mary ann webster
          kendisi dünyanın en çirkin kadını unvanına sahip olmuş bir insan. hemşire olan mary ann webster, 29 yaşında thomas bevan ile evlendi. tam 4 çocukları oldu. bundan bir süre sonra uzuvlarında kas ağrıları, baş ağrısı gibi ağırlar hissetti. hastaneye gittiklerinde doktorlar mary’e tam olarak neler olduğunu anlayamadılar. birkaç zaman geçtikten sonra, hastalık ilerledi ve semptomlar da farklılık gösterdi. yüzünde anormal bir büyüme başladı. bu hastalığın adı akromegaliydi( vücutta aşırı miktarda büyüme hormonuna neden olan ve kemik, iç organ ve yumuşak doku büyümesine yol açan bir nöroendokrin bir bozukluk ).20. yüzyılın başlarında oldukları için bu hastalığa çözüm bulmak bir yana dursun tanı bile konamıyordu. günümüzde tedavisi mümkün ama 20. yüzyılın başında olan mary çaresiz bir durumdaydı. gitgide giden güzelliği onu harap ediyordu. eşi thomas bevan, ondan desteğini hiç esirgemedi. her zaman karısına destek oldu. tabii bir süre sonra kendisi bu dünyadan ayrılmak durumunda kaldı. mary eşi öldükten sonra 4 çocuğuna bakmakta fazlasıyla zorlanıyordu. işe girmek istiyordu ancak görünüşü nedeniyle kendisine iyi bir iş verilmiyordu.sokaklardaki insanlar kendisiyle dalga geçiyorlardı. gel zaman git zaman mary bir yarışmanın yapılacağını duydu: “dünyanın en çirkin kadın yarışması”
yarışmanın ödülü oldukça yüksek bir miktardı. bu nedenle mary, yarışmaya katılmaya karar verdi ve kazandı.yarışmadan sonra mary’nin sıra dışı yüzünden dolayı basın peşini bırakmadı.ancak mary, tüm bunlara göğüs gerdi ve durumunu gelire dönüştürdü. sirkte çalışmaya başladı. ne kadar durumuna üzülse de çocuklarına bakmak zorundaydı. baktı da, dünyanın en çirkin kadını unvanını alsa da kendisi çocuklarının gözünde en güzel anneydi. uzun bir süre sonra 1933’te 59 yaşında vefat etti.

 
      
  yarışmanın ödülü oldukça yüksek bir miktardı. bu nedenle mary, yarışmaya katılmaya karar verdi ve kazandı.yarışmadan sonra mary’nin sıra dışı yüzünden dolayı basın peşini bırakmadı.ancak mary, tüm bunlara göğüs gerdi ve durumunu gelire dönüştürdü. sirkte çalışmaya başladı. ne kadar durumuna üzülse de çocuklarına bakmak zorundaydı. baktı da, dünyanın en çirkin kadını unvanını alsa da kendisi çocuklarının gözünde en güzel anneydi. uzun bir süre sonra 1933’te 59 yaşında vefat etti.

 
      devamını gör...
90'lar aşığı yazarlar
          yahu yok mu bir zaman makinesi bir şeyler falan, ışınlansak şu yıllara.
      
  devamını gör...
bim
          hisseleri borsa istanbul'da 75 tl'den işlem gören şirket.
      
  devamını gör...
sensiz iki gün
          cenk'in arka bahçesi ukdesidir. 
1997 yılında piyasaya çıkan hakan taşıyan’ın aynı isimli albümündeki muhteşem şarkının ismidir.
şarkı cemal safi’nin bir şiirinden bestelenmiştir ve yoğun oranda acı içerir. aşık değilseniz, aşk acısı çekmiyorsanız, düzenli ve mutlu bir aşk hayatınız varsa bile bu şarkıyı dinlediğiniz anda leyla’nın aşkından çöllerde susuz kalmış mecnun’a döneceksiniz.
şarkı piyasaya ilk çıktığı günden itibaren efsane olacağını göstermiş ve kağıda sarılarak sahildeki kayalıklarda içilen biraların ayrılmaz eşlikçisi olmuştur.
hakan taşıyan’ın ünlü olmasına vesile olan şarkı başlarda hakan taşıyan’ın müslüm gürsel taklitçisi olarak görülmesine neden olmuştur. ancak belirli bir benzerlik olsa da hakan taşıyan zaman içinde kendine has bir insan olduğunu kanıtlamıştır.
şarkının sözleri daha önce de söylediğim gibi cemal safi’ye aittir ve e.t.a hoffmann ya da edgar allen poe’nun hayal bile edemeyeceği kadar karanlıktır. stephen king dinlese sütten kesilir diyeceğim kadar da korkutucu anlatımlar vardır şarkının içinde.
golgotha’ya bir inip çıkmalık bu şarkı sevgilisinden iki gün ayrı kalan bir adamın o iki gün içinde çektiği acıları anlatır.
sensiz iki gün
şiirin tamamını alıntılıyorum:
nere gizlendimse aşikâr oldum
hedefte gördüler sensiz iki gün
dertler avcı oldu, ben şikâr oldum
insafsız vurdular sensiz iki gün.
gözlerde avcıya yaranmak hazzı
zevkten dört köşeydi hepsinin ağzı
üstüme atıldı yüzlerce tazı
başımda durdular sensiz iki gün.
ayağıma prangalar taktılar
gözlerimi dağladılar yaktılar
iki koldan, bir alnımdan çaktılar
çarmıha gerdiler sensiz iki gün.
kâle almadılar dileklerimi
yaraslar emdi iliklerimi
bükülmez sandığın bileklerimi
kırk yerden kırdılar sensiz iki gün.
tenimle bin çeşit dert senli benli
her yanım kan revan gör ki ne denli
iğneli, çivili, çatal dikenli
tellere sardılar sensiz iki gün.
her cevre göğsünü geren kalbime
eyyub'un sabrına eren kalbime
cennete sorgusuz giren kalbime
sırrını sordular sensiz iki gün.
eseni efsanem olmasın kuşkun
ecel âciz kaldı, azrail şaşkın
nihayet onlarda ölümsüz aşkın
farkına vardılar sensiz iki gün.
      
  1997 yılında piyasaya çıkan hakan taşıyan’ın aynı isimli albümündeki muhteşem şarkının ismidir.
şarkı cemal safi’nin bir şiirinden bestelenmiştir ve yoğun oranda acı içerir. aşık değilseniz, aşk acısı çekmiyorsanız, düzenli ve mutlu bir aşk hayatınız varsa bile bu şarkıyı dinlediğiniz anda leyla’nın aşkından çöllerde susuz kalmış mecnun’a döneceksiniz.
şarkı piyasaya ilk çıktığı günden itibaren efsane olacağını göstermiş ve kağıda sarılarak sahildeki kayalıklarda içilen biraların ayrılmaz eşlikçisi olmuştur.
hakan taşıyan’ın ünlü olmasına vesile olan şarkı başlarda hakan taşıyan’ın müslüm gürsel taklitçisi olarak görülmesine neden olmuştur. ancak belirli bir benzerlik olsa da hakan taşıyan zaman içinde kendine has bir insan olduğunu kanıtlamıştır.
şarkının sözleri daha önce de söylediğim gibi cemal safi’ye aittir ve e.t.a hoffmann ya da edgar allen poe’nun hayal bile edemeyeceği kadar karanlıktır. stephen king dinlese sütten kesilir diyeceğim kadar da korkutucu anlatımlar vardır şarkının içinde.
golgotha’ya bir inip çıkmalık bu şarkı sevgilisinden iki gün ayrı kalan bir adamın o iki gün içinde çektiği acıları anlatır.
sensiz iki gün
şiirin tamamını alıntılıyorum:
nere gizlendimse aşikâr oldum
hedefte gördüler sensiz iki gün
dertler avcı oldu, ben şikâr oldum
insafsız vurdular sensiz iki gün.
gözlerde avcıya yaranmak hazzı
zevkten dört köşeydi hepsinin ağzı
üstüme atıldı yüzlerce tazı
başımda durdular sensiz iki gün.
ayağıma prangalar taktılar
gözlerimi dağladılar yaktılar
iki koldan, bir alnımdan çaktılar
çarmıha gerdiler sensiz iki gün.
kâle almadılar dileklerimi
yaraslar emdi iliklerimi
bükülmez sandığın bileklerimi
kırk yerden kırdılar sensiz iki gün.
tenimle bin çeşit dert senli benli
her yanım kan revan gör ki ne denli
iğneli, çivili, çatal dikenli
tellere sardılar sensiz iki gün.
her cevre göğsünü geren kalbime
eyyub'un sabrına eren kalbime
cennete sorgusuz giren kalbime
sırrını sordular sensiz iki gün.
eseni efsanem olmasın kuşkun
ecel âciz kaldı, azrail şaşkın
nihayet onlarda ölümsüz aşkın
farkına vardılar sensiz iki gün.
devamını gör...
evlilik
          illegal gecirilen zamani, devlet eliyle legal hale getirme yontemi.
      
  devamını gör...
yazarların bedava olmasını istediği 3 şey
          ulaşım, barınma, iletişim.
      
  devamını gör...
diyelim ki o bunu okuyor
          yürü bre hızır paşa, senin de çarkın kırılır 
güvendiğin padişahın, gün gelir oda devrilir.
  güvendiğin padişahın, gün gelir oda devrilir.
devamını gör...
kitap alıntıları
          "yargılanma adaletsizlik kokuyordu, infaz da insanlık dışıydı." *
      
  devamını gör...
mafya
          ingilizce : mafia;
kökü arapça ''muhafa''(koruma, kollama) kelimesine dayanan ve sicilya aşiretlerinin oluşturduğu suç örgütlerinin genel tanımı.
italya çıkışlı bir tanım olarak bilinse de, asıl itibariyle kuzey afrika aşiretlerinin kendi aralarında düzen ve hiyerarşiyi sağlamak için kullandıkları bir yöntemdir.
mafyanın başlıca ekmek kapıları; elbette ki uyuşturucu, kaçak silah, fuhuş, organ ticareti, kaçak oto, kaçak akaryakıt, son senelerde ise hasılatı on milyarlarca euro'ya ulaşmış olan futbol bahisleri ve yine son dönemlerde yasadışı kazanılan kara parayı hemen hiçbir denetime tabi olmayan borsalar yolu ile tahvil/bono gibi menkul değerlere çevirip para üzerinden para kazanmaya dayalı ticarettir.(kravatlı hırsızlık)
mafya ve türevi örgütlerin günümüzde en çok hareket serbestliğine sahip olduğu ülkeler ise arnavutluk, (silah, uyuşturucu), kolombiya,(silah, uyuşturucu), makedonya (kadın ticareti), singapur (bahis), afganistan (uyuşturucu), ırak (kadın ticareti, organ), nijerya (petrol), meksika (uyuşturucu),'dir. bunlara bir de uluslararası çalışan ve tüm dünya devletlerini dolayısıyla ülke ekonomilerini zorlayan, birbiri ardına ortaya çıkan banka krizlerinin baş sorumlusu olan bono/tahvil mafyası da eklenebilir.
anavatanı sayılan italya'da ise, halkın tepkisi neticesinde, özellikle 90'lı yıllar ve 2000'li yılların ortalarına kadar geçen süreç içinde mafya, yalnızca telefon seks hatlarını kontrol edebilecek düzeye getirilecek kadar zayıflatılmıştır.
italyan devleti, mafya ile mücadele sürecinde, ilk başlarda izlediği güvenlik güçlerini ''mafyanın üzerine gönderme'' yönteminden sonraları vazgeçmiş, bazı sözler karşılığında kendi ''öz evlatları'' sayılan ''cosa nostra'', ''ndrangheta'' gibi örgütleri çökertmek için arnavutluk'dan mafya ''ithal'' ederek, bu işi onlara ihale etmiş, en sonunda fırsatını bulduğunda ise arnavutlukmafyasını da ülke sınırları dışına sürmüştür.
her ne kadar özel yaşamı ile ilgili skandallarından dolayı çokça eleştirilse de, eski italya başbakanı silvio berlusconi, mafya ile mücadelede sürecinde kararlı ve tutarlı tavır sergileyen unsurlardan biri olmuştur.
işin özeti... istisnasız her mafya türevi zamanın ihtiyaçlarından kaynaklanan nedenlerden dolayı doğar, büyür, gelişir ve en sonunda siyasi ve ekonomik değişikliklerle birlikte ortaya çıkan lüzum üzerine ya devlet otoritesince ya da başka bir mafya türevi tarafından yok edilir.
her ekonomik ya da siyasi değişiklik kendi mafyasını doğurur, bir önceki ortamda gelişip büyüyen mafya türevlerini ise yok eder.
birbirine düşen ve karşılıklı birbirilerini ısıran kuduz köpekler misali.
türkiye'de ise son dönemlerde zamanında hapse atılmış mafya liderleri bir bir dışarı çıkartılarak, tekrar revaç haline getirilmektedir.
  kökü arapça ''muhafa''(koruma, kollama) kelimesine dayanan ve sicilya aşiretlerinin oluşturduğu suç örgütlerinin genel tanımı.
italya çıkışlı bir tanım olarak bilinse de, asıl itibariyle kuzey afrika aşiretlerinin kendi aralarında düzen ve hiyerarşiyi sağlamak için kullandıkları bir yöntemdir.
mafyanın başlıca ekmek kapıları; elbette ki uyuşturucu, kaçak silah, fuhuş, organ ticareti, kaçak oto, kaçak akaryakıt, son senelerde ise hasılatı on milyarlarca euro'ya ulaşmış olan futbol bahisleri ve yine son dönemlerde yasadışı kazanılan kara parayı hemen hiçbir denetime tabi olmayan borsalar yolu ile tahvil/bono gibi menkul değerlere çevirip para üzerinden para kazanmaya dayalı ticarettir.(kravatlı hırsızlık)
mafya ve türevi örgütlerin günümüzde en çok hareket serbestliğine sahip olduğu ülkeler ise arnavutluk, (silah, uyuşturucu), kolombiya,(silah, uyuşturucu), makedonya (kadın ticareti), singapur (bahis), afganistan (uyuşturucu), ırak (kadın ticareti, organ), nijerya (petrol), meksika (uyuşturucu),'dir. bunlara bir de uluslararası çalışan ve tüm dünya devletlerini dolayısıyla ülke ekonomilerini zorlayan, birbiri ardına ortaya çıkan banka krizlerinin baş sorumlusu olan bono/tahvil mafyası da eklenebilir.
anavatanı sayılan italya'da ise, halkın tepkisi neticesinde, özellikle 90'lı yıllar ve 2000'li yılların ortalarına kadar geçen süreç içinde mafya, yalnızca telefon seks hatlarını kontrol edebilecek düzeye getirilecek kadar zayıflatılmıştır.
italyan devleti, mafya ile mücadele sürecinde, ilk başlarda izlediği güvenlik güçlerini ''mafyanın üzerine gönderme'' yönteminden sonraları vazgeçmiş, bazı sözler karşılığında kendi ''öz evlatları'' sayılan ''cosa nostra'', ''ndrangheta'' gibi örgütleri çökertmek için arnavutluk'dan mafya ''ithal'' ederek, bu işi onlara ihale etmiş, en sonunda fırsatını bulduğunda ise arnavutlukmafyasını da ülke sınırları dışına sürmüştür.
her ne kadar özel yaşamı ile ilgili skandallarından dolayı çokça eleştirilse de, eski italya başbakanı silvio berlusconi, mafya ile mücadelede sürecinde kararlı ve tutarlı tavır sergileyen unsurlardan biri olmuştur.
işin özeti... istisnasız her mafya türevi zamanın ihtiyaçlarından kaynaklanan nedenlerden dolayı doğar, büyür, gelişir ve en sonunda siyasi ve ekonomik değişikliklerle birlikte ortaya çıkan lüzum üzerine ya devlet otoritesince ya da başka bir mafya türevi tarafından yok edilir.
her ekonomik ya da siyasi değişiklik kendi mafyasını doğurur, bir önceki ortamda gelişip büyüyen mafya türevlerini ise yok eder.
birbirine düşen ve karşılıklı birbirilerini ısıran kuduz köpekler misali.
türkiye'de ise son dönemlerde zamanında hapse atılmış mafya liderleri bir bir dışarı çıkartılarak, tekrar revaç haline getirilmektedir.
devamını gör...
armullah
          madem eksik kalmasın giderayak kendisini de şikayet ederek gidiyorumdur. sözlüğe yaptıkları katkılardan dolayı teşekkür ederim. tarafıma yönelik paylaştığınız görsel gerçekten çok komik. çok başarılı bir tespit olmuş bravo.
edit: ekran görüntüsü alamadan silinmiş kendisinin tanımı.
  edit: ekran görüntüsü alamadan silinmiş kendisinin tanımı.
devamını gör...
babanın sevgisini gösterememesi
          seviyor ve siz de sevdiğini biliyorsanız, bu durumu evlat olarak çok da dert etmemeniz gereken babadır.
sevmek zaten zor bir eylemken, bir de bunu gösterebilmek çok daha zordur. biraz empati yapmak lazım. elbette çocuk yaşlarda bunu yapmak pek mümkün değil. ama artık burda pek çoğumuz belli bir yaşın üzerinde bedensel ve zihinsel gelişimini tamamlamış insanlarız. acaba babamızın kendisi ne kadar sevgi gördü, nasıl bir ortamda yetişti, sevgiden anladığı ne? bunu sorgulayabilecek ve anlayabilecek durumdayız.
farzedelim ki sizin babanızın sevgisini hissedebilmeniz için, ondan gelecek bir kilo zeytinyağına ihtiyacınız var. ama babanız da size olan sevgisini gösterebilmek için kalkıyor bir kilo zeytin veriyor:)) çok mu saçma oldu? oysa ki sadece baba evlat olarak değil çevremizdeki pek çok insanla sevgi alışverişimiz tam olarak böyle.
kendimize göre doğru bildiğimiz şekillerde seviyoruz, gösteriyoruz ve karşımızdaki insandan bunu anlamasını bekliyoruz.
yüreğinde sevgi kırıntısı dahi olmayan, öfke ve nefretten beslenen ve şiddete meyilli babalar daha doğrusu insanlar bu konunun dışında. ama sevgiyi ifadenin pek çok farklı şekli vardır. babasından sürekli dayak yiyerek büyüyen bir erkek çocuğunun, ileride kendi çocuğuna hiç el kaldırmaması, ona göre bir sevgi göstergesi olabilir. çocuğun beklentisi ise babasının başını bir kez okşaması veya babası ile bir futbol maçına ya da bir parka gitmek olsa bile baba aslında evladını kendince seviyordur.
geçmişin telafisi maalesef yok. o şekliyle yaşandı bitti geçti. ama bu düşünce ile yaklaşırsanız babanızla geçmişinize, emin olun kendinizi daha mutlu ve iyi hissedersiniz. babası ile beraber büyümemiş ve neredeyse tek bir mutlu anı olmamış, hatta annesinin ölümünden bir nebze de olsa babasını sorumlu tutan bir evlat olarak söylüyorum bunları. anlamaya çalışın, yapabiliyorsanız affedin ve yüreğinizdeki yükü hafifletin.
  sevmek zaten zor bir eylemken, bir de bunu gösterebilmek çok daha zordur. biraz empati yapmak lazım. elbette çocuk yaşlarda bunu yapmak pek mümkün değil. ama artık burda pek çoğumuz belli bir yaşın üzerinde bedensel ve zihinsel gelişimini tamamlamış insanlarız. acaba babamızın kendisi ne kadar sevgi gördü, nasıl bir ortamda yetişti, sevgiden anladığı ne? bunu sorgulayabilecek ve anlayabilecek durumdayız.
farzedelim ki sizin babanızın sevgisini hissedebilmeniz için, ondan gelecek bir kilo zeytinyağına ihtiyacınız var. ama babanız da size olan sevgisini gösterebilmek için kalkıyor bir kilo zeytin veriyor:)) çok mu saçma oldu? oysa ki sadece baba evlat olarak değil çevremizdeki pek çok insanla sevgi alışverişimiz tam olarak böyle.
kendimize göre doğru bildiğimiz şekillerde seviyoruz, gösteriyoruz ve karşımızdaki insandan bunu anlamasını bekliyoruz.
yüreğinde sevgi kırıntısı dahi olmayan, öfke ve nefretten beslenen ve şiddete meyilli babalar daha doğrusu insanlar bu konunun dışında. ama sevgiyi ifadenin pek çok farklı şekli vardır. babasından sürekli dayak yiyerek büyüyen bir erkek çocuğunun, ileride kendi çocuğuna hiç el kaldırmaması, ona göre bir sevgi göstergesi olabilir. çocuğun beklentisi ise babasının başını bir kez okşaması veya babası ile bir futbol maçına ya da bir parka gitmek olsa bile baba aslında evladını kendince seviyordur.
geçmişin telafisi maalesef yok. o şekliyle yaşandı bitti geçti. ama bu düşünce ile yaklaşırsanız babanızla geçmişinize, emin olun kendinizi daha mutlu ve iyi hissedersiniz. babası ile beraber büyümemiş ve neredeyse tek bir mutlu anı olmamış, hatta annesinin ölümünden bir nebze de olsa babasını sorumlu tutan bir evlat olarak söylüyorum bunları. anlamaya çalışın, yapabiliyorsanız affedin ve yüreğinizdeki yükü hafifletin.
devamını gör...
leyla ile mecnun
          fidyeci ismail:
- alo... naaber?
...
- ha... bana bak yemin ediyom eğer oğlunu canlı görmek istiyosan hemen buraya çabuk bin dolar getir.
...
- yanlış söylemişim, özür, iki bin istiyorum...
...
- bir şey diycem hacı... üç bin getirme ihtimalin nasıl?
...
- beş yüz bin dolar getirsene sen buraya, beş yüz bin dolar getirsene sen buraya...
her bölümü güzeldi, hala seyredilir... lakin yalan yok, arda'lı ve orjin leyla'lı bölümleri bir başkaydı
  - alo... naaber?
...
- ha... bana bak yemin ediyom eğer oğlunu canlı görmek istiyosan hemen buraya çabuk bin dolar getir.
...
- yanlış söylemişim, özür, iki bin istiyorum...
...
- bir şey diycem hacı... üç bin getirme ihtimalin nasıl?
...
- beş yüz bin dolar getirsene sen buraya, beş yüz bin dolar getirsene sen buraya...
her bölümü güzeldi, hala seyredilir... lakin yalan yok, arda'lı ve orjin leyla'lı bölümleri bir başkaydı
devamını gör...
sözlük radyosunun yayına başlaması
          aşk şarkıları çaldıkça sözlükte flört edenlere ve çiftlere bilendiğim radyo. çok kuruluyorum size bütün moralimi bozuyorsunuz ötede mutlu mutlu takılsanıza siz.*
      
  devamını gör...
dinleyen dost mu yoksa teselli eden dost mu sorunsalı
          tost ısmarlayan dost çözümü ile rahatlatılabilecek sorunsal.
      
  devamını gör...
hem yakışıklı hem sempatik hem seksi
          bi yerinde bi şey vardır onun.
      
  devamını gör...
leyla ile mecnun replikleri
          "bizim ilişkimiz, yetenekli ama istikrarsız forvetler gibi değil, bir günde yedi yarış kazanan halis karataş gibi olacak krem karamelli dondurmam."  yavuz .
"bizde dağcılık aile mesleği mesela benim halamı dağa kaldırmışlar." ismail abi.
  "bizde dağcılık aile mesleği mesela benim halamı dağa kaldırmışlar." ismail abi.
devamını gör...



