dobby vs gollum
kıyaslanmalarının yasaklanması gereken karakterler. gördüğünde sarılma isteği uyandıran dobby ile bir kaşık suda boğmak istenen gollum...
devamını gör...
en sevilen barış manço şarkısı
sarı çizmeli mehmet ağa
gibi gibi
gibi gibi
devamını gör...
evrim nedir
(bkz: evrim nedir) modern biyolojinin kurucularından biri olan ernst mayr'ın, evrim hakkında biraz daha bilgi edinmek isteyenler için, evrim hakkında bildiklerimizi ve bilmediklerimizi sorgulayan sade bir dille yazılmış eseridir. kitap; 1-) evrim nedir?, 2-) evrimsel değişim ve uyarlanmışlık nasıl açıklanır?, 3-) çeşitliliğin başlangıcı e evrimi : kladogenez, 4-) insanın evrimi, olmak üzere dört kısım ve on iki bölümden oluşur. son on sayfayı ise evrim hakkında sıkça sorulan sorulara kısa cevaplar ve eleştiriler için ayırmıştır.
özellikle kitabın son bölümünde insanın evrimini, taksonomik sınıflandırmasını ve kanıt olarak fosil kayıtlarını incelediği yerler göz atmaya değer.
- evrim çoğunlukla, beklenmedik bir şey olarak düşünülür. bazı evrim karşıtları, " her şey aynı kalsaydı daha doğal olmaz mıydı?" diye sorarlar. belki genetiği anlamadan önce bu soru geçerli olabilirdi ama artık olamaz. aslında, organizmaların oluşum şekli söz konusuyken evrim kaçınılmazdır. her organizma, en basit bakteri bile, binlerce hatta milyonlarca baz çiftinden oluşan bir genoma sahiptir. gözlemler, her baz çiftinin rastgele mutasyona tabi olduğunu göstermiştir. farklı popülasyonlar, farklı mutasyonlar geçirirler, eğer bunlar birbirlerinden soyutlanmışlarsa, kaçınılmaz olarak, nesilden nesle birbirlerinden daha farklı hale geleceklerdir. olası tüm senaryoların bu en basit olanı bile evrimi yansıtır. eğer bu senaryoya rekombinasyon ve seçilim gibi ileri biyolojik süreçler eklenirse, evrimin hızı üstel olarak artar. dolayısıyla, sadece genetik programların var olduğu gerçeği, değişmeyen bir dünya varsayımını imkansız hale getirir. bu nedenle evrim, bir tahmin ya da varsayım değil, yalın bir gerçektir. sy 325
özellikle kitabın son bölümünde insanın evrimini, taksonomik sınıflandırmasını ve kanıt olarak fosil kayıtlarını incelediği yerler göz atmaya değer.
- evrim çoğunlukla, beklenmedik bir şey olarak düşünülür. bazı evrim karşıtları, " her şey aynı kalsaydı daha doğal olmaz mıydı?" diye sorarlar. belki genetiği anlamadan önce bu soru geçerli olabilirdi ama artık olamaz. aslında, organizmaların oluşum şekli söz konusuyken evrim kaçınılmazdır. her organizma, en basit bakteri bile, binlerce hatta milyonlarca baz çiftinden oluşan bir genoma sahiptir. gözlemler, her baz çiftinin rastgele mutasyona tabi olduğunu göstermiştir. farklı popülasyonlar, farklı mutasyonlar geçirirler, eğer bunlar birbirlerinden soyutlanmışlarsa, kaçınılmaz olarak, nesilden nesle birbirlerinden daha farklı hale geleceklerdir. olası tüm senaryoların bu en basit olanı bile evrimi yansıtır. eğer bu senaryoya rekombinasyon ve seçilim gibi ileri biyolojik süreçler eklenirse, evrimin hızı üstel olarak artar. dolayısıyla, sadece genetik programların var olduğu gerçeği, değişmeyen bir dünya varsayımını imkansız hale getirir. bu nedenle evrim, bir tahmin ya da varsayım değil, yalın bir gerçektir. sy 325
devamını gör...
jaguar e-type
jaguar'ın 1961-1975 yılları arasında ürettiği efsanevi spor araba.. muhtemelen jaguar'ın ürettiği en meşhur, en bilinen, en spor araba da olabilir.. 240 km/h son hızıyla, 7 saniye civarında 0-100 değeri ile, monokok şasisiyle (ki o zamanlar çok yaygın değil), frenleriyle, ön arka bağımsız süspansiyonuyla oldukça kombine, hızlı, hafif bir spor arabaydı..

1955 yılında jaguar, d-type isimli yarış arabasıyla le-mans 24 saat yarışlarına girer ve 55'ten itibaren tam 3 kez üst üste bu yarışı kazanır.. bu başarısıyla oldukça büyük ün yapmış jaguar bunu paraya dökmek ister ve bu yarış araçları üzerinden insanların trafikte de kullanabilecekleri spor araç yapma fikri ile bu araç yapılır.. iyi ki de yapılmıştır..

araç o zamanlar yaygın olmayan monokok şasiye sahipti demiştik.. alttaki resimde görüldüğü üzere aracın ön tarafı profillerden yapılma kafesvari bir sistemden oluşuyor ve bu sistemde ön yürüyen aksam ve motor bulunuyor.. bu sistem ise monokok şaseye vidalarla bağlanıyor.. o zamanlar merdiven şase * yaygın iken bu aracın yapımında oldukça ileri görüşlü bir girişimde bulunulmuş ki, bu sayede aracın ağırlığı sadece 1315 kg idi.. günümüz süperspor otomobiller de bu şekilde yapılıyor, tek fark monokok şase ve profiller kompozit malzemeden yapılıyor..

e type 3 farklı tipte üretildi.. üstü açılmayan 2 koltuklu model, aynısının 4 koltuklu modeli ve üstü açılabilen yani "roadster" 2 koltuklu model.. 4 koltuklu olan modelinde tabi ki de o fazladan 2 koltuğu sığdırmak için daha uzun bir şase kullanılmış.. bu modeli 1966 yılında çıkmış..

tüm el yapımı araçlarda olduğu gibi bu araçlarda da farklılıklar mevcuttu ama üretildiği dönemde 1. seri*, 2. seri ve 3. seri vardır..
ama farklılıklar her araçta o kadar farklıydı ki series 1 ile series 2'yi ayırt etmek çok zordu.. bu araçların en pahalıları ve değerlileri de series 1'lerdi..

1961'den 1964'e kadar üretilen modellerde 3.8 litre sıralı 6 motor vardı.. bu motor xk150 modelindeki motor ile aynıydı.. 1965-1967 yılları arasındaki modellerde ise motor hacmi 4.2 litreye çıkarıldı ve güçte bir değişiklik olmadı ama torkta %10 civarında artış elde edildi.. zaten en değerli olanları ise bu modellerdir.. 265 hp güç, torku ise 325 nm'den 380 nm'ye çıkmıştı.. motor önceki motordan oldukça farklıydı ve bunun sonucu olarak gaz tepkileri vs. oldukça beğenildi..
3.8 litre

4.2 litre

series 2'de en büyük değişiklik farlardaki camların kaldırılması oldu.. buna ek olarak arka tamponda değişiklikler daha büyük sinyal lambalar, önde daha büyük bir hava girişi ve bu hava girişine yerleştirilmiş elektrikli soğutma fanlarıydı.. klima ve hidrolik direksiyon opsiyoneldi..

series 3'te motor da değişti ve 5.3 litre v12 motor konuldu.. bu motor aslında le-mans'ta yarışması için yapılmış bir yarış aracının motoruydu.. prototip olarak bir araç yapılmıştı ama iptal edildi, ardından motor 3. nesil e-type'a konuldu.. otomatik vites ve tel jantlar, biraz köşeli sayılabilecek bir ön ızgara bulunuyordu.. uzun olan şasi kullanıldı, kısa şase üretilmedi.. sadece 2+2 coupe ve roadster devam etti..

konsept tasarımları da vardır..
jaguar e-type low drag coupe: e-type tanıtıldıktan sonra "acaba daha fazla d-type ruhu katabilir miyiz bu araca?" düşüncesiyle yapılmış konsept bir model.. test için bir adet üretilmiş.. şasede çelik kullanılan normal e-type'ın aksine bunun şasesi komple alüminyumdan.. yani daha hafif.. daha hafif dış kaporta, daha eğimli ön cam, arka tekerin arkasındaki kaportada fren soğutması için hava kanalları yapıldı.. iç trim komple çıkarıldı ve sadece şanzıman tünelinin yalıtımı bırakıldı.. d-type'daki 3.8 litrelik motorun biraz daha oynanmış versiyonu kullanıldı..
1962 yılında bu araç yapıldı ve bir yıl sonra kendi yarışçıları dick protheroe'e satıldı.. kendisi vefat ettikten sonra da bir koleksiyoncuya satıldı..

lightweight e-type: low drag coupe modelinin üzerinden elde edilen tecrübeler ile üretilen özel bir modeldir.. sadece 20 adet üretilmiştir..
300 hp'lik modifiye edilmiş 3.8 litrelik motoru kısa vites oranlarına sahip 4 vitesli şanzımanla birlikte kullanılmıştır.. son modelleri 5 vitesli zf şanzımana sahiptir.. d-type'ın kazandığı le-mans gibi büyük organizasyonların aksine lightweight e-type, sahiplerinin katıldığı küçük yarışlarda oldukça başarılı olduğu söylenmektedir..

lightweight modelinden 18 adet üretilmesi gerekiyordu ancak 12 adet üretildi.. talep olmadığı için üretilmedi.. ancak şaseleri jaguar'ın elinde duruyordu ve kalan 6 şaseyi atmadı.. 2014 yılında jaguar heritage business üretmedikleri 6 aracı üretebileceklerini duyurdular.. tamamen eski zamanlarındaki yöntemlere bağlı kalarak, el yapımı bir şekilde üreteceklerini ve satış için önceliği koleksiyonculara vereceğini duyurdu..

1955 yılında jaguar, d-type isimli yarış arabasıyla le-mans 24 saat yarışlarına girer ve 55'ten itibaren tam 3 kez üst üste bu yarışı kazanır.. bu başarısıyla oldukça büyük ün yapmış jaguar bunu paraya dökmek ister ve bu yarış araçları üzerinden insanların trafikte de kullanabilecekleri spor araç yapma fikri ile bu araç yapılır.. iyi ki de yapılmıştır..

araç o zamanlar yaygın olmayan monokok şasiye sahipti demiştik.. alttaki resimde görüldüğü üzere aracın ön tarafı profillerden yapılma kafesvari bir sistemden oluşuyor ve bu sistemde ön yürüyen aksam ve motor bulunuyor.. bu sistem ise monokok şaseye vidalarla bağlanıyor.. o zamanlar merdiven şase * yaygın iken bu aracın yapımında oldukça ileri görüşlü bir girişimde bulunulmuş ki, bu sayede aracın ağırlığı sadece 1315 kg idi.. günümüz süperspor otomobiller de bu şekilde yapılıyor, tek fark monokok şase ve profiller kompozit malzemeden yapılıyor..

e type 3 farklı tipte üretildi.. üstü açılmayan 2 koltuklu model, aynısının 4 koltuklu modeli ve üstü açılabilen yani "roadster" 2 koltuklu model.. 4 koltuklu olan modelinde tabi ki de o fazladan 2 koltuğu sığdırmak için daha uzun bir şase kullanılmış.. bu modeli 1966 yılında çıkmış..

tüm el yapımı araçlarda olduğu gibi bu araçlarda da farklılıklar mevcuttu ama üretildiği dönemde 1. seri*, 2. seri ve 3. seri vardır..
ama farklılıklar her araçta o kadar farklıydı ki series 1 ile series 2'yi ayırt etmek çok zordu.. bu araçların en pahalıları ve değerlileri de series 1'lerdi..

1961'den 1964'e kadar üretilen modellerde 3.8 litre sıralı 6 motor vardı.. bu motor xk150 modelindeki motor ile aynıydı.. 1965-1967 yılları arasındaki modellerde ise motor hacmi 4.2 litreye çıkarıldı ve güçte bir değişiklik olmadı ama torkta %10 civarında artış elde edildi.. zaten en değerli olanları ise bu modellerdir.. 265 hp güç, torku ise 325 nm'den 380 nm'ye çıkmıştı.. motor önceki motordan oldukça farklıydı ve bunun sonucu olarak gaz tepkileri vs. oldukça beğenildi..
3.8 litre

4.2 litre

series 2'de en büyük değişiklik farlardaki camların kaldırılması oldu.. buna ek olarak arka tamponda değişiklikler daha büyük sinyal lambalar, önde daha büyük bir hava girişi ve bu hava girişine yerleştirilmiş elektrikli soğutma fanlarıydı.. klima ve hidrolik direksiyon opsiyoneldi..
series 3'te motor da değişti ve 5.3 litre v12 motor konuldu.. bu motor aslında le-mans'ta yarışması için yapılmış bir yarış aracının motoruydu.. prototip olarak bir araç yapılmıştı ama iptal edildi, ardından motor 3. nesil e-type'a konuldu.. otomatik vites ve tel jantlar, biraz köşeli sayılabilecek bir ön ızgara bulunuyordu.. uzun olan şasi kullanıldı, kısa şase üretilmedi.. sadece 2+2 coupe ve roadster devam etti..

konsept tasarımları da vardır..
jaguar e-type low drag coupe: e-type tanıtıldıktan sonra "acaba daha fazla d-type ruhu katabilir miyiz bu araca?" düşüncesiyle yapılmış konsept bir model.. test için bir adet üretilmiş.. şasede çelik kullanılan normal e-type'ın aksine bunun şasesi komple alüminyumdan.. yani daha hafif.. daha hafif dış kaporta, daha eğimli ön cam, arka tekerin arkasındaki kaportada fren soğutması için hava kanalları yapıldı.. iç trim komple çıkarıldı ve sadece şanzıman tünelinin yalıtımı bırakıldı.. d-type'daki 3.8 litrelik motorun biraz daha oynanmış versiyonu kullanıldı..
1962 yılında bu araç yapıldı ve bir yıl sonra kendi yarışçıları dick protheroe'e satıldı.. kendisi vefat ettikten sonra da bir koleksiyoncuya satıldı..

lightweight e-type: low drag coupe modelinin üzerinden elde edilen tecrübeler ile üretilen özel bir modeldir.. sadece 20 adet üretilmiştir..
300 hp'lik modifiye edilmiş 3.8 litrelik motoru kısa vites oranlarına sahip 4 vitesli şanzımanla birlikte kullanılmıştır.. son modelleri 5 vitesli zf şanzımana sahiptir.. d-type'ın kazandığı le-mans gibi büyük organizasyonların aksine lightweight e-type, sahiplerinin katıldığı küçük yarışlarda oldukça başarılı olduğu söylenmektedir..

lightweight modelinden 18 adet üretilmesi gerekiyordu ancak 12 adet üretildi.. talep olmadığı için üretilmedi.. ancak şaseleri jaguar'ın elinde duruyordu ve kalan 6 şaseyi atmadı.. 2014 yılında jaguar heritage business üretmedikleri 6 aracı üretebileceklerini duyurdular.. tamamen eski zamanlarındaki yöntemlere bağlı kalarak, el yapımı bir şekilde üreteceklerini ve satış için önceliği koleksiyonculara vereceğini duyurdu..
devamını gör...
ready player one
ernest cline'ın aynı isimli romanında uyarlama steven spilberg filmi. film uzak gelecekte, oasis isimli sanal gerçekliğin programcısı james halliday'in ölümünün ardından ortaya çıkan bir etkinliği konu almaktadır. halliday, oasis içine bir takım easter eggler koymuştur ve bütün bu bulmacayı çözene oasis'in anahtarını teslim edeceğini vaad etmektedir.
çok sevdiğim bir yapım oluyor kendileri. star wars efsanesini saymazsak (ki saymayalım) en fazla izlediğim ikinci film olma titrini taşıyorlar aynı zamanda (birincisi (gbkz: v for vendetta)) (yine, yeni, yeniden... star wars hariç).
filmin hitap ettiği, asıl doyurduğu nesil aslında 80'lerin çocukları. inanın bu filmden x3 daha fazla keyif alıyorlar. filmde o kadar çok gönderme, o kadar fazla referans var ki ben büyüüükk çoğunu bilmiyorum fakat benden yaşça büyük iş arkadaşlarım çok mutlu oluyorlar filmi izlediklerinde. 2045 yılında geçmesine rağmen müzikleriyle 80'lere götürmesi hoş bir detay.
ayrıca filmin logosu bir labirent, ve labirentin sonunda yumurta var (easter egg) bkz. logo. kitabı okumadıysanız okuyun. filmle hiç alakası yok, hatta filmden çok daha güzel diyebilirim. anlatılan 3 anahtarın hepsi filmde farklı yarışmalarla elde ediliyor, kitapta farklı. dungeons and dragons seviyorsanız kitabı mutlaka okuyun derim *
çok sevdiğim bir yapım oluyor kendileri. star wars efsanesini saymazsak (ki saymayalım) en fazla izlediğim ikinci film olma titrini taşıyorlar aynı zamanda (birincisi (gbkz: v for vendetta)) (yine, yeni, yeniden... star wars hariç).
filmin hitap ettiği, asıl doyurduğu nesil aslında 80'lerin çocukları. inanın bu filmden x3 daha fazla keyif alıyorlar. filmde o kadar çok gönderme, o kadar fazla referans var ki ben büyüüükk çoğunu bilmiyorum fakat benden yaşça büyük iş arkadaşlarım çok mutlu oluyorlar filmi izlediklerinde. 2045 yılında geçmesine rağmen müzikleriyle 80'lere götürmesi hoş bir detay.
ayrıca filmin logosu bir labirent, ve labirentin sonunda yumurta var (easter egg) bkz. logo. kitabı okumadıysanız okuyun. filmle hiç alakası yok, hatta filmden çok daha güzel diyebilirim. anlatılan 3 anahtarın hepsi filmde farklı yarışmalarla elde ediliyor, kitapta farklı. dungeons and dragons seviyorsanız kitabı mutlaka okuyun derim *
devamını gör...
yazarların engellediği ilk yazar
hiç bir yazarı engellemedim.
engellemeye de niyetim yok.
insan kaybetmek 1'e 1. veriyor, kazanmak ise 1'e 100.
hangisi daha kârlı ?
engellemeye de niyetim yok.
insan kaybetmek 1'e 1. veriyor, kazanmak ise 1'e 100.
hangisi daha kârlı ?
devamını gör...
hamza yerlikaya'nın sahte diploma kullanması
ankara 7.ağır ceza mahkemesinin sonucunda ortaya çıkan hadise .
--- alıntı ---
“güreş sporunda dünya ve olimpiyat şampiyonu olan sanık aşamalardaki savunmalarında tanımadığı bir şahsın kendisine gelerek neden yüksek tahsil yapmadığını sorduğunu, ortaokul mezunu olduğunu, lise mezunu olmadığından yüksek tahsil yapmadığını söylediğini, diğer şahsın bunu hallederiz diye söylediğini daha sonra bu şahsın imrahor meslek lisesi’nden alınmış diplomayı kendisine getirerek verdiğini, bu diploma ile gazi üniversitesi beden eğitimi ve spor yüksekokulu’na kaydını yaptırdığını savunmuştur. sanığın kullandığı diplomanın sahte olup bu, sahteliği yapanlarla dayanışma içine girdiğine, bu suça katıldığına dair herhangi bir delil yoktur. mevcut delil durumuna göre ancak sanığın sahte olan diplomayı bilerek kullandığı söylenebilir.”
--- alıntı ---
cumhurbaşkanı başdanışmanı, gençlik ve spor bakan yardımcısı, vakıfbank yönetim kurulu başkan yardımcısı, eski akp milletvekili hamza yerlikaya' şimdi ne mezunu çözemedim ? bu işte bir terslik var.
buradan
"ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlâklısını severim"
yok paşam bunlar 20. yy'ın değerleri ve gerçekleri artık 21.yy'da partili ve magazine meze olanlar seviliyor, sayılıyor.
spor hayatları bittiğinde ya parti de vekil meclis kürsünde ya da survivor'da parkurda mücadele veriyorlar.
--- alıntı ---
“güreş sporunda dünya ve olimpiyat şampiyonu olan sanık aşamalardaki savunmalarında tanımadığı bir şahsın kendisine gelerek neden yüksek tahsil yapmadığını sorduğunu, ortaokul mezunu olduğunu, lise mezunu olmadığından yüksek tahsil yapmadığını söylediğini, diğer şahsın bunu hallederiz diye söylediğini daha sonra bu şahsın imrahor meslek lisesi’nden alınmış diplomayı kendisine getirerek verdiğini, bu diploma ile gazi üniversitesi beden eğitimi ve spor yüksekokulu’na kaydını yaptırdığını savunmuştur. sanığın kullandığı diplomanın sahte olup bu, sahteliği yapanlarla dayanışma içine girdiğine, bu suça katıldığına dair herhangi bir delil yoktur. mevcut delil durumuna göre ancak sanığın sahte olan diplomayı bilerek kullandığı söylenebilir.”
--- alıntı ---
cumhurbaşkanı başdanışmanı, gençlik ve spor bakan yardımcısı, vakıfbank yönetim kurulu başkan yardımcısı, eski akp milletvekili hamza yerlikaya' şimdi ne mezunu çözemedim ? bu işte bir terslik var.
buradan
"ben sporcunun zeki, çevik ve aynı zamanda ahlâklısını severim"
yok paşam bunlar 20. yy'ın değerleri ve gerçekleri artık 21.yy'da partili ve magazine meze olanlar seviliyor, sayılıyor.
spor hayatları bittiğinde ya parti de vekil meclis kürsünde ya da survivor'da parkurda mücadele veriyorlar.
devamını gör...
10 mayıs 2021 tüik'in işsizlik azaldı açıklaması
yine işsizliğin tanımı değişti herhalde dedirten olay.
yoksa insanlar bu haldeyken işsizliğin azalması, rüyada dahi görülemeyecek bir ihtimal. *
yoksa insanlar bu haldeyken işsizliğin azalması, rüyada dahi görülemeyecek bir ihtimal. *
devamını gör...
güne bir siyasetçi yalanı bırak
nisan marttan , haziran şubattan ,aralık temmuzdan , mayıs mayıstan daha iyi olacak.
devamını gör...
türkiye'de sürücülerin en çok yaptığı hata
kendine ve altindaki arabaya fazla guvenmek.
devamını gör...
türkiye'deki eğitim sistemi
türk eğitim sistemi, fransa'nın 19. yy başında kurduğu modeli temel alır. modeldeki öğrenme esası ezberdir. öğrenci çeşitli bilgilerle "doldurulması" gereken boş bir çuval olarak görülür. bir sürü abuk subuk bilgi -mesela solucanın sindirim sistemi gibi- öğrenciye ezberletilir. daha sonra ezberletilen bu bilgiler sınavlarla ölçülür.
modern eğitim yaklaşımı ise öğrenciyi bilgilerle "doldurmak" değil, öğrenmeyi öğretmektir. temel öğretme metodu da ezber değil tecrübedir. aslında insan dahil bütün canlılar tecrübe ile öğrenir. küçükken edindiğimiz tecrübelere kısaca oyun diyoruz.
21. yüzyılda artık fransa'nın bile terkettiği bu köhnemiş sistemi devam ettiriyor olmamız akıl alır gibi değil.
modern eğitim yaklaşımı ise öğrenciyi bilgilerle "doldurmak" değil, öğrenmeyi öğretmektir. temel öğretme metodu da ezber değil tecrübedir. aslında insan dahil bütün canlılar tecrübe ile öğrenir. küçükken edindiğimiz tecrübelere kısaca oyun diyoruz.
21. yüzyılda artık fransa'nın bile terkettiği bu köhnemiş sistemi devam ettiriyor olmamız akıl alır gibi değil.
devamını gör...
yazarların asla yapmam dediği bir şey
ilerdeki sevgilimle/kocamla asla ortak hesap açmam. ana rahmine yeni düşen bebeğime de sosyal medya hesabı açmam. erken atılım yaşamasın çocuk bu sanal dünyaya
devamını gör...
annelerin mutfak balkonunu içeri alma isteği
imkan bulduğu her yeri depolama alanına çevirmek isteyen anne davranışıdır. balkonu mutfağın içine aldırttıktan sonraki hedefi ise; antre veya odalardan birine tavana kadar dolap yaptırtmaktır.
devamını gör...
kafa sözlük
yıllar önce birçok sözlükte uzun süre yazmıştım. seneler sonra acaba yeniden denesem mi dedim ve burda buldum kendimi. o zamanlar küçüktük daha eğlenceli gelirdi. acaba o atmosferi yeniden yakalayabilecek miyim bilmiyorum ama hadi bakalım. ben geldim sa dslkfldşsf
devamını gör...
bir türlü askılıkta durmayıp düşen havlunun yaşattığı dram
lanet bir durum sonucu oluşan dramdır. en iyisi o havluyu cezalandırmak, kirli sepetine atmaktır.
bak gece gece asi ruhum canlandı.
bak gece gece asi ruhum canlandı.
devamını gör...
alçakgönüllü bir öneri
bir jonathan swift hikayesidir.
aslında hikayeden çok çok ötesidir. bu öykü ingiltere parlamentosuna sunulan bir tekliftir. irlandanın yüz aklarından biri olan; edebiyat dünyasında var olduğu, bize yazdığı mükemmellikleri okuma fırsatı sunduğu, bu teklifi yaparak zulme başkaldırının ne kadar gerekli olduğunu tüylerimizi diken diken ederek bize hatırlattığı için minnettar olduğumuz bir edebiyat tanrısı olan swift irlandalıdır.
bu teklifin parlamentoya sunulduğu esnada irlanda 500 yıldır ingiltere’nin yönetimi altında inim inim inleyen insanlarla doludur. swift defalarca ingiltere’ye kafa tutmuş ama istediği ve beklediği tepkiyi ancak bu teklifle alabilmiştir.
kıtlık ve kuraklık yüzünden yerle yeksan olan insanlar, bir de ingiltere’nin insanlık dışı baskıları ile uğraşmaktadır. fakirlikten kırılmaktadır halk. tam da bu anda jonathan swift’in aklına sadece jonathan swift’in aklına gelebilecek bir çözüm önerisi gelir.
parlamentoya kıtlık sorununu çözmek için, nüfus planlamasına katkıda bulunmak için, fakir insan sayısını azaltmak ve üretimi arttırmak için öyle bir öneri sunar ki insanın tüyleri hep teklifin şiddetinden hem swift’in dehasından ötürü diken diken olur.
bu teklifi okuyup değerlendirin bence ve büyük ustanın zekası ve hiciv yeteneği karşısında saygıyla eğilin.
aslında hikayeden çok çok ötesidir. bu öykü ingiltere parlamentosuna sunulan bir tekliftir. irlandanın yüz aklarından biri olan; edebiyat dünyasında var olduğu, bize yazdığı mükemmellikleri okuma fırsatı sunduğu, bu teklifi yaparak zulme başkaldırının ne kadar gerekli olduğunu tüylerimizi diken diken ederek bize hatırlattığı için minnettar olduğumuz bir edebiyat tanrısı olan swift irlandalıdır.
bu teklifin parlamentoya sunulduğu esnada irlanda 500 yıldır ingiltere’nin yönetimi altında inim inim inleyen insanlarla doludur. swift defalarca ingiltere’ye kafa tutmuş ama istediği ve beklediği tepkiyi ancak bu teklifle alabilmiştir.
kıtlık ve kuraklık yüzünden yerle yeksan olan insanlar, bir de ingiltere’nin insanlık dışı baskıları ile uğraşmaktadır. fakirlikten kırılmaktadır halk. tam da bu anda jonathan swift’in aklına sadece jonathan swift’in aklına gelebilecek bir çözüm önerisi gelir.
parlamentoya kıtlık sorununu çözmek için, nüfus planlamasına katkıda bulunmak için, fakir insan sayısını azaltmak ve üretimi arttırmak için öyle bir öneri sunar ki insanın tüyleri hep teklifin şiddetinden hem swift’in dehasından ötürü diken diken olur.
bu teklifi okuyup değerlendirin bence ve büyük ustanın zekası ve hiciv yeteneği karşısında saygıyla eğilin.
devamını gör...
evde beslemek istenilen yabani hayvanlar
semender. yabani bir hayvan mı bilemiyorum lakin evde beslemek istediğim yegane hayvanlardan. gerek sevimli suratı gerek turuncu turuncu çizgileri ile evimde olmasını istediğim bir yaratık.
devamını gör...
exxen yapımı bu benim masalım'ın ilk fragmanının yayınlanması
ekşi'de yüzlerce farklı şekilde açılan exxen başlıklarını görünce; birçok yazar gibi ben de kendi kendime "kesin para ile entry giriyorlar be." diyordum.
ama anlıyorum ki mevzu para değil, popülizm arkadaşlar. popüler olanı pompalayın ki açtığınız başlıklar, yazdığınız entryler bol keseden hit alsın. aferin böyle devam!
exxen başlığı altındaki entry sayısı, youtube ve netflix başlığındaki entry sayısının 2 katından fazla.
ama anlıyorum ki mevzu para değil, popülizm arkadaşlar. popüler olanı pompalayın ki açtığınız başlıklar, yazdığınız entryler bol keseden hit alsın. aferin böyle devam!
exxen başlığı altındaki entry sayısı, youtube ve netflix başlığındaki entry sayısının 2 katından fazla.
devamını gör...
