fırıncıya işlerini soran muhabirin cevabı duyunca kısa kesmesi
korkmak kelimesinin fiile geçmiş haline bir örnektir. neyden korkmamız gerekiyor biraz da düşünmemiz gerek aslında..
“korkulacak tek şey korkunun kendisidir.” roosevelt
“korkulacak tek şey korkunun kendisidir.” roosevelt
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının başarıları
toplumsal başarım insan kalmayı başarabilmek; bireysel olarak ise kendime ait bir yaşam kurmaktır.
devamını gör...
ağlayarak yapılan şeyler
kpss çalışmak.
devamını gör...
zazaca
hint-avrupa dil ailesinin iran dilleri grubunda bulunan kuzeybatı iran koluna bağlı bir dildir.
zazalar tarafından türkiye'nin doğusunda, tunceli, elâzığ, bingöl, siverek, erzincan ve varto'dan oluşan üçgende ve bitlis'in batısında mutki civarındaki köylerde konuşulur.
zazalar tarafından türkiye'nin doğusunda, tunceli, elâzığ, bingöl, siverek, erzincan ve varto'dan oluşan üçgende ve bitlis'in batısında mutki civarındaki köylerde konuşulur.
devamını gör...
yazarlardan riyakarlık örnekleri
hayatımın dönüm noktası olan ve arkadaş seçimimde, daha dikkatli olmam gerektiğini öğrenmemi sağlayan bir riyakârlık ya da bana göre kalleşlik örneğini anlatacağım başlık. biraz uzun ve can sıkıcı olabilir. kusura bakmayın.
üniversite zamanları, hayatı daha yeni öğrenmeye başladığım yıllardı. farklı bir şehir, yeni yeni insanları tanımanın vermiş olduğu heyecan... yeni tanıştığım ve memleketlerimizin yakın olduğu bir arkadaşım vardı. bir yıl kadar uzun bir arkadaşlığımız olmuştu. kendisi otobüs yolculuğu yapardı, ben de uçak. bir gün kendisine, beraber yolculuk yapalım demiştim. param yok, uçak bileti alamam dediğinde ben sana alırım dedim ki sorun bu değil. ikimizde öğrenciydik ve durumunun iyi olduğunu da biliyordum ama arkadaş işte kıyamıyorum. yolculuk yapacağımız gün memleketime geldi ve getiren kişi erkek arkadaşı. sorun şu ki erkek arkadaşım dediği kişi aslında ikinci erkek arkadaşı ve birinci erkek arkadaşını tanıyorum. bir şey söyleyemedim o an. bir yerde oturduk yemek yedik, muhabbet ettik. ilk defa orada gördüğüm bir çocuktu ve hayatımda ilk defa bir insanın aşkla bakan gözlerine şahit olmuştum.
daha sonra sorduğumda, üniversiteye gelmeden önce de erkek arkadaşı olduğunu ve çocuğun ona deli gibi aşık olduğunu ve ne isterse aldığını, bunun da hoşuna gittiğini söylemişti. açıkçası çok tuhaf hissetmiştim ama karışmadım ve bir yorumda yapmadım. herkesin kendi hayatı, bana ne diyordum içimden. bir zaman sonra bu arkadaş memleketine gitti ve beni aradı. erkek arkadaşı kaza yapmış. sebebi ise şöyle; elinde bir buket ve hediye ile evine gidip sürpriz yapmak istemiş çocuk, benim arkadaş dediğim insanda habersiz geldi diye hakaret edip evden kovmuş. çocuk ağlayarak ayrılmış oradan. alkol almış ve bariyerlere girmiş.
kendisine, hastaneye gitmesini söylediğim halde gitmedi! durumu nedir öğren dediğim halde umursamadı. hayatımda, sadece bir kere gördüğüm bir çocuk için üzülüp ağladığımda ki ev arkadaşım bile görmediği halde ağladı benimle birlikte ama karşı tarafın gülmesi beni çok sinirlendirmişti. ilk başlarda şoka girdi sandım ama değildi.
bacağı kesildi! 20 gün komada kaldı ve öldü çocuk! ikiyüzlülüğün en kralını gördüğüm cümle ise şu oldu bende: 'benim uğrumda adamlar ölüyor be, bu da son hediyesiydi bana.'*
ben de ikiyüzlüydüm belki de. orada söylemedim gerçekleri, sustum. inanmadım da en başta öldüğüne, internete düşen haberi görünce bile kabullenemedim bir kere gördüğüm insanın öldüğüne. aklıma geldikçe üzülürüm yine. hayat bu kadar basit olmamalı, bir insan bu kadar kolay harcanmamalı.
üniversite zamanları, hayatı daha yeni öğrenmeye başladığım yıllardı. farklı bir şehir, yeni yeni insanları tanımanın vermiş olduğu heyecan... yeni tanıştığım ve memleketlerimizin yakın olduğu bir arkadaşım vardı. bir yıl kadar uzun bir arkadaşlığımız olmuştu. kendisi otobüs yolculuğu yapardı, ben de uçak. bir gün kendisine, beraber yolculuk yapalım demiştim. param yok, uçak bileti alamam dediğinde ben sana alırım dedim ki sorun bu değil. ikimizde öğrenciydik ve durumunun iyi olduğunu da biliyordum ama arkadaş işte kıyamıyorum. yolculuk yapacağımız gün memleketime geldi ve getiren kişi erkek arkadaşı. sorun şu ki erkek arkadaşım dediği kişi aslında ikinci erkek arkadaşı ve birinci erkek arkadaşını tanıyorum. bir şey söyleyemedim o an. bir yerde oturduk yemek yedik, muhabbet ettik. ilk defa orada gördüğüm bir çocuktu ve hayatımda ilk defa bir insanın aşkla bakan gözlerine şahit olmuştum.
daha sonra sorduğumda, üniversiteye gelmeden önce de erkek arkadaşı olduğunu ve çocuğun ona deli gibi aşık olduğunu ve ne isterse aldığını, bunun da hoşuna gittiğini söylemişti. açıkçası çok tuhaf hissetmiştim ama karışmadım ve bir yorumda yapmadım. herkesin kendi hayatı, bana ne diyordum içimden. bir zaman sonra bu arkadaş memleketine gitti ve beni aradı. erkek arkadaşı kaza yapmış. sebebi ise şöyle; elinde bir buket ve hediye ile evine gidip sürpriz yapmak istemiş çocuk, benim arkadaş dediğim insanda habersiz geldi diye hakaret edip evden kovmuş. çocuk ağlayarak ayrılmış oradan. alkol almış ve bariyerlere girmiş.
kendisine, hastaneye gitmesini söylediğim halde gitmedi! durumu nedir öğren dediğim halde umursamadı. hayatımda, sadece bir kere gördüğüm bir çocuk için üzülüp ağladığımda ki ev arkadaşım bile görmediği halde ağladı benimle birlikte ama karşı tarafın gülmesi beni çok sinirlendirmişti. ilk başlarda şoka girdi sandım ama değildi.
bacağı kesildi! 20 gün komada kaldı ve öldü çocuk! ikiyüzlülüğün en kralını gördüğüm cümle ise şu oldu bende: 'benim uğrumda adamlar ölüyor be, bu da son hediyesiydi bana.'*
ben de ikiyüzlüydüm belki de. orada söylemedim gerçekleri, sustum. inanmadım da en başta öldüğüne, internete düşen haberi görünce bile kabullenemedim bir kere gördüğüm insanın öldüğüne. aklıma geldikçe üzülürüm yine. hayat bu kadar basit olmamalı, bir insan bu kadar kolay harcanmamalı.
devamını gör...
avro diyemeyen türk
okunuşu ingilizcede yuro’dur, almancada oyro’dur, türkçede avro’dur. farklı dillerdeki “avrupa” kelimesi okunuşundan tüyo alabilirsiniz. ingilizler yurop, almanlar oyropa, türkler avrupa der. bu kadar basit bir mantıktır.
devamını gör...
turing testi
ingiliz matematikçi ve bilgisayar bilimcisi alan turing'in 1950'de ortaya attığı, bugün yapay zekâ olarak bildiğimiz teknolojinin temeli olan test.
kısaca şöyle;
bir sorgulayıcı var ve bir soru - cevap etkinliği düzenleniyor. sorgulayıcı, bir klavye ya da ekran aracılığıyla, konuşma olmaksızın bir insanla bir makineyi aynı anda sorguluyor. bu arada makineyi de, insanı da görmüyor. bir dizi soru ve cevabın ardından, eğer sorgulayıcı hangisinin insan, hangisinin makine olduğunu net şekilde anlamazsa, makine turing testini geçmiş sayılıyor.
kısaca şöyle;
bir sorgulayıcı var ve bir soru - cevap etkinliği düzenleniyor. sorgulayıcı, bir klavye ya da ekran aracılığıyla, konuşma olmaksızın bir insanla bir makineyi aynı anda sorguluyor. bu arada makineyi de, insanı da görmüyor. bir dizi soru ve cevabın ardından, eğer sorgulayıcı hangisinin insan, hangisinin makine olduğunu net şekilde anlamazsa, makine turing testini geçmiş sayılıyor.
devamını gör...
tevazu
fazlası kişinin kendi kul hakkına girmesi olarak bilinen kavram. fazla tevazunun sonu, vasat insandan nasihat dinlemektir der (bkz: ibn-i haldun).
devamını gör...
bbc’nin paylaştığı türkiye’de dışarı çıkabilenler fotoğrafı
devlet kendi vatandaşını ötekilerden ayırırken tarafları karıştırmış
devamını gör...
ocaklı ada kalesi
istanbul'un şirin ilçelerinden bir olan şile'de bulunur. cenevizliler'den kalma bu kalenin tarihi 2000 yıldan fazladır. üzerinde bulunduğu adada ki kireç taşlarından yapılmıştır. yüksekliği 12 metredir. bizans ve osmanlı dönemlerinde gözetleme kulesi olarak kullanılmıştır. 20 25 askerin anca içine sığabileceği kalenin alt katında bir mahzen bulunur.
bir dönem çoh möhüm çoh böyük bir hazine sakladığı iddiası ile önce defineciler tarafından talan edilmiş sonrasında ise; sünger bob fetişi olan kimseler tarafından restore edilmiştir.
milyonların aklında tek bir soru; neden?*
bir dönem çoh möhüm çoh böyük bir hazine sakladığı iddiası ile önce defineciler tarafından talan edilmiş sonrasında ise; sünger bob fetişi olan kimseler tarafından restore edilmiştir.
milyonların aklında tek bir soru; neden?*
devamını gör...
imla kurallarına dikkat etmeyen yazarlar uçurulsun kampanyası
birinin yazım yanlışlarına dem vurursanız insanlar da sizin cümlelerinizi kontrol edip yanlış arar. kimse kimseyle uğraşmasa mutlu mesut geçinsek. çok mu zor?
devamını gör...
geceye bir şarkı bırak
halsey - castle
sick of all these people talking, sick of all this noise...
already choking on my pride, so there's no use crying about it...
that's saying that ı probably shouldn't be so mean...
oh, all these minutes passing, sick of feeling used
ıf you wanna break these walls down, you're gonna get bruised...
sick of all these people talking, sick of all this noise...
already choking on my pride, so there's no use crying about it...
that's saying that ı probably shouldn't be so mean...
oh, all these minutes passing, sick of feeling used
ıf you wanna break these walls down, you're gonna get bruised...
devamını gör...
miyop olmanın zorlukları
karşıdan gelen insanların doğrudan yüzüne bakıp tanıyamamakla beraber "göz göze geldik neden selam vermedin?" triplerine maruz kalmaktır. ya ben miyobum sana bakmışsam ama görememişsem ne var bunda??? ya da belki de görmüşümdür ama miyop bahanesine sığınmışımdır. bilemiyorum altan ama bu sanırım başka bir başlığın konusu.
devamını gör...
uykusuzkahve
buram buram sevgi kokusu aldığım yazarlardan biridir. sanırım sözlük içerisinde kendime en çok benzettiğim yazar o olabilir. diğerleri gibi değildir, artı butonundan kaldırmaz parmağını. *
keyifli sözlükler diliyorum. *
edit: ne? moderatör mü olmuş? aman allah'ım. çok sevindim!*
keyifli sözlükler diliyorum. *
edit: ne? moderatör mü olmuş? aman allah'ım. çok sevindim!*
devamını gör...
tükenmez kalemin tükenmesi
insan öldüğünde beden tükenir ama ruh tükenmez onun gibi düşünebiliriz mürekkep tükenir ama kalem tükenmez
devamını gör...
dead ringers
türkçe'ye "ölü ikizler" diye çevrilmiş 1988 yapımı david croenberg filmidir. bu film oldukça iç karartıcı , özellikle finali ruhumu söküp aldı sanki benden. çok çarpıcıydı. elliot ve beverly adında jinekolog ikizler birbirlerini tamamlıyorlar. biri kadınlar konusunda çok rahatken diğeri çok utangaç ve neredeyse aynı hayatı paylaşıyorlar hatta kadınları bile ancak beverly bir kadına aşık olunca ikizlerin yaşamı altüst oluyor.
beverly aşık olunca kendisini kaybediyor. tüm çalışmaları kendisi yapıyor ama konuşmaları kardeşi yaptığından dolayı sanki hak ettiğini almıyormuş gibi hissediyor ve özgüvensizlik duyuyor. özgüvensizliğinden ve kendi bilinçaltında yaşadığı korkulardan sebep uyuşturucuya başlıyor. ölümden falan dönüyor hatta kardeşi elliot ise her ne kadar onu kurtarmaya çalışsa da başarılı olamıyor. kardeşinin kötü olduğunu görmek onunda psikolojik açıdan mahvolmasına yol açıyor çünkü elliot bütün şöhretinin ve başarısının kardeşi beverly sayesinde olduğunu düşünüyor. " o olmassa ben de olmam , biz birbirimize senkronizeyiz" deyip kendi de uyuşturucuya başlıyor. açıkçası filmin ana teması aşk ama beverly ve claire arasındaki aşkı asla asla hissedemedim. claire zaten filmin belli bir noktasında yok ancak beverly claire ile birlikteyken düzeliyor. filmin sonunda beverly kardeşi elliot'u öldürüyor.
jeremy ırons'un oyunculuğuna şapka çıkarmak gerekiyor. gerçekten çok büyük bir işin altından kalkmış. hatta bir süre sonra kendisi bile karakterleri karıştırmaya başlamış. kesinlikle film genel hatlarıyla çok başarılı ama derinlere inince bariz bir sorun olduğu anlaşılıyor. sanki belli duygular seyirciye tam verilmemiş ya da anlatmak isteneni tam olarak anlatamamış gibi .
beverly aşık olunca kendisini kaybediyor. tüm çalışmaları kendisi yapıyor ama konuşmaları kardeşi yaptığından dolayı sanki hak ettiğini almıyormuş gibi hissediyor ve özgüvensizlik duyuyor. özgüvensizliğinden ve kendi bilinçaltında yaşadığı korkulardan sebep uyuşturucuya başlıyor. ölümden falan dönüyor hatta kardeşi elliot ise her ne kadar onu kurtarmaya çalışsa da başarılı olamıyor. kardeşinin kötü olduğunu görmek onunda psikolojik açıdan mahvolmasına yol açıyor çünkü elliot bütün şöhretinin ve başarısının kardeşi beverly sayesinde olduğunu düşünüyor. " o olmassa ben de olmam , biz birbirimize senkronizeyiz" deyip kendi de uyuşturucuya başlıyor. açıkçası filmin ana teması aşk ama beverly ve claire arasındaki aşkı asla asla hissedemedim. claire zaten filmin belli bir noktasında yok ancak beverly claire ile birlikteyken düzeliyor. filmin sonunda beverly kardeşi elliot'u öldürüyor.
jeremy ırons'un oyunculuğuna şapka çıkarmak gerekiyor. gerçekten çok büyük bir işin altından kalkmış. hatta bir süre sonra kendisi bile karakterleri karıştırmaya başlamış. kesinlikle film genel hatlarıyla çok başarılı ama derinlere inince bariz bir sorun olduğu anlaşılıyor. sanki belli duygular seyirciye tam verilmemiş ya da anlatmak isteneni tam olarak anlatamamış gibi .
devamını gör...
11 kere üst üste fake hesap açan yazar
devamını gör...
evi boşaltırken ampulleri de söken kiracı
kiracı ev sahibine ait olan ampülleri çalmış gibi olmuş. arkadaş evi tuttuğunda aldığı ampülü çıkarken götürür doğal olarak.
devamını gör...
