iletişimsizlik diyen herkese son derece katılıyorum. en sağlam ilişkiyi bile koparan etken iletişimsizlik. öyle zor bir durum ki. iletişim kurabilsen her şey çözülecek bitecek mutlu günler gelecek. ama karşında öyle biri oluyor ki iletişimi reddediyor. ne kadar çabalasan da çabalarını görmüyor. sen yapıcı davranırken o yıkıcı davranıyor. işte böyle devam ederse ki iletişime kapatan biriyle devam etmiyor, mutlak sonun yakın olduğunun en yakın göstergesi haline geliyor. ruh sağlığınız için son kez daha iletişim kurmaya çalışıp kendinizi bu ilişki için elinizden gelen her şeyi deneyip kurtarmaya çalıştığınıza ve karşınızdakinin bunu kabul etmediği gerçeğine kabul ettirmeye çalışın. olmayınca olmuyor. ne yaparsan olmuyor, olmuyor eskisi gibi. üzgünüm, gerçekler acıtıyor. ilişkiler bile bir yerden sonra kopuyor. büyük sözler vermemek gerek ilişkide. yazmaya çok şey yazarım. doluydum bu konuda. ama ruh sağlığınız için bırakmanız gerekiyor. o seni bırakmaya razı. sense ona muhtaç değilsin. bu gerçeği söyle kendine. kabul etsen de etmesen de gerçek bu. eğer sensiz mutluysa hep öyle kalsın.
devamını gör...

galaksinin en soğuk yerinde mola vermektir. uzay gemisinden çıkıyorsun ve "brrrrr!" diyerek torpidodan jumpsuitini giyiyorsun mecburen.

sanıyorum samanyolu galaksisi'nde pişmaniye, köfter sucuk ve saray helvası bulacağınız tek yer bolu dağı dinlenme tesisleri. düşünsene andromeda'dan buraya geliyorsun ve bolu dağı dinlenme tesislerinde durup köfter yiyorsun, büyük şans.
devamını gör...

yaşlı amca- yıldızlara bak
kurban-insanlar
emre aydin- rüyamdaki aptal kadın
dolu kadehi ters tut- kaçar gider
şekersiz- bir büyük hüzün
cem adrian & mark eliyahu -kül
devamını gör...

bende tam tersi durum söz konusu. daha çok ilgimi çekiyor, belki farklı kültürleri tanımaya imkan verdiği için bir amerikalı veya ingilizle konuşmak hoşuma gidiyor.
devamını gör...

yokluk, ölüm...
tüm acılara bir kılıf bulup geride bırakabiliyorum da.
ah bu ölüm olmasa.

çok kısa kaldık bir arada.
hayata tutunabilmeni sağlamaya çalıştım ama beceremedim.
özür dilerim...
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
özlemle...
devamını gör...

devamını gör...

kendim olduğum için tercih ettim. benim fikrim benim kararım herkes istediğini koymakla özgür.
devamını gör...

hiçbir duygunun dozunun eskisi kadar yüksek olmaması en büyük olgunluk belirtisidir. kişinin tecrübesiyle doğru orantılıdır.
gereğinden fazla ağlamamak, gülmemek, kafaya takmamak, üzülmemek, sevmemek, değer vermemek vs..
(hiçbirşeyineskisigibiolmadiginianladiginan)
devamını gör...

adamlara lüks karışık çerez gibi gelen deprem bizim felaket korkumuz. başka bir şey diyemiyorum sözlük.
devamını gör...

yıllarca matematiksel ifade sanılan bu güzellikler, 1960 yılında, sadece matematiksel değil, aynı zamanda fiziksel etkilerinin olduğu görülmüştür. aharanov-bohm etkisi olarak adlandırılan etki sayesinde anlaşılmış ve 1961 yılında deneysel doğrulanmıştır.

bu durum matematiksel değerlerin, fiziksel olarak doğrulanabildiğini gösterdiği için fizikte çok kıymetlidir. 4 serbestlik derecesi ile 6 serbestlik derecesi olan elektromanyetik teoriyi tasvir etmemizi sağlarlar.

schrödinger denklemi hariç hareket denklemlerimiz vektör potansiyelden bağımsızdır. bunun sonucunda da hareket denklemlerimizin potansiyeller cinsinden ortaya konulması gerektiğini düşünebiliriz ancak böyle olursa da bal gibi bir problem çıkar karşımıza. bu problem de sonsuz tane vektör potansiyelin aynı elektrik ve manyetik alana karşılık geleceğidir. verilen bir potansiyelden elektrik ve manyetik alana gitmek karmaşık bir iştir yani kısacası aynı şekilde verilen elektrik ve manyetik alandan potansiyellere geçmek de olanaklı değildir. burada yine bu potansiyellerin bir denklik sınıfı oluşturduğundan yola çıkarak problem aşılmaya çalışılabilir ancak bu şekilde herhangi bir doğrulanmış teorem yoktur. dahası en iyi seçimin hangisi olduğuna dair doğrulanmış bir teorem de yoktur.
devamını gör...

kabul günü olan yazar.

kaçırmayalım dedik. malum bizi de ihmal etti uzun zamandır ne bir şarkı attı ne bir selam verdi.

zaten bizim de mesaj kutumuz kapalı. karşılıklı beğenilerle anlaşıyoruz.

güzel yazıyor, güzel okunuyor, hayran bırakıyor.
sevgiler sayın yazar...
devamını gör...

bana deniyor ki bahadırcığım senin kafa store’unda 6500 karma puanın var. teşekkür ederim, sağ olun. ya benim canım geçen akşam sevgilime tektaş almak istedi, alamadım ya. benim canım geçen akşam sevgilime tektaş almak istedi, alamadım ya! kusura bakmayın ama böyle köklü yazarlığın ben anasına portakal atayım ya. böyle köklü yazarlığın ben anasına portakal atayım. ne iş yapıyorum ben? benjamin bey siz söyleyin, ne iş yapıyorum ben? yazarlık yapıyorum ben, yazarlık! kafa store’umda 400 karma puan var şu anda. ben ne yapıyorum? yazarlık yapıyorum!
devamını gör...

orada burada bulmak adına düşe kalka peşinden koşanları maymuna çeviren his.

kovalamayın mutluluğu. o zaten bakmayı ve görmeyi bildiğiniz her yerde var. bu nedenle onu kovalamak için bacaklarınızı değil, görebilmek için gözlerinizi geliştirin.
devamını gör...

en kötüsü hala doğru mu yanlış mı arasında kalmaktır, onun bile kararını verememektir
devamını gör...

bıraktığım dizinin yeni sezonunu izlemeye başladım can sıkıntısından. 3. sezonun ilk bölümündeyim ve joe senin ayran gönlünün içine tüküreyim. senin layığın tam olarak love ve sen hala soulmate kafasındasın.

(izlemeyenler için aşağıdaki paragraf spoiler olabilir, izleyecekseniz bu girdiden uzaklaşınız pls.)

joe sürekli olarak ruh eşi arıyor ama aslında onun ruhuna eş olan kişi love ve love'da kendini gördüğü için onu istemiyor artık. hani aşıktın? hani aşkın ne olduğunu onda tatmıştın? ah evet o, onun senin gibi bir psikopat olduğun öğrenmeden önceydi. bir de love'ın yaptıklarını yargılıyor ya çıldırıyorum. hu huuuu! dünyadan joe'ya! ikinizde aynı b*kun laciverdisiniz!
joe kimseye aşık değil ve kimseye de aşık olamaz çünkü o temiz bir ruh arıyor yalnızca. yanında kendi karanlığını kapatmayı başarabileceği birini. karanlığını bileni, onun gibi olanı istemiyor, love'da karanlık yanının birebir aynısı var, o yüzden ona olan ilgisini bir anda kaybetti ve natalie'ye yöneldi. onun istediği temiz bir ruh, onu iyi edebilecek birini arıyor. joe da böyle bir eleman işte, gözüne ilişen dikkatini çeken ilk kadını "acaba bu benim ruh eşim mi?" diye gözüne kestiriyor ve sonra ya bir şekilde işler "aşkının" ölümüyle son buluyor ya da love'da olduğu gibi sürüklenmek zorunda kalıyor.

bakalım daha sadece ilk bölümü izledim sezon bitince geri geleceğim başlığa. ancaakk bu sürekli yeni birine vurulma mevzusu dizinin b*kunu çıkartmaya başladı, bundan sonra yeni sezon gelirse daha da izlemem sanırım, sıktı joe'nun aşk muhabbeti.
devamını gör...

(bkz: daha büyüğünü bulamadık)
devamını gör...

sameblod (sami blood), amanda kernell’in yazıp yönettiği, 2016 yapımı bir film. filmde sami halkının isveç’te yaşadıkları ve maruz kaldıkları ayrımcı davranışlar genç bir kız özelinde anlatılıyor. film, kendisine “christina” olarak seslenilen yaşlı bir kadının, kızkardeşinin cenaze töreni dolayısıyla, çocukluğunun geçtiği yere oğlu ve torunu ile birlikte dönmesiyle başlıyor. buradan sonrasını biraz spoiler'lı anlatacağım.

--! spoiler !--

christina orada olmayı pek istemiyor, yolculuk esnasında oğluna samileri sevmediğini, onların hırsız ve yalancı olduklarını söylüyor. dillerini konuşmayı reddediyor ve anlamadığını söylüyor, kızkardeşinin ailesinin olduğu yerde kalmak yerine otelde kalmayı tercih ediyor. sonrasında geriye dönüşlerle kadının gençlik yıllarına tanık oluyoruz.

elle marja, 14 yaşında bir sami kızı ve 1930’lu yıllarda küçük kızkardeşi njenna’yla yatılı bir okulda okumaya yollanıyor. burası, katı sınırları olan ve kurallara uymadıklarında dövülerek cezalandırıldıkları bir yer. isveççe öğrenmek zorundalar ve onların kültürüne uyum sağlamalılar, ancak yine de bir “lapon” olduklarını da unutmamalılar. hatta biyoloji araştırmaları için kafataslarının ölçülerinin alınmasına ve çırılçıplak fotoğraflarının çekilmesine de ses çıkarmamaları bekleniyor. ayrıca mahalledeki erkek çocukların ırkçı hakaretlerle onlara laf atmaları da katlanmaları gereken başka bir konu. ama bir gün elle marja daha fazla dayanamayıp babasından kalan bıçağını çekerek sözlerini geri almalarını istediğinde, gruptakiler onun elinden bıçağını alarak onu kulağından yaralıyorlar (samiler geyikleri damgalamak için onların kulağına kesik atıyorlar, erkek çocuklar da bu törenin bir taklidini yapıyor).

elle marja yoldan geçen genç isveçli askerlerin onu dansa davet etmesinden sonra, öğretmenin kıyafetlerini çalarak gizlice dansa gidiyor ve orada onu oraya çağıran niklas’la tanışıyor, ama çok geçmeden yakalanıp okula geri götürülüyor ve dövülerek cezalandırılıyor. danstayken onu aramaya gelen kardeşi njenna’yı tanımamazlıktan gelmesi ve aşağılaması, kardeşinin ve okuldaki diğer çocukların ona soğuk davranmasına neden oluyor. elle marja, yaşadığı tüm olumsuzlukların sebebinin “lapon” olması olduğunu düşünerek, ailesi ve geçmişiyle bağlarını koparmak ve öğretmen olmak için uppsala şehrine kaçıyor. orada kendini “christina” olarak tanıttığı niklas’ın evinde bir gece kaldıktan sonra niklas’ın ailesi nedeniyle oradan ayrılıyor ve geceyi parkta geçirip oradaki okula kaydoluyor. biraz zor da olsa okula kabul edilmesi ve kendine yeni bir arkadaş çevresi edinmesinin ardından ise, eline 200 kronluk okul faturası tutuşturuluyor.

yeni adıyla “christina”, faturayı ödeyebilmek için niklas’tan yardım istemek üzere onun evine gidiyor. ancak niklas’ın doğum günü partisi için orada bulunan arkadaşları onun sami olduğundan haberdarlar ve onu türlü aşağılamalara maruz bırakıyorlar. christina, niklas’tan da istediği yardımı alamayınca, parayı bulabilmek için ailesinin yanına dönmek zorunda kalıyor. annesine durumu anlatıp babasından kalan gümüş kuşağı satmak istediğini söylüyor, annesi izin vermediğinde de onlarla yaşamak istemediğini anlatıyor ve annesi de bunun üzerine onu kovuyor. ancak ertesi sabah yine de istediği gümüş kuşağı ona verip tek kelime etmeden yanından ayrılıyor.

tüm bu yaşadıklarını düşünen yaşlı kadın, otelde eğlenen kalabalığın yanından ayrılarak kız kardeşinin tabutunun yanına gidiyor ve ondan kendisini affetmesini istiyor, ardından bir tepeye çıkarak samilerin yaşadığı yere gittiğinde film sona eriyor.

filmde beni en çok etkileyen sahnelerden ilki, araştırma için okula gelen biyologların olduğu sahneydi. elle maria, isveççe okumada başarılı olduğu için gelen ekibi okulun önünde karşılama sözlerini söyleme ve hediyelerini takdim etme görevine seçilmişti. biraz utangaçtı, ama biraz da mutluluk duyuyordu; fakat daha sonra neler olacağından habersizdi. içeriye geçmeleri söylendikten sonra kafasının çeşitli yerleri ölçüldü, ancak onun tüm bunların ne için olduğu sorusuna kimse cevap vermeye bile tenezzül etmedi. daha sonra kıyafetlerini çıkarmalarını istediklerinde de ondan örnek bir öğrenci olmasını bekliyorlardı, o da istemeye istemeye sustu ve dediklerini yapmak zorunda kaldı. sıra diğer öğrencilere ve kardeşine geldiğinde, artık her flaş patlayışında irkiliyordu.

benim için bir diğer etkileyici sahne, isveçli öğretmenin elle maria’yla olan konuşmasıydı. genç kız, uppsala’daki okula geçmek istediğini söyleyip ne yapması gerektiğini sormuştu. öğretmeni de orada okumasının zor olduğunu, sertifika ve evrak gerektiğini, ona referans olamayacağını söyleyip başından savmak için cevaplar sıralarken elle maria’nın ısrar etmesiyle şu cevabı vermişti: “zekan sadece buraya yeterli. bilimsel raporlara göre şehre uygun insanlar değilsiniz. beyniniz… gerekli donanıma sahip değilsiniz. ya burada kalırsın ya da ölürsün.”

son olarak, elle maria’nın gördüğü rüya sahnesinden etkilendim. annesine onlarla yaşamak istemediğini söyledikten sonra çadırdan kovulmuş, dışarıda uyuyordu. rüyasında ise sisler içerisinde, etrafında bir ren geyiği sürüsüyle birlikteydi. elindeki ipi öfkeyle sağa sola savurduktan sonra ren geyiklerinden birini boynuzundan yakalamış, ardından büyük bir çaba sarf ederek onu yanına çekip öldürmüştü. öldürdükten sonra nefes nefese yerdeki kan birikintisine bakıyordu. sabah, annesi yanına gelip gümüş kemeri ona verdiğinde o da tek kelime etmemişti, artık onun da damarlarında sami kanı yoktu.

--! spoiler !--
devamını gör...

coin'e yatırdık demeye utandıklarını düşünüyorum.
berat bey akıllıdır. parayı en bilinen ve dalgalanan coinlere yatırdığını düşünüyorum.
kârını çekip, parayı aldığı gibi yerine koyacaktır. bence üzerine fazla gitmeyelim, coin piyasası uçarsa parayı 10'a bile katlayabilir.
iyi davranışlarda bulunalım, eleştirmeyelim ve susalım, kârından piyasaya sıcak para sokabilir, paramız değerlenebilir.
sadece biraz sebat etmek gerekiyor, sevgili romalılar*.
sebat edelim, türk ekonomisi şahlanacak!
devamını gör...

her işi ağızda sigara ile yapmak.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

uykuda ölümü tercih ederdim. acısız sızısız mis gibi.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim