ali murat irat
“ve bazen ölür insan. yaşarken çok kere, hayatın sonunda bir kere ölür.”
kalemi güçlü bir yazar. henüz kitaplarıyla tanışmadıysanız ve şu aralar “kimi ve neyi” okuyayım diye düşünüyorsanız, bir meddah olarak, yazarı sizlere öneriyorum.
birkaç yıl önce kendisiyle tanışmıştım. sohbeti de ayrı güzeldir. ankaralılar imge kitabevini iyi bilirler. yazarı buradan sorabilirler, denk gelirseniz bir çay kahve için derim. son derece mütevazi ve hoş sohbet biridir.
ankara üniversitesi farmakoloji bölümü mezunu, odtü’de siyaset bilimi ve kamu yönetimi bölümünde ikinci yüksek lisansını yapmıştır. mülkiye'de ikinci doktorasını yaparken aynı zamanda bir zamanlar sartre, althusser, foucault ve gilles deleuze gibi ünlü filozof ve kuramcıların ders verdiği paris’teki ecole normale superieure’da felsefe eğitimi almıştır. makale, deneme ve şiirleri birgün, radikal, birikim, evrensel kültür, bilim ve ütopya gibi çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmıştır.
kitaplarından bazıları;
yalnızlığa övgü
aleviliğin abc’si (bu kitap bir başucu kitabından öte bir bilgi kaynağıdır.)
yitik (ezidileri anlatan müthiş bir roman)
aşkın tarihi
…
tarih konusunda pek yamulmam ama sanırım 3 yıl kadar önce bir arkadaşıma “yalnızlığa övgü” kitabını vermiştim. aradan uzun zaman geçti. geçen gün whatsapp marifetiyle arkadaşım bir fotoğraf gönderdi. buyrunuz;
bu kitap ankara’dan yola çıktı ve yaklaşık 2600 km yolculuk etti ve bu yazıyı yazmama sebep oldu. şunu her zaman söylerim; “kitapları kutsamayın. okuduktan sonra verin gitsin.” kitaplar, evinizde yıllarca işlevsiz olarak saklanacak birer obje değildir.
yazarın kitaplarını öneriyorum efendim. ancak yazarın kitaplarını sakın ola şu saçma sapan kişisel gelişim zımbırtılarından sanmayın. ve o tarz kitaplara da para vermeyin, onun yerine bir bira için daha iyi.
tarihi bilgilerle dolu ve kendine has bir anlatım tarzıyla sürükleyicidir yazarın dili. tarih, sosyoloji, felsefe ve fena oranda aşk içerir kitapları.
ça ça ça: alıntı kısmı için kaynakça
öyle işte.
kalemi güçlü bir yazar. henüz kitaplarıyla tanışmadıysanız ve şu aralar “kimi ve neyi” okuyayım diye düşünüyorsanız, bir meddah olarak, yazarı sizlere öneriyorum.
birkaç yıl önce kendisiyle tanışmıştım. sohbeti de ayrı güzeldir. ankaralılar imge kitabevini iyi bilirler. yazarı buradan sorabilirler, denk gelirseniz bir çay kahve için derim. son derece mütevazi ve hoş sohbet biridir.
ankara üniversitesi farmakoloji bölümü mezunu, odtü’de siyaset bilimi ve kamu yönetimi bölümünde ikinci yüksek lisansını yapmıştır. mülkiye'de ikinci doktorasını yaparken aynı zamanda bir zamanlar sartre, althusser, foucault ve gilles deleuze gibi ünlü filozof ve kuramcıların ders verdiği paris’teki ecole normale superieure’da felsefe eğitimi almıştır. makale, deneme ve şiirleri birgün, radikal, birikim, evrensel kültür, bilim ve ütopya gibi çeşitli gazete ve dergilerde yayımlanmıştır.
kitaplarından bazıları;
yalnızlığa övgü
aleviliğin abc’si (bu kitap bir başucu kitabından öte bir bilgi kaynağıdır.)
yitik (ezidileri anlatan müthiş bir roman)
aşkın tarihi
…
tarih konusunda pek yamulmam ama sanırım 3 yıl kadar önce bir arkadaşıma “yalnızlığa övgü” kitabını vermiştim. aradan uzun zaman geçti. geçen gün whatsapp marifetiyle arkadaşım bir fotoğraf gönderdi. buyrunuz;
bu kitap ankara’dan yola çıktı ve yaklaşık 2600 km yolculuk etti ve bu yazıyı yazmama sebep oldu. şunu her zaman söylerim; “kitapları kutsamayın. okuduktan sonra verin gitsin.” kitaplar, evinizde yıllarca işlevsiz olarak saklanacak birer obje değildir.
yazarın kitaplarını öneriyorum efendim. ancak yazarın kitaplarını sakın ola şu saçma sapan kişisel gelişim zımbırtılarından sanmayın. ve o tarz kitaplara da para vermeyin, onun yerine bir bira için daha iyi.
tarihi bilgilerle dolu ve kendine has bir anlatım tarzıyla sürükleyicidir yazarın dili. tarih, sosyoloji, felsefe ve fena oranda aşk içerir kitapları.
ça ça ça: alıntı kısmı için kaynakça
öyle işte.
devamını gör...
hayvanları insanlardan daha çok sevmek
devamını gör...
çocuk yaparak evliliği kurtarmak
(bkz: yapma işte bunu yapma)
devamını gör...
the sandman
neil gaiman tarafından yazılan, çeşitli çizerler tarafından resimlenen ve kapakları muhteşem sanatçı dave mckean tarafından yaratılan çizgi roman sanatının baş yapıtlarından birisi.
şahsımca sandman'i en iyi anlatan cümlelerden biri şu: "sandman, bir matruşka gibi her sayısında nice sürprizlere gebe olan bir epik. modern mitoloji ile gece kadar siyah bir fantastik edebiyatın zengin birlikteliğini, tarihe mal olmuş tiyatro eserleri ile modern zamanın kurgusunu ve efsanelerini hiç bir dikiş izi olmaksızın ören bir roman."
ayrıca çizgi romanların hala çocuklar için olduğunu düşünenler varsa 1991 yılında dünya fantastik edebiyat ödülleri'nde 'en iyi kısa hikaye ödülü'nü aldığını da hatırlatalım.
dizisinden ilk görüntüler ağzımızın suyunu akıtmışken söylemekte fayda var: okumadan ölmeyiniz.
şahsımca sandman'i en iyi anlatan cümlelerden biri şu: "sandman, bir matruşka gibi her sayısında nice sürprizlere gebe olan bir epik. modern mitoloji ile gece kadar siyah bir fantastik edebiyatın zengin birlikteliğini, tarihe mal olmuş tiyatro eserleri ile modern zamanın kurgusunu ve efsanelerini hiç bir dikiş izi olmaksızın ören bir roman."
ayrıca çizgi romanların hala çocuklar için olduğunu düşünenler varsa 1991 yılında dünya fantastik edebiyat ödülleri'nde 'en iyi kısa hikaye ödülü'nü aldığını da hatırlatalım.
dizisinden ilk görüntüler ağzımızın suyunu akıtmışken söylemekte fayda var: okumadan ölmeyiniz.
devamını gör...
yazarların engellediği ilk yazar
ilkini hatırlamıyorum ama toplam 32 kişi oldu.herkes haddini bilecek.bazıları işi gücü bırakmış kimi bozsam derdinde.yerim senin ukalalığını!
devamını gör...
gini katsayısı
bir ekonomideki gelir dağılımı adaletini gösteren katsayıdır. 0 ile 1 arasında değer alır. sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımı adaleti yüksek; bire yaklaştıkça ise gelir dağılımı adaletsizliği artmakta yani gelir dağılımı adaleti azalmaktadır.
devamını gör...
nickaltı ile başlayan aşk
yıllar önce başka bir sözlükte sırf mutlu olsun diye birinin doğum gününü kutlamıştım. uzun bir arkadaşlığımızın olacağını nereden bilebilirdim?
aylarca sabahladık. sonra baktım ben bu kızdan hoşlanıyorum, yüz yüze görüşmek istedim. kabul etmedi. böyle, tarifi imkansız bir andı. bok gibi hissettiğim, aciz bir an. belki nedeni farklıydı. ama ben öyle hissetmiştim ve gerçekten çok güçlüydü. fazla sürmedi konuşmamız. sonra da koptuk.
yıllar sonra, rastladık birbirimize. baktım hala içim yanıyor, tutmadım kendimi. dolu dizgin... mutlu olacağını düşündüğüm, içimden gelen her şeyi yaptım. yine olmadı. sonra bir kaç kişi geldi geçti. gerçekten kötü şeyler de deneyimledim. ama bu kadar üzmedi beni. yani olmaması değil de, gerçekten anlaşıldığımı düşündüğüm kişinin beni anlamamış olması baya canımı sıkmıştı.
şimdi mi? şimdi ben muzun gücüne inanıyorum. altın oranda bal süt ve muz karışımı bana her şeyi yaptırabilir.
aylarca sabahladık. sonra baktım ben bu kızdan hoşlanıyorum, yüz yüze görüşmek istedim. kabul etmedi. böyle, tarifi imkansız bir andı. bok gibi hissettiğim, aciz bir an. belki nedeni farklıydı. ama ben öyle hissetmiştim ve gerçekten çok güçlüydü. fazla sürmedi konuşmamız. sonra da koptuk.
yıllar sonra, rastladık birbirimize. baktım hala içim yanıyor, tutmadım kendimi. dolu dizgin... mutlu olacağını düşündüğüm, içimden gelen her şeyi yaptım. yine olmadı. sonra bir kaç kişi geldi geçti. gerçekten kötü şeyler de deneyimledim. ama bu kadar üzmedi beni. yani olmaması değil de, gerçekten anlaşıldığımı düşündüğüm kişinin beni anlamamış olması baya canımı sıkmıştı.
şimdi mi? şimdi ben muzun gücüne inanıyorum. altın oranda bal süt ve muz karışımı bana her şeyi yaptırabilir.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın ama en normalinden,
içinde ev hali olandan.
iki saattir kızım beni uyandırmamaya çalışıyor, sorsan.
odaya giriyor, balkona giriyor, banyoya giriyor, gardıropu açıyor. *. bende uyur numarası yapıyorum.
sonrası kapı çarpması.
normal normal okula gitti.
birazdan ortanca da kalkar.
seviyorum ben bu okul işini.
evdeki rutüni, okul normalini.
hayatın normalini.
normal hayatı seviyorum.
sevilmez mi?
bu arada, pavlov kardeşin normal ismine ayar olanlara girdiği, cevap videosuna bayıldım. hem işini yapıyor hem komik. *. senin karşılamanda iyiydi kuzguncuk vişnesi. en iyisi tabii ki teoman.
neyyyse, ben de kalkayım, hazırlanayım.
kesin mis gibi bir gün beni bekliyordur.
bir demet tiyatro 'da lütfiye abla gibi hadi size iyi günlerrrr diyorum.
içinde ev hali olandan.
iki saattir kızım beni uyandırmamaya çalışıyor, sorsan.
odaya giriyor, balkona giriyor, banyoya giriyor, gardıropu açıyor. *. bende uyur numarası yapıyorum.
sonrası kapı çarpması.
normal normal okula gitti.
birazdan ortanca da kalkar.
seviyorum ben bu okul işini.
evdeki rutüni, okul normalini.
hayatın normalini.
normal hayatı seviyorum.
sevilmez mi?
bu arada, pavlov kardeşin normal ismine ayar olanlara girdiği, cevap videosuna bayıldım. hem işini yapıyor hem komik. *. senin karşılamanda iyiydi kuzguncuk vişnesi. en iyisi tabii ki teoman.
neyyyse, ben de kalkayım, hazırlanayım.
kesin mis gibi bir gün beni bekliyordur.
bir demet tiyatro 'da lütfiye abla gibi hadi size iyi günlerrrr diyorum.
devamını gör...
sözlük yazarlarının telefon rehberlerinde kayıtlı en garip isim
devamını gör...
günaydın sözlük
en sevdiğim mevsim geldi. ben sıcak hava ve güneş insanı değilim. hava puslu ve serin. tahmini 5 civarı uyandım. annem covid olduğu için bende karantinaya girdim ama artık bir alışkanlık haline gelen uyandıktan 20 dakika sonra ilk sigaramı gün doğmaya yakın arabayla sakin yollarda içmek oluyor. yaklaşık 10 gün daha karantina devam edecek. yalnız olmak harika birşey. kimse arayıp sormuyor, kimsenin derdi ile uğraşmıyorum. sadece ben varım ve kendimi çok seviyorum. herkese güzel bir gün diliyorum. unutmayın hayat anı yaşamak için vardır. her anın keyfini çıkarın.
devamını gör...
4 ekim 2021 whatsapp facebook ve instagram’ın çökmesi
ne yapacak şimdi bu halk nerede bu devlet bu ne sorumsuzluk şimdi biz nereden bileceğiz kim ne yemiş ne s.miş , kim nerede kiminle ya .of of
devamını gör...
kalın dilim pizza seven insanların ortak özellikleri
pizzayı kalın dilim sevmeleri.
devamını gör...
insanların geceyi sevmesinin sebebi
gece güzeldir, her şeyi saklar, görüneni görünmez kılar, duyguları yaşamak için karanlık kaplar her yanını.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının oy vermiyor olması
acaba çekiniliyor mu dedirtir. oysa her şey bir (+) oy ile başlar, kelebek etkisi yaratır.
+ oy parasızdır. sayısızdır. bol bol kullanalım, kullandırtalım.
+ oy parasızdır. sayısızdır. bol bol kullanalım, kullandırtalım.
devamını gör...
boğaziçi öğrencilerinin videosu vs tgb öğrencilerinin videosu
ülkesini hem sevip, hem de ülkenin geldiği son noktaya üzülen bir kişi olarak, iki videoyu da aynı tepkiyle izledim. "ülkem adına üzgünüm" sözünün karşılığı "ülkemi seviyorum" olamaz bana göre. aklı başında bir insan hem sevip, hem üzülür. zaten üzülmek, sevgi barındıran bir tabirdir. sevmesen, "amaan banane" dersin ve sadece kendi hayatına bakarsın. ama ülkesi adına üzülen insan, ülkesini daha iyi yerlerde, daha farklı koşullarda görmek istiyor demektir.
ben de üzülüyorum. üzüldüğüm çok şey var. onları sıralamıycam şimdi ama bu başlığın konusu olduğu için söyleyim, üzüldüğüm şeylerden biri de; gençlerin bu şekilde kutuplaştırılıp, ayrıştırılması.
65 yaşında bir adam bu ülkenin geleceği değil, bu gençler ülkenin geleceği. zihinlerini, zekalarını sadece bilime yormaları gereken yaşta uğraştıkları, uğraştırıldıkları şeylere bak.
ben de üzülüyorum. üzüldüğüm çok şey var. onları sıralamıycam şimdi ama bu başlığın konusu olduğu için söyleyim, üzüldüğüm şeylerden biri de; gençlerin bu şekilde kutuplaştırılıp, ayrıştırılması.
65 yaşında bir adam bu ülkenin geleceği değil, bu gençler ülkenin geleceği. zihinlerini, zekalarını sadece bilime yormaları gereken yaşta uğraştıkları, uğraştırıldıkları şeylere bak.
devamını gör...
internette sürekli ağaç fotoğrafı paylaşmamıza rağmen ağaçların bir kez olsun telif atmamış olması
az önce fark ettiğim gerçektir.
işten geldim, içeri girer girmez hemen duşa girdim. duştan çıktıktan sonra kendime hafif aperatif bir şeyler hazırladım, peynir, reçel gibi gece gece midemi üzmeyecek şeyler işte bilirsiniz.. sonra içeride oturmuşum pc'de takılıyorum. bir yandan illuminati deşifre videoları izleyip insanların halen daha bu küresel sermayenin bir kuklası olduğuna şaşırıp emperyalizmi kınıyorum, diğer yandan da kekik aromalı kızılcık çayımı içiyorum. sonra dedim kız arkadaşımın instagram hesabını stalklayalım bakalım neler paylaşmış, kimler takip ediyor. bir baktım hep çayır çimen fotoğrafı. sonra bir süre bakıştık.
esra:
ben:
esra:
ben:
esra: yhaa beni düşünüyorsun değil miii <3
ben: tabii ki bir tanem <3
aslında o anda hani boşluğa dalar kalırız ya hindiler gibi. öyle bakakalmıştım, kafamda da "alarko kombii gerçek kombi gerçek konforr" reklam sözü çalıyor anasını satim.
ben: tatlım?
esra: evet bebeyim
ben: hiç düşündün mü?
esra: neyi bebeyim?
ben: nasıl desem... hani biz doğa fotoğrafları çekiyoruz ya.
esra: evet??
ben: ağaçlara neden telif ücreti vermiyoruz? onlardan izinsiz fotoğraflarını çekip kullanıyoruz çünkü.
esra: hahah sen delirdin galiba
ben: hayır merak ediyorum. mesela benim blogum var ya biliyorsun. adsense hesabım da açık.
esra: ee?
ben: bu google'dan reklam alıp para kazandığım anlamına gelir.
o sırada youtube'tan bir video açıldı "saddam hüseyin ölmedi! duyunca şok olacaksınız, youtube silmeden mutlaka izleyin" videosunu açmışım birden oynatmaya başladı, kapattım.
ben: bu sebeple onların fotoğrafını sitemde paylaşıp gelir kazanıyorum etik midir?
esra: haha neden etik değilmiş?
ben: bak mesela geçenlerde bir karikatürist telif atıp atıp duruyordu. yarın bir gün hayvan hakları gibi ağaç haklarını da konuşursak?
esra: ne olur?
ben: o zaman zor duruma düşeriz. bir çam ağacı tarafından mahkemeye verilmek kim ister ki? üstelik bir fotoğraf karesinde binlerce ağaç çıkabiliyor. bu da binlerce dava anlamına gelir. uğraş uğraşabilirsen.
esra: tatlım tamam da kendin diyorsun bak herhangi bir hakları yok.
ben: bu olmayacağı anlamına gelmez ki.
esra: yaa tunçç! sus artık boş yaptın yet-her!
ben: ağaç haklarını savunmak suç mu oldu şimdi? sen twitter'da duyar yapıyorsun iyi, ben burada ağaç hakları kutsaldır deyince auuvv. ne auvv??
esra: bak geliyor terlik!
ben: bu maskenin altında etten fazlası var. bu maskenin altında bir fikir varr!! ve fikirlere terlik işlemez bayan!
o sırada terliğini bir fırlattı arkadaşlar. diş etime geldi ve bir parça kanadı. baya korktu saftirik, sonra opiyim geçsin dedi kapattık konuyu. kadınların hiç ayarı yok vesselam.
neyse bu konuyu ben yakında kafa gazetesinde yazacağım arkadaşlar. özel sayı olacak bir sonraki sayımız. hayvan hakları var da, ağaç hakları neden yok. bugün kimse kimse hakkında izin almadan konuşamıyorken, birbirinin fotoğrafını sapıklık olduğu için çekemiyorken ağaçlarda neden serbest oluyor? bu ikili standarta son vereceğim ben. yazımı okumanızı tavsiye ederim.
işten geldim, içeri girer girmez hemen duşa girdim. duştan çıktıktan sonra kendime hafif aperatif bir şeyler hazırladım, peynir, reçel gibi gece gece midemi üzmeyecek şeyler işte bilirsiniz.. sonra içeride oturmuşum pc'de takılıyorum. bir yandan illuminati deşifre videoları izleyip insanların halen daha bu küresel sermayenin bir kuklası olduğuna şaşırıp emperyalizmi kınıyorum, diğer yandan da kekik aromalı kızılcık çayımı içiyorum. sonra dedim kız arkadaşımın instagram hesabını stalklayalım bakalım neler paylaşmış, kimler takip ediyor. bir baktım hep çayır çimen fotoğrafı. sonra bir süre bakıştık.
esra:
ben:
esra:
ben:
esra: yhaa beni düşünüyorsun değil miii <3
ben: tabii ki bir tanem <3
aslında o anda hani boşluğa dalar kalırız ya hindiler gibi. öyle bakakalmıştım, kafamda da "alarko kombii gerçek kombi gerçek konforr" reklam sözü çalıyor anasını satim.
ben: tatlım?
esra: evet bebeyim
ben: hiç düşündün mü?
esra: neyi bebeyim?
ben: nasıl desem... hani biz doğa fotoğrafları çekiyoruz ya.
esra: evet??
ben: ağaçlara neden telif ücreti vermiyoruz? onlardan izinsiz fotoğraflarını çekip kullanıyoruz çünkü.
esra: hahah sen delirdin galiba
ben: hayır merak ediyorum. mesela benim blogum var ya biliyorsun. adsense hesabım da açık.
esra: ee?
ben: bu google'dan reklam alıp para kazandığım anlamına gelir.
o sırada youtube'tan bir video açıldı "saddam hüseyin ölmedi! duyunca şok olacaksınız, youtube silmeden mutlaka izleyin" videosunu açmışım birden oynatmaya başladı, kapattım.
ben: bu sebeple onların fotoğrafını sitemde paylaşıp gelir kazanıyorum etik midir?
esra: haha neden etik değilmiş?
ben: bak mesela geçenlerde bir karikatürist telif atıp atıp duruyordu. yarın bir gün hayvan hakları gibi ağaç haklarını da konuşursak?
esra: ne olur?
ben: o zaman zor duruma düşeriz. bir çam ağacı tarafından mahkemeye verilmek kim ister ki? üstelik bir fotoğraf karesinde binlerce ağaç çıkabiliyor. bu da binlerce dava anlamına gelir. uğraş uğraşabilirsen.
esra: tatlım tamam da kendin diyorsun bak herhangi bir hakları yok.
ben: bu olmayacağı anlamına gelmez ki.
esra: yaa tunçç! sus artık boş yaptın yet-her!
ben: ağaç haklarını savunmak suç mu oldu şimdi? sen twitter'da duyar yapıyorsun iyi, ben burada ağaç hakları kutsaldır deyince auuvv. ne auvv??
esra: bak geliyor terlik!
ben: bu maskenin altında etten fazlası var. bu maskenin altında bir fikir varr!! ve fikirlere terlik işlemez bayan!
o sırada terliğini bir fırlattı arkadaşlar. diş etime geldi ve bir parça kanadı. baya korktu saftirik, sonra opiyim geçsin dedi kapattık konuyu. kadınların hiç ayarı yok vesselam.
neyse bu konuyu ben yakında kafa gazetesinde yazacağım arkadaşlar. özel sayı olacak bir sonraki sayımız. hayvan hakları var da, ağaç hakları neden yok. bugün kimse kimse hakkında izin almadan konuşamıyorken, birbirinin fotoğrafını sapıklık olduğu için çekemiyorken ağaçlarda neden serbest oluyor? bu ikili standarta son vereceğim ben. yazımı okumanızı tavsiye ederim.
devamını gör...
dua ederken hızını alamayıp dertleşme moduna geçmek
size de oluyor mu arkadaşlar, dua ediyorum allah'ım şöyle olsun böyle olsun yardım et rabbim derken birden bire sanki derdimi anlatıyormuş gibi bir şekle bürünüp mevzuları ve yaptığım şeylerin nedenini açıklarken buluyorum kendimi.
sonra diyorum ki lan senin karşında asker arkadaşın mı var, zaten ne anlatıyorsun o hepsini biliyor diyerek kendime geliyorum*.
sonra diyorum ki lan senin karşında asker arkadaşın mı var, zaten ne anlatıyorsun o hepsini biliyor diyerek kendime geliyorum*.
devamını gör...
yırttık abicim yırttık isimli moderatörün görevine son verilmesi
bizzat benim yaptığım eylemdir.
kurucu ve organizasyonun başı olarak; olabildiğim her konuda şeffaf ve bilgilendirici olmak benim kendi arzumdur.
bunu da iyi bir itibar sağlayacağı için değil, bu tarz interaktif oluşumların, şeffaf bir yönetim anlayışı ile organize edilmesine inandığım için yapmaktayım.
ancak bu anlayış , her konuyu detayları ile dışarıya paylaşacağım anlamı taşımaz.
bazı konularda insiyatif almam gerekiyor, bu da öyle bir konu.
hali hazırda ; yayına girdiğimizden bu zamana kadar, kafa sözlük'ü yazarlarımız ile beraber geliştiriyoruz. onların önerileri, istekleri ve çözümlemeleri ile ilerliyoruz.
kıyas yanlış olur belki lakin, bu şekilde bir model belirleyen ve şeffaflık konusunu bu denli önem veren başka bir oluşum da yok.
kafa sözlük bu çizgisini yayında olduğu süre boyunca sürdürecektir.
kısacası, yırttık abicim yırttık nezdinde bu konunun böyle noktalanması gerekiyor.
kurucu ve organizasyonun başı olarak; olabildiğim her konuda şeffaf ve bilgilendirici olmak benim kendi arzumdur.
bunu da iyi bir itibar sağlayacağı için değil, bu tarz interaktif oluşumların, şeffaf bir yönetim anlayışı ile organize edilmesine inandığım için yapmaktayım.
ancak bu anlayış , her konuyu detayları ile dışarıya paylaşacağım anlamı taşımaz.
bazı konularda insiyatif almam gerekiyor, bu da öyle bir konu.
hali hazırda ; yayına girdiğimizden bu zamana kadar, kafa sözlük'ü yazarlarımız ile beraber geliştiriyoruz. onların önerileri, istekleri ve çözümlemeleri ile ilerliyoruz.
kıyas yanlış olur belki lakin, bu şekilde bir model belirleyen ve şeffaflık konusunu bu denli önem veren başka bir oluşum da yok.
kafa sözlük bu çizgisini yayında olduğu süre boyunca sürdürecektir.
kısacası, yırttık abicim yırttık nezdinde bu konunun böyle noktalanması gerekiyor.
devamını gör...
utangaç balıklar için buzlu camdan akvaryum
(bkz: m.kutlukhan perker) tarafından yazılan şiir. normalde şiiri pek sevmeyen bünyemi ilk okuduğum anda etkisine aldı, bu başlığı açıyor olmam anonimliğime zeval getirme ihtimali taşısa da siz de okuyun isterim.
bir mucize olsa da geri dönsen
yine sabah uyanınca ağzıma girse saçların
yan yatarak dönsek birbirimize.
üşümüş ayaklarını, bacaklarımın arasına yerleştirsen.
şaklaban olsa gözlerin.
kapı çalmasın diye dua etsen, ellerini kaldırıp göğe.
bir tek senin dua ettiğin tanrıya inanırım ben.
bir mucize olsa da geri dönsen.
sen; yatakta şımarırken, deri ceketimi giyip hafız bakkala gitsem
ekmek ve gazete almaya.
merdivenlerden inerken karate yapan çocuklara uydurma hareketler gösterip,
bunu nasıl anlatacağımı tasarlasam sana daha komik.
hava güzel çarşının içinden geçeyim.
bir dilim pasta alıp -kahvaltıda pasta seversin- sürpriz yapsam.
içerisi kalabalık. olsun, beklerim...
senin için bir tek yağ kokan bir pastanede beklerim...
bir mucize olsa da geri dönsen...
ekmekleri, gazeteleri ve bir de kısa kemıl alıp -hatırlatmadığın halde- cebime atsam...
kahvaltıdan sonra donnie brasco'yu 20. kez izlerken
eyvah sigara dediğinde gözlerin çaresiz,
hemen çıkarıp zulamdan uzatsam paketi...
sen boynuma sarıldığında ağır gibi davransam.
senin çakmağınla sigaranı yaksam, salak gibi..
hayıflansam, 'keşke zippoyu doldurtmayı unutmasaydım dün' diye.
çünkü zippoyla sigaranı yaktıktan sonra
kapatınca kapağını çıkan "çlank" sesi nasıl da katlardı karizmamı ikiye..
film başladığında warner biraderlerin amblemi görününce hep yaptığın espriyi beklesem.
sen "ben bu filmi gördüm" diyince önceden biriktirdiğim kahkahayı koyversem...
birtek senin yaptığın kötü espriye gülerim...
bir mucize olsa da geri dönsen...
yine uyanıp birbirimize anlatsak gördüğümüz rüyayı...
büyük, çok büyük bir vadinin ortasında renkli şezlonklarda otursak
anneannelerin, dedelerin kahvaltı yaptığı mutfaklarda otursak
öğle uykusundan yeni uyanmış çocuklar gibi, kemiklerimiz sıcak..
taksiye binecek paraları olduğu halde
bir tane bile geçmediği için minibüse binmek zorunda kalan insanlar gibi
hafif yan otursak.
içimizde hep bir neye niyet neye kısmet.
bir tek senin gördüğün rüyanın tabiri yok kitapta.
bir tek senin gördüğün rüyada varlığım hayra alamet.
bir mucize için boşuna bekliyorum biliyorum,
seni ben terkettim.
"ruh hastasısın sen!" diye bağırman boşuna değil.
ama yine de dua et sen bana
biliyorum benim için dua edenler çoktur.
ama bir tek senin dua ettiğin tanrıya inanırım ben.
çünkü hayvanların tanrısı yoktur.
bir mucize olsa da geri dönsen
yine sabah uyanınca ağzıma girse saçların
yan yatarak dönsek birbirimize.
üşümüş ayaklarını, bacaklarımın arasına yerleştirsen.
şaklaban olsa gözlerin.
kapı çalmasın diye dua etsen, ellerini kaldırıp göğe.
bir tek senin dua ettiğin tanrıya inanırım ben.
bir mucize olsa da geri dönsen.
sen; yatakta şımarırken, deri ceketimi giyip hafız bakkala gitsem
ekmek ve gazete almaya.
merdivenlerden inerken karate yapan çocuklara uydurma hareketler gösterip,
bunu nasıl anlatacağımı tasarlasam sana daha komik.
hava güzel çarşının içinden geçeyim.
bir dilim pasta alıp -kahvaltıda pasta seversin- sürpriz yapsam.
içerisi kalabalık. olsun, beklerim...
senin için bir tek yağ kokan bir pastanede beklerim...
bir mucize olsa da geri dönsen...
ekmekleri, gazeteleri ve bir de kısa kemıl alıp -hatırlatmadığın halde- cebime atsam...
kahvaltıdan sonra donnie brasco'yu 20. kez izlerken
eyvah sigara dediğinde gözlerin çaresiz,
hemen çıkarıp zulamdan uzatsam paketi...
sen boynuma sarıldığında ağır gibi davransam.
senin çakmağınla sigaranı yaksam, salak gibi..
hayıflansam, 'keşke zippoyu doldurtmayı unutmasaydım dün' diye.
çünkü zippoyla sigaranı yaktıktan sonra
kapatınca kapağını çıkan "çlank" sesi nasıl da katlardı karizmamı ikiye..
film başladığında warner biraderlerin amblemi görününce hep yaptığın espriyi beklesem.
sen "ben bu filmi gördüm" diyince önceden biriktirdiğim kahkahayı koyversem...
birtek senin yaptığın kötü espriye gülerim...
bir mucize olsa da geri dönsen...
yine uyanıp birbirimize anlatsak gördüğümüz rüyayı...
büyük, çok büyük bir vadinin ortasında renkli şezlonklarda otursak
anneannelerin, dedelerin kahvaltı yaptığı mutfaklarda otursak
öğle uykusundan yeni uyanmış çocuklar gibi, kemiklerimiz sıcak..
taksiye binecek paraları olduğu halde
bir tane bile geçmediği için minibüse binmek zorunda kalan insanlar gibi
hafif yan otursak.
içimizde hep bir neye niyet neye kısmet.
bir tek senin gördüğün rüyanın tabiri yok kitapta.
bir tek senin gördüğün rüyada varlığım hayra alamet.
bir mucize için boşuna bekliyorum biliyorum,
seni ben terkettim.
"ruh hastasısın sen!" diye bağırman boşuna değil.
ama yine de dua et sen bana
biliyorum benim için dua edenler çoktur.
ama bir tek senin dua ettiğin tanrıya inanırım ben.
çünkü hayvanların tanrısı yoktur.
devamını gör...
