seçmen şapka
harry potter evreninde hogwarts cadılık ve büyücülük okulu için bina tercihlerini yönlendiren şapkadır. okulda bulunan 4 bina farklı erdemleri, dolayısı ile farklı kıstasları temsil ve kabul eder. öğrencinin mizacının ve karakterinin yatkınlığını belirlemek üzere de seçmen şapka kullanılır.

daha öncesinde kurucular godric gryffindor, salazar slytherin, helga hufflepuff ve rowena ravenclaw kendi binalarına kabul edecekleri öğrencileri kendileri seçerken, godric gryffindor, 4 kurucunun kıstaslarını irade halinde getirerek seçmen şapka'yı yarattı.

gryffindor için aranan özellikler yiğitlik, cesaret, kararlılık, cüretkarlık ve kahramanlıktır. seçmen şapkanın gryffindor için tekerlemesi de vardır;
"seni gryffindor’a gönderirim belki,
zamanla olursun aslanın teki,
yiğittir orada kalan çocuklar,
hepsinin yüreği, nah, mangal kadar.''
slytherin için aranan özellikler hırs, beceri, kendini koruma, kurnazlık ve durum tespit ile birlikte şart olmasa da adayların safkan olması büyük önem arz ediyor.
seçmen şapka'nın yorumu;
"ya da belki slytherin'de,
gerçek arkadaş edineceksin
bu kurnaz insanlar her yolu kullanır,
amaçlarına ulaşmak için."
hufflepuff için aranan özellikler ise diğer binalara göre daha az seçici olmak ile birlikte sadakat ve adalet öne çıkıyor.
"belki de düşersin hufflepuff’a,
haksızlığı hemen kaldırıp rafa,
adalet uğruna savaş verirsin,
her yere mutluluk götürmek için."
ravenclaw için aranan özellikler ise bilgelik ve zekadır. genellikle akademik kariyere yönlenecek mizaca sahip adayları kabul eder.
'' ravenclaw kısmetin belki,
oradakilerin hiç çıkmaz sesi,
mantıktır onlarca önemli olan,
öyle kurtulurlar tüm sorunlardan.''
harry potter, seçmen şapka'nın kararını etkileyen ilk öğrenci olarak biliniyor zira seçmen şapka bina yerleşimi esnasında harry'i slytherin'e uygun bulurken harry açık bir şekilde istemediğini belli ediyor. seçmen şapka'da karara saygı duyarak onu gryffindor'a yerleştiriyor.

daha öncesinde kurucular godric gryffindor, salazar slytherin, helga hufflepuff ve rowena ravenclaw kendi binalarına kabul edecekleri öğrencileri kendileri seçerken, godric gryffindor, 4 kurucunun kıstaslarını irade halinde getirerek seçmen şapka'yı yarattı.

gryffindor için aranan özellikler yiğitlik, cesaret, kararlılık, cüretkarlık ve kahramanlıktır. seçmen şapkanın gryffindor için tekerlemesi de vardır;
"seni gryffindor’a gönderirim belki,
zamanla olursun aslanın teki,
yiğittir orada kalan çocuklar,
hepsinin yüreği, nah, mangal kadar.''
slytherin için aranan özellikler hırs, beceri, kendini koruma, kurnazlık ve durum tespit ile birlikte şart olmasa da adayların safkan olması büyük önem arz ediyor.
seçmen şapka'nın yorumu;
"ya da belki slytherin'de,
gerçek arkadaş edineceksin
bu kurnaz insanlar her yolu kullanır,
amaçlarına ulaşmak için."
hufflepuff için aranan özellikler ise diğer binalara göre daha az seçici olmak ile birlikte sadakat ve adalet öne çıkıyor.
"belki de düşersin hufflepuff’a,
haksızlığı hemen kaldırıp rafa,
adalet uğruna savaş verirsin,
her yere mutluluk götürmek için."
ravenclaw için aranan özellikler ise bilgelik ve zekadır. genellikle akademik kariyere yönlenecek mizaca sahip adayları kabul eder.
'' ravenclaw kısmetin belki,
oradakilerin hiç çıkmaz sesi,
mantıktır onlarca önemli olan,
öyle kurtulurlar tüm sorunlardan.''
harry potter, seçmen şapka'nın kararını etkileyen ilk öğrenci olarak biliniyor zira seçmen şapka bina yerleşimi esnasında harry'i slytherin'e uygun bulurken harry açık bir şekilde istemediğini belli ediyor. seçmen şapka'da karara saygı duyarak onu gryffindor'a yerleştiriyor.

devamını gör...
samsun’da sokak ortasında eşi tarafından şiddete uğrayan kadın
bu herif gerçekten erkek ise, erkeklikten, telefonda çekim yapanlar, etrafta seyredenler insansa ben hem erkeklikten hem insanlıktan istifa ediyorum.
yıllar önce kocamustafapaşa da böyle bir olaya müdahale ettim ve inanın satırlı saldırıya uğradığım halde vaz geçmedim , o insanı kurtarmaktan.
keşke aşağı inip meydan dayağı atsalardi o pisliğe.
yıllar önce kocamustafapaşa da böyle bir olaya müdahale ettim ve inanın satırlı saldırıya uğradığım halde vaz geçmedim , o insanı kurtarmaktan.
keşke aşağı inip meydan dayağı atsalardi o pisliğe.
devamını gör...
yazarların çocukluk travması
çocukken küçük bir taş attığım ve isabet ettirdiğim kocaman kurbağayı hala unutamadım.bir şey olmadı inceden bir ses çıktı ama yine de gereksizdi.af dilerim senden tombul kurbağacık.
devamını gör...
düş sokağı sakinleri
üniversite yıllarında dinlediğim grup. konserleri iyidir, yılmazyıldırım sizi gitarının içine sokar neredeyse. o kadar olayın içinde hisseder, konserden çıkınca ipi kesilmiş köpek gibi şimdi nereye gidip ne yapsam diye bakınırsınız. dünyaya adapte olmanız dolmuşa binip müslüm gürses'in paramparçasıyla karşılaştığınız ana kadar sürebilir. şimdi bana komik geliyor ama, o kadar yaşanmışlığımız, birlikte finallere çalışmışlığımız var şimdi bu grup bana bildiğin çocuk işi geliyor. ya ben fena yaşlandım ya da gerçek müziği keşfettim.
devamını gör...
çeyiz düzmek
tee küçücüktüm, istemediğim halde anacağızımın inatla dantel ıvır zıvır örüp ilerleyen yıllarda da üstüne tencere tava bilmem ne almasıyla yaptığı eylem.
hayır öyle şeyler vardı ki ne işe yaradığını bile bilmiyorum. sonra balıkesir’e taşındım, içlerinden çoğunu dağıttım, kimisini annem aldı, tencere tabağı da kullanmaya başladım. anam tabii bu duruma itiraz etse de ikna olmak zorunda kaldı. babam bile dedi “bırak çocuk(!) kullansın”. iyi ki de kullanmaya başlamışım. yepisyeni her şey, negzel.
son olarak, yârim olacak kişiye de kafa sözlük aracılığıyla sesleneyim; kullanıyor olmamı dert etmeyeceksen, özel eşyalarını al gel. fazla fazla her şeyimiz var. sen mutlu ol yeter. cağnım yârim.**
hayır öyle şeyler vardı ki ne işe yaradığını bile bilmiyorum. sonra balıkesir’e taşındım, içlerinden çoğunu dağıttım, kimisini annem aldı, tencere tabağı da kullanmaya başladım. anam tabii bu duruma itiraz etse de ikna olmak zorunda kaldı. babam bile dedi “bırak çocuk(!) kullansın”. iyi ki de kullanmaya başlamışım. yepisyeni her şey, negzel.
son olarak, yârim olacak kişiye de kafa sözlük aracılığıyla sesleneyim; kullanıyor olmamı dert etmeyeceksen, özel eşyalarını al gel. fazla fazla her şeyimiz var. sen mutlu ol yeter. cağnım yârim.**
devamını gör...
bakara suresi 7. ayet
insanların kalplerinin ve kulaklarının, kendi seçtikleri eylemler nedeniyle sonunda kapandığını anlatan ama bazı insanlar tarafından ısrarla yanlış anlaşılan ayet.
insan iyiyi ya da kötüyü seçmekte serbest bırakılır. kötüyü seçtiğinde, yolundan dönmesi için her zaman fırsatı vardır. fakat o fırsatı ve daha sonra önüne çıkacak tüm fırsatları reddeden ve kötü olmakta direten kişiler, başka bir deyişle iflah olmaya niyeti olmayanlar, kendi amelleri neticesinde mührü vurmuş olurlar hayatlarına.
firavun gibi son anına dek inkârı seçip, son nefesinde "iman ettim" demenin bir faydası yoktur. gözleri, kalpleri, kulakları mühürlü olanlar, son nefesine kadar bu şekilde gidip de en ufak bir pişmanlık belirtisi göstermeyenlerdir. buradan tutup da " allah kendisi mühürlemiş, kendisi cezalandırıyor" gibi bir anlam çıkarmak doğru değil. en doğrusunu o bilir ama konuya bu şekilde bakmanız daha mantıklı olur. zira başlarda inkâr ettiği halde sonradan müslüman olarak ölen insanlar var. allah bunların kalp gözünü kapatmış olsaydı, o şekilde ölüp giderlerdi. şu halde düşünülmesi gereken, iş işten geçmeden tövbe edenlerin bu kapsamda olmadığıdır.
insan iyiyi ya da kötüyü seçmekte serbest bırakılır. kötüyü seçtiğinde, yolundan dönmesi için her zaman fırsatı vardır. fakat o fırsatı ve daha sonra önüne çıkacak tüm fırsatları reddeden ve kötü olmakta direten kişiler, başka bir deyişle iflah olmaya niyeti olmayanlar, kendi amelleri neticesinde mührü vurmuş olurlar hayatlarına.
firavun gibi son anına dek inkârı seçip, son nefesinde "iman ettim" demenin bir faydası yoktur. gözleri, kalpleri, kulakları mühürlü olanlar, son nefesine kadar bu şekilde gidip de en ufak bir pişmanlık belirtisi göstermeyenlerdir. buradan tutup da " allah kendisi mühürlemiş, kendisi cezalandırıyor" gibi bir anlam çıkarmak doğru değil. en doğrusunu o bilir ama konuya bu şekilde bakmanız daha mantıklı olur. zira başlarda inkâr ettiği halde sonradan müslüman olarak ölen insanlar var. allah bunların kalp gözünü kapatmış olsaydı, o şekilde ölüp giderlerdi. şu halde düşünülmesi gereken, iş işten geçmeden tövbe edenlerin bu kapsamda olmadığıdır.
devamını gör...
28 mayıs 2013 taksim gezi parkı direnişi
o dönem dolar 20 kuruş arttı diye oradaki insanları vatan haini ilan eden karakter yoksunu insanların olduğu zaman dilimi.
dolar 8 tl olduğunda sus pus olduğunuz unutulmayacak haberiniz olsun!
dolar 8 tl olduğunda sus pus olduğunuz unutulmayacak haberiniz olsun!
devamını gör...
pame radyo yayını
sıkıcı pazar gecelerine güneş gibi doğan yayın. vaziyet aldık bekliyoruz.
devamını gör...
yazarların bugünkü mutsuzluk sebebi
tatile çıkmaya iki gün kaldı.. geçmek bilmiyordu günler..
devamını gör...
ankara etnografya müzesi
osmanlı klasik mimarisini modern dokunuşlarla canlandırmayı amaçlayan birinci ulusal mimarlık akımı mimarî üslûbuyla inşâ edilmiş müze. mimarı cumhuriyet döneminin önemli mimarlarından arif hikmet koyunoğlu’dur.

devamını gör...
mi minör 10. senfoni op.93 (shostakovich)
ne zaman yazıldığı bilinmeyen, prömiyeri 17 aralık 1953 tarihinde yapılan dmitriy dmitriyevich shostakovich senfonisi. josef stalin'in ölümüyle rahat nefes almaya başlayan shostakovich'in o dönem birbiri ardına kasasından çıkartıp yayınladığı bestelerinden birisidir.
gerçi shostakovich'in yazdıklarına göre bu senfoni stalin'in ölümünün hemen ardından yazılmış. bu sebepten ötürü kasasında duran bestelerinden birisi değildir muhtemelen. shostakovich, bu bestesinde stalin'i anlattığını söylüyor. ama bunu "elbette anlattığım başka şeyler de var ama genel olarak stalin dönemini anlattım" demiş.
bestede yer alan re-mi bemol-do-si (d-es-c-h; dmitri schostakowitsch) motifinden yola çıkarsak stalin hakkındaki yorumlarını ve stalin ile olan ilişkisini bu beste üzerinden anlattığı varsayımında bulunabiliriz sanırım.
ayrıca bu bestede "mi-la-mi-re-la" (e-la-mi-re-a) motifiyle de aşık olduğu öğrencisi elmira nazirova'ya yer vermiş.
yani bu besteyi bir nevi shostakovich amcanın stalin dönemindeki otobiyografisi olarak ele almak mümkün. eğer shostakovich'in o dönemde neler yaptığı bilinirse besteyi anlamak daha da kolaylaşacaktır.
karajan yönetiminde berliner philharmoniker kaydı:
gerçi shostakovich'in yazdıklarına göre bu senfoni stalin'in ölümünün hemen ardından yazılmış. bu sebepten ötürü kasasında duran bestelerinden birisi değildir muhtemelen. shostakovich, bu bestesinde stalin'i anlattığını söylüyor. ama bunu "elbette anlattığım başka şeyler de var ama genel olarak stalin dönemini anlattım" demiş.
bestede yer alan re-mi bemol-do-si (d-es-c-h; dmitri schostakowitsch) motifinden yola çıkarsak stalin hakkındaki yorumlarını ve stalin ile olan ilişkisini bu beste üzerinden anlattığı varsayımında bulunabiliriz sanırım.
ayrıca bu bestede "mi-la-mi-re-la" (e-la-mi-re-a) motifiyle de aşık olduğu öğrencisi elmira nazirova'ya yer vermiş.
yani bu besteyi bir nevi shostakovich amcanın stalin dönemindeki otobiyografisi olarak ele almak mümkün. eğer shostakovich'in o dönemde neler yaptığı bilinirse besteyi anlamak daha da kolaylaşacaktır.
karajan yönetiminde berliner philharmoniker kaydı:
devamını gör...
güne bir şarkı bırak
devamını gör...
dövüş kulübünün ilk kuralı
dövüş kulübü hakkında konuşmamaktır.
devamını gör...
yaran nickler
(bkz: kutu kutu pense simple present tense)
kendisi pek bilmem ama nicki gördüğümde bayaa gülmüştüm.
kendisi pek bilmem ama nicki gördüğümde bayaa gülmüştüm.
devamını gör...
yazarların duydukları enfes cümleler
“boşver ya! en azından bugün, yarından daha genç/iz”
-bugün bir arkadaşımın söylediği sözdür.
-bugün bir arkadaşımın söylediği sözdür.
devamını gör...
en hüzünlü kelime
'' üzgünüm'' dür.
bu cevabı aldıysanız iki kere üzülürsünüz; ilki reddedildiğiniz için, ikincisi acındığınız için.
i
bu cevabı aldıysanız iki kere üzülürsünüz; ilki reddedildiğiniz için, ikincisi acındığınız için.
i
devamını gör...
öğretmenlik kutsal meslek
muhteşem bir hikaye ;
adam 48 yıl önceki öğretmenini parkta görünce utanarak yanına yaklaşıp ' hocam beni tanıdınız mi ' dedi
ihtiyar öğretmen
- hayır tanımadım dedi.
adam
-hocam nasıl tanımazsınız! ben ilkokul öğrenciniz m.a. hocam sınıfımızda bir arkadaşın saati kaybolmuştu.ben almıştım.sizde ' herkes kalksın ve ellerini tahtaya dayasın, arama yapacağım.demiştiniz. ben utanmış ve korkmuştum.sizin ve arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakacağım diye soğuk terler döküyordum... sizden bir komut daha geldi.' şimdi herkes gözlerini kapatsın. ortalarda bir yerdeydim.aranma sırası bana gelmişti.saati cebimden sessizce almış , devamla aynı sessizlik içinde son arkadaşa kadar aramayı sürdürmüştünüz. sonra bizi yerimize oturtup bana ve kimseye hiçbir şey söylemeden saati sahibine vermiştiniz. hocam ben şimdi 60 yaşındayım.şu hayatta en büyük dersi o gün sizden almıştım.hocam siz bana o utancı yaşatmadınız . yaşasaydım unutur muydum doğrusu bilmiyorum ama beni utandırmamanızı hiç unutmam hocam.
şimdi hatırladınız mı beni?
ihtiyar öğretmen bankta oturan öğrencisine yaslanarak:
- o olayı ertesi gün unutmuştum. şimdi sen anlatınca hatırladım.
sizlere ' gözlerinizi kapatın' dediğimde bende gözlerimi kapatmıştım. o yaştaki her çocuğun düşebileceği yanılgıya düşen öğrencime karşı içimde bir yanılgı olsun istememiştim.
o sen mıydın?
bilmiyordum, nasılsın ?
adam 48 yıl önceki öğretmenini parkta görünce utanarak yanına yaklaşıp ' hocam beni tanıdınız mi ' dedi
ihtiyar öğretmen
- hayır tanımadım dedi.
adam
-hocam nasıl tanımazsınız! ben ilkokul öğrenciniz m.a. hocam sınıfımızda bir arkadaşın saati kaybolmuştu.ben almıştım.sizde ' herkes kalksın ve ellerini tahtaya dayasın, arama yapacağım.demiştiniz. ben utanmış ve korkmuştum.sizin ve arkadaşlarımın yüzüne nasıl bakacağım diye soğuk terler döküyordum... sizden bir komut daha geldi.' şimdi herkes gözlerini kapatsın. ortalarda bir yerdeydim.aranma sırası bana gelmişti.saati cebimden sessizce almış , devamla aynı sessizlik içinde son arkadaşa kadar aramayı sürdürmüştünüz. sonra bizi yerimize oturtup bana ve kimseye hiçbir şey söylemeden saati sahibine vermiştiniz. hocam ben şimdi 60 yaşındayım.şu hayatta en büyük dersi o gün sizden almıştım.hocam siz bana o utancı yaşatmadınız . yaşasaydım unutur muydum doğrusu bilmiyorum ama beni utandırmamanızı hiç unutmam hocam.
şimdi hatırladınız mı beni?
ihtiyar öğretmen bankta oturan öğrencisine yaslanarak:
- o olayı ertesi gün unutmuştum. şimdi sen anlatınca hatırladım.
sizlere ' gözlerinizi kapatın' dediğimde bende gözlerimi kapatmıştım. o yaştaki her çocuğun düşebileceği yanılgıya düşen öğrencime karşı içimde bir yanılgı olsun istememiştim.
o sen mıydın?
bilmiyordum, nasılsın ?
devamını gör...