(bkz: ünleme de ne) sorusunu akıllara getirir. nasıl ünlüyoruz ben de ünlüycem?!
devamını gör...

mesela ben. bir yerlerde düşüncelerimi beğenen birilerinin olduğunu gördükçe mutlu oluyor, mutlu oldukça daha fazla yazmak istiyorum.
devamını gör...

seni çöpe atacağım poşete yazık.
devamını gör...

şu an sinir olduğum sözlük özelliği. terapi niyetine, (bkz: kafa sözlük yazarlarının çektiği fotoğraflar) başlığına dalmıştım. hepsi birbirinden güzel fotoğraflara baka baka beğeniyordum. bir an ekranda biraz soluklan yiğidim uyarısıyla, kalakaldım. tamam dedim, beğenmeden bakmaya devam edeyim. olmadı. elim otomatikman beğeni butonuna gidiyor. bir iki sonra pes ettim, çıktım başlıktan. hevesim kursağımda kaldı. belki ben, soluk soluğa beğenmeye devam etmek istiyorum. bitirince dinlenecektim zaten. soluğumu düşünen sözlük yönetimine enişten duygularımla selam gönderiyorum.

edit: bir de kaç dakika ya da kaç saat sonra tekrar beğeni yapabileceğimizi söyleseniz güzel olur. tuvaletti, sigaraydı, suydu gibi ihtiyaç molası verdim geldim, hala sınırlama kapsamındayım. hapse düşmüş gibi bir his. anlayamazsınız.
devamını gör...

zihin ve bilinç gibi kavramları henüz anlayamamışken, insan aklının sarsılmaz tek otorite olarak kabul edilmesini tasvirleyen durumdur. belki de insanın en büyük problemidir, ola ki bu bataklığa saplanmışsa.
devamını gör...

kendisi diğer moderatörlerimiz kadar tatlı, samimi, kibar birisi. ayrıca yazarlarımıza yardım etmeyi ve görevini yapmayı çok seviyor. kendisini çok seviyor ve sayıyorum. iyi ki kafa sözlüğün moderatörlerinden ve yazarlarından birisi. sözlükte ilk bulunduğum zamanlar çok şey bilmiyordum, kendisi sayesinde nasıl tanım girileceğini vb. öğrendim. buradan kendisine sevgilerimi ve saygılarımı gönderiyorum. ayrıca yazdığı tanımları okumak çok büyük bir keyif veriyor insana.
devamını gör...

"durağan" anlamına da gelir.
devamını gör...

genel olarak zor ve karmaşık karakterli olan ve yola gelmeyen insanlar için kullanılan bir deyim.
devamını gör...

bu ülkede yeteri kadar değeri bilinmeyen,muazzam bir devlet adamı aynı zamanda muazzam bir lider olmasına rağmen bu ülkenin soysuzlarının,yolsuzlarının eleştirmeye daha doğrusu hakaret etmeye doyamadığı mükkemmel insan. ışıklar içinde uyu gazi paşam.
devamını gör...

t: bell hooks'un ilk olarak 2000 yılında yayınlanan kitabının ismidir. orijinal ismi ''feminism is for everybody''dir.

yazar, kısa bir girişten sonra feminizmi ''feminizm cinsiyetçiliği, cinsiyetçi sömürüyü ve baskıyı sona erdirmeye çalışan bir harekettir.'' sözleriyle tanımlıyor. bu sözlerden, feminizmin erkek düşmanlığı olmadığını ve sadece kadınlar için de var olmadığını anlıyoruz. zaten bence feminizm'i çok yanlış anlayıp yanlış bir şekilde temsil eden fazla kişi var günümüzde. feminizm, sadece tüylerini almamak ya da 'bayan demeyeceksin' demek olamaz. daha büyük amaçları var lakin dediğim gibi günümüzde hem yanlış temsil edilmesinden hem de ön yargıdan dolayı yanlış anlaşılıyor.

feminizm, erkekleri ya da kadınları değil, düşüncelerinde yer edinen ve doğdukları andan itibaren kendilerine cinsiyet rolü empoze edilen cinsiyetçiliği eleştiriyor. yazar, bu cinsiyetçiliğin sadece kadınları etkilemediğini, erkekleri de fazlaca olumsuz etkilediğinden bahsediyor. tabii bu hareketin içerisinde zaman zaman kendi çıkarını düşünenler olmuş, bazı sarsılmalar yaşanmış ve amaçlarını tam olarak aktaramamışlar fakat ataerki medyanın da feminizmin yanlış lanse edilmesinde çok büyük payı olduğu vurgulanıyor.

yazarın cinsiyetçilik, eşitsizlik, ataerki kavramı gibi konuları, başka konulara da değinerek (ırkçılık, sınıf eşitsizliği vb.) yazması ve yalın bir dil kullanması hoşuma gitti. zaten yazar, literatürde feminizm ile ilgili anlaşılır, yalın dille yazılan bir eser bulunmadığından bu kitabı yazmaya karar vermiş ve adına da ''feminizm herkes içindir'' demiş.
devamını gör...

boşandım dün gece.

deniz ile rüzgâr da bir yere kadar yanyana idare ediyormuş, sıkıldım.
öyle çabuk ve öyle çok sıkılıyorum ki artık, anlatamam.
tek istediğim evim, türkan, gece ve ben.
olursa bahçede hanımeli, olmazsa ona da can sağlığı.
sabah evden çıkıp ekmek alacak kadar derman, tek kişilik yemeğin tuzunu düşünecek kadar yaşam zevki, bunu daha önce okuyayım diyebileceğim bir kaç kitap.
ve bol bol müzik, şarkılar, şarkılarım.
insan lüzumsuz, insan gereksiz, insanlar ben dahil hepsi mallık abidesi.
insanlara laf anlatmaktansa kaldırım taşı ile dertleşirim bin kat iyi.

ne diyordum? hah, sıkıldım.
tek kişilik şarkılar dardır diyorum ama tek kişilik şarkılara tutunarak devam edeceğiz artık yola, çünkü şarkıları aynı kulakla duyacak insanlara yol verdim ya da onlar bana yol verdiler.
hof, bak, yazarken bile sıkıldım iyi mi?

ne diyeyim, ne güzeldik oysa biz?
devamını gör...

tanımlanabilir olmayan bir kavramdır. ama tanımlanmaya değerdir de aynı zamanda. en azından uğraşmak gerekir. uğraşalım o zaman.

uzunca bir süredir dünya üzerinde bulunduğumu düşündüğüm için iç rahatlığıyla dünya hakkında fikir beyan etme şımarıklığını gösterebileceğimi düşünüyorum. ve gözlemlerimi uzmanlarla paylaşıp fikir alışverişinde bulunduktan sonra ortaya çıkardığım sonuçlara göre dünya bir deliler evidir.

zannettiğimiz gibi uzay boşluğunda üzerinde yaşam olan tek gezegen biz değiliz. bu kadar büyük bir karmaşa yaşamamızın nedeni de bu aslında. gezegenin babil kulesi gibi olmasının nedeni hepimizin farklı gezegenlerden evren konseyi kararıyla hiçbir işe yaramayan bu gezegene sürgün olarak gönderilmiş olmamızdır.

aklınızdaki bazı soruların cevap bulmaya başladığını hissediyorum. o zaman devam edeyim.

başka gezegenlerde uyum sağlayamayan, gerekli olgunluğa erişemeyen, toplum içinde yaşamayı beceremeyen, zihinsel gelişimini tamamlayamayan herkesi bu zavallı gezegene yolladılar. biz de genlerimizde olan kötülük hissinden de feyz alarak berbat bir gezegen ortaya çıkardık.

bu yüzden bizim delilik diye tabir ettiğimiz şey aslında tüm dünya ahalisinin genetik mirasıdır.

peki hepimiz bu delilikten mustarip isek neden hala içimizden bazılarına deli demeye devam ediyoruz?

çünkü doğamız gereği eksik yaratıklar olduğumuz için bir şekilde bir üstünlük duygusu yaşama derdindeyiz. herkesin zayıf olduğu bir toplumda birazcık kilolu olanlara şişman denir, herkesin şahin gözlerine sahip olduğu bir toplumda ise miyoplar kör sayılır. herkesin deli olduğu bir toplumda biraz daha ayrıksı olanlar deli sayılacaktır elbette.

delilik sahip olmadığımız ait olduğumuz bir kavramdır.
devamını gör...

hayata dair anlama gücünüz arttıkça, kelimeleriniz değişir. herkesin bilmediği kelimelerle cümleler kurmaya başlarsınız. tam kendinizi ifade edecek kadar dolmuş olursunuz ama anlattığınız şeyi anlayan kişilerin eksikliği yalnızlığınız olur.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
seni özleyeceğim
devamını gör...

kral viii. henry’nin sorumlu olduğu sınırlar dışına çıkarak evrensel bakarsak eğer, bana göre insanlığa en büyük ihaneti (bkz: thomas more) gibi bir hümanisti idama mahkum etmesidir.
kralın eksantrik yönlerinin vurgulandığı hayatını, tarihi drama türünde izlemek isteyenler (bkz: the tudors (dizi)) izleyebilir.
devamını gör...

ahmed arif gibi sevmektir.

"şunu da bir iyi belle; benim için çok mühim olan, sana aşık olmak veya aşık olmadığımı bağırıp yırtınmak değildir. aslolan, seni kırmamak, üzmemek, kaybetmemektir. anladın mı canım?"
devamını gör...

1. dünya savaşı sonrasında anadolu toprakları pay edilirken; ingilizler, bu toprakları zeki yunanlara, çalışkan italyanlara vermek lazım der. cumhuriyet kurulur sevr yırtılıp atılır ve gazi mareşal m. k. atatürk gururla bağırır: türk milleti çalışkandır, türk milleti zekidir!
devamını gör...

''savunmacılara çalım atmak diktatörlere çalım atmaktan daha kolay. siz zoru başaracak, brezilya'ya demokrasi şampiyonluğunu getireceksiniz." sözlerinin sahibi efsanevi futbolcu.

oynadığı dönemdeki brezilya takımının görüntülerini izlediğinizde, onun, o inanılmaz kendine güvenini, her hareketinden fark edersiniz. belki bir pele değildir ama brezilya'da en az onun kadar hatta daha fazla sevilir.

bu sokrates'in adamlığından ve insani yönünün gelişmişliğinden kaynaklanmaktadır. doktor lakabı mesleğinden mütevellit kendisine verilmiştir. tıp doktoru olan sokrates futbolu bıraktıktan sonra gönüllü olarak hiç bir ücret almadan doktorluk yapmıştır.

hipokratı mezarında ters döndürenlere inat, onun sol yumruğu ile hipokrat'ı cennette selamladığını düşünüyorum.

corinthians forması giydiği dönemlerde, kulübün cuntacılarla içli dışlı olması kendisini rahatsız etmiş ve kurduğu ''corinthians demokrasi hareketi'' ile birlikte baskıya ve faşizme kaşı mücadele etmeye başlamıştır.

82 seçimleri öncesinde arkadaşlarıyla birlikte ''15'in de seçime'' yazılı formalarla sahaya çıkarak tepkisini futbol sahasında da göstermiştir. bu da yetmemiş takım eyalet şampiyonu olduğunda ise yine arkadaşları ile birlikte ''demokrasi'' pankartı açmıştır.

ancak işler onun istediği şekilde gitmemiş ve ülkesinden ayrılarak mor menekşelerin yolunu tutmuştur. sokrates sadece bir futbolcu değildir aynı zamanda bir dava adamıdır. zaten onu büyük yapan, kendisinden daha yetenekli futbolcuların dahi önünde anılmasını sağlayan şey de tam olarak budur.

direta ja ! hak şimdi !

hakkın olanı aldın doktor. ışıklar içerisinde yat.
devamını gör...

seni büyüten tozlardır...
devamını gör...

merdiven olmadığı zaman sandalye üstüne kat kat kırlent koyulması ve üzerine cambaz misali çıkılması suretiyle yapılan eylem ve en nefret ettiğim ev işi.
boyumuz da uzun değil ama hep bize kalıyor bu iş.
düşünürken kolum ve boynum ağrıdı.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim