sözlük yazarlarının bugün öğrendikleri
insanlar kendilerini istedikleri gibi tanıtabilirlermiş. hem de ustalıkla!
devamını gör...
9 mayıs 2021 kafa sözlük radyocusunun müslümanlığı övmesi
başka bir insanın inancına saygı duymayıp kendisine saygı duyulmasını bekleyen yazar beyanı.
devamını gör...
mansur yavaş'ın yks ücretlerini karşılayacağını açıklaması
mansur yavaş'ın yayınladığı mesaj şöyle:
"eşit eğitim, güzel bir gelecek her çocuğun hakkı. sosyal yardım alan ailelerimizin ve pandemide kapanan sektör çalışanlarımızın çocuklarının yks 2021 ücretlerini karşılayacağız. siz sadece hayal edin, çalışın ve başarın. biz daima yanınızda olacağız."
belki aynı görüşte değiliz ama helal olsun diyorum, gerçekten çok sevindim bu duruma. umarım diğer yerlere de örnek olur. sağolasın başkanım.
"eşit eğitim, güzel bir gelecek her çocuğun hakkı. sosyal yardım alan ailelerimizin ve pandemide kapanan sektör çalışanlarımızın çocuklarının yks 2021 ücretlerini karşılayacağız. siz sadece hayal edin, çalışın ve başarın. biz daima yanınızda olacağız."
belki aynı görüşte değiliz ama helal olsun diyorum, gerçekten çok sevindim bu duruma. umarım diğer yerlere de örnek olur. sağolasın başkanım.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
sabahın kör vakti giriyorum eve. onca yorgunluk ve uykusuzluğa rağmen kendimi duşa atıyorum. su ve sabun yollardan getirdiğim kiri pası atıyor üzerimden. yılların getirdiği yükü atmak ise o kadar kolay değil.
uykunun arındırdıgı bir beden ile uyanıyorum öğlene doğru. ağzımda sigaranın bıraktığı leş gibi pas tadı. çivi çiviyi söker bir sigara daha yakıyorum. ölsem en çok sigaraya üzülürüm. ölüler nefes alamaz çünkü.
dolap boş. kahvaltı için peynir , zeytin, yumurta, salam ve bir kaç şey daha alıyorum. karşılığında para. para ne garip şey. kazanmak için kanımı, etimi, kemiğini, kimliğimi verdim. karşılığında et, kemik ve kan alıyorum. hayvanların kimliği yoktur.
kahvaltı sonrası bir sigara daha.. garip bir şey nefes almak. almak vermek. tekerleme gibi. değilmi ki nefes alıyorum , her şeye rağmen yaşamaya devam. al bakalım hayat, bedenim ve ruhum senindir, daha öğreteceklerin varsa...
eti senin, kemiği benim...
uykunun arındırdıgı bir beden ile uyanıyorum öğlene doğru. ağzımda sigaranın bıraktığı leş gibi pas tadı. çivi çiviyi söker bir sigara daha yakıyorum. ölsem en çok sigaraya üzülürüm. ölüler nefes alamaz çünkü.
dolap boş. kahvaltı için peynir , zeytin, yumurta, salam ve bir kaç şey daha alıyorum. karşılığında para. para ne garip şey. kazanmak için kanımı, etimi, kemiğini, kimliğimi verdim. karşılığında et, kemik ve kan alıyorum. hayvanların kimliği yoktur.
kahvaltı sonrası bir sigara daha.. garip bir şey nefes almak. almak vermek. tekerleme gibi. değilmi ki nefes alıyorum , her şeye rağmen yaşamaya devam. al bakalım hayat, bedenim ve ruhum senindir, daha öğreteceklerin varsa...
eti senin, kemiği benim...
devamını gör...
kadınlar parasız erkeği sevmez
yanlış olan önerme. kadınlar da normal bir insani eğilim olarak nezakete, değer görmeye, kendini bilen, kendini geliştirebilen erkeklere doğru yönelir. siz aslında ya kötü karakterinizle, ya cehaletinizle ya da sığ düşünce yapınızla kadınları kaybedip sonra da en kolay olana başvurarak ''ühüü param yok diye beni sevmedi'' diye ağlıyorsunuz. çok üzgünüm ama paranız olmadığı için değil, insani birçok olması gereken özelliğe sahip olmadığınız için tercih edilmiyorsunuz. lütfen bu gerçekle yüzleşin, kendinizi acımayı bırakın, bahaneleri de defedin kendinizi gerçekleştirmeye odaklanın...
devamını gör...
hiç mi kuran kursuna gitmedin sorusu
dün akşam maruz kaldığım soru.
şöyle bir konuşma,
- düşünmüyon mu seni kim yarattı, nasıl oldun?
- yaratılmadım, doğdum ben, sen de öyle. puf diye olmadım yani.
- hiç mi kuran kursuna neyim gitmedin? insan niye ateist olur yav. ateistler ney yanacak hep.
- ateist değilim ki. agnostik ateistim.
- ateistsin işte.
şöyle bir konuşma,
- düşünmüyon mu seni kim yarattı, nasıl oldun?
- yaratılmadım, doğdum ben, sen de öyle. puf diye olmadım yani.
- hiç mi kuran kursuna neyim gitmedin? insan niye ateist olur yav. ateistler ney yanacak hep.
- ateist değilim ki. agnostik ateistim.
- ateistsin işte.
devamını gör...
normal sözlük'ün en yaşlı yazarı
(bkz: okey boomer)
tam yazılacak başlıktı ama, benim malum 35+ yaş başlıklarım meşhurdur, yapmazsam olmazdı.
tam yazılacak başlıktı ama, benim malum 35+ yaş başlıklarım meşhurdur, yapmazsam olmazdı.
devamını gör...
kamran usluer
şu an hayatta olmayan sinema ve seslendirme sanatçısı.
kemal sunal'ı çaycı olarak izlediğimiz yoksul filminde patronunu oynayan yaman okay'ın sülüman bey rolünün seslendirmesi kendisine ait.
kemal sunal'ı çaycı olarak izlediğimiz yoksul filminde patronunu oynayan yaman okay'ın sülüman bey rolünün seslendirmesi kendisine ait.
devamını gör...
kitle psikolojisi
sigmund freud'un kamuran şipal çevirisi ile cem yayınevinden yayımlanan kitabı.
ben daha çok kitlelerin insanlar üzerindeki etkisi, kitle ile birey arasındaki bağlanma ve çözülme ile ilgili satırlar okumayı bekliyirdum. ben ve ben ideali ile obje arasındaki bağı ortaya koyan bir kitap olmuş.
le bon ve mc dougall'ın görüşlerine yer verip, kendi düşünceleri ile onların savlarını eleştiriyor.
yine de kısa orta ve uzun vadeli kitlelerden, yapay ve doğal kitlelerden bahsederek, bireyin bu kitlelerde kendini konumlandirdigi yerin ben idealine ulaşma isteği ile orantılı olduğunu söylüyor.
dili psikoloji okuması yapmaya alışkın insanlar için gayet kolay ama örneğin diye baslayan ve daha rahat öğrenmenizi sağlayacak örnekler pek bulunmuyor.
günümüzde kitle psikolojisi denilince yukarıdaki bazı tanimlarda da belirtildiği gibi halk denilen yığınları etkileme sanatı akıllara geliyor ancak kişinin yaşadığı hayatta kendisini diğerlerine karşı nasıl hissettiği de kitle psikolojisine dayanıyor.
bir kitleye ait olmanın ya da bir kitleyi yönetmenin hristiyanlıkdaki ya da ilk insandaki baba-oğul ilişkisine benzetilmesi ilginç bir konu. ben türkiye'de pek çok kitlenin özellikle şeyhine ya da cemaatine sıkı sıkıya bağlı olup,kendisi dışında tum cemaat ve şeyhleri neredeyse dinsizlikle suçlayacak kadar tutku ve bencillikle bağlı insanları bu ilişkiye benzettim. nasıl ki hristiyan inancı tanrı inancını hz. isa'dan sonra bozup teslis yani üçleme inancına dönüştürdu ve baba oğul kutsal ruh inancı ortaya çıkardı,bazı cemaat tarikat üyeleri de tarikat şeyh ve kendi benliği ile bu uclemeyi oluşturuyor ne yazık ki.
yine önder ya da önderliği üstlenmiş düşünce neredeyse olumsuz bir karakter de gösterebilir bazen; belli bir kişi ya da kuruma karşı duyulan kin ise birlestirici rol oynayarak olumlu duygusal bağlanmalara yol açabilir. bu durumda bir kitlenin kitle kimliğini elde edebilmesi için bir önderin gerçekten gerekip gerekmediğini ve benzeri başka bir çok soru sorulabilir. cümlesi bana siyasette iktidar partisine karşı olusan "bunlar gitsin de kim gelirse gelsin." diyerek kin ve nefret oluşturmuş kitleyi düşündürdü. haklı olup olmadıkları başka bir tartışma konusu,l burası yeri değil.
kitaptan bir kaç alıntı ile sonlandıralım.
günümüzde her birey bir çok kitlenin aynı zamanda bir parçasıdır. özdeşleşme sonucu çok yanli bir bağlamin içindedir. ben idealini pek değişik modellere göre kurmuştur. dolayısıyla her birey mensup olduğu ırk meslek dinsel cemaat ruhu, vatandaşlık ruhu vb gibi birden çok kitle ruhunda pay sahibidir. bunları aşarak ulaşacağı özgürlük ve özgünlük hiç de yüksekbir düzeye çıkamaz.
kitleyi etkileyecek kişinin elindeki nedenleri mantık süzgecinden geçirmesinin gereği yoktur. işi alabildigince güçlü imajlara dökmek,abartmaya kaçmak, sürekli aynı şeyi yinelemek amacına ulaşmasını sağlar.
ben daha çok kitlelerin insanlar üzerindeki etkisi, kitle ile birey arasındaki bağlanma ve çözülme ile ilgili satırlar okumayı bekliyirdum. ben ve ben ideali ile obje arasındaki bağı ortaya koyan bir kitap olmuş.
le bon ve mc dougall'ın görüşlerine yer verip, kendi düşünceleri ile onların savlarını eleştiriyor.
yine de kısa orta ve uzun vadeli kitlelerden, yapay ve doğal kitlelerden bahsederek, bireyin bu kitlelerde kendini konumlandirdigi yerin ben idealine ulaşma isteği ile orantılı olduğunu söylüyor.
dili psikoloji okuması yapmaya alışkın insanlar için gayet kolay ama örneğin diye baslayan ve daha rahat öğrenmenizi sağlayacak örnekler pek bulunmuyor.
günümüzde kitle psikolojisi denilince yukarıdaki bazı tanimlarda da belirtildiği gibi halk denilen yığınları etkileme sanatı akıllara geliyor ancak kişinin yaşadığı hayatta kendisini diğerlerine karşı nasıl hissettiği de kitle psikolojisine dayanıyor.
bir kitleye ait olmanın ya da bir kitleyi yönetmenin hristiyanlıkdaki ya da ilk insandaki baba-oğul ilişkisine benzetilmesi ilginç bir konu. ben türkiye'de pek çok kitlenin özellikle şeyhine ya da cemaatine sıkı sıkıya bağlı olup,kendisi dışında tum cemaat ve şeyhleri neredeyse dinsizlikle suçlayacak kadar tutku ve bencillikle bağlı insanları bu ilişkiye benzettim. nasıl ki hristiyan inancı tanrı inancını hz. isa'dan sonra bozup teslis yani üçleme inancına dönüştürdu ve baba oğul kutsal ruh inancı ortaya çıkardı,bazı cemaat tarikat üyeleri de tarikat şeyh ve kendi benliği ile bu uclemeyi oluşturuyor ne yazık ki.
yine önder ya da önderliği üstlenmiş düşünce neredeyse olumsuz bir karakter de gösterebilir bazen; belli bir kişi ya da kuruma karşı duyulan kin ise birlestirici rol oynayarak olumlu duygusal bağlanmalara yol açabilir. bu durumda bir kitlenin kitle kimliğini elde edebilmesi için bir önderin gerçekten gerekip gerekmediğini ve benzeri başka bir çok soru sorulabilir. cümlesi bana siyasette iktidar partisine karşı olusan "bunlar gitsin de kim gelirse gelsin." diyerek kin ve nefret oluşturmuş kitleyi düşündürdü. haklı olup olmadıkları başka bir tartışma konusu,l burası yeri değil.
kitaptan bir kaç alıntı ile sonlandıralım.
günümüzde her birey bir çok kitlenin aynı zamanda bir parçasıdır. özdeşleşme sonucu çok yanli bir bağlamin içindedir. ben idealini pek değişik modellere göre kurmuştur. dolayısıyla her birey mensup olduğu ırk meslek dinsel cemaat ruhu, vatandaşlık ruhu vb gibi birden çok kitle ruhunda pay sahibidir. bunları aşarak ulaşacağı özgürlük ve özgünlük hiç de yüksekbir düzeye çıkamaz.
kitleyi etkileyecek kişinin elindeki nedenleri mantık süzgecinden geçirmesinin gereği yoktur. işi alabildigince güçlü imajlara dökmek,abartmaya kaçmak, sürekli aynı şeyi yinelemek amacına ulaşmasını sağlar.
devamını gör...
gözlerin su yeşili
nasıl güzel sözler, nasıl yumuşak melodi ve sessiz çığlıklarla "n'olur gel" yakarışı.
birden bire çıkıverip gel şaşırsın kalbim sesimden önce
ne güzel olur bilsen ne güzel
çıldırırım ben seni görünce
önce yokluğunu anlatırım sana
sonra geçer aynaya süslenirim
sonrada mavi bir çaydanlıkla
sana sıcak bir çay demlerim
birden bire çıkıverip gel şaşırsın kalbim sesimden önce
ne güzel olur bilsen ne güzel
çıldırırım ben seni görünce
küçük mumlar yakarım sehpana
kokulu otlar tüter tarlada
anlat derim nasıldı uzaklar
beni unutmadın yaa
saçlarımı arasıra ucuna gözlerin öyle su yeşili
akar durur ruhuma
birden bire çıkıverip gel şaşırsın kalbim sesimden önce
ne güzel olur bilsen ne güzel
çıldırırım ben seni görünce
birden bire çıkıverip gel şaşırsın kalbim sesimden önce
ne güzel olur bilsen ne güzel
çıldırırım ben seni görünce
önce yokluğunu anlatırım sana
sonra geçer aynaya süslenirim
sonrada mavi bir çaydanlıkla
sana sıcak bir çay demlerim
birden bire çıkıverip gel şaşırsın kalbim sesimden önce
ne güzel olur bilsen ne güzel
çıldırırım ben seni görünce
küçük mumlar yakarım sehpana
kokulu otlar tüter tarlada
anlat derim nasıldı uzaklar
beni unutmadın yaa
saçlarımı arasıra ucuna gözlerin öyle su yeşili
akar durur ruhuma
birden bire çıkıverip gel şaşırsın kalbim sesimden önce
ne güzel olur bilsen ne güzel
çıldırırım ben seni görünce
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
*yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var mı?
neler öğrenmişim?
kültür başta olmak üzere doğal olan üzerine kurulan her şey birer yapıntıdır. müzeler modern tapınaklar, totaliter iktidar alanlarıdır.
doğa ve insan arası çatışma dramatik olduğu kadar trajiktir de.
postmodernite bir sonuçtur. hayır sonuçtan fazlası, bir farkındalıktır. insan ürünü olan sahte yapıntılarla insanı yüzleştirir, büyük anlatıları yıkar, tanımdan kaçar, olguyu hiçler, yoruma sığınır.
herşeyin subjektif olduğu bir yerde anlam olmaz. kırık dökük bireylerin kurduğu küçük hesaplardan müteşekkil amaçlar insanın özüne içkindir. insan bunlar peşinde çürür, pörsür, küçülür. tüccar yaşamı yaşanmaya değecek bir hayat değildir.
konuşma böyle. anlamsız şeyler söyleme.
söylerim. ama bilirim, dilin matematiksel grameri dağınık-öngörülemez-kaotik olan doğayı, dünyayı ve varlığı tasvire muktedir değildir.
dünya insan arası trajik bir ilişki vardır. hatta ileri gideyim mi?
gitme.
gidicem. insan-insan arası dahi trajik bir ilişki vardır. tam anlamıyla ilişki imkansızdır.
kimse kimseyi anlayamaz. mış gibi yapar. bu da insanı hasta eder. sürekli mış gibi yapmak, rol yapmak sanıldığından daha trajik bir zorunluluktur.
büyük anlatılar yıkıldı, yüzyıllar boyu sahte kurgularla inşa edilen bütün modern kavramlar tarih sahnesinde sınıfta kaldı.
anlamlı tek bir şey söylemek dahi mümkün değildir.
olsun.
evini ara. anlamını ara. bütünlüğü ara. uğrunda yaşamak kadar ölmeyi de göze alabileceğin, duyusallıktan azade tinsel bir anlam ara.
selamını rüşvet değil diye almayanları aramayı bırak.
ha bu arada, leyla ile rastlaştım geçen. mecnun'u çoktan unutmuş. akp'li bir müteahhitle evlenmiş. çocuğunun sünnetine davet etti beni. ardından ekledi: "referans lazımsa numaramı vereyim"
yanakları kızarmış ve kilo almıştı. mecnundan söz açacak oldum bozuldu ve koşarak uzaklaştı.
*yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey yok.
for regards
neler öğrenmişim?
kültür başta olmak üzere doğal olan üzerine kurulan her şey birer yapıntıdır. müzeler modern tapınaklar, totaliter iktidar alanlarıdır.
doğa ve insan arası çatışma dramatik olduğu kadar trajiktir de.
postmodernite bir sonuçtur. hayır sonuçtan fazlası, bir farkındalıktır. insan ürünü olan sahte yapıntılarla insanı yüzleştirir, büyük anlatıları yıkar, tanımdan kaçar, olguyu hiçler, yoruma sığınır.
herşeyin subjektif olduğu bir yerde anlam olmaz. kırık dökük bireylerin kurduğu küçük hesaplardan müteşekkil amaçlar insanın özüne içkindir. insan bunlar peşinde çürür, pörsür, küçülür. tüccar yaşamı yaşanmaya değecek bir hayat değildir.
konuşma böyle. anlamsız şeyler söyleme.
söylerim. ama bilirim, dilin matematiksel grameri dağınık-öngörülemez-kaotik olan doğayı, dünyayı ve varlığı tasvire muktedir değildir.
dünya insan arası trajik bir ilişki vardır. hatta ileri gideyim mi?
gitme.
gidicem. insan-insan arası dahi trajik bir ilişki vardır. tam anlamıyla ilişki imkansızdır.
kimse kimseyi anlayamaz. mış gibi yapar. bu da insanı hasta eder. sürekli mış gibi yapmak, rol yapmak sanıldığından daha trajik bir zorunluluktur.
büyük anlatılar yıkıldı, yüzyıllar boyu sahte kurgularla inşa edilen bütün modern kavramlar tarih sahnesinde sınıfta kaldı.
anlamlı tek bir şey söylemek dahi mümkün değildir.
olsun.
evini ara. anlamını ara. bütünlüğü ara. uğrunda yaşamak kadar ölmeyi de göze alabileceğin, duyusallıktan azade tinsel bir anlam ara.
selamını rüşvet değil diye almayanları aramayı bırak.
ha bu arada, leyla ile rastlaştım geçen. mecnun'u çoktan unutmuş. akp'li bir müteahhitle evlenmiş. çocuğunun sünnetine davet etti beni. ardından ekledi: "referans lazımsa numaramı vereyim"
yanakları kızarmış ve kilo almıştı. mecnundan söz açacak oldum bozuldu ve koşarak uzaklaştı.
*yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey yok.
for regards
devamını gör...
albert einstein
mutlu bir hayat yaşamak istiyorsanız hayatınızı bir amaca bağlayın. kişilere veya eşyalara değil. *
devamını gör...
parfüm olup şişelense satın alınacak kokular
yağmur yağdıktan sonra toprak kokusu .
devamını gör...
gideceği yere kadar eşlik etmek
genelde eğer aynı yol üzerinde bulunan ama bir kişinin muhtemelen daha uzağa gittiği durumlarda sunulan, yolda sıkılmamak adına da gayet mantıklı olan eylemdir.
devamını gör...
kadın taklidi yapıp erkek yazardan nude istemek
işte bu tarz absürtlükler için kafa sözlüğü seviyoruz. günün başlangıcındaki enerjinizi işte bu tarz haberler yükseltir, 7/24 günaydın yazmak değil.
devamını gör...
yazarların şu an dinledikleri şarkı
şu an dinlediğim efsanedir.
"you can lie to a child with a smilin' face
tell me that color ain't about race
you can cast the first stones, you can break my bones
but you're never gonna break
you're never gonna break my faith" (en çok da bu kısma bayılıyorum. bu nasıl ses be kadın!)*
"you can lie to a child with a smilin' face
tell me that color ain't about race
you can cast the first stones, you can break my bones
but you're never gonna break
you're never gonna break my faith" (en çok da bu kısma bayılıyorum. bu nasıl ses be kadın!)*
devamını gör...
özgürüz deyip küfretmeyi yasaklamak
bir kişinin özgürlüğü, başkasının özgürlüğünün başladığı yerde biter.
kimse kimsenin küfürlü tanımını görmek zorunda değil .
kimse kimsenin küfürlü tanımını görmek zorunda değil .
devamını gör...
metin2
her duyduğumda birincisini neden oynayan yok diye sorguladığım oyundur.
edit: başlık başa, ordu göreve
edit 2: teşekkürler hızlı mod.
edit: başlık başa, ordu göreve
edit 2: teşekkürler hızlı mod.
devamını gör...
temizlikçi teyze temizlik yaparken merdivenlerden inmek
karşılaştıktan sonra birkaç saniye hareketsiz kalıyoruz da teyze yüzümüze "yürü git hadi devam edeyim" der gibi bakıyor ya? o an tekrar hareket etmek çok zor. mümkün olsa merdiven trabzanlarından kayarak zemin kata kadar ineceğim ama olmuyor işte.
devamını gör...