aynı evde yaşıyormuş gibi entryler
ütülenecek olanları sandalyenin üstüne koydum,bugün bitiriver onları ,hadi bakim,yaparsın sen,aslansın,kaplansın sen.*
devamını gör...
zeki müren ve pump it şarkısı
quentin tarantino'nun yönetmenliğini yaptığı pulp fiction filmiyle tanınan pump it şarkısını hemen herkes dinlemiştir ya da melodisine kulak aşinalığı vardır sanıyorum. peki yabancı olarak bilinen bu şarkının zeki müren' le alakası neydi ve aslında kime aitti?
şarkı filmden sonra oldukça popüler olmuş ve hatta dinlenme rekoru bile kırmıştı. bestesi rock gitarist dick dale' e ait olduğu düşünülse de şarkı abd' den oldukça uzaktaydı. ama yine de bir süre bestecisinin dick dale olduğu söyleyerek mevzu kapatıldı. fakat bir kaç sene sonra, 2004 yılında düzenlenen atina olimpiyatları esnasında yunan sanatçı anna vicci' nin orijinal sözleriyle şarkıyı yeniden seslendirmesi sonucu kime ait olduğu konusu tekrar açıldı. şarkının esas adı pump it değil, osmanlı rumları' nın kullandığı ve mısırlı anlamına gelen "misirlou" idi ve şarkının sözleri mısırlı bir gencin yaşadıklarını anlatıyordu.
şimdi gelelim zeki müren' le olan alakasına. alanındaki uzmanlar şarkıyı tekrar araştırdıktan sonra türkiye' de de şarkının izlerine rastlamıştı. zeki müren, aynı besteyi farklı sözlerle dick dale' den yıllar yıllar evvel zaten seslendirmişti. fakat şarkının atina' ya oradan da amerika' ya gidişi rum ve yunan göçmenler sayesinde oldu. şuan şarkı yunanlara ait olarak bilinse de esas besteleyen kişinin kim olduğu bilinmediğinden bu anonim olarak kabul gördü.
dinlemek isterseniz üç versiyonun da linklerini sizler için bırakıyorum. buyurunuz,
buradan bu herkesin bildiği versiyon
buradan bu asıl olduğu söylenen, misirlou versiyonu
buradan ve bu da zeki müren'in yorumladığı versiyonu
iyi günler dilerim.
şarkı filmden sonra oldukça popüler olmuş ve hatta dinlenme rekoru bile kırmıştı. bestesi rock gitarist dick dale' e ait olduğu düşünülse de şarkı abd' den oldukça uzaktaydı. ama yine de bir süre bestecisinin dick dale olduğu söyleyerek mevzu kapatıldı. fakat bir kaç sene sonra, 2004 yılında düzenlenen atina olimpiyatları esnasında yunan sanatçı anna vicci' nin orijinal sözleriyle şarkıyı yeniden seslendirmesi sonucu kime ait olduğu konusu tekrar açıldı. şarkının esas adı pump it değil, osmanlı rumları' nın kullandığı ve mısırlı anlamına gelen "misirlou" idi ve şarkının sözleri mısırlı bir gencin yaşadıklarını anlatıyordu.
şimdi gelelim zeki müren' le olan alakasına. alanındaki uzmanlar şarkıyı tekrar araştırdıktan sonra türkiye' de de şarkının izlerine rastlamıştı. zeki müren, aynı besteyi farklı sözlerle dick dale' den yıllar yıllar evvel zaten seslendirmişti. fakat şarkının atina' ya oradan da amerika' ya gidişi rum ve yunan göçmenler sayesinde oldu. şuan şarkı yunanlara ait olarak bilinse de esas besteleyen kişinin kim olduğu bilinmediğinden bu anonim olarak kabul gördü.
dinlemek isterseniz üç versiyonun da linklerini sizler için bırakıyorum. buyurunuz,
buradan bu herkesin bildiği versiyon
buradan bu asıl olduğu söylenen, misirlou versiyonu
buradan ve bu da zeki müren'in yorumladığı versiyonu
iyi günler dilerim.
devamını gör...
mix dergi sayı 1
daha çok göz görsün diye başlığı yukarıya taşıyalım o halde.
devamını gör...
17 şubat 2021 uludağ'da intihar eden doktor
psikolojik rahatsızlıkların ne kadar ciddi olduğunun bir kanıtı niteliğindedir. elbet ki özel ve kaldıramadığı bir derdi olabilir ama bunlarda kronikleşen psikolojik rahatsızlıkların zeminini oluşturan etkenler zaten. çok üzücü bir kayıp.
devamını gör...
eyluling
o modların çiceği, o modlarin bugs'ı *. an itibariyle de kafa radyo yayını'nı kahkalariyla guzellestirmekte. evet bu tatlilik, bu muziplik yedigi havuçların yan etkisi... iki gözümün ciceği, hayatin hep kahkahali, dolu dolu gecsin *.
devamını gör...
fakir aktiviteleri
kesinlikle sözlükte yazması. hangi zengin boş vaktini sözlükte geçirir gider golf neyin oynar. bir gün sözlüğü bırakırsam bilin ki zengin olmuşumdur.
devamını gör...
türk dizilerinin bıkkınlık vermesi
hem senaryo, hem oyunculuklar, hikayenin ilerleyişi, rating kaygısı, yapılan mesai, set çalışanları vs hepsi bir yana, neredeyse net 100 dakika(!)* bölüm çekilmeye devam edildiği sürece*;
ne doğru dürüst müzikler,
ne adam gibi karakterler,
ne parlayan oyunculuklar,
-dan farklı olarak "falancanın nevresim takımından filancanın bindiği araba" dışında hiçbir şey görmek mümkün olmayacağından, gayet ve de haklı olarak "normal" olan durum, sonuç.
ne doğru dürüst müzikler,
ne adam gibi karakterler,
ne parlayan oyunculuklar,
-dan farklı olarak "falancanın nevresim takımından filancanın bindiği araba" dışında hiçbir şey görmek mümkün olmayacağından, gayet ve de haklı olarak "normal" olan durum, sonuç.
devamını gör...
aldatıldığını cinsel videodan öğrenen vatandaş
(bkz: cinsel video) nedir önce onu anlasak. her neyse bir adamın eşini izlemiş olduğu seks videosunda kazağından tanıması durumu.
devamını gör...
gönül
"gönül kimi severse, aşk onda güzeldir"
-neşet ertaş.
-neşet ertaş.
devamını gör...
müteşekkir
her ne kadar çok eskilerden günümüze ulaşmış olsa bile, hala yaygın şekilde değerlendirilebilen minnet ve teşekkür etme sözü.
devamını gör...
adile naşit
ermeni asıllı olduğu için hakkında türlü element ve kötü efsaneler uydurulan emektar sanatçılardan biri.
oysa ne çok insan yetiştirdi. saygıyla anılası.
oysa ne çok insan yetiştirdi. saygıyla anılası.
devamını gör...
çekoslovakya
1918'den 1993'te slovakya ve çekya olarak iki devlete bölünene dek varlığını sürdüren bir devlettir. çekoslovakya'nın yaşamış olduğu bu bölünme, hiçbir sorun yaşanmadan, tek bir kurşun sıkılmadan gerçekleşmiş tek bölünmedir.
devamını gör...
terazi burcu erkeği
bir çok şey'dir.
terazi burcu erkeği olarak aktarayım.
flörtleşmeyi çok severiz. kafa iyiyken estetik algılarımıza ters düştüğünü bildiğimiz bir kadınla bile barın birinde kesişmek çok leziz gelir. hatta yanımızda sevgilimiz varken bile yaparız bunu 'küçük çaplı heyecanlar' bağımlısıyız bu türden şeyler için yaşıyoruz.
onlar olmazsa hayat pek heyecanlı ve keyifli gelmiyor. dozu zaman zaman arttırır, zamanı gelir de her şeyi 'elimize yüzümüze' batırdıysak azaltırız.
muhteşem yalan söyleme becerilerine sahibiz ve siz olayı anlayana kadar bir yenisi daha eklenir. konuşmak da bir sanattır keza. onun da kendi içinde estetiği olmalıdır.
langır lungur konuşan, bok sesli insanlardan irrite oluruz, güzel konuşanı dinleriz.
evvel zamanlara dönecek olursak biz de sevebiliyoruz arkadaşlar. ama sevmenin götürülerinin getirilerinden fazla olduğunu yaşaya yaşaya, bir kapıdan girip diğerinden çıka çıka hayattaki ideal aşk figürümüzün hikayesi kafamızdan silindi, nasıl bu hale geldiğimizi hatırlamaz olduk, nereden geldik? gitmek istediğimiz yer-vardığımız yer mi artık hiçbir şeyin öneminin kalmayacağı yaşlardan sonra ilgilenmez olduk.
insanın ne türden birisi oldğunu kendi kendine kabul edenlerdeniz. biliriz boklarımızı, kırdığımız insanları, kalpleri. zamanla kendi acılarımızı bile bunlara alet edebiliriz.
her duyguyu her ne boktan olguysa, bir şeyi istiyorsak elde etmek için manipüle ederiz, sonuna kadar kullanır. elde ettikten sonra gelişen 'devam etme süreci' bizim perdeleri kapatmamızla eş değer. geri sayımdır bizim için.
oysa sevgiyi her zaman hayatın en keyif saçan, mutluluk veren meyvesi olarak görmüşüzdür, filmlerden-müziklerden-kitaplardan çok etkileniriz.
ama bunlar büyüdükçe 'içte' kalan şeyler halini alır. zamanla kötü bir insana dönüşmekle alakalı galiba. bilmiyorum.
dostlarımıza çok düşkün olduğumuz kadar, tek yanlışlarında zart diye hayatımızdan uzaklaştırabiliriz. bizdeki asıl olay 'ne ekersen onu biçersin' hem de her türlü bok için.
dünyanın en tembel insanları olabildiğimiz gibi, anlık gazlama yada itici bir güç ile dünyayı 'öfke' 'sevgi' 'özlem' 'başarı' 'hırs' gibi duygularla tersine çevirebiliriz.
öfke demişken, içimiz zaten hep öfke dolu. ama o kadar çok şeye öfkelenip zamanla çoğu şeyin değişmemesi sebebiyle 'elimizde olmadığı için' artık sallamama moduna takmış, devam ediyoruzdur.
hiçbir şeyi umursamaz lafı çok cilalı. iddialı. yok böyle bir şey. özellikle 'hırs' yada 'öfke' mekanizmasına dokunca anlarsınız.
insanlardan nefret edip, yalnız kalmaktan deli gibi korkarız.
romantizmin kralını yaparız. canımız isterse tabi. konu bir yerden sonra sadece 'seks' olduğundan, üzgünüm ama romantizmi sallarız, ama çok şahane numara yaparız.
alkolü bol bol gönlümüzce sever-içeriz. etrafımızda da sevdiğimiz adamlar varsa, elde de manita.. ohh değmeyin keyfimize.
ama hemen ertesi gün 'boşluk' hissederiz evde tek başımıza otururken.
kafası oldukça çalışan insanlarız uyarayım. sinsilik gibi huylarımız bile var. dedikodu yapar-manipüle ederiz örgütleriz insanları-sonra çekilir kenara uzaktan izleriz-insanlar karıştıklarıyla kalır, hatta mevzunun kaynağının 'biz' olduğunu bile düşünmezler.
ama unutmayın 'ne ekersen onu biçersin' birileri mutlaka canımızı sıkmıştır.
vs vs daha sonra devam. sıkıldım.
terazi burcu erkeği olarak aktarayım.
flörtleşmeyi çok severiz. kafa iyiyken estetik algılarımıza ters düştüğünü bildiğimiz bir kadınla bile barın birinde kesişmek çok leziz gelir. hatta yanımızda sevgilimiz varken bile yaparız bunu 'küçük çaplı heyecanlar' bağımlısıyız bu türden şeyler için yaşıyoruz.
onlar olmazsa hayat pek heyecanlı ve keyifli gelmiyor. dozu zaman zaman arttırır, zamanı gelir de her şeyi 'elimize yüzümüze' batırdıysak azaltırız.
muhteşem yalan söyleme becerilerine sahibiz ve siz olayı anlayana kadar bir yenisi daha eklenir. konuşmak da bir sanattır keza. onun da kendi içinde estetiği olmalıdır.
langır lungur konuşan, bok sesli insanlardan irrite oluruz, güzel konuşanı dinleriz.
evvel zamanlara dönecek olursak biz de sevebiliyoruz arkadaşlar. ama sevmenin götürülerinin getirilerinden fazla olduğunu yaşaya yaşaya, bir kapıdan girip diğerinden çıka çıka hayattaki ideal aşk figürümüzün hikayesi kafamızdan silindi, nasıl bu hale geldiğimizi hatırlamaz olduk, nereden geldik? gitmek istediğimiz yer-vardığımız yer mi artık hiçbir şeyin öneminin kalmayacağı yaşlardan sonra ilgilenmez olduk.
insanın ne türden birisi oldğunu kendi kendine kabul edenlerdeniz. biliriz boklarımızı, kırdığımız insanları, kalpleri. zamanla kendi acılarımızı bile bunlara alet edebiliriz.
her duyguyu her ne boktan olguysa, bir şeyi istiyorsak elde etmek için manipüle ederiz, sonuna kadar kullanır. elde ettikten sonra gelişen 'devam etme süreci' bizim perdeleri kapatmamızla eş değer. geri sayımdır bizim için.
oysa sevgiyi her zaman hayatın en keyif saçan, mutluluk veren meyvesi olarak görmüşüzdür, filmlerden-müziklerden-kitaplardan çok etkileniriz.
ama bunlar büyüdükçe 'içte' kalan şeyler halini alır. zamanla kötü bir insana dönüşmekle alakalı galiba. bilmiyorum.
dostlarımıza çok düşkün olduğumuz kadar, tek yanlışlarında zart diye hayatımızdan uzaklaştırabiliriz. bizdeki asıl olay 'ne ekersen onu biçersin' hem de her türlü bok için.
dünyanın en tembel insanları olabildiğimiz gibi, anlık gazlama yada itici bir güç ile dünyayı 'öfke' 'sevgi' 'özlem' 'başarı' 'hırs' gibi duygularla tersine çevirebiliriz.
öfke demişken, içimiz zaten hep öfke dolu. ama o kadar çok şeye öfkelenip zamanla çoğu şeyin değişmemesi sebebiyle 'elimizde olmadığı için' artık sallamama moduna takmış, devam ediyoruzdur.
hiçbir şeyi umursamaz lafı çok cilalı. iddialı. yok böyle bir şey. özellikle 'hırs' yada 'öfke' mekanizmasına dokunca anlarsınız.
insanlardan nefret edip, yalnız kalmaktan deli gibi korkarız.
romantizmin kralını yaparız. canımız isterse tabi. konu bir yerden sonra sadece 'seks' olduğundan, üzgünüm ama romantizmi sallarız, ama çok şahane numara yaparız.
alkolü bol bol gönlümüzce sever-içeriz. etrafımızda da sevdiğimiz adamlar varsa, elde de manita.. ohh değmeyin keyfimize.
ama hemen ertesi gün 'boşluk' hissederiz evde tek başımıza otururken.
kafası oldukça çalışan insanlarız uyarayım. sinsilik gibi huylarımız bile var. dedikodu yapar-manipüle ederiz örgütleriz insanları-sonra çekilir kenara uzaktan izleriz-insanlar karıştıklarıyla kalır, hatta mevzunun kaynağının 'biz' olduğunu bile düşünmezler.
ama unutmayın 'ne ekersen onu biçersin' birileri mutlaka canımızı sıkmıştır.
vs vs daha sonra devam. sıkıldım.
devamını gör...
insanlar olmasaydı doğaya hangi tür hakim olurdu sorunsalı
kendi bölgesinde güçlü olan hayvan hakim olurdu. hatta geçen sene bu zamanlar kısıtlama döneminde sokağa çıkan hayvanları seyretmiştik.
ingiltere'de geyikler sokaklara inmiş, tilkiler masallardaki gibi ağzında peynir taşıyan karga avına çıkmış, ördekler ile kazlar ilkbaharın tadını çıkarıyor, dubai'de bir tavus kuşu sokaklarda geziniyor. şili'de bir puma yiyecek aramak için indiği şehrin otoparkında görüntülenmiş, galler'de dağ keçileri şehir turu organize etmişler.
hayvanlar da şehirlerimize ortak. sonuç olarak normal. çünkü insanoğlu onların yaşam bölgelerine ortak bile olmamış, gelip kesmiş, yakmış, düzeltmiş, betonlamış, asfatlamış.
ingiltere'de geyikler sokaklara inmiş, tilkiler masallardaki gibi ağzında peynir taşıyan karga avına çıkmış, ördekler ile kazlar ilkbaharın tadını çıkarıyor, dubai'de bir tavus kuşu sokaklarda geziniyor. şili'de bir puma yiyecek aramak için indiği şehrin otoparkında görüntülenmiş, galler'de dağ keçileri şehir turu organize etmişler.
hayvanlar da şehirlerimize ortak. sonuç olarak normal. çünkü insanoğlu onların yaşam bölgelerine ortak bile olmamış, gelip kesmiş, yakmış, düzeltmiş, betonlamış, asfatlamış.
devamını gör...
26 ocak 2021 istanbul'un iki ilçesinde ikamet sınırlaması
istanbul’da yabancı yoğunluğunun en fazla olduğu ilçelerden esenyurt ve fatih’te yabancılara yeni ikametgah verilmeyecek. yasağın öğrencileri kapsamadığı belirtildi
tabi öğrencileri kapsamaması çok ironik. emlak sektörünün asıl parayı öğrenciden kaldırması ile alakalı. pandemi girince araya aç köpeğe döndü hepsi.
devamını gör...
kızların erkeklerden çocuk diye bahsetmesi
genelde yakın arkadaşlara o kişiden bahsederken kullanılır. (bkz: kızlar bir çocuk var)
devamını gör...
savaşmak vs teslim olmak
duruma göre değişecektir ama benim için önemli olan kendi değerlerimde, istedigim şeyler dogrultusunda başarılı olmak ve kazanmaktir. gerek hayata karşı gerek başka durumlarda. bu ise bazen savaşarak bazen ise teslim olarak gerçekleşir. evet dostlarım, teslim olarak da kazanabilir ve başarıli olabilirsiniz. bu gireceğiniz savaşa bağlıdır.
devamını gör...
drakula istanbul'da
t: 1928 tarihinde yazılmış olan bir ali rıza seyfi romanıdır. aynı zamanda 1953 yılında filmi çekilmiş olup ilk türk korku filmi -yanlış hatırlamıyorsam- olma özelliğini taşımaktadır. fakat işbu tanım kitap hakkında olacaktır.
kitap 1997 yılında kamer yayınları tarafından latin harfli olarak giovanni scognamillo önsözüyle basılmıştır. malumunuz kont drakula karakterinin uluslararası tanınması bram stoker'ın meşhur dracula romanından sonra olmuştur. türkçe versiyonunu yazan ali rıza seyfi ise kendi kitabının konusunu, hatta her şeyini dracula kitabından alır. dracula kitabı 400-500 sayfa arası olup ali rıza seyfi'ninki 150-170 sayfa arasındadır. ali rıza seyfi'nin eseri bir nevi aslının özeti gibidir.
ali rıza'nın romanının gerçek adı "kazıklı voyvoda"dır. fakat kitabın latin harfli basımında "drakula istanbul'da" adı daha uygun görülmüş ki bence de isabetli olmuş.
orijinalinde incil, bizimkinde kur'an; orijinalinde sarımsak ve haç gibi nesneler kullanılırken bizimkinde haç yok doğal olarak fakat diğerleri var. mezar-türbe zıtlığı da mevcuttur.
orijinalindeki ana karakterin adı jonathan harker'dır, bu uyarlamada ise karakterimizin adı azmi. jonathon harker'ın sevgilisi olan mina harker, burada güzin olarak karşımıza çıkar. mina'nın arkadaşı lucy westenra ise şadan'dır. meşhur abraham van helsing ise doktor resuhi bey.
kitap 1997 yılında kamer yayınları tarafından latin harfli olarak giovanni scognamillo önsözüyle basılmıştır. malumunuz kont drakula karakterinin uluslararası tanınması bram stoker'ın meşhur dracula romanından sonra olmuştur. türkçe versiyonunu yazan ali rıza seyfi ise kendi kitabının konusunu, hatta her şeyini dracula kitabından alır. dracula kitabı 400-500 sayfa arası olup ali rıza seyfi'ninki 150-170 sayfa arasındadır. ali rıza seyfi'nin eseri bir nevi aslının özeti gibidir.
ali rıza'nın romanının gerçek adı "kazıklı voyvoda"dır. fakat kitabın latin harfli basımında "drakula istanbul'da" adı daha uygun görülmüş ki bence de isabetli olmuş.
orijinalinde incil, bizimkinde kur'an; orijinalinde sarımsak ve haç gibi nesneler kullanılırken bizimkinde haç yok doğal olarak fakat diğerleri var. mezar-türbe zıtlığı da mevcuttur.
orijinalindeki ana karakterin adı jonathan harker'dır, bu uyarlamada ise karakterimizin adı azmi. jonathon harker'ın sevgilisi olan mina harker, burada güzin olarak karşımıza çıkar. mina'nın arkadaşı lucy westenra ise şadan'dır. meşhur abraham van helsing ise doktor resuhi bey.
devamını gör...
mebus paltosu
amatör hikayeler ve özellikle rus edebiyatı konusunda güzel mizah yapan yazar arkadaşım. aman çizgini bozma, böyle devam et.bizde okuyalım gülelim eğlenelim hep.
devamını gör...
