iletişim başkanlığı'ndan yapılan son dakika açıklaması.


--- alıntı ---

iletişim başkanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre, görevlerinden aflarını talep eden sayın dr. berat albayrak ve sayın arda ermut'un türkiye varlık fonu yönetim kurulu üyelikleri sona ermiş, türkiye varlık fonu yönetim kurulu üyeliğine sayın ahmet burak dağlıoğlu sayın cumhurbaşkanımız tarafından atanmıştır.

--- alıntı ---

buradan
devamını gör...

(bkz: karayemiş)
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
görsel şahane, gölgesi on numara, şekere neyim faydası varmış ama o tat ne öyle tövbeler olsun. kuşlar falan yemiyor bunu. öyle ağaçta seyretmelik sadece.
devamını gör...

bodrum eski belediye başkanı mustafa kocadon'u rüşvet yediği iddiasıyla görevden alan akepe susuyor.
mustafa kocadon'un yediği iddia edilen rüşvet de şu: bir otel sahibi kendisini otele çağırıyor, görüşüyorlar, görüşmede yemek yiyorlar ve kocadon'un bu yemeğin parasını ödememesi rüşvet sayılıyor ve tutuklanıyor.
adam bodrumun en büyük ailelerinden birisinin ferdi. ulan yemek bu.
kamu görevlileri, basın mensupları aranan bir adamın otelini mesken tutmuşlar, içişleri bakanı iddiaya göre aranan adamı çağırıp kaç diyor, rüşvet alıyor.
ülkede tık yok.
adalet muhalefete mi çalışıyor. siz her türlü suç isnadından münezzeh misiniz?
seçilmiş elitler adaletten münezzeh midir?
kamu memurlar, basın mensupları için adalet çalışmaz mı?
öğrenci evi basıp, terörist muamelesi yaptığınız öğrencilerden de utanmaz mısınız?

sedat peker'in bir tek iddiasını boşa düşürün... biz de diyet olarak elini isteyelim kendisinden.
aksi halde bu devlet çökecektir.
devamını gör...

cahit külebi'nin aynı isimli şiirinden yaptığı kamyonlar kavun taşır şarkısının 22 yıl evvelki canlı performansını dinliyordum şimdi, albüm kaydından farksız geldi. sadece gitarla dahi mükemmel müzik yaratabilen, gerçek bir sanatçıdır kendisi.
devamını gör...

fakir baykurt 'un 1954 yılında yazdığı karakterler ve olaylar köyü, köylüyü anlatsa da türkiye gerçeklerinin romanı. su gibi aktı okurken, hem de hiç bilmediğim köyün dilini bile yadsımadan aktı.

yeri geldi gülümsediğimi fark ettim, yeri geldi dişlerimi sıka sıka okudum, dişlerimi, hatta yumruklarımı sıktığım zaman daha fazlaydı. parayı, gücü eline geçirmiş olan muhtarlarla dolu bir dünyada yaşıyoruz. bu muhtarlar, parası var aklı yok haceli'lerle, aklı var parası yok ırazca'larla, bayram'larla menfaatine göre oyuncak gibi oynar. yaşamlarını alt-üst eder. ırazca hem akıllı hem onurlu ırazca... yaşlıyım demez dimdik durur haksızlığın karşısına fakat en sonunda o da aklını kaybeder.

dediğim gibi son derece akıcı bir dille yazılmış fakat şimdi soruyorum kendime, nereye aktı! aktı da gitmedi sanki, kalbimin ortasına oturdu kaldı.

bir kaç alıntı da bırakayım.

yılanlar yılanken sizin gibi alçakların hakaretine dayanamadı da, siz insan olduğunuz halde bunca hakarete, bunca zulme, zillete nasıl dayanıyorsunuz behey, heheeeey...

ah el kapıları, ah!.. kapansın el kapıları!.. yakacaksın ki kapansın... başkaları da açılmasın namussuz dünyada! yokluklar yok olsun. yok olsun yoksulluklar! ille de kulun kula kulluğu kalksın!

öyle oyunlara geldik ki biz!.. biz hiçbir numarayı kolay kolay yutmayız artık! çiğdik, piştik... kördük, açıldık... uyuttulardı, uyandık!

gece bile olsa...
düşün yollara! yollara!..
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

kadro iyi ona söz yok.
işlenen konu, verilmek istenen mesajlar evet çok doğru. yüzeysel izlemezseniz alp, cevdet, erbil, caner çoğu artık etrafınızda çok da zorlanmadan rastlayabileceğiniz tipler.
ama bir şey eksik, ne bilmiyorum ama daha iyi olabilirdi bu film, kesinlikle.
bence keyifliydi.
yani anlatmak istedikleri güzel ama hep olduğu gibi izleyenin kapasitesi, bakış açısı...
her izleyici farklı bir şey alacak, o yüzden evet izleyenler olarak biz yorum yapıyoruz ama bu belirleyici olmamalı, ben beğenmem başkası başyapıt der ya da tam tersi.
ama o caner var ya ona dikkat edin *
erbil-kamuran sahneleri güzel.
aziz-caner sahneleri güzel

--! spoiler !--

caner, psikolog sahnesi "denyo"

--! spoiler !--

izleyenlere, izleyecek olanlara keyifli seyirler dilerim.
devamını gör...

açılan başlıklar, tartışılan konulardır. mesela bu sözlükte en çok dikkatimi çeken şu olmuştu birisi kankacılık var burada sürekli nick altı güzellemesi yapıyorsunuz birbirinize gibisinden bir eleştiri yöneltmişti bunun üzerine başkası siz insanları kıskanıyorsunuz zorunuza gidiyor gibisinden bir başlık açıp bir nevi kaos ortamı oluşturmuştu. sürekli olarak profil resmi koyan yazar, şunu yapan yazar, bunu yapan yazar tarzında başlıklar açılıyor altına da duyar kasmaya yönelik tanımlar yapılıyordu. buraya farklı farklı konularda yazan emek veren yazarlar varken hep aynı boş muhabbetleri döndürüp linç ve kaos üzerine girişimlerde bulunan tanımların sayısızca oy ve favori alması ilginç hakketen. bu durum sözlüğün bir yerden sonra baymasını ve insanlarda yazma isteğinin azalmasına sebep oluyor.
devamını gör...

ortalama 800 kilo ağırlığa sahip bir hayvan. buzda kaymaması için ayak tabanları dahi beyaz kürkle kaplı. çok iyi koku alma özelliğine sahip. bu özelliği sayesinde fok ve mors avlıyor. donmuş buz yüzeylerini kırarak balık da yakalıyor. aşırı soğuklarda da çukur kazarak içinde yaşıyor.
devamını gör...

çoğu türk annesine çocuğunu doğurduğun için bakıyorsun ve bu seni kutsal yapmıyor derseniz bu sefer 9 aylık süreç ve doğum sancısından bahsederek kendisini kutsal ilan eder. böbrek taşı düşürenler yine kutsal o zaman. o da ağrılı bir sürecmiş çünkü. kolay da değil, öyle bir anda düşmüyor sanırım. bu durumda böbrek ağrısı çeken herkes kutsal mıdır?

16 sene boyunca çocuğu için bir sabah bile uyanmamış, kahvaltıyı kendisi acıktığı zaman hazırlamış, çocuğu sokağa salıp akşam ezanı okunmadan önce eve almış, bir kez olsun çocuğu ile ders çalışmamış, çocuğu ile özel hiçbir şey paylaşmamış anneler çocuklarına çok ciddi bir şiddet uyguluyor ve annedir yapar mantığı ile buna kimse ses çıkarmıyor. çünkü annelik dediğim gibi çocuk olmaktan daha büyük haklar veriyor size.

bunu dediğim zaman allah inşallah sana çocuk nasip etmesin ve allah belanı versin tepkilerini görmüş bir kadın olarak, anne olduğum için kutsal görülüp toplum tarafından belirli haklara sahip olabilmek yerine, tüm çocukları kendimden daha üstün bir yere koyuyorum. kimse beni doğurabileceğim için yükseğe koymasın, kutsal olduğumu düşünmesin, çocuğumu kutsal görsün istiyorum. bu da beni şimdiden kötü anne yapıyorsa yapacak bir şey yok.

gerçekleri görmek isteyen insanların pembe dünyasından çıkmasını öneririm. annesi evde pembe dizi izleyen çocuklar sokaklarda mendil satıyor, etraf şiddet gören ve istismara uğrayan çocuk dolu, çoğu çocuk aç bırakılıyor, anne ve babaları tarafından öldürülüyor, hatta çoğu camdan atılıyor, sonra çocuk kendi düştü diyorlar. kendini koruyamayan ve seslerini duyuramayan bu kadar çok çocuğun olma sebebi de anne kutsaldır, baba kutsaldır, anne ve babası başındadır anlayışıdır.

ayrıca çocukların olanlardan etkilenmediğini düşünmek için çok romantik olmak lazım. çocukluk cağı travmalarını ilerleyen yaşlara taşıyıp öyle bir gelecek kuruyorsun kendine. yetişkinler gider kendi ayağı ile tedavisini olur, bir çocuğun tedavi olmayı tercih etmesi için bile yetişkin olmayı beklemesi gerekiyor. yetişkin bir şekilde olanların mantığını kurabilir, çocuklar kuramaz. çocuk olmak başlıbaşına zavallı olmaktır.

sevgiliden ayrılıp 2 ay boyunca kendimizi toparlayamıyoruz ama çocuklar bizden daha güçlüdür. peki.
devamını gör...

ne oldum değil, ne olacağım demeli insan. bunu çok geç anladım. kaybolmuş yıllarıma yanarım yalnızca.
devamını gör...

bu kızı arabayla her aldığımda kendimi aşk-ı memnu beşir gibi hissediyorum. o babasının küçük prensesi bense bulunduğu noktaya bile tırnaklarıyla kazıyarak gelmiş basit bir röntgenci parçası.
devamını gör...

fakir hayıflanması. belki de paran olsaydı da böyle olurdu. ama tabii ki hem zengin olup hem durumun böyle olması bu durumu bir nebze hafifletebilir.
devamını gör...

galerimde dolaşırken bir fotoğraf görüp koşa koşa nickaltına geldiğim yazar.

ya bu bende kalmış, geçerken bırakır mısın sana zahmet?*

şaka kaldıran, iyi yazan, yazar kardeşim.
sağolsun.

peşin edit : hayır fotoğrafı tost makinesi ile çekmedim, kafa öyle bir güzeldi ki buna şükür.*

peşin edit 2 : gül de bana hediyeydi, onu vermem valla!

https://i.ibb.co/c85cq2q/ımg-20160814-155924.jpg
devamını gör...

en basit tanımıyla, duyu organlarımızla topladığımız bilgilerin, beynimizde işlenmesi sonucu ortaya çıkan algıdır, varlığını inkar edemediğinizdir ya da bunun gibi bir şeydir işte.

mesela elinizde bir karpuz dilimi tutuyorsunuzdur ve o karpuz dilimi, dokunduğunuz, kokusunu ve tadını aldığınız, gördüğünüz için gerçektir. gerçeklik, su götürmeyendir. ama benim için değil, benim gerçeğim siz "sanrı" görmemişlerden farklı. * o halde gerçek de görecelidir, kişiseldir. nedir bu?

sanrı demişken size oturup da uzun uzun "vay şöyle de gördüm, kayış da şöyle koptu" diye anlatacak değilim zannediyorsanız, yanılıyorsunuz. anlatacağım çünkü canım sıkılıyor. *

efenim, vakti zamanında ergen bir bebeyken, zannederdim ki filozoflar boş konuşuyor, bu kadar niye sorgulamışlar altı üstü bir olan gözünle gördüğün, elinle tuttuğun dünyayı? varlık nedir, yokluk ne, hiçlik nasıl, gerçek kim? "bu kadar laf salatasına gerek var mı?" derdim dünyam yamulmadan önce.

adına bipolar dedikleri duygu-durum bozukluğundan mustaribim ve tip 1 olduğu için hipomaninin üstüne çıkabiliyor, büyük mani atakları geçirebiliyorum maalesef. şansıma, ilk yaşadığım mani, psikotik maniydi (böyle deniyormuş tıpta), yani baya baya halüsinasyona bağlıyorsunuz, kafanızın tahtaları gıcır gıcır ediyor efenim. işte bu tecrübe, bana gerçeğin ne olduğunu kesintisiz iki sene kadar sorgulatmakla birlikte, bir daha asla eski gerçeklik algıma dönemememe sebep oldu.

gerçeğim değişti, her şey şüpheli, varlığım, uzayda kapladığım yer, içtiğim su, ayağımı bastığımda hissettiğim toprak...

biraz daha açayım bunu size; sanrılar ilk başladığında (ki uyuşturucu madde kullananlarda da bu yaşanıyor), görsel ve işitsel olarak şaşırtmaya başlıyor aklınız sizi. gördüğünüzü gördünüz mü? o ses neydi, dışarıdan mı geldi yoksa kendi kafamın içinden mi? hey, kafamın içi ne kadar geveze öyle. ancak, sanrının şiddeti, artık koku, o kokunun ağızda bıraktığı tadı ve dokunmak duyularına sirayet edince, orada gerçekliğiniz tamamen değişiyor. doktorlar "gerçeklikten kopmak, zaman, mekan algısını yitirmek" diyorlar buna efenim.

vakti zamanında, doktorumla minik sitemli bir diyalog yaşamıştık; son sanrı tecrübemin ardından aklım normal(!) insanlar alemine geri döndüğünde, kendisinin odasına bir hışımla girip "doktor bey, bana söyleyin bu ne?! nedir bunlar?! halüsinasyon diyorsunuz, psikoz diyorsunuz bir sürü adı var ama nedir bu? kafamın içini kemirip duran bir gerçeklik sorgusu var ve kurtulamıyorum bundan. bakın ben aptal biri değilim, gördüğüm şeyi -yanlış görmüş, zannetmişim- diye inkar edebilirim, duyduğum şeyi -yanlış işitmişim- diye geçiştirebilirim ama lütfen söyleyin, aynı zamanda kokusunu alıp dokunabildiğim bir şeyin gerçek olmadığını beynime nasıl kabul ettirebilirim?!" diye sormuştum.

kendisi "onların tıp dilindeki adı sanrı, onların hepsi senin gerçeğin" demişti. demek ki, bana ayrı bir gerçek daha var normallerden(!)... kime anlatsam "deli" diyecekleri bir gerçek ve bunu kendime saklamayı, seneler önce anlaşılamadığını fark ettiğimde, öğrendim. şimdi normali taklit ederek yaşıyorum. gerçek ise, içimde hapis.
devamını gör...

ınternet kullanımının yaygınlaşmasıyla insanların sosyal medya üzerinden ulaşılabilirliginin kolaylaşması.
hani elimi sallasam ellisi sözü var ya... işte artık bu söz evrildi tek tıkla ellisi oldu.
devamını gör...

kelimeleri taramalı tüfek gibi,es vermeden yutkunmadan soluk almadan anlamsız bir şekilde ağzından çıkaran insandır.
ben böyle insanları görünce, tuvalet ihtiyacı varmışta hala konuşmak istiyormuş gibi algılıyorum.
anlamıyoruz dostum seni hiç birimiz.

edit:umarım bu başlık altında tartışma çıkmaz, seviyorum ben hepinizi. hızlı konuşsanızda yavaş konuşsanızda.
devamını gör...

yurtdışında kazandıkları dolar ve euro'ları tr'de koppek gibi ezdikten sonra burada açlıktan kırılan insanlara "ilkinizin diğirini bilin. biz iliminyilirdi siriniyiriz ühühühühühü." diyerek gafa zickmeleridir.

not: kompleks sahibi olmayıp ülkesinin gerçeklerinin farkında olan gurbetçi vatandaşlarımızı tenzih ederim ancak yukarıdaki örneğin vücut bulmuş hali olanlara söyleyebileceğim tek bir şey var:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

eline yüreğine sağlık.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim