ağaçlar
hermann hesse'nin tüm eserlerinden derlenen muazzam kitabı. kapağını kapatır kapatmaz soluğu burada aldım. hiç abartmıyorum, harika tasvirleri, iç ısıtan çizimleri ve yazarın ağaçlara/doğaya duyduğu derin sevgiyi cümlelere döküşündeki ustalıkla kitaplığımdaki en kıymetli kitaplardan biri oldu. dönüp dönüp okuyacağım.
çocukluğumdan bu yana ağaçlarla ayrı bir bağım olduğunu düşünmüşümdür. zamanında fowles'ın "ağaç ve doğanın doğası" kitabını okurken yazarı kendime çok yakın hissetmiş, bakış açılarımızın benzerliğine hayret etmiştim. ancak hesse'nin bu kitabını okurken; olmak istediğim kişiyi ve sahip olmak istediğim bakış açısını gördüm. doğaya, ağaçlara, kuşlara bir gezginin gözüyle bakabilmek istedim.
isimlerini bilmeden dakikalar boyunca seyrettiğim, her bir detayını ezbere bildiğim o ağaçları düşündüm. hiçbirini tasvir etmeye yeltenmemiş, haklarında tek bir söz etmemişim. ne tuhaf. oysa şimdi bir ağacın karşısına geçip ustaca olmayan hatta epey amatörce sayılabilecek çizimler yapıp sonra da uzun uzun yazmak istiyorum.
bu yaz maalesef orman yangınlarından nasibini alan şehirlerden birindeyim. sıklıkla kullandığımız o dağ yamacına bakan yoldan her geçişte, yeşilin içinde yanık kahverengiyi görmek, yükselen dumanları ve yaşadığımız korkuyu hatırlamak, kim bilir ne zaman eski yeşiline kavuşacağını düşünmek beni çok üzüyor. yazar, şiddetli rüzgarda devrilen ağacın yerine bir fidan diktiğinde "aynı heybete kavuşmuş olduğunda ben bu dünyada olmayacağım" demişti. yangının ardından çevremdeki büyüklerden birinden benzer bir cümle duymuştum. hepimiz bilincindeyiz ki bu ağaçlar, bu heybetli ağaçlar hepimizden eski. hepimizden kuvvetli bağları var dünyayla ve yok olmaya bir kıvılcım mesafesindeler. ne üzücü.
"tek başına duran ağaçlara daha da hayranım. yalnız insanlar gibidir onlar. şu ya da bu zaaftan ötürü sıvışıp giden münzeviler gibi değil, yalnızlaşmış büyük insanlar gibi, beethoven ve nietzsche gibidirler."
çocukluğumdan bu yana ağaçlarla ayrı bir bağım olduğunu düşünmüşümdür. zamanında fowles'ın "ağaç ve doğanın doğası" kitabını okurken yazarı kendime çok yakın hissetmiş, bakış açılarımızın benzerliğine hayret etmiştim. ancak hesse'nin bu kitabını okurken; olmak istediğim kişiyi ve sahip olmak istediğim bakış açısını gördüm. doğaya, ağaçlara, kuşlara bir gezginin gözüyle bakabilmek istedim.
isimlerini bilmeden dakikalar boyunca seyrettiğim, her bir detayını ezbere bildiğim o ağaçları düşündüm. hiçbirini tasvir etmeye yeltenmemiş, haklarında tek bir söz etmemişim. ne tuhaf. oysa şimdi bir ağacın karşısına geçip ustaca olmayan hatta epey amatörce sayılabilecek çizimler yapıp sonra da uzun uzun yazmak istiyorum.
bu yaz maalesef orman yangınlarından nasibini alan şehirlerden birindeyim. sıklıkla kullandığımız o dağ yamacına bakan yoldan her geçişte, yeşilin içinde yanık kahverengiyi görmek, yükselen dumanları ve yaşadığımız korkuyu hatırlamak, kim bilir ne zaman eski yeşiline kavuşacağını düşünmek beni çok üzüyor. yazar, şiddetli rüzgarda devrilen ağacın yerine bir fidan diktiğinde "aynı heybete kavuşmuş olduğunda ben bu dünyada olmayacağım" demişti. yangının ardından çevremdeki büyüklerden birinden benzer bir cümle duymuştum. hepimiz bilincindeyiz ki bu ağaçlar, bu heybetli ağaçlar hepimizden eski. hepimizden kuvvetli bağları var dünyayla ve yok olmaya bir kıvılcım mesafesindeler. ne üzücü.
"tek başına duran ağaçlara daha da hayranım. yalnız insanlar gibidir onlar. şu ya da bu zaaftan ötürü sıvışıp giden münzeviler gibi değil, yalnızlaşmış büyük insanlar gibi, beethoven ve nietzsche gibidirler."
devamını gör...
bağımlılık
insanın anlamsız bir dünyadaki anlam arayışında düştüğü karanlık bir çukur.
devamını gör...
her şeye geç kaldığını düşünmek
ben bu yaşımda nedense her şey için geç kaldığımı düşünürken, bir süre önce garip bir bilgi edindim. hayatta hiç bir şey için geç olmadığını düşünmeye başladım.
mimar sinan ilk çıraklık eserini 50 yaşından sonra yapmıştır, pasteur kuduz aşını bulduğunda 60 yaşında imiş, tolstoy bisiklet kullanmayı öğrendiğinde 67 yaşında imiş ve goethe en büyük eserim dedigi faust'u 83 yaşında yazmıştır.
şimdi herkes kendi hayatına ve yapmak istediklerine bir baksın, bazı şeyleri yapmak için sizde geç kalmamış olabilir misiniz??
mimar sinan ilk çıraklık eserini 50 yaşından sonra yapmıştır, pasteur kuduz aşını bulduğunda 60 yaşında imiş, tolstoy bisiklet kullanmayı öğrendiğinde 67 yaşında imiş ve goethe en büyük eserim dedigi faust'u 83 yaşında yazmıştır.
şimdi herkes kendi hayatına ve yapmak istediklerine bir baksın, bazı şeyleri yapmak için sizde geç kalmamış olabilir misiniz??
devamını gör...
birini hayatın merkezine koymak
hata olduğunu bile bile yaptığımız eylem.
devamını gör...
sözlük yazarlarının okumaması
kitap hediye eden bir sözlük, kitap okumakla övünen yazarlar ve bir haber başlığı.
genç bir kadın babası rahatsız olduğu için intihar girişiminde bulunuyor, itfaiye ve sağlık ekipleri gerekli, doğru müdahaleleri yapıyor ama başlık altındaki entrylere bi bakınca telefonu ağzıma sokma ihtiyacı hissediyorum!
hani bizler hep enteldik falan? ben de diyorum millet ne güzel kitap okuyor ben okumayı sevmiyorum diye kenarda dizlerimi karnıma çekip ağlıyordum meğer diģerleri de okumuyormuş yav. *
genç bir kadın babası rahatsız olduğu için intihar girişiminde bulunuyor, itfaiye ve sağlık ekipleri gerekli, doğru müdahaleleri yapıyor ama başlık altındaki entrylere bi bakınca telefonu ağzıma sokma ihtiyacı hissediyorum!
hani bizler hep enteldik falan? ben de diyorum millet ne güzel kitap okuyor ben okumayı sevmiyorum diye kenarda dizlerimi karnıma çekip ağlıyordum meğer diģerleri de okumuyormuş yav. *
devamını gör...
kişinin 17 yaşındaki haline vereceği öğüt
parayı nereden bulursan bul ve tüm maske, kolonya firmalarından hisse al.
devamını gör...
normal sözlük'teki kaliteli yazarların sözlüğü bırakması
nickaltımdan yola çıkarak kaliteli bir yazar olduğumu düşünüyorum. yanıldığımı düşünen varsa lütfen desin.
neyse konuya gelelim. arkadaşım haklısın sözlük eski tadı vermiyor. önemsenmeyi bırak. hakaret bile yemeye başladık. cahil, ikiyüzlü, iğrenç, toksik ne ararsan olduk. halbuki yaptığımız tek şey burada insanlara faydalı olmaktı. görüşlerini almak görüş beyan etmekti. neyse duygulandım.
neyse konuya gelelim. arkadaşım haklısın sözlük eski tadı vermiyor. önemsenmeyi bırak. hakaret bile yemeye başladık. cahil, ikiyüzlü, iğrenç, toksik ne ararsan olduk. halbuki yaptığımız tek şey burada insanlara faydalı olmaktı. görüşlerini almak görüş beyan etmekti. neyse duygulandım.
devamını gör...
özelden senin hakkında hiç hoş şeyler demiyorlar diyen yazar
laf yetiştirmeyi seven vasıfsız kişi.
ben bu tipleri normalde de sevmem. arkadaş geçinir normalde sizinle. gelir mesela "x kişi senin hakkında konuşuyor" der. "sen ne cevap verdin?" diye sorarsın; tısss... benim olmadığım yerde hakkımda atıp tutan kişiye beni savunmamışsan ne farkın var ki ondan?
neyse konuyu dağıtmayayım. herkesin her söylediğine inanmayı seçen kişi ahmaktır.
ben bu tipleri normalde de sevmem. arkadaş geçinir normalde sizinle. gelir mesela "x kişi senin hakkında konuşuyor" der. "sen ne cevap verdin?" diye sorarsın; tısss... benim olmadığım yerde hakkımda atıp tutan kişiye beni savunmamışsan ne farkın var ki ondan?
neyse konuyu dağıtmayayım. herkesin her söylediğine inanmayı seçen kişi ahmaktır.
devamını gör...
bayan değil kadın
bay-bayan
kadın-erkek
hanımefendi-beyefendi
hepsi yerine ve o anki duruma göre kullanılır
örn: yolda bir şeyini düşüren kadına arkasından
hey kadın bu sizden düştü, derseniz garip olur
yerine bayan ya da hanımefendi kullanılabilir
aynı şey erkek içinde geçerlidir
hey erkek bak bu senden düştü demesi garip olur
kadın-erkek
hanımefendi-beyefendi
hepsi yerine ve o anki duruma göre kullanılır
örn: yolda bir şeyini düşüren kadına arkasından
hey kadın bu sizden düştü, derseniz garip olur
yerine bayan ya da hanımefendi kullanılabilir
aynı şey erkek içinde geçerlidir
hey erkek bak bu senden düştü demesi garip olur
devamını gör...
eve kahve makinesi almak
kesinlikle pişman olmayacağınız bir eylem. kaliteli güzel bir kahve makinası alın hatta alabiliyorsanız bir adet de çekirdek öğütme makinası alın kahvenizi taze taze için. dışarıya para kaptırmaya değmez hemde kahve gerçekten rafine bir zevk.
devamını gör...
normal sözlük yönetiminin atatürk'e saygı ile başlayan yolculuğu
yönetimi kuruluş ilkelerine bağlılığa davet ediyorum. kuruluş amacında mustafa kemal atatürk'e hakaretin kesin ve kati bir dille kabul görmeyeceğini belirtmiştiniz. bugün gelinen noktada çoğunlukla bu tarz girişimlere müsamaha gösterildiğini üzülerek görmekteyim. verilen sözün arkasında durmak en büyük erdemdir.
devamını gör...
leylim leylim
bazı şeyleri bilince daha başka anlamlanır ismi, daha derin daha güzeldir. leyl gece hatta kullanımına göre gecenin en karanlık hali, leyli ise geceye ait olan demektir zamanla leylim sevgili anlamında kullanılmaya başlandı. ahmed arif'in dizelerine aşina olanlar geceyi tanır, onun dizelerinde gecenin yeri bir başkadır. bazı satırları ve dizeleri bir de bu şekilde okumak gerek.
devamını gör...
biz ne x kuşağıyız ne z biz kararsızların kuşağıyız
biz hiçbir kuşağa mensup olamayan geçiş kuşağıyız (1992-1999). biz ne x kuşağı gibi işkolik olabikdik ne z kuşağı gibi anı yaşayabildik ne de y kuşağı gibi teoride iyi olabildik. biz hem sokakta taso oynadık hem de bilgisayar oyunu(knight online, metin2, cs) bağımlısı olduk. biz hep her şeyden azar azar aldık ancak hiçbir şeyden tam anlamıyla alamadık. biz hep her konudan biraz biraz bildik ama hiçbir konudan tam anlamıyla bilemedik.
biz hem (bkz: fight club) izleyip batsın kapitalizm deyip nihilizme kapıldık hem de (bkz: the wolf of wall street) izleyip aslında para önemliymiş deyip paranın peşine takıldık hep bir uçtan bir uca savrulup en sonunda hiçbir uca tutunamadık.
biz ne tam anlamıyla eğlenebildik ne de tam anlamıyla çalışabildik. çünkü biz neredeysek, ne komumdaysak aklımız hep diğer ihtimaldeydi.
çünkü biz biz böyle gördük. biz neye tutunsak hemen yerini onun yenisi aldı ve tutunduğumuz şey anında tarihe karıştı. biz neyi hedeflesek o, biz tam ona ulaşacakken değişti. gün sonunda hep amaçsız kaldık.
işte bundandır, biz ne kollektif bilince inanabildik ne de tam anlamıyla bireysel olabildik.
ne kendimizi feda edecek kadar inançlıydık ne de kendimiz olacak kadar akıllı. biz hep kararsızdık, buydu bizim lanetimiz.
biz o laneti yenemedik yenemedikçe de daha çok derinimize işlemesine izin verdik. işte böyle her gün ya açlıktan öldük, ya oburca her şeyi yiyip, sonunda hiçbir şeye dokunmadık.
biz hem (bkz: fight club) izleyip batsın kapitalizm deyip nihilizme kapıldık hem de (bkz: the wolf of wall street) izleyip aslında para önemliymiş deyip paranın peşine takıldık hep bir uçtan bir uca savrulup en sonunda hiçbir uca tutunamadık.
biz ne tam anlamıyla eğlenebildik ne de tam anlamıyla çalışabildik. çünkü biz neredeysek, ne komumdaysak aklımız hep diğer ihtimaldeydi.
çünkü biz biz böyle gördük. biz neye tutunsak hemen yerini onun yenisi aldı ve tutunduğumuz şey anında tarihe karıştı. biz neyi hedeflesek o, biz tam ona ulaşacakken değişti. gün sonunda hep amaçsız kaldık.
işte bundandır, biz ne kollektif bilince inanabildik ne de tam anlamıyla bireysel olabildik.
ne kendimizi feda edecek kadar inançlıydık ne de kendimiz olacak kadar akıllı. biz hep kararsızdık, buydu bizim lanetimiz.
biz o laneti yenemedik yenemedikçe de daha çok derinimize işlemesine izin verdik. işte böyle her gün ya açlıktan öldük, ya oburca her şeyi yiyip, sonunda hiçbir şeye dokunmadık.
devamını gör...
şimdi ben uyandım neden uyandım sorunsalı
genelde haftasonu erken kalkan yazarların kendi kendine sorduğu soru.
devamını gör...
yâr olamadın
(bkz: cemal safi)'nin çok sevdiğim şiirlerinden biridir. özellikle;sen kendi kendine yâr olamadın. dizesi beni benden almaktadır.
yâr olamadın
güldüğün her yerden gül biter sanma
sen beni ilk defa yaralamadın
ben sana kul köle olurdum amma
sen bana bir günlük yar olamadın
bu kadar yüklenmek var mı susana
yerimde olupta çıldırmasana
ben gönül köşkümü açtmda sana
sen sokak kapını aralamadın
hançerle mavzerle yıkılmazdım da
süründüm aklımı senle bozdum da
ben sana yüzlerce roman yazdım da
sen bana bir satır karalamadın
onbinde bir kula nasip olsam da
kadrimi bilmedin nimet olsam da
ben senın bağına rahmet olsam da
sen benim dağıma kar olamadın
kalplere şifalar sunan meyvaydım
her keyfe kedere derde devaydım
ben senin bahtına gülen ayvaydım
sen bana ağlayan nar olamadın
yıllara mal oldu gözümden düşmen
ey şimdi aynayla kavgalı düşman
her zaman mahçupsan her zaman pişman
sen kendi kendine yar olamadın
cemal safi
yâr olamadın
güldüğün her yerden gül biter sanma
sen beni ilk defa yaralamadın
ben sana kul köle olurdum amma
sen bana bir günlük yar olamadın
bu kadar yüklenmek var mı susana
yerimde olupta çıldırmasana
ben gönül köşkümü açtmda sana
sen sokak kapını aralamadın
hançerle mavzerle yıkılmazdım da
süründüm aklımı senle bozdum da
ben sana yüzlerce roman yazdım da
sen bana bir satır karalamadın
onbinde bir kula nasip olsam da
kadrimi bilmedin nimet olsam da
ben senın bağına rahmet olsam da
sen benim dağıma kar olamadın
kalplere şifalar sunan meyvaydım
her keyfe kedere derde devaydım
ben senin bahtına gülen ayvaydım
sen bana ağlayan nar olamadın
yıllara mal oldu gözümden düşmen
ey şimdi aynayla kavgalı düşman
her zaman mahçupsan her zaman pişman
sen kendi kendine yar olamadın
cemal safi
devamını gör...
nina simone
benim en sevdiğim
devamını gör...
sabah saat 4 ve 6 arası
uyuyamayan kişi için en stres dolu saatlerdir.
sınava hazırlanan kişi için s**tın saatleridir.
bilerek uyanık olan insan içinse en keyifli saatlerdir.
sınava hazırlanan kişi için s**tın saatleridir.
bilerek uyanık olan insan içinse en keyifli saatlerdir.
devamını gör...


