yazarların okuduğu bölümler
okuyup okuyamadığıma hala karar veremedim, online eğitim beni psikolog değil danışan yapacak bu gidişle.
insanların okuyanını duyduğu anda o kişinin ilk hastası olmak için yarış haline girdiği bölüm (bkz: psikoloji).
insanların okuyanını duyduğu anda o kişinin ilk hastası olmak için yarış haline girdiği bölüm (bkz: psikoloji).
devamını gör...
şarkılarla geçtim aranızdan radyo yayını
ağzındaki yarım gülüşü ile efe, kavak yellerinden aklımda kalan sevdiğim tek insan. benim de pinhani, kavak yelleri ile tanıştığım bir grup.
ama aradan yıllar geçtikten sonra pinhani'yi daha ünlenmeden tanıyan ve de çok popüler olmayan şarkılarını cımbızla çekip bulup her duygusunu onlarla yansıtan birini tanımıştım. güzel anılar canlandı zihnimde.
ve keyifli bir ton, bize ulaştı yine sayende. iyi yayınlar imperactus. *
ama aradan yıllar geçtikten sonra pinhani'yi daha ünlenmeden tanıyan ve de çok popüler olmayan şarkılarını cımbızla çekip bulup her duygusunu onlarla yansıtan birini tanımıştım. güzel anılar canlandı zihnimde.
ve keyifli bir ton, bize ulaştı yine sayende. iyi yayınlar imperactus. *
devamını gör...
yazarların doğum gününde yaşadığı garip olaylar
15. yas gunumde kız arkadaşımla doğum günü kutladığım için eve biraz geç gittim büyük ailem hem toplanalım hemde çocuğa pasta keselim demişler. rahat 20 kişi var. eve girdim her şey iyi güzel hoş. daha sonra yakın arkadaslarim aradı gel sana suprizimiz var diye. dedim bizimkiler salmaz baya kalabalığız saat gece 11 ve dışarda hayvan gibi kar var. aradan bir saat geçti kapı çaldı.
yakın arkadaşlarımdan ikisi kör kütük sarhoş babama ismiyle seslenerek "bak sen bu çocuğu çok sıkıyorsun bugün doğum günü" minvalinde
bir seyler söylediler. ailenin hepsi evde olduğu için hiç ses etmeden beni gönderdi. dönüşte hepiniz buraya gelin dedi. ben bırak arkadaslarimla eğlenmeyi bütün gece arkadaşlarımı ayıltmaya calismaktan yorgun düştüm. en sonunda gittik eve hep birlikte. ama biliyorum ki hiç hayra gitmiyoruz.
neyse balkonda hazır bekleyen babam eliyle isaret etti orada kalın diye. indi aşağı hiç konuşma olmadı zaten. dordumuzu tertemiz dövdü. ama oyle tokat falan değil. karda yaptırmalı falan. ilk dayağı yiyen ben olduğum için sansliydim cunku arkada 3 dk bi bekleme süresi oluyor dayak yemek için muhtemelen o bekleyiş dayaktan daha kötüdür. oyle keko gibi hepimize dalmadı. teker teker çalıştı. direkt bir sanat eseri bıraktı ortaya hala konusuruz o dayağı.
15. doğumgünümün bana çok şey kattı. hatta bana tek bir şeyler katan doğumgünüm. evden ilk uzaklaşma tecrübesi*. arkadaşlarım bana hiç bir şey için ısrar etmemeye başladı. bir şeye hayir diyorsam kesinlikle hayır olarak kalıyordu.
ben eve dönünce babam çağır lan o *******ları eve dedi. çağırdım hepsi geldi. oturduk hep birlikte içtik. babamla ilk defa içmemin hikayesidir aynı zamanda. masaya oturken adam akıllı kalmazsanız dayağı yine yersiniz demişti zaten. herkes o gün adam akıllı kalkti masadan. ders güzeldi ama tam ogrenemedik demek ki. çünkü o masada oturan herkes bu dersi alttan aldı ve onlar hiç hoş hikayeler olmadı.
yakın arkadaşlarımdan ikisi kör kütük sarhoş babama ismiyle seslenerek "bak sen bu çocuğu çok sıkıyorsun bugün doğum günü" minvalinde
bir seyler söylediler. ailenin hepsi evde olduğu için hiç ses etmeden beni gönderdi. dönüşte hepiniz buraya gelin dedi. ben bırak arkadaslarimla eğlenmeyi bütün gece arkadaşlarımı ayıltmaya calismaktan yorgun düştüm. en sonunda gittik eve hep birlikte. ama biliyorum ki hiç hayra gitmiyoruz.
neyse balkonda hazır bekleyen babam eliyle isaret etti orada kalın diye. indi aşağı hiç konuşma olmadı zaten. dordumuzu tertemiz dövdü. ama oyle tokat falan değil. karda yaptırmalı falan. ilk dayağı yiyen ben olduğum için sansliydim cunku arkada 3 dk bi bekleme süresi oluyor dayak yemek için muhtemelen o bekleyiş dayaktan daha kötüdür. oyle keko gibi hepimize dalmadı. teker teker çalıştı. direkt bir sanat eseri bıraktı ortaya hala konusuruz o dayağı.
15. doğumgünümün bana çok şey kattı. hatta bana tek bir şeyler katan doğumgünüm. evden ilk uzaklaşma tecrübesi*. arkadaşlarım bana hiç bir şey için ısrar etmemeye başladı. bir şeye hayir diyorsam kesinlikle hayır olarak kalıyordu.
ben eve dönünce babam çağır lan o *******ları eve dedi. çağırdım hepsi geldi. oturduk hep birlikte içtik. babamla ilk defa içmemin hikayesidir aynı zamanda. masaya oturken adam akıllı kalmazsanız dayağı yine yersiniz demişti zaten. herkes o gün adam akıllı kalkti masadan. ders güzeldi ama tam ogrenemedik demek ki. çünkü o masada oturan herkes bu dersi alttan aldı ve onlar hiç hoş hikayeler olmadı.
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının okuduğunda ağladığı kitaplar
yılanı öldürseler. genç werterin acıları.
devamını gör...
hangi günde olduğunu bilmemek
karantinada zaman zaman yaşadığım durumdur. pazartesinin salıdan cumanın cumartesiden farkı kalmayınca haliyle bir yerden sonra hangi günde olduğun pek de önemli olmuyor.
devamını gör...
lilliput etkisi
kitlesel yok oluşların ardından hayatta kalan hayvan türlerinin vücut boyutlarının giderek küçülmesine verilen ad.
devamını gör...
site yaşamındaki çocuk terörü
genelde huzurlu bir yaşam sürmek amacıyla bir siteden ev alanların maruz kaldıkları terör türüdür. efenim burada gevşek aileler çocuklarının insanları rahatsız ettiğinin farkında olmadan veya daha korkuncu umrunda olmadan çocuklarının sitede böğürmesine, doğadaki değişik canlıları çağrıştıran hareketlerini sergilemelerine göz yumar.
bu terör insanları evlerinde huzur içinde oturmalarını engellediği gibi, yaşadığımız topluma neden bu tür yaşamların uymadığı, arkadaş ortamında konuşulan beylik sözlerin aksine, toplumla en az iletişimde olacak şekilde bir yaşam sitili benimsenmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatır. mesela bu yaşanan terör bile insanlara neden selam dahi verilmemesi gerektiğinin güzide bir kanıtıdır.
edit: site yaşamı çocuklar böğürsün diye olmaz. çocuklar sitede koridorlarda koşmaz. toynakları yontulmamış anne ve babaları alır çocuklarını sitenin parkına götürür, orada böğürtürler....
bu terör insanları evlerinde huzur içinde oturmalarını engellediği gibi, yaşadığımız topluma neden bu tür yaşamların uymadığı, arkadaş ortamında konuşulan beylik sözlerin aksine, toplumla en az iletişimde olacak şekilde bir yaşam sitili benimsenmesi gerektiğini bir kez daha hatırlatır. mesela bu yaşanan terör bile insanlara neden selam dahi verilmemesi gerektiğinin güzide bir kanıtıdır.
edit: site yaşamı çocuklar böğürsün diye olmaz. çocuklar sitede koridorlarda koşmaz. toynakları yontulmamış anne ve babaları alır çocuklarını sitenin parkına götürür, orada böğürtürler....
devamını gör...
bengaripsengüzeldünyaumutlu ile dünyadan uzak
han sarhoş hancı sarhoş türküsünü isteyen yoldaş acaba bize bi mesaj mı vermek istemektedir?
nerden mi çıktı? e bakın. aylar öncesinden konuşuldu bu konu! (bkz: yoldaş benjamin'in alkolik olması).
nerden mi çıktı? e bakın. aylar öncesinden konuşuldu bu konu! (bkz: yoldaş benjamin'in alkolik olması).
devamını gör...
çok güldüm
devamını gör...
saçma türk adetleri
her kutlamada etrafa saçma sapan ateş etmek...
devamını gör...
okuduğun bölümü söylediğinde sorulan garip sorular
-sen şimdi gaymaham mı olacağn maalle muhtarı mı he? eheh.
aynen eheh. aga ben 2 tane ilintili bölümü bunlar için okumadım ya.
aynen eheh. aga ben 2 tane ilintili bölümü bunlar için okumadım ya.
devamını gör...
mardin
anadolu'yu mezopotamya'ya bağlayan, batısında şanlıurfa, doğusunda şırnak, kuzeydoğusunda siirt, kuzeyinde diyarbakır ve batman, güneyinde suriye'nin hasiçi (el-haseke) ilinin kamışlı ilçesiyle komşu olan 47 plaka kodlu ildir.
midyat, nusaybin ve kızıltepe, merkez ilçe mardin şehrinden sonraki en büyük ilçeleridir. 1990 yılında yapılan düzenlemeyle doğusundaki idil, cizre ve silopi ilçeleri yeni kurulan şırnak iline, gercüş ilçesi de yeni kurulan batman iline bağlanmıştır. mardin, tarih boyunca hem önemli bir yerleşim yeri, hem de önemli bir konaklama ve ticaret merkezi olarak var olmuştur.
süryaniler tarafından "kaleler" anlamına gelen merdo adıyla anılan mardin şehrinin adı, roma kaynaklarında maride, pers kaynaklarında marde, bizans (doğu roma) kaynaklarında mardia, arap kaynaklarında maridin olarak geçmektedir. mardin,
hristiyanlığın ilk dönemlerinden 1930'lu yıllara dek süryaniler için önemli bir din merkezi konumundaydı. mardinli aramiler, aziz petrus (saint peter) aracılığıyla ms 38 yılında hristiyanlığı ilk benimseyen halk topluluğu olmuşlar ve eski inançlarını sürdüren soydaşlarından ayırt edilmek için "süryani" (suriyeli) olarak anılmaya başlamışlardır.
mardin'de 493'de yapılan deyrülzafaran manastırı ile midyat yakınlarındaki mor gabriel manastırı (kartmin manastırı) yörede yaşayan süryanilerin önemli din merkezleriydi. siyasi ve dinî baskılar nedeniyle yüzyıllarca yer değiştirmek durumunda kalan süryani patrikliği, 1293'te deyrülzafaran manastırı'na taşınmıştır. mardin meryem ana kilisesi, xııı. yüzyılda katolik mezhebini benimseyen süryanilerin dini merkezidir.
süryaniler açısından önemli din ve kültür merkezleri barındıran bu yöreye sonradan yerleşen artuklular'da mardin, kızıltepe ve hasankeyf şehirlerini kendi mimar, üsluplarında yapılarla donatmışlardır. yöreye özgü en önemli geleneksel zanaat dalları bakırcılık, dokumacılık ve kuyumculuktur.
bakırcılık ve kuyumculuk ilde hâlen yaygın olan uğraşlarken, osmanlı döneminde bab-ı ali'ye ipekli ve tül dokumalar gönderecek kadar gelişmiş durumda olan dokumacılık, bugün eski önemini yitirmiştir.
farklı farklı isimleri ve şekilleri olan ibrikler, genellikle hamam gereçlerinin taşınmasında ve muhafazasında kullanılan "kildan" denen kutular, acı kahvenin kaynatılmasında kullanılan "mırra" denen cezveler, güğümler ve mangallar, mardin yöresel bakır işçiliğinin en önemli ürünleridir. merkezi midyat olan kuyumculuk ise gümüş işçiliğinin yaygın olduğu ve daha çok süryanilerin uğraştığı bir zanaattir.
midyat, nusaybin ve kızıltepe, merkez ilçe mardin şehrinden sonraki en büyük ilçeleridir. 1990 yılında yapılan düzenlemeyle doğusundaki idil, cizre ve silopi ilçeleri yeni kurulan şırnak iline, gercüş ilçesi de yeni kurulan batman iline bağlanmıştır. mardin, tarih boyunca hem önemli bir yerleşim yeri, hem de önemli bir konaklama ve ticaret merkezi olarak var olmuştur.
süryaniler tarafından "kaleler" anlamına gelen merdo adıyla anılan mardin şehrinin adı, roma kaynaklarında maride, pers kaynaklarında marde, bizans (doğu roma) kaynaklarında mardia, arap kaynaklarında maridin olarak geçmektedir. mardin,
hristiyanlığın ilk dönemlerinden 1930'lu yıllara dek süryaniler için önemli bir din merkezi konumundaydı. mardinli aramiler, aziz petrus (saint peter) aracılığıyla ms 38 yılında hristiyanlığı ilk benimseyen halk topluluğu olmuşlar ve eski inançlarını sürdüren soydaşlarından ayırt edilmek için "süryani" (suriyeli) olarak anılmaya başlamışlardır.
mardin'de 493'de yapılan deyrülzafaran manastırı ile midyat yakınlarındaki mor gabriel manastırı (kartmin manastırı) yörede yaşayan süryanilerin önemli din merkezleriydi. siyasi ve dinî baskılar nedeniyle yüzyıllarca yer değiştirmek durumunda kalan süryani patrikliği, 1293'te deyrülzafaran manastırı'na taşınmıştır. mardin meryem ana kilisesi, xııı. yüzyılda katolik mezhebini benimseyen süryanilerin dini merkezidir.
süryaniler açısından önemli din ve kültür merkezleri barındıran bu yöreye sonradan yerleşen artuklular'da mardin, kızıltepe ve hasankeyf şehirlerini kendi mimar, üsluplarında yapılarla donatmışlardır. yöreye özgü en önemli geleneksel zanaat dalları bakırcılık, dokumacılık ve kuyumculuktur.
bakırcılık ve kuyumculuk ilde hâlen yaygın olan uğraşlarken, osmanlı döneminde bab-ı ali'ye ipekli ve tül dokumalar gönderecek kadar gelişmiş durumda olan dokumacılık, bugün eski önemini yitirmiştir.
farklı farklı isimleri ve şekilleri olan ibrikler, genellikle hamam gereçlerinin taşınmasında ve muhafazasında kullanılan "kildan" denen kutular, acı kahvenin kaynatılmasında kullanılan "mırra" denen cezveler, güğümler ve mangallar, mardin yöresel bakır işçiliğinin en önemli ürünleridir. merkezi midyat olan kuyumculuk ise gümüş işçiliğinin yaygın olduğu ve daha çok süryanilerin uğraştığı bir zanaattir.
devamını gör...
çalıntı tanım girmek
bu durum kimse kusura bakmasın, yoldaş benjamin'nin yönetim fiyaskosudur. birçok yazar kendisini, puanlama sistemi üzerinden açık veya kapalı bir şekilde eleştirdi. bu politikanın yazarların kendisini yarış atı gibi hissetmesine, belirli bir yaş grubunun haddinden fazla aktif olmasına ve birçok şeye neden olduğu konusunda, eleştiriler sıralandı. evet sozluk'te birçok olumlu yön var ve buna istinaden çoğumuz, saman altı edip yazmaya devam ediyoruz. yani arkadaş ben neden beni takip eden yazarları görmem için belirli bir karmaya ulaşıp oraya puan yatırıp bu özelliği aktif edebiliyorum? allah aşkına biri bana bu durumun akılcı bir tarafını açıklasın. tamam sözlük yer edinmeye çalışıyor, bunun için de tanım sayıları önem arz ediyor fakat aylar önce söylediğim gibi kontrolsüz bir büyüme, istenmeyen sonuçlar doğurur.
bakın ortada bir ihtiyaç var, insanlar kaliteli, seviyeli, trollü az olan bir ortamın hasretiyle yanıp tutusuyordu uzun zamandır. sağolsun yoldaş ve ekibi bu durumu farkedip sonunda taşın altına elini sokup, ortaya böyle bir yer koydular. ekşi sozluk'te kafa sözlük başlığını görünce bir umutla koşup geldim, çok geçmeden doğru yere geldiğimi farkedip yazarlık aldım. eminim birçoğumuz benim gibi hissetti. yoldaş'a ve ekibine haksızlık yapmak istemiyorum çünkü önemli bir girişim bu, hem onlar için hem bizim için hem de ülke için. ülke için diyorum çünkü turkiye' de internet ortamı, tımarhaneye dönmüş durumda, nefes alacak alan yok. yabancı dil bilenler, bunun daha da farkında. ingilizce dünya'daki kalite ortada.
şu sozluk'te gerçekten uzun süredir görmediğim kalitede yazan insanlar var, lütfen yönetim politikalarınızı gözden geçirin, hiçbir şey değişmez değildir. yazarları yarış atı olarak görmekten vazgeçin, en azından bunu hissetirmeyin.
bakın ortada bir ihtiyaç var, insanlar kaliteli, seviyeli, trollü az olan bir ortamın hasretiyle yanıp tutusuyordu uzun zamandır. sağolsun yoldaş ve ekibi bu durumu farkedip sonunda taşın altına elini sokup, ortaya böyle bir yer koydular. ekşi sozluk'te kafa sözlük başlığını görünce bir umutla koşup geldim, çok geçmeden doğru yere geldiğimi farkedip yazarlık aldım. eminim birçoğumuz benim gibi hissetti. yoldaş'a ve ekibine haksızlık yapmak istemiyorum çünkü önemli bir girişim bu, hem onlar için hem bizim için hem de ülke için. ülke için diyorum çünkü turkiye' de internet ortamı, tımarhaneye dönmüş durumda, nefes alacak alan yok. yabancı dil bilenler, bunun daha da farkında. ingilizce dünya'daki kalite ortada.
şu sozluk'te gerçekten uzun süredir görmediğim kalitede yazan insanlar var, lütfen yönetim politikalarınızı gözden geçirin, hiçbir şey değişmez değildir. yazarları yarış atı olarak görmekten vazgeçin, en azından bunu hissetirmeyin.
devamını gör...
100 yıl sonra açılacak başlıklar
tanım: 100 yıl sonra açılması muhtemel başlıklar.
(bkz: 100 yıl önceki sözlük yazarları)
(bkz: mars belediye başkan adayları)
(bkz: voyager 1 uydusu uzaylılar tarafından bulundu)
(bkz: uçan araba tutması)
(bkz: 100 yıl önce dinlenen şarkılar)
(bkz: yazarların favori beyin çipi markası)
(bkz: 100 yıl önceki sözlük yazarları)
(bkz: mars belediye başkan adayları)
(bkz: voyager 1 uydusu uzaylılar tarafından bulundu)
(bkz: uçan araba tutması)
(bkz: 100 yıl önce dinlenen şarkılar)
(bkz: yazarların favori beyin çipi markası)
devamını gör...
özledim mesajı
pişmanlık yaratacak mesajdır. günün hangi saatinde gelirse gelsin insan kalbiyle değil de mantığıyla hareket etmelidir. "özledim mesajı" geçmişte olaylı biten bir dosttan,eski sevgiliden geldiyse hele ki 2 kat üstüne düşünülüp taşınılmalıdır. genelde özledim mesajları, "döndüm dolaştım boşta kaldım yine sana döndüm-ü" barındırır. yoksa niye özledim mesajı atsın bu insanlar size arkadaşlar? kara kaşınıza kara gözünüze değil. masum olanları da vardır elbette. gerçekten özlem barındıran, karşıdakinin çıkarsız özlemi... işte onları ne mantığınla nede kalbinle hissedersin.çünkü zaten iliklerine kadar hissedersin. kalbinden tüm vücuduna yayılırlar.
devamını gör...
siz öğrenci misiniz yoksa terörist mi
seçim zamanı görürüz öğrenci mi terörist mi.
devamını gör...





