zat-ı muhterem
devamını gör...

'göz görmeyince gönül katlanır'
devamını gör...

sahipsiz kalsın, eksik olsun anlamında karadeniz sözü.
mesela, ander kalsın sevdalık şekinde kullanılır.
devamını gör...

doğruyu bildiğimi bilmesine rağmen hala yalan söylenmesi beni o insandan iğrendiriyor.
devamını gör...

canım erzincan'ımın güzide lezzetine bile vergi getirdikleri için gayet normal olan durumdur.

en iyisi hakiki tulum peyniri yapan bir yerden fazlaca alıp depo yapmaktır eğer ki evinizde derin dondurucu varsa.
devamını gör...

kendini kabulden dolayı olandır.
bireyin zamanını harcadığı her alana kıymet vermesidir.
zamanını harcadığı alana kıymet, kendine kıymettir.
en son jess nickli yazarla çok verimli paylaşımlarımız oldu.
bana meditasyon ile ilgili çok değerli bilgiler verdi.
bende ona yazı ile ilgili destekde bulundum. sonrasında benden beni çok mutlu eden bir isteği oldu.
bir ucunda kıymetli insanlar olan, verimli zaman geçirdiğim sözlüğü ben niye ciddiye almayayım?
ciddiye alıyorum, hatta seviyorum.
içkim yok, sigaram yok, kumarım yok, bir kafa sözlük var bağımlısı olduğum.
çok şükür.
devamını gör...

sabah sabah telefona gelen haber bildirimi. adamlar manşet atmış.
bakan koca'dan şok açıklama: bitirdik!

ananı avradını diyerek haberi açtım. tabii ki inanmak istediğim şey bir ütopyaydı ama olsundu. sonuçta beşerdik ve şaşabilirdik.
sonra haberi okudum. aşı sorununu bitirmişler. buna da şükür diyerek kapadık haberi.
devamını gör...

necip fazıl kısakürek’in 1937 yılında yayınlanan, aynı isimle muhsin ertuğrul tarafından sergilenen ve muhsin ertuğrul’un başrolünü oynadığı oyun.

bir çırpıda okunacak kitaplardan kitaplardan diyebiliriz. şans eseri elime geçen bu eseri 2 saat gibi kısa bir sürede bitirdim. ancak anlattıklarını, hissettirdiklerini kolay kolay unutacak gibi değilim. yükte hafif duyguda ağır kitaplardan.

konusu şöyle:


hüsrev 30’lu yaşlarında ünlü bir yazardır. bir oyun yazar, bütün istanbul bu oyunla çalkalanmaktadır. oyundaki adamın babası bir incir ağacına kendi asar. başkarakter, bir silah kurcalarken yanlışlıkla annesini öldürür. kaza sonucu öldürdüğüne kabil olurlar ve baş karakter suçsuz bulunur. ancak devlet tarafından suçsuz bulunan adam, kendi vicdanından kaçamaz ve babasının kendini astığı incir ağacına bir ip geçirip intihar eder.

başta dediğimiz gibi oyun istanbul’da çok ses getirir. bütün gazeteciler, gazete sahipleri hüsrev’le röportaj yapmak ister. gazete sahibi şeref bey’le ahbap olan hüsrev, evindeki bir toplantıya gazete sahibini de davet eder. yakın arkadaşları nevzat, piyesin başrolünü oynayan mansur, şeref bey’in karısı zeynep’te vardır davette. konu piyesteki adamın annesini öldürmesi konusuna gelir. zeynep hanım bunu saçma bulduğunu söyler. hüsrev bunun olabiliceğini ona anlatır ve nevzat bey’in silahını alarak bunu kanıtlamaya kalkışır. silahı boşaltır ve açıklama yapar. silahı sehpanın üzerine bırakır. bir anda sehpaya bıraktığı boş silahı alır ve arkası dönük olan annesine çevirir. silahı boş sandığı için ona sıkar ama silah boş değildir ve o anda araya kızı gibi büyüttüğü selma araya girer ve kurşun selmaya isabet eder ve selma ölür.

selma’nın ölümüyle beraber hüsrev kendisini kaybeder. gazete sahibi şeref bey, onun üzerinden prim yapar, bu durumunu gazetede çarşaf çarşaf anlattırır. selma’nın aslında babası gibi olan hüsrev’i sevdiğini, hüsrev’in babasının da yalıdaki incir ağacına kendini astığını, hüsrev’in yazdığı oyundaki başkarakterin kaderini yaşadığını yazar. bütün bunları okuyan öğrenen hüsrev, şeref bey’e karısı zeynep’le kendisi arasında bir ilişki olduğunu söyler. şeref bey’de, nevzat bey’in onu, kendi akıl hastanesine attırmak için annesini altan alta işlediğini anlatır. bütün bunlardan sonra hüsrev herkesten kaçmaya çalışır ama nevzat ve şeref onu akıl hastanesine attırmak için baskı yapmaya devam eder.

hüsrev ağır bir buhranın içinden geçmektedir. allahın işine burnunu soktuğunu, yaratmak vasfını üzerine almak istediğini, sonsuzlukla boy ölçüşmek istediğini anlar. allah’ta ona piyesindeki adamın kaderini yaşamak gibi bir ceza vermiştir. oğlunun halinden korkan ulviye hanım yalıdaki incir ağacını, hüsrev’in babasının kendisini astığı incir ağacını kökünden kestirir.

karlı bir istanbul gününde, şeref bey ve nevzat bey yanlarında devletin doktorları ve polisleriyle, hüsrev’i akıl hastanesine götürmek için gelirler. hüsrev ayak diremez, sadece devletin hastanesine gitmek için doktordan söz alır. ulviye hanım oğluna, sen gidersen kendimi öldürürüm der. hüsrev’de ona “ne yapayım anne kestiniz incir ağacımı“ der ve oyun biter.


necip fazıl’a karşı bir ön yargınız varsa bu oyun için de olsa bir kez kırın ve okuyun. inanılmaz güzel bir eser. hele ki hüsrev’in osman’la olan sahnesinde bir tiradı vardır ki...


allahım ben yok olamam! her şey olurum yok olamam. parça parça doğranabilirim. tütün gibi kurutulabilir, ince ince kıyılır, bir çubuğa doldurulur, içilir havaya savrulabilirim. fakat yok olamam. madem ki bu kadar korkuyorum, yok olamam. eczahane camekanlarında, ispirto dolu bir kavanoz içinde, düşürülmüş bir çocuk ölüsü gibi , yumruk kadar bir et parçasına inebilir, bir şişeye hapsedilebilirim. fakat şişenin camından yine dışarıyı seyreder, önümden geçenleri görür, kendimi bilir ve duyar, kendimi ve allahımı düşünebilirim. razı değilim allahım! yok olmaya, kalmamaya, gelmemiş olmaya, mevcut olmamaya razı değilim. bu dünyada bırakamayacağım hiçbir şey yok. ne deniz, ne şehir, ne ağaç, ne ev, ne kadın, ne de ben. bu kalıbım, bu zarfım, bu kafesimle ben. onların hepsini bırakabilirim. fakat şuurumu, bilmek, duymak, var olmak şuurumu bırakamam. razıyım bir toz parçası olayım. insanlar üzerime basarak geçsin. canım acısın, duyayım. canımın acıdığıını duyayım. razıyım bir kertenkele olayım. kızgın yaz günlerinde bir bahçe duvarına tırmanayım. tırnaklarımı tuğlalara geçireyim. yeşil ve ıslak sırtımı güneşe vereyim. fakat güneşle sırtım arasındaki öpüşmeyi duyayım. tuğlaların incecik zerrelerini sayayım. kovuklardaki böceklerin, bir boru içinden bakar gibi bana baktıklarını göreyim ve düşüneyim. razıyım bir nokta olayım. fakat o noktaya bütün kainat, bütün mevcudiyle dolsun. ben yok olamam. ağlarım, tepinirim, çatlarım, çıldırırım, ölürüm fakat yok olamam. her şey benim olsun, vereyim, gökler, yıldızlar, gökteki samanyolu, ay, dünya, vereyim. fakat aklım bana kalsın. aklım bana kalsın! aklım!..’
devamını gör...

saçma bir istektir. bir sokak köpeği size bıçak çekmez. öldürüp varile koyup yakmaz. tecavüz etmez. çocuğunuzu kaçırıp valize koyup gömmez. hatta bir kap su ve mamayla sizi koruyacağına emin olabilirsiniz.
devamını gör...

milleti kendisinin palyaçosu zanneden kişilerin beyanıdır. başka kapıya dedirtir.
devamını gör...

tiyatro kampında atölyesine katıldığım, bilgisinden ve enerjisinde aydınlandığım oyuncu ve koreograf harika bir insandır.
1984 istanbul doğumlu tiyatro sanatçısıdır. 2008 yılında dokuz eylül üniversitesi oyunculuk bölümünden mezun oldu. 2008 yılından beri bornova belediyesi şehir tiyatrolarında eğitmen ve oyuncu olarak çalışmaktadır. şimdilerde yoluna istanbul'da devam etmektedir.

tiyatro oyunları
thesmophoria bayramı -bir dağ masalı- /hareket tasarımı / yönetmen
pireli varyete /oyuncu / yönetmen / uyarlayan
cadı avı /oyuncu
ziyaret /dördüncü, öğretmen, koby, makinist
savaş baba /lamia / koreograf
albayın karısı /koreograf
jean-paul marat /oyuncu
kral lear / soytarı
süleyman ve öbürsüler /koreograf
köleler adası /arlequin / koreograf
işgüzar bir tekerrür /koreograf
marat & sade /oyuncu / koreograf
devamını gör...

ad günün kutlu olsun "büyük türkçü hüseyin nihâl atsız" 116 yaşında: 12 ocak 1905


“yiğit bahtsız olurmuş
taçsız, tahtsız olurmuş,
namertlerin adı çok
mertler atsız olurmuş”
devamını gör...

muazzez ilmiye çığ
devamını gör...

başlığın yazar nicklerinden hikaye yazmak olarak değiştirilmesi gerekiyor. cümle deyince hikaye yazan güzel insanlara hikaye yaz desek ne yapacaklar acaba? *

merhaba poğaçacı ben ateist kaplumbağa.

yapacağınız şey bu.
devamını gör...

"yanlızca tanrıya güveniriz"den ziyade "tanrı'ya güveniriz" anlamına gelir.
ifadede "yanlızca" [doğrusu (bkz: yalnızca)] diye bir söz yoktur.
devamını gör...

adına şarkı yapılan tüm kadın isimleri.
leyla, zeynep, mihriban, zahide, dilara, destina, elfida, ela, feride, ayşe, emine ve en son eklenen nalan.
kıskandığım isimler.
bende senin en güzel yerin kahverengi gözlerin şarkısı ile avunuyorum. allahtan göz rengimin şarkısı var.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

gerek sözleri gerek müziği ile benim için en güzel şarkısı "haydi gel benimle ol".
devamını gör...

bugün katledilişinin yıldönümü olan gazeteci. türk nefretinin ermeni halkına zarar verdiğini söylemişti. ancak onu vuran çocuk bunu vatan için yaptığını söylüyor, vatandaşın güvenliğinden sorumlu polisler eline bayrak tutuşturup fotoğraf çekiniyor, takdir edip sırtını sıvazlıyor. onlar tüm bunları yaparken erivan'da, türklerden nefret eden bir ırkçı kendi haklılığının ortaya çıktığını savunuyor. avrupalılar yine ve yeniden ermeni katliamı diyor, diaspora ermenileri türklere karşı propaganda için kullanabilecekleri bir argüman buldukları için gizlice mutlu oluyor, dünyanın geri kalanı barbar türkler diyor. tüm bunlar olurken onu vuran çocuk hala bunu vatan için yaptığını sanıyor.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim