depresyonda olan kişiye çık bi hava al iyi gelir demek
          çıkıp benim yerime de hava alır mısın, gerçi senin de beynine gitmiyor haklısın...bu cevaptan sonra değil öneride bulunacak bir daha hayatında da olmayacak. sizi anlamaya tenezzül etmeyen insanları def edin hayatınızdan, depresyona da iyi gelir.
      
  devamını gör...
yazarların unutamadığı film replikleri
          tek başımayım, yalnız değilim. heat 1995
      
  devamını gör...
tek cümlelik korku hikayesi
          dolar 8,44.
      
  devamını gör...
geceye bir şener şen repliği bırak
devamını gör...
doğan cüceloğlu
          bilmek erdemdir, bildiğini aktarabilmek ise bambaşka bir erdemdir. sahip olduğu tüm bildiklerini toplumun her tabakasına eşit derecede faydalanabilsin diye oldukça sade ama detaylı anlatımlarıyla hemen hemen birçok insanı kendine gönülden bağlayan değerli bir insandı. hayatı bu denli verimli ve dinamik bir şekilde yaşadığını görüyorken içim cız etti ölüm haberini öğrendiğimde. mekanı cennet olsun.
      
  devamını gör...
turistin görebileceği herkesi aşılayacağız
          tanım: turistlere kendi milletinden daha fazla önem veren dışişleri bakanının beyanı. 
kısaca;
turist > zengin yandaş türk > turistleri gören türk > zengin muhalif türk > zengin olmayan yandaş türk >>>>> zengin olmayan, turistleri görmeyen muhalif türk.
  kısaca;
turist > zengin yandaş türk > turistleri gören türk > zengin muhalif türk > zengin olmayan yandaş türk >>>>> zengin olmayan, turistleri görmeyen muhalif türk.
devamını gör...
sohbeti devam ettirme çabaları
          çabayla devam eden sohbetten hayır gelmez
      
  devamını gör...
iki kaptan bir gemiyi batırır
          aynı anda farklı kararların uygulanması dahilinde karmaşa olacağını anlatan atasözü.
buna çok uzak olmayan bir örnek olarak mutfakta yapılan bir yemekte görmek mümkün.
yardım ediliyor zannedilirse de genelde ayak bağı olunur, bu yüzden mutfaktaki kişi etrafında kimse olmasın ister.
  buna çok uzak olmayan bir örnek olarak mutfakta yapılan bir yemekte görmek mümkün.
yardım ediliyor zannedilirse de genelde ayak bağı olunur, bu yüzden mutfaktaki kişi etrafında kimse olmasın ister.
devamını gör...
icat edilmesi gereken elzem şeyler
          istekler.
kulaklık az geliyor direkt içeriye hoparlör döşetebilir miyiz?
  kulaklık az geliyor direkt içeriye hoparlör döşetebilir miyiz?
devamını gör...
aşk
          can yücel aşkın tarifini şöyle anlatmış;
"onu hatırladıkça başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz...
ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla o hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz..
ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin...
onunlayken pervaneleşen yelkovanlar, onsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain...
sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, ondan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa, ve o, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa...
dünyanın en güzel yeri onun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...
hayat onunla güzel ve onsuz müptezelse... elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, onun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...
her şiirde anlatılan oysa... her filmin kahramanı o...
her roman ondan söz ediyor, her çiçek onu açıyorsa...
bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa, iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa...
iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...
eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire onu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın o olduğunu adınız gibi biliyorsanız...
mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona o diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi ona yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke o anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...
kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...
özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...
hem kimseler duymasın, hem cümle alem bilsin istiyorsanız...
onsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse...
ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse...
gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de; bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep onun yüzü suyu hürmetine...
uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız...
kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim...
gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...
her gidişte ayaklarınız "geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...
...o halde yarın sizin gününüz!..
"çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz."
aslında aşk'a dair her şeyi bu güzel tarifle anlatmış olsa da aşk herkeste farklı yaşanan yegane duygudur. özlemin anlam bulduğu, huzur kokan, sevgiyle büyüyen ve sarmaşık gibi yüreğinizi sarıp sarmalayan duygudur aşk.
"aşk(ışk) kelimesinin sözlük anlamı ‘sarmaşık' demektir. bahçeye düşen sarmaşık tohumu nasıl bütün bahçeyi sarıp sarmalar, hatta dışarı taşarsa; gönle düşen aşk tohumu da bütün bedeni sarıp sarmalar, oradan etrafa yayılır. nice fidanlar, selviler, çınarlar, bir sarmaşık tarafından sarılınca gitgide sarmaşık dalları arasında görünmez oluyorsa, aşk sarmaşığı da insan fidanını öyle kaplayıp gõrünmez şeyler, yok eder. sarmaşığın özelliği, sarıldığı ağacı içten içe kurutması, bitirmesi ,sonunu hazırlamasıdır. nitekim aşk da insanı sarınca onu içten içe eritip yok eder." sözleriyle açıklamış iskender pala.
benim için de aşk bir bağdır. nasıl olduğu görülmeyen ilmek ilmek özlem, huzur ve sevgi dolu bir bağ.
-ne kadar seviyorsun dersen "nar" kadar derim. dışımda bir ben görünürüm, içimden binlerce sen dökülür!-
  "onu hatırladıkça başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz...
ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla o hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz..
ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin...
onunlayken pervaneleşen yelkovanlar, onsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain...
sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, ondan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa, ve o, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa...
dünyanın en güzel yeri onun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...
hayat onunla güzel ve onsuz müptezelse... elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, onun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...
her şiirde anlatılan oysa... her filmin kahramanı o...
her roman ondan söz ediyor, her çiçek onu açıyorsa...
bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa, iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa...
iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...
eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire onu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın o olduğunu adınız gibi biliyorsanız...
mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona o diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi ona yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke o anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...
kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...
özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...
hem kimseler duymasın, hem cümle alem bilsin istiyorsanız...
onsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse...
ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse...
gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de; bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep onun yüzü suyu hürmetine...
uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız...
kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim...
gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...
her gidişte ayaklarınız "geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...
...o halde yarın sizin gününüz!..
"çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz."
aslında aşk'a dair her şeyi bu güzel tarifle anlatmış olsa da aşk herkeste farklı yaşanan yegane duygudur. özlemin anlam bulduğu, huzur kokan, sevgiyle büyüyen ve sarmaşık gibi yüreğinizi sarıp sarmalayan duygudur aşk.
"aşk(ışk) kelimesinin sözlük anlamı ‘sarmaşık' demektir. bahçeye düşen sarmaşık tohumu nasıl bütün bahçeyi sarıp sarmalar, hatta dışarı taşarsa; gönle düşen aşk tohumu da bütün bedeni sarıp sarmalar, oradan etrafa yayılır. nice fidanlar, selviler, çınarlar, bir sarmaşık tarafından sarılınca gitgide sarmaşık dalları arasında görünmez oluyorsa, aşk sarmaşığı da insan fidanını öyle kaplayıp gõrünmez şeyler, yok eder. sarmaşığın özelliği, sarıldığı ağacı içten içe kurutması, bitirmesi ,sonunu hazırlamasıdır. nitekim aşk da insanı sarınca onu içten içe eritip yok eder." sözleriyle açıklamış iskender pala.
benim için de aşk bir bağdır. nasıl olduğu görülmeyen ilmek ilmek özlem, huzur ve sevgi dolu bir bağ.
-ne kadar seviyorsun dersen "nar" kadar derim. dışımda bir ben görünürüm, içimden binlerce sen dökülür!-
devamını gör...
timsah yavrusu
          anne timsah, yumurtadan çıkan yavrularını ağzıyla suya kadar taşır. doğuştan iyi birer yüzücü olan yavrular da suya girer girmez böcek, balık, kurbağa iribaşlarını yemeye başlarlar. ancak ince derili ve küçük olduklarından etraftaki uzun gagalı kuşlar ve etobur canlılar için oldukça lezzetli bir avdırlar. o yüzden anneleri fazla yanlarından ayırmaz.
      
  devamını gör...
azizler
          insan senaryoda berkun oya, kadroda haluk bilginer, engin günaydın, binnur kaya, irem sak, okan yalabık, öner erkan, fatih artman; konuk oyuncu olarak halit ergenç, bergüzar korel gibi isimleri görünce çok çarpıcı bir film bekliyor. 
acaba kim şöyle bir kadroyu toplayıp deneysel bir şeyler deneyelim diye bir öneride bulundu, gerçekten merak ediyorum. film genel anlamıyla eğlenceli ama bir olmamışlık var. sanki senaryonun bir kısmını birileri yazmış da tamamlayacağı yerleri sonraya bırakmış, başka biri gelip senaryoyu devam ettirmiş ve o yerleri tamamlayamamış gibi. hatta abartarak söyleyeyim sanki 5-6 bölümlük bir mini dizi için başlanmış da filme çevirmişler gibi. karakterler var, içi boş. o karakterler neden var anlamıyoruz.
--! spoiler !--
 
mesela bu küçük caner karakteri neden anlatıldı bize? sadece denyo sahnesi için mi izledik? (çocuk oyuncunun başarısı da muazzamdı bu arada. karakteri sevmesem de oyuncu müthis.)
fatih artman'ın oynadığı karakter neden var? derinliğine neden inilmedi? dışarıda yemek yeme sahnesinin bize vermek istediği şey ne? yemeksepeti olmasa böyle olurdunuz demek mi istenmiş?
irem sak'ın oynadığı sevgili karakteri neden o kadar uzun tutulmuş? tamam anladık, kadın asıl olayı göremiyor bir noktaya takılıp kalıyor da. kolye muhabbetine kustum yani. film bunla başladı, 3-4 farklı yerde yeniden gösterildi ve bununla bitti.
erbil'e çorba getiren kadın karakter ve erbil'in karısıyla konuştuğu sahne neden var?
youtuber çocuğun ailesinin olduğu sahne niye var? gerçekten filmde bize ekstra ne kattı?
--! spoiler !--
  acaba kim şöyle bir kadroyu toplayıp deneysel bir şeyler deneyelim diye bir öneride bulundu, gerçekten merak ediyorum. film genel anlamıyla eğlenceli ama bir olmamışlık var. sanki senaryonun bir kısmını birileri yazmış da tamamlayacağı yerleri sonraya bırakmış, başka biri gelip senaryoyu devam ettirmiş ve o yerleri tamamlayamamış gibi. hatta abartarak söyleyeyim sanki 5-6 bölümlük bir mini dizi için başlanmış da filme çevirmişler gibi. karakterler var, içi boş. o karakterler neden var anlamıyoruz.
--! spoiler !--
mesela bu küçük caner karakteri neden anlatıldı bize? sadece denyo sahnesi için mi izledik? (çocuk oyuncunun başarısı da muazzamdı bu arada. karakteri sevmesem de oyuncu müthis.)
fatih artman'ın oynadığı karakter neden var? derinliğine neden inilmedi? dışarıda yemek yeme sahnesinin bize vermek istediği şey ne? yemeksepeti olmasa böyle olurdunuz demek mi istenmiş?
irem sak'ın oynadığı sevgili karakteri neden o kadar uzun tutulmuş? tamam anladık, kadın asıl olayı göremiyor bir noktaya takılıp kalıyor da. kolye muhabbetine kustum yani. film bunla başladı, 3-4 farklı yerde yeniden gösterildi ve bununla bitti.
erbil'e çorba getiren kadın karakter ve erbil'in karısıyla konuştuğu sahne neden var?
youtuber çocuğun ailesinin olduğu sahne niye var? gerçekten filmde bize ekstra ne kattı?
--! spoiler !--
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının süper güçleri
          altıncı hissim biraz kuvvetli olduğu için okey ve 101 oynarken çekeceğim taşları tahmin edebiliyorum bazen. bir de kendime katlanabilyorum.
      
  devamını gör...
sonradan pişman olunan şeyler
          bir anlık sinirle söylenen sözler.
      
  devamını gör...
türkiye’de kahvehane cami kütüphane ve okul sayıları
          bir okul açan bir hapishane kapatır diyor victor hugo ne güzel söylüyor.maalesef biz daha mahallesindeki okul ne ise oraya gitmek zorunda kalan nesiller büyütüyoruz. imkanı olan taşları deliyor o ayrı ama durumu olmayana okumak survivor bu bir gerçek.her gün uzun uzun yol katedeceksin gençliğini çalacaklar zekisen bile süründürücekler.. okul çok mühimken halen cami yapılsın derdindeyiz. kimse kimseyi kandırmasın camiler artık oyunuz x partiye diyenlerle doldu taştı. lütfen elinizdeki din kozunu yavaşça yere bırakın azıcık vicdan varsa o yüreklerde..
      
  devamını gör...
başarılı insanların ortak özellikleri
          çalışmak,çalışmak ,çalışmak
hiç bir başarı tesadüf değildir.
  hiç bir başarı tesadüf değildir.
devamını gör...
etiket
          etimolojik olarak fransızca étiquette "yafta" sözcüğünden dilimize geçmiş bir kelimedir. fransızca sözcük eski fransızca estiquier "iliştirmek, yapıştırmak" fiilinden evrilmiştir. bu sözcük germence yazılı örneği bulunmayan *stikan "saplamak, sivri şey sokmak" fiilinden alıntıdır. germence fiil hintavrupa anadilinde yazılı örneği bulunmayan *steig- "sivri bir şey batırmak, saplamak, delmek" biçiminden evrilmiştir.  
küçükken çeşit çeşit; ayıcıklı, çizgifilmli, eğlenceli çeşitlerine sahip olduğumdur. kitaplarımı kapladıktan sonra tatlı bir etiket yapıştırmayı çok severdim. hem kitabın hangi derse ait olduğunu, hem de ismimi yazardım. etiketleri seçmek ve yapıştırmak ayrı bir etkinlikti benim içim. *
  küçükken çeşit çeşit; ayıcıklı, çizgifilmli, eğlenceli çeşitlerine sahip olduğumdur. kitaplarımı kapladıktan sonra tatlı bir etiket yapıştırmayı çok severdim. hem kitabın hangi derse ait olduğunu, hem de ismimi yazardım. etiketleri seçmek ve yapıştırmak ayrı bir etkinlikti benim içim. *
devamını gör...
üniversitenin girişine asmak istenen cümle önerisi
          işsiz gençler üretim merkezi.
      
  devamını gör...
sanat eserinin analizi
          kurban

cihat aral eserlerinde türk sosyal gerçekliğini işlemiş bir ressamdır. sanata bakışını şu cümleleri ile özetler: ‘merkez insan olunca, figürü temel tutan resim anlayışı bütünüyle sosyal hayatın politik, ekonomik, sosyolojik değerlerinin özünü taşır. resim dipdiri bir başkaldırıdır, bir protesto alanıdır ve iyi resimler unutulmaz.’
  
cihat aral eserlerinde türk sosyal gerçekliğini işlemiş bir ressamdır. sanata bakışını şu cümleleri ile özetler: ‘merkez insan olunca, figürü temel tutan resim anlayışı bütünüyle sosyal hayatın politik, ekonomik, sosyolojik değerlerinin özünü taşır. resim dipdiri bir başkaldırıdır, bir protesto alanıdır ve iyi resimler unutulmaz.’
devamını gör...
trimetafan kamsilat
          hipertansif kriz  tedavisinde kullanılan, kısa etkili gangliyon blokörü ajandır.
kullanimindan sonra atropin benzeri etkiler yapar.
  kullanimindan sonra atropin benzeri etkiler yapar.
devamını gör...