coherence
2013 yapımı olan bir bilim kurgu filmidir. kendisi 0 bütçe diyebileceğimiz bir para ile çekilmiş paralel evren konusunu ele alan kaliteli denilebilecek filmler arasında yer aldığını düşünüyorum. kamera çekimi olarak sizi sanki oradaymış hissi ile çekildiği, başlarındaki sohbet sahnelerinin doğaçlama yapılması gibi küçük detaylar içeren bir yapıt.
devamını gör...
yiğit özgür'ün karikatürlerine telif atması
uzun zamandır gündemde. yalnızca yiğit özgür de değil; erdil yaşaroğlu, serkan altuniğne, selçuk erdem... tanınmış türk karikatüristlerin birdenbire yıllardır savunmadıkları telif haklarını savunmaya karar vermeleri olayı.
esasen son derece haklı oldukları davalarını o kadar kötü yönettiler, kötü niyetlerini o kadar belli ettiler ki; eh, neticede de haklıyken haksız duruma düştüler bile. birkaç farklı boyuttan bakmalı:
karikatür, bu insanların ekmek teknesi. hayatlarını sürdürebildikleri belki de yegane iş. bu bağlamda emeklerini savunarak sahip çıkmalarında hiçbir problem yok. sorun, bunu yaparken olabildiğince üstünkörü bir süreçle birlikte olabildiğince çok para koparabilmeye çalışmaları. böyle bir durumda yapılması gereken aslında çok basitti: ilgili sayfalara içerikleri kaldırmalarına yönelik talepte bulunmak. eğer karşılık alamazlarsa hukuki süreci başlatmak. onlar ne yaptılar? hiçbir uyarı, hiçbir istekte bulunmadan oldukça yüklü meblağlardan bahsedilen tazminat davaları açtılar. ve bunu yalnızca ticari amaç güden sayfalar için değil, hiçbir maddi çıkar gözetmeden kişisel sosyal medya hesaplarında paylaşım yapan insanlar için de yaptılar. bu çok büyük falso. yalnızca sevdiği, hoşuna gittiği, güldüğü, o anki ruh halini yansıttığını düşündüğü için bir karikatürü paylaşıveren insanlar birdenbire emek hırsızı oluverdiler.
kendilerinin ve karikatürlerinin bu kadar bilindik olabilmesinin sebebi de mevzubahis insanlar. bu insanlar sayesinde zaten bir avuç insanın aldığı mizah dergileri yeni okuyucular bulabiliyor ya da bu insanlar tarafından alınmaya devam ediliyordu. yani bu insanlar esasında onların emeklerini çalmıyor, tam aksine, reklamlarını yapıyorlardı. bir düşünün. hiç kimse karikatür paylaşmasaydı şimdiye kadar dijital mecralarda, kaç kişi tanıyacaktı o isimleri ve çizdikleri karikatürleri? yukarıda da yazdım, bir avuç ve giderek de azalacak olan mizah dergisi okuyucusu sadece. ama bak, şu an hayatında mizah dergisi almamış olan ben bile kendilerini ve eserlerini bilebiliyorum. kendileri için aslında çok büyük bir avantaj olabilecek bu durumu, bizzat kendi elleriyle yok etmek istediler.
karikatüristler, bütün bu hareketleriyle birlikte çok büyük antipati topladılar. işte o bir avuç insanı da kaçırdılar çoktan. gelecek zamanlarda kendilerinden ve karikatürlerinden kaç kişinin haberdar olacağını takip ederek bu saçmasapan hareketlerinin karşılığını almalarını zevkle izleyebilirsiniz. çünkü bu bir emek hırsızlığı davası değil artık; kendilerini sevenlerle, işlerini beğenenlerle giriştikleri ve her ne olursa olsun kaybedecekleri bir dava.
yazık kafalarına.
esasen son derece haklı oldukları davalarını o kadar kötü yönettiler, kötü niyetlerini o kadar belli ettiler ki; eh, neticede de haklıyken haksız duruma düştüler bile. birkaç farklı boyuttan bakmalı:
karikatür, bu insanların ekmek teknesi. hayatlarını sürdürebildikleri belki de yegane iş. bu bağlamda emeklerini savunarak sahip çıkmalarında hiçbir problem yok. sorun, bunu yaparken olabildiğince üstünkörü bir süreçle birlikte olabildiğince çok para koparabilmeye çalışmaları. böyle bir durumda yapılması gereken aslında çok basitti: ilgili sayfalara içerikleri kaldırmalarına yönelik talepte bulunmak. eğer karşılık alamazlarsa hukuki süreci başlatmak. onlar ne yaptılar? hiçbir uyarı, hiçbir istekte bulunmadan oldukça yüklü meblağlardan bahsedilen tazminat davaları açtılar. ve bunu yalnızca ticari amaç güden sayfalar için değil, hiçbir maddi çıkar gözetmeden kişisel sosyal medya hesaplarında paylaşım yapan insanlar için de yaptılar. bu çok büyük falso. yalnızca sevdiği, hoşuna gittiği, güldüğü, o anki ruh halini yansıttığını düşündüğü için bir karikatürü paylaşıveren insanlar birdenbire emek hırsızı oluverdiler.
kendilerinin ve karikatürlerinin bu kadar bilindik olabilmesinin sebebi de mevzubahis insanlar. bu insanlar sayesinde zaten bir avuç insanın aldığı mizah dergileri yeni okuyucular bulabiliyor ya da bu insanlar tarafından alınmaya devam ediliyordu. yani bu insanlar esasında onların emeklerini çalmıyor, tam aksine, reklamlarını yapıyorlardı. bir düşünün. hiç kimse karikatür paylaşmasaydı şimdiye kadar dijital mecralarda, kaç kişi tanıyacaktı o isimleri ve çizdikleri karikatürleri? yukarıda da yazdım, bir avuç ve giderek de azalacak olan mizah dergisi okuyucusu sadece. ama bak, şu an hayatında mizah dergisi almamış olan ben bile kendilerini ve eserlerini bilebiliyorum. kendileri için aslında çok büyük bir avantaj olabilecek bu durumu, bizzat kendi elleriyle yok etmek istediler.
karikatüristler, bütün bu hareketleriyle birlikte çok büyük antipati topladılar. işte o bir avuç insanı da kaçırdılar çoktan. gelecek zamanlarda kendilerinden ve karikatürlerinden kaç kişinin haberdar olacağını takip ederek bu saçmasapan hareketlerinin karşılığını almalarını zevkle izleyebilirsiniz. çünkü bu bir emek hırsızlığı davası değil artık; kendilerini sevenlerle, işlerini beğenenlerle giriştikleri ve her ne olursa olsun kaybedecekleri bir dava.
yazık kafalarına.
devamını gör...
elmalı turta
elma ile yapilacak sahaser niteligi tasiyan tart turu. icerigine birde tarcin eklendigi an pisme esnasinda eve yayilan o kokusu insana mutluluk veren kokular basligina tanim girdirecek turden olur. ekstra olarak siddetle hamuruna yag olarak margarin yerine tereyag eklemenizi tavsiye ederim ve de mumkunse elmayla beraber harcin icine kurumus uzum ve kavrulmus ceviz ekleyin. yazdigim puf noktalarini eklemenizle ortaya cikacak tartin lezzeti tam bir ef sa ne!.. uzgunum tum gun elmali tart diye sayikladim sozluk, yapacak elmam da olmayinca ben de onun yerine tanimini gireyim dedim*.

devamını gör...
kadın filozof olmaması
filozofluk tüm lükslere sahip insanların ulaşabileceği bir mertebedir. bir insanın filozof olması için önce barınacak bir evi, yiyecek yemeği ve fazlasını kazanmak zorunda olmadığı kadar parası olmalıdır. filozofsanız tüm dikkatinizi düşünmeye vermelisiniz o gün ne kadar para kazandığınıza değil.
kadınlar antik dönemde geçtim insanlığı seks aleti bile sayılmıyorken nasıl hayattaki amacını, bilginin imkanını düşünsün. daha yeni yeni toparlanmış bir düzen bu lütfen biraz zaman tanıyın.*
kadınlar antik dönemde geçtim insanlığı seks aleti bile sayılmıyorken nasıl hayattaki amacını, bilginin imkanını düşünsün. daha yeni yeni toparlanmış bir düzen bu lütfen biraz zaman tanıyın.*
devamını gör...
normal sözlük'teki aile ortamı
ilk tanımı heady'ye ait olan başlık. trolllerle ilgili kısım hariç imzamı atarım tanımına*.
aile nitelemesi abartılı gelebilir ama biraz mübalağadan zarar gelmez*.
not editi: başlığı açan yazar da farkındadır ihtilafların, yine de olaylara güzel bakmak ve bu başlığı açmak istemiş olabilir. imzamı atarım dediysem, bu bir temenniyi yansıtıyor işte...
aile nitelemesi abartılı gelebilir ama biraz mübalağadan zarar gelmez*.
not editi: başlığı açan yazar da farkındadır ihtilafların, yine de olaylara güzel bakmak ve bu başlığı açmak istemiş olabilir. imzamı atarım dediysem, bu bir temenniyi yansıtıyor işte...
devamını gör...
erken kalkacağını bile bile uyumamak
yarın vermem gereken tahlillerin sonuçlarından tırstığım için yaptığımdır.
edit: temiz çıktı tahliller. şimdi sıra diğerlerinde. swh
edit: temiz çıktı tahliller. şimdi sıra diğerlerinde. swh
devamını gör...
üstten ders almak
yaz okulunda bir üstteki sınıfın dersi alındığı takdirde hayatı kolaylaştıracak eylem.
başarılı tembelliğin sırrı. oldum olası biraz kolaya kaçmaya meyletmiş bir insan olarak ikinci sınıfın yaz okulunda üçüncü sınıfın, üçüncü sınıfın yaz okulunda dördüncü sınıfın baba derslerinden birkaçını almıştım. burada aklınıza okulu erken bitirmek gibi bir planım olduğu gelmesin sakın. elimden gelse üniversite hayatını birkaç yıl daha uzatabilirdim ama işte aileme olan sorumluluk duygum buna engeldi. peki niye yapıyordum, derseniz. öncelikle yaz okulunda genellikle o dersten kalan öğrenciler dersi aldığı için çan sisteminin olduğu fakültemde not ortalamasını yükseltmek kolay oluyordu. sonrasında dört aylık güz ya da bahar döneminde uzun uzun anlatılan, fazlası ile okuma gerektiren ya da ödev gerektiren derslerin iki aylık sürede halledilmesi gerektiğinden, verilen ödev sayısında küçülme oluyordu. bu da daha az performans gerektirdiği için pratikte kolayıma geliyordu. kendi dönemimde alıp 'b' li geçeceğim dersleri yaz okulunda 'a' ile geçmiş olmak da ortalamamın yükselmesine katkı sağlıyordu.
başarılı tembelliğin sırrı. oldum olası biraz kolaya kaçmaya meyletmiş bir insan olarak ikinci sınıfın yaz okulunda üçüncü sınıfın, üçüncü sınıfın yaz okulunda dördüncü sınıfın baba derslerinden birkaçını almıştım. burada aklınıza okulu erken bitirmek gibi bir planım olduğu gelmesin sakın. elimden gelse üniversite hayatını birkaç yıl daha uzatabilirdim ama işte aileme olan sorumluluk duygum buna engeldi. peki niye yapıyordum, derseniz. öncelikle yaz okulunda genellikle o dersten kalan öğrenciler dersi aldığı için çan sisteminin olduğu fakültemde not ortalamasını yükseltmek kolay oluyordu. sonrasında dört aylık güz ya da bahar döneminde uzun uzun anlatılan, fazlası ile okuma gerektiren ya da ödev gerektiren derslerin iki aylık sürede halledilmesi gerektiğinden, verilen ödev sayısında küçülme oluyordu. bu da daha az performans gerektirdiği için pratikte kolayıma geliyordu. kendi dönemimde alıp 'b' li geçeceğim dersleri yaz okulunda 'a' ile geçmiş olmak da ortalamamın yükselmesine katkı sağlıyordu.
devamını gör...
zyklon b
zyklon b, nazilerin katliamlarinda nihai cozume aracilik eden siyanur bazli bir zehirdir.
kursuna dizmeyle baslayan katliamlar bir sure sonra ss mensuplarinda psikolojik travmalara sebep oluyordu. ozellikle himmler'in, ss subaylarinda alkol bagimliliginin arttigina dair aldigi bilgiler neticesinde farkli ve hizli cozumler uzerine calisilmaya baslandi. bu siralarda otenazi icin engellilere zehirli igneler kullaniliyordu. kimyasal araclarla oldurmek uzerine calismalar yapildi.
bu donemde degesch ve tesch & stabenow gibi sirketler, daha once tarim ilaci olarak boceklerin oldurulmesinde kullanilan, siyanur bazli bir zehir olan zyklon uretiyorlardi. abd'de meksika'dan gelen gocmenlerin uzerindeki bitler icin de kullanilmis bir bilesikti bu. hidrojen siyanur, ılk olarak 1880'li yillarda california bolgesinde kullanilmisti. daha sonra zyklon a olarak da bilinecek zyklon, degesch tarafindan gelistirilmeye baslandi.
degussa'nin degesch'i 1922'de satin almasindan sonra, kimya ekibi bruno tesch ve walter heerdt hidrojen siyanur uzerine calismalar ve bir takim testler yaptiktan sonra gelismis bir urun olan zyklon b urettiler. 1942'de nihai cozum arayan ssler, tesch ile iletisime gecti. tesch, sslere zyklon b temin etmek sucundan 1946'da idam edilmistir.
zyklon b, yuvarlak metal kutular icerisinde uretilip kamplara gonderiliyordu. polonyadaki majdanek ve auschwitz'de gaz odalari kurulmustu. kristal seklindeki zyklon b taneleri, insanlar gaz odalarina sokulduktan sonra yukaridaki dus acikliklarindan iceri birakiliyordu. havayla temas eden zyklon b zehirli bir gaz aciga cikarip insanlari olduruyordu. ne kadar cok insan olursa o kadar hizli bogulma ve olme oldugunu dusunen ssler insanlarin ellerini havaya kaldirmalarini soylemisti. boylece cok fazla insan doldurulabiliyordu.
zehirli gazi soluyan insanlarin bazilarinun agizlarindan ve burunlarindan kan geldigi goruldu. bu cesetler, odalarin hemen yakinina kurulmus krematoryumlarda yakilip kulleri nehirlere dokuluyordu veya gubre yapiliyordu. cesetleri almak icin gelen calisanlar maske takiyorlardi. tesch ve diger sirket yoneticileri, 1.1 milyon insanin olumune sebep olmaktan dolayi asilarak idam edilmistir. savunmalarinda ise "biz, insan oldurduklerini bilmiyorduk, dezenfektasyon icin aldiklarini dusunuyorduk" demislerdi.
gaz odalarinda milyonlarca insan olduruldu. cogu kamptaki gaz odalari, himmlerin emriyle yikilmistir. hala elimizde fotograflari bulunan majdanek, auschwitz gaz odalari fotograflarina bakabilirsiniz. gaz odalarinda zehirlenmis ancak krematoryumlarda yakilamamis cesetlerin de fotograflarina ulasabilirsiniz. fotograflarina dahi baktiginizda icinizden bir seyler kopuyor. dikdortgen bir beton yapinin bu kadar korkunc bir yer olabilecegini de ancak naziler gosterebilirdi.
kursuna dizmeyle baslayan katliamlar bir sure sonra ss mensuplarinda psikolojik travmalara sebep oluyordu. ozellikle himmler'in, ss subaylarinda alkol bagimliliginin arttigina dair aldigi bilgiler neticesinde farkli ve hizli cozumler uzerine calisilmaya baslandi. bu siralarda otenazi icin engellilere zehirli igneler kullaniliyordu. kimyasal araclarla oldurmek uzerine calismalar yapildi.
bu donemde degesch ve tesch & stabenow gibi sirketler, daha once tarim ilaci olarak boceklerin oldurulmesinde kullanilan, siyanur bazli bir zehir olan zyklon uretiyorlardi. abd'de meksika'dan gelen gocmenlerin uzerindeki bitler icin de kullanilmis bir bilesikti bu. hidrojen siyanur, ılk olarak 1880'li yillarda california bolgesinde kullanilmisti. daha sonra zyklon a olarak da bilinecek zyklon, degesch tarafindan gelistirilmeye baslandi.
degussa'nin degesch'i 1922'de satin almasindan sonra, kimya ekibi bruno tesch ve walter heerdt hidrojen siyanur uzerine calismalar ve bir takim testler yaptiktan sonra gelismis bir urun olan zyklon b urettiler. 1942'de nihai cozum arayan ssler, tesch ile iletisime gecti. tesch, sslere zyklon b temin etmek sucundan 1946'da idam edilmistir.
zyklon b, yuvarlak metal kutular icerisinde uretilip kamplara gonderiliyordu. polonyadaki majdanek ve auschwitz'de gaz odalari kurulmustu. kristal seklindeki zyklon b taneleri, insanlar gaz odalarina sokulduktan sonra yukaridaki dus acikliklarindan iceri birakiliyordu. havayla temas eden zyklon b zehirli bir gaz aciga cikarip insanlari olduruyordu. ne kadar cok insan olursa o kadar hizli bogulma ve olme oldugunu dusunen ssler insanlarin ellerini havaya kaldirmalarini soylemisti. boylece cok fazla insan doldurulabiliyordu.
zehirli gazi soluyan insanlarin bazilarinun agizlarindan ve burunlarindan kan geldigi goruldu. bu cesetler, odalarin hemen yakinina kurulmus krematoryumlarda yakilip kulleri nehirlere dokuluyordu veya gubre yapiliyordu. cesetleri almak icin gelen calisanlar maske takiyorlardi. tesch ve diger sirket yoneticileri, 1.1 milyon insanin olumune sebep olmaktan dolayi asilarak idam edilmistir. savunmalarinda ise "biz, insan oldurduklerini bilmiyorduk, dezenfektasyon icin aldiklarini dusunuyorduk" demislerdi.
gaz odalarinda milyonlarca insan olduruldu. cogu kamptaki gaz odalari, himmlerin emriyle yikilmistir. hala elimizde fotograflari bulunan majdanek, auschwitz gaz odalari fotograflarina bakabilirsiniz. gaz odalarinda zehirlenmis ancak krematoryumlarda yakilamamis cesetlerin de fotograflarina ulasabilirsiniz. fotograflarina dahi baktiginizda icinizden bir seyler kopuyor. dikdortgen bir beton yapinin bu kadar korkunc bir yer olabilecegini de ancak naziler gosterebilirdi.
devamını gör...
neşet ertaş
sanırsın ki sevenim çok, arkadaşım çok, dostum çok. sonra kötü bir şey olur, dönüp bir bakarsın ki arkanda gölgenden başka hiçkimse yok.*
devamını gör...
kahvaltı sofrası seven insan
cemal süreya gibi düşünen bir insanoğludur;
“yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı...”
“yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı...”
devamını gör...
bim haftanın fantezi ürünleri kataloğu
bu kadar basit fantazilerimiz yok sayın bim. eşim 2 saattir gülüyor, kendisine gelsin diye ufak bir silkeledim ama kendine gelemedi.
biz yine fenerbahçeli, mickey fareli pijamalara devam.
biz yine fenerbahçeli, mickey fareli pijamalara devam.
devamını gör...
yazarların uyumama sebepleri
salaklık.
devamını gör...
dilek özçelik
kimse konuşmadı dilek’i, halbuki o da çok güzel bir insandı.
konuşmadı derken, yanlış anlaşılmak istemem, hakkında tivitler atıldı elbette, televizyonda haber de oldu ama aslında kimse dilek’ten bahsetmedi.
neden önemliydi dilek? edirne’de dönemin bakanlarından erdoğan bayraktar’a ulaşıp kanser ilaçlarının temini için yardım istemişti dilek. sadece kendi için değil ilaç bulamayan bütün kanser hastaları içindi dilek’in haykırışı.
bakan ise bir devlet adamında bulunması elzem olan merhamet duygusu ile ve de kendini tanımladığı dünya görüşüne uygun olarak elini cebine atıp dilek’e üç kuruş para vermeye kalktı. dilek onurlu kızdı, kabul etmedi elbette. bakan beyimiz de daha ne yapacağını bilemediğini söyleyerek devletin halkını kurtarmakta ne kadar büyük bir acz içinde olduğunu anlattı bize.
sonra dilek hepimizi isyan ettirmesi gereken o cümleyi kurdu:
“ görüyorum ki çaresizliği tatmamışsınız hayatta”
tabii ki bakan beyimiz tatmamıştı çaresizliği, tatmış olsa o el sadaka vermek için cebine girmezdi.
dilek, ingilizce öğretmeni olacaktı. benim meslektaşım, zümre arkadaşım olacaktı. bakanın ilaçların teminine yardımcı olması dilek’i hayatta tutmayacaktı belki ama en azından insanlık adına bir umut olacaktı içimizde.
peki neden konuşulmadı dedim dilek için? çünkü böyle bir merhametsizlik karşısında dağlar yerinden oynamalıydı, herkes avazı çıktığı kadar bağırmalıydı, elini tutmalıydı herkes dilek’in. olmadı.
benim ülkemde olmaz zaten. dilek “ yalnız ve güzel ülkemin” yalnız ve güzel bir öğretmeni olarak ayrıldı aramızdan.
kalbim hala dilek’le.
konuşmadı derken, yanlış anlaşılmak istemem, hakkında tivitler atıldı elbette, televizyonda haber de oldu ama aslında kimse dilek’ten bahsetmedi.
neden önemliydi dilek? edirne’de dönemin bakanlarından erdoğan bayraktar’a ulaşıp kanser ilaçlarının temini için yardım istemişti dilek. sadece kendi için değil ilaç bulamayan bütün kanser hastaları içindi dilek’in haykırışı.
bakan ise bir devlet adamında bulunması elzem olan merhamet duygusu ile ve de kendini tanımladığı dünya görüşüne uygun olarak elini cebine atıp dilek’e üç kuruş para vermeye kalktı. dilek onurlu kızdı, kabul etmedi elbette. bakan beyimiz de daha ne yapacağını bilemediğini söyleyerek devletin halkını kurtarmakta ne kadar büyük bir acz içinde olduğunu anlattı bize.
sonra dilek hepimizi isyan ettirmesi gereken o cümleyi kurdu:
“ görüyorum ki çaresizliği tatmamışsınız hayatta”
tabii ki bakan beyimiz tatmamıştı çaresizliği, tatmış olsa o el sadaka vermek için cebine girmezdi.
dilek, ingilizce öğretmeni olacaktı. benim meslektaşım, zümre arkadaşım olacaktı. bakanın ilaçların teminine yardımcı olması dilek’i hayatta tutmayacaktı belki ama en azından insanlık adına bir umut olacaktı içimizde.
peki neden konuşulmadı dedim dilek için? çünkü böyle bir merhametsizlik karşısında dağlar yerinden oynamalıydı, herkes avazı çıktığı kadar bağırmalıydı, elini tutmalıydı herkes dilek’in. olmadı.
benim ülkemde olmaz zaten. dilek “ yalnız ve güzel ülkemin” yalnız ve güzel bir öğretmeni olarak ayrıldı aramızdan.
kalbim hala dilek’le.
devamını gör...
yazarların unutamadığı film replikleri
cinayet süsü
iyi polis diye beni gösterdiniz, kötü polis diye kendinizi yaptınız.
çok yanlış anlamışsınız. siz iyi polis miydiniz içeride?
evet ben özellikle dikkat ettim size çünkü siz de iyiyi yaptığınız için o zaman ben daha iyisini yapayım.
ben de dedim ki bunun kötüsü buysa ben dedim o zaman iyice iyi bir şey yapayım. şimdi biz n'oldu, iyi polis çok daha iyi başka bir polis yapmış olduk yani.
iyi polis diye beni gösterdiniz, kötü polis diye kendinizi yaptınız.
çok yanlış anlamışsınız. siz iyi polis miydiniz içeride?
evet ben özellikle dikkat ettim size çünkü siz de iyiyi yaptığınız için o zaman ben daha iyisini yapayım.
ben de dedim ki bunun kötüsü buysa ben dedim o zaman iyice iyi bir şey yapayım. şimdi biz n'oldu, iyi polis çok daha iyi başka bir polis yapmış olduk yani.
devamını gör...
türkiye’nin en iyi müzik grubu
pentagram
devamını gör...
okuyana ilaç olacak sözler
her şeyin çaresi içimizde aslında:
"dış dünyaya yönelik algımızın kaynağı, dış dünya değil, içimizdeki, sert ya da ılıman iklimlerdir."
(üstün dökmen)
"dış dünyaya yönelik algımızın kaynağı, dış dünya değil, içimizdeki, sert ya da ılıman iklimlerdir."
(üstün dökmen)
devamını gör...
srebrenitsa katliamı
11 temmuz 1995'te avrupa’nın göbeğinde, bm'nin güvenli bölge ilan ettiği srebrenitsa'ya sırp kasap ratko mladiç’e bağlı güçlerin girmesiyle yapılan bm'nin ve nato'nun olaylar sırasında seyirci kaldığı katliamdır.
devamını gör...
sözlük radyosu
nerede bir türkü söyleyen görürsen korkma yanına otur. çünkü kötü insanların türküleri yoktur. demiş neşet ertaş. ne de güzel demiş. artık pazar günleri daha bir keyifli olacak. erkan oğur da eşlik ederse arada o zaman tadından yenmez. daim olsun.
devamını gör...
huysuz virjin
bu kadar hazır cevap anında espri üretebilen bir komedyen daha görmedim. ben mizah tarzına bayılırdım hakkaten. hala ara ara açar izlerim. allah rahmet etsin.
kıymetlimisss.
kıymetlimisss.
devamını gör...
en sevilen ahmet kaya şarkısı
yanımdasın susuyorsun,
susuyor konuşmuyorsun,
bakıyor görmüyorsun,
dokunsan donacağım,
içimde intihar korkusu var,
bir gülsen ağlayacağım,bir gülsen,
kendimi bulacağım...
-içimde ölen biri var.
susuyor konuşmuyorsun,
bakıyor görmüyorsun,
dokunsan donacağım,
içimde intihar korkusu var,
bir gülsen ağlayacağım,bir gülsen,
kendimi bulacağım...
-içimde ölen biri var.
devamını gör...