ingilizce bir sözcüktür. kişinin her şeyi değersiz/anlamsız görmesi durumudur. hiçbir şeye anlam değer yüklemeyen ve her şeyi önemsiz görmesi anlamına gelmektedir.
devamını gör...

ingiliz ressam john everett millais'nin 1856 tarihli tablosu.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

iki kız, muhtemelen iki kız kardeş, dinlenmek için bir kasabanın yakınlarında oturmuşlar. yağmur sonrası çifte gökkuşağı çıkmış, küçüğü çok etkilenmiş manzarayı izliyor. büyüğünün ise gözleri kapalı.
resme yaklaşıp detaylarına bakalım çünkü detaylar bize eseri daha iyi açıklıyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
büyük kızın boynunda ''köre merhamet edin'' (pity the blind) yazısı asılı. kızın kucağında bir akordiyon duruyor ve ikisinin de kıyafetleri eski püskü. demek ki bu iki kız akordiyon çalarak geçinmeye çalışıyor.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kıyafetlerinin eski olduğunu burada daha net görebiliyoruz. bunun yanında, kör olan büyük kızın çimenleri nasıl sıkıca tuttuğuna dikkat edelim. sol eliyle de küçük kızın elini tutmuş.
arkasında muhteşem bir manzaranın olduğunu biliyor olsa gerek, küçük kız muhteşem manzararaya bakarken o manzaraya arkasını dönmüş. güneş ışığı yüzüne vuruyor, çimenlere dokunarak, belki etrafındaki hayvanların sesini dinleyerek ya da yağmur sonrası toprağın kokusunu alarak etrafı hissediyor.
kör kızın diğer duyularına yoğunlaştığını anlayabiliyoruz aslında. ressam bize kızın gözleri kapalı olduğu halde onun kör olduğunu anlatacak bir çok ipucu bırakmış.
eser ne kadar muhteşem gökkuşaklarıyla canlı renklere sahip olsa da hüzünlü bir hava veriyor. bu kızların burada ne kadar uzun süre otururlarsa otursunlar, kalkıp yola devam etmeleri gerektiğini ve hayat şartlarının ne kadar zor olduğunu az çok tahmin edebiliyoruz çünkü. bu tezatı yansıtması açısından çok başarılı bana göre.

millais'nin resmin sağ altındaki imzasına, özellikle m harfine hayran kaldım ayrıca. böyle detaylara bayılıyorum. onu da ekleyeyim buraya. çünkü neden olmasın.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

ismini dahi anmak istemediğiniz, geçmiş dönemde içinde bulunduğunuz sözlük için kullanılan laf.
genellikle ex sözlükten, ex sözlük yazarları olarak kendi aramızda konuşurken bahsederiz.
gene de, ''ex sözlük yazarları''nı tanımama vesile olduğundan, ex sözlükten daha ağır bir laf edemiyorum...
devamını gör...

birisi seni derin uykundan uyandırdıktan sonra,etrafı ve karşındaki kişiyi ilk defa görmüş gibi bakmak.beş saniye sonra heee ben bunu tanıyorum hissi.
devamını gör...

manik depresif bozukluk (bipolar bozukluk) hastalığının depresif dönemi belirtilerinden biridir. kişi tamamen içine kapanır ve hiç kimse ile konuşmak istemez.

herhangi bir hastalığı olmadan konuşmama isteği olan insanlarda vardır. evde aile, iş yerinde çalışma arkadaşları veya çevresindeki kişilerin kendini anlamadıklarını düşündüğü/bildiği için tecrubelerinin sonucunda artık kimseyle konuşma isteği duymaz. bir nevi boşa vakit harcamak istemezler. zamanla alışkanlık haline gelir ve az konuşan insan olurlar.

depresif kişinin konuşmama isteğinden farklıdır. hasta olmayan kişi için konuşmama isteği tercihtir. kendi için doğru olanı istediği için ruhsal durumu memnundur. özgüven eksikliği yaşamaz hatta kendini güvende hisseder. yalnız ve uyumsuz gibi görünseler de çok konuşmaya gerek kalmadan anlaşabildiği dostları az da olsa vardır. yalnız değildirler aksine muazzam saygın insanlardır.

depresif kişi ise konuşmama isteğinin yanında özgüven eksikliği, tamamen iç dünyaya kapanma, dışardan gelen iletişime tepki vermeme, az beslenme ve dış görünüşüne önem vermeme gibi belirtileri vardır. intihar eğilimlidirler.

her ikisi haricinde dönemsel olarak konuşmama isteği duyulabilir. depresif konuşmama isteği ile benzerdir fakat geçicidir. sosyal hayatı akışına devam eder. sadece kötü bir dönemin sonucunda kişi kendini dinlemek ister. konuşmak yorucu ve sıkıcı gelir. iletişim içinde olarak duyacakları ya gereksiz gelir ya da işine gelmez bu sebeple konuşmak istemez. hastalık, yorgunluk, stres, ayrılık, yalnızlık, "pandemi" gibi sebeplerden kaynaklı geçici depresif durum atlatılınca konuşma isteği geri gelir.
işte bu dönemde kişiden uzak durun, çok konuşma tehlikesi var.
devamını gör...

yıldırım beyazıt komutasındaki osmanlı ordusu ve timur komutasındaki moğol ordusu arasında 1402 yılında ankara'nın çubuk ovasında yaşanan savaştır.

timur'un amacı anadolu üzerinde hakimiyet sağlamak değildir. nitekim savaşı kazanan timur anadolu'yu ilhak etmemiştir. onun amacı düzenleyeceği çin seferi öncesinde yeni yükselen bir güç olan osmanlı devletine karşı sırtını sağlama almaktır. bu savaşın bana göre osmanlı devletindeki etkileri çok büyüktür.

osmanlı hanedanının sonraki dönemlerinde gerçekleştirdiği bazı uygulamaları bu savaşın sonuçlarına bağlarım. bunlara kısaca değinirsek; evlenmeme yıldırım beyazıt'tan sonra kanuni sultan süleyman'ın nikahladığı hürrem sultan'a kadar hiçbir padişah nikah kıymamıştır. bunun sebeplerinden en önemlisinin, ankara savaşı sonrasında timur'un yıldırım beyazıt'ı aşağılamak için hanımına yaptıkları gösterilir. kardeş katli ankara savaşı, ortaçağda bir devleti parçalamanın en kolay yolunun, hanedanı birbirine düşürmek olduğunu osmanlı ailesine göstermiştir.

timur anadolu'dan gitmeden önce sırf kargaşayı arttırmak için toprakları yıldırım'ın 3 çocuğu arasında paylaştırmış, 4. şehzade olan şehzade mustafa'yı da yanına almıştır.
bu durum karşısında fatih sultan mehmet kardeş katlini meşru saymıştır. anti-aristokrasi osmanlı imparatorluğunun yüzyıllarca devam edecek bir karakteristiğidir. dikkat edilirse, son birkaç yüzyıla kadar osmanlı imparatorluğunda, osmanlı hanedanı dışında başka bir aristokratik aile görülemez. bu bilinçli uygulanan bir politikadır.

ankara savaşı sonrasında timur bölünmeyi pekiştirmek için, anadolu selçuklu devleti'nden sonra ortaya çıkan diğer beyliklere topraklarını geri vermiştir.
osmanlı ailesi bu tehditi sonrasında görmüş, kendisine karşı olan tüm alternatif aileleri fetret devrinin bitmesiyle ortadan kaldırmıştır. bundan sonra da, devlet kademelerinde dikey geçiş çok serbest tutulmuştur. kıyaslama yaparsak, örneğin avrupa ve rusya gibi ülkelerde aristokrasi köklüdür. tebaa sınıfla aralarındaki ayrım derindir. bir köylü asla ama asla bir aristokratla yan yana bulunamaz, veya bir aristokrak aile mensubu, ne kadar zayıf karakterli olursa olsun, sırf soyadından ötürü üstün yaradılışlı kabul edilir. ama osmanlı imparatorluğunda böyle bir uygulama görülmez. çok zeki bir çoban rahatlıkla sadrazam cübbesi giyebilir. oğlu başarısız ise, aynı hızla devlet kademlerini inebilir. devşirmelik anti-aristokrasi politikasının bir devamı sayılabilir.

ayrıca imparatorluğun kozmopolitliğini canlı tutma uygulaması olarak da görülebilir. dikkat edilirse sadrazamların, hatta harem kadınlarının devşirmelerden seçildiği görülür. devşirme olan bir sadrazam asla tam olarak bir köklü aile kuramaz. bu durum, osmanlı ailesini devirip yerine kendi ailesini geçirme hayallerine kapılmasını engeller. söylediğim gibi, şahsıma göre ankara savaşı osmanlı imparatorluğununu karakterini belirleyen savaşlardan biridir, bu sebeple önemi büyüktür. savaş sonrasında yaşanan fetret dönemi 1. çelebi mehmet tarafından sona erdirilmiştir.
devamını gör...

ytong ve burger king firmalarında hisse sahibi ve yönetim kurulu üyesi olan futboldan herhangi bir insandan daha fazla anlamayan ve herhangi bir insandan daha özgün fikirleri olmayan trt yorumcusu ve sabah gazetesi yazarıdır.

futbolun noel babası gibi bir karakterdir. 2 yılda bir ya dünya kupası ya da avrupa şampiyonası için ortaya çıkar ve hepimizi futboldan soğutan yorumları ile futbol izleyecisini futboldan soğutan bir insandır.

maç boyunca bitse de gitsek bir ses tonu ile konuşur, asla tonlama yapmaz, önceden belirlediği ve muhtemelen önünde bulunan bir not kağıdında yazan sözleri bağlamdan bağımsız olarak sıralar.

bu not kağıdında yazan sözlerden en önemlisi “ kolektif futbol”dur. eğer bu sözü her maç en az dört kez söylemezse futbol tanrılarından biri olan sokrates tarafından tekmeleneceğine inandığına dair söylentiler bulunmaktadır.

iki takım da gol atamazsa berabere biter diyerek matematiksel anlamda gözümüzü açan, kaleciler topa bakmazsa gol olabilir diyerek bakış açımızı değiştiren, kaleci olmasa gol olacaktı diyerek de bizleri varoluşsal krizlere sokan üründül’ü savunanlar ise ısrarla yorumculuktan para almadığını söyleyerek vuvuzeladan daha rahatsız edici olan yorumcuya olumlu bir yandan bakmaya çalışmaktadır.

ancak bu konuda mehmet demirkol’un bir yayın da sorduğu ve aşağı yukarı şöyle bir şey olan soruyu mealen tekrar etmek isterim:

bir hastaneye gidip ben beyin ameliyatı yapmak istiyorum ve bunun karşılığında ücret almayacağım desek bize bu konuda izin verirler mi?
devamını gör...

cevabı öncelikle eğitim reformu olan soru. öyle yapboza dönmüş, 2 senede bir değiştirilen saçma bir sistemden bahsetmiyorum. finlandiya gibi ülkelerdeki sistemi iyice inceleyerek yapılacak doğru dürüst bir ayardan bahsediyorum. insanları adam gibi eğitirseniz, saygıyı sevgiyi çocuk yaştan itibaren öğretirseniz, yaşam hakkına saygıyı kafalarına zamanında kazırsanız ve ülke için en iyi şekilde çalışmanın meyvelerini en başından anlatırsanız 1 değil birkaç adım ileriye gidersiniz.

eğer bunları yapmazsanız da güzel oy alırsınız seçimlerde. o yüzden yapmamak tercih ediliyor.
devamını gör...

eve gidelim bak neler oluyor?
devamını gör...

oldukca urpertici efsanevi bir deney. gercekligi gunumuzce tartisila dursun, sonucu ki gercekse eger bir hayli korkunc. hikayesi şöyle; ikinci dunya savasi sirasinda rusya insan icin uykusuzlugun ne gibi sonuclara yol acacaginin deneyini yapmak ister. bunun icin bes mahkum denek secilir ve oncesinde hazirlanmis bir odaya hapsedilir. efsaneye gore bu odadan sag cikacak mahkumlarin ozgurluklerine kavusma garantisi verilir. oncesinde hapsedilecekleri odaya her turlu ihtiyac duyacaklari yiyecek icecek kitap vs. temin edilir. odaya mikrofon ve hoparlor yerlestirilir daha da onemlisi uyumalarini engelleyecek turden gaz ve ihtiyac duyacaklari miktarda oksijen pompalanir. deney normal kosullarda 30 gun surecektir. ara ara mikrofonlardan mahkumlarla kontak kurulur. ilk iki uc gun her sey normal seyrindedir. 10 gun sonunda bes mahkum denek durtusel kontrollerini kaybetmis tipki bir akil hastasi gibi davranislarda bulunur. hatta deneklerden biri tum gun ciglik cigliga bagirir (ses tellerinin koptugu yine soylentiler arasinda). 12. gunun sonunda sesleri tamamen kesilip konusma yetilerinin kayboldugu farkedilir. 15. gune gelindiginde ise odanin tamamen sessizligini merak eden askerler odaya girip baskin yapar. sonuc korku filmi gibi. deneklerden biri oludur ve diger denekler tarafindan cesetin organlari cikarilip parcalanmistir. keza kendi vucutlari da kan revan icindedir, kendi etlerini koparip kendilerine de zarar vermislerdir. iceri giren rus askerlerinden birini saldirarak oldurmus, birinin bacagini parcalamislardir. kalan dort denekten birinin o an dalaginin patlayip ölür. geri kalan denekler hastane ortaminda tedavi edilir. denekler bir insandan cok kuduz olmus bir hayvan gibi davranir. hastane ortaminda turlu tedavilere ve ameliyatlara karsi duzelme gosteremezler. hatta ameliyatlar esnasinda morfin verildigi halde uykuya direnc gosterdikleri, acidan zevk aldiklari gozlenir. tedavileri sonucu olumsuz olunca kafalarina silahla sıkılarak öldurulurler. deney resmi hicbir kaynak tarafindan dogrulanmaz. dolayisiyla sehir efsanesinden oteye de gitmez.
devamını gör...

spotify’dan random olarak şarkı açıldığında en sevilen şarkılardan birine denk gelmek * .
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

çetelerin ve mafyaların çökertildiğini vurgulamış..
bu ülkede düzen ne zaman bozuldu biliyor musunuz arkadaşlar?
kurtlar konseyi dağıtıldıktan sonra bozuldu. tamam bir iki sehem düşündükleri gibi gitmemiş olabilir.
çakır istanbul sefiri olarak kalsaydı, hüsrev ağa ve testere uyuşturucuyu sadece ihraç edeceklerdi. ülkede bugün uyuşturucu kullanımının ne kadar yaygın olduğunu hepimiz biliyoruz...
silah üretimi ve ticareti i baron kontrolünde laz ziya tarafından yapılıyor olsaydı, herkes beline silah takıp mafyacılık oynamayacaktı.
züüüriyetsiz itoğluerdal babasını öldürmeseydi bonzai gibi kimyasallar sektöre girmeyecekti.
aslında bütün suç aslan bey’de, sen ne diye tarikatçı bir adamı, devlet yapılanmasını bozmak için yetiştirip canlı bomba olarak konseyin ortasına atarsın?
bütün bugünler polat gibi hayalperest ve tarikatçı zihniyetler yüzünden yaşanıyor.
herkesi öldürdü, tek büyük ben olacağım dedi ammaa ortalık çakırbeylilere kaldı.....
işte yeni türkiye arkadaşlar, zihniyet ortada...
her şeyi biz biliriz, biz dünya’ya hükmederiz cahil cesareti.....
ünal kaplan’ın son döneminde, beynini yıkadı bu adamlar,
ülkede çeteler mi çökertilmiş, mafyalar mı bitmiş, uyuşturucu kullanımı mı sıfırlanmış?????
en çok üzüldüğüm ise elbette iplikçi nedim ’in yokluğu....
bugün bizlere tel aviv merkezinden haberler uçururdu.
sonuç olarak bugünlere bizi aslan bey’in hırsları ve polat’ın egosu ve elbette pala’nın 10 kağıt koparma uğruna halo’ya takılı kalması getirdi.
devamını gör...

5 yaşına kadar oyuncakları o kadar kıymetli ki sokaktan bulduğu bir gazoz kapağını veya sahilden topladığı taşları bile eve gidince sorarlardı. bir keresinde oğlum topladığı o taşları gittiğimiz sahilde unutmuştu, eve gelince kıyamet koptu, nasıl benim taşlarımı almadın diye başımın etini yedi, 3 gün ağladı. şimdi büyüdüler artık, geçen gün 5 yaşındaki kuzenleri geldi, tabii haliyle tüm oyuncaklar ortaya saçıldı, oğlum zamanında asla kimsenin dokunmasına dahi izin vermediği oyuncağını kuzenine hediye etti. büyüyünce oyuncağı gözleri görmüyor ama 2-5 yaş arasındayken mülkiyet kavramı tam olarak oturmadığından oyuncak, çocuklar için dünyanın en kıymetli şeyi..
devamını gör...

hava değişiminden olsa gerek.. gram uykum yok.. beraber sabahlayacagiz sevgili sözlüğüm..
devamını gör...

kafa sözlükte, mahlasını en çok sevdiğim yazarın sunacağı program. konusu da epey ilgi çekici ve merakla bekliyorum.

kolay gelsin, başarılar dilerim kardeşim.*
devamını gör...

abartıyosun.
meraklı melahat.
ne bekliyodun ki?
ders yap.
devamını gör...

salı akşamı, saat 23:00 da canlı olarak sizlerle..

müzikler her zamanki gibi

muhabbet de fena sayılmaz

ilginizi çeken ve üzerine konuşmak istediğiniz başlıkları yayından önce buradan yazabilir veya bana mesaj olarak atabilirsiniz.

saat 23:00 da buradan dinleyebilirsiniz,
radyo.kafasozluk.com/

faithfully yours.
devamını gör...

türkçe öğretmeninize selamlar.
devamını gör...

cruella 2021 yapımı dodie smith in 101 dalmaçyalı kitabından uyarlanmış filmdir. asi kızımızın dünya ile savaşını izleyeceğimiz filmin yönetmen koltuğunda craig gillespie oturmakta. daha fragmanda ilgimi cezbeden film ilk sahnelerde kızımızın şu sözleri ile beni derinden etkilemiştir. “ ben kadınım kükremem yeter.” henüz birkaç sahne geçmişken farklı olmanın yanında o farklı bireye yoldaşlık eden ailenin de ne kadar güçlü kalması gerektiğini hissediyoruz. ama gerçek hayat bize her daim yalnız olduğumuzu gösteriyor tıpkı filmdeki kızımıza olduğu gibi. suç ve komedi türünde muhteşem bir film. 101 dalmaçyalının şimdiye kadar yapılmış en güzel hali. sanırım son dönemde gelişen kötü karakter sevicilik bu film için fazlaca uygun. 200 milyon dolar bütçe kullanılması sahnelerin şahane oluşuna oldukça katkıda bulunmuş zira kostümler dönem derken başımız dönüyor. yapımcılığını walt disney pictures üslenmiş. senaristlerimiz dana fox ve tony mcnamara muhteşem iş çıkarmışlar.7.4 ımdb puanı benim gözümde oldukça az kaldı.
benim gibi beyaz saç hastası ve aykırılık seven biri için muhteşem bir filmdi. defalarca izleyecek olmam şaşırmaz kimseyi. ve ufak bir müjde devam filmi için oyuncularla anlaşma sağlanıyormuş.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim