5 nisan 2021 emekli amirallerin gözaltına alınması
          gözaltı tedbirinin uygulanabilmesi için ortada bir suç şüphesi olması gerekir.
cmk m.91/2: gözaltına alma, bu tedbirin soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve kişinin bir suçu
işlediği şüphesini gösteren somut delillerin varlığına bağlıdır.
demek ki bize bir suç lazım.
bildiriyi okudum. #681061 nolu tanımdan ulaşabilirsiniz.
herhangi bir suçla ilişkilendirilebilecek iki cümleye rastladım.
1- " bu kumpaslardan çıkarılacak en önemli ders; tsk’nin, anayasanın değişmez, değiştirilmesi teklif edilemez temel değerlerini titizlikle sürdürmesi zaruretidir."
2-"bu gerekçelerle, tsk ve deniz kuvvetlerimizi bu değerlerin dışına çıkmış, atatürk'ün çizdiği çağdaş rotadan uzaklaşmış gösterme çabalarını kınıyor ve tüm varlığımızla karşı çıkıyoruz. aksi halde, türkiye cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir."
hain fetö kumpasından bahsediyorlar.
diyorlar ki; anayasanın değiştirilemez temel değerlerini yani şu meşhur ilk dört maddeyi tsk'nın sürdürmesi zaruridir.
bu maddelerde türkiye cumhuriyeti devletinin temel özelliklerinden bahsediliyor.
şimdi tsk nasıl sürdürecek bu maddeleri titizlikle? orası muamma.
ama sıradan biri çıksa dese ki anayasanın ilk dört maddesini sürdürmeliyiz. gözaltına almazlar.
neden? çünkü anayasanın maddelerini savunmuş olur. anayasanın maddelerini savunmak suç olabilir mi? olamaz.
ancak bunu söyleyen, emekli amiraller yani emekli silahlı bürokratlar olunca iş değişiyor. neden?
çünkü geçmişte darbe yaparken askerler ne diyorlardı? cumhuriyeti, devrimleri korumak bizim görevimiz. sonra da darbe yapıyorlardı.
dolayısıyla 1 numaralı cümle sıradan biri için suç teşkil etmeyecek fakat bir asker kişi sarf ettiğinde suç teşkil edecekse bu anayasa m. 10'daki eşitlik hükümlerine aykırı olmayacak mıdır? muğlak...
2 numaralı cümlede ise irtica tehdidinden bahsediliyor üstü kapalı şekilde. diyorlar ki biz tsk'nın bu temel değerlerden uzaklaşmış gösterilme çabalarının karşısındayız aksi halde biz karşı çıkmazsak tarihte örneği olan bunalımlı ve tehlikeli olayların yaşanma risk ve tehdidi ile karşı karşıya kalırız. irtica tehdidine karşı devleti yine biz koruruz demeye getiriyorlar.
tamam da az önce benim yaptığım şey yorum. yani ben o amirallere siz neyi ima ediyorsunuz kardeşim diyebilirim. ama o kadar.
sen şunu ima ettin diyerek yürütülecek soruşturma hukuki açıdan ne kadar sıhhatli olacaktır?
böyle bir durumda hangi suç şüphesinden bahsetmeliyiz?
hepsinden öte bu ifadeler hangi suç ile ilişkilendiriliyor? merak konusu...
sonuç olarak ne tarafa çekseniz oraya gidebilecek bir bildiri. buradan kovuşturmaya yer olmadığı kararı çıkabileceği gibi uzun vadede tutuklama ve mahkumiyet kararları da çıkabilir.
son olarak bu amirallerin yaptığı da iş değil yani. bu kadar öngörüsüz hareket etmek, hukuksuz yargı kararlarının çıkabileceği( elbette hukuki kararlar da çıkabilir) ihtimalini düşünememek en hafif tabiriyle işgüzarlıktır.
yap yine açıklamanı ama darbe ihtimalini akıllara getirme. sen darbe ihtimalini akıllara getirirsen alacağın reaksiyon da bu olur.
kusura bakmasınlar...
nerden bakarsanız garip bir durum yani...
edit :tck 316/1 kapsamında işlem yapılmış. 316'nın kapsamı çok geniş.
"bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümünde yer alan suçlardan herhangi birini elverişli vasıtalarla işlemek üzere maddi olgularla belirlenen bir biçimde anlaşırlarsa..."
bu suçlar; devletin güvenliğine karşı suçlar ve anayasal düzene karşı suçlar. 302'den 315'e kadar olan suçlar bu maddenin uygulama alanına giriyor.
alın size bir muğlaklık daha.
izah editi: 1 ve 2 numaralı cümlelerle ilgili çıkarımım kesin bir kanaat içermemektedir. emekli amiraller belki de başka bir şey kastetmişlerdir. bilemem. ama böyle yorumlanmaya müsait bir durum söz konusu.
  cmk m.91/2: gözaltına alma, bu tedbirin soruşturma yönünden zorunlu olmasına ve kişinin bir suçu
işlediği şüphesini gösteren somut delillerin varlığına bağlıdır.
demek ki bize bir suç lazım.
bildiriyi okudum. #681061 nolu tanımdan ulaşabilirsiniz.
herhangi bir suçla ilişkilendirilebilecek iki cümleye rastladım.
1- " bu kumpaslardan çıkarılacak en önemli ders; tsk’nin, anayasanın değişmez, değiştirilmesi teklif edilemez temel değerlerini titizlikle sürdürmesi zaruretidir."
2-"bu gerekçelerle, tsk ve deniz kuvvetlerimizi bu değerlerin dışına çıkmış, atatürk'ün çizdiği çağdaş rotadan uzaklaşmış gösterme çabalarını kınıyor ve tüm varlığımızla karşı çıkıyoruz. aksi halde, türkiye cumhuriyeti, tarihte örnekleri olan, bunalımlı ve bekası için en tehlikeli olayları yaşama risk ve tehdidi ile karşılaşabilecektir."
hain fetö kumpasından bahsediyorlar.
diyorlar ki; anayasanın değiştirilemez temel değerlerini yani şu meşhur ilk dört maddeyi tsk'nın sürdürmesi zaruridir.
bu maddelerde türkiye cumhuriyeti devletinin temel özelliklerinden bahsediliyor.
şimdi tsk nasıl sürdürecek bu maddeleri titizlikle? orası muamma.
ama sıradan biri çıksa dese ki anayasanın ilk dört maddesini sürdürmeliyiz. gözaltına almazlar.
neden? çünkü anayasanın maddelerini savunmuş olur. anayasanın maddelerini savunmak suç olabilir mi? olamaz.
ancak bunu söyleyen, emekli amiraller yani emekli silahlı bürokratlar olunca iş değişiyor. neden?
çünkü geçmişte darbe yaparken askerler ne diyorlardı? cumhuriyeti, devrimleri korumak bizim görevimiz. sonra da darbe yapıyorlardı.
dolayısıyla 1 numaralı cümle sıradan biri için suç teşkil etmeyecek fakat bir asker kişi sarf ettiğinde suç teşkil edecekse bu anayasa m. 10'daki eşitlik hükümlerine aykırı olmayacak mıdır? muğlak...
2 numaralı cümlede ise irtica tehdidinden bahsediliyor üstü kapalı şekilde. diyorlar ki biz tsk'nın bu temel değerlerden uzaklaşmış gösterilme çabalarının karşısındayız aksi halde biz karşı çıkmazsak tarihte örneği olan bunalımlı ve tehlikeli olayların yaşanma risk ve tehdidi ile karşı karşıya kalırız. irtica tehdidine karşı devleti yine biz koruruz demeye getiriyorlar.
tamam da az önce benim yaptığım şey yorum. yani ben o amirallere siz neyi ima ediyorsunuz kardeşim diyebilirim. ama o kadar.
sen şunu ima ettin diyerek yürütülecek soruşturma hukuki açıdan ne kadar sıhhatli olacaktır?
böyle bir durumda hangi suç şüphesinden bahsetmeliyiz?
hepsinden öte bu ifadeler hangi suç ile ilişkilendiriliyor? merak konusu...
sonuç olarak ne tarafa çekseniz oraya gidebilecek bir bildiri. buradan kovuşturmaya yer olmadığı kararı çıkabileceği gibi uzun vadede tutuklama ve mahkumiyet kararları da çıkabilir.
son olarak bu amirallerin yaptığı da iş değil yani. bu kadar öngörüsüz hareket etmek, hukuksuz yargı kararlarının çıkabileceği( elbette hukuki kararlar da çıkabilir) ihtimalini düşünememek en hafif tabiriyle işgüzarlıktır.
yap yine açıklamanı ama darbe ihtimalini akıllara getirme. sen darbe ihtimalini akıllara getirirsen alacağın reaksiyon da bu olur.
kusura bakmasınlar...
nerden bakarsanız garip bir durum yani...
edit :tck 316/1 kapsamında işlem yapılmış. 316'nın kapsamı çok geniş.
"bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümünde yer alan suçlardan herhangi birini elverişli vasıtalarla işlemek üzere maddi olgularla belirlenen bir biçimde anlaşırlarsa..."
bu suçlar; devletin güvenliğine karşı suçlar ve anayasal düzene karşı suçlar. 302'den 315'e kadar olan suçlar bu maddenin uygulama alanına giriyor.
alın size bir muğlaklık daha.
izah editi: 1 ve 2 numaralı cümlelerle ilgili çıkarımım kesin bir kanaat içermemektedir. emekli amiraller belki de başka bir şey kastetmişlerdir. bilemem. ama böyle yorumlanmaya müsait bir durum söz konusu.
devamını gör...
pasaportu 4 yaşındaki oğlu tarafından karalanan baba
          benlik algısı oluşmuş. 5 parçalı insan resmi yapabildiğine göre zekası gelişim yaşı ile uyumlu olabilir. babaya sakal ve bıyık çizmiş. gözlem ve mizahi yeteneği var. küçük ayrintilarda bol miktarda çiçek ayı gibi figürler bulunuyor bu da yaptığı işe zaman ayirdigini söylüyor . karalamalarına bakarsak yaşı ile uyumlu motor gelişim var diyebiriz. perspektif ve kompozisyon oluşturma henüz yok. hikayelestirme gozlenmedi.*
tanım: karadır şu bahtım kara türküsünü seslendiren kişidir.
  tanım: karadır şu bahtım kara türküsünü seslendiren kişidir.
devamını gör...
sevişememek
          erkek yazarların muzdarip olduğu hastalık. çaresi başlık açmak.
      
  devamını gör...
insan
          aslına bakılırsa bir yığın etten ve kemikten oluşan bedenler topluluğuyken, içinde barındırdığı ruhla birlikte insan adını alan varlık.
      
  devamını gör...
sevgiliyi meriçlerden uzak tutma yöntemleri
          sanırım ne kadar ilişkisi olduysa meriçler yüzünden bitmiş yazar pardon trol beyanı. bu ne şiddet bu celal dostum? bu nasıl uzun tanımdır, master doktora ne varsa yapmışsın galiba bu konuda.
      
  devamını gör...
17 ocak 2021 beşiktaş galatasaray maçı
          kaos ortamı galatasaray'a yarar. skor veriyorum: beşiktaş 0-2 galatasaray.
not: her halükarda dostluk kazansın.
edit: tam tersi oldu, tebrikler beşiktaş.
  not: her halükarda dostluk kazansın.
edit: tam tersi oldu, tebrikler beşiktaş.
devamını gör...
yazarların itiraf köşesi
          ben bir gerizekalıyım.
      
  devamını gör...
bi dahaki adresim nickaltın olacak
          huh dedirten cinsten. bir ürperti gelmedi değil.
      
  devamını gör...
3 mayıs türkçülük günü
          3 mayıs türkçüler günü.
bilen bilmeyen herkes, bu önemli gün ile ilgili bir şeyler yazıp çiziyor.
kimisi bir bayrammış gibi, kimisi bütün türklüğe özel bir gün gibi yazılar paylaşıyor.
3 mayıs, isim itibari ile türkçüler günü'dür. türkçülük günü, türk milliyetçileri günü, milliyetçiler günü, milliyetçilik günü gibi bu güne yamanmaya çalışılan isimlerin hepsi yanlıştır. "bu güne 'türkçülük günü' desek ne oluyor?" diyenler olacaktır.
türkçülüğün bir günü olmadığını, bir günlük olmadığını hatırlatmak isteriz.
nasıl annelik, bir gün değil her gün ise ve anneler günü, yalnızca 1 gün ise bugün de öyle bir gündür. annelik günü olmadığı gibi türkçülük günü de yoktur.
bu güne milliyetçiler günü demek ise ramazan bayramı'na şeker bayramı demeye eş değerdir. bu güne bu ismi yamamaya çalışan kişilerin, art niyetli olduğunu düşünüyoruz. hangi milletin milliyetçisi olduğu dahi sınıflandırılmayan böyle bir isim, bu güne yamanmaya çalışan kişilerce üretilmiştir. bu günün ismini değiştirenlerin, bu günü anmaya hakkı da yoktur.
3 mayıs'ta yargılanan yalnızca nihâl atsız'dır. normalde 26 nisan'da olan bu mahkeme, türkçü gençlerin oluşturduğu kalabalık nedeniyle 3 mayıs'a ertelenmiştir. nihâl atsız'ın yargılanma nedeni komünist sabahattin ali'nin kendisine açtığı hakeret davasıdır. sabahattin ali'nin bu davayı açma nedeni, nihâl atsız'ın orkun dergisi'nde dönemin türkçü olduğu beyanında bulunan başbakanı şükrü saraçoğlu'na yazdığı açık mektupta isminin geçmesi ve "vatan haini" olarak hedef gösterilmesidir. neticede nihal atsız, bu mahkemece serbest bırakılmıştır.
26 nisan'da kalabalık nedeniyle ertelenen mahkemeye, 3 mayıs günü daha büyük bir kalabalık akın etmiştir. sabahattin ali, mahkeme salonundan çıktıktan sonra osman yüksel serdengeçti'den dayak yemiş, olayların büyümesi sonucu 165 türkçü genç gözaltına alınmış, aynı gün nihâl atsız da bu gençleri provoke etmek suçlaması ile tutuklanmıştır. nihâl atsız'a bu suçlamanın yapılmasının nedeni, 26 nisan'daki ertelenen mahkemeden sonra, istanbul'a dönmeden önce bu gençlerin bir kısmı ile çay içmiş, sohbette bulunmuş olmasıdır.
1944 olayları olarak bilinen, ırkçılık-turancılık davasının her şeyi böyle başlamıştır. ismet inönü'nün 19 mayıs konuşmasında bizzati olarak türkçüler'i hedef alması üzerine olaylar daha da harlanmış, ırkçılık-turancılık davasının savcısı olan yüzbaşı kazım alöç, bu olaydan sonra nihâl atsız'ın evini bastırmış, nihâl atsız'ın mektup arkadaşlarını ve onların mektup arkadaşları olmak üzere toplam 23 kişiyi daha tutuklatmıştır.
türkçüler, bu olaylardan sonra çeşitli eziyetlere mağdur bırakılmış, tabutluklara sokulmuş, hapislere atılmıştır. bu yüzden nihâl atsız'ın da dediği gibi bu gün bir bayram değil, acılarımızın başladığı gündür.
3 mayıs, 1954 gününden bu yana olayın başkahramanı nihâl atsız'ın talebiyle 'türkçüler günü' olarak anılmaya başlanmıştır. bu günün özel bir gün olma nedeni, gençlerin türkçü bir refleks göstererek mahkemeye yığılması ve bu olayın türkçülüğün saha hareketine dönüşmesinin başlangıcı kabul edilmesidir.
nihâl atsız, bu özel günün mimarı olduğu için, bu gün yalnızca onun belirlediği isimle, onun peşinden gidenlerle anılabilecek bir gündür. türkçü olmayan insanlarca bu günün anılması, samimiyetsizlik ya da cahilliktir. bu davanın derdi ile dertlenen, çilesini sırtlanan, birbirinin kuyusunu kazmakla uğraşmak yerine davanın yücelmesi için uğraşan bütün türkçüler'in, türkçüler günü'nü kutlarım.
"3 mayıs ruhu ebediyyen yaşasın!"
  bilen bilmeyen herkes, bu önemli gün ile ilgili bir şeyler yazıp çiziyor.
kimisi bir bayrammış gibi, kimisi bütün türklüğe özel bir gün gibi yazılar paylaşıyor.
3 mayıs, isim itibari ile türkçüler günü'dür. türkçülük günü, türk milliyetçileri günü, milliyetçiler günü, milliyetçilik günü gibi bu güne yamanmaya çalışılan isimlerin hepsi yanlıştır. "bu güne 'türkçülük günü' desek ne oluyor?" diyenler olacaktır.
türkçülüğün bir günü olmadığını, bir günlük olmadığını hatırlatmak isteriz.
nasıl annelik, bir gün değil her gün ise ve anneler günü, yalnızca 1 gün ise bugün de öyle bir gündür. annelik günü olmadığı gibi türkçülük günü de yoktur.
bu güne milliyetçiler günü demek ise ramazan bayramı'na şeker bayramı demeye eş değerdir. bu güne bu ismi yamamaya çalışan kişilerin, art niyetli olduğunu düşünüyoruz. hangi milletin milliyetçisi olduğu dahi sınıflandırılmayan böyle bir isim, bu güne yamanmaya çalışan kişilerce üretilmiştir. bu günün ismini değiştirenlerin, bu günü anmaya hakkı da yoktur.
3 mayıs'ta yargılanan yalnızca nihâl atsız'dır. normalde 26 nisan'da olan bu mahkeme, türkçü gençlerin oluşturduğu kalabalık nedeniyle 3 mayıs'a ertelenmiştir. nihâl atsız'ın yargılanma nedeni komünist sabahattin ali'nin kendisine açtığı hakeret davasıdır. sabahattin ali'nin bu davayı açma nedeni, nihâl atsız'ın orkun dergisi'nde dönemin türkçü olduğu beyanında bulunan başbakanı şükrü saraçoğlu'na yazdığı açık mektupta isminin geçmesi ve "vatan haini" olarak hedef gösterilmesidir. neticede nihal atsız, bu mahkemece serbest bırakılmıştır.
26 nisan'da kalabalık nedeniyle ertelenen mahkemeye, 3 mayıs günü daha büyük bir kalabalık akın etmiştir. sabahattin ali, mahkeme salonundan çıktıktan sonra osman yüksel serdengeçti'den dayak yemiş, olayların büyümesi sonucu 165 türkçü genç gözaltına alınmış, aynı gün nihâl atsız da bu gençleri provoke etmek suçlaması ile tutuklanmıştır. nihâl atsız'a bu suçlamanın yapılmasının nedeni, 26 nisan'daki ertelenen mahkemeden sonra, istanbul'a dönmeden önce bu gençlerin bir kısmı ile çay içmiş, sohbette bulunmuş olmasıdır.
1944 olayları olarak bilinen, ırkçılık-turancılık davasının her şeyi böyle başlamıştır. ismet inönü'nün 19 mayıs konuşmasında bizzati olarak türkçüler'i hedef alması üzerine olaylar daha da harlanmış, ırkçılık-turancılık davasının savcısı olan yüzbaşı kazım alöç, bu olaydan sonra nihâl atsız'ın evini bastırmış, nihâl atsız'ın mektup arkadaşlarını ve onların mektup arkadaşları olmak üzere toplam 23 kişiyi daha tutuklatmıştır.
türkçüler, bu olaylardan sonra çeşitli eziyetlere mağdur bırakılmış, tabutluklara sokulmuş, hapislere atılmıştır. bu yüzden nihâl atsız'ın da dediği gibi bu gün bir bayram değil, acılarımızın başladığı gündür.
3 mayıs, 1954 gününden bu yana olayın başkahramanı nihâl atsız'ın talebiyle 'türkçüler günü' olarak anılmaya başlanmıştır. bu günün özel bir gün olma nedeni, gençlerin türkçü bir refleks göstererek mahkemeye yığılması ve bu olayın türkçülüğün saha hareketine dönüşmesinin başlangıcı kabul edilmesidir.
nihâl atsız, bu özel günün mimarı olduğu için, bu gün yalnızca onun belirlediği isimle, onun peşinden gidenlerle anılabilecek bir gündür. türkçü olmayan insanlarca bu günün anılması, samimiyetsizlik ya da cahilliktir. bu davanın derdi ile dertlenen, çilesini sırtlanan, birbirinin kuyusunu kazmakla uğraşmak yerine davanın yücelmesi için uğraşan bütün türkçüler'in, türkçüler günü'nü kutlarım.
"3 mayıs ruhu ebediyyen yaşasın!"
devamını gör...
konuşacak kimsenin kalmaması
          bazen hayattaki en sıkkınlık verici seydir ya bi kere kendini yalniz hissedersin telefonu eline aldiginda mesaj atacak ariyacak kimsenin olmamasi telefon rehberinde kayitli olan birkac kisinin de sadece tanidigin ama hic yakin olmadigin insanlar olmasi hayatta cidden yakin kimsenin olmamasi , telefonun calmamasi sana mesaj atanin sadece operatorun olmasi sana sevildigini hatirlatacak kimsenin olmamasi en kotusude derdini soylicegin bir "dost" bulamamak... ıste ondan sonra ı m the man who walks alone havalarinda takilmaya calisiyosun ama nereye kadar bir sure sonra etrafindakiler batmaya basliyor ya herkes birisiyle konusuyo gorusuyor ama sen yok abi hicbiseyin yok ya hayatta tek basina oldugunu hissediyosun bildigin ama en guzel seylerinden biride kimseden medet ummamayi ogreniyosun en azindan bu kismi guzel be
      
  devamını gör...
ilk başta sevilmeyip zamanla alışılan şeyler
          covid-19 maskesi.
      
  devamını gör...
çernobil santrali patlarken telefonundan maçkolik iddia oranlarına bakan başmühendis
          1988 yılında da iş ciddiyetinin olmadığı yoldaş mühendistir. lenin komradların şu halini görse mezarında ters dönerdi. cska moskova kg var dayı..
      
  devamını gör...
2 yaşındaki tecavüz mağduru
          herkesin aklından geçen ama diline dökmekten korktuğu o cümle zihnime sığmıyor ve dilime dökülüyor.
o melek tecavüze uğrarken tanrının ne yaptığını ve neden buna müsade ettiğini düşünmeden edemiyorum.
  o melek tecavüze uğrarken tanrının ne yaptığını ve neden buna müsade ettiğini düşünmeden edemiyorum.
devamını gör...
nasa'nın istanbul paylaşımı
          beton parçasıdır.
      
  devamını gör...
devlet memurları bu ülkenin kanayan yarası kamburu kanseridir
          öncelikle sakin olalım sevgili yazarlar. devlet memuru falan değilim, bilakis özel sektörün her türlü alavere dalaveresini görmüş, bilfiil yaşamış bir yazarım yalnızca.
-medeni ülkelerde bugün işçi sınıfı mutluysa bu işverenin ehlileştirilmesinden kaynaklı. türkiye'de özel sektör rabbena hep bana kafasından vazgeçmez, çünkü devlet özel sektöre muhtaçtır, yeri gelir vergisini affeder, yeri gelir ithal ürüne kota koyar, yeri gelir işçiyi nasıl hangi şartlarda çalıştırdığını görmezden gelir, sendikaları baltalar, tepelerine truva atları yerleştirir. bu şımarıklığa elverişli ortam insan doğasından kaynaklı özel sektörü bugünkü gibi bencil, açgözlü birer piyasa oyuncusu haline getirir. maaşlar kuş kadardır, beklentiler dağ. beyaz yakalı diye tabir ettiğimiz tabakaya geçebilen kesimde de aslında durum farklı değildir. görece iyi şartlarda yaşar, ama emeğinin karşılığını alamadığını bilir. oyun taktiği bir gün yükselip çok para kazanabileceği ümidini diri tutmak üzerine kuruludur, nitekim aralarından yükselenler olur ve maaşları artar. diğerleri bilirler ki oraya çıkmak için ya yukarıdakini aşağı çekeceksin ya da çok çalışacaksın.
- devlet memurlarının bir kısmı bugün diyelim ki 4.500 tl-5.000 tl bandında işe başlarlar. ama 1/4 tabir ettiğimiz zurnanın son deliğine ilerlediğinde dahi, o maaş bugünkü şartlarla 10.000 tl olmaz. belli başlı bir kaç meslek hariç. (2021'de tuğgeneral maaşı 11.000 tl civarında olacak örneğin) burada koçun motivasyon taktiği her zaman az maaş ama garanti maaştır. yani hayaller umutlar falan yükseltilmez. memur işini yapar, o günkü iktidarla ve sicilini elinde tutan amirleriyle iyi geçinirse şef olur, müdür olur, üst banta biraz daha hızlı yaklaşır. hayalleri düşük olan insanı motive etmek zordur, dolayısıyla yan haklarla desteklenir, ufak tefek mesaiden kaytarmalara göz yumulur. esnek çalışma saatlerinin türevi. bu da sonuç olarak verimliliği düşürür, verimin düşük olduğu yerde 3 kişinin yapacağı işi 5 kişi yapar.
bu kadar cümleyi niye yazdık? ben bunu yorumlamak yerine hercule poirot'a bağlayıp tanımı soruyla bitireyim. sizce asıl suçlu kim? bu paradokstan nasıl çıkarız?
  -medeni ülkelerde bugün işçi sınıfı mutluysa bu işverenin ehlileştirilmesinden kaynaklı. türkiye'de özel sektör rabbena hep bana kafasından vazgeçmez, çünkü devlet özel sektöre muhtaçtır, yeri gelir vergisini affeder, yeri gelir ithal ürüne kota koyar, yeri gelir işçiyi nasıl hangi şartlarda çalıştırdığını görmezden gelir, sendikaları baltalar, tepelerine truva atları yerleştirir. bu şımarıklığa elverişli ortam insan doğasından kaynaklı özel sektörü bugünkü gibi bencil, açgözlü birer piyasa oyuncusu haline getirir. maaşlar kuş kadardır, beklentiler dağ. beyaz yakalı diye tabir ettiğimiz tabakaya geçebilen kesimde de aslında durum farklı değildir. görece iyi şartlarda yaşar, ama emeğinin karşılığını alamadığını bilir. oyun taktiği bir gün yükselip çok para kazanabileceği ümidini diri tutmak üzerine kuruludur, nitekim aralarından yükselenler olur ve maaşları artar. diğerleri bilirler ki oraya çıkmak için ya yukarıdakini aşağı çekeceksin ya da çok çalışacaksın.
- devlet memurlarının bir kısmı bugün diyelim ki 4.500 tl-5.000 tl bandında işe başlarlar. ama 1/4 tabir ettiğimiz zurnanın son deliğine ilerlediğinde dahi, o maaş bugünkü şartlarla 10.000 tl olmaz. belli başlı bir kaç meslek hariç. (2021'de tuğgeneral maaşı 11.000 tl civarında olacak örneğin) burada koçun motivasyon taktiği her zaman az maaş ama garanti maaştır. yani hayaller umutlar falan yükseltilmez. memur işini yapar, o günkü iktidarla ve sicilini elinde tutan amirleriyle iyi geçinirse şef olur, müdür olur, üst banta biraz daha hızlı yaklaşır. hayalleri düşük olan insanı motive etmek zordur, dolayısıyla yan haklarla desteklenir, ufak tefek mesaiden kaytarmalara göz yumulur. esnek çalışma saatlerinin türevi. bu da sonuç olarak verimliliği düşürür, verimin düşük olduğu yerde 3 kişinin yapacağı işi 5 kişi yapar.
bu kadar cümleyi niye yazdık? ben bunu yorumlamak yerine hercule poirot'a bağlayıp tanımı soruyla bitireyim. sizce asıl suçlu kim? bu paradokstan nasıl çıkarız?
devamını gör...
panda evlat edinin
          pandalar yalnız ve utangaç canlılardır. genellikle çin’in bambu ormanlarında, dağlarda ulaşılması zor ve uzak yerlerde, gözlerden uzakta yaşarlar.
uluslararası dünya doğayı koruma birliği’nin (ıucn) kırmızı listesi’ne göre pandaların nesli tehlike altında. bugün doğal ortamında sadece 2.000 panda kalmış.
dünya doğayı koruma vakfı (world wide fund for nature)'nın başlattığı bir çalışma ile sembolik olarak panda sahiplenebiliyorsunuz. aşağıdaki sayfada yer alan bağış tutarı kısmından istediğiniz miktarda bağış yapabilir, pandaların doğal ortamlarında yaşamlarını sürdürmelerine destek olabilirsiniz.
kaynak: buradan
 
      
  uluslararası dünya doğayı koruma birliği’nin (ıucn) kırmızı listesi’ne göre pandaların nesli tehlike altında. bugün doğal ortamında sadece 2.000 panda kalmış.
dünya doğayı koruma vakfı (world wide fund for nature)'nın başlattığı bir çalışma ile sembolik olarak panda sahiplenebiliyorsunuz. aşağıdaki sayfada yer alan bağış tutarı kısmından istediğiniz miktarda bağış yapabilir, pandaların doğal ortamlarında yaşamlarını sürdürmelerine destek olabilirsiniz.
kaynak: buradan
 
      devamını gör...



