sözlüğe veda edip yeni hesaptan giriş yapmak
oluyorsada oluyordur ne yapalım herkesin kendi tercihi. bu bilgiyi nerede kullanacağız şimdi. giden gitsin ne yapıcaz yani.istersen gidenin veda mektubunu oku istersen geç. sıkıntısını belirtmiş kendini önemsemiş sözlüğü sevmiş değer vermiş sonra kopamamış tekrar gelmiş. o kişi buradan gitmediyse yine sözlüğe yararı var. kişisel olarak takıştığınız kişilere haddini bildirmek adına seni seni gördüm yakaladım dur bir başlık açayım da anla sen moduna girmeyin.
sözlüğün çok eğlenceli akış değiştirici moderatörleri var doğrusu iyi birşey bu hareketlilik açısından ama bazı bilgilerde sizde kalsın.yoruluyorsunuz sinirleniyorsunuz fakat orta yolu bulmak kanımca yine sizin göreviniz. bu sözlük moderatörleri bile trol yaptı hakketten kafa yaptı.
sözlüğün çok eğlenceli akış değiştirici moderatörleri var doğrusu iyi birşey bu hareketlilik açısından ama bazı bilgilerde sizde kalsın.yoruluyorsunuz sinirleniyorsunuz fakat orta yolu bulmak kanımca yine sizin göreviniz. bu sözlük moderatörleri bile trol yaptı hakketten kafa yaptı.
devamını gör...
fast food kültürünün neden tuttuğu sorunsalı
zaman ve enerji yetersizliğinden kaynaklı sorun?!
çok yoğun bir günümde, hallettiğim tonla sorumluluk/iş sonrası ‘eve döndüğümde yemek yapmam gerek’ düşüncesi bile ağır gelebiliyor. e haliyle eve uğramadan adı üstünde ‘hızlı yemek’ üreten yerlerin birinden bana iki saatlik enerji verecek besinlerden almak zorunda kalıyorum. sonrasını da bazen atıştırmalık, üşenmezsem salata ile kapatıyorum günü.
edit: başlık başa.
çok yoğun bir günümde, hallettiğim tonla sorumluluk/iş sonrası ‘eve döndüğümde yemek yapmam gerek’ düşüncesi bile ağır gelebiliyor. e haliyle eve uğramadan adı üstünde ‘hızlı yemek’ üreten yerlerin birinden bana iki saatlik enerji verecek besinlerden almak zorunda kalıyorum. sonrasını da bazen atıştırmalık, üşenmezsem salata ile kapatıyorum günü.
edit: başlık başa.
devamını gör...
una nocte
yeni biriyle tanışınca stefan zweig’in olağanüstü bir gece adlı kitabındaki “bir kez kendini bulmuş olan kişinin bu yeryüzünde yitirecek bir şeyi yoktur artık. ve bir kez kendi içindeki insanı anlamış olan bütün insanları anlar” sözleri kulaklarımızda yankılanır.
insanları anlamak ve kültür düzeyimizi artırmak için yabancı dil öğrenmek gibisi yoktur. insanların konuştukları birçok dilin kökeni ise latince'dir.
una nocte…latince anlamı "bir gece". sözlükteki una nocte nickli yazar ise tanımlarını okumak vazgeçilmez bir alışkanlık haline gelen bir kütüphane.
#348003 gibi tanımların ile bilgi noksanlığımızı gideriyoruz takip edilesi yazar una nocte. senin gibi değerli yazarların kafa sözlük’ün tarlasına diktiği "kültür fidanları bir gün ağaç olunca" bütün insanları anlamak da kolaylaşacak.
insanları anlamak ve kültür düzeyimizi artırmak için yabancı dil öğrenmek gibisi yoktur. insanların konuştukları birçok dilin kökeni ise latince'dir.
una nocte…latince anlamı "bir gece". sözlükteki una nocte nickli yazar ise tanımlarını okumak vazgeçilmez bir alışkanlık haline gelen bir kütüphane.
#348003 gibi tanımların ile bilgi noksanlığımızı gideriyoruz takip edilesi yazar una nocte. senin gibi değerli yazarların kafa sözlük’ün tarlasına diktiği "kültür fidanları bir gün ağaç olunca" bütün insanları anlamak da kolaylaşacak.
devamını gör...
kalbinizi en çok kıran cümle
" buna mı alındın"
lan o zamana kadar onca şeye sabretmişim ben, o kadar şeyi içime attıktan sonra bir yerde patlayınca o mu battı gözünüze?.
lan o zamana kadar onca şeye sabretmişim ben, o kadar şeyi içime attıktan sonra bir yerde patlayınca o mu battı gözünüze?.
devamını gör...
başlık aratmadan başlık açmak
hayy başlığı açan parmaklarına sağlık yazar arkadaşım, sen açmasan ben açacaktım şimdi bu başlığı.. lütfen acaba bu başlık açılmış mı diye kontrol edip aratmadan başlık açmayın arkadaşlar
devamını gör...
başka bir şehirde yeni bir hayata başlamak
yeni bir hayat olmasa da okul için şehir değiştirdim bu da yeni bir başlangıç olarak görülebilir çünkü doğduğum, büyüdüğüm, huyuna suyuna alışık olduğum bir yerden kalkıp yıllarımı geçireceğim bir yere geldim.
üç ekimden beri burdayım. her şey çok yeni. yollar, sokaklar, insanlar...
içime ilk dolan duygularım: sıkılmak, sıkıldığım için şehrimi özlemek.
durağan bir ruhu var bu şehrin. ilk geldiğimde ruhu yok neşesi yok derdim burası için. yanılmışım. elbette her şeyde olduğu gibi bu şehrin de bir ruhu varmış. buram buram tarih kokan sokaklarında gezinirken, yüzyıllar önce bırakılan eserlere bakarken anladım bunu.
burası bozkır. kıyı şeridinin nabzını buradan beklemek mantık dışı. nereden bu gözlemi yaptım diye merak edecek olursanız şayet tabii ki de tarihi eserler derim. yer gök taş yapılarla dolu. kubbe detaylı, geniş alanlara kurulmuş taş yapılar. girişlerinde veya içlerinde çeşitli oymalar, süslemeler var. estetik anlayışı her dönemde varmış.
içlerinde gezinirken, duvarlarına dokunurken nasıl bir enerjide olduklarını fark ettim.
enerji dediysem şimdi size evren, ay, karma bilmem ne yeni dönem popülerleşmiş kavramlardan bahsetmeyeceğim korkmayın.
enerjiden kastım iletişim yani dilleri. ağır, sağlam ve kapalılar. içine girdiğin zaman seni kalın duvarları sarıp sarmalar, dışarıdaki tehditlere karşı korur ama oradan sıkılıp da seni koruyan duvarlarını yıkamazsın. yani ona karşı direnç göstermezsin. içine girdiysen bir kere oranın kurallarına uymak zorundasın.
iç kapıları bile oldukça alçak yapılmış bu eserlerin. kimisi ilime irfana olan saygıdan dolayı diyor kimisi bilmem ne için. kapıdan girerken başını eğerek giriyorsun. başımı yani bana güç veren aklımı taşıyan bu başımı eğiyorum, kendi kibrimi bir kenara bırakıyorum ve saygı duyuyorum demek.
saygı, illa eğilmesi gereken başlar, birinin önünde kenetlenmesi gereken kollar mı demek?
saygı, birinin öz saygısını yitirip başka birinin elini eteğini öpmesi mi demek?
bunu yapması uygun görülen kişinin kibrini (öz saygısını aslında) bir kenara bırakıp eylemlere geçmesini beklemek normal karşılanırken ya bunu bekleyen bunu isteyen tarafa neden kafayı çevirip de şöyle bir bakmıyoruz? sen neden birinden bunu istiyorsun demiyoruz?
benim ne tarihle ne insanlarla ne zihniyetle ne kültürle ilgili bir sorunum yok.
şahsi gözlemlerimi ve yorumlamalarımı paylaşıyorum.
bana durağan gelmesinin nedenini anlatıyorum.
eğ başını diyor eğmek istemiyorum. şekle sokmaya çalışıyor istediği şekli almak istemiyorum.
bana durağan gelen, pasif gelen tutumlar tam da bu ayrıntılar. içimde bir volkan var. çıkın oynayın eğlenin, gel eğme başını, sen de artık önünde birilerine bir şey yaptırma, gelin hep beraber özgür olalım, kendimiz olalım diyorum.
pollyannacılık yapmıyorum. hayat bayram olsa lalala demiyorum. kendimiz olsak diyorum.
hayır hayır bugünün ruhuyla geçmişin anlayışını eleştirmiyorum. o zamanın şartları bunu gerektiyordur ve öyle gelişmiştir olaylar.
ama aradan kuşaklar geçtikten sonra kıyı şeridinden buralara gelen ruhum bunu kabullenemiyor. içim hissediyor ki buraya yabancıyım. binaların içinde başımı eğerek o kapılardan geçerken keşke diyorum, keşke eğmesem. keşke biraz daha uzun olsaymış bu kapılar. yanımda burada yetişmiş insanlar hayran oluyorlar bu anlayışa. saygıya bak diyorlar. ben ise keşke diyorum, keşke eğmesem...
üç ekimden beri burdayım. her şey çok yeni. yollar, sokaklar, insanlar...
içime ilk dolan duygularım: sıkılmak, sıkıldığım için şehrimi özlemek.
durağan bir ruhu var bu şehrin. ilk geldiğimde ruhu yok neşesi yok derdim burası için. yanılmışım. elbette her şeyde olduğu gibi bu şehrin de bir ruhu varmış. buram buram tarih kokan sokaklarında gezinirken, yüzyıllar önce bırakılan eserlere bakarken anladım bunu.
burası bozkır. kıyı şeridinin nabzını buradan beklemek mantık dışı. nereden bu gözlemi yaptım diye merak edecek olursanız şayet tabii ki de tarihi eserler derim. yer gök taş yapılarla dolu. kubbe detaylı, geniş alanlara kurulmuş taş yapılar. girişlerinde veya içlerinde çeşitli oymalar, süslemeler var. estetik anlayışı her dönemde varmış.
içlerinde gezinirken, duvarlarına dokunurken nasıl bir enerjide olduklarını fark ettim.
enerji dediysem şimdi size evren, ay, karma bilmem ne yeni dönem popülerleşmiş kavramlardan bahsetmeyeceğim korkmayın.
enerjiden kastım iletişim yani dilleri. ağır, sağlam ve kapalılar. içine girdiğin zaman seni kalın duvarları sarıp sarmalar, dışarıdaki tehditlere karşı korur ama oradan sıkılıp da seni koruyan duvarlarını yıkamazsın. yani ona karşı direnç göstermezsin. içine girdiysen bir kere oranın kurallarına uymak zorundasın.
iç kapıları bile oldukça alçak yapılmış bu eserlerin. kimisi ilime irfana olan saygıdan dolayı diyor kimisi bilmem ne için. kapıdan girerken başını eğerek giriyorsun. başımı yani bana güç veren aklımı taşıyan bu başımı eğiyorum, kendi kibrimi bir kenara bırakıyorum ve saygı duyuyorum demek.
saygı, illa eğilmesi gereken başlar, birinin önünde kenetlenmesi gereken kollar mı demek?
saygı, birinin öz saygısını yitirip başka birinin elini eteğini öpmesi mi demek?
bunu yapması uygun görülen kişinin kibrini (öz saygısını aslında) bir kenara bırakıp eylemlere geçmesini beklemek normal karşılanırken ya bunu bekleyen bunu isteyen tarafa neden kafayı çevirip de şöyle bir bakmıyoruz? sen neden birinden bunu istiyorsun demiyoruz?
benim ne tarihle ne insanlarla ne zihniyetle ne kültürle ilgili bir sorunum yok.
şahsi gözlemlerimi ve yorumlamalarımı paylaşıyorum.
bana durağan gelmesinin nedenini anlatıyorum.
eğ başını diyor eğmek istemiyorum. şekle sokmaya çalışıyor istediği şekli almak istemiyorum.
bana durağan gelen, pasif gelen tutumlar tam da bu ayrıntılar. içimde bir volkan var. çıkın oynayın eğlenin, gel eğme başını, sen de artık önünde birilerine bir şey yaptırma, gelin hep beraber özgür olalım, kendimiz olalım diyorum.
pollyannacılık yapmıyorum. hayat bayram olsa lalala demiyorum. kendimiz olsak diyorum.
hayır hayır bugünün ruhuyla geçmişin anlayışını eleştirmiyorum. o zamanın şartları bunu gerektiyordur ve öyle gelişmiştir olaylar.
ama aradan kuşaklar geçtikten sonra kıyı şeridinden buralara gelen ruhum bunu kabullenemiyor. içim hissediyor ki buraya yabancıyım. binaların içinde başımı eğerek o kapılardan geçerken keşke diyorum, keşke eğmesem. keşke biraz daha uzun olsaymış bu kapılar. yanımda burada yetişmiş insanlar hayran oluyorlar bu anlayışa. saygıya bak diyorlar. ben ise keşke diyorum, keşke eğmesem...
devamını gör...
yazacağın tanımın yazılmış olması
bir tanım yazacağım zaman diğer tanımları okur ve yazacağım şey yazılmış mı diye bakarım ve sonuçta birileri benden önce davranıp aklımdan geçeni yazmıştır. kös kös geri dönerim.
devamını gör...
ensest ilişki yaşama özgürlüğü
bi sakin olun. başlığı açan kişiye neden saldırıyorsunuz? böyle konulara değinilmiyor diye böyle şeyler dünyada yaşanmıyor sanmayın. yaşanıyor.
iğrenç bulduğum bir şey. midesizlik ama yaşanıyor.
konuyu açana saldırmayın boşuna. biz gözümüzü kapatınca dünya güzelleşmiyor.
iğrenç bulduğum bir şey. midesizlik ama yaşanıyor.
konuyu açana saldırmayın boşuna. biz gözümüzü kapatınca dünya güzelleşmiyor.
devamını gör...
gıda mikrobiyolojisi
sadece mühendislerin değil diyetisyenlerinde başının belasıdır. üstelik derslerine gıda mühendisi hocaları giriyorsa katmerli beladır.
devamını gör...
hoşlanılan kızın ilk buluşmada abd'yi başkanlar değil rockefeller ailesi yönetiyor demesi
bundan iki ay önce başıma gelmiş durumdur.
yaklaşık bir haftadır twitter'da yazıştıktan sonra iki haftadır whatsapp'tan flörtleşmeye başladık, her şey çok güzel gibi gidiyordu. ben ki 39 yaşında adamım, en son ecevit döneminde karnımda kelebeklerin uçuştuğunu hissetmiştim herhalde. kız ismini vermek istemediğim bir üniversitede görsel sanatlar okuyor, ben ise bir barda müzisyenlik yapıyorum. nasıl oldu bilmiyorum artık enerjimizi mi yakaladık yoksa kainat bizi bir araya getirmek için bütün bonuslarını mı kullandı emin değilim. neyse ne diyordum.
buluşmaya gitmeden önce dişlerimi fırçaladım, vpn ile wikipedia'ya girip birkaç rönesans tablosunu, pop-art mop art ıvır zıvır bir şeyler ezberledim ki kıza fiyakalı görüneyim. he bir de cleveland-raptors maçına üst oynamayı unutmadım.
neyse oturduk konuşuyoruz her şey güzel gidiyor. kızın whatsapp'tan attığı fotoğraflar hep makyaj, hep efektmiş lan.. kız güzel ama birine benzetiyorum. sonra fark ettim. ulan kız her konuşuşunda yemekteyiz'deki hasan'a benziyor. yani bu kadar benzerlik olmaz, gözlerimi kaçırıyorum gülmeyeyim diye, ama bu sefer de "utangaç birisin sanırım s.s.s." diyor. neyse konu işte siyasete geldi, kız bir ara amerika'ya gitmiş.
"orada bir ara liberallerle takılıyordum"
"vallahi hiç bilmiyorum ki tatlım, orada nasıl işliyor seçimler falan"
"seçim yok, rockefeller ailesi ne isterse başa o geliyor"
"nasıl yani?"
"basbaya... derin devlet var onlarda da"
"ee peki sandık, demokrasi??"
"yok işte ortadoğu'yu bölmeye çalışıyorlar, abd başkanları falan hep piyon."
o sırada gökyüzüne bakakaldım. demek öyle he.. bu trump'lar, biden'lar falan diye biz de bir tarafımızı yırtıyoruz afedersiniz. bundan sonra sandığa gitmeme kararı aldım. böyle zeki, analitik ve derin düşünebilen kadınlar... keşke hep olsanız...
yaklaşık bir haftadır twitter'da yazıştıktan sonra iki haftadır whatsapp'tan flörtleşmeye başladık, her şey çok güzel gibi gidiyordu. ben ki 39 yaşında adamım, en son ecevit döneminde karnımda kelebeklerin uçuştuğunu hissetmiştim herhalde. kız ismini vermek istemediğim bir üniversitede görsel sanatlar okuyor, ben ise bir barda müzisyenlik yapıyorum. nasıl oldu bilmiyorum artık enerjimizi mi yakaladık yoksa kainat bizi bir araya getirmek için bütün bonuslarını mı kullandı emin değilim. neyse ne diyordum.
buluşmaya gitmeden önce dişlerimi fırçaladım, vpn ile wikipedia'ya girip birkaç rönesans tablosunu, pop-art mop art ıvır zıvır bir şeyler ezberledim ki kıza fiyakalı görüneyim. he bir de cleveland-raptors maçına üst oynamayı unutmadım.
neyse oturduk konuşuyoruz her şey güzel gidiyor. kızın whatsapp'tan attığı fotoğraflar hep makyaj, hep efektmiş lan.. kız güzel ama birine benzetiyorum. sonra fark ettim. ulan kız her konuşuşunda yemekteyiz'deki hasan'a benziyor. yani bu kadar benzerlik olmaz, gözlerimi kaçırıyorum gülmeyeyim diye, ama bu sefer de "utangaç birisin sanırım s.s.s." diyor. neyse konu işte siyasete geldi, kız bir ara amerika'ya gitmiş.
"orada bir ara liberallerle takılıyordum"
"vallahi hiç bilmiyorum ki tatlım, orada nasıl işliyor seçimler falan"
"seçim yok, rockefeller ailesi ne isterse başa o geliyor"
"nasıl yani?"
"basbaya... derin devlet var onlarda da"
"ee peki sandık, demokrasi??"
"yok işte ortadoğu'yu bölmeye çalışıyorlar, abd başkanları falan hep piyon."
o sırada gökyüzüne bakakaldım. demek öyle he.. bu trump'lar, biden'lar falan diye biz de bir tarafımızı yırtıyoruz afedersiniz. bundan sonra sandığa gitmeme kararı aldım. böyle zeki, analitik ve derin düşünebilen kadınlar... keşke hep olsanız...
devamını gör...
muhafazakar bağnaz vs seküler bağnaz
devamını gör...
atforvendetta
alttaki fotoğraftaki gomercan'ın arkasındaki adam kim?*
devamını gör...
misafir olduğun evde ev sahibinden erken uyanmak
tam da sabah yaşayacağım durumdur. kalkıp kahvaltı hazırlayacağım, napalım kaderim bu herhalde. genelde yakın akrabalar harici kimsede kalmadığım için uyanıp yatağı toplayıp, kahvaltı hazırlıyorum. yakın olmadığım ya da iyice tanımadığım kimsenin evinde kalmadığım için aksi durumda ne yaparım bilmem.. gerçi ben kalkar yine parmak ucunda iş yaparım, vay kaderin böylesine.. bana düşeb hep iş..
devamını gör...
şiddete meyilli erkek
ailesi şiddete meyillidir ve şiddeti kafasında normalleştirmiştir.
devamını gör...
epilepsi
ara ara zaman kavramını yitirmeye sebep olan nöbetler. nedense hep uykudayken yakalanıyorum. ve nedense doktorların ilk sorduğu soru canını bir şeye mi sıktın şeklinde oluyor.* can sıkıntısı ile ilgisi var mı bunun bilemiyorum.
devamını gör...
2000'lere damga vurmuş dillerden düşmeyen şarkılar
hepiniz oradaydınız be.
devamını gör...
psikoloğa giden psikoloğa gidilir mi sorunsalı
esas ona gidilir,
psikoloğa sadece sağlıksız insanlar gitmez, sağlıklı insanlar da gider, hatta psikoloğa gitmek sağlıklı birşeydir,
nasılki arada bir kan, idrar tahlili yaptırırsın, şeker, demir, vitamin vs baktırırsın, onun gibi, psikolog da psikoloğa gidebilir.
ayrıca, bir tanıdığımızın oğlu uzman psikolog olarak çalışmaya başladı özel bir hastanede, sanırım 1-2 yıl oldu, psikologların da mesleki olarak düzenli gitmesi gerektiği için, kendiside terapiye başlıycaktı, yani profesyonel bir hareket bu arkadaşım.
psikoloğa sadece sağlıksız insanlar gitmez, sağlıklı insanlar da gider, hatta psikoloğa gitmek sağlıklı birşeydir,
nasılki arada bir kan, idrar tahlili yaptırırsın, şeker, demir, vitamin vs baktırırsın, onun gibi, psikolog da psikoloğa gidebilir.
ayrıca, bir tanıdığımızın oğlu uzman psikolog olarak çalışmaya başladı özel bir hastanede, sanırım 1-2 yıl oldu, psikologların da mesleki olarak düzenli gitmesi gerektiği için, kendiside terapiye başlıycaktı, yani profesyonel bir hareket bu arkadaşım.
devamını gör...
söylemesi keyifli kelimeler
egzistansiyalizm
transandantal
kahretsin ki şu kelimeleri söyleyebileceğim havalı bir sohbetim olmadı öğrencilik hayatım boyunca. şimdi de hep kitap okurken içimden söyleyebiliyorum kendi kendime.
transandantal
kahretsin ki şu kelimeleri söyleyebileceğim havalı bir sohbetim olmadı öğrencilik hayatım boyunca. şimdi de hep kitap okurken içimden söyleyebiliyorum kendi kendime.
devamını gör...
2 ocak 2021 normal sözlük’te sansür rezaleti
ısrarla yazayım canım yazarım, nedir bu ortalığı ateşe verme hali. ne oluyor yani *
kafa sözlük yayın hayatının 57. gününde. kafa sözlük’ü geliştirmeye çalışıyoruz, son gelen güncellemede gündem ile alakalı bir bug mevcut.
orta doğu ve balkanların en hızlı yazılımcısı sevgili iko ilgileniyor.
en yakın zamanda eski haline döner.
hepsi bu yani.
kafa sözlük yayın hayatının 57. gününde. kafa sözlük’ü geliştirmeye çalışıyoruz, son gelen güncellemede gündem ile alakalı bir bug mevcut.
orta doğu ve balkanların en hızlı yazılımcısı sevgili iko ilgileniyor.
en yakın zamanda eski haline döner.
hepsi bu yani.
devamını gör...
