit olmak bile yetmişti çaresizliği anlamama.

daha kötüsü de günler geçiyor ama çaresizlik kavramına hiç mi hiç karşı koyan bir şey olmuyor. son zamanlarda ismini daha çok duyduğumuz, sma denen illet.

bir babasın, anasın. çalışıyorsun, vergi veriyorsun, sağlık için sigortanı ödüyorsun. sen tüm tedbirlerini almışken ve çalıştığın devlet çocuğunu kanunlarla ekstra güvence altına almışken, çocuğun sma oluyor. güvendiğin ve katkı sağladığın bu çark, bu derdine derman olmuyor.

bu hastalığın bir çözümü olmasa, başımızı öne eğip takdiri ilahi kelimesini kullanıp hep birlikte üzülelim. ama çözüm var ve birileri parayı bastırıp, ilaçları getirtip çocuğunu yaşatırken, kimilerinin de gözlerinin önünde, parasızlıktan göz göre göre ölüyor. sıra, bütün insanları da geçip “ bütün çocuklar eşittir, bazıları daha eşittir” e kadar mı düştü?

hem çare var hem de çaresizlik. bu sanki çaresizlikten daha kötü.
devamını gör...

"kız yabancıya gitmesin'" mottosuyla yola çıkılan, bu birleşmeden vuku bulacak bebeklerin zihnen sağlık durumlarının ilk nesilde olmasa bile ilerleyen nesiller için endişe verici olduğu tıp alemi tarafından bas bas bağırılan ve fakat yine de tınlanmayan, kendi evine girme olayı.
devamını gör...

neredeyse her metal dinleyicisinin çaldığı zaman istemsiz eşlik ettiği, efkarlanıp mutlu olduğu, eğer barda içerken çalıyorsa eldeki biranın masaya vurulup havaya kaldırıldığı bir şarkıdır.



şu ortamda bu şarkıya eşlik etmeden ölmek nasip olmasın diyorum ve sizi bu güzel şarkıyla baş başa bırakıyorum.

(bkz: blind guardian)
devamını gör...

ne ara bu kıvama geldik bilmiyorum ama tehlikeli bir vaziyet almaya başladığı kesin.
henüz pozitif bilim olarak kabul edilmemiş psikoloji bu işin içine girince insanlar "neden olmasın" diye bakıyor.
mesela giydiği ayakkabıdan karakter analizi yapanlar var işte yüksek ayakkabı giyiyorsa sorunları var gibi, lgbt'den nefret ediyorsa gizli eşcinsel gibi.

durumun özeti aslında tam olarak şu videoda işlendiği gibi.
devamını gör...

kitapların odamda bulunması bile huzur veriyor bana. hani yakın arkadaşınızla aynı şehirdesinizdir ve uzun süre görüşemeseniz bile onunla aynı şehirde olma düşüncesi rahatlatır ya içinizi, kitaplığımda bekleyen kitaplarım da öyle rahatlatıyor içimi. bu sahip olma duygusundan çok öte bir durum.

kitaba dokunmalıyım önce, yüreğime dokunan cümlelerinin altını çizmeliyim. çizmeliyim ki ileride kitabı elime tekrar aldığımda o cümleleri tekrar okuyayım, hem ilk okuduğumdaki düşüncelerimi hatırlayayım hem de şu an okuduğumda neler hissedip düşündüğüme karar verebileyim.
devamını gör...

kar yağmasıdır.
devamını gör...

geleneksel olması için üzerinden zaman geçmesi gerektiğini bilmeyen yazar beyanı.
devamını gör...

"bazen..
dün, bugün, ve gelecek diye belirlenen kronolojik zamanın altüst olur.."bırak olsun..

dokun
zamana,
ve o an;
bir yasemin kokla..
devamını gör...

kenan kalav.. adam mest ettirirdi.. hey gidi günler.. o zaman da yakışıklı seviyormusum..
devamını gör...

küçük kara balık kitabı iranlı komünist yazar samed behrengi’nin ünlü çoçuk kitabıdır. günümüzün büyük komünistleri ise büyük çoğunlukla bu kitaptan haberdar bile değildir. onlar genellikle das kapital’i okuyamayıp hakkında binbir yorum yapmakla yetinirler.

12 eylül darbesinden sonra türkiye’deki darbe yönetimi tarafından sakıncalı bulanan bukitap iran’da hala yasaklı kitaplar arasındadır. yazarın anlatmaya çalıştığı şeyler göz önüne alındığında hem askeri rejimin hem de dinci rejimin kitabı yasaklaması solcu kesimin ise kitaba ilgisiz kalması oldukça anlaşılır bir durum. zira behrengi bu kitapta dar çevresinde kurtulup dünyayı gezmeye karar veren küçük kara bir balıktan bahsediyor.

küçük kara balık’ın cesareti, öğrenme azmi, azla yetinmemesi, hakbilir olması paylaşımcılığı internette fotoğraf paylaşmak zanneden, çevresini geliştirmek için internette arkadaşlar edinen, dizi filmler aracılığı ile dünya görüşünü şekillendiren gününümüz çocuklarına ve gençliğine büyük zarar verebilir.

dizilerin lafı geçmişken çağan ırmak çemberimde gül oya dizisinin bir bölümünü “çocukluğumun masalcısı samed behrengi’ye”diyerek küçük kara balık’ın ve yazarının anısına adamıştır. çağan ırmak küçük kara balık’ın hakkettiği ilgiyi görmesini sağlamış mıdır bilinmez ama en azından çabası takdire şayandır.

kitabın yazarı behrengi der ki:


“çocuklar, bu toplum babalarınızın size miras bıraktığı toplumdur. yaramazlıklarınızı aza indirmeli ya da hatta tümüyle bırakmalısınız. bu toplumun sorunlarının üstesinden gelecek çözüm araçlarını aramalı, bulmalı ve de hastalıkları yok etmelisiniz.
toplumu tanımanın birkaç yolu vardır. bu yollardan biri kitap okumaktır. kitapların hem en iyisini seçmeliyiz, hem de bizim çeşitli sorularımıza yanıt verenlerini. kitap toplumumuzu ve öteki ulusları bilgilendirmek ve bize toplumsal hastalıkları göstermek zorundadır.
öyküler bizlere, toplumumuzun gerçek bir resmini çizebilir; sorunlarını ve nedenlerini açıklayabilir. öyküler, okuyanları yalnızca eğlendirmez. bu yüzden ben de akıllı çocukların öykülerimi yalnızca hoş vakit geçirmek için değil, öğrenip bilgilenmeleri için okumalarını istiyorum.”


küçük kara balık hikayesinde kara balık bulunduğu ortamla yetinmeyip bir yolculuğa çıkar, başına gelen her olayda çıkarılması gereken bir ders vardı, küçük kara balık’ın başına gelenlerin benzeri samed behrengi’nin de başına gelmiştir. 1968 yılında kaybolan behrenginin bedeni aras nehri kenarında bulunmuştur, elbette ik yazar “intihar” etmiştir.

“… küçük kara balık hasta değildi. onun bambaşka bir derdi vardı.” kitabın sonunda herkesin hasta olduğuna inandığı küçük kara balık’a ne olduğunu söylemeyeceğim ancak küçük kırmızı balık’ın onun yolunda ilerleyeceğini adım gibi eminim…..
devamını gör...

arthur’un istanbul’da yaşayan türk mektup arkadaşının olduğu bir bölümü var önyargılarla alakalı. türkçesi biraz kırpılmış ingilizcesini izleyebilirsiniz.
(bkz: dear adil)
buradan
devamını gör...

türkiye de siyaset çok kirli bir yerden ve mahalle ağzıyla yapıldığı için her gün gündemi tiksinerek okuyorum zaten. daha ne kadar çirkinleşebilir merak konusu.
devamını gör...

şehir merkezinden daha çok gelişmiş ilçelerdir.
fethiye, doğubayazid, alanya, edremit, çorlu'yu örnek verebilirim.
devamını gör...

eski sevgilim olmadığı için bana hiç gelmeyen istektir.
devamını gör...

nazım hikmet ran'ın hapishanede piraye için yazılmış saat 21-22 şiirlerinden 23 eylül 1945 yazdığı şiiridir.

o şimdi ne yapıyor
şu anda, şimdi, şimdi?
evde mi, sokakta mı,
çalışıyor mu, uzanmış mı, ayakta mı?
kolunu kaldırmış olabilir,
- hey gülüm,
beyaz, kalın bileğini nasıl da çırçıplak eder bu hareketi...

o şimdi ne yapıyor,
şu anda, şimdi, şimdi?
belki dizinde bir kedi yavrusu var,
okşuyor.
belki de yürüyordur, adımını atmak üzredir,
- her kara günümde onu bana tıpış tıpış getiren
sevgili, canımın içi ayaklar!..
ve ne düşünüyor
beni mi?
yoksa
ne bileyim
fasulyanın neden bir türlü pişmediğini mi?
yahut, insanların çoğunun
neden böyle bedbaht olduğunu mu?

o şimdi ne düşünüyor,
şu anda, şimdi, şimdi?..
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim