celebrant sorularınızı yanıtlıyor
          kendisini tanımadığım için sorum yok. ama moderasyon ekibine sorum var “neden celebrant?” 
çünkü şöyle bir profiline baktım tanım sayısı çok değil ve sözlüğe her gün giren biri olarak bu yazara denk gelmedim. aşağı yukarı her gün denk geldiğim yazarlara baktığımda bu yazarlar da kendisini tanımadığını yazmış. konuğun takipçi sayısı çiftli rakamlarda demek ki önceden gelen bir tanışıklık var. bazı yazarlar ve moderasyonla.
moderasyona tavsiyem illa bu etkinlik devam edecek ise kimi konuk alacağınızı yazarlara bir link üzerinden anket ile sorsanız bu röportajlara sorularla yazarlar da katkı yapar. sizin tanıdığınız yazara ben şimdi ne sorabilirim “neden kafa, nasıl üye oldun, neden bu nickname?” falan mı? üffff geçiniz. çok saçma.
ikinci tavsiyem gerçekten bu format neden var? moderasyon ekibi, yönetim üzerinden belki gidebilir de bir yazarın bu etkinliğe dahil olması yukarıda bazı arkadaşların da belirttiği gibi bana da manasız geliyor.
  çünkü şöyle bir profiline baktım tanım sayısı çok değil ve sözlüğe her gün giren biri olarak bu yazara denk gelmedim. aşağı yukarı her gün denk geldiğim yazarlara baktığımda bu yazarlar da kendisini tanımadığını yazmış. konuğun takipçi sayısı çiftli rakamlarda demek ki önceden gelen bir tanışıklık var. bazı yazarlar ve moderasyonla.
moderasyona tavsiyem illa bu etkinlik devam edecek ise kimi konuk alacağınızı yazarlara bir link üzerinden anket ile sorsanız bu röportajlara sorularla yazarlar da katkı yapar. sizin tanıdığınız yazara ben şimdi ne sorabilirim “neden kafa, nasıl üye oldun, neden bu nickname?” falan mı? üffff geçiniz. çok saçma.
ikinci tavsiyem gerçekten bu format neden var? moderasyon ekibi, yönetim üzerinden belki gidebilir de bir yazarın bu etkinliğe dahil olması yukarıda bazı arkadaşların da belirttiği gibi bana da manasız geliyor.
devamını gör...
normal sözlük beğeni şeması
          valla ben hanım anama küfretse de beğeniyorum, geri kalanı kafama göre?
yani ; eş durumundan beğeni ya da kılıbık beğeni diyebilirim. jdkdkdl
  yani ; eş durumundan beğeni ya da kılıbık beğeni diyebilirim. jdkdkdl
devamını gör...
yeni gelin sorunsalı
          hiçbir gelin robot değildir kesitini hatırlatan şeydir
      
  devamını gör...
cinsiyet rolü
          ingilizce ''gender stereotype''dan dilimize çevrilmiştir. bu roller, toplum tarafından cinsiyetlere yüklenen, uygun görülen roller ve genellemelerdir. toplumumuza o kadar yerleşmiştir ki, çocuklar bu rolleri çok küçük yaşta içselleştirirler ve bu içselleştirme, ileride çocukların gelişiminde olumsuz etkiler bırakmaktadır.
kadınların anaç, kırılgan, zarif, duygusal, utangaç olduğunu söylemek, erkeklerin ise güçlü, cesur, sinirli olduğunu belirtmek , böyle olmalarını beklemek toplumun cinsiyetlere verdiği rollerdendir.
bu roller ileride, kadınla sekreter mesleğini eşleştirirken, erkekle patronluğu eşleştirmiştir. hatta bu rol öyle ileri gider ki, kadın patron olursa bir başkasının yardımıyla gelmiştir ya da yetkili birinin sevgilisi olduğundandır. evlilikte erkeğin maaşı kadınınkinden azsa, bu utanç kaynağıdır.
hâlbuki kadınlar ne kırılgan, anaç olmak zorundadır ne de erkekler güçlü ve cesur. kadına anaç demek, onun çocuk doğurması zorunluluğunu vurgulamaktır, fakat kimse buna zorunlu değildir. yine aynı şekilde ''erkekler ağlamaz'' sözü erkeğin duygusuz olduğunu vurgular, fakat erkekler de duygulara sahiptir ve gönüllerince ağlayabilir. bu genellemeler yapılarak birçok nesil olmadıkları biri gibi gözükmüş, birbirlerini kalıplara sokmuş hatta aşağılamıştır (kendilerini de).
  kadınların anaç, kırılgan, zarif, duygusal, utangaç olduğunu söylemek, erkeklerin ise güçlü, cesur, sinirli olduğunu belirtmek , böyle olmalarını beklemek toplumun cinsiyetlere verdiği rollerdendir.
bu roller ileride, kadınla sekreter mesleğini eşleştirirken, erkekle patronluğu eşleştirmiştir. hatta bu rol öyle ileri gider ki, kadın patron olursa bir başkasının yardımıyla gelmiştir ya da yetkili birinin sevgilisi olduğundandır. evlilikte erkeğin maaşı kadınınkinden azsa, bu utanç kaynağıdır.
hâlbuki kadınlar ne kırılgan, anaç olmak zorundadır ne de erkekler güçlü ve cesur. kadına anaç demek, onun çocuk doğurması zorunluluğunu vurgulamaktır, fakat kimse buna zorunlu değildir. yine aynı şekilde ''erkekler ağlamaz'' sözü erkeğin duygusuz olduğunu vurgular, fakat erkekler de duygulara sahiptir ve gönüllerince ağlayabilir. bu genellemeler yapılarak birçok nesil olmadıkları biri gibi gözükmüş, birbirlerini kalıplara sokmuş hatta aşağılamıştır (kendilerini de).
devamını gör...
felsefeden anlayan kadın vs mantı yapabilen kadın
          ya ikisini de yapabiliyorsa ? böyle bir kadın mantı yapamayan erkeği neden seçsin ¿
      
  devamını gör...
anneler oğluna mı düşkün kızına mı sorunsalı
          cevabının kesinlikle oğullarına olduğu sorunsaldır
      
  devamını gör...
deli olduğunu bilmemek
          düşünsenize her şeyi konuşuyorsunuz, ağzınızda bakla ıslanmıyor, her şeye muhalefetsiniz, ortalarda küçük bir arabaya milyonlar biçebilirsiniz, sövebilirsiniz olur olmadık. sevmediğiniz birini görüp 'senin babanı da sevmezdim' diyebilirsiniz. bakkallara, ezcalara paldır küldür dalıp avanakça gülebilirsiniz... derdiniz, derdinizi bilmemek mesela... amaaaan allahııım
      
  devamını gör...
sevgiyi bir cümleyle tanımla
          önsemektir. insan önemsediği şeylere değer verir, hayatında üst sıraya koyar, ona emek verir, merak eder, düşünür ve saygı duyar.
      
  devamını gör...
bir ilişkide olması gereken en önemli şey
          saygı ve güven.
      
  devamını gör...
ciddi ilişki bulmanın çok zor olması
          bence asıl sorun bundan ziyade ikili ilişkilerin artık üretimden yoksunlaşması ve birbirini tüketmek üzerine kurulmasıdır.
      
  devamını gör...
hatim indirmek
          kur’an-ı kerim'i baştan sona kadar okuyarak ya da ezberden söyleyerek bitirmek.
      
  devamını gör...
yavuz sultan selim
          kim ne derse desin osmanlı devleti'nin en cesur, en yiğit, en gözü kara patişahıdır. 
döneminin oldukça ötesinde yaşamış, tüm meseleleri kararlılıkla çözmüştür.
şehzade iken bile sakin yaşamamış, kafkas’ta gürcülerle kapışarak, kuban bölgesinde hakimiyet kurmuşur. ki bunlar bir sancak beyi şehzadenin işleri değildir; kendi başına karar verdiği cenklerdir.
oğlu kanuni sultan süleyman'ın aksine gösterişten çok uzak bir hayat yaşamış, seferler de en ön saflarda savaşmış ve dahası padişah olmadan bile tüm imparatorlukta bir efsane haline gelmiştir.
osmanlı sultanları arasında kendisine lakap takılan ender padişahlardan biridir ki kendisine "yavuz " lakabı verilmiştir.
sert bir hükümdardır. sadrazamlarını katletmekle ün yapmıştır. bunun başlıca nedeni gereken emirleri yerine getirip uygulamaları gerçekleştirememek ama daha beteri icraatında başarısızlıkları gizleyip yalan söylemektir. vezirin yalan söylemesi yavuz sultan selim han’dan beri osmanlı ananesinde hiç affedilmez bir durumdur.
tahta geçtiğinde kardeşleri şehzade korkud ve ahmed’i katlederek adet haline gelmekte olan şehzadeler arası iç harbi bu yolla önlemiştir.
1514’te çaldıran’da şah ismail'i yenilgiye uğratmış, memleketin içinde dulkadiroğluları’yla uğraşarak, bugünkü maraş ve havalisi onun sayesinde kazanılmıştır. iki yılda imparatorluğa kattığı mısır'dan fırat havzasına uzanan arap dünyası o kadar renkliliğine ve potansiyel problemlerine rağmen dört asırlık bir sulh dönemine girmiştir. 1516’da mercidabık’la bugünkü suriye, ürdün, filistin ve lübnan ile ayrı bir parça olarak haleb'i iimparatorluk topraklarına katarak istanbul’a dönmeden mısır seferine devam etmiştir; ki mısır böyle cengi az görmüş, kocaman topları ve orduyu sina çölünden geçirerek rıdaniye zaferi, memluk sultanı tomanbay’ın beklemediği bir kuşatmayla gerçekleşmiştir. uyguladığı taktikle moğolları bile def eden memluklar’ı ilk defa yenmiştir. bu haliyle emrindeki orduyu büyük bir ustalıkla idare eden bir komutan, aynı zamanda askeri alanda büyük devrimler getiren bir yenilikçidir.
onun zamanında osmanlı imparatorluğu afrika ve ortadoğu’ya yerleşmiş, iran ülkesinin ve kafkasya’nın kapıları açılmıştır.
fatih’in gerçekleştiremediği rodos’un fethine giriştiği biliniyor. şirpençe denen zehirli çıbandan muzdariptir. sinirli karakteri icabı çıbana kendi müdahale etti ve ölümü çabuklaştı. elli yaşında ölmese, muhtemelen balkanlar’ın ötesine ve italya’ya da ayak atacaktı. devrinde osmanlı hazinesi fevkalade yükseldi. askeri harcamalar ise tam üst düzeydeydi. klasik çağın büyük mimarları ve becerikli memur kadroları, hepsi onun devrinde serpilmişti.
netice itibariyle;
osmanlı hanedanın içinde fatih’ten sonra onun kadar doğu’ya ve batı’ya hakim biri gelmemiştir denilebilir.
en önemlisi de tüm bunları, sekiz yıl süren padişahlık dönemi içinde yapmış olmasıdır...
  döneminin oldukça ötesinde yaşamış, tüm meseleleri kararlılıkla çözmüştür.
şehzade iken bile sakin yaşamamış, kafkas’ta gürcülerle kapışarak, kuban bölgesinde hakimiyet kurmuşur. ki bunlar bir sancak beyi şehzadenin işleri değildir; kendi başına karar verdiği cenklerdir.
oğlu kanuni sultan süleyman'ın aksine gösterişten çok uzak bir hayat yaşamış, seferler de en ön saflarda savaşmış ve dahası padişah olmadan bile tüm imparatorlukta bir efsane haline gelmiştir.
osmanlı sultanları arasında kendisine lakap takılan ender padişahlardan biridir ki kendisine "yavuz " lakabı verilmiştir.
sert bir hükümdardır. sadrazamlarını katletmekle ün yapmıştır. bunun başlıca nedeni gereken emirleri yerine getirip uygulamaları gerçekleştirememek ama daha beteri icraatında başarısızlıkları gizleyip yalan söylemektir. vezirin yalan söylemesi yavuz sultan selim han’dan beri osmanlı ananesinde hiç affedilmez bir durumdur.
tahta geçtiğinde kardeşleri şehzade korkud ve ahmed’i katlederek adet haline gelmekte olan şehzadeler arası iç harbi bu yolla önlemiştir.
1514’te çaldıran’da şah ismail'i yenilgiye uğratmış, memleketin içinde dulkadiroğluları’yla uğraşarak, bugünkü maraş ve havalisi onun sayesinde kazanılmıştır. iki yılda imparatorluğa kattığı mısır'dan fırat havzasına uzanan arap dünyası o kadar renkliliğine ve potansiyel problemlerine rağmen dört asırlık bir sulh dönemine girmiştir. 1516’da mercidabık’la bugünkü suriye, ürdün, filistin ve lübnan ile ayrı bir parça olarak haleb'i iimparatorluk topraklarına katarak istanbul’a dönmeden mısır seferine devam etmiştir; ki mısır böyle cengi az görmüş, kocaman topları ve orduyu sina çölünden geçirerek rıdaniye zaferi, memluk sultanı tomanbay’ın beklemediği bir kuşatmayla gerçekleşmiştir. uyguladığı taktikle moğolları bile def eden memluklar’ı ilk defa yenmiştir. bu haliyle emrindeki orduyu büyük bir ustalıkla idare eden bir komutan, aynı zamanda askeri alanda büyük devrimler getiren bir yenilikçidir.
onun zamanında osmanlı imparatorluğu afrika ve ortadoğu’ya yerleşmiş, iran ülkesinin ve kafkasya’nın kapıları açılmıştır.
fatih’in gerçekleştiremediği rodos’un fethine giriştiği biliniyor. şirpençe denen zehirli çıbandan muzdariptir. sinirli karakteri icabı çıbana kendi müdahale etti ve ölümü çabuklaştı. elli yaşında ölmese, muhtemelen balkanlar’ın ötesine ve italya’ya da ayak atacaktı. devrinde osmanlı hazinesi fevkalade yükseldi. askeri harcamalar ise tam üst düzeydeydi. klasik çağın büyük mimarları ve becerikli memur kadroları, hepsi onun devrinde serpilmişti.
netice itibariyle;
osmanlı hanedanın içinde fatih’ten sonra onun kadar doğu’ya ve batı’ya hakim biri gelmemiştir denilebilir.
en önemlisi de tüm bunları, sekiz yıl süren padişahlık dönemi içinde yapmış olmasıdır...
devamını gör...
mutluluktan ağlatan olaylar
          ilk defa sevdiğim birinden mektup almıştım. ağlamıştım mutluluktan. hala da saklıyorum. arada açıp okuyorum.
      
  devamını gör...
yediğinin içtiğinin fotoğrafını çekip paylaşan insanlar
          uzaktan tanıdığım, hatta sempati duyduğum bir insan vardı. okul müdürü oluyor kendisi. bir ara facebook profilini inceleyeyim istedim. fotoğraflarına baktım da baktım. çoğu fotoğraflar gezi ve yemek üzerine. bu müdürümüz, nereye gittiyse ve kime konuk olduysa yaptığı kahvaltıyı, et ızgarayı, konya etliekmeği, ciğer şişi, sucuklu yumurtayı, közde patatesi, içtiği çayı, neskafeyi, çileği, kavunu, karpuzu eliyle göstererek poz vere vere paylaşmış. hatta bir tabak doğranmış karpuzu görev yaptığı okulun müdür odasında yerken çektiği fotoyu paylaşmış. yani bu abimiz gurme olsa anlarım da, koskoca aklı başında bir eğitimci. cahil, görgüsüz, yeni yetme birisi de değil. etraf ve takipçiler ne der, ayıp ediyor muyum acaba? diye özeleştiri yapmıyor mudur ? ama fotoyu görenler ya kıskanıyor ya da yüzüne değil ama arkasından atıp tutuyordur orası kesin. ilk başlarda duyduğum sempati bu fotoğraflardan sonra antipatiye dönüştü.
buna benzer bir komşumuz var, ismi cuma bey, kuyumculuk yapan saygın bir insan. pazar günleri akşam üzeri arkadaşlarını toplar. mangalda kuyruk yağı, kokoreç, mantar ve ateş başında çay içme fotoğrafları ve her pazar aynı ritüel. altında da yüzlerce yorumlar "iyi pazarlar, afiyet olsun, iyi eğlenceler" diye. tabi bu yorumlar bana yapmacık gelir. ben de yorum yazarım ama böyle klişe yorumlar değil. hani bunlar maça çıkmış futbolcu gibiler, ben de erman toroğlu gibi tatlı ve acı dokundurmalar yaparım. hatta bu yorumlar üzerine yüz yüze geldiğimizde cuma bey espri ile karışık yorumları hatırlatır. ben de yarı şaka yarı gerçek lafı gediğine koyarım.
"cuma bey, sen şimdi bu fotoğrafları paylaşıyorsun, o" afiyet olsun, iyi eğlenceler "diye yorum yazanların içlerinden" zıkkımın kökünü yiyin "demedikleri ne malum?
yani uzun lafın özeti, yiyen var, yiyemeyen var, yiyecek ve içecek paylaşımları hassas bir konu. bunları sürekli paylaşan, bazı gerçeklerin farkında olmayabilir. bizim cuma bey'in arkadaşlarıyla ziyafetini çektiği o bir akşamlık kuyruk yağlarını, elin garibanı bir senelik yemeğinde kullanıyor.
  buna benzer bir komşumuz var, ismi cuma bey, kuyumculuk yapan saygın bir insan. pazar günleri akşam üzeri arkadaşlarını toplar. mangalda kuyruk yağı, kokoreç, mantar ve ateş başında çay içme fotoğrafları ve her pazar aynı ritüel. altında da yüzlerce yorumlar "iyi pazarlar, afiyet olsun, iyi eğlenceler" diye. tabi bu yorumlar bana yapmacık gelir. ben de yorum yazarım ama böyle klişe yorumlar değil. hani bunlar maça çıkmış futbolcu gibiler, ben de erman toroğlu gibi tatlı ve acı dokundurmalar yaparım. hatta bu yorumlar üzerine yüz yüze geldiğimizde cuma bey espri ile karışık yorumları hatırlatır. ben de yarı şaka yarı gerçek lafı gediğine koyarım.
"cuma bey, sen şimdi bu fotoğrafları paylaşıyorsun, o" afiyet olsun, iyi eğlenceler "diye yorum yazanların içlerinden" zıkkımın kökünü yiyin "demedikleri ne malum?
yani uzun lafın özeti, yiyen var, yiyemeyen var, yiyecek ve içecek paylaşımları hassas bir konu. bunları sürekli paylaşan, bazı gerçeklerin farkında olmayabilir. bizim cuma bey'in arkadaşlarıyla ziyafetini çektiği o bir akşamlık kuyruk yağlarını, elin garibanı bir senelik yemeğinde kullanıyor.
devamını gör...
efsane kopya anıları
          kopya anısı, emek hırsızlığı. 
çok matah bir şeymiş gibi değil de kopya verenin yaratıcılığının izi olsun diye anlatmadan geçmek istemiyorum.
lise zamanlarımda "öğretmenlerin zeki ama çalışmıyor" dediği çocuklardandım. zeka kısmını bilmiyorum ama çalışmadığım kısmı çoğu zaman doğru idi. hayali bir hayat, daha o zamanlardan çok tatlı idi ve ders çalışmak yerine romanlarda kaybolmak ya da sokakları arşınlamak hem kolay hem de eğlenceli idi.
mahalledeki yaramaz arkadaş grubumdakilerden sonra çok farklı gelen bir kızla tanıştım lisenin ilk günlerinde. akşam kapıyı açıyordum, karşımda o. ellerinde kitaplar ile gelir; yarın sınav var ders çalışıcaz, derdi. ben de boyun eğerdim. annem hatta hala der, seni kendi batağından çıkardı diye.
neyse bu anı sevgili dostumun öğretici yanının dışında yardımsever kısmı ile ilgili.
okulun en zeki insanlarından birinle sıra arkadaşı olduğunuzda tehlike büyüyor. çünkü hemen hemen tüm öğretmenler yer değişikliği yapmasa bile arkadaşımı öğretmen masasına alıp beni ve diğerlerini de pek sallamıyorlardı. yine bir sınav esnasında - geometri, öğrenemediğim/öğrenmeyi reddettiğim tek ders- arkadaşım ile beni ayırdı öğretmen. hem de en arka sıraya atıldım. kağıda bakıyorum. o da bana bakıyor. hemen hiçbir şey bilmiyorum ve de açıkçası pek umursamıyorum. bu arada arkadaşım kağıdını yanıtlıyor ilk on dakikada, hocam diğer grubu da çözebilir miyim vakit geçsin, diyor. onu da çözüyor on dakikada, bitirince son ders olduğu için öğretmen dışarı çıkması için izin veriyor.
tabii bu esnada benim kağıtla bakışmalarım devam ediyor. kalemi düşürmeden kaç kez döndürebileceğimi falan test ediyorum. bir ses dikkatimi dağıtıyor, adımı duyuyorum. kulak kesiliyorum, diğer sınıftan biri öğretmene bana borcu olduğunu, son ders olduğundan belki göremem endişesi ile geldiğini parayı verip veremeyeceğini soruyor. öğretmen izin veriyor. kız yanıma yaklaşırken hala anlamamış bir şekilde yüzüne baksam da ses etmiyorum. parayı masaya bırakıyor. parayı elime alınca yüzümde sırayla aynen şöyle ifadeler oluşuyor *
sınavdaki on sorudan altısının yanıtlarını hemen kağıda geçiriyorum. ve de tek satır bilmediğim sınavdan 60 alarak geçiyorum. *
  çok matah bir şeymiş gibi değil de kopya verenin yaratıcılığının izi olsun diye anlatmadan geçmek istemiyorum.
lise zamanlarımda "öğretmenlerin zeki ama çalışmıyor" dediği çocuklardandım. zeka kısmını bilmiyorum ama çalışmadığım kısmı çoğu zaman doğru idi. hayali bir hayat, daha o zamanlardan çok tatlı idi ve ders çalışmak yerine romanlarda kaybolmak ya da sokakları arşınlamak hem kolay hem de eğlenceli idi.
mahalledeki yaramaz arkadaş grubumdakilerden sonra çok farklı gelen bir kızla tanıştım lisenin ilk günlerinde. akşam kapıyı açıyordum, karşımda o. ellerinde kitaplar ile gelir; yarın sınav var ders çalışıcaz, derdi. ben de boyun eğerdim. annem hatta hala der, seni kendi batağından çıkardı diye.
neyse bu anı sevgili dostumun öğretici yanının dışında yardımsever kısmı ile ilgili.
okulun en zeki insanlarından birinle sıra arkadaşı olduğunuzda tehlike büyüyor. çünkü hemen hemen tüm öğretmenler yer değişikliği yapmasa bile arkadaşımı öğretmen masasına alıp beni ve diğerlerini de pek sallamıyorlardı. yine bir sınav esnasında - geometri, öğrenemediğim/öğrenmeyi reddettiğim tek ders- arkadaşım ile beni ayırdı öğretmen. hem de en arka sıraya atıldım. kağıda bakıyorum. o da bana bakıyor. hemen hiçbir şey bilmiyorum ve de açıkçası pek umursamıyorum. bu arada arkadaşım kağıdını yanıtlıyor ilk on dakikada, hocam diğer grubu da çözebilir miyim vakit geçsin, diyor. onu da çözüyor on dakikada, bitirince son ders olduğu için öğretmen dışarı çıkması için izin veriyor.
tabii bu esnada benim kağıtla bakışmalarım devam ediyor. kalemi düşürmeden kaç kez döndürebileceğimi falan test ediyorum. bir ses dikkatimi dağıtıyor, adımı duyuyorum. kulak kesiliyorum, diğer sınıftan biri öğretmene bana borcu olduğunu, son ders olduğundan belki göremem endişesi ile geldiğini parayı verip veremeyeceğini soruyor. öğretmen izin veriyor. kız yanıma yaklaşırken hala anlamamış bir şekilde yüzüne baksam da ses etmiyorum. parayı masaya bırakıyor. parayı elime alınca yüzümde sırayla aynen şöyle ifadeler oluşuyor *
sınavdaki on sorudan altısının yanıtlarını hemen kağıda geçiriyorum. ve de tek satır bilmediğim sınavdan 60 alarak geçiyorum. *
devamını gör...
metamorfoz
          metamorfoz aynı tür içinde bir canlının morfolojik, fizyolojik ve anatomik olarak değişim geçirmesidir.
örn: tırtılın kozaya girmesi daha sonra da kelebek olarak kozadan çıkması bir metamorfoz örneğidir.
artı bilgi: genellikle başkalaşım böceklerde çok sık görülür.
  örn: tırtılın kozaya girmesi daha sonra da kelebek olarak kozadan çıkması bir metamorfoz örneğidir.
artı bilgi: genellikle başkalaşım böceklerde çok sık görülür.
devamını gör...
mor ve ötesi
          şarkılarının kalitesi kadar sözlerinin güzel olduğu gruptur. deli ve daha mutlu olamam favorimdir.
      
  devamını gör...
daddy (yazar)
          seri (+) oy ile tanınan yazarımız. son zamanlarda bilgi dolu tanımların dışında biraz trolümsü tanımlarıyla da dikkat çekmeye başlamıştır. 
takipteyiz efenim.*
  takipteyiz efenim.*
devamını gör...
klişe youtube yorumları
          - like dilencileri. "efsane şarkı, bana katılan like atsın!" yorumları. 
- bir başka klişe. "2020'de hala dinleyen var mı?"
- yabancı videolarda "türksen like at gücümüzü görsünler" tipi yorumlar.
- "bu şarkıcının ilk şarkısını 1996'da dinledim, o zaman lisedeydim. ah ah çok değişti her şey."ci fosil tayfası. tamam amcacım/teyzecim, en yaşlı sensin.
- "bu şarkıyı her beğenmenizde bir kez daha dinleyeceğim." tabi tabi... *
- "greetings from france", "as an english i love this!" türevi yorumlar. bunların yarısından fazlası aslında bir türk tarafından atılır. *
  - bir başka klişe. "2020'de hala dinleyen var mı?"
- yabancı videolarda "türksen like at gücümüzü görsünler" tipi yorumlar.
- "bu şarkıcının ilk şarkısını 1996'da dinledim, o zaman lisedeydim. ah ah çok değişti her şey."ci fosil tayfası. tamam amcacım/teyzecim, en yaşlı sensin.
- "bu şarkıyı her beğenmenizde bir kez daha dinleyeceğim." tabi tabi... *
- "greetings from france", "as an english i love this!" türevi yorumlar. bunların yarısından fazlası aslında bir türk tarafından atılır. *
devamını gör...
