tanımlara resim ekleme rehberi
bir sürü mesaj gelmesi üzerine açtığım başlık.
yapmanız gerekenler şunlar;
koymak istediğiniz resimi google da aratın.
görseller kısmına girin.
bir resim seçin.
sonra mouse ile sağ tıklatın eğer telefondan giriyorsanız seçtiğiniz resime uzun basılı tutun.
resmin adresini kopyalaya basın.
tanım yazdığınız yere linki kopyalayın.
eğer bilgisayarınızda/telefonunuzda bulunan resmi yüklemek istiyorsanız google a resim yükle yazıp en üstteki siteye girin.
sonra sizden resim koymanızı isteyecek sizde oraya istediğiniz resmi koyun.
sonra yine resime uzun basıp/sağ tıklatıp resmin adresini kopyala'ya basın.
linki tanım bölümüne kopyalayın.
işte bu kadar!
yapmanız gerekenler şunlar;
koymak istediğiniz resimi google da aratın.
görseller kısmına girin.
bir resim seçin.
sonra mouse ile sağ tıklatın eğer telefondan giriyorsanız seçtiğiniz resime uzun basılı tutun.
resmin adresini kopyalaya basın.
tanım yazdığınız yere linki kopyalayın.
eğer bilgisayarınızda/telefonunuzda bulunan resmi yüklemek istiyorsanız google a resim yükle yazıp en üstteki siteye girin.
sonra sizden resim koymanızı isteyecek sizde oraya istediğiniz resmi koyun.
sonra yine resime uzun basıp/sağ tıklatıp resmin adresini kopyala'ya basın.
linki tanım bölümüne kopyalayın.
işte bu kadar!
devamını gör...
hayvanların insanlardan farkı
ego tabanlı vahşet yönünden insanlarla kıyaslandığında kat be kat masum kalacak canlılardır.
hayvan, kendi canına, yavrularına, barınağına ve beslendiği alanlara açık tehdit olmadıkça saldırmaz. açlık haricinde -birtakım istisnalar hariç- avlanmaz ya da kendi türünden bir canlıyı öldürmez.
insan ise sırf kendi zevki uğruna doğayı katleder, savaşlar çıkarır, kendi türü de dahil olmak üzere her tür canlıya "zevkine" işkenceler yapar. belli ve yeterli bir alanı değil, tüm dünya alanlarını kendine ait bilir…
hayvan, kendi canına, yavrularına, barınağına ve beslendiği alanlara açık tehdit olmadıkça saldırmaz. açlık haricinde -birtakım istisnalar hariç- avlanmaz ya da kendi türünden bir canlıyı öldürmez.
insan ise sırf kendi zevki uğruna doğayı katleder, savaşlar çıkarır, kendi türü de dahil olmak üzere her tür canlıya "zevkine" işkenceler yapar. belli ve yeterli bir alanı değil, tüm dünya alanlarını kendine ait bilir…
devamını gör...
amalgam diş dolgusu
gümüş tozu, civa ve kalay metallerinin karışımı ile elde edilen, kolay işlenip şekillendirilen, çok kısa sürede kullanıma hazır hale gelen, uzun ömürlü diş dolgu malzemesidir. özellikle civanın sağlık üzerine olumsuz etkileri düşünülerek ab ülkelerinde belli yaş altı gruplar ve hamilelerde kullanımı yasaklanmıştır.
ülkemizde dr. suat arusan kullanımının karşısında duran uzmanlardan biridir. gerek kullanımı sırasında, gerekse ömrünü tamamladığında dişten sökümü esnasında zerrecikler halinde vücuda alınan civanın, mide ve bağırsağa yerleştiğini, hamilelikte fetusa geçtiğini, yıllarca vücuttan atılamadığını, kullanımının yasaklanması gerektiğini savunmaktadır.
ülkemizde dr. suat arusan kullanımının karşısında duran uzmanlardan biridir. gerek kullanımı sırasında, gerekse ömrünü tamamladığında dişten sökümü esnasında zerrecikler halinde vücuda alınan civanın, mide ve bağırsağa yerleştiğini, hamilelikte fetusa geçtiğini, yıllarca vücuttan atılamadığını, kullanımının yasaklanması gerektiğini savunmaktadır.
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
uzaktan görüp gelenler
kırk yıllık saz üstadı kesilmişler
bir hevesle gelip giderler
umurumda bile olmaz nükleer denemeler
kırk yıllık saz üstadı kesilmişler
bir hevesle gelip giderler
umurumda bile olmaz nükleer denemeler
devamını gör...
polikistik over sendromu
kadınlarda overler de bulunan foliküllerin ,ovulasyona uğrayamamasından kaynaklı sönümlenmesi ve beraberinde gelen hormonal dengesizlikleri barındıran metabolik sendromdur. endokrin bir rahatsızlık olduğundan dolayı insülin direnci, kc yağlanması gibi sekonder rahatsızlıkları da beraberinde getirebilir.
devamını gör...
sevdiği halde vazgeçen insan
sevginin yetmediğini anlamış insandır. sevmek önemli ama yeterli değil maalesef.
devamını gör...
sert bir dille uyarmak
sert bir dille uyarılacak tek şey klitoristir.
devamını gör...
aylak adam
yusuf atılgan'ın tarzını ve hissettirmek istediği bilinç karmaşasını başlarda hazmetmek zor olsa da zamanla akıcı bir okuma sağlayan kaliteli bir kitaptır.
c.'de gördüğüm şey onun çocukluk travmasıyla karışık oedipus kompleksinin, c.'nin yaşam tarzını ve yaşama bakış açısını ne denli belirlediğiydi. c., pek ortalıkta görünmeyen, göründüğü zaman da sıkıcı bir sessizliğin sebebi olan, şefkatin ve huzurun kaynağı olan c.'nin teyzesini kendisinden uzaklaştıran babasını sevmiyordu. kulak olayı da cabası. c.'nin aylaklığının sebebi bana göre babasıydı. bu aylaklık, frank underwood'un babasının mezarına işemesinin c.'nin yaşam tarzında karşılığıydı. c.'ye ne iş yaparsın diye sorduklarında bir keresinde "aylakım ben, çalınmış paraları yerim." demişti. topluma karşı izleyici tavrını, yabancılığını ve hoşnutsuzluğunu da göz önüne alırsak babasından kaynaklı bu aylaklık c.'nin işine geliyordu.
belirsizliğin içinde türlü senaryolar kurup "nedir bana acı çektiren? ne istiyorum? kimim ben?" sorularını aşmış bay c.; her şeyin farkındaydı, kim olduğunu ve ne istediğini çok iyi biliyordu. belirsizliğin ne denli acı çektirici olduğunu bilirim, midem bulanır belirsizlikten. bay c. bana kesinliğin daha acı çektirici olduğunun çıkarımını yapmamı sağladı. insanların tutunduğu unsurları gülünç bulan c.; bir kurguya, bir arzuya tutunmuştu. c, ayşe'nin günlüğünde 23 temmuzun yanına yazılmış "onu seviyorum" cümlesini okuduğunda içinden "yalan! beni sevseydin o günün 23 temmuz olduğunu bilmezdin" demişti. yusuf atılgan'ın aşka bakış açısı mıdır yoksa insanlarda sık rastlanılan şu arzuya ve kurguya bilinçsizce düşkünlüğe dikkat çekmek istemesi midir bilinmez. oscar wilde ne güzel söylemiş; "hayatta iki türlü trajedi vardır: biri istediğini elde edememek, diğeriyse istediğini elde etmektir."
c.'de gördüğüm şey onun çocukluk travmasıyla karışık oedipus kompleksinin, c.'nin yaşam tarzını ve yaşama bakış açısını ne denli belirlediğiydi. c., pek ortalıkta görünmeyen, göründüğü zaman da sıkıcı bir sessizliğin sebebi olan, şefkatin ve huzurun kaynağı olan c.'nin teyzesini kendisinden uzaklaştıran babasını sevmiyordu. kulak olayı da cabası. c.'nin aylaklığının sebebi bana göre babasıydı. bu aylaklık, frank underwood'un babasının mezarına işemesinin c.'nin yaşam tarzında karşılığıydı. c.'ye ne iş yaparsın diye sorduklarında bir keresinde "aylakım ben, çalınmış paraları yerim." demişti. topluma karşı izleyici tavrını, yabancılığını ve hoşnutsuzluğunu da göz önüne alırsak babasından kaynaklı bu aylaklık c.'nin işine geliyordu.
belirsizliğin içinde türlü senaryolar kurup "nedir bana acı çektiren? ne istiyorum? kimim ben?" sorularını aşmış bay c.; her şeyin farkındaydı, kim olduğunu ve ne istediğini çok iyi biliyordu. belirsizliğin ne denli acı çektirici olduğunu bilirim, midem bulanır belirsizlikten. bay c. bana kesinliğin daha acı çektirici olduğunun çıkarımını yapmamı sağladı. insanların tutunduğu unsurları gülünç bulan c.; bir kurguya, bir arzuya tutunmuştu. c, ayşe'nin günlüğünde 23 temmuzun yanına yazılmış "onu seviyorum" cümlesini okuduğunda içinden "yalan! beni sevseydin o günün 23 temmuz olduğunu bilmezdin" demişti. yusuf atılgan'ın aşka bakış açısı mıdır yoksa insanlarda sık rastlanılan şu arzuya ve kurguya bilinçsizce düşkünlüğe dikkat çekmek istemesi midir bilinmez. oscar wilde ne güzel söylemiş; "hayatta iki türlü trajedi vardır: biri istediğini elde edememek, diğeriyse istediğini elde etmektir."
devamını gör...
cinsel eğitim
bütün yazdıklarınız yorumlara katılıyorum, yalnız bizim erkek çocukların, ders sırası ve sonrasında yapacakları göndermeleri, kızları rahatsız edecek davranış ve imalı konuşmaları rahatsız eder.
benim naçizane tavsiyem ayrı ayrı sınıflarda ders görmeleri.
utanmak iyidir, ar perdesi olsun çocuklarda.
benim naçizane tavsiyem ayrı ayrı sınıflarda ders görmeleri.
utanmak iyidir, ar perdesi olsun çocuklarda.
devamını gör...
bi dahaki adresim nickaltın olacak
abi muazzam bir tehdit. ortaokul çocuklarının ''çıkışa gel sen çıkışa, seninle çıkışta görüşeceğiz'' demesi gibi bir şey. ciddi anlamda güldürüyor beni her gördüğümde. şu nickaltı fetişini anlamadım. harbi acayip.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şiirleri
işte tam böyle havalarda ruhumun içine girerim.
böyle havalar.. kasvetli, soğuk havalar.
ruhumdan birer birer, biner parça koparan havalar.
yok olmayı tanrı'dan yalvararak isteyen ben,
bin umutla sigarama sarılıyorum tam da böyle havalarda.
bakma sen, benim ruhum hep böyle havalarda üşür.
gerçi ben hep yaz görünümlü kış değil miydim?
bileklerim acıya ve soğuğa yenik düşerken,
soyunup dalıyorum o hüzün denizine..
oysaki ne çok ihtiyacım var sımsıcak bir gülüşe.
onu bunu boş ver de, sizin oralarda da
havalar böyle midir?
kapının önünde o bilinmezliği beklerim.
şayet bilmediğim o bilinmezlik sen isen,
aç kolların sar beni *
böyle havalar.. kasvetli, soğuk havalar.
ruhumdan birer birer, biner parça koparan havalar.
yok olmayı tanrı'dan yalvararak isteyen ben,
bin umutla sigarama sarılıyorum tam da böyle havalarda.
bakma sen, benim ruhum hep böyle havalarda üşür.
gerçi ben hep yaz görünümlü kış değil miydim?
bileklerim acıya ve soğuğa yenik düşerken,
soyunup dalıyorum o hüzün denizine..
oysaki ne çok ihtiyacım var sımsıcak bir gülüşe.
onu bunu boş ver de, sizin oralarda da
havalar böyle midir?
kapının önünde o bilinmezliği beklerim.
şayet bilmediğim o bilinmezlik sen isen,
aç kolların sar beni *
devamını gör...
pi sayısı
sonsuza kadar tekrar etmeden devam eden sayıdır. çemberin çevresinin çapına bölümüdür.
aynı isimle bir film vardır ama bu filmin açılışında pi sayısı yanlış yazılmıştır.
ya koskoca film çekiyorsun, oturuyorsun senaryo yazıyorsun, insanları ayarlıyorsun falan.
insan bir bakar, lan acaba bu pi sayısı kaçtır diye.
açılışında pi sayısı 3.14159265'ye kadar doğru. sonrasında yanlış. bayağı bildiğin yanlış. sonra 2 yazmışlar. 2 değil, 3 olacak o. sonrası zaten hepten yanlış.
herkesi kandırabilirsiniz ama benim pi aşkımı sorgulayamazsınız.
aynı isimle bir film vardır ama bu filmin açılışında pi sayısı yanlış yazılmıştır.
ya koskoca film çekiyorsun, oturuyorsun senaryo yazıyorsun, insanları ayarlıyorsun falan.
insan bir bakar, lan acaba bu pi sayısı kaçtır diye.
açılışında pi sayısı 3.14159265'ye kadar doğru. sonrasında yanlış. bayağı bildiğin yanlış. sonra 2 yazmışlar. 2 değil, 3 olacak o. sonrası zaten hepten yanlış.
herkesi kandırabilirsiniz ama benim pi aşkımı sorgulayamazsınız.
devamını gör...
10 bin saat kuralı
çok sevdiğim bi teoriyi sizlerle paylaşma gereği duydum.
--- alıntı ---
malcolm gladwell, outliers (çizginin dışındakiler) isimli kitabında herhangi bir alanda uzmanlık kazanmak için o konu üzerinde kabaca on bin saat çalışılması gerektiğini söylüyor.
gladwell, büyük başarılar elde etmiş insanların hayatlarını araştırarak bu insanların başarıya nasıl ulaştıklarını ortaya çıkarmaya çalışıyor.
1990’ların başında, almanya’nın berlin şehrindeki bir psikolog ekibi keman öğrencileri üzerine bir çalışma düzenledi. psikologlar, özel olarak öğrencilerin; çocukluk, ergenlik ve yetişkinlik dönemlerindeki keman çalışma alışkanlıklarına yoğunlaştılar. bütün katılımcılara şu soru soruldu: “kemanı elinize ilk aldığınız andan itibaren toplam kaç saat keman çalıştınız?”
hemen hemen bütün kemancılar beş yaşında, benzer çalışma saatleriyle kariyerlerine başlamışlardı. fakat sekiz yaşında, günlük çalışma saatleri değişiklik göstermeye başlıyordu. elit sayabileceğimiz kemancıların yirmi yaşına kadar ortalama 10 bin saat çalıştığı görülürken onlara kıyasla daha az yetkin diyebileceğimiz kemancıların sadece 4 bin saatlik çalışma deneyimi olduğu ortaya konmuştu.
çalışmanın etkileyici yanlarından biri de “doğuştan yetenekli” hiç kimsenin öne çıkmamış olmasıydı. eğer böyle bir durum söz konusu olsaydı, bazı “yetenekli” kemancıların diğer herkesten az süre çalışarak elit seviyeye ulaşmasını bekleyebilirdik. fakat veriler bunun tam aksini gösterdi. psikologlar, çalışmaya adanan süreyle elde edilen başarı arasında doğrudan bir ilişki olduğunu ortaya koydular.
--- alıntı ---
başarıya ulaşmanın hiç bir kestirme yolu yok, doğuştan gelen yetenek de başarı elde etmek için tek başına yeterli değil.
--- alıntı ---
malcolm gladwell, outliers (çizginin dışındakiler) isimli kitabında herhangi bir alanda uzmanlık kazanmak için o konu üzerinde kabaca on bin saat çalışılması gerektiğini söylüyor.
gladwell, büyük başarılar elde etmiş insanların hayatlarını araştırarak bu insanların başarıya nasıl ulaştıklarını ortaya çıkarmaya çalışıyor.
1990’ların başında, almanya’nın berlin şehrindeki bir psikolog ekibi keman öğrencileri üzerine bir çalışma düzenledi. psikologlar, özel olarak öğrencilerin; çocukluk, ergenlik ve yetişkinlik dönemlerindeki keman çalışma alışkanlıklarına yoğunlaştılar. bütün katılımcılara şu soru soruldu: “kemanı elinize ilk aldığınız andan itibaren toplam kaç saat keman çalıştınız?”
hemen hemen bütün kemancılar beş yaşında, benzer çalışma saatleriyle kariyerlerine başlamışlardı. fakat sekiz yaşında, günlük çalışma saatleri değişiklik göstermeye başlıyordu. elit sayabileceğimiz kemancıların yirmi yaşına kadar ortalama 10 bin saat çalıştığı görülürken onlara kıyasla daha az yetkin diyebileceğimiz kemancıların sadece 4 bin saatlik çalışma deneyimi olduğu ortaya konmuştu.
çalışmanın etkileyici yanlarından biri de “doğuştan yetenekli” hiç kimsenin öne çıkmamış olmasıydı. eğer böyle bir durum söz konusu olsaydı, bazı “yetenekli” kemancıların diğer herkesten az süre çalışarak elit seviyeye ulaşmasını bekleyebilirdik. fakat veriler bunun tam aksini gösterdi. psikologlar, çalışmaya adanan süreyle elde edilen başarı arasında doğrudan bir ilişki olduğunu ortaya koydular.
--- alıntı ---
başarıya ulaşmanın hiç bir kestirme yolu yok, doğuştan gelen yetenek de başarı elde etmek için tek başına yeterli değil.
devamını gör...
fok
fok balığı. elleri ve ayakları yüzgeç şeklinde olan, denizde çok hızlı yüzebilen, küçük balıkları yiyen ama köpek balığı tarafından yenilen, bıyıklı bir hayvandır.
yavrularının, çok güzel beyaz kürkleri vardır. bu yüzden kanada'da bile binlerce fok daha yavruyken öldürülür. delici yada kesici alet kullanıp kürkü bozmamak için kafalarına sert cisimlerle vurarak öldürürler.
cape town'da, deniz kenarındaki turistik alışveriş merkezi waterfront'da gezinirken homurtulu seslerini duyabilirsiniz ama yanlarına çok yaklaşınca sidik kokusunu farkedersiniz. çünkü bu hayvanlar, toplu halde yanyana yatıyor ve sadece acıkınca balık yemek için denize giriyor, karnını doyurur doyurmaz, gelip yatıyor.
yavrularının, çok güzel beyaz kürkleri vardır. bu yüzden kanada'da bile binlerce fok daha yavruyken öldürülür. delici yada kesici alet kullanıp kürkü bozmamak için kafalarına sert cisimlerle vurarak öldürürler.
cape town'da, deniz kenarındaki turistik alışveriş merkezi waterfront'da gezinirken homurtulu seslerini duyabilirsiniz ama yanlarına çok yaklaşınca sidik kokusunu farkedersiniz. çünkü bu hayvanlar, toplu halde yanyana yatıyor ve sadece acıkınca balık yemek için denize giriyor, karnını doyurur doyurmaz, gelip yatıyor.
devamını gör...
sokak ortasında öpüşen sevgililer
'ortada öpmen guzularım az öte gaçın eziliverirsiniz sora' diyeceklerimdir.
sevgi neden bu kadar rahatsız eder insanları hiç bilmem. hemen başlarlar yatak odası muhabbetlerine. yahu evde çocuklarının karşısında bile bırak öpmeyi ele ele tutuşmayı, sarılmayı, dokunmayı ayıp karşılayan insanlar var. neden bu kadar korkuyorsunuz sevgiden? peki ya o çocuklar - sizin örnek olamadıklarınız- nasıl öğrenecekler güzel sevmeyi doğru sevmeyi. evde hep bir kasvet havası. üzücü...
keşke ayıp, günah, utanç kavramları bir daha elden geçirilse. sevmek değil, dövmek, öldürmek, ilgisiz bırakmak, mesafe koymak, insanın doğasına uygun olan şeyleri topluma tü kakalaştırmak ayıp, günah ya da her ne diyorsanız.
bırakın gençleri bari onlar sevgisini doyasıya yaşasın. siz de onları görüp ahlaksızlaşacak sandığınız kızlarınızı, karılarınızı eve kapatın. zaten kadının yeri evi değil mi(?)
sevgi neden bu kadar rahatsız eder insanları hiç bilmem. hemen başlarlar yatak odası muhabbetlerine. yahu evde çocuklarının karşısında bile bırak öpmeyi ele ele tutuşmayı, sarılmayı, dokunmayı ayıp karşılayan insanlar var. neden bu kadar korkuyorsunuz sevgiden? peki ya o çocuklar - sizin örnek olamadıklarınız- nasıl öğrenecekler güzel sevmeyi doğru sevmeyi. evde hep bir kasvet havası. üzücü...
keşke ayıp, günah, utanç kavramları bir daha elden geçirilse. sevmek değil, dövmek, öldürmek, ilgisiz bırakmak, mesafe koymak, insanın doğasına uygun olan şeyleri topluma tü kakalaştırmak ayıp, günah ya da her ne diyorsanız.
bırakın gençleri bari onlar sevgisini doyasıya yaşasın. siz de onları görüp ahlaksızlaşacak sandığınız kızlarınızı, karılarınızı eve kapatın. zaten kadının yeri evi değil mi(?)
devamını gör...
kitap kazanmak için kendini kasmayan yazar
benimdir. kendi kitabımı kendim alabiliyorum çok şükür.
devamını gör...
bugün kendin için ne yaptın sorusu
uyandım. uzun zaman sonra ilk defa bana biçilen rolleri reddettim ve bu sabah kendim olmaya ilk adımı atmış olmanın gururu ile uyandım
devamını gör...
yazarların hoşuna gitmeyen şeyler
herkesin hayatın da hoşuna gitmeyen şeyler vardır ,karşılaşırız. benim hoşuma gitmeyen şeylerin başında senin yanın da başka başkasının yanında başka davranan ,para hırsıyla yanıp tutuşan ve insanların duygularını suistimal eden tipler gelir ,bir de entel olacağım derken dantel olan kişilerden de haz etmem .
devamını gör...
sözlüğe ne olduğunu sorgulamak
sözlüğe üyeliğim mayıs ayı olmakla birlikte, aktif olarak son 1,5 aydır yazıyorum. çoğunuzu tanımıyorum, bazılarınızı yeni yeni tanıyorum. zevk alarak yazıyorum, bazen içimden geldiği gibi bazen de bilgi içerikli. beni az çok tanıyan bilir, etliye sütlüye pek karışmam. bu beni ister politik yapsın, ister başka bir şey. ben bazı tecrübelerime dayanarak böyle davranıyorum, ki önceleri kalıbıma sığmaz, lafını esirgemez, ateşli bir savunucuydum. neden durulduğum konusu ise zaten yukarıda bahsettiğim gibi tecrübeyle alakalı, daha detayına girmeyeceğim.
ben burda her tür fikri okuyorum. bel altı olsun, sağ olsun, sol olsun ne olursa olsun. bazılarından rahatsız oluyor olsam da bakıp geçiyorum. engellemediğimi söyledim daha önce ama insanlar çok rahatsız oluyorsa engelleme özelliği var. çok basit bir şey bu. çok çok rahatsızsanız engelleyin.
ama anlamadığım ve sevmediğim tek bir şey var ki; birinin bir paylaşımını görüp, hemen nickaltına gidip, o insanın kim olduğunu bilmeden ve ne cüretle onu yargılama hakkını kendinde bulduğunu bilmeden saldırmak. bunu kabul edemiyorum, af buyurun. sanki bana , okulda arkadaşlarını şikayet eden mızmız çocuk davranışı gibi geliyor. o insan bunalımda olabilir, sorunları olabilir, hepimizin başına gelmiyor mu? bazen kaybedecek bir şeyimiz olmadığı için saldırganlaştığımız, içimizden geçtiği gibi konuşmamız, yazmamız,isyan etmemiz. bu insanın nickaltına girip hadsiz hadsiz aşağılamalar, yorumlamalar o insanın hayatında ne gibi bir artı sağlar. daha kötü hale getirmez mi? ya da aynı şekilde özel mesajda kavga ettiği kişiye başlık açmak? sizin özel bir probleminizi bu ortama taşımak?
tekrar diyorum ki , af buyurun. kimseyi kırmak, üzmek niyetinde değilim. ama bazı şeylere de tahammül edemiyorum işte. yukarıda yazdığım her şeyin arkasında durmakla birlikte,birini kırıp, üzdüysem özür dilerim.
ben burda her tür fikri okuyorum. bel altı olsun, sağ olsun, sol olsun ne olursa olsun. bazılarından rahatsız oluyor olsam da bakıp geçiyorum. engellemediğimi söyledim daha önce ama insanlar çok rahatsız oluyorsa engelleme özelliği var. çok basit bir şey bu. çok çok rahatsızsanız engelleyin.
ama anlamadığım ve sevmediğim tek bir şey var ki; birinin bir paylaşımını görüp, hemen nickaltına gidip, o insanın kim olduğunu bilmeden ve ne cüretle onu yargılama hakkını kendinde bulduğunu bilmeden saldırmak. bunu kabul edemiyorum, af buyurun. sanki bana , okulda arkadaşlarını şikayet eden mızmız çocuk davranışı gibi geliyor. o insan bunalımda olabilir, sorunları olabilir, hepimizin başına gelmiyor mu? bazen kaybedecek bir şeyimiz olmadığı için saldırganlaştığımız, içimizden geçtiği gibi konuşmamız, yazmamız,isyan etmemiz. bu insanın nickaltına girip hadsiz hadsiz aşağılamalar, yorumlamalar o insanın hayatında ne gibi bir artı sağlar. daha kötü hale getirmez mi? ya da aynı şekilde özel mesajda kavga ettiği kişiye başlık açmak? sizin özel bir probleminizi bu ortama taşımak?
tekrar diyorum ki , af buyurun. kimseyi kırmak, üzmek niyetinde değilim. ama bazı şeylere de tahammül edemiyorum işte. yukarıda yazdığım her şeyin arkasında durmakla birlikte,birini kırıp, üzdüysem özür dilerim.
devamını gör...
