kitap almadan duramamak.
devamını gör...

bugün yine derin bir hüzünle uyandım herhangi biri. gün aymıştı. ama baktığım gökyüzü hala kapkaraydı. ben hala yıldızları, ayı görüyordum. sen ne dersin herhangi biri? güneş herkes için aynı aydınlıkta mı doğar?
devamını gör...

dünyanın gelmiş geçmiş en iyi kalecilerinden birisi ve manchester city efsanesidir. ancak efsane olma noktasına gelişi biraz enteresandır. babasının nazi olması sebebiyle erken yaşlarda jungvolkadı verilen hitler gençliği grubuna katılmak durumunda kalır. burada çeşitli spor dallarında başarılar elde eder. sonrasında askere alınır. o cepheden bu cepheye paraşütçü ve telsizci olarak sürüklenirken, en nihayetinde ingilizlerin eline esir düşer. ingilizler onu lancashire kentindeki esir kampına gönderir. trautmann burada esir kampı takımının kalecisi olarak nam salar. 1949 yılında ingilizler savaş esirlerini almanya'ya iade etmeye başladığında ise ülkesine dönmeyi reddeder ve lancashire'da çiftçilik yapmaya başlar. şehrin yerel takımı st. helens town'da kalecilik yapmaya başlar. sonrasında ise manchester city'nin dikkatini çeker ve city'e imza atar.

imza meselesi ciddi anlamda sıkıntı oluşturur. yaklaşık 20 bin civarı city taraftarı bu transferi protesto eder. eski bir nazi paraşütçüsünün takımlarında forma giymesini istememektedirler. bilet iadeleri ve kulübün mektup yağmuruna tutulması da cabası. çıktığı ilk maçlarda sürekli ıslıklanır ve tepki görür. ancak trautmann bunlara aldırış etmez. o işine odaklanmıştır. ve her maçta yaptığı kurtarışlarla city taraftarının kalbini yavaş yavaş kazanmaya başlar. city mevzusu çözülmüş gibidir. takımı için elinden gelen her şeyi yapmaktadır. ama bu seferde deplasman maçlarında ciddi protestolara ve tacizlere maruz kalır. kulağını tribünlere kapamıştır. tek odaklandığı şey kalesine gelen topları çıkarmaktır. ve bu işi de gerçekten çok iyi yapmaktadır. 1956 yılında "ingiliz spor yazarları yılın futbolcusu" ödülüne layık görülür. artık tüm ingiltere onu kabul etmiştir.

peki bu ödülü nasıl almıştır? zurnanın zırt dediği ve enteresan olan olay burada başlıyor. sene 1956 manchester city fa cup finalinde birmingham city ile oynuyor. city maçın 75. dakikasına 3-1 önde giriyor. bu esnada birmingham forveti peter murphy ceza alanına girer ve trautmann'la karşı karşıya kalır. trautmann murphy'nin ayağından topu yatarak alır ancak o esnada murphy'nin dizi sert bir şekilde trautmann'ın boynuna gelir. trautmann bilincini kaybeder. yapılan müdahaleler sonrası tekrar ayağa kalkar. takımını yalnız bırakmak istememektedir zira o dönemki kurallar gereği oyuncu değişiklik hakkı yoktur. takım kaptanı roy paul trautmann'ın güçlükle ayakta durduğunu görmüştür ve kaleye geçmesine karşı çıkar. oyunculardan birinin kaleye geçmesi gerektiğini bizim çılgın alman'a söyler. ama kimse trautmann'a söz geçiremez. kalesini terk etmez. maçın son 15 dakikasında kalesini korumaya devam edecektir. son 15 dakika şaka gibi geçer 2 karşı karşıya pozisyon kurtarmış sonrasında rakip oyunculardan birisi ile çarpışarak yine yere yığılmıştır. tüm bunlara rağmen maçı bitirmeyi başarır ve city fa cup'ı kazanır.

manchester city takımının kupa töreni esnasında trautmannn resimde görüldüğü şekilde çok zor ayakta durmaktadır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

takım şehre döner. aradan 3 gün geçmiştir ve röntgen sonuçları ancak gelmiştir. trautmann'ın boyun kemiklerinden birisi 2 yerden kırılmıştır. bir başka kemik ise diğer kemiğin içine geçmiştir. çılgın alman boynundaki kırığa rağmen ayakta kalmış ve takımının kupayı kaldırması için elinden geleni yapmıştır. doktorlar ona kariyerinin bittiğini söylerler. ama inatçı keçi 1,5 sene aradan sonra yine futbola döner. 15 yıllık city kariyerinde 545 maça çıkmıştır.

alan rowlands'ın onun hayat hikâyesini anlatan bir kitabı mevcuttur. trautmann'la ilgili en güzel tanımlamayı kendisine dünyanın en iyi kalecisi kimdir sorusu sorulan ,efsane sovyet kaleci lev yashin yapmıştır; "dünya çapında sadece 2 kaleci olmuştur. birisi lev yashin diğeri de manchester'da oynayan alman çocuk!''

20 bin kişinin protestoları ile city'e imza atman alman çocuk. 60 bin kişinin katıldığı bir jübile ile futbola veda eder. daha önemlisi şudur ki; heykeli dikilecek adam olduğunu herkese kabul ettirmiştir.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kitabını okuyup ne yapacağım diyenler içinse trautmann'ın hayat hikâyesini anlatan the keeper adlı filmi tavsiye edebilirim. çok iyi olmamakla birlikte fena film değildir.
devamını gör...

nâzım hikmet'in galina ile birlikteyken vera'ya aşık olması ile hissettiği huzursuzluğu dile getirdiği, "bir gönülde iki sevda olamaz, yalan olabilir" diye başlayan şiir.*

kişisel tavsiye: hikayeyi kronolojik olarak takip edebilmek için öncelikle hoş geldin kadınım başlığındaki şu giriyi okumanızı öneririm: #425631

yıl 1951. nâzım türkiye'den kaçmış, önce bükreş'e ardından da moskova'ya gitmiştir. bunun duyulması üzerine bakanlar kurulu kararı ile türk vatandaşlığından tamamen çıkarılır.
moskova'daki yılları nâzım için zorludur, zira eşi münevver ve oğlu memed istanbul'dadır ve yurt dışına çıkmaları kât'i suretle yasaktır. fakat bütün bu olumsuzlukların yanında nâzım rusya'da el üstünde tutuluyordur.

nâzım' her ne kadar evli olsa da bu onun başka kadınlarla yakınlaşmasına engel olmaz. şiddetli göğüs ağrıları nedeniyle yattığı hastanede kendisine aşık genç bir doktor olan galina grigoryevna kolesnikova ile 8 yıl sürecek bir ilişki yaşar.
istanbul'da eşi münevver, moskova'da sevgilisi galina var iken "ilk kez aşık oldum" diyeceği, son eşi vera tulyakova ile de bir ilişkiye girişir.
vera ile karşılaşması bir telefon görüşmesi ile başlar. bir film enstitüsü bir konuda bilgi almak için nâzım'la iletişime geçer:

‘‘alo, nazım hikmet mi? sizinle redaktör* vera tulyakova konuşuyor.’’

bu sözlerin ardından vera bilgi almak için nazım hikmet'in evine gider. nazım kendisine gerekli bilgileri verir. bu sırada odada nâzım'ın tatar, şair bir dostu da vardır. vera tam kalkarken nazım, dostuna dönerek:

‘‘fena kız değil, ilginç, ama göğsü düz.’’ der.

tatarca söylenen bu cümleyi vera anlamış ve yüzü kıpkırmızı kesilmiştir. nazım'la vera'nın aşkı işte böyle başlar.

nâzım, "ilginç ve göğsü düz" dediği vera'nın çalıştığı film enstitüsüne sık sık gitmeye başlar.

vera, şöyle anlatıyor:

salondan çıktık. alışılmışın dışında hızlı yürüyor, neredeyse koşar adım gidiyordun. ilk aklıma gelen kalbinden rahatsızlandığın oldu. çok gururlu bir insandın, dertlenmeyi, kişisel sıkıntılarını başkasına yansıtmayı sevmezdin. birinci katla ikinci kat arasındaki merdiven boşluğunda durdun. kollarımdan sıkıca tutmuş suskun bir halde yüzüme bakıyordun ve hiç konuşmadan öylece duruyorduk. gözlerin yüzümde dolaşıyordu.
‘sizi seviyorum. anlıyor musunuz? sizi seviyorum.’
çok alçak bir sesle söyledin bunları. ağlıyordun. daha önce hiç ağlayan bir erkek görmemiştim. işittiklerimden, gözyaşlarından, yer ayağımın altında kaymaya başladı… merdiven boşluğunda durmaya devam ediyorduk. gözlerimi ayırmadan ıslak yüzüne bakıyordum. öğle tatili olmuştu. insanlar önümüzden geçip koşuşturuyorlardı. aşağı-yukarı, yukarı-aşağı. ama biz onları farketmiyorduk bile.

[…]herhalde bu durum size gülünç geliyordur. sizin ancak dedeniz olabileceğim aklınızdan geçiyordur. sizin yerinizde olsam ben de öyle düşünürdüm… ama anlayın, yüreğim yanıyor, kan akışım hızlanıyor. sizi öylesine seviyorum.
‘lütfen ağlamayın,’ diye usulca rica ettim. ‘lütfen ağlamayın.’
‘iki saat sonra yurtdışına gidiyorum. bana hiç ümit veremeyeceğinizi anlıyorum. bir daha bu konuyu açmayacağıma, asla anımsatmayacağıma söz veriyorum. moskova’ya ancak sizi unutmayı başardığımda döneceğim.’



nihayetinde vera ile aralarında bir ilişki başlar.
çevrelerince garipsenir bu ilişki, zira nâzım, vera'nın savaşta ölen babasından 3 yaş büyüktür. üstelik vera evlidir.nâzım değil midir sanki? eşi münevver ve oğlu memed istanbul'dadır nâzım'ın da.

şair, mevzu bahis şiiri de onun için çalkantılı bir yıl olan 1959'da kaleme alır:

***
bir gönülde iki sevda olamaz
yalan
olabilir.

şehrinde soğuk yağmurların
gece otel odasında sırtüstü yatıyorum
gözlerim tavana dikili
bulutlar geçiyor tavandan
ıslak asfaltı geçen kamyonlar gibi ağır
ve sağda uzakta
ak bir yapı
yüz katlı belki
tepesinde altın iğne parlıyor.
bulutlar geçiyor tavandan
karpuz kayıkları gibi güneş yüklü bulutlar.
oturmuşum cumbaya
yüzüme suların ışığı düşüyor
bir ırmak kıyısında mıyım
bir deniz kıyısında mı?

o tepsideki ne
o güllü tepsideki
yer çileği mi kara dut mu?
fulya tarlasında mıyım
karlı kayın ormanında mı?
gülüp ağlıyor sevdiğim kadınlar
iki dilde.

dostlar nasıl bir araya geldiniz?
birbirinizi tanımazsınız.
nerde bekliyorsunuz beni?
beyazıt’ta çınarlı kahve’de mi gorki parkı’nda mı?

şehrinde soğuk yağmurların
gece otel odasında sırtüstü yatıyorum
gözlerim yanıyor gözlerim alabildiğine açık
bir hava çalındı
armonikle başladı utla bitti.
içimde sarmaş dolaş karmakarışıktı
büyük uzak iki şehrin hasreti.

fırlamak yataktan
koşmak altında yağmurun
istasyona koşmak
-sür kardeşim makinist
götür beni oraya.
-nereye?
***


peki devamında ne olur?

nâzım çekoslavakya ziyareti sırasında fenalaşır, göğsündeki ağrı* ilerlemiştir, moskova'ya dönmesi mümkünatsızdır. 9 ay kadar çekoslavakya'da tedavi görür. bu sıralar vera'ya mektuplar yazar, ilişkilerini bitirmeleri gerektiğini söyler. fakat tam tersi olur, moskova'da buluşur buluşmaz tüm olumsuzluklar ortadan kalkar, ilişkileri devam eder.

yıl 1960. nâzım nihayet vera ile hayatını birleştirmek ister, birlikte gittikleri 3 aylık bir tatilin dönüşünde vera eşinden ayrılır. nâzım'ın ise münevver'den ayrılmasına gerek yoktur fakat galina ile olan 8 yıllık ilişkisini bitirir. ardından vera ile nâzım nikahlanır.

kişisel tavsiye: hikayenin bir başka kısmı için sen mutluluğun resmini yapabilir misin abidin başlığındaki şu giriyi okuyabilirsiniz: #439739

vera, nâzım ölene kadar onun tek ve son eşi olur.

vera, nâzım'a son kez bakıyor:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

eski mahallemizde vardı böyle bir aile. adam boylu poslu sağlıklı taşı sıksa suyunu çıkarır denebilecek biriydi.

karısı ve kızları fabrikaya gidiyordu, adam genelde kahve hayatı, hovardalığı yoktu sanırım.

hep hayret etmişimdir, nasıl bir aile nasıl bir düzen diye ama çözemedim sebebi hikmetini.
devamını gör...

(bkz: favlayan yazar ısırmaz)
devamını gör...

seni bulmaktan önce aramak isterim.
seni sevmekten önce anlamak isterim.
seni bir yaşam boyu bitirmek değil de,
sana hep, hep yeniden başlamak isterim.
özdemir asaf.
devamını gör...

sadece inan!
devamını gör...

olmayan maddelerdir. lozan açık bir antlaşmadır.
devamını gör...

senede her haftada bir gün, dünyanın bir yerinde, mutlaka ve kesinlikle, ingiliz sömürgesinden kurtuluş günü kutlanmaktadır.
devamını gör...

çoğunluğun aklına eskiden yayınlanan dizi gelse de benim aklıma ilk gelen ilkokulda gördüğümüz dersti. en sevdiğim ders olduğunu söyleyemem ama güzel bir dersti.
devamını gör...

sesinin bozulacağı korkusuyla ön dişlerini düzelttirmemiş şarkıcı.. tabi şarkıcı olarak nitelendirmek biraz hafif kaçar bu insan için..
devamını gör...

10 kere okudum başlığı, bayan efendi ne olum?
devamını gör...

insan inandığı şey uğruna muhteşem hatalar yapabilir.
devamını gör...

bi kadın cinayeti yaşandığında herkes paylaşıyor diye ya da beyeni almak için bütün hesaplarında üzgünüz acımız büyük vs. şeyler paylaşıp sonrada bi kadına gözlerinin önünde işgence edilirken izlemeleri, kendi eşlerine çocuklarına şiddet uygulamaları.
insanlık bitmiş dedirten şeyler.
devamını gör...

hiçbir şey düşünmemek.
devamını gör...

günümü neşelendiren yazar güzeli. nasıl sırıtıyorum, nasıl da sevgi pıtırcığına dönüştüm bir bilseniz*... seviyorum sözlük*.
devamını gör...

sayfasında okunacak yazı bırakmadığım yazar. bilginize efendim.
devamını gör...

üzülerek söylüyoruz: teknik bir aksaklıktan dolayı bugünkü yayın ilerleyen bir tarihte gerçekleşecektir. bu hafta, geçen haftaki yayının tekrarıyla sizlerle beraber olacağız...

geçen haftaki yayınla alakalı bilgiye buralardan ulaşabilirsiniz: 20 şubat 2021 agora meyhanesi radyo yayını ve #467274
devamını gör...

psikopatın önde gidenidir, kimseden korkmaz, çekinmez, herkese saldırır ama aslanlara kafa tutabilmesi, aslanların bal porsuğunu yenilecek yeterli bir av yada yavruları için rakip olarak görmemesindendir. aslanlar bütün sürünün karnını doyuracak büyüklükteki hayvanları öldürüp yerler yada aslan yavrularını öldüren sırtlan, leopar ve çitaların yavrularını öldürüp yemeden atarlar. aslan için bal porsuğu ne yiyecek ne de tehlikedir.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim