artık bırak geçmeyi, üzerine yazılıp çizilenleri bile okumaktan imtina ettiğim yer haline gelen caddedir. (eski ismiyle cadde-i kebir)
6-7 yıl öncesine kadar gitmekten kısmen keyif aldığım, caddenin kendisinden çok ara sokaklarına dalıp çıktığım, nevizade biteli zaten çok olmuştu ama en azından asmalımescit ya da tünel geçidi gibi yerlerle sokakta insanları yaşadığım bölgenin, gezi olaylarından sonra intikam alınırcasına bitirilmeye çalışılmasını ibretle izledim.

ilk önce caddenin ortasına hançer gibi saplanan avm ile başladı her şey, bu avm caddenin müşteri kitlesinde büyük değişiklik yarattı. avm'lerden hoşlanmayan bohemler inceden uzaklaşmaya başladılar. taksim'den girip sallana sallana aşağı süzülen insanlar bu avm yüzünden arka taraftan tepebaşı'na gelip odakule'den giriş yaptılar ve galatasaray lisesinden yukarıda kalan kısım evrimini hızlandırdı. artık daha çok arap turist, daha az bohem tayfa vardı.

zamanla liseden tünel'e kadar olan kısım da bozulmaya başladı. arap turistin girdiği her yere peşinden gelen yalellisi ve nargilesinin dumanı tünel tarafının semalarını kapladı ve gelen sokağa masa atma yasağıyla asmalımescit/tünel tarafı tamamen paralize oldu.

bu bölgenin müşterisi içeride sigara,dışarıda masa yasağına kendince eline birasını alıp kapı önünde ayakta durarak bir çözüm bulmaya çalıştı ama bu da bir yere kadardı. mekanların masa sayısı azalınca fiyatları yükseldi, yükselen fiyatlar müşteriyi azalttı. zaten can çekişen hava iyice bozuldu ve insanlar alternatiflere yönelmeye başladılar. (kuledibi, beşiktaş,kadıköy gibi)
karaköy'ün eskiden izbe olan, geç saatlerde geçmekten çekineceğiniz esrarcı yuvası arka sokaklarındaki fırsatı gören uyanık işletmeciler bu bölgede alternatif mekanlar yarattılar ve müşteriyi şimdilik çektiler. tıpkı bir zamanlar asmalımescit sokaklarının travesti ve torbacı yuvası olması daha sonra yavaş yavaş bu bölgenin açılan mekanlarla temizlenmesi gibi karaköy de bu değişimi yaşıyor.

istiklal caddesi benim için ilkokulumun bulunduğu yerdir. sabahın erken saatinde taksim meydandan girip tünel'e kadar yürümek, yolda fransız konsolosluğunun önünden geçmek ,atlas pasajının kapısından bakmak, atlas sinemasının henüz bölünmemiş çok büyük salonunda film izlemek, odakule'nin önünden geçerken henüz istanbul'da hiç gökdelen olmadığı için saf saf yüksek binaya bakmak, s.s.c.b (o zamanları adı) konsolosluğunun kapısında bulunan vitrindeki uzay fotoğraflarına bakmak, çiçek pasajına çaktırmadan girip bira içen insanları seyretmek, meşhur galatasaray büyük postaneye girip o yüksek tavana kocaman açılmış gözlerle şaşırarak bakmak, haşet kitabevinden okul kitaplarını almaktı.
okulum rus konsolosluğu ile tophane'ye inen yokuş arasında olduğu için ilerleyen zamanlarda ortamlardaki insan türü durumuna göre "olum benim okulum bile tophane'deydi biz tophane çocuğuz ya da dostlar okula giderken istiklal caddesinin hüzünlü güzelliği içinden geçerdik biz" demekti.

galiba o ruhu 1996'da eşkıya filmi gösterime girdiği ilk haftanın pazar günü 16:00 seansında çok uzun bir bilet kuyruğunda bekleyip zar zor bilet alabilmem, filmi emek sinemasının salonunda merdivenlerine oturarak seyrettiğim günden sonra kaybettim. bir daha asla o tadı alamadım. hep yavaş yavaş aşağı ivmeyle keyfi azaldı.
artık cadde ölmüştür, ruhu şad olsun.
devamını gör...

yorucu geçen gün sonunda yapmak zorunda kaldığım , domates ve beyaz peynirli sandviç eşliğinde güzel demlenmiş çay ile keyfini çıkardığım günü kurtaran pratik beslenme şekli.
devamını gör...

amerikan devletini hiç sevmem ama amerikan halkını da genellemeyin kardeşim.
tabiki ırkçı, kibirli, pislikleri vardır ama çok iyi insanlarda vardır.
cape town'da yaşıyorken bazen rastlıyorduk ve çoğu senin dediğinin tam tersi çok hoş, iyi insanlardı.
hatta bizim bazı türkler siyahlar hakkında kötü konuşunca, niye böyle konuşuyorsunuz diyen insanlardı. tabi bizimkiler hemen kıvırmaya başlıyorlardı.
devamını gör...

'oysa herkes güldürmelidir sevdiğini' olması gereken söz. zira sevdiğini söyleyip ağlatanlar da çok.
devamını gör...

sağlık...
devamını gör...

ah'lar ağacı.
devamını gör...

varılacak hedefin önemini belirten söz.

hedefler insanı ayakta,diri tutan ve savaşa devam etmesini sağlayan yaşam belirtisi, bir kalp atış sebebidir.

insanı insan yapan varılacak yerden ziyade o yolda ilerlerken nasıl birisi olduğudur. hepimiz fiillerimizin sonucunda karakterde ufak da olsa bir değişim yaşıyoruz.

kişi iki şekilde yıkılır. ya hedef yokluğundan ya da hedefe gidecek yol imkansızlığından.*

hedeflerin ve gidilecek yolların güzel olması ...*

dramaköprüsü ukdesi
devamını gör...

bulgakov'un sovyet rejimini hicvettiği eser bir sokak köpeği olan şarik'in başına gelenleri konu ediniyor. dil sade ve akıcı, eğlenceli.

--- alıntı ---

"şimdi döverim seni, ha!.. korkmayın, ısırmaz."

köpek şaşırdı:
"ısırmam mı?"

--- alıntı ---
devamını gör...

1926 yılında yasalaşıp 1935 yılında bayram olarak kabul edilen ve kıyı denizciliği anlamına gelen sözcük.
devamını gör...

"bir gül kadar güzel ol. ama dikeni kadar zalim olma.
birine öyle bir söz söyle ki, ya yaşat ya da öldür.
ama asla yaralı bırakma."
_şems-i tebrizi_
devamını gör...

sherlock'tan esinlenerek yapılmış en iyi dizi film. 2004–2012 arası 8 sezon 176 bölüm yayınlanmış hastane, drama dizisi. yazar david shore, başrol hugh laurie. en çok izlediğim dizi-film. ilk 3 sezonunu 4-5 defa izlemişimdir. sonraki sezonları da birkaç defa. ilk 3 sezonun orijinal dvd lerini almıştım. iki tane alman yazar diziyle ilgili kitaplar yazmıştı almıştım. hatta hugh laurie polisiye roman yazmıştı da onu da almıştım. aklı, düşünceleri, hayata bakışı, yaşam tarzı, giyim kuşamı, evi, mesleği, sevdiği müzikler... izlediğim binlerce dizi film içinde en sevdiğim karakterdir. hatta yazarları ve kitap karakterlerini de katayım. sadece bu dizide kullanılan şarkıları dinleseniz müzik zevkiniz gelişir. bittiğinden beri (2012) hiç izlemedim ama ölmeden 4-5 defa daha izlerim umarım.

daha önce yazmış olduğum bir yazıyı düzelterek paylaşayım;

sir arthur conan doyle sherlock karakterini yaratırken ilham aldığı kişi adli tıbbın öncülerinden profesör doktor hocası joseph bell'dir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

agatha christie romanlarındaki dedektif hercule poirot da sherlock karakterinden esinlenerek yazılmıştır fakat hercule poirot biraz daha farklıdır; sherlock dikkat üstünlüğü sayesinde olayları çözerken poirot topladığı bilgilerle çözer ama esin kaynağı sherlock'tur. poirot'un john h. watson'ı ise arthur hastings'tir. poirot ile ilgili yapılmış en iyi iş agatha christie's poirot.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

maurice leblanc > arsene lupin karakterini yaratırken marius jacob adlı hırsızdan etkilenmiştir. birkaç romanında sherlock karakterini kullanmıştır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

peyami safa da cingöz recai karakterini yazarken arsene lupin'den esinlenmiştir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

monk dizisi agatha christie's poirot dan esinlenme, poirot da sherlocktan.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

günümüze kadar sherlock'tan esinlenerek birçok karakter ve kitap yazıldı, onlarca dizi film çekildi.

mesela orson welles in the touch of evil filminde canlandırdığı polis sherlock, arkadaşı olan polis ise watson gibidir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

steven moffat ve mark gatiss in yazdığı sherlock en güzel modern uyarlamasıdır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

house ise joseph bell'dir aslında, yani conan doyle'un sherlock u yazarken ilham aldığı doktor hocası. dizideki en yakın arkadaşı james wilson karakteri watson, wilson'ın hastane odasında asılı olan film afişi the touch of evil'dir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

house bence sherlock un ulaştığı en üst karakterdir...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

üst edit: +18 görüntüler içeren linki aşağıya bırakıyorum, kaldıramam diyen izlemesin ben bile 45 dakikadır yeni kendime gelebildim.

samsun/terme'de kaza yapan araç sahibinin, masrafları maddi olarak karşılayamayacağını belirterek tüfekle kafasına sıkarak intihar etmesi olayıdır. psikolojimiz gerçekten çok bozuldu. kimse yaşamak istemiyor gibi.

+18 link
devamını gör...

buraya yüzlerce paradigma onlarca teori de yazsanız en temek iki şeye dayanacaktır. bunları düzeltmeye, bunların üzerine düşmediğimiz sürece arpa boyu yol alamayız.
(bkz: eğitim)
(bkz: zihniyet)

tabi bunları yaparken de boş durmamak lazım, yaşatmak, korumak lazım.

mesela (bkz: istanbul sözleşmesi yaşatır)
devamını gör...

mümkün olan durumdur. kgb den imzalı kağıdınızın önlü arkalı fotoğrafını dm den modlara atıyorsunuz, halloluyor. bana bir allah'ın kulu bir şey diyemiyor.
devamını gör...

4 yıl boyunca yazarlık yaptıktan sonra, benim için tamamen bitmiş olan platformdur. görüşlerimizi, fikirlerimizi ve eleştirilerimizi rahat bir şekilde aktaramama mızın yanında, son zamanlarda alınan leş mi leş, dünya'nın en büyük embesil insan topluluğunu platformun bünyesine aldıklarından sonra, aşırı derece de vizyonsuz bir hal almıştır. yazarlar asla eleştiri kabul etmezler ve yediremeyip kesinlikle kaldıramazlar. bunun sonucunda da şikayet üstüne şikayet, ve ardından gelen uzun süreliğine çaylak cezası.

hepsini geçtim, sözlük gündeminde %1'lik mantık bile bulunmaz. nerede boş beleş konular varsa onlara odaklanılır, insanların seviyesini de düşürülebilecek en düşük seviyeye düşürülmeye çalışılır. saçma sapan cinsel içerikli başlıklardan bahsetmek bile istemiyorum.

aynı zamanda pedofili, nekrofili, asosyal ve eşcinsel gibi çeşitli hastalıklara sahip olan birçok insanı da bünyesinde yer eder. şimdi diyeceksin, e oğlum sen mal mısın da 4 yıldır bu salak saçma yerde yazmaya tenezzül ettin? diye. evet mal olabilirim, çünkü hesaba çok fazla emek verdim. karmam oldukça yüksek, entry sayım da bir hayli fazla. pişman mıyım? evet. zararın neresinden döndüysem kar mıdır? kısmen evet. en azından ''ekşi sözlük'' dışında hoş bir platformun bünyesine dahil oldum, ve gayet de iyi hissediyorum.

velhasıl kelam diyeceğim şudur ki, bu lanet platformdan kesinlikle uzak durmalısınız! hem ruh sağlığınız açısından, hem de geleceğiniz açısından.
devamını gör...

hiçbiridir. iki tarafı da satabilirim, bedavaya.
devamını gör...

(bkz: boşları erken toplayan garson)
devamını gör...

üst edit eklemek istedim. çünkü tekrar bakınca direkt, birebir kopyala yapıştır olduğunu fark ettim. bir entryde yazar kelime sonrası boşluk koyup nokta koyarken, diğeri kelime sonrası nokta koyuyor. onları bile değiştirme gereği duymamış şahıs.

arkadaşlar entry girerken, bilgi içermeyen şeylerde bile nasıl intihal yapabiliyorsunuz ya? 2 entryyi birleştirip tek entry olarak buraya girmek mi?

alıntılanan iki ekşisözlük entrysi;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

girilen entry;
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

(bkz: çekmediğim dertle çilek almadı)
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim