parliament sinema kulübü
          doksanların fenomenlerinden biriydi. her pazar akşamı, star tv'de ilk kez tv'de gösterime girecek film olurdu. filmin başında da parliament sinema kulübü pazar gecesi sinemasını sunar  anonsu geçerdi.
      
  devamını gör...
talk dirty to me
          fiki fiki esnasında kendilerine terbiyesiz sözler söylenmesinden hoşlanan poison grubunun '86 yılında çıkardıkları şarkı.
so baby, talk dirty to me.
      
  so baby, talk dirty to me.
devamını gör...
ekşi sözlük’ün iyice troll çukuruna dönmesi
          seviyesiz başlıkları geçtim, yazar kalitesi iyice ak-it seviyesine, hatta daha da altına inmiştir.
      
  devamını gör...
uzun süreli ilişkinin sırrı
          tahammül. kimse huyuna, hareketlerine tahammül edemediği insanın yanında durmaz. sevse bile.
      
  devamını gör...
nasıl sevilmek isterdiniz sorunsalı
          rütbeli sevilmek isterim. halktan biri sevmesin beni kardeşim,üzerim. şöyle albay,yarbay bir hanım neden sevgilim olmasın? ya da yok yok allah'ın japon'u prensesle evleniyor benim neyim eksik? prenses tarafından sevilmek isterdim.
      
  devamını gör...
doğrusunu unutturan sözler
          allah yardım cımbız olsun söylemidir.
      
  devamını gör...
sözlükteki kimseyle samimi olmamak
          isterseniz bu sözlükte muhteşem insanlar tanıyabilirsiniz.
yoldaş olabilirsiniz, histeş olabilirsiniz.
hepsi mümkün.
ama aksi de mümkün, tercih meselesi. kapatırsınız kapılarınızı kimseyle samimi olmazsınız.
fonksiyonun tanım kümesine ne yazarsanız değer kümesinde de ona göre bir şey çıkıyor.
seç beğen al!
  yoldaş olabilirsiniz, histeş olabilirsiniz.
hepsi mümkün.
ama aksi de mümkün, tercih meselesi. kapatırsınız kapılarınızı kimseyle samimi olmazsınız.
fonksiyonun tanım kümesine ne yazarsanız değer kümesinde de ona göre bir şey çıkıyor.
seç beğen al!
devamını gör...
sosyopati
          sosyopati ile beraber anılan bir diğer tanım da karanlık üçlemedir(dark triad). psikopati, narsisizm ve makyavelciliğin bir arada bulunduğu bu bireyler genelde iş hayatında yönetici ve/veya patron pozisyonlarında karşımıza çıkarlar. etrafındakileri manipüle ederek, kendi çıkarlarının peşinden giden ve empati kurma konusunda son derece başarısız olan bu insanlar kendilerini de çok güzel saklarlar. 
gaslighting olsun mobbing olsun ve hatta fiziksel tehditler (ki nadiren bu raddeye gelirler zira oyunu kurallarına göre oynamayı bilirler) ile karşısındaki tahakküm yönünden düşük seviyede olan insanları ya kendi oyunlarına çekerler ya da yokederler. bu anlamda modern kapitalist sistemin gaddarlığına çok iyi bir örnek teşkil ederler.
bir insan nasıl sosyopat olur sorusuna sanırım gençliğinde veya çocukluğunda yoksunluk çekmesi ve bu türden bir kaybediş endişesine karşı savunma mekanizması oluşturduğu yönünde yanıt verilebilir. bakın burada yoksulluk demiyorum, psikolojik olarak belli şeylerden yoksun bırakılmak da bu türden bir psikozu tetikleyebilir - ailenin sosyoekonomik seviyesinden bağımsız olarak.
  gaslighting olsun mobbing olsun ve hatta fiziksel tehditler (ki nadiren bu raddeye gelirler zira oyunu kurallarına göre oynamayı bilirler) ile karşısındaki tahakküm yönünden düşük seviyede olan insanları ya kendi oyunlarına çekerler ya da yokederler. bu anlamda modern kapitalist sistemin gaddarlığına çok iyi bir örnek teşkil ederler.
bir insan nasıl sosyopat olur sorusuna sanırım gençliğinde veya çocukluğunda yoksunluk çekmesi ve bu türden bir kaybediş endişesine karşı savunma mekanizması oluşturduğu yönünde yanıt verilebilir. bakın burada yoksulluk demiyorum, psikolojik olarak belli şeylerden yoksun bırakılmak da bu türden bir psikozu tetikleyebilir - ailenin sosyoekonomik seviyesinden bağımsız olarak.
devamını gör...
biyokaçakçılık
          bir ülkede bulunan genetik kaynakların illegal şekilde elde edilmesi. birleşmiş milletler, biyolojik çeşitlilik sözleşmesi ile bunu yasaklamıştır.
bir ülkeye özgü olan canlı varlıkların devlet izni olmadan yurt dışına kaçırılması olarak da tanımlanan bu işin bir başka adı ise biyokorsanlık.
  bir ülkeye özgü olan canlı varlıkların devlet izni olmadan yurt dışına kaçırılması olarak da tanımlanan bu işin bir başka adı ise biyokorsanlık.
devamını gör...
uzaklara gidildiğinde kendini de götürdüğün gerçeği
          insan her şeyden sıyrılır da kendisinden kaçamaz..
      
  devamını gör...
kedi beslemek helal ama köpek beslemenin haram olması
          neolitik devrim ile yerleşik hayata geçtiğimizde kedileri evcilleştirmeye başladık. ektiğimiz tarlalara fareler geliyordu. fareleri takip eden kediler ve yılanlar da neolitik devrimle birlikte kültüre oldular. ancak yılanları evcilleştiremedik çünkü sürüngenlerdi. memelilerin ve sürüngenlerin beyinleri farklıdır. sürüngenlerin beyinleri daha ilkel olduğu için evcilleştirmek pek mümkün değildir. ancak yılanların kültürde önemli bir yeri vardır. (bkz: medusa) (bkz: yılanlı sütun) kültürlerde yılanlar hep mistik canlılardır. genellikle de kadınlarla ilişkilendirilmiştir. her ikisi de ataerkil kültürde şeytanlaştırılmıştır. (bkz: adem ile havva)
neyse konumuza dönelim. günümüzden 300 bin yıl önce yerleşik hayata geçtik ve mülki arazileri ekip biçtik. şehirler inşa ettik. hasat ettiğimiz ürünleri depolarda sakladık. depolarda fareler ve böcekler bulunuyordu. böcekleri kekik, zahter, ardıç, çam gibi uçucu yağı böcekleri kovan aromatik bitkilerle kovuyorduk (bkz: repellent). fareleri ve kuşları ise kediler avlıyordu. işte bu yüzden bereket tanrıçası heykelinin sağında ve solunda nesli tükenen büyük kedilerden anadolu parsı vardır. kuvvetle muhtemel antik dünya'da bu büyük kediler evcilleştiriliyordu. kedi kültürünün en net görüldüğü uygarlık ise antik mısırdır. kediler bile mumyalanmıştır.
gelelim köpeklere...
köpekler neolitik devrimden çok daha önce evcilleştirilmiştir. köpekler yerleşik hayatın gerçeği değildir. avcı-toplayıcılar ve göçebelik kültürünün ögesidir.
peki neden köpekler haram kediler helal???
kesinm bir cevabı yok ancak kanonik eserler tarihine bakarsak en eski yazılı eserlerin hepsinin dini metinler olduğunu görürüz. en eski yazılı metinler orta doğu'dadır. bu metinler bir din adı altında şehirde birlikte yaşama kılavuzudur. mesela tevratta adet gören kadının neler yapması gerektiği, neler yapmaması gerektiği yazılıdır. kurana hiç girmek sitemiyorum çünkü kuran bu bahsettiğim kanonik eserler içerisinde çok daha yeni. bu yüzden bir dini kitaptan çok siyasetname ve tarihi anlatıdır.
şehirlerde birlikte yaşamak konusunda büyük köpeklerin hiç bir faydası yok. üstelik sınırlı bir kaynak olan etle besleniyorlar. antik dünya'da köpekler ortadoğu da işe yaramaz canlılardı. bu yüzden 'vahabi köpeği' gibi küfürlerimiz var.
hristiyanlar için de köpek sevimli bir hayvan değildir. rumlar hiç hoşlanmaz köpekten. köpek sürü hayvanıdır. şehirdeki hayata adapte olamaz. fareleri avlamaz.
şehir yaşamında daha çok bekçilik görevi vardır. ancak mülkiyet haklarının korunduğu bir ülkede köpeğe gerek yoktur. dijital güvenlik sistemlerinin kurulduğu bir şehirde köpeğe gerek yoktur.
dinler böyledir. size uzun uzun 'bu niye yasak' diye anlatmaz. birşey haramsa bilin ki tarihsel bir geçmişi vardır.
  neyse konumuza dönelim. günümüzden 300 bin yıl önce yerleşik hayata geçtik ve mülki arazileri ekip biçtik. şehirler inşa ettik. hasat ettiğimiz ürünleri depolarda sakladık. depolarda fareler ve böcekler bulunuyordu. böcekleri kekik, zahter, ardıç, çam gibi uçucu yağı böcekleri kovan aromatik bitkilerle kovuyorduk (bkz: repellent). fareleri ve kuşları ise kediler avlıyordu. işte bu yüzden bereket tanrıçası heykelinin sağında ve solunda nesli tükenen büyük kedilerden anadolu parsı vardır. kuvvetle muhtemel antik dünya'da bu büyük kediler evcilleştiriliyordu. kedi kültürünün en net görüldüğü uygarlık ise antik mısırdır. kediler bile mumyalanmıştır.
gelelim köpeklere...
köpekler neolitik devrimden çok daha önce evcilleştirilmiştir. köpekler yerleşik hayatın gerçeği değildir. avcı-toplayıcılar ve göçebelik kültürünün ögesidir.
peki neden köpekler haram kediler helal???
kesinm bir cevabı yok ancak kanonik eserler tarihine bakarsak en eski yazılı eserlerin hepsinin dini metinler olduğunu görürüz. en eski yazılı metinler orta doğu'dadır. bu metinler bir din adı altında şehirde birlikte yaşama kılavuzudur. mesela tevratta adet gören kadının neler yapması gerektiği, neler yapmaması gerektiği yazılıdır. kurana hiç girmek sitemiyorum çünkü kuran bu bahsettiğim kanonik eserler içerisinde çok daha yeni. bu yüzden bir dini kitaptan çok siyasetname ve tarihi anlatıdır.
şehirlerde birlikte yaşamak konusunda büyük köpeklerin hiç bir faydası yok. üstelik sınırlı bir kaynak olan etle besleniyorlar. antik dünya'da köpekler ortadoğu da işe yaramaz canlılardı. bu yüzden 'vahabi köpeği' gibi küfürlerimiz var.
hristiyanlar için de köpek sevimli bir hayvan değildir. rumlar hiç hoşlanmaz köpekten. köpek sürü hayvanıdır. şehirdeki hayata adapte olamaz. fareleri avlamaz.
şehir yaşamında daha çok bekçilik görevi vardır. ancak mülkiyet haklarının korunduğu bir ülkede köpeğe gerek yoktur. dijital güvenlik sistemlerinin kurulduğu bir şehirde köpeğe gerek yoktur.
dinler böyledir. size uzun uzun 'bu niye yasak' diye anlatmaz. birşey haramsa bilin ki tarihsel bir geçmişi vardır.
devamını gör...
avrupa süper ligi
          bütün suç uefada. uefa dediğimiz oluşumu belki insanlar uyduruk saçma sapan bi kurum zannedebilir güçlü futbol takımlarını da onun üstünde görebilir ama iş öyle değil. bu kurum avrupa futbolunun bugünlere gelmesini sağlayan en önemli etken mafyatik ve güçlü bi oluşum.buyuk ligler biz ön eleme oynamak istemiyoruz dediler tamam dedin 32 takıma çıkar dediler tamam dedin tabiri caizse ne istedilerse verdin. en sonunda seni de istemiyoruz deyince resti çektin. bunu baştan yapacaktın. bu işe sevinen bizim takım taraftarlarına da allah akıl fikir versin. şampiyonlar ligine gitmek ve başarılı olmak ne olursa olsun en büyük hayalimizdi.adamlar bunu da aliyo elinden.ama sen hala kurulsun abi izleriz diyosun zaten şampiyonlar ligi üst turlarında bu takımların sürekli birbirleriyle oynamasını izlemiyo musun?
      
  devamını gör...
uluslararası ilişkiler
          uluslararası ilişkiler , “uluslararası sistem” içindeki aktörlerin , devletlerin, diğer devletlerle, uluslararası, bölgesel, hükümetler arası örgütler, çok uluslu şirketler, uluslararası normlar ve uluslararası toplumla olan ilişkilerini inceleyen disiplinler arası bir disiplindir. disiplinler arası olması sebebiyle (bkz: hukuk), (bkz: iktisat), (bkz: sosyoloji), (bkz: tarih), (bkz: felsefe), (bkz: coğrafya)gibi bir çok disiplinden faydalanır.
      
  devamını gör...
şehrazat
          t: rus beşlilerinden nikolay rimsky-korsakov'un 1888 yılında bestelediği meşhur eseri. 
dört bölümden oluşur: ı. the sea and sinbad's ship, ıı. the kalandar prince, ııı. the young prince and the young princess, ıv. festival at baghdad. the sea. the ship breaks against a cliff surmounted by a bronze horseman
leif segerstam - sinfónica de galicia
aynı zamanda barış manço bu senfonik süitten esinlenerek yine aynı adda harika bir ingiliççe parçaya imza atmıştır:
şehrazat
"come here şehrazat / we're going away / forget tomorow / enjoy today..." diye başlayıp devam eder.
  dört bölümden oluşur: ı. the sea and sinbad's ship, ıı. the kalandar prince, ııı. the young prince and the young princess, ıv. festival at baghdad. the sea. the ship breaks against a cliff surmounted by a bronze horseman
leif segerstam - sinfónica de galicia
aynı zamanda barış manço bu senfonik süitten esinlenerek yine aynı adda harika bir ingiliççe parçaya imza atmıştır:
şehrazat
"come here şehrazat / we're going away / forget tomorow / enjoy today..." diye başlayıp devam eder.
devamını gör...
mitosfer
          kendisi ile 1982 dünya kupasında brezilya-italya 2. tur maçını birlikte izlemiştik. güzel zamanlardı. yalnız şunun altını peşinen çizmem gerekir ki, bu adam futboldan anlamıyor. maç boyu tabiri caizse başımın etini yedi. size birazcık olayların gelişiminden bahsedeyim. o dönemin brezilya'sı gerçekten samba yapıyor. sahada takım akarken, tribünlerde gözümüzü, gönlümüzü şenlendiriyor. tabi mitosfer o sırada bana sambanın tarihini anlatmaya başladı. bu esnada dakika 5 falan. rossi denen futbol tilkisi topa bir çaktı, bizim brezilya golü yedi. ben tabi gayrı ihtiyari bastım küfrü. beni bilen bilir, ezelden uruguay taraftarıyım ama socrates hayranıyım. o yüzden brezilya o kupada bizim brezilya oldu. sırf bu yüzden adamı maça götürdüm. neyse mitosfer bana alındı, yani şu anlatımda küfür edecek ne var yahu dedi. görmüyor musun birader gol yedik diyorum. eee ne olmuş ki diyor. neyse temiz bir ya sabır çektikten sonra maça odaklanmaya çalışırken, socrates taktı topu filelere. ben gooool diye ayaklandım. socrates be! aslanım falan dememle birlikte mitosfer atina toplumunun genel yapısı üzerine konuşmaya başladı. seçkinler diyor, mali kazanç diyor, bunlar boş işler diyor falan, tabi yarım kulakla dinliyorum zira o sırada rossi bir gol daha atıyor. ben yine sinir küpü! bütün psikolojim yerlerde. tabi diyor toplumu üzgün ve sefil bir hale getirdiler. yahu güzel kardeşim ben sersefil hale gelmişim, bir dur diyeceğim, diyemiyorum zira suç bende adam futbolu sevmiyor ki, ne diye bu adamı maça götürürsün? zaten o esnada rüyadan uyanıyorum. şükür adamı maça götürmemişim. kaldı ki, 2. tur maçındaki o dramın sonunu da görmemişim. dünya kupasını kazanamayan en iyi takımın dramı...
bakın bu adamla futbol hariç her şeyi konuşabilirsiniz. mevzular bitmez. güzel şiir yazar, bazılarını beğenmem ama o da benim beğeni yoksunluğumla alakalı * efendi huyludur. haza istanbul beyefendisidir. mizahi yönü de gelişmiştir. zaten sözlükte de kendisine insanlar hak ettiği değeri verir. bu adamın profilini okuyunuz. size katacağı çok şey var. bundan böyle bu tarz yazarların hepsine nickaltı girmeye karar verdim. millet yıkama yağlama yaparken, hak edenlerin hak ettiği değeri görmemesi zoruma gidiyor arkadaş! onlar yıkıyor yağlıyor diye biz tespit yapmıyorsak o da bizim eksikliğimiz.
var olsun! daim olsun! yalnız kusurumuza bakmasın, bizde bu nickaltı işlerini öğreneceğiz elbet. acemilik dönemimize denk geldi.
  bakın bu adamla futbol hariç her şeyi konuşabilirsiniz. mevzular bitmez. güzel şiir yazar, bazılarını beğenmem ama o da benim beğeni yoksunluğumla alakalı * efendi huyludur. haza istanbul beyefendisidir. mizahi yönü de gelişmiştir. zaten sözlükte de kendisine insanlar hak ettiği değeri verir. bu adamın profilini okuyunuz. size katacağı çok şey var. bundan böyle bu tarz yazarların hepsine nickaltı girmeye karar verdim. millet yıkama yağlama yaparken, hak edenlerin hak ettiği değeri görmemesi zoruma gidiyor arkadaş! onlar yıkıyor yağlıyor diye biz tespit yapmıyorsak o da bizim eksikliğimiz.
var olsun! daim olsun! yalnız kusurumuza bakmasın, bizde bu nickaltı işlerini öğreneceğiz elbet. acemilik dönemimize denk geldi.
devamını gör...
ferhan şensoy
          kel hasan efendinin kavuğunun bir zamanlarki sahibi olan büyük tiyatrocudur. 
sadece tiyatrocu değildir ustamız, aynı zamanda sinema filmlerinde de rol alıp bir yandan da kitaplar yazmaktadır.
birçok kitabını çok beğenmiş olsam da karagöz ile boşverinbeni en sevdiğim kitabıdır.
kendisini iki kez sahnede izleme şerefine ulaştığım tiyatrocu üstadımızı ikinci kez izlemeye gittiğimde yanıma bu kitabı da alıp imzalatma imkanı yakalamak için dua ederek oyunu izledim.
oyun sona erip ayakta alkışlama işi de bitikten sonra ferhan şensoy’un kitaplarını imzalayacağını fark ettim ve hemen sıraya girdim. özgüveni yüksek okurlarından biri olduğumu düşündüğüm için sırada nasıl bir sohbet yapacağımızla ilgili planlar yaparak düşsel alemlere dalmışken sıra bana geldi.
ferhan şensoy bana hitaben konuşup adımı sorunca bir an adım dahil hiçbir şey hatırlamadığımı fark ettim. kısa bir zaman içinde önce anne adım sonra baba adım sonra da kendi adım gelmeye başladı akılma. yazar kitabı imzaladı, bana gülümseyip teşekkür etti, ben de kafamla onaylayıp arkamı döndüm ve uzaklaştım.
böyle kibar ve büyük bir tiyatrocudur kendisi, insanı nutku tutulur karşısında.
  sadece tiyatrocu değildir ustamız, aynı zamanda sinema filmlerinde de rol alıp bir yandan da kitaplar yazmaktadır.
birçok kitabını çok beğenmiş olsam da karagöz ile boşverinbeni en sevdiğim kitabıdır.
kendisini iki kez sahnede izleme şerefine ulaştığım tiyatrocu üstadımızı ikinci kez izlemeye gittiğimde yanıma bu kitabı da alıp imzalatma imkanı yakalamak için dua ederek oyunu izledim.
oyun sona erip ayakta alkışlama işi de bitikten sonra ferhan şensoy’un kitaplarını imzalayacağını fark ettim ve hemen sıraya girdim. özgüveni yüksek okurlarından biri olduğumu düşündüğüm için sırada nasıl bir sohbet yapacağımızla ilgili planlar yaparak düşsel alemlere dalmışken sıra bana geldi.
ferhan şensoy bana hitaben konuşup adımı sorunca bir an adım dahil hiçbir şey hatırlamadığımı fark ettim. kısa bir zaman içinde önce anne adım sonra baba adım sonra da kendi adım gelmeye başladı akılma. yazar kitabı imzaladı, bana gülümseyip teşekkür etti, ben de kafamla onaylayıp arkamı döndüm ve uzaklaştım.
böyle kibar ve büyük bir tiyatrocudur kendisi, insanı nutku tutulur karşısında.
devamını gör...
aileden kimsenin doğum gününü hatırlamaması
          bunun bir üst acı versiyonu, buna zamanla alışarak doğum günü akşamı normal oturup çay içerken 'aa bugün benim doğum günüm' diyerek aile bireylerine söylemektir.
      
  devamını gör...



