acının tatlı tebessümü
mona lisa tablosu gibi mi?
yoksa aldattığın kadının acı tebessümü, hangisi.
kadın tebessüm ediyorsa başınızı ellerinizin arasına alın ve düşünün, ne yaptım ben diye.
yoksa aldattığın kadının acı tebessümü, hangisi.
kadın tebessüm ediyorsa başınızı ellerinizin arasına alın ve düşünün, ne yaptım ben diye.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının karalama defteri
hala okuyorsun ya yazdıklarımı yuh olsun sana. bıraktın, yazmıyorsun bakmazsın diye uzun zaman sonra bir şeycik yazdım. senden kaçmak için buraya gelmiştim ben zaten. napayım ya sen okuyorsun diye sevdiğim bir yere yazmayı mı bırakayım?
saçmalık tamam mı attığın mesaj. ben sana bunu söylemek istesem yazarım, bahane bulurum annen nasıl derim, şunları çözemedim der soru atarım. istemiyorum seninle konuşmak ben artık. git istiyorum kalbimden. bırak yazdıklarımı okuma, istemediği birinin yazdıklarını niye okur insan ya? verdiğin akıllara senin ben.
durup dururken huzurumu bozma artık!
saçmalık tamam mı attığın mesaj. ben sana bunu söylemek istesem yazarım, bahane bulurum annen nasıl derim, şunları çözemedim der soru atarım. istemiyorum seninle konuşmak ben artık. git istiyorum kalbimden. bırak yazdıklarımı okuma, istemediği birinin yazdıklarını niye okur insan ya? verdiğin akıllara senin ben.
durup dururken huzurumu bozma artık!
devamını gör...
çaylaklar sekmesinin daha keyifli olması
iki dakika göz gezdirip farkettiğim durumdur. hepsi yazar olmak için ilber ortaylı gibi takılıyorlar. yazar olunca şımaracaklar ama şu an hepsi çok kıyak tanımlar giriyor. helal len çaylaklar.
devamını gör...
bir tanım hakkında mesaj atmak
sözlüklerin koyduğu sınırlamalar nedeniyle; okurların*, tanım hakkında, yazara fikrini iletmek için başvurduğu yöntem.
çoğu sözlük, teknik olarak tanımlara yorum yapmaya izin vermediğinden ve daha önceki bir tanımı alıntılayıp cevap vermek - forum ortamı oluşturabildiği için - pek hoş görülmediğinden, okurlar gerçekten tanım hakkında yazara bir şey söylemek istiyorsa mesaj atar.
ben başkasına bunu yapma gereği duymadım fakat başka bir sözlükte bana yapıldı. kendi gözlemlerimce, bu mesajlar çoğunlukla soru olmuyorlar, zira bu mesajlardan almanız için birinin ya yarasına tuz basmış, ya da aklına düşmüş olmanız gerekiyor.
politik ve cinsel başlıklardan kaçınmanız, sizi bu tür mesajlardan bir nebze olsun koruyacaktır.
çoğu sözlük, teknik olarak tanımlara yorum yapmaya izin vermediğinden ve daha önceki bir tanımı alıntılayıp cevap vermek - forum ortamı oluşturabildiği için - pek hoş görülmediğinden, okurlar gerçekten tanım hakkında yazara bir şey söylemek istiyorsa mesaj atar.
ben başkasına bunu yapma gereği duymadım fakat başka bir sözlükte bana yapıldı. kendi gözlemlerimce, bu mesajlar çoğunlukla soru olmuyorlar, zira bu mesajlardan almanız için birinin ya yarasına tuz basmış, ya da aklına düşmüş olmanız gerekiyor.
politik ve cinsel başlıklardan kaçınmanız, sizi bu tür mesajlardan bir nebze olsun koruyacaktır.
devamını gör...
çorba
gastronomi dünyasının en geniş varyasyon yelpazesine sahip ürünü. bakliyattan sebzeye, etten balığa bir çok farklı türü vardır. bana bir gıda ürünü söyleyin ki çorbanın içine katılmamış olsun diye sorsam eminim bir cevap alamam.
her kültürde envayi çeşidi olan bir ön yemek (acep böyle bir terim var mıdır?) çorbanın tarihi çok eskilere gidiyor. biranın da ilk yapıldığında taneli bir çorba şeklinde tüketildiği ve bu taneleri yutmamak için pipetin icat edildiği biliniyor. günümüze ulaşan taştan pipetler bunu kanıtlıyor. çorbayı anlatıyordum biranın tarihine girdim.
neyse,
yurtta koreli bir oda arkadaşımız vardı. bir gün grip oldu ağlıyordu nedeni sorduk. ne zaman grip olsam annem bana çorba yapardı dedi. gelenek mi desem davranış biçimi mi desem nerdeyse tüm kültürlerde var. ne zaman biri hastalansa çorba içirilir. çorba içmenin psikolojik olarak zihni iyileştiğine ikna ettiğine dair araştırmalar mevcut. *
ilk farklı çorbamı bir çin lokantasında içmiştim. sebze çorbasıydı ve çok lezetliydi.
ikinci farklı çorbamı ise kendim yapmıştım. `balkabağı çorbası `rengiyle iyi hisettiren tadıyla 'vay be balkabağı bile çorba olabiliyormuş' dedirten bir çorba olmuştu.
favori çorbam elbette mercimek çorbası. bu nasıl bir tat ise yaz kış hiç sıkılmadan içebilirim.
her kültürde envayi çeşidi olan bir ön yemek (acep böyle bir terim var mıdır?) çorbanın tarihi çok eskilere gidiyor. biranın da ilk yapıldığında taneli bir çorba şeklinde tüketildiği ve bu taneleri yutmamak için pipetin icat edildiği biliniyor. günümüze ulaşan taştan pipetler bunu kanıtlıyor. çorbayı anlatıyordum biranın tarihine girdim.
neyse,
yurtta koreli bir oda arkadaşımız vardı. bir gün grip oldu ağlıyordu nedeni sorduk. ne zaman grip olsam annem bana çorba yapardı dedi. gelenek mi desem davranış biçimi mi desem nerdeyse tüm kültürlerde var. ne zaman biri hastalansa çorba içirilir. çorba içmenin psikolojik olarak zihni iyileştiğine ikna ettiğine dair araştırmalar mevcut. *
ilk farklı çorbamı bir çin lokantasında içmiştim. sebze çorbasıydı ve çok lezetliydi.
ikinci farklı çorbamı ise kendim yapmıştım. `balkabağı çorbası `rengiyle iyi hisettiren tadıyla 'vay be balkabağı bile çorba olabiliyormuş' dedirten bir çorba olmuştu.
favori çorbam elbette mercimek çorbası. bu nasıl bir tat ise yaz kış hiç sıkılmadan içebilirim.
devamını gör...
hoşlanılan yazarın 04.47'de online olduğunu görmek
sizin online olmanıza aynı sebepten olabilir. endişe etmeyi gerektiren bir durum yok. ya da var mı? bilemiyorum
devamını gör...
bugünkü hava durumu
devamını gör...
bilinmeyen bir kadının mektubu
lise sondayken edebiyat hocamız sayesinde tanışıp resmen aşığı olduğum zweig'in, mükemmel eserlerinin şahı olan kitabı.
şöyle oldu; sanki serin bir akşam üstüydü, kaldırıma çökmüş yorgun bir kadın gördüm ve yanına oturdum. nedensizce kadının donuk gözlerle etrafı seyrettiği şeklinde canlanır gözümde. sonra bu kadın bunu bekliyormuş gibi başından geçenleri tek tek anlatmaya başladı.
çocukluk ila gençlik arasındaki dönemine henüz adım atmıştı. annesiyle birlikte oldukça bir yaşam sürerken karşılarındaki daireye taşınan ve ondan yaşça büyük olup kendi halindeki yaşayan o adama aşık olmuştu. aşkın büyüsüdür ya; sıradan hayatı renklenmiş, ömrünü heba edebileceği bir amaç bulmuştu. değil mi ki zaten bizi amaçlarımız tüketir? kadın da amacının peşinden giderken yaralar almıştı.
adamın karşısına "(i: kapıyı açtığı için teşekkür ettiği küçük kız" diye çıkamadığından, şahsın yolda gördüğü rastgele bir kadın olarak çıkmıştı. henüz on sekiz yaşındayken yalnızca bedeninin değil, ruhunun da bekaretini teslim etmişti. adam ise bunların hiçbirinin farkında değildi. kadın ağlıyordu anlatırken, ağladığının farkında değildi ama. gözyaşı dökmeye alışkın olduğundan herhalde.
neyse, bu adam kadınla yeniden bir araya geldiklerinde dahi onu tanımamıştı. yeniden karşılaştığı bu beden hiç tanıdık gelmemişti ona, üstelik birlikte geçirdikleri gecenin sabahında kadına hediye olarak çantasına koyduğu paraları bırakmıştı, bir de zeki bakışlı oğlunu. her şeye rağmen ne öfkelenmişti ne kırılmıştı ne de aşkından vazgeçmişti ismini sormayı unuttuğum hanımefendi. oğlu ölmüştü, o da kendini iyi hissetmiyordu ve olup biteni hayatını öylece yaşayıp giden o herife anlatmak için kağıda dökecekti. usulca izin isteyip kalktı, bir daha da görmedim. bir sonraki gün öldüğünü öğrendim.
zweig böyledir işte. karakteriyle sizi dost eder. ölseler bile unutmazsınız. bu kadın bana hiç yabancı gelmedi. benzeri bir aşk yaşadığımdan değil, duygusal boşluğundan, içinin ölmeye yüz tutmuş olmasından tanıdım.
anlatım gayet sade, duyguları harekete geçirme ultra büyük ve çaresizliği hissettirme olağanüstüydü.
acaba intihar etmeseydi daha neler yazardı bu adam, diye düşünmeden edemiyor insan.
ayh, duygulandım yine. alıntı cümle bırakıp kaçayım;
-"insanlar arasında yalnız kalmaktan daha korkunç bir şey yoktur."
şöyle oldu; sanki serin bir akşam üstüydü, kaldırıma çökmüş yorgun bir kadın gördüm ve yanına oturdum. nedensizce kadının donuk gözlerle etrafı seyrettiği şeklinde canlanır gözümde. sonra bu kadın bunu bekliyormuş gibi başından geçenleri tek tek anlatmaya başladı.
çocukluk ila gençlik arasındaki dönemine henüz adım atmıştı. annesiyle birlikte oldukça bir yaşam sürerken karşılarındaki daireye taşınan ve ondan yaşça büyük olup kendi halindeki yaşayan o adama aşık olmuştu. aşkın büyüsüdür ya; sıradan hayatı renklenmiş, ömrünü heba edebileceği bir amaç bulmuştu. değil mi ki zaten bizi amaçlarımız tüketir? kadın da amacının peşinden giderken yaralar almıştı.
adamın karşısına "(i: kapıyı açtığı için teşekkür ettiği küçük kız" diye çıkamadığından, şahsın yolda gördüğü rastgele bir kadın olarak çıkmıştı. henüz on sekiz yaşındayken yalnızca bedeninin değil, ruhunun da bekaretini teslim etmişti. adam ise bunların hiçbirinin farkında değildi. kadın ağlıyordu anlatırken, ağladığının farkında değildi ama. gözyaşı dökmeye alışkın olduğundan herhalde.
neyse, bu adam kadınla yeniden bir araya geldiklerinde dahi onu tanımamıştı. yeniden karşılaştığı bu beden hiç tanıdık gelmemişti ona, üstelik birlikte geçirdikleri gecenin sabahında kadına hediye olarak çantasına koyduğu paraları bırakmıştı, bir de zeki bakışlı oğlunu. her şeye rağmen ne öfkelenmişti ne kırılmıştı ne de aşkından vazgeçmişti ismini sormayı unuttuğum hanımefendi. oğlu ölmüştü, o da kendini iyi hissetmiyordu ve olup biteni hayatını öylece yaşayıp giden o herife anlatmak için kağıda dökecekti. usulca izin isteyip kalktı, bir daha da görmedim. bir sonraki gün öldüğünü öğrendim.
zweig böyledir işte. karakteriyle sizi dost eder. ölseler bile unutmazsınız. bu kadın bana hiç yabancı gelmedi. benzeri bir aşk yaşadığımdan değil, duygusal boşluğundan, içinin ölmeye yüz tutmuş olmasından tanıdım.
anlatım gayet sade, duyguları harekete geçirme ultra büyük ve çaresizliği hissettirme olağanüstüydü.
acaba intihar etmeseydi daha neler yazardı bu adam, diye düşünmeden edemiyor insan.
ayh, duygulandım yine. alıntı cümle bırakıp kaçayım;
-"insanlar arasında yalnız kalmaktan daha korkunç bir şey yoktur."
devamını gör...
tokat etkisi yaratan gerçekler
bir gün ölücez ve kimse bizi hatırlamayacak.
devamını gör...
maskeye alışmak
inat ettim alışmayacam.
basıyor beni.
basıyor beni.
devamını gör...
yazarların unutamadığı film replikleri
"makyajına ve yüzündeki boyalarına güvenme. yollar da güzeldir ama altından kanalizasyon geçer." tony montana/scarface.
devamını gör...
instagram tipi tanım beğenme özelliği
diğer sözlüklerde neymiş instagrama kafa tutan bir kafa sözlük var artık.
dönen parıltılı dünya da yok olmuş. yerine sözlük amblemi gelmiş. daha güzel olmuş. bu da yeni yapılmış sanırım.
dönen parıltılı dünya da yok olmuş. yerine sözlük amblemi gelmiş. daha güzel olmuş. bu da yeni yapılmış sanırım.
devamını gör...
iyi insanların ortak özellikleri
yüzlerindeki tebessümün hepsinde aynı olması. gülüşlerinin bir bayram sabahı gibi insanın içini rahatlatması.
devamını gör...
normal sözlük bahar etkinliği
piknik buluşması diye toplandık başlığa ama başkanlar en az 750 karakterli 100 tanım istiyor.
devamını gör...
modern insanın en büyük problemi
nefsine yenik düşen bir varlık olması. nefsine yenik düşmesinin sonucunda ise kapitalizme hizmet eden bir birey haline gelmesi. kapitalizme hizmet eden bir birey haline gelmesinden sonra ise materyalistleşmeye başlaması. materyalistleşmeye başladıktan sonra ise duygusallık anlayışının saçma sapan bir hale gelmesi. duygusal olması gerektiği zaman duygusal olamaması, duygusal olmaması gerektiği zaman duygusallaşması. modern insanın problemi budur.
devamını gör...
okuduğun kitaptan bir alıntı bırak
"bunalıyoruz çocuk, bunalıyoruz.
biçim veremediğimiz şeylerin
biçimini alıyoruz."
şükrü erbaş, bütün şiirleri -1
kitabı yeni okumuş olmasam da dizeler kapağın üzerine yazıldığı için her gün yeniden görmek zihnimin diplerine kazınmasına sebep oldu artık. bunalıyoruz çocuk, çok ama çok bunalıyoruz.
biçim veremediğimiz şeylerin
biçimini alıyoruz."
şükrü erbaş, bütün şiirleri -1
kitabı yeni okumuş olmasam da dizeler kapağın üzerine yazıldığı için her gün yeniden görmek zihnimin diplerine kazınmasına sebep oldu artık. bunalıyoruz çocuk, çok ama çok bunalıyoruz.
devamını gör...
danla bilic’in ekrem imamoğlu röportajı
neden böyle bir videonun var olduğunu anlamadığım videodur.
futbolculara dmden yazarak yürüyen danla biliç böyle bir röportajı niye yapıyor.
kilolu insanlarla dalga geçen danla biliç böyle bir röportajı niye yapıyor.
hadi o prim için her şeyi yapar. siyasi bir kimlik olan ekrem bey neden şirin gözükmek için böyle bir mevzunun içinde yer alıyor.
ayrıca videoyu izlemedim ama soruların zor olmadığına eminim.
yapılan işe emeğe saygım var ama danla biliç o işin içinde bulunuyorsa maalesef.
futbolculara dmden yazarak yürüyen danla biliç böyle bir röportajı niye yapıyor.
kilolu insanlarla dalga geçen danla biliç böyle bir röportajı niye yapıyor.
hadi o prim için her şeyi yapar. siyasi bir kimlik olan ekrem bey neden şirin gözükmek için böyle bir mevzunun içinde yer alıyor.
ayrıca videoyu izlemedim ama soruların zor olmadığına eminim.
yapılan işe emeğe saygım var ama danla biliç o işin içinde bulunuyorsa maalesef.
devamını gör...
istanbul oyuncak müzesi
sunay akın'ın kurmuş olduğu müze.
bu müzede 17. ve 18.yüzyıllardan kalma farklı ülkelerden toplanmış oyuncaklar bulunuyor. mesela nazi almanyası dönemi oyuncakları gibi. çoğumuzun tasarımına yabancı olduğu oyuncaklar. bizdeki çoğu aile çocuklarına hayal dünyası gelişsin diye değil de ses yapmasınlar diye ya kız çocuklarına oyuncak bebek ya da erkek çocuklarına oyuncak tabanca alıyorlar. bunlar da ilerisi için gerek toplumsal gerek de bireysel problemlere davetiye çıkarabiliyor.
bu müzede 17. ve 18.yüzyıllardan kalma farklı ülkelerden toplanmış oyuncaklar bulunuyor. mesela nazi almanyası dönemi oyuncakları gibi. çoğumuzun tasarımına yabancı olduğu oyuncaklar. bizdeki çoğu aile çocuklarına hayal dünyası gelişsin diye değil de ses yapmasınlar diye ya kız çocuklarına oyuncak bebek ya da erkek çocuklarına oyuncak tabanca alıyorlar. bunlar da ilerisi için gerek toplumsal gerek de bireysel problemlere davetiye çıkarabiliyor.
devamını gör...
