evrendeki en uzak galaksi
gökbilimcilerden oluşan bir araştırma takımı, keck ı teleskobunu kullanarak antik bir galaksinin uzaklığını ölçmüş. araştırmacılar, hedef galaksi gn-z11’in sadece en eski galaksi değil, aynı zamanda en uzak galaksi de olduğunu belirlemişler. bu galaksi o kadar uzak ki, gözlemlenebilir evrenin tam sınırında yer alıyor. takım bu çalışmanın, kozmolojik tarihin evren sadece birkaç yüz milyon yaşında olduğu zamanlara ait dönemine ışık tutabilmesini umuyor.
devamını gör...
eksi oy sistemi gelmesin kampanyası
eksi oy gelmemeli.
eksi oy gelirse bir çok değerini kaybedersin sözlük. en iyi yazarlar bile motivasyonları yüzünden terk eder burayı.
yönetim açıklamasında eksi oy sistemi'nin geleceği yazıyordu, lütfen fikrinizi değiştirin.
eksi oy sisteminin gelişi, sözlüğün geleceğini etkiler.
#159461
yeni özellikler ekleyeceğiz diye mahvetmeyin güzelim sözlüğü.
eksi oy gelirse bir çok değerini kaybedersin sözlük. en iyi yazarlar bile motivasyonları yüzünden terk eder burayı.
yönetim açıklamasında eksi oy sistemi'nin geleceği yazıyordu, lütfen fikrinizi değiştirin.
eksi oy sisteminin gelişi, sözlüğün geleceğini etkiler.
#159461
yeni özellikler ekleyeceğiz diye mahvetmeyin güzelim sözlüğü.
devamını gör...
yapılmış en aptalca dalgınlık
sigarayı tersten yakmak.
devamını gör...
dünya tarihinin en kısa savaşı
ingiltere -zanzibar arasında ilk yarısı sıfır biten müsabaka.
ingiltere'nin sülük gibi emciklediği ufak bir ada ülkesi zanzibar, bağımsızlıklık düşüncesiyle kendilerini gazladılar.
''medeniyet dediğin tek dişi canavar ! biz onun dişini sökeriz bizde'' dediler.
sultan halid bin bargaş, bağımsızlık için fitili ateşlemeye çalışırken cehape zihniyeti dış mihraplarla bir olup, uzun adamın altını oyuyordu. ingiltere'nin çıkarlarına ters düşen sultan halid bin bargaş yerine kukla hamud bin muhammed’i destekleyip piyasaya sürdüler. ortalık iyice elli altı oldu.
ingiltere, zanzibara savaş açtı.
zanzibar, 5 savaş gemisine 40 dakika dayanamadı. halid bin bargaş ülkeden kaçarak almanya'ya sığındı.
hamud bin mahmud tahta çıktı.
ingiltere'nin sülük gibi emciklediği ufak bir ada ülkesi zanzibar, bağımsızlıklık düşüncesiyle kendilerini gazladılar.
''medeniyet dediğin tek dişi canavar ! biz onun dişini sökeriz bizde'' dediler.
sultan halid bin bargaş, bağımsızlık için fitili ateşlemeye çalışırken cehape zihniyeti dış mihraplarla bir olup, uzun adamın altını oyuyordu. ingiltere'nin çıkarlarına ters düşen sultan halid bin bargaş yerine kukla hamud bin muhammed’i destekleyip piyasaya sürdüler. ortalık iyice elli altı oldu.
ingiltere, zanzibara savaş açtı.
zanzibar, 5 savaş gemisine 40 dakika dayanamadı. halid bin bargaş ülkeden kaçarak almanya'ya sığındı.
hamud bin mahmud tahta çıktı.
devamını gör...
hasan mezarcı
en atarlı giderli siyasteçilerden biriydi kendisi, tabi daha çok malum gülünmeyen esprisiyle bilinir. şimdi ise allah ile konuştuğunu ve mesih olduğunu iddia ediyor. zamanında esprisine gülünseydi belki bunlar olmazdı. havarileri olan(ibrahim favorim), kimseye zararı olmayan "modern" bir mesih'tir kendisi.
bir röportajı:
bir röportajı:
devamını gör...
hangi yazar gözünde nasıl canlanıyor sorusu
devamını gör...
claranın dağdan aşağı yuvarlanan tekerlekli sandalyesi
o artık kocaman bir minik. doğum günün kutlu olsun tarhanam. umarım yeni yaşın sana çok büyük mutluluklar getirir. *
devamını gör...
deveye sormuşlar neden boynun eğri
... deve demiş "im tired of the society's unrealistic beauty standarts".
devamını gör...
yazarların normal sözlük’te yazma nedenleri
kafamdaki tilkiler başka türlü susmuyor da ondan.
devamını gör...
fmf
mezara kadar sizinle gelen kalıtsal rahatsızlık. maalesef bir tedavisi yok. anca atağı azaltıcı haplar mevcut bildiğim kadarıyla. bu sebeple çocuk sahibi olmaktan imtina ediyorum. bahsedildiği gibi, iyi bir doktora denk gelmek gerek. aksi halde yine söylendiği gibi apandisitten olabilirsiniz.
nasıl anlaşılır lan bu diyenler için... herhangi bir dahiliye bölümüne gidiyorsunuz romatoloji bölümüne yönlendirilmek istediğinizi söylüyorsunuz. onlar da sizi başından atıp yönlendiriyorlar.
nasıl anlaşılır lan bu diyenler için... herhangi bir dahiliye bölümüne gidiyorsunuz romatoloji bölümüne yönlendirilmek istediğinizi söylüyorsunuz. onlar da sizi başından atıp yönlendiriyorlar.
devamını gör...
dinleyenin ruh halini yükselten müzikler
oyun havaları.
devamını gör...
29 temmuz 2021 hdp’nin orman yangınları açıklaması
devamını gör...
dinlemekten bıkmayacağınız şarkılar
dream theater - pull me under
metallica - turn the page
testament - the more than meet the eyes
r.j.dio - holy diver / heaven and hell
metallica - turn the page
testament - the more than meet the eyes
r.j.dio - holy diver / heaven and hell
devamını gör...
robot sevgilisini kebapçıya götürüp usta bana bi açık ayran hanfendiye de motor yağı diyen adam
romantik ve sevgilisini düşünen adam gibi adam, adamın sözlükteki anlamı olandır.
kebaplar söylenir.
"abeyy yanında içecek olarak?"
"usta bana bi açık ayran, köpüklü olsun. hanfendiye de bir bardak motor yağı. motor yağınız vardı dimi?"
"abey yok ama çocuğa bi koşu aldırıp gelirim."
"tamamdır ustam zahmet olmazsa"
kız o anda büyülenir ve anime kızları gibi kıpkırmızı kızarıp içinden "ahhh ne kadar ince, şiir gibi bir erkekk" der.
kebaplar söylenir.
"abeyy yanında içecek olarak?"
"usta bana bi açık ayran, köpüklü olsun. hanfendiye de bir bardak motor yağı. motor yağınız vardı dimi?"
"abey yok ama çocuğa bi koşu aldırıp gelirim."
"tamamdır ustam zahmet olmazsa"
kız o anda büyülenir ve anime kızları gibi kıpkırmızı kızarıp içinden "ahhh ne kadar ince, şiir gibi bir erkekk" der.
devamını gör...
mahalle maçı
insanolunbiraz ve küçükken halı kenarında araba kullanmış çocuk genel hatları ile gayet güzel anlatmışlar ama bir kaç kelâm da ben etmezsem olmaz *
maçların yapılacağı yer seçimi çok önemlidir. iki mahallenin arasında boş bir arsa yada toprak bir saha varsa, ekseriya bu alan tarafsız saha olması sebebiyle tercih edilirdi. eğer bu tarz bir alan yoksa, maçlar sırayla bir rakip mahallede bir sizin mahallenizde oynanırdı. özellikle deplasman kafilesi mevzusu mühimdir zira orada başınıza ne geleceği belli olmaz. bu sebeple mahallenin abilerinden müsait olanlar muhakkak kafileye dahil edilir ve çiğdem çitleyerek maçı izlemeleri temin edilirdi. kale direkleri yerine genelde taş kullanılırdı lakin bu durum topun gol olup olmadığı konusunda ciddi tartışmalara sebep olduğu için inşaatlardan bir kaç tuğla araklanması bu işin olmazsa olmazıydı. zaten iki takımın müşterek çalıştığı ve ortaklaşa yaptığı tek işte tuğla aşırma işidir. tuğlalar üst üste konur. yarım direk haline getirilir böylece tartışmaların önüne geçilmeye çalışılırdı. maç bitiminde tuğlalar bir daha ki maçta da kullanılsın diye kuytu bir yere konur ve saklanırdı. ancak her ne hikmetse yeni maç yapılacağı zaman bu tuğlalar hep kırılmış olur ve tuğla aşırma mesaisi yeniden başlardı. maçlar genelde gazozuna oynanırdı ve muhakkak gazoz almak istemeyen biri çıkıntı olur ve bu durum bazen ciddi arbedelerin çıkmasına neden olurdu.
evvel zaman içinde kalbur saman içinde bizimde deplasmana gittiğimiz bir günü hiç unutmam. bizim mahallede eko vardı. çocuk inanılmaz yetenekli. maradona eko zaten lakabı. milleti tespih tanesi gibi ipe diziyor. bu çocuk bizim en büyük silahımız. geri kalanlar bende dahil vasat oyuncularız. birde kazmalarımız var ki, onlar ayrı terane. neyse efendim eko maç esnasında yine milleti ipe dizdi, kalenin dibinde bomboş duruyorum verdi pası bana gönderdim kaleye. serde beleşçilik var. çok pis gol koklarım, tanju çolağın uzun boylu versiyonu gibi bir şeyim. ama benim saçlar diğer çocuklara göre biraz uzun olduğu için bana metin tekin muamelesi yapıyorlar. sarı fırtına falan diyorlar. havam bin beş yüz yani. rakip takımın kalecisi golü yedikten sonra topu alıp gelirken, bana doğru pis beleşçi diye çıkışmasın mı, benim şalterler attı. yürüdüm bunun üzerine, ortalık toz duman, millet ikimizi ayırmaya çalışıyor. neyse o arbede bir şekilde geçti gitti. maç devam etti. bizim maradona yine milleti tespih tanesi gibi ipe dizdikten sonra birde kaleciyi çalımladı. ben yine kalenin önünde bomboşum. alışmışız beleşçiliğe hiç sekmiyor, o kale tuğlasının arkasında bitiveriyorum. verdi yine pası bana. kendi de atsa atardı ama çocuk da bencillik namına zerre belirti yok. şimdi düşünüyorum da futbol oynarken bu kadar paylaşımcı olan bir çocuğu bir daha asla görmedim. futbol azizi olabilir. yalnız o esnada benim keçi inadım tuttu. topu beklettim ayağımın altında. atmadım içeri. o sırada kaleci geldi ayağımdan topu alıverdi.
maradona eko sinirlendi. bana doğru el kol hareketi yaparak koşmaya başladı;
maradona: ne yapıyorsun lan sen!
ben: adam bana beleşçi dedi. atmadım işte.
maradona: e beleşçisin!
ben: sensin beleşçi! (sinirle paylaşım noktasında kaf dağına çıkmış adama beleşçi diyorum.)
birbirimizi iteklemeye başlıyoruz. takım içi anlaşmazlık arş-ı alaya çıkmış. birileri bizi ayırmaya çalışıyor. baktık içlerinde karşı mahalleden çocuklar da var. hızlı bir manevra ile ''size ne oluyor lan!'' diyerek bunlara daldık. çocuklar neye uğradığını şaşırdı. sonrasında kavgaya sahadaki herkes katıldı. yalnız çok temiz dövdük adamları demek isterdim lakin anlamadığımız bir şekilde her iki tarafında temiz dayak yediğini söyleyebilirim. yani bize göre biz onları dövmüştük. onlara göre ise onlar bizi dövmüştü. bunun muhabbeti de aylarca sürdü. neyse sonrasında oramız buramız ağrılar içerisinde mahalleye dönerken, eko bana seslendi; ''lan senin yüzünden başımıza gelenlere bak.'' ''adam bana beleşçi dedi, hak ettiler' dedim hafif gülümseyerek. eko tekrar baktı bana, '' eee beleşçisin'' dedi. gülmeye başladık. hatta biraz anırmış dahi olabiliriz. o gün beleş gazoz da alamadığımız için gittik mahalle bakkalımızdan kendi kendimize gazoz ısmarlayıp içtik, üzerine de leblebi tozlarını höpürdettik. güzel günlerdi vesselam...
eko bak buraları okuyorsan benim beleşçilik halen devam ediyor haberin olsun, o zamanlar futbol oynarken vardı, şimdilerde sözlükte yapıyorum bu işi. hazır başlık buldum mu girip, yazıp, çıkıyorum. milleti ipe dizip açtığım başlık sayısı sınırlıdır. allah'tan bu beleşçilik bende sadece bir alanda zuhur ediyor da paçayı sıyırıyoruz. yoksa yandı gülüm keten helva...
tanım: her güzel şey gibi geçmişin tozlu sayfalarında kalan bir etkinlik.
maçların yapılacağı yer seçimi çok önemlidir. iki mahallenin arasında boş bir arsa yada toprak bir saha varsa, ekseriya bu alan tarafsız saha olması sebebiyle tercih edilirdi. eğer bu tarz bir alan yoksa, maçlar sırayla bir rakip mahallede bir sizin mahallenizde oynanırdı. özellikle deplasman kafilesi mevzusu mühimdir zira orada başınıza ne geleceği belli olmaz. bu sebeple mahallenin abilerinden müsait olanlar muhakkak kafileye dahil edilir ve çiğdem çitleyerek maçı izlemeleri temin edilirdi. kale direkleri yerine genelde taş kullanılırdı lakin bu durum topun gol olup olmadığı konusunda ciddi tartışmalara sebep olduğu için inşaatlardan bir kaç tuğla araklanması bu işin olmazsa olmazıydı. zaten iki takımın müşterek çalıştığı ve ortaklaşa yaptığı tek işte tuğla aşırma işidir. tuğlalar üst üste konur. yarım direk haline getirilir böylece tartışmaların önüne geçilmeye çalışılırdı. maç bitiminde tuğlalar bir daha ki maçta da kullanılsın diye kuytu bir yere konur ve saklanırdı. ancak her ne hikmetse yeni maç yapılacağı zaman bu tuğlalar hep kırılmış olur ve tuğla aşırma mesaisi yeniden başlardı. maçlar genelde gazozuna oynanırdı ve muhakkak gazoz almak istemeyen biri çıkıntı olur ve bu durum bazen ciddi arbedelerin çıkmasına neden olurdu.
evvel zaman içinde kalbur saman içinde bizimde deplasmana gittiğimiz bir günü hiç unutmam. bizim mahallede eko vardı. çocuk inanılmaz yetenekli. maradona eko zaten lakabı. milleti tespih tanesi gibi ipe diziyor. bu çocuk bizim en büyük silahımız. geri kalanlar bende dahil vasat oyuncularız. birde kazmalarımız var ki, onlar ayrı terane. neyse efendim eko maç esnasında yine milleti ipe dizdi, kalenin dibinde bomboş duruyorum verdi pası bana gönderdim kaleye. serde beleşçilik var. çok pis gol koklarım, tanju çolağın uzun boylu versiyonu gibi bir şeyim. ama benim saçlar diğer çocuklara göre biraz uzun olduğu için bana metin tekin muamelesi yapıyorlar. sarı fırtına falan diyorlar. havam bin beş yüz yani. rakip takımın kalecisi golü yedikten sonra topu alıp gelirken, bana doğru pis beleşçi diye çıkışmasın mı, benim şalterler attı. yürüdüm bunun üzerine, ortalık toz duman, millet ikimizi ayırmaya çalışıyor. neyse o arbede bir şekilde geçti gitti. maç devam etti. bizim maradona yine milleti tespih tanesi gibi ipe dizdikten sonra birde kaleciyi çalımladı. ben yine kalenin önünde bomboşum. alışmışız beleşçiliğe hiç sekmiyor, o kale tuğlasının arkasında bitiveriyorum. verdi yine pası bana. kendi de atsa atardı ama çocuk da bencillik namına zerre belirti yok. şimdi düşünüyorum da futbol oynarken bu kadar paylaşımcı olan bir çocuğu bir daha asla görmedim. futbol azizi olabilir. yalnız o esnada benim keçi inadım tuttu. topu beklettim ayağımın altında. atmadım içeri. o sırada kaleci geldi ayağımdan topu alıverdi.
maradona eko sinirlendi. bana doğru el kol hareketi yaparak koşmaya başladı;
maradona: ne yapıyorsun lan sen!
ben: adam bana beleşçi dedi. atmadım işte.
maradona: e beleşçisin!
ben: sensin beleşçi! (sinirle paylaşım noktasında kaf dağına çıkmış adama beleşçi diyorum.)
birbirimizi iteklemeye başlıyoruz. takım içi anlaşmazlık arş-ı alaya çıkmış. birileri bizi ayırmaya çalışıyor. baktık içlerinde karşı mahalleden çocuklar da var. hızlı bir manevra ile ''size ne oluyor lan!'' diyerek bunlara daldık. çocuklar neye uğradığını şaşırdı. sonrasında kavgaya sahadaki herkes katıldı. yalnız çok temiz dövdük adamları demek isterdim lakin anlamadığımız bir şekilde her iki tarafında temiz dayak yediğini söyleyebilirim. yani bize göre biz onları dövmüştük. onlara göre ise onlar bizi dövmüştü. bunun muhabbeti de aylarca sürdü. neyse sonrasında oramız buramız ağrılar içerisinde mahalleye dönerken, eko bana seslendi; ''lan senin yüzünden başımıza gelenlere bak.'' ''adam bana beleşçi dedi, hak ettiler' dedim hafif gülümseyerek. eko tekrar baktı bana, '' eee beleşçisin'' dedi. gülmeye başladık. hatta biraz anırmış dahi olabiliriz. o gün beleş gazoz da alamadığımız için gittik mahalle bakkalımızdan kendi kendimize gazoz ısmarlayıp içtik, üzerine de leblebi tozlarını höpürdettik. güzel günlerdi vesselam...
eko bak buraları okuyorsan benim beleşçilik halen devam ediyor haberin olsun, o zamanlar futbol oynarken vardı, şimdilerde sözlükte yapıyorum bu işi. hazır başlık buldum mu girip, yazıp, çıkıyorum. milleti ipe dizip açtığım başlık sayısı sınırlıdır. allah'tan bu beleşçilik bende sadece bir alanda zuhur ediyor da paçayı sıyırıyoruz. yoksa yandı gülüm keten helva...
tanım: her güzel şey gibi geçmişin tozlu sayfalarında kalan bir etkinlik.
devamını gör...
psg sözlüğe veda ediyor
(bkz: sözlüğe veda eden yazarlar) şeklinde bir başlık açılıp, ayrılacak yazarlarımızın bu hazin haberi oradan vermesini önerdiğim başlıktır. yolunuz açık olsun.
devamını gör...
clytie (yazar)
hey orada mısın?
vişne tuttu balığı geldi nickaltına.*
çok kibar heyecanlı tatlı mı tatlı yazarımız.
şeker tadında tanımlarıyla buralarda.
keyifle yazmalar.
vişne tuttu balığı geldi nickaltına.*
çok kibar heyecanlı tatlı mı tatlı yazarımız.
şeker tadında tanımlarıyla buralarda.
keyifle yazmalar.
devamını gör...
günün şiiri
ben sana mecburum bilemezsin
adını mıh gibi aklımda tutuyorum
büyüdükçe büyüyor gözlerin
ben sana mecburum bilemezsin
içimi seninle ısıtıyorum.
ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
bu şehir o eski istanbul mudur
karanlıkta bulutlar parçalanıyor
sokak lambaları birden yanıyor
kaldırımlarda yağmur kokusu
ben sana mecburum sen yoksun.
sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
insan bir akşam üstü ansızın yorulur
tutsak ustura ağzında yaşamaktan
kimi zaman ellerini kırar tutkusu
bir kaç hayat çıkarır yaşamasından
hangi kapıyı çalsa kimi zaman
arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
fatih'te yoksul bir gramofon çalıyor
eski zamanlardan bir cuma çalıyor
durup köşe başında deliksiz dinlesem
sana kullanılmamış bir gök getirsem
haftalar ellerimde ufalanıyor
ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
ben sana mecburum sen yoksun.
belki haziran da mavi benekli çocuksun
ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
belki yeşilköy'de uçağa biniyorsun
bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
kötü rüzgar saçlarını götürüyor
ne vakit bir yaşamak düşünsem
bu kurtlar sofrasında belki zor
ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
ne vakit bir yaşamak düşünsem
sus deyip adınla başlıyorum
içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
hayır başka türlü olmayacak
ben sana mecburum bilemezsin.
devamını gör...
kendinden kaçmak
teoride gerçekleşebilen pratikte ise imkansız olan istek. koskocaman bir yanılgı hatta kendini kandırmakla eş değerdir. istediğin yere git ne fark edecek ? yine o kafanın içindekilerle baş başasın. aslında kendimizden ziyade çevremizden kurtulmak çabasıdır bu !
devamını gör...

