sineklerin, biz insanları kıskandıracak özellikleri. her şeyi çeken yerçekimi onları çekmemektedir.
işin gerçeği, ayaklarında bulunan vantuzlardır. aynı lavabo açacağı gibi, sineğin ayağı da bastığı yere yapışır.
devamını gör...

ilk hamileliğimde 8,5 aylık olana kadar ev ve işyeri arası çok uzak olduğundan sabah 2, akşam 2 saat toplamda 4 saat, 4 ayrı vesait ile işe gidip geliyordum, hiç kimse de yer vermezdi. hiç denemeyin gençler, başka yerleri bilemem ama istanbul'da işe yaramıyor, bizzat test edildi, onaylandı.
devamını gör...

kesinlikle katıldığım söylem.

sadece para politikasına bakmaları yeterli. bunu örnek alıp uygulamazlarsa gelişmiş ülke olarak yollarına devam edebilirler. hatta diğer politikalara da gözatabilirlerse bırakın büyümeyi, kalkınmaya bile başlayabilirler.

örnek alın uygulamayın!
devamını gör...

fransız şarkıcı ve söz yazarı pascal obispo 'ya ait superflu albümünde yer alan 1996 tarihli mükemmel şarkıdır.
obispo burada lucie ismindeki sevdiği kadına* hayatla, yaşamakla ve aşk ile ilgili öğüt vermektedir.

"lucie, benim. biliyorum, etrafındaki her şeyin parçalandığı böyle geceler var.
ama ileriye bak; hiç pes etmeden...
biliyorum, hiçbir şeyin çözümü değil
ama bazen kendini zorlamalısın.
acele et, lucie. bir kere yaşıyoruz ve bir kez ölüyoruz.
hiçbir şey için zamanımız yok.
yaşamda en önemli şey ki hiçbir kitapta söylenmemiştir;
anı yaşamaktır.
ve aynı zamanda aşktır.
lucie, kendine yüklenme. hiçbir pişmanlık yaşadıklarına değmez."



*rebecca'nın obispo'yu hüzünlendirdiği gibi değil; gözlerimizi mutluluktan nemlendirecek güzel insanlarla çevrili olmalıyızdır daima. çünkü bir kez yaşıyor ve bir kez ölüyoruz. hiçbir şey için yeterli zamanımız yokken sevmek için yeterince zamanımız olması bence pek bir anlamlı*.
devamını gör...

uzun zaman önce ayaklar baş başlar ayak olmamışken, okyanus ötesindeki hain henüz hocaefendi iken, malum yönetimdeki siyasiler ayaklarını öperken, ablalar oluşumu her ilde vardı. bunlar okullarda okuyan aynı zamanda yurtlarda ve malum cemaatin evlerinde kalan genç ve taze beyinleri zehirliyorlardı. ablalar diyince benim aklıma malum oluşum geliyor.
devamını gör...

türkiye'de binaların çirkin olması köyden kente yaşanan göçün yarattığı kültür erozyonuyla da bağlantılı bir durum. şehirleşmeyle birlikte kapitalistleşen köy insanının kar edebilmek adına sanattan uzak, tüketime tabi işler yapmasının bir sonucu. günümüz estetik anlayışı lükse kaçan ve masraflı , zanaat gerektiren işlerdir ve sermaye sahipleri masraftan kaçınma adına estetikten uzaklaşmaktadır. ne yazık ki istanbul'un talanı da bu durumla bağlantılıdır. masallar diyarı gibi bir şehri distopik bir dünyaya çevirdik.
devamını gör...

ekşi sözlükdeki çoğu çaylak, çoğu yazardan iyi olduğu için buyursunlar gelsinler dediğim doluşma tipi.
devamını gör...

beni dehşet içinde bırakan hikaye. nasıl iğrenç bir dünyada yaşadığımızın kanıtı.
devamını gör...

efsaneyi hatırlayalım.
nihal tek seferde solacak bir çiçek peki ya bihter?


maşalı saçlım, tuhaf yürüyüşlüm bihter ziyagilim. ölüm 24 haziran 2010.
doğum gününü de 18 kasım diye yazmışlardı hainler. yine akrep burcu kadınını yaktılar alçaklar.*
devamını gör...

benim bu kitapla tanışmam biraz erken dönemlere denk geliyor. ortaokul hazırlık sınıfı bittiği zaman, yaz tatiline çıkmadan önce ingilizce öğretmenlerimden birisi tarafından bana önerilmişti. hatırladığım kadarıyla kitabı bulmak da zor olmuştu. babamın gayretleri neticesinde kitap alınmış, kucağıma bir saatli bomba misali bırakılmıştı. tabi yeni yeni pişmeye başladığımız için kitabı okurken ciddi anlamda zorlanıyordum. elimde bir kalem, yanımda bir defter sürekli not alarak ve anlamaya çalışarak okuduğum için kitap neredeyse benim için bir anlam rehberi haline gelmişti. bu zorlu ve sıkı başlangıçtan sonra bir kaç kere daha okudum kitabı. eh pişmiştik artık ama her okuyuşumda farklı bir yerlere takılmayı ya da daha doğru bir tabirle farklı şeyler keşfetmeyi ihmal etmedim. düşünüyorum da, bendeki irlanda zaafının sebebi de bu kitap olabilir. * nevil shute yüzünden irlanda'nın halini ahvalini düşünmekten alamamıştım kendimi. itiraf ediyorum henüz ortaokul sıralarında içinizdeki irlandalı ben oldum. nasıl oldum kısmı nevil shute'ın bizatihi kendisinde gizli o yüzden açık etmeyeceğim bu durumu. kırılmasın sonra bana.

kitaba gelecek olursak kıyametin ortasında bu kadar dingin, bu kadar sakin bir anlatımı başka bir kitapta zor bulursunuz. ama bunda nevil shute'ın tanık olduğu ve yaşadığı olayların etkisi var diye düşünüyorum. zira adam iki dünya savaşının da tam orta yerinde kalmış, yeterince felaket görmüş ve bunlar üzerine düşünme fırsatı da bulmuş. zaten bu kitabın ortaya çıkmasının sebebi de bizatihi bu. dwight towers ve peter holmes karakterleri ise diğer roman karakterlerine pek benzemez onlar üzerine çokça şey yazmasam iyi olur. kitabı okuduğunuz da bu iki adamın size ne hissettirdiği mühim diye düşünüyorum. tüm bu olağan akış içerisinde radyo sinyalleri ve radyoaktif dalgalar derken, kendinizi dünyanın sonu geldiğinde millet nelerle uğraşıyor yahu diye düşünürken bulabilirsiniz ya da bulmaya bilirsiniz bilemiyorum * başkaca pek çok soru da kafanızı kurcalayacaktır.

malum artık dünyanın sonu temalı kitap ve film örnekleri ziyadesi ile arttı. lakin son zamanlarda yazılan/çekilen, kitap ve filmlerde sürekli bir atraksiyon var. neticede kitap bu konuyu derinlemesine işleyen ilk örneklerden birisi ve sizi daha çok düşünmeye sevk etmesi sebebi ile muhakkak okunmalı diye düşünüyorum. ha zombi istilası falan dururken ne işim var böyle sakin ve derinlemesine bir dünyanın sonu kurgusuna derseniz onu da anlayışla karşılarım. kafasına kafasına vurun o alçak zombilerin ne diyeyim...
devamını gör...

bir grup insan.

size bir tüyo vereyim; kendini yazanların fenomen olduğu görülmemiştir. genellikle itici olurlar sadece.

son zamanlarda kimsede o ışığı göremiyorum, kendi adıma konuşmam gerekirse. sürekli tanım girmek tek başına yeterli bir kriter değil. tanımların içeriği önemli. troll de olabilir entel de ama yeter ki biraz değişik olsun ve "bak bu benim aklıma gelmezdi" dedirtebilsin. şimdilik "açtığın başlığı, girdiğin tanımı seveyim" dedirten bir grup var sadece.

üzgünüm. acı gerçekler...
devamını gör...

sadece akşamüstü, battaniye ve film ile yetindiğimi hatırlatıp üzülmeme sebep olmuş beşlemedir. kahrolsundur.
devamını gör...

1940'
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

yasaklandığı yerlerde tecavüzler almış yürümüştür. kadınların mumya gibi kapatıldığı, evli olmayan kadın ve erkeğin sokakta konuşmasına bile izin verilmeyen şeriat ülkeleri, tecavüz suçlarında dünya lideridir.
devamını gör...

gerçekte ölmese bile artık hayatında olmadığı için ölmüş gibi de hissedebiliriz biri için. benim sevdiğim insanlar henüz hayatta ama hayatta olup ölmüş gibi olanlar da var.
devamını gör...

çoğu zaman oturma gereksinimiyle değil, sizi oradan kaldırmanın vereceği hazla atılan bir taciz bakışıdır bu. işte o tacizin allahı…

bu tür şeylere maruz kalmamak ve sığabileceğim bir yer varken koltuk işgal etmemek adına hep ön tekli ile bir arkadaki ters ikili arasında kalan motorun ya da tekerleğin * üzerine otururdum çünkü oraya sığacak çok fazla insan yok. oraya oturmanız için, minyon yapıdaysanız önce oraya tırmanmanız gerekir. sonra benim gibi bacaklarınızı da katlayarak koridordan geçenler için yer de açabilirsiniz böylece otobüste yok olursunuz ve sanki siz hiç binmemişsiniz gibi bir kişilik yer açılır.

o gün koltuğa oturmuştum sonra teyzenin biri tam tepeme yerleşip bana gözünü kırpmadan bakmaya başladı ben de kalkıp yer verdim ve oraya tünedim. teyzenin ekürisi yerimi beğenmiş olacak ki beni süzmeye başladı. tam karşıma geçip dikti gözlerini ve arkadaşına “aslında hanım kız biraz kaysa ikimiz sığarız buraya” dedi. ben 43 kiloydum ve o teyze en az 42 bedendi sevgili sözlük… sonra ben kaymayınca arkasını dönüp poposuyla beni ittire kaktıra cama yapıştırdı ve çeyreğiyle de olsa kendini oraya iliştirdi. hayretler içerisinde poposuna yapışık bir yolculuk yaptım.
devamını gör...

kızılderili flütü konusunda dünyada bir numara olarak gösterilen müzisyen. yememiş, içmemiş bunun yerine sedir ağacından yapılmış olan kızılderili flütünü yalayıp yutmuştur. çokları nakai'nin müzik hayatına ''kızılderili flütü'' çalarak başladığını düşünür lakin bu büyük bir yanılgıdır. bu yanılgıya düşenlere elbette kızmıyoruz, onları kınamıyoruz hatta onlara hak veriyoruz. *

zira adama bakıyorsunuz; geleneksel giysilerini üzerine geçirmiş, elinde kızılderili flütü var. native american müziği icra ediyor, artı navajo / ute melezi. hal böyle olunca geleneksel müzik tarzı ile yoğrulduğunu ve işe temelden koyulduğunu düşünüyorsunuz. oysa hikayesi bambaşka...

arizona üniversitesinde trompet ve müzik teorisi eğitimleri alıyor. sonrasında gidiyor donanmaya katılıyor. yani aklında kızılderili müziği yapmak gibi bir fikir yok. hatta köklerinden biraz uzaklaşmış. ona köklerini hatırlatan ne yazık ki bir trafik kazası oluyor. aslında iyi oluyor. tabi iyi olan trafik kazası geçirmesi değil, kazanın köklerini hatırlamasına vesile olması. * bu kaza sonrasında donanmadan ayrılmak zorunda kalıyor ve o da ne? kendisine bir kızılderili flütü hediye ediliyor. nakai için bu flüt bir dönüm noktası oluyor. ataları gibi rüzgara karşı at süremeyen nakai, bu flütle birlikte ruhunun derinliklerinde kalmış olan geçmişe özlemini bütün gücüyle mahmuzlayarak, dört nala koşmaya başlıyor. çok da iyi yapıyor. bu sayede biz de onun ruhumuzu dinlendiren ezgilerine kavuşmuş oluyoruz.

nakai'nin canyon trilogy ve earth spirit albümleri golden records ödülüne layık görüldü. sonrasında canyon trilogy albümü 1 milyon satışı da aşınca platinium records ödülünü de aldı. başlarda katıksız bir kızılderili müziği icracısıyken sonrasında tanınması ve dünya genelinde ciddi bir dinleyici kitlesine ulaşması, müziğini çeşitli kültürlerin müzikleri ile harmanlamaya başlamasına neden oldu. her koşulda dinlenesi bir adamdır.

şuraya en sevdiğim ezgisini bırakayım.

devamını gör...

se - a - se - a - se - la - m - lar.

pazartesinin şahı pazartesinin padişahı adana kral fm 95.3...

pardon o başka bir şeydi. eee. şey, kaçıranlar ve bu ekibi yeniden bir arada görmek isteyenler için, sözlük radyosu boyband'imizi bir kez daha toplamaya karar verdik. bu akşam saat 22:00'da sevgili 0330'la bir sahil kasabasında yaşamanın huzuru ve sevgili nadir beyefendi ile, gebze'nin gizli kalmış sanat atolyeleri üzerine konuşacağız. eksi 18 dostlarımız uyuduktan sonra iseee, ee konular dallanıp budaklanacak.*

happiness'ı bekliyoruz.***

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

~~
iletişim kanallarımız:
- sözlük radyosu:
blog.normalsozluk.com/
- instagram :
instagram.com/sozlukradyosu
- twitter :
twitter.com/RadyoSozluk
devamını gör...

kendi arasında dört başlık altında incelenir:
1-belirtili isim tamlaması:tamlayanın ilgi eki, tamlananın iyelik eki aldığı tamlamadır. ör; gömleğin düğmesi.
2-belirtisiz isim tamlaması: tamlayanın ek almadığı, tamlananın iyelik eki aldığı tamlamadır. ör; bahçe kapısı.
3-zincirleme isim tamlaması: tamlamanın içerisinde en az üç isim bulunmalıdır. ör; bahçe kapısının duvarı.
4-takısız isim tamlaması: bir cismin neye benzediği veya neyden yapıldığı ile ilgili bilgi veren tamlamadır. sıfat tamlamasına çok benzer. ör; zeytin göz, plastik kova.
devamını gör...

aykut değil de, geriye kalan herkes olabilir.
yoksa aykut mu? hayır olamaz, aykut’un olduğunu iddia edersem direkt objeksiyon kaybı yaşadığım gözlemlenebilir.
ya da kendisi sözlükte makam mevkiii sahibi oldu diye yalakalık yaptığımı düşünebilir.
artık kendisi güç sahibidir. bir sabah çaylak olarak uyanmaktan korkmuyor değilim…..*
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim