objet petit a

diğer bilinen adıyla ulaşılamayan arzu nesnesi.
lacanyen psikoterapinin temel direktlerinden bir tanesi olan objet petit a, lacan'a göre karşı tarafa duyulan arzunun sebebidir; lacan söz konusu nesneyi açıklayabilmek için platon'un symposion'undaki agalma kavramından yararlanır; agalma, esasında değersiz bir kutudur ve onu değerli kılan şey, içinde gizlediğidir. lacan'a göre partnerlerimize, öteki'mize çekilmemizin sebebi de onların üzerine yansıyan bu gizemli ancak asla ulaşılamayan nesnedir; ilişkilenmemizin sebebi partnerlerimize duyduğumuz sevgiden yahut arzudan ziyade sakladıklarına kendimizi ikna ettiğimiz, arzumuza sebep olan nesnenin ta kendisidir.
ancak benim fikrimi soracak olursanız ilişkiler bu nesneden dolayı başladığı gibi, bu nesneden dolayı biterler de. zira petit a'yı tanımlarken lacan "seni seviyorum ancak senin içindeki bir şeyi daha çok seviyorum, bu yüzden seni parçalıyorum" demiştir. bu söylemi çözümleyecek olursak çıkacak mana şudur: her ilişkimizde, partnerimizi tanıma sürecinde kendisi hakkında ama iyi ama kötü şeyler öğreniriz, bu şeyleri iyi ya kötü yapan mesele bizim bu şeyleri çoğunlukla ne denli çekici bulduğumuzdur. her ne kadar ahlak üzerine eğlenceli bir tartışmanın fitilini ateşleyebilecek olsa da bu cümle, konuyu dağıtmayacağım. hah, ne diyordum; partnerimiz hakkında bir şeyler öğreniriz. öğrendiğimiz bu şeyler çoğunlukla partnerimizin petit a'yı içinde barındıran agalma olup olmadığına dairdir... biz istemesek/farkında olmasak dahi bilinçdışımızın arzu üretim merkezi bu şekilde işler.
aslına bakacak olursak bu nesneye "ulaşılmaz" denmesi boşuna değildir, ulaştığımız şey eninde sonunda bir replikasyondur, zira petit a'nın kökeni annenin kucağından ayrılmadığımız ve kendi benliğimizi onunkiyle bir bütün olarak tanımladığımız ayna evresine kadar gider--- ayna evresi, bebeğin dil ile tanışıp babanın yasası aracılığı ile dünyaya dalış yapmasıyla son bulan, pre-linguistik bir evredir ve her bebek önünde sonunda bu evreden çıkarak, parçalanmış bir benlik imgesiyle dünyaya atılıverir. bundan sebep de partnerimizde bulduğumuz şey bütünlüğün kendisinden ziyade bir reprodüksiyonu, bir imgesidir.
insanlar olarak çoğunlukla hakikate değil yanılsamaya yönelik bir arayışımız olmasına şükretmemiz gereken bir noktadır bu, aksi halde mutsuzluğumuz ve partnerlerimizle olan geçimsizliğimiz kalıcı olurdu.
bu mutsuzluğu ilişkilerindeki bir dizi stratejik hatalar dolayısıyla garanti altına alanlar var mı peki? elbette.
hali hazırda parçalanmış ve sarsıntılı bir benlik imgesine sahip olan borderline kişilik bozukluğundan mustarip şahsiyetler buna örnektir. benlik imgesinin parçalanmışlığı ve stabiliteden, bütünlükten yoksunluğu semptomatik olarak bu kişilerde kendisini sık sık gösterdiğinden sebep petit a'nın yarattığı ihtiyaçlar bu kişilerde daha ön plandadır, ilişkilerinin başındaki idealizasyon; petit a'yı bulmuş olmalarına yönelik bir coşkunluğun ya da esrime halinin eseri olarak ele alınacak olursa, partnerin "eksiklikleri" ve "kusurları" sonucunda ortaya çıkan devalüasyon içinde büyük hissedilen kutudan küçük çıkmasının sonucudur. sarsıntılı, parçalanmış bir benlik imgesinin en çok aradığı şeylerden bir tanesi bütünlük ve sağaltım olduğundan sebep tutkuları bu kişileri sık sık tüketir ya da hayata bağlar. oysa ortada belki de "kaynaktan", khora'dan kopuşun sebep olduğu ve tutulamamış bir yas vardır.
daha fazlası için:
(bkz: jacques lacan)
(bkz: ayna evresi)
(bkz: borderline kişilik bozukluğu)
(bkz: nesne ilişkileri kuramı)
devamını gör...
raptiye rap rap
cem karaca'nın bu isimde bir tv programı vardır.
bölüm 1:
bölüm 2:
bölüm 3:
bölüm 4:
edit: bazı videolara ulaşılamıyor. gördükçe editlerim.
bölüm 1:
bölüm 2:
bölüm 3:
bölüm 4:
edit: bazı videolara ulaşılamıyor. gördükçe editlerim.
devamını gör...
sözlük mağazası tarafından dolandırılmak
profil - bana özel- takip butonundan- takip ettiğim ve takipcilerim kısmından bakacaksın.
t: olmayan dolandırma.
t: olmayan dolandırma.
devamını gör...
yazarların yazmayı tercih ettiği başlıklar
bazı yazarlarda bir serzeniş oluyor zaman zaman ,
sözlük sıkıcı, konular basit, aşk yok, siyaset çok, gençlere hitap ediyor, ilim bilim yok, goy goy çok, yaşlıların egemenliği vs.vs. türden başlıklar açılmakta.
ben de burada belki biraz formatın da dışına çıkarak, ilgi alanlarımızı yazabileceğimizi düşündüğüm bu başlığı açtım .
bundaki amacım, kimsenin ilgisini tercihini sorgulamak değil, tam tersine, bazen hepimizin içine düştüğü egoistçe yaklaşımdan bir nebze de olsa kurtulup, başka düşüncelere, başka fikirlere, başka tercihlere de zaman ayırıp, onlara da az da olda eğilim gösterip, ortada bir yerde buluşulabilir mi sorusuna cevap aramak.
mesela ben, gündemi takip etmeyi severim, gerçek gündemi, siyaseti, ekonomiyi, ülke ve dünya halklarının sorunlarını irdelemeyi daha çok tercih ediyorum.
bunu sürekli yaparak, acaba diğer yazarların zevk renk ve tercihlerini dikkate almıyor ve sözlükte tek düze bir gidişatı bencilce bir yaklaşımla körüklüyor olabilir miyim acaba diye düşünüyorum.
büyük katılımcı bir fikir beyanının da, ben gibi diğer yazarların da ufkunu açacağını, bunun da hem bireysel, hemde sözlük varlığına olumlu katkı sağlayacağını düşünüyorum...
edit; bir çok konuda olduğu gibi, onu da severim bunu da şeklindeki yuvarlak tanımlardan ziyade, gerçekten samimî ve açık tanımların yapılmasının daha olumlu bir katkı sağlayacağını düşünüyorum.
edit 2; görüldüğü üzere başlıklarla ilgili memnuniyetsizlik belirten yazarların, samimiyetsizliğini ortaya koyan başlık oldu bu. 'biz şikayet etmeye devam eder, çözüm için de herhangi bir katkıda bulunmayız ' deme gibi bir durum.
edit 3; bu #386205 tanıma ve sayın yazara özel mesaj yoluyla düşüncemi aktarmak istedim, ancak mesaj alımı kapalı olduğundan bu yolu kullanmak zorunda kaldım, yönetimin anlayışına sığınıyorum.
ben yukarıda aynen şu ifadeyi kullandım;
" bundaki amacım, kimsenin ilgisini tercihini sorgulamak değil, tam tersine, bazen hepimizin içine düştüğü egoistçe yaklaşımdan bir nebze de olsa kurtulup, başka düşüncelere, başka fikirlere, başka tercihlere de zaman ayırıp, onlara da az da olda eğilim gösterip, ortada bir yerde buluşulabilir mi sorusuna cevap aramak "
yani salt kendi tercihlerimizin peşinden koşmak, sürekli bunları aramak ve karşı tarafa da dikte etmek yerine, zor da olsa farklı fikirkere de şans tanısak ne kaybederiz diyorum.
çok güzel bir konu yakalamışsınız
( gümüş konusu ) ,ama keşke eksik veya yanlış da olsa, bunu başlık halinde koysaydınız ortaya.
buna benzer bir çok konuda olduğu gibi büyük olasılıkla bu konuya da büyük bir ilgi gösterilmeyecekti.
ama bir kişi bile bunu görür okur ve az da olsa fikir sahibi olursa ben bunu fayda olarak görenlerdenim .
ve söylediğim de tam da bu zaten,
kişiler, başlıkları, konuları beğenmediklerini söylemenin yanında, kendi ilgi alanlarını da ortaya koymaktan çekinmesinler, herkes fikrini açıkça paylaşsın,
bu durum, zaman içinde kişilerin aradığını bulduğu bir yer olma yolunda, sözlüğe olumlu katkı sağlayacaktır.
"yazar arkadaşımızın, sadece kendi takip ettiği konulara başlık açması yeterli zaten,"
demiş sayın yazar, yani adeta benim düşündüğümü söylemiş.
meselenin özü de zaten burada yatıyor, insanlar bir çok şeyi beğenmiyor ama beğendiği konuyla ilgili de bir tek başlık açmıyor.
yani gündem belirlemeyip, gündemin esiri oluyor.
sözlük sıkıcı, konular basit, aşk yok, siyaset çok, gençlere hitap ediyor, ilim bilim yok, goy goy çok, yaşlıların egemenliği vs.vs. türden başlıklar açılmakta.
ben de burada belki biraz formatın da dışına çıkarak, ilgi alanlarımızı yazabileceğimizi düşündüğüm bu başlığı açtım .
bundaki amacım, kimsenin ilgisini tercihini sorgulamak değil, tam tersine, bazen hepimizin içine düştüğü egoistçe yaklaşımdan bir nebze de olsa kurtulup, başka düşüncelere, başka fikirlere, başka tercihlere de zaman ayırıp, onlara da az da olda eğilim gösterip, ortada bir yerde buluşulabilir mi sorusuna cevap aramak.
mesela ben, gündemi takip etmeyi severim, gerçek gündemi, siyaseti, ekonomiyi, ülke ve dünya halklarının sorunlarını irdelemeyi daha çok tercih ediyorum.
bunu sürekli yaparak, acaba diğer yazarların zevk renk ve tercihlerini dikkate almıyor ve sözlükte tek düze bir gidişatı bencilce bir yaklaşımla körüklüyor olabilir miyim acaba diye düşünüyorum.
büyük katılımcı bir fikir beyanının da, ben gibi diğer yazarların da ufkunu açacağını, bunun da hem bireysel, hemde sözlük varlığına olumlu katkı sağlayacağını düşünüyorum...
edit; bir çok konuda olduğu gibi, onu da severim bunu da şeklindeki yuvarlak tanımlardan ziyade, gerçekten samimî ve açık tanımların yapılmasının daha olumlu bir katkı sağlayacağını düşünüyorum.
edit 2; görüldüğü üzere başlıklarla ilgili memnuniyetsizlik belirten yazarların, samimiyetsizliğini ortaya koyan başlık oldu bu. 'biz şikayet etmeye devam eder, çözüm için de herhangi bir katkıda bulunmayız ' deme gibi bir durum.
edit 3; bu #386205 tanıma ve sayın yazara özel mesaj yoluyla düşüncemi aktarmak istedim, ancak mesaj alımı kapalı olduğundan bu yolu kullanmak zorunda kaldım, yönetimin anlayışına sığınıyorum.
ben yukarıda aynen şu ifadeyi kullandım;
" bundaki amacım, kimsenin ilgisini tercihini sorgulamak değil, tam tersine, bazen hepimizin içine düştüğü egoistçe yaklaşımdan bir nebze de olsa kurtulup, başka düşüncelere, başka fikirlere, başka tercihlere de zaman ayırıp, onlara da az da olda eğilim gösterip, ortada bir yerde buluşulabilir mi sorusuna cevap aramak "
yani salt kendi tercihlerimizin peşinden koşmak, sürekli bunları aramak ve karşı tarafa da dikte etmek yerine, zor da olsa farklı fikirkere de şans tanısak ne kaybederiz diyorum.
çok güzel bir konu yakalamışsınız
( gümüş konusu ) ,ama keşke eksik veya yanlış da olsa, bunu başlık halinde koysaydınız ortaya.
buna benzer bir çok konuda olduğu gibi büyük olasılıkla bu konuya da büyük bir ilgi gösterilmeyecekti.
ama bir kişi bile bunu görür okur ve az da olsa fikir sahibi olursa ben bunu fayda olarak görenlerdenim .
ve söylediğim de tam da bu zaten,
kişiler, başlıkları, konuları beğenmediklerini söylemenin yanında, kendi ilgi alanlarını da ortaya koymaktan çekinmesinler, herkes fikrini açıkça paylaşsın,
bu durum, zaman içinde kişilerin aradığını bulduğu bir yer olma yolunda, sözlüğe olumlu katkı sağlayacaktır.
"yazar arkadaşımızın, sadece kendi takip ettiği konulara başlık açması yeterli zaten,"
demiş sayın yazar, yani adeta benim düşündüğümü söylemiş.
meselenin özü de zaten burada yatıyor, insanlar bir çok şeyi beğenmiyor ama beğendiği konuyla ilgili de bir tek başlık açmıyor.
yani gündem belirlemeyip, gündemin esiri oluyor.
devamını gör...
sevilen kitabın en vurucu cümlesi
yeryüzü bana eskimiş görünüyor, her yeri toz kaplamış.insan korkunç bir yalnızlık içindedir.
ayaşlı ile kiracıları
memduh şevket esendal
ayaşlı ile kiracıları
memduh şevket esendal
devamını gör...
hükmünü yitiren sözler
artık yerine getirilmesine gerek kalmayan sözlerdir.
söz vermek önemli bir iştir. öylesine yapılıp daha sonrasında unutulacak bir şey değildir. dolayısıyla da insanlar verdikleri sözlerin sorumluluğunu taşımalıdır. ve bir söz, verilmeden önce zihinde bir süre demlenmeye bırakılmalıdır. aksi takdirde tatsız tuzsuz bir şeye dönüşmesi işten bile değildir.
ancak bazı durumlarda verilen sözler hükmünü yitirebilir. tabii ki bu durumlar çok belirgin kalıplarla sınırlandırılmıştır. örneğin; taraflardan söz sahibinin ölümü sözü hükümsüz kılarken sözün alacaklısı olan kişinin ölümünün sözün geçerliliği konusunda hiçbir etkisi olmaz.
ancak sözün alacaklısı olan kişi sözü veren kişi için ölmüşse sözün hükmü düşer. size kötülük yapan, sizden sürekli bir şeyler bekleyip sonrasında bunu sizin göreviniz gibi gören, sizde kullanılmış hissi uyandıran ya da her nasıl olursa olsun karakteri bir zehir bulutundan oluşan insanlar sizin için öldüklerinde verdiğiniz sözden azad olursunuz.
ikinci bir durum ise sözün alacaklısı plan kişinin sizi sözden azade kılmasıdır ama bu çok tercih edilen bir yol değildir çünkü sözün alacaklısı söz sahibine her durumda bunu hatırlatıp ne kadar yüce gönüllü olduğunu göstermeye çalışacak ve verilen sözü bir alacak verecek meselesinden çıkarıp vicdani bir giyotine çevirecektir.
velhasılı; sözler sonsuza kadar tutulmakla lanetli değildir ama hükmünü yitirene kadar prangalar eskitir insan.
söz vermek önemli bir iştir. öylesine yapılıp daha sonrasında unutulacak bir şey değildir. dolayısıyla da insanlar verdikleri sözlerin sorumluluğunu taşımalıdır. ve bir söz, verilmeden önce zihinde bir süre demlenmeye bırakılmalıdır. aksi takdirde tatsız tuzsuz bir şeye dönüşmesi işten bile değildir.
ancak bazı durumlarda verilen sözler hükmünü yitirebilir. tabii ki bu durumlar çok belirgin kalıplarla sınırlandırılmıştır. örneğin; taraflardan söz sahibinin ölümü sözü hükümsüz kılarken sözün alacaklısı olan kişinin ölümünün sözün geçerliliği konusunda hiçbir etkisi olmaz.
ancak sözün alacaklısı olan kişi sözü veren kişi için ölmüşse sözün hükmü düşer. size kötülük yapan, sizden sürekli bir şeyler bekleyip sonrasında bunu sizin göreviniz gibi gören, sizde kullanılmış hissi uyandıran ya da her nasıl olursa olsun karakteri bir zehir bulutundan oluşan insanlar sizin için öldüklerinde verdiğiniz sözden azad olursunuz.
ikinci bir durum ise sözün alacaklısı plan kişinin sizi sözden azade kılmasıdır ama bu çok tercih edilen bir yol değildir çünkü sözün alacaklısı söz sahibine her durumda bunu hatırlatıp ne kadar yüce gönüllü olduğunu göstermeye çalışacak ve verilen sözü bir alacak verecek meselesinden çıkarıp vicdani bir giyotine çevirecektir.
velhasılı; sözler sonsuza kadar tutulmakla lanetli değildir ama hükmünü yitirene kadar prangalar eskitir insan.
devamını gör...
dibe vurmuş insanlara tavsiyeler
dibe vurmuş insanları ancak benzer olayları yaşayanlar anlar.
size sizden başka kimsenin yardım edemeyeceğini bilin. ya ümitsizsiniz, ya da ümit sizsiniz.
insanlar da devletler gibi dibe vurabilir. atatürk'ün amasya genelgesinde belirttiği: "milletin içine düştüğü buhrandan yine milletin kendisinin azmi ve kararlılığı kurtaracaktır" sözleri rehber olmalıdır.
lotus çiçeğini düşünün. çamurlu sularda yaşamasına rağmen tertemizdir. en ufak toz kalıntısında bile yapraklarını sallar ve kirli olmaktan kurtulur. geceleri kapanıp suyun altına girer, gündüzleri çıkıp çiçek açar. lotus ruhun saflığını temsil eder, bataklıktan çıkan temiz ruhtur bu çiçek.
dibe vuran insanlar lotus çiçeğinden kendine dersler alırsa o dipten radikal kararlar alarak kurtulur.
gidilecek tek yön yukarısıdır. dibe vurmanın nedenleri bilinirse sonuç daha hızlı alınabilir.
"ancak her şeyini kaybettikten sonra gerçekten özgür olabilirsin"
hayaller gökyüzündeki yıldızlara benzer. onlara dokunamazsın ama karanlık gecelerini aydınlatan onlardan başkası değildir. her şeyin bir anda olmasını beklemeyin ancak yapılması gereken şeyleri de zamana bırakmayın.
nasıl ki mutluluk, sevinç, huzur sonsuza kadar sürmüyorsa acı, dert, keder de sonsuza kadar sürmez.
umut, insanoğlunun bütün acılarının merhemidir.
allah der ki “kimi benden çok seversen onu senden alırım”….
ve ekler: “onsuz yaşayamam” deme, seni onsuz da yaşatırım.
ve mevsim geçer,
gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar,
canından saydığın yar bile bir gün el olur, aklın şaşar.
dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur, öyle garip bir dünya.
olmaz dediğin ne varsa hepsi olur……
“düşmem” dersin düşersin,“şaşmam” dersin şaşarsın.
en garibi de budur ya “öldüm” der, yine de yaşarsın. (hz. mevlana)
size sizden başka kimsenin yardım edemeyeceğini bilin. ya ümitsizsiniz, ya da ümit sizsiniz.
insanlar da devletler gibi dibe vurabilir. atatürk'ün amasya genelgesinde belirttiği: "milletin içine düştüğü buhrandan yine milletin kendisinin azmi ve kararlılığı kurtaracaktır" sözleri rehber olmalıdır.
lotus çiçeğini düşünün. çamurlu sularda yaşamasına rağmen tertemizdir. en ufak toz kalıntısında bile yapraklarını sallar ve kirli olmaktan kurtulur. geceleri kapanıp suyun altına girer, gündüzleri çıkıp çiçek açar. lotus ruhun saflığını temsil eder, bataklıktan çıkan temiz ruhtur bu çiçek.
dibe vuran insanlar lotus çiçeğinden kendine dersler alırsa o dipten radikal kararlar alarak kurtulur.
gidilecek tek yön yukarısıdır. dibe vurmanın nedenleri bilinirse sonuç daha hızlı alınabilir.
"ancak her şeyini kaybettikten sonra gerçekten özgür olabilirsin"
hayaller gökyüzündeki yıldızlara benzer. onlara dokunamazsın ama karanlık gecelerini aydınlatan onlardan başkası değildir. her şeyin bir anda olmasını beklemeyin ancak yapılması gereken şeyleri de zamana bırakmayın.
nasıl ki mutluluk, sevinç, huzur sonsuza kadar sürmüyorsa acı, dert, keder de sonsuza kadar sürmez.
umut, insanoğlunun bütün acılarının merhemidir.
allah der ki “kimi benden çok seversen onu senden alırım”….
ve ekler: “onsuz yaşayamam” deme, seni onsuz da yaşatırım.
ve mevsim geçer,
gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar,
canından saydığın yar bile bir gün el olur, aklın şaşar.
dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur, öyle garip bir dünya.
olmaz dediğin ne varsa hepsi olur……
“düşmem” dersin düşersin,“şaşmam” dersin şaşarsın.
en garibi de budur ya “öldüm” der, yine de yaşarsın. (hz. mevlana)
devamını gör...
kendisiyle dalga geçebilen insan
ego sahibi bir insan değildir.
devamını gör...
garip fobiler
herhangi bir şey içeceğim bardağın asla ve asla ıslak olmaması gerekiyor. eğer içeceği başkası getirmişse de bardağın dışından ıslak olup olmadığını anlamaya çalışırım. söyleyince havalı duracak latince veya ingilizce adını bilmiyorum bu durumun.
devamını gör...
sen hiç ateşböceği gördün mü
ecem erkek'in yaşlı hâlinin makyajını kim yaptıysa bir daha makyaj falan yapmasın.
devamını gör...
ülkenin geri kalmışlık belirtileri
bir mafya lideri o ülkede gündemi belirliyorsa geri kalmıştır.
devamını gör...
hayır diyemeyen insan
huy olarak birbirimizin sınırlarını test ederiz. 'acaba ne kadar ileri gidebilirim" deriz. kişi ile olan ilişkilerimizi buna göre ilerletiriz.
bu noktada hayır diyemeyen insanın sınırları test edildiğinde kendisinden bir çok şey koparılacağı anlaşılır ve bingo.! hayatı taviz vermekle geçecektir.
malesef değişemiyorlar.
bu noktada hayır diyemeyen insanın sınırları test edildiğinde kendisinden bir çok şey koparılacağı anlaşılır ve bingo.! hayatı taviz vermekle geçecektir.
malesef değişemiyorlar.
devamını gör...
kitap ayracına para vermeyip parayı kitap ayracı olarak kullanmak
bir tür yöntem.
"ille de ayraç almaya gerek yok, kitabın arasına her şeyi şöyle koyarım, çok da güzel olur" diyenler için sıkıntı yok.
fakat ayraç isteyip para vermeyeyim diyorsanız, aslında yine de para vereceğiniz şöyle bir yöntem de var. aylık sayıların neler verdiğini takip ederek, 7 tl'ye 1 adet bilim ve teknik dergisi alıyorsunuz. tek seferde şu şekilde 5 tane ayraç sahibi oluyorsunuz. üstelik bir de dergi okumuş oluyorsunuz.
"ille de ayraç almaya gerek yok, kitabın arasına her şeyi şöyle koyarım, çok da güzel olur" diyenler için sıkıntı yok.
fakat ayraç isteyip para vermeyeyim diyorsanız, aslında yine de para vereceğiniz şöyle bir yöntem de var. aylık sayıların neler verdiğini takip ederek, 7 tl'ye 1 adet bilim ve teknik dergisi alıyorsunuz. tek seferde şu şekilde 5 tane ayraç sahibi oluyorsunuz. üstelik bir de dergi okumuş oluyorsunuz.
devamını gör...
hz. muhammed'in eşleri ve cariyeleri
peygamberin 11 karısı ve 2 cariyesi vardır. sıralı liste :
karıları : aişe bint ebû bekir • cüveyriye bint haris • hafsa bint ömer • hatice bint hüveylid • meymûne bint haris • safiyye bint huyey • sevde bint zem'a • zeyneb bint cahş • zeyneb bint huzeyme • ümmü habibe • ümmü seleme
cariyeleri : mâriye el-kıbtiyye • reyhâne bint zeyd
karıları : aişe bint ebû bekir • cüveyriye bint haris • hafsa bint ömer • hatice bint hüveylid • meymûne bint haris • safiyye bint huyey • sevde bint zem'a • zeyneb bint cahş • zeyneb bint huzeyme • ümmü habibe • ümmü seleme
cariyeleri : mâriye el-kıbtiyye • reyhâne bint zeyd
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının yazar olma süreleri
"formatın kutsal bir değer olduğu antik çağlardan beri" diyerek kaçtığım, noktalama faciası başlık.
edit: modlar el atmış.
edit: modlar el atmış.
devamını gör...
uzak durulması gereken insanlar
çekinmeden borç isteyebilen insanlar. o para geri gelmez.
devamını gör...
kaliteli yaşam için ucuz öneriler
az konuşun ama öz konuşun. bir de bol bol su tüketin ve sevişin.
devamını gör...
seyyid nesimi
seyyid nesimi ye göre, iyi/kötü insan yoktur. kamil/cahil insan vardır.
çünkü nesimi; insanın, allah tan bir parça olduğunu, iyilik ve kötülüğün allah tan kaynaklanan olgular olmadığı tezini savunur. kemalat mertebesini; bu duruma vakıf olmak olarak, cehalet mertebesini ise; bu duruma vakıf olmamak olarak yorumlar.
bektaşilikte 7 ulu ozandan biridir.
çünkü nesimi; insanın, allah tan bir parça olduğunu, iyilik ve kötülüğün allah tan kaynaklanan olgular olmadığı tezini savunur. kemalat mertebesini; bu duruma vakıf olmak olarak, cehalet mertebesini ise; bu duruma vakıf olmamak olarak yorumlar.
bektaşilikte 7 ulu ozandan biridir.
devamını gör...