olur da zaman makinesi icat edilir ve yolunuz sparta'ya düşerse, başınıza bir şey gelmemesi için bazı noktalara dikkat etmeniz gerekiyor.

yemek yemeyi seviyorsanız ve bu sizin için bir keyif halini almışsa, yanınızda muhakkak yemeklik malzeme götürmeniz lazım. zira sparta mutfağı size çok fazla seçenek sunmaz. arpa, incir ve peynirden oluşan bir mönü ile hayatınızı idame ettirmek zorunda kalırsınız. bir de meşhur et suyunda yulaf ezmesi yemekleri var ki, bu da sadece diyet yapan arkadaşlarımızın işini görür. tedariksiz giderseniz mahvolursunuz benden söylemesi.

kesinlikle sparta sınırları içerisinde insanlara bir şey satmaya çalışmayın. takas dahi yapmaya kalkmayın. es kaza bir spartalı'ya bir şeyler satmaya çalışırken fark edilirseniz, oradan uzaklaşmaya bakın aksi taktirde sizi ıslak odunla döverler. sonra odunu kurulayıp tekrar döverler. çünkü sparta'da ticaret periokoi adı verilen spartalı olmayan mesenyalı ve lakonyalıların elinde aksi davranışlar pek hoş karşılanmıyor.

eğlence düşkünüyseniz ve sparta da kafa dağıtırım falan diyorsanız, bu durumu cidden iyice gözden geçirmenizde fayda var. hatta zaman makinenizi çalıştırmanıza bile değmez. çünkü sparta'da eğlenemeyeceksiniz. spartalılar eğlencenin toplumun yozlaşmasına sebebiyet verdiğini düşünürler. bu sebepledir ki ya hiç gitmeyeceksiniz ya da zaman makinanız su kaynatmış ve orada soluklanmak durumunda kalmışsanız, ağır abi/abla modunda takılacaksınız. yoksa vay halinize.

sparta, sözlükteki cinsiyetçi trollerimiz için bazı şartlara riayet etmeleri halinde cennete dönüşebilir. atletizm müsabakalarına cıbıldak bir şekilde katılıp, cinsel açlıklarından kurtulabilirler. en azından gözleri bayram eder zira spartalılar genelde müsabakalara kadın erkek fark etmeksizin cıbıl cıbıl katılıyorlar. bu satırları okuyan bir kaç troll arkadaşımızın şimdiden zaman makinesinin nasıl yapılacağını araştırmaya başlamış olması da kuvvetle muhtemel.

benim için uyku mühim, yattığım yeri yadırgarım falan diyorsanız, sparta'ya gitme fikrini iyice gözden geçirin. illaki gideceğim diyorsanız da, bir tane kaliteli şişirilebilir kamp matı edinin. çünkü evlerde ve kalabileceğiniz yerlerin çoğunda yatakların içerisinde saman olacak. çok rahat edemeyebilirsiniz.

şimdilik benden bu kadar. arkadaşlar zaten diğer mevzulara değinmiş ben sizin hayatta kalmanız ve keyifli bir tatil geçirebilmeniz için gerekli olanları yazdım. umarım keyifli zaman geçirirsiniz.
devamını gör...

pearl harbor saldırısından yaklaşık 3 ay sonra 24 şubatı 25 e bağlayan gecede los angeles'da tuhaf bir olay yaşandı.
şehrin üzerine doğru gelen ve tanımlanamayan bir cisim vardı. abd bunun japonlar tarafından gönderilen ve radar'da gözükmeyen bir araç olduğunu düşündüler. şehirdeki birlikler hemen göreve çağrıldı. saat 2.25 te şehirde hava saldırısı sirenleri çalmaya başladı ve karartma uygulandı. saat 3 civarında şehirdeki uçaksavar birlikleri ateş açmaya başladı. cisim hareketsiz bir şekilde şehir üzerinde durmaya başladı. raporlara göre cisim birçok kez vurulmuştu fakat hiçbir şey olmuyordu. saat 4 civarında ise cisim yüksek bir hızla ilerleyerek gözden kayboldu. 29.000 km hızla ilerlediği söyleniyor.
daha sonra ülkede konu ile ilgili birçok haber yapıldı fakat devlet basını da kullanarak olayın üstünü kapatmayı başardı.
olayda toplam 5 kişi hayatını kaybetti. bunlardan 3'ü şehirdeki kargaşa ortamında trafik kazası yaptı. diğer 2 kişi ise olaydan ötürü kalp krizi geçirdi.

olay bazı kişiler tarafından meteoroloji balonu olarak adlandırıldı. kimileri ise aslında hiçbir şey olmadığı ama bazı kişilerin savaş tehdidinden ötürü hayal gördüğünü söyledi.

aslında ikinci dünya savaşı döneminde bu tip şeyler görülmeye başlanmıştı, hatta müttefik pilotların (bkz: foo fighter) dedikleri ışıklı tanımlanamayan araçlar vardı. ilk zamanlar düşman araçları sanılmıştı ama herhangi bir saldırıda bulunmuyorlardı.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

çağdaş psikolojinin en önemli adamlarından biridir. piaget'nin bilişsel gelişim kuramı hala bi araştırma konusu olarak güncelliğini korumakta. piaget'nin en büyük farkı, felsefi kaygılarla yaptığı psikolojik çalışmalardır. epistemoloji başlığı altında bilginin kökleri, mantık, matematik ve bilim felsefesi ilgilendiği başlıca alanlar. genetik epistemolojinin babası olarak bilinir piaget. psikolojide deneysel çalışmalardan elde edilen verilerin epistemolojik soruşturmalardan ayrılamayacağını ileri sürerek 'genetik epistemoloji' adıyla yeni bir yaklaşım belirlemiştir. özellikle, ''mantık ve matematiğin kökeni dildedir'' diyen viyana çevresinin tutumunu eleştirir ve bu sığ yaklaşımdan kurtulmak için yeni bir yaklaşım önerir. piaget'nin genetik epistemoloji yaklaşımındaki en önemli bahis bilimsel bilgiyi oluşturan kavram ve işlemlerin psikolojik kökenidir. kısaca g.e anlayışı, insanın bilgiyi oluştururkenki bilişsel süreçlerinin veya işlemlerinin(piaget'de ''işlem'' kavramının özel bi yeri vardır) psikogenetik analizi yapılmadan, bilgi fenomeninin anlaşılamayacağını açıklamaya çalışır. psikogenetik analiz epistemolojinin her şeyden evvel ilk yöntemidir de denebilir.
devamını gör...

sanılanın aksine çakılı bir çalışandır. 15 günlük yıllık izninde hakkını vererek gezer. bulunduğu şehirde kampçılar, çadırcılar olsa da hafta sonunu da değerlendirebilse keşke.
devamını gör...

bir sen bir de prezervatif bana sonsuza kadar uzayabilirmişsiniz gibi geliyor. tek ortak noktanız da bu değil. hasar aldıklarında yırtılıyorlar çabucak.

ek: bu kadar ince olmasına rağmen nasıl sıcacık tutabiliyorlar acaba?
devamını gör...

şu hayatta kıskandığım tek kişi.
efsanevi yazar.
devamını gör...

--- alıntı ---

rivayete göre; kötü ve mutsuz geçirdiği çocukluk dönemi, yalnızlığı, sağlık problemleri -özellikle sağır oluşu- beethoven’ı hayata küstürmüştür. intihara karar verir ve hatta vasiyetini bile hazırlar. ancak görme engelli küçük bir kız, beethoven’a yaşama bakışını tamamen değiştirecektir. gözleri görmeyen genç kızın ayışığını hiç görememiş ve göremeyecek olması bethooven’ı fazlasıyla derinden etkiler. ve yaşama yeniden bağlanmasına en büyük sebep olur.
bir gün beethoven, bir arkadaşı ile birlikte viyana sokaklarında dolaşmaya çıkmıştır. tam o esnada bir apartmandan piyano sesi geldiğini duyar ve kafasını kaldırıp bakar. apartmanın ikinci katındaki cam açıktır ve beethoven’ı büyüleyen ses oradan gelmektedir. arkadaşına, çalan kişinin muhteşem çaldığını ve onu görmesi gerektiğini söyler.
birlikte ikinci kata çıkıp kapıyı çalarlar. kapıyı açan kadın, beethoven’ı hemen tanır ve şok olur. beethoven, piyano sesine geldiğini, çalan kişiyi çok merak ettiğini ve muhakkak görmek istediğini söyler. kadın, piyanoyu çalanın kızı olduğunu ve tanışmaktan mutlu olacağını belirterek beethoven ve arkadaşını içeri alır. beethoven, piyano çalan kızın olduğu odaya girer. annesi kıza, beethoven’ın geldiğini söyler ve küçük kız çok heyecanlanır, hemen ayağa kalkar, fakat kız görme engellidir. bunu gören beethoven ise, “lütfen benden bir şey isteyin.” der, maddi bir şey isteyeceklerini düşünerek. kızın cevabı şu olur; “ben hiç ayışığı görmedim, bana ayışığını anlatır mısınız?” bu durumdan etkilenen beethoven, bunun üzerine piyanonun başına geçer ve ayışığı sonatı’nı(moonlight sonata), doğaçlama olarak besteler.
“bu hikaye tamamen rivayettir. gerçek olup olmadığı kesin olarak bilinmemektedir.”

kaynak: organik insan



--- alıntı ---
devamını gör...

her kaybettiğinde kazanan yanlarını sevmeyi bilmektir.
devamını gör...

geçen sene bu zamanlar anaç sardunyanın dalından kırıp saksının birine sokuşturduğum ve ilkbahara doğru köklenip sonra da açan cağnım sakız’ım. sardunyalarımdan sadece biri tabii bu ve hepsi de benim bebeklerim. havalar serinlemeye başlayınca açmaya başladılar yine, hemmen çektim ben de bugün.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

moda

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

insanlaradan uzaklaşmaya, tek başına kalıp kafa dinlemeye ihtiyacın olduğu için gidersin.
bazen de yalnız kalmak istememene rağmen gidersin...

düşürürsün, çoğu zaman hüzünlenir, taa uzaklara dalar, kendinle hesaplaşırsın...
devamını gör...

kitap okumuyorsan fakirsin, güzel müzik dinlemiyorsan fakirsin, merhametli değilsen fakirsin, saygılı değilsen fakirsin, sevemiyorsan fakirsin, gülemiyorsan fakirsin ....
devamını gör...

çoğu duygusunun gelişmemiş olduğuna inandığım, karakteri oturmamış insan davranışı.

sanane a canım bırak isterse krem peynire tapsın.
devamını gör...

cinayete teşebbüstür.
devamını gör...

oğuz atay'ın bir çok okuyucu tarafından okunamayan, okunmaya başlanıp yarım bırakılan, okunduktan sonra bu neydi şimdi lan! dedirten muazzam romanıdır.
sıkı bir roman okuyucusu değilseniz ve sadece popüler olduğundan, sosyal medyada çok fazla yolunuz kesiştiğinden çıkıp derseniz ki "şu kitabı bir okuyayım, ne anlatıyor acaba. nesi bu kadar ünlü, nesi bu kadar güzel" diye, tavsiyemdir, kapağını bile açmayın, okuyamazsınız, bitiremezsiniz. bitirseniz bile hırsla, hınçla, sürüne sürüne sonunu getirirsiniz ama hem zamanınıza yazık olur, hem de kitaba saygısızlık olur.
öncelikle iyi bir okuma alışkanlığınız olması gerekmektedir. sadece romanın hihayesini için okumamalısınız. hikayesi için okunabilecek bir roman değildir. gidin zülfü zilaveli okuyun, sonra da sosyal medyada " abi çok iyiydi be!" diye tivit atan sürüye dahil olun.( zülfü livaneli de okuyun elbette ama, abartmayalım lütfen yazarı. ben de okudum, hikayelerini de beğendim ama kitaplığımda gözüm çarptığında herhangi bir duydu belirtisi yaşamıyorum.)
öncelikle gidin post-modernizm'in ne olduğunu araştırın. yazarların bu akımla ne yapmak istediğini, neden böyle bir yol denediğini anlayın. (şunu da belirtmeliyim; tutunamayanlar, türk edebiyatının ilk post-modern romanı olarak da geçmektedir.)
bilinç akışı nedir, yazın googleye, üstünde yazılmış onlarca makaleden bir kaçına göz atın ki bilinç akışı bölümlerinde nasıl bir yol izlemeniz gerektiğine dair bir altyapınız olsun. yazar neden konudan konuya neredeyse hiç bağlantı olmadan atlıyor, neden upuzun cümlelere, paragraflara hatta sayfalar doluyu bölümlere hiçbir noktalama işareti kullanmıyor. amacını öğrenin.
post-modersnizt romanlar, modernizm'e çok fazla benzese de çok daha derin ve zor anlaşılmaktadır. neredeyse her unsur modernizmle aynı ama işin içine soyutluk ve büyük bir zamansal sapmalar girmektedir. zamanı sizin anladığınız gibi düz bir çizgide düşünmemelisiniz. moderniz'de de zamansal flash-back'ler olsa da post-moderniz'de üç farklı zamanı tek bir cümlede de görebiliriz. bazen hangi sözün hangi zamana, hangi karaktere ait olduğunu, nerede söylendiğini anlamamız da güç oluyor.
en önemlisi; kitabı bitirmek için okumayın. ortalama olarak şu kadar sayfayı şu kadar zamanda okurum, şu kitabi şu kadar günden bitiririm diye kendinize dayatma yapmayın. açın, kitabın içine dala dala, adım adım okuyun. anlamadığınız bir yerden geçmişseniz geriye gidin, baştan okuyun ve romana çok da uzun olmayan aralıklarla mola vermekten de çekinmeyin.
sadece hikayesi için, bitirmek için okumayın lütfen. oğuz atay'ın size aktarmaya çalıştığı duygunun tadına bakın, o zaman anlayacaksınız ne kadar büyük bir roman olduğunu. selamlar.
devamını gör...

herhangi bir bilgiye ulaşmak için bu sözlüğe ihtiyaç yok. zira her türlü bilgi internette mevcut, doğru süzme işini yapmayı becerebilen herkes istediği bilgiye ulaşabilir.

bu sözlükte (ve diğerlerinde) bilgiyi kendi üslubuyla okuyucuya aktarabilenler ve kendisini okutmayı başarabilenler fark yaratırlar. böylesi daha önemli gibi.
devamını gör...

kan yapar diyen annemin telkinleri ile her kurban bayramında yediğim organdır.

kalsiyum ve potasyum bakımından zengin olduğu için kemik gelişimine; vitamin ve antioksidan kaynağı olarak bağışıklığın güçlenmesine; protein kaynağı olarak merkezi sinir sistemini koruma amaçlı hafızayı güçlendirmesine; barındırdığı b vitamini sayesinde de göz sağlığının korunmasına yardımcı olan katkılarından dolayı kendisine teşekkürü bir borç biliriz efendim.
devamını gör...

(bkz: hepimiz ermeniyiz)
devamını gör...

%10 transfer ucreti esintisi ile hayata gecirebilecegim ozellik. kesilen karma tarafima eklenecektir.
devamını gör...

saygısız mı desem şımarık mı bilemedim.

böyle insanlar ne kadar çoğaldı böyle. her yerde mantar gibi türediler. bir de marifet sanıyorlar yaptıklarını.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim