oh karnımız doydu tepkisi vermektir.

yapılacak en kıyak hamle hoşgeldiniz deyip odaya gitmektir. sonra poğaça kısır kurabiye tatlı pasta börek yenilmelidir.
devamını gör...

her gün 2 kere leblebi tozuyla nefessiz kalmak
devamını gör...

eksi ikiyüzseksenaltı puanı ile benim bi kategorim bile yok şuan. ayıptır be. işsiz misiniz tüm tanımları beğenip, aramız bozulunca hepsini tek tek geri alıcak kadar? bu nasıl bir takıntıdır, nasıl bi travmadır hey allahım?

doğduğum günden başlayarak şuanıma kadar öğrendiğim her şeyi tek tek girip “zevkleri için yaşayanlar” kategorisine gireceğim. görürsünüz zalımlar. en çok ben harcayacağım. *
devamını gör...

kelime anlamı olarak "mesihçi, mesih'i takip eden kimse" anlamlarına gelmektedir. christos'tan türemiştir. birinci yüzyılda yaşamış olan isa mesih'in öğretilerine dayanır. hristiyanları üç mezhebe ayırabiliriz: katolik, ortodoks ve protestan. katolik mezhebi en eski ve en köklü mezheptir. yaklaşık 2000 yıllık teolojik ve geleneksel birikimi ile günümüzde halen faaldir. merkezi roma'dır, görünen başı ise papa'dır.
ortodoksluk ise 1054 yılındaki bölünme ile öne çıkan bir mezheptir. birçok merkezi vardır fakat öne çıkan merkezleri: istanbul, yaruşalim, iskenderun, moskova ve kiev'dir. bu bölgelerin kendilerine ait otoriteleri vardır. bu bölgelerin başı patriktir ve her patrik eşittir fakat eşitliklerin birincisi unvanı istanbul patriğine aittir. bu unvan siyasi bir unvan değildir sadece ruhani bir unvandır. protestanlar ise kendi aralarında birçok kiliseye ayrılmışlardır (yaklaşık 40.000) fakat öne çıkan protestan mezhepler: luteryenizm, kalvinizm, bapdizm, episkopalizm gibi mezheplerdir.
bu üç mezhebe mensup insanlar, temel olarak aynı teolojiye inanır fakat geleneksel olarak görüş ayrılıklarına sahiptir. bunların en bilineni kutsal ruh'un çıkışıdır. katoliklere göre kutsal ruh, baba ve oğul'dan çıkmıştır fakat ortodokslara göre kutsal ruh, sadece baba'dan çıkmıştır.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

oldukça gelişmiş bir python geliştirme ortamı.

başlarda çok seviyordum ama garip garip huyları var bu programın. yazıyorum ve çalıştırıyorum kodu. hata da vermiyor, çıktı da üretmiyor. idle ile deneyince normal şekilde çıktı alıyorum. sanırım program ayarlarıyla ilgili bilmediğim bir yanlışlık var ve düzeltemediğim için programı kullanmak işkence oldu benim için.

bir ara oturup tüm menülerini kurcalamak şart oldu...
devamını gör...

uğur dündar'ın 1972 yılında hazırladığı programın ismi. televizyonda çok beğenilen bu programın ismini taşıyan filmi ise sinemada ilk ve son çalışması oldu.
devamını gör...

sibel can'ın otel balkonunda çıplak fotoğraflanması.
devamını gör...

öylesine..

voca.ro/1mwJh8u5ZtPt
devamını gör...

j diyerek başlığı yukarı taşıyalım madem. cuma, cumartesi, pazar gece 00:00'da bu arada.
devamını gör...

huyunu, suyunu, alışkanlıklarını, hobilerini, nerede neye kızcağını, neyin onu mutlu ettiğini ve daha bir sürü şeyi...
yeniden tanımaya öğrenmeye çalışmak çok zahmetli. yazarken bile yoruldum. vallahi varsa böyle sorgulayan sizi tanımaya çalışan kıymet biliniz.
devamını gör...

özellikle üç haftadır her cumartesi artan sistematik troll hareketiyle dikkatimi çeken bir gerçekliktir. troll kavramı ile neden bahsettiğimin açıklığa kavuşması için bkz: #756706

söz konusu troller neden buraya üşüşmekteler, kime çalışırlar, aynı merkezden mi yönetilirler gibi komplo teorilerine hiç girmeden sebep olduklarına bakmak, amaçlarını anlamak için yeterlidir; bu başlık altında bugün tanım girmiş olan tüm güzel kalpli, iyi niyetli yazarları birbirine düşürmek.

işin bir yüzüne dönük iyimserlik mesajları, başlık altında yeterince verilmiş zaten. bu yüzden işin diğer yüzüne dikkat çekmek istiyorum ve bir süre önce sözlükten ayrılan una nocte'nin çok güzel ifade ettiği gibi "kaptana buz dağı uyarısını yapan" yazarların üzerine gidilmemesini, bütün sorunların esas kaynağının bilincinde olunup, biraz daha empati kurulmasını rica ediyorum. bu zamana kadar savunduğum sözlük yönetiminin de "cumartesi terörü"nün farkına varmış olduklarını umuyorum.
devamını gör...

her yerde saçlar
kimin bu saçlar
bilemiyorum
bilemiyorum altan
bilemiyorum lan barış
devamını gör...

pkk sempatizanı terör örgütü. sadece dinci tarikatlar yoktur, sol tarikatlar da vardır. sol tarikatlardan birisi de dhkp-c'dir.
devamını gör...

aşk... bitti. soldu şiir.
büyük bir şaşkınlık kaldı o fırtınalı günlerden

daha önce de başka şiirlerde konaklamıştım
ağır sınavlar vermiştim değişen ruh iklimlerinde
aşk yalnız bir operadır, biliyordum.
m. mungan
devamını gör...

1999 yılında serinin game boy için çıkan 3. oyunu castlevania legends ile evrenine giriş yaptığım eğlenceli seri. hey gidi sonia belmont... ehm, neyse. daha sonra bir takım aksilikler ile birlikte seriden uzaklaşsam bile 2010-2011 yılları arasında harmony of despair ile seriye geri dönmüş fakat yıllar önce aldığım tadı hiç ama hiç alamamıştım, rezil bosslar ve hiçe sayılan hikaye ile igarashi gözümde iyiden iyiye düşmüştü. koji igarashi'ye ayrı konami'ye ayrı hakaretler sıralarken castelvania: lords of shadow ile kaybettiğim oynama şevkini geri kazandım fakat konami sanki onun düşmanıymışım gibi 2013 yılında piyasaya sürdüğü lords of shadow- mirror of fate ile yine seriden nefret ettirmeyi başardı. 2017 yılında çıkan web dizisi yüzünden şimdilerde yana yakıla aria of sorrow aramaktayım, gençliğimi yedin netflix.

diziye geri dönersek, çizimler vasatın üstündeydi ve bence serinin ana temasına da uygundu. gotik atmosfer özlemimi tamamen giderdi. dracula, alucard, carmilla, trevor belmont ve hector'un seslendirmelerini de sevdim ama sypha'nın seslendirmesi aksanından mı yoksa karakterle bir türlü senkronize olamamasından mı bilemiyorum sinir bozucuydu ki ben sypha karakterini oldum olası sevmişimdir. dracula's curse oldukça güzel bir seçim olmuş ki ilk iki sezon bu yüzden akıp gitti resmen ki bunda toplamda sadece 12 bölüm olmasının da etkisi var. karakterlere derinlik katılmalıydı ama ilk sezonu 4 bölümden ibaret yaparak bu şansı hiç ettiler ve 2. sezonda ne kadar toparlamaya çalıştılarsa da bence olmadı.

alucard karakterinin karizması için izlemiş olsam bile dracula'nın bakış açısına yönelimim daha fazla oldu. ne kadar bilinçsizce ve tamamen hüsran içerisinde hareket etse de sonuna kadar haklıydı. tüm komplike düşünme yetilerine rağmen yine de vahşi hayvanlar gibi davranmayı seçen insanoğlu ölmeyi ve yok oluşa sürüklenmeyi tamamen hak ediyordu. iki üç tanım önce rebreanu, biermann, savaş karşıtlığı falan diyerek ağlıyordun, yaa gandalf kardeş. biz bu hesabı iki kişi kullanıyoruz da. * yok öyle bir şey sözlük, şimdi durduk yere başımız ağrımasın.

katliam sahnelerini gerçekten güzel tasarlamışlar, belmont'u savaşırken izlemek bir yana çekinmeden en kanlı sahneleri bile izleyicinin gözünün içine sokmuşlar ve bu görsel açıdan tam bir şölen yaratıyor. benim diyen korku filmlerinde bu kadar vahşet izleyemiyoruz. alucard-trevor atışmaları ne kadar seriyi keyiflendirse de diyaloglar bazen basitleşiyor ama yine de ara ara verilen güzel mesajları yakalamak da mümkün.
devamını gör...

ebeveynlerimiz.
devamını gör...

monty hall problemi, ünlü bir olasılık bulmacasıdır. bir yarışma programında olduğunuzu ve önünüzde üç tane kapı bulunduğunu varsayalım. bu üç kapının ikisinin ardında birer keçi, ve bir tanesinin ardında ise bir araba bulunmaktadır. sizden bu üç kapıdan birini seçmeniz isteniyor. sunucu, hangi kapıda ne olduğunu biliyor ve size arkasında keçi olan kapılardan birisini açıyor. bu aşamada seçiminizi değiştirebilirsiniz, ancak değiştirmek sizin yararınıza mıdır?

çoğu insan seçimini değiştirmenin fark etmediğini ve %50 şansının olduğunu düşünür, ancak bu yanlıştır. seçiminizi değiştirmek her zaman arabayı bulma olasılığınızı arttırır. peki nasıl?

varsayalım ki bu üç kapının ilkinde araba, ikinci ve üçüncüsünde ise keçi var.

ilk kapıyı seçtiğinizde arabayı seçmiş olursunuz. diğer kapılardan birisi açılır ve eğer siz kararınızı değiştirirseniz, karar değiştirmek size kaybettirir.

ikinci kapıyı seçtiğinizde keçilerden birini seçmiş olursunuz. sunucu arkasında keçi olan diğer kapıyı açmak zorundadır. bu durumda karar değiştirmek size kazandırır.

üçüncü kapıyı seçtiğinizde yine keçilerden birini seçmiş olursunuz. sunucu tekrar arkasında keçi olan ikinci kapıyı açmalıdır. bu durumda karar değiştirmek size yine kazandırır.

bu üç olasılığın sonucunda seçimin değiştirilmesi 2/3 oranda kazandırır. bir diğer bakışla, yarışmacının seçimini değiştirmesi durumunda her zaman ilk seçiminin tersini elde edeceği çıkarımını yapabiliriz. ilk seçimin keçi olması olasılığı, araba olması olasılığından daha fazla olduğu için; seçimin değiştirilmesi her zaman daha avantajlıdır.

buradan pek çok kez oynayarak bu olasılığı gözlemleyebilirsiniz
devamını gör...

"anlamaya çalışma. hayat böyledir işte... hep o kıyamadıklarınız kıyar size."
çehov.
devamını gör...

geçmişte sebep olunacak, ileriye yönelik sonuçları olan bir olayın gerçekleşmesi durumunda ortaya çıkan ikilemi anlatan paradoks.

arkadaşlar özetlemiş: geçmişe gittim, dedemi öldürdüm. bu durumda ben nasıl hayatta olacağım ki geçmişe gidip dedemi öldürebileyim?

paradoksun aranan olası çözümü, çoklu evrenler ve zaman dallanması gibi hipotezlerde bulunur. buna göre geriye gidip dedenizi öldürdüğünüzde zaman boyutunda bir dallanma meydana getirirsiniz ve alternatif bir gerçeklik ortaya çıkar. o gerçeklikle dedeniz de siz de var olmak zorunda değilsiniz. yahut gittiğiniz geçmiş, dedenizin paralel bir evrendeki kopya hayatının olduğu bir geçmiştir ve orada yapacağınız herhangi bir işlem sizi etkilemez. ancak dedenizin hayatını etkiler.

bu arada zaman makinesinin var olup olmaması konusu, paradoksu pek de boşa çıkarmaz. zira bu da birçok teorik fizik konusu gibi sadece bir düşünce deneyidir.
devamını gör...

küçük çocukların acımasızlığını önleyemediğimiz için, önlemek istemediğimiz için ve hatta cesaretlendirdiğimiz için hasta zihniyetli yetişkinlerle doldurmaya devam ediyoruz dünyayı. kosinski’nin “ boyalı kuş” kitabına adını veren küçük hikaye şöyle idi:

küçük çocuklar bir kuşu alıp farklı renklere boyayıp sürünün içine geri gönderdiklerinde sürü kuşu yabancı ve düşman görüp onu gagalayarak öldürürlermiş. farklı olana nefret bilgisinin çocuklarda bu kadar erken başlamasının nedeni belki de evrensel bir kötülük anlayışının genetik kodlarımıza işlenmiş olmasındandır. yabancı olan, farklı olan düşmandır bize göre. onlardan yeni şeyler öğrenebileceğimiz gerçeği çok da gerçekçi gelmez bize nedense.

ilkokul zamanlarımda bir arkadaşım, nedensiz ve zamansız bir cömertlikle bana kemik bir sapan hediye etmişti. ben de heyecanla eve gidip anneme gösterdim ama annem benim heyecanımı paylaşmak şöyle dursun, sinirlendi ve sapanı elimden aldı ve bir daha o sapanı göremedim. eğer o sapan bende kalsaydı belki kuş vurmayacaktım ama bilinçaltımda öldürme dürtüsü büyütecekti. beni saldırgan bir yetişkin olmaktan kurtardığı için anneme ne kadar teşekkür etsem azdır. herkes aynı bilinçle hareket etse, en azından dünyayı katlanılabilir bir yer haline getirebiliriz belki.

içimizdeki şiddet dürtüsünü çoğaltan bir diğer nokta da tüketim manyaklığımız. ihtiyaç duymasak da almaktan kendimizi alamadığımız onca saçma sapan nesne ve onlarla olan ilişkimizin sahiplik ilişkisinden aitlik ilişkisine evrilmesi. tüketme güdüsü öyle bir ele geçiriyor ki bizi sahip olmak için gözümüzü karartıp her şeyi yok edebilecek raddeye geliyoruz. ya benim olmalı bir şey, ya da var oluşuna bir son vermeliyim. saçmalık her yanımızı sarmışken direnebildiğimiz kadar direniyoruz yaşamın ahenkli işkencelerine.

velhasılı, bu kitap yukarıda anlattıklarımı ya da başka şeyleri hikaye ediyor. bence okumalısınız ya da siz bilirsiniz.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim