öğrenildiğinde ufku iki katına çıkaran şeyler
sihirbazlıkta kullanılan abrakadabra kelimesi aramicede "söylediğim gibi yaratacağım " anlamına gelen "avra" ve "kedabra" ibaresinden geliyormuş.bugün izlediğim bir dizide geçti.
devamını gör...
mark twain
asıl adı samuel langhorn clemens olan olan amerikalı büyük yazardır, büyük demek yetmez dev yazardır. bir amerikan edebiyatından bahsediyorsak eğer, mark twain bu edebiyatı oluşturanların en büyüklerinden biridir.

mark twain mississipi nehrinde kullanılan “ iki kulaç derinlik” anlamına gelen bir terimdir aslında. büyük yazar kendine isim olarak bu terimi seçmiştir.
ilginç bir adamdır mark twain dünyayı bir dönem korkulara salan halley kuyruklu yıldızının dünyayı ziyareti esnasında doğmuştur ve bir sonraki ziyaretinde öleceğini öngörmüştür. tam yetmiş altı yıl sonra da halley’in bir sonraki gelişinde de hayatını kaybetmiştir.
yazdığı kitaplar birkaç kere okunacak kadar güzeldir. adem ile havva’nı güncesi isimli kitabı kesinlikle saf bir deha göstergesidir. tom sawyer’ın maceraları ve huckleberry finn’in maceraları birer edebiyat klasiğidir.
ve bu iki genç karakter de olabildiğine gerçektir. ben şahsen huck’ı daha çok sevsem de ikisi de iki gözümün çiçeğidir.
yayımlanmış bütün eserlerini okumuş olmaktan büyük bir mutluluk ve hafif bir üzüntü duyduğum yazardır. mutluluk edebi bir doyuma ulaştığım, üzüntü ise onun yazdığı yeni bir şey okuyamayacak olduğum içindir.
bu dünyada ölümsüz olmak “ iki kulaç derinlikte” de olsa ancak mark twain olmakla mümkün.

mark twain mississipi nehrinde kullanılan “ iki kulaç derinlik” anlamına gelen bir terimdir aslında. büyük yazar kendine isim olarak bu terimi seçmiştir.
ilginç bir adamdır mark twain dünyayı bir dönem korkulara salan halley kuyruklu yıldızının dünyayı ziyareti esnasında doğmuştur ve bir sonraki ziyaretinde öleceğini öngörmüştür. tam yetmiş altı yıl sonra da halley’in bir sonraki gelişinde de hayatını kaybetmiştir.
yazdığı kitaplar birkaç kere okunacak kadar güzeldir. adem ile havva’nı güncesi isimli kitabı kesinlikle saf bir deha göstergesidir. tom sawyer’ın maceraları ve huckleberry finn’in maceraları birer edebiyat klasiğidir.
ve bu iki genç karakter de olabildiğine gerçektir. ben şahsen huck’ı daha çok sevsem de ikisi de iki gözümün çiçeğidir.
yayımlanmış bütün eserlerini okumuş olmaktan büyük bir mutluluk ve hafif bir üzüntü duyduğum yazardır. mutluluk edebi bir doyuma ulaştığım, üzüntü ise onun yazdığı yeni bir şey okuyamayacak olduğum içindir.
bu dünyada ölümsüz olmak “ iki kulaç derinlikte” de olsa ancak mark twain olmakla mümkün.
devamını gör...
jean-jacques rousseau
filozof, yazar. fransız devriminde etkili kişilik.
toplum sözleşmesi (kitap)ıyla epey haklı bir ün kazanmıştır.
mustafa kemal atatürk, bir meclis konuşmasında, "bu adamı nihayetine kadar okuyunuz" demiştir rousseau için.
hakkında dikkat çeken ayrıntı da eşitlik için mücadele etmesine rağmen kadın erkek eşitliğine inanmaması ve bunu asla savunmamasıdır. hatta kadını alçaltır.
çocukken dadısı tarafından kırbaçlanmış, henüz çocuk olduğu için yönelecek bir yeri olmayan cinsel enerji o esnada haz sağlamış, bu yüzden hayat boyu istemeden mazoşist kalmıştır.
toplum sözleşmesi (kitap)ıyla epey haklı bir ün kazanmıştır.
mustafa kemal atatürk, bir meclis konuşmasında, "bu adamı nihayetine kadar okuyunuz" demiştir rousseau için.
hakkında dikkat çeken ayrıntı da eşitlik için mücadele etmesine rağmen kadın erkek eşitliğine inanmaması ve bunu asla savunmamasıdır. hatta kadını alçaltır.
çocukken dadısı tarafından kırbaçlanmış, henüz çocuk olduğu için yönelecek bir yeri olmayan cinsel enerji o esnada haz sağlamış, bu yüzden hayat boyu istemeden mazoşist kalmıştır.
devamını gör...
the matrix
bu filmi izleyen herkes ölümsüz olmak ister ve dünyayı çözmeden ölmek istemez. bu filmi izleyen herkes toplumdan dışladığımız trans bireylerin isteyince ne kadar sert ve iyi bir senaryo yazabileceğini gösterir.
wachowski kardeşler ölümsüz olmalı.
wachowski kardeşler ölümsüz olmalı.
devamını gör...
dünyalar savaşı
h. g. wells tarafından yazılan ve orjinalinde 1897 yılında yayımlanan dünyamızın marslılar tarafından işgale uğramasını kısa bir süreç içerisinde anlatan, aslında kitabın ismine odaklandığınızda başka beklentilerle yaklaştığınız ama içerisinde inanılmaz tahliller bulunan bir kitaptır.
bildiğiniz üzere, kitabın yazıldığı dönemde büyük britanya imparatorluğu oldukça geniş bir coğrafya üzerinde hüküm sürmekte ve gücünün doruk seviyesindeydi. üzerinde güneş batmayan imparatorluk. işte wells böyle bir dönemde ustaca büyük bir imparatorluğun bir iki gece içerisinde nasıl bir kaosa sürüklenebileceğini çok usta bir dille ifade ediyor. kitabın ilerleyişine ilişkin kısa bir giriş vermek gerekirse; bir gece gözlemevinde mars üzerinde görülen alışılmadık hareketlenmeler sonrasında dünyaya düşen kapsüller ve onların içinden çıkan canlıların dünya üzerinde yaşanan ve nihayetinde son bulan süreç anlatılıyor.
kitabı eminim okumak isteyenler olacaktır, bu yüzden olayların detayına değinmek istemiyorum. bana göre bu kitapta asıl vurgulanmak istenen o dönem gücünün doruğunda olan bir imparatorlukta bile varolan her an gücü kaybetme kaygısı ve artık dünya üzerinde eşsiz bir hale geldik sanrısıdır. ve işte tüm bu algılar ne yazık ki kitapta kısa bir süre içerisinde yıkılmaktadır. wells romanı yazarken o kargaşa ve kaos ortamını çok iyi yansıtmaktadır. hatta insanoğlunun temel ihtiyaçları giderme konusundaki çaresizliğinin eğitimli ve dindar kişilere bile neler yaptırabileceğini çok güzel anlatmıştır. özellikle pederin kitap içerisinde düştüğü durumu wells tarafından dini kaygılara yapılan bir bilinçli gönderme olarak düşünüyorum. çünkü kitap içerisinde kahramanımız sırasıyla toplumun farklı kesimlerini temsil eden kişilerle karşılaşıyor ve zaman geçiriyor. bu arada marslıların sahip olduğu fiziksel özellikler ve bu sebeple yaşamış oldukları teknolojik ilerlemede bence çok iyi bir gözlem ve ileri görüşlülük örneğidir. okuyan buna da dikkat etmeli.
özetle nickimden de anlaşılacağı üzere hayran olduğum bir yazarın tavsiye ettiğim bir kitabıdır. özellikle jules verne hayranlarına tavsiyedir.
bildiğiniz üzere, kitabın yazıldığı dönemde büyük britanya imparatorluğu oldukça geniş bir coğrafya üzerinde hüküm sürmekte ve gücünün doruk seviyesindeydi. üzerinde güneş batmayan imparatorluk. işte wells böyle bir dönemde ustaca büyük bir imparatorluğun bir iki gece içerisinde nasıl bir kaosa sürüklenebileceğini çok usta bir dille ifade ediyor. kitabın ilerleyişine ilişkin kısa bir giriş vermek gerekirse; bir gece gözlemevinde mars üzerinde görülen alışılmadık hareketlenmeler sonrasında dünyaya düşen kapsüller ve onların içinden çıkan canlıların dünya üzerinde yaşanan ve nihayetinde son bulan süreç anlatılıyor.
kitabı eminim okumak isteyenler olacaktır, bu yüzden olayların detayına değinmek istemiyorum. bana göre bu kitapta asıl vurgulanmak istenen o dönem gücünün doruğunda olan bir imparatorlukta bile varolan her an gücü kaybetme kaygısı ve artık dünya üzerinde eşsiz bir hale geldik sanrısıdır. ve işte tüm bu algılar ne yazık ki kitapta kısa bir süre içerisinde yıkılmaktadır. wells romanı yazarken o kargaşa ve kaos ortamını çok iyi yansıtmaktadır. hatta insanoğlunun temel ihtiyaçları giderme konusundaki çaresizliğinin eğitimli ve dindar kişilere bile neler yaptırabileceğini çok güzel anlatmıştır. özellikle pederin kitap içerisinde düştüğü durumu wells tarafından dini kaygılara yapılan bir bilinçli gönderme olarak düşünüyorum. çünkü kitap içerisinde kahramanımız sırasıyla toplumun farklı kesimlerini temsil eden kişilerle karşılaşıyor ve zaman geçiriyor. bu arada marslıların sahip olduğu fiziksel özellikler ve bu sebeple yaşamış oldukları teknolojik ilerlemede bence çok iyi bir gözlem ve ileri görüşlülük örneğidir. okuyan buna da dikkat etmeli.
özetle nickimden de anlaşılacağı üzere hayran olduğum bir yazarın tavsiye ettiğim bir kitabıdır. özellikle jules verne hayranlarına tavsiyedir.
devamını gör...
geceye bir sagopa kajmer sözü bırak
"ben deli dolu biriyim ama su an sadece doluyum.
kırılmış bir sağ kolum, gönlü bir hayli kırık, yapayalnız, bomboş bir yolum
beni arayan orada bulur, sözün bittiği yerde bekliyorum"
kırılmış bir sağ kolum, gönlü bir hayli kırık, yapayalnız, bomboş bir yolum
beni arayan orada bulur, sözün bittiği yerde bekliyorum"
devamını gör...
pandemi yurdundan çarşafla kaçmaya çalışmak
ne diyebilirim ki, kendi etmiş kendi bulmuş.
istanbul'da cezaevinden çıktıktan sonra corona virüs şüphesiyle yurda yerleştirilen kişi, 6. kattan çarşafla kaçmaya çalışırken düşerek öldü.
olay, 2 mayıs pazar günü saat 06.00 sıralarında maltepe mimar sinan erkek öğrenci yurdu'nda meydana geldi. corona virüs şüphesi bulunan pakistan uyruklu ali muhtar (36) maltepe cezaevi'nden çıkarıldıktan sonra il göç idaresi'ndeki işlemleri bitene kadar pandemi yurduna yerleştirildi.
muhtar, yurtta 2 gün kaldıktan sonra kaçmak için odalardan topladığı perde ve çarşafları birbirlerine bağladı. perde ve çarşaflara tutunarak 12'inci kattaki odasının penceresinden aşağı sarkan muhtar, 6'ıncı kata kadar indi.
muhtar, çarşafların kopması sonucu 6'ıncı kattan, yaklaşık 25 metre yükseklikten aşağı düştü. kanlar içinde yerde yatan muhtar'ı gören görevliler, durumu sağlık ve polis ekiplerine bildirdi.
kısa sürede olay yerine gelen sağlık ekipleri, ali muhtar'ın hayatını kaybettiğini belirledi. polis ve savcı incelemesinin ardından muhtar'ın cenazesi adli tıp kurumu'na sevk edildi.
buradan
istanbul'da cezaevinden çıktıktan sonra corona virüs şüphesiyle yurda yerleştirilen kişi, 6. kattan çarşafla kaçmaya çalışırken düşerek öldü.
olay, 2 mayıs pazar günü saat 06.00 sıralarında maltepe mimar sinan erkek öğrenci yurdu'nda meydana geldi. corona virüs şüphesi bulunan pakistan uyruklu ali muhtar (36) maltepe cezaevi'nden çıkarıldıktan sonra il göç idaresi'ndeki işlemleri bitene kadar pandemi yurduna yerleştirildi.
muhtar, yurtta 2 gün kaldıktan sonra kaçmak için odalardan topladığı perde ve çarşafları birbirlerine bağladı. perde ve çarşaflara tutunarak 12'inci kattaki odasının penceresinden aşağı sarkan muhtar, 6'ıncı kata kadar indi.
muhtar, çarşafların kopması sonucu 6'ıncı kattan, yaklaşık 25 metre yükseklikten aşağı düştü. kanlar içinde yerde yatan muhtar'ı gören görevliler, durumu sağlık ve polis ekiplerine bildirdi.
kısa sürede olay yerine gelen sağlık ekipleri, ali muhtar'ın hayatını kaybettiğini belirledi. polis ve savcı incelemesinin ardından muhtar'ın cenazesi adli tıp kurumu'na sevk edildi.
buradan
devamını gör...
esnaf lokantası
çorbaları ve sulu yemekleri nefis mekan.tamamı olmasa da büyük çoğunluğu böyledir.
devamını gör...
son feci mars
aaa, daha sabah buradaydı.
çok üzüldüm gitmesine umarım kısa zamanda geri döner.
çok üzüldüm gitmesine umarım kısa zamanda geri döner.
devamını gör...
#20liyaşlarchallenge
2007 doğumlu bir yazar olarak katılabilmem için 6 seneye daha ihtiyacım olan etkinlik hastagi. 10'lu yaşlar için olanını birisi başlatırsa iştirak ederim. *
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının en yaşlı özelliği
hiç bozmadığım alışkanlıktır.
günlük gazete alır okurum
yeri farketmez bunun için özel bir zaman oluşturmam,
muhakkak her sabah köşe marketten günlük gazetemi alır yoluma öyle devam ederim.
olmazsa olmaz pazar günü bulmaca keyfidir.
demode gelebilir evet ancak,
günümüz teknolojisi asla o kokuyu yada dokuyu vermiyor..veremiyor
günlük gazete alır okurum
yeri farketmez bunun için özel bir zaman oluşturmam,
muhakkak her sabah köşe marketten günlük gazetemi alır yoluma öyle devam ederim.
olmazsa olmaz pazar günü bulmaca keyfidir.
demode gelebilir evet ancak,
günümüz teknolojisi asla o kokuyu yada dokuyu vermiyor..veremiyor
devamını gör...
bir erkeğin fiyatı
bir erkeği arzu ettiği şeylere sahip olarak kolaylıkla satın alabilirsiniz.
devamını gör...
feministlik uğruna filozofları aşağılamaya kalkan cahil insan
iyi ki filozofların doğru veya yanlış, düşünmekten, düşünme aşkından başka kaygıları yok.
tarihteki gerçek düşünürler yaşadıkları dönemde kendilerini siyasilere veya topluma kabullendirmek, statü ve bir takım ayrıcalıklar elde etmek için gerçek düşüncelerini söylemekten geri kalmamışlar. en baskıcı yönetimlerde dahi alaylı veya hicivli üstü kapalı bir şekilde söylemiş, yazmışlar. machiavelli'nin prens'i en güzel örneğidir mesela bunun.
yaşadıkları dönem ve çevre, fiziksel, psikolojik rahatsızlıkları vs... beğensek de beğenmesek de hepsinin düşüncesine hükmetmiştir. mesela aynı siyaset felsefesi ve toplum sözleşmesi başlığı altında okutulan j.j. rousseau'nun ''doğa durumu'' ve t. hobbes'in ''doğa durumu'' birbirinden ne kadar farklı ve tam zıttır. birinde insanın özü iyi, diğerinde kötüdür. aynı şeyleri okuyan düşünürlerin biri anarşizm düşüncesini geliştirirken diğeri ''bırakınız yapsınlar'' der. ya da kimi büyük filozoflar evrensel bir ahlak yasasına ulaşılabileceğini düşünürken diğeri böyle bir şeyin ancak ütopyalarda mümkün olabileceğini söyler.
velhasıl filozoflar peygamberliğe veya tarikat liderliğine soyunmamışlardır, sonuna kadar eleştirmeye hakkımız vardır.
bilgimiz ve seviyemiz ölçüsünde.
tarihteki gerçek düşünürler yaşadıkları dönemde kendilerini siyasilere veya topluma kabullendirmek, statü ve bir takım ayrıcalıklar elde etmek için gerçek düşüncelerini söylemekten geri kalmamışlar. en baskıcı yönetimlerde dahi alaylı veya hicivli üstü kapalı bir şekilde söylemiş, yazmışlar. machiavelli'nin prens'i en güzel örneğidir mesela bunun.
yaşadıkları dönem ve çevre, fiziksel, psikolojik rahatsızlıkları vs... beğensek de beğenmesek de hepsinin düşüncesine hükmetmiştir. mesela aynı siyaset felsefesi ve toplum sözleşmesi başlığı altında okutulan j.j. rousseau'nun ''doğa durumu'' ve t. hobbes'in ''doğa durumu'' birbirinden ne kadar farklı ve tam zıttır. birinde insanın özü iyi, diğerinde kötüdür. aynı şeyleri okuyan düşünürlerin biri anarşizm düşüncesini geliştirirken diğeri ''bırakınız yapsınlar'' der. ya da kimi büyük filozoflar evrensel bir ahlak yasasına ulaşılabileceğini düşünürken diğeri böyle bir şeyin ancak ütopyalarda mümkün olabileceğini söyler.
velhasıl filozoflar peygamberliğe veya tarikat liderliğine soyunmamışlardır, sonuna kadar eleştirmeye hakkımız vardır.
bilgimiz ve seviyemiz ölçüsünde.
devamını gör...
uzunlar
uzunlaağğğr yanıyor arabamızdaaa bu ışık hepimize fazlaağğğ...* kendilerini bir tesadüf eseri keşfettiğim müziğin bir de v2'si vardır ki onu daha çok severim sözlerden ve bir değişik ritminden ötürü.
devamını gör...
şarkıların sorduğu acımasız sorular
madem dünyaya dargındın mamudo gurban niye doğdun?
devamını gör...
ev hayvanlarının artık haczedilemeyecek olması
buraya bir dipnot geçmek isterim. bu değişiklikten önce de icra müdürü gelip sizin goldenınızı ya da britishinizi haczetmiyordu. yargıtay kararlarıyla oturmuş bir içtihat vardı ve evcil hayvanınız bir yatırım olarak görülmüyor, bir ferd olarak görülüyordu. ama bir işveren düşünün, bu adam 6 ay işçilerine ödeme yapmamış. işçiler için hacze gidilmiş ve bir bakılmış adamın evinde 20k usd değer biçilecek bir papağan var. bir yanda işçiler bir yanda papağan. işte burada bu evcil hayvan haczediliyordu.
ve tabii çiftçinin çiftlik hayvanları da ticari olduğundan haczedilir. o apayrı.
ve tabii çiftçinin çiftlik hayvanları da ticari olduğundan haczedilir. o apayrı.
devamını gör...
insancıklar
fyodor mihayloviç dostoyevski’nin 24 yaşındayken yazdığı, 1846 yılında yayınlanan ilk romanı. cemal baba’ya sormuşlar; kendinizi kısaca tanıtır mısınız? “1931 yılında doğdum, 1937 yılında annem öldü. 1944 yılında dostoyevski’yi okudum, o gün bugün huzurum yoktur.” demiş cemal süreya. biri 24 yaşında böyle bir ilk roman yazar, diğeri 13 yaşında okur ve huzursuz bir şair olur. eşek kadar olduk ama en azından ikinci defadır okuyorum romanı, diyerek avutuyorum kendimi. bazı kitaplar ergenlikte, orta yaşta ve olgunlukta olmak üzere en az 3 kere okunmalı bu hayatta. insancıklar, kesinlikle bu kitaplardan biridir. görsele eklediğim baskıdan okursanız güzel bir önsöz ve sonsöz sizi bekliyor. dönemin edebiyat anlayışına yapılan ironik ve ince göndermeleri yakalamak adına, puşkin’i ve palto başta olmak üzere gogol’u okumanızı tavsiye ediyorum.
(bkz: hepimiz gogol’un palto’sundan çıktık)
"aslına bakarsanız zenginler, fakir insanların kaderleri konusunda yüksek sesle yakınmalarından hiç hoşlanmazlar. onların, kendilerini rahatsız ettiklerini, problem çıkardıklarını söylerler. evet, gerçekten de fakirlik sorundur. belki onların karın gurultuları, zenginleri uykularından uyandırır!"
cemal süreya ve dostoyevski
(bkz: hepimiz gogol’un palto’sundan çıktık)
"aslına bakarsanız zenginler, fakir insanların kaderleri konusunda yüksek sesle yakınmalarından hiç hoşlanmazlar. onların, kendilerini rahatsız ettiklerini, problem çıkardıklarını söylerler. evet, gerçekten de fakirlik sorundur. belki onların karın gurultuları, zenginleri uykularından uyandırır!"
cemal süreya ve dostoyevski
devamını gör...
imla hatası yüzünden yazar engellemek
ay nolur beni engelleyin, bu kadar takıntılı insanlarla muhatap olmak istemiyorum.
devamını gör...