bilmem, belki de her şey bambaşkadır...
devamını gör...

reis,başkan,kral,karı,kahpe…
devamını gör...

bir köy okulundayım ve maalesef bu öğrencilerimizin çok desteğe ihtiyacı oluyor küçük hediyeler onları mutlu ediyor ama okullarda da bi o kadar eksik oluyor.bildirsek de gelmeyebiliyor.okulumuzun bilişim sınıfı işlevsel değil çünkü bilgisayarımız yok mesela.keske daha da yararlı olabilsem diyorum ama tek başına bir yere kadar uzanabiliyoruz.

*yukarıdaki başlığı açtıktan uzun bir süre sonra teknolojik aletleri en sonunda sadece bir adet bile olsa temin ettik sponsor aracılığıyla okulumuz için
ama yapacak çok şeyimiz var,yardım kısmından bu başlığa bakmanızı rica ediyorum (bkz: okuma köşesi)
devamını gör...
(tematik)

umut_yazar isimli yazar arkadaşımızın ukdesi.

at, katır gibi hayvanlara binen insanların rahat etmesini sağlamak amacıyla kullanılan, atın sırtına yerleştirilen bir eşyadır.
devamını gör...

zeytinyağlı sarma, tercihen bol ekşili.
devamını gör...

malûm gazetede köşe yazarı idi ali ural. o sebeple kitap bana hediye edildiğinde ön yargı ile yaklaşmadım değil. birkaç ay süründürdüm kendisini, yüzüne bakmadım. en sonunda önce kapak yazısı dikkatimi çekti, sonra rastgele pasajlar okudum derken kapıldım gittim.
açar açar okurum arada hâlâ.
velhasıl kitap güzel.

arka kapaktaki yazıyı paylaşayım sizinle.

sevgili dost!

bu sabah kuş sesleriyle uyandım. ne güzel değil mi? hayır, güzel değil! açık penceremden ok gibi dalıp yastığıma saplanan karga sesleriydi.

kuş sesleri dediğimde aklına asla karganın gelmediğini biliyorum. bu, karganın da bir kuş türü olduğunu bilmeyişinden değil, karganın türünün en önemli özelliği olan güzel bir ötüşten mahrum oluşundan elbette. yüzümü yıkarken acaba diyordum; acaba türümüzün en önemli özelliklerini taşıyor muyuz? hareketlerimiz ve sözlerimiz nerelere saplanıyor?
acaba 'insan' denince hatırlanıyor muyuz?
devamını gör...

kendi primlerinizi yatırarak emekli olacağınızı iddia eden sistemdir.
sosyal güvenlik uzmanı ali tezel ile yapılan röportaj son derece zihin açıcıdır.
--- alıntı ---

- benim merak ettiğim şu: bireysel emeklilik dediğimizde, batı’daki özendiğimiz anlamdaki bireysel emeklilik anlaşılıyor mu? onlarda nasıl, bizde nasıl?

- bizde, değişik büyüklüklerde 11 bireysel emeklilik şirketi var. bu 11’inin hiçbirinin içinde, hazine’ye sunulmuş ve hazine tarafından onaylanmış bireysel emeklilik sigorta poliçesi yok.

türkiye'de bireysel emeklilik sigortası yok

- ne demek bu?

- yani ülkemizde, bireysel emeklilik şirketleri var, fakat "bireysel emeklilik sigortası" yok demektir.

- siz bireysel emeklilik yaptırdığını düşünenlerin aldatıldığını söylüyorsunuz o zaman.

- aynen öyle. bireysel emeklilik yaptıranlara gerçek ve doğru bilgiler verilmiyor. sadece şirketlerin istediği bilgiler paylaşılıyor. bireysel emeklilik adı altında poliçe alanların ellerinde de buna ilişkin en ufak bir bilgilendirme yok. şöyle ifade edeyim; şu anda ülkemizde "bireysel emeklilik sistemi" yok, "bireysel yatırım danışmanlığı sistemi" var.

- ikisi arasındaki fark ne?

- şöyle; diyelim ki biz her ay bir kenara 100 tl para ayırıyor olalım. bunu gidip vadeli mevduatta değerlendirebiliriz, hazine bonosunda değerlendirebiliriz, dövizde değerlendirebiliriz. ya da altın, hisse senedi gibi farklı alanlarda değerlendirebiliriz.

bireysel emeklilik şirketlerine yatırırsak bu parayı onlar diyorlar ki “siz bu parayı nerelerde değerlendirmek istiyorsanız biz sizin adınıza oralarda değerlendirelim.25 lirasına hisse senedi alalım, 25 lirasına altın alalım, 25 lirasına hazine bonosu alalım, 25 lirasına döviz alalım..." böyle sepetler oluşturuyorlar.

sizin 10 yıl boyunca her ay buraya 100 tl para yatırmanız lazım. 56 yaşına geldiğimizde bireysel emeklilik şirketi bana şunu söylüyor:

“ey ali tezel sen 10 yıl boyunca para yatırdın. 56 yaşına geldin. şu anda 15 bin tl ana paran var. bunun 15 bin tl de neması oldu. toplam 30 bin tl paran var. bu 30 bin tl paranı al git. veya ayda 1000 tl 1000 tl vereyim 30 ay sonra git. ayda 500 tl 500 tl vereyim 60 ay sonra git. veya 15 bin 15 bin vereyim 2 ay sonra git.”

yani benim adıma para biriktiriyor, benim adıma yatırım araçlarında değerlendiriyor, sonra da ben 56 yaşına geldiğimde de bu parayı bana iade etmeyi taahhüt ediyor.

emeklilik yaşının 95 olmasını istiyorlar

- tabii bunu da sizin istediğiniz takvim çerçevesinde yapıyor.

- evet. ancak, bizim sosyal güvenlik sistemi adı altında bağ-kur, ssk gibi anlamda hiçbir plan söz konusu değil. plan olmamasının sebebi de şu: 56 yaşındakiler bireysel emeklilik’ten emekli olabilecek. ama topladığı parayı belli bir yıla bölmesi gerekiyor ki ayda ne ödeyeceğini bilsin. yani emeklinin ne kadar maaş alacağı belli olsun. bireysel emeklilik şirketleri bu yaşın 95 olmasını istiyorlar.

- anlamadım. 95 yaşında emeklilik öyle mi? sendikacıların söylediği “mezarda emeklilik” bunun yanında çok çok insaflı.

- bu mezardan sonra da emeklik değil. diyorlar ki 56 yaşına gelen kişi, birikmiş parasını 95 yaşına kadar yaşayacağını varsayarak bunu yıllara ve aylara bölelim, çıkacak olan maaşı buna göre ödeyelim diyorlar.

kullan

- bu 95 yaşı espri olsun diye demediniz değil mi? sigortacılar bu yaşı öne sürdükleri için mi telaffuz ediyorsunuz?

- kesinlikle. bireysel emeklilik firmaları bu teklifi sundular, hazine bunu kabul etmedi. “95 yaş olmaz, bu türkiye’nin gerçekleriyle uyuşmuyor. bunu en fazla 75 veya 76 yapabilirsiniz” dendi. bana göre 75-76 da çok büyük bir yaş. çünkü şu anda 1 yaşından büyük bebeklerin ortalama yaşam beklentileri, 67. yani insanlar 67 yaşına kadar yaşayabiliyorlar. kadın ve erkekte farklılık gösteriyor ama ortalaması 67 yaş.

normal şartlarda 56 ile 67 arasında 11 yıl var. yani toplanan paranın 11 yıla yani 132 aya bölünmesi gerekiyor ki aylık maaşımızın ne olacağı belli olsun. bireysel emeklilik şirketleri diyor ki, “bu kişiler 67 yaşından sonra da yaşamaya devam ederlerse ben zarar ederim” diyor. “çünkü, ben onun 67 yaşında öleceğini varsayarak birikimini aylara böldüm ve ona göre her ay belli bir maaşı buldum. 67’den sonra vereceğim her maaş benim zarar haneme yazılır. bundan dolayı 67’yi kabul etmiyorum. 95 olsun” diyor.

çünkü 95’den önce ölürse bir para vermeyecek. o para kendisine kalacak. işte bundan dolayı bireysel emeklilik sadece isimde var, sistemde yok.

--- alıntı ---
buradan
devamını gör...

dene de haberlerde nasıl dayak yediğini izleyelim popcorn eşliğinde dediğim eylem. millet barut fıçısı gibi kızın tek feryadı ile dümdüz ederler simanı valla sonra estetikçi ararsın.
devamını gör...

benim hiç çin’de bir ablam olmadı
hiç çiçekçi dükkânım ivan milinski
üç galata gecesi ceneviz kerhânesinde
boyalı kunduralarıma büyük erkekliğime baktı kaldı
dişleri kâmilen altın dövülmüş bir kadının yüzü

peki bu güzel avratotu da kim yahu?
oldum olası ayakta bira içiyor
galiba yine yüz kişi ütülemiş kayıkta kızcağızı
biliyorsun işte bira içerken vergi vermek gücüme gidiyor arkadaş
hem ne demeye o güllü agop ukalâsı otobüs paramı çekecekmiş
eve gitmek istemiyorum pazarlık ederiz hamamda yatarız
ulan git şimdi milli gelirden söz açma bana defol bas git yıkıl

mübeccel mübeccel ben ben olayım da seni hiç anlamayayım ha
n’olur uzat bacaklarını galata’dan denizlere uzat uzat da
zırlamadan anlat on ikisi de deli olan kardeşlerini mübeccel
anlat kimlerin yüreğinde kız kulesi gibi grev çivileri var
kimler boş sarnıçlara iğilmiş ha bağırır ha bağırır
sen kahırlanma bana gözlerim çin’de benim çiçek bahçelerine kaçmış
benim hiç çin’de bir ablam olmamış hiç çiçekçi dükkânımolmamış

geceleri galata’da gülerken bacaklarımız uzamış alıştık artık ölüme
diyeceğim şu ivan milinski: ölüm için ayırdık geceleri gülerken
galata’da
devamını gör...

oidipus kompleksinin modern zamanlar uyarlaması olarak gördüğüm filmdir.
konusu: başka hiçbir ev ile yakınlığı olmayan arsa üzerinde iki katlı taş bir eve taşınmış çift çocuk sahibi olamıyor. adam ressam, kadın sanıyorum çevirmen. evlerindeki odalardan biri bir tür lamba cini-üç boyutlu yazıcı işlevi görüyor. bu durumla eğleniyorlar fakat evin elektrik tesisatı şüpheli geliyor ve yerel bir tamirci çağırıyorlar, tamirci onlara bu evin eski sahiplerinin evde öldürüldüğünü söylüyorlar. zanlının adı john doe olarak söyleniyor. eğer bu ismin (erkek ise john doe/ kadınsa jane doe) kimliksiz ya da kimliği tanımlanamayan birine verilmiş bir etiket olduğunu bilmiyorsanız film boyunca ne oluyor diyebilirsiniz.
john doe’nun söylediği tek cümle filmi anlatmaya yeter: “hayatta hiçbir şey elde edemeyen insandan daha tehlikeli tek şey her istediğini elde eden insandır.” iktisatta bunu azalan verimler kanunu olarak tanımlarız. çok aç iken yediğiniz ilk pizza diliminin tatmini ile altıncısının tatmini aynı değildir. bir şeye hiç çabalamadan veya birden fazla sahip olmak haz duygusunu azaltır.
son olarak nietzche’nin tanrının ölümü ile özgürleşen insan atfı her ne kadar yoğunlukla işlenmese de filme derinlik katmıştır.
devamını gör...

unutmayınız ki;kadın üreten bir varlıktır. tek programlı değildir. mantı da yapar. edebiyattan da anlar. araba da sürer. örgü de örer. yaprak da sarar. para da kazanır.
sizin saçma kıyaslamalarınızı da başınıza çalar.
devamını gör...

fakat %70'inin gidememesi durumudur.
devamını gör...

can yücel’in aşk şiiri. aşağıya bırakıyorum.


o kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler, arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.
dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile, en güzel yerde başlatılsaydı eğer. utanılacak bir şey değildir ağlamak, yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer
yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık, çalınan birinin kalbiyse eğer.
korkulacak bir yanı yoktur aşkların, insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.
o kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses, hiçbir zaman duyulmasaydı eğer.
daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar, kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.
belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla, öylesine delice bakmasalardı eğer.
çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de kalp, göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.
yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin, son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.
düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman, meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.
su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman, beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.
rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla, tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.
o büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi, yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.
o kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar, son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.
bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri, her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.
kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de, dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.
anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel, namussuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.
uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından, dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.
ıssız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de, sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.
yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine, kulağına okunacak biri olsaydı eğer. inanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında bir ayrılık gizlendiğine belki de, kartvizitinde 'onca ayrılığın birinci dereceden failidir' denmeseydi eğer.
gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar, ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer. ıssızlığa teslim olmazdı sahiller, kendi belirsiz sahillerinde amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse...
evet sevgili, kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
kim uzanmak isterdi ince parmaklarına, mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!
devamını gör...

muhabbet kuşunun ölmesi.
devamını gör...

topunun olması. kimin oynayıp kimin oynamayacağına topun sahibi karar verir, iki kişinin sırayla teker teker adam alarak kadroların kurulduğu maçlarda ilk adam seçen topun sahibi olurdu, ki o ilk alınan adam en iyi top oynayan kişi olduğundan çok değerliydi.

nike total 90 denen ayakkabı en havalı şeylerden biriydi.

mc donalds'a gitmek, oradaki oyuncaklardan birine sahip olmak ayrıcalıktı.

waikiki'nin marka olduğu zamanlardı. herkesin pazardan giyindiği dönemde, elinde eski maymunlu waikiki poşetiyle alışverişten gelmek kıskanılacak derecede büyük bir şeydi.
devamını gör...

26 nisan

1903 - ünlü ispanyol takımı atlético madrid kuruldu.

1912 - ilk defa bir osmanlı pilotu olan fesa bey, osmanlı tayyaresi ile türk toprakları üzerinde uçtu.

1961 - yüksek seçim kurulu oluşturuldu.

1967 - picasso'nun bir tablosu yaşayan bir sanatçı için o güne kadarki en yüksek fiyattan, 532.000 dolara satıldı.

1986 - çernobil faciası

1994 - bir çin halk cumhuriyeti uçağı japonya'da düştü ve 264 kişi öldü.

1995 - türkiye'nin ilk kadın kaymakamları elif arslan ile özlem bozkurt görevlerine başladılar.

1999 - çernobil faciası'nın yıldönümünde sanal korsanlar bilgisayarları kilitledi. çernobil virüsü'nden 300 bin pc etkilendi. binlerce şirkette büyük panik yaşandı. faturası 100 milyon dolar.

2005 - birleşmiş milletler, chp istanbul milletvekili kemal derviş'in birleşmiş milletler kalkınma programı başkanlığına seçildiğini resmen açıkladı.

2007 - pekin'de olimpiyat oyunları ateşi yakıldı.

kaynak
devamını gör...

ya hepimiz ya hiçbirimiz.
devamını gör...

noble isimli ingiltere menşeili butik spor otomobil firmasının 2011 yılından beri ürettiği el üretimi güncel modelidir..
b8444s kodlu 4.4 litrelik v8 yamaha üretimi bir volvo xc90 motoruna sahiptir.. bu motor garret marka twinturbo denilen ikiz turbo ile güçlendirilmiştir ve maksimum 650 hp güç üretir.. araç kullanımında 3 farklı mod vardır ve bunlara göre gücü 450-550-650 hp olacak şekilde sürücü tarafından ayarlanabilir.. şasesi alüminyum ve paslanmaz çeliktendir kaportası ise karbon fiberdir.. sadece 1250 kg olan bu aracın güç/ağırlık oranı bugatti veyron'dan daha fazladır..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
aracın bu kadar özel olmasının sebeplerinden biri noble'ın leicester city şehrindeki fabrikasında 20 kişilik bir ekip tarafından el yapımı olarak üretilmesidir.. dolayısıyla nadir, egzotik bir araçtır..
yine bu kadar özel olmasının sebeplerinden en önemlisi araçta "bulunmayan" donanımlardır.. bu araçta esp denilen güvenlik donanımları, hava yastığı, abs, denge kontrolü, otomatik vites bulunmamaktadır.. güvenlik olarak sadece açıp kapatabildiğiniz azıcık çekiş kontrolü (traction control) ve emniyet kemeri bulunmaktadır.. bunun dışında pedallar, direksiyon, 6 vitesli manuel şanzıman, arkadan çekiş ve 650 beygir ile araba ve siz varsınız..
frenlerde genelde spor araçlarda karbon ve seramik alaşımları kullanılırken bu araçta eski tip çelik fren diskleri kullanılmaktadır.. önler 6 pistonlu, arkalar ise 4 pistonlu kalipere sahiptir..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
araçla aranıza girecek hiç bir şey yok.. bu da saf bir sürüş zevkini size vaad ediyor.. diğer ünlü spor otomobillerdeki güvenlik sağlayan ve sürüşünüze yardımcı olan elektronik donanımlar bazı petrolhead'lere göre sürüş zevkini baltalamakta, otomobili limitlerde kullanmayı engelleyen ve bazen yapmak istediğiniz şeyi veya yeteneklerinizi göstermenizi engelleyen unsurlar olmaktadır.. bu araç da böyle düşünen kişiler için üretilmektedir.. saf bir otomobildir, aranıza fitne fesat sokmayan, sizi olduğunuz gibi gösteren, über süper ultimate driving machine'dir..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
aracın içinde bol miktarda karbon fiber detaylar mevcut.. çok detay yok.. vites kolunun arkasında savaş uçaklarında bulunan kapaklı bir düğme var, zaten azıcık olan çekiş kontrol sistemini bu düğme yardımıyla tamamen kapatabiliyorsunuz.. yine vitesin ön tarafındaki kırmızı renkli çevirmeli anahtar ile de 3 tane olan sürüş modları arasında geçiş yapabiliyorsunuz..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
aracın teknik verilerine gelirsek:
0-100'ü 3 saniye
son hızı üretici firma tahmini olarak 362 km/h beyan etmekte ancak bilinmiyor.. resmi olarak 346 km/h hıza çıkılmış bu zamana kadar..
0-200 9 saniye
0-300'ü ise 30 saniye sürmektedir..
fiyatı yaklaşık 330 bin dolardır..
üstü açık modeli de vardır.. speedster diye geçer..
gönlümde yeri ayrı olan bir otomobildir..
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

üstteki yazar arkadaşın da dediği gibi zaten spor yapıyorum yesem de bir şey olmaz eritirim diyerek daha fazla yemek yiyor olabilirsiniz.

ya da bir doktora görünmenin iyi olabileceğini tavsiye edebileceğim başlıktır.
devamını gör...

(bkz: seyretme lan dana)
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim