bu zamanda kadın olunur mu siz kafayı mı yediniz?
devamını gör...

bir varmış ,bir yokmuş .
devamını gör...

(bkz: tanımmatik) başlığını hakeden yazardır.
fikrini beyan eder, ne üzer ne de üzülür. muhabbet listemde ilk 10 da.

ilave: hakkımda gram bilgi sahibi olmadan, neidüğü belirsiz "şeriatçı" gibi aşırı basit ifade kullandığı için, muhabbet listemden çıktı.
ve engellediğim ilk yazar.
devamını gör...

kahve kutusundan bardağa kahve koyup, sıcak suyu kahve kutusuna dökmek.
devamını gör...

kokusundan kaynaklanıyor olabileceğini düşündüğüm bağımlılık. tinerden daha iyi kafa yapıyor çünkü. swh
devamını gör...

ana tarayıcım olarak aktif şekilde kullandığım arama motoru.

hakkında yazılanlar için, gizlilik ve güvenlik gibi sebeplerden dolayı bu tarayıcıyı ana tarayıcım yapmaya karar verdim. çünkü google oturum açmasanız ve konum ayarlarınız kapalı olsa dahi yine de konumunuzu topluyor ve bunu zorla kabul ettiriyor. bu da benim için oldukça rahatsız ediciydi.

bu sebepten ana tarayıcı olarak ducduckgo kullanmaya başladım. kullanmak isteyenler için en büyük eksisinin istenilen sonucu daha spesifik şekilde aratmak zorunda kalabiliyorsunuz. örneğin google’a ais yazdığınızda ösym aday işlemleri sistemi linki ilk sırada karşınıza çıkacaktır ama duckduckgo’da yabancı siteler çıkabiliyor.

bunun dışında herhangi bir caps, bilinen bir fotoğraf vs aradığınızda google’a benzer birkaç kelime yazarak buna ulaşabiliyorsunuz ancak duckgo’da bulması uzun bir uğraş gerektirebiliyor. ayrıca google’da kişi, film vs aradığınızda doğrudan çıkan vikipedi yönlendirmeleri, kısa bilgilendirmeler vs de yok.

bu sebeplerden dolayı hız, ulaşabilirlik vs konularında google çok daha iyi hizmet sunuyor. yani google kullanırsanız oldukça işinizi kolaylaştırdığınızı bilmeniz gerekiyor. ancak duckgo ise google’un sürekli yarattığı takip ediliyorum, her saniye yazdığım her kelime izleniyor tedirginliğini yaratmıyor. bir şey ararken aşağı indiğinizde falan konumundan bağlanıyorsunuz bilgilendirmesini görmüyorsunuz. eminim siteyi geliştirmek için birtakım bilgiler vs onlar da kullanıyordur ancak google gibi yazıp geri sildiğiniz harfi dahi veri olarak topladıklarını düşünmüyorum. bu yüzden şimdilik kullanmaya devam ediyorum. seviyoruz. arama sonuçlarının daha spesifik olmama nedeni de zaten verilerimizi sürekli izleyip kaydetmemesi.
devamını gör...

her günü cahiliye dönemi simülasyonu içindeymiş gibi yaşadığımızdan olsa gerek.
devamını gör...

wason(kart) seçim görevi, isminden de anlaşılacağı üzere peter catcarth wason isimli bir bilişsel psikolog tarafından geliştirilip ilk kez kullanılan deneysel bir paradigmadır.

bu görevde insanların önüne ön ve arka yüzlerinde birtakım bilgiler içerdiği söylenen dört adet kart sunulur. görevin amacı, karar alma ve akıl yürütme becerilerini incelemek olduğundan bu görevde insanlardan önlerinde bulunan kartlardan yola çıkarak verili kuralın ihlal edilip edilmediğini sınamaları istenir. işleri daha da karmaşıklaştırmadan bir örnek verelim:

kural: kartın ön yüzündeki rakam tek ise arka yüzündeki renk kırmızı olmalıdır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
bu kuralı sınamak için mümkün olan en az sayıda kartın arka yüzünü çevirmeniz istenmektedir.
hangi kartın veya kartların arka yüzünü çevirirdiniz?


yanıtınız 1. ve 4. sıradaki kartlar ise bildiniz! ancak yanlış yanıt verdiyseniz de insanların böyle soyut problemlerde epey zorlandığını belirtmekte fayda var. şimdi yanıtın neden 1 ve 4 numaralı kartlar olduğunu açıklayalım:

•(p) 1 numaralı kartın görünür yüzünde 3 rakamı yer almaktadır. kurala göre arka yüzündeki renk kırmızı olmalıdır. bir başka deyişle, bu kartın arka yüzündeki renk turuncu ise kural ihlal edilmiş demektir. öyleyse, kuralın ihlal edilip edilmediğini bulmak için ters çevirmemiz gereken ilk kart 1 numaralı karttır.
•(p’) 2 numaralı kartın ise ön yüzündeki rakam 8 ve kural çift sayılarla ilgilenmiyor.
•(q) 3 numaralı kart kırmızı renkte. kural kırmızı renkli kartın arka yüzündeki rakama dair bir önerme içermiyor.
•(q’) 4 numaralı kartın ön yüzündeki renk turuncudur. kurala göre turuncu renkli bir kartın arka yüzünde bir tek sayı yer alamaz. dolayısıyla, turuncu kartın arkasındaki rakamın tek mi yoksa çift mi olduğunu bulmak için kartı kesinlikle ters çevirmeliyiz.


şimdi biraz ısındıysak daha eğlenceli bir örneğe geçebiliriz:
bir kafede olduğunuzu hayal edin. göreviniz bu kafede 18 yaşından küçük olup bira içen biri olup olmadığını tespit etmek.
kural: bir kişi bira içiyorsa 18 yaşından büyük olmalıdır.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
hangi kartın veya kartların arka yüzünü çevirirdiniz?


yanıtınız yine 1 ve 4 ise tebrikler! tahmin ediyorum ki bu problemi çözerken hiç zorlanmadınız. yanıtı açıkladıktan sonra neden bu denemede çok daha hızlı ve başarılı olduğunuz üzerine birtakım fikirleri inceleyeceğim.

•(q’) 1 numaralı kart bize kişinin 16 yaşında olduğunu söylüyor. kurala göre 16 yaşındaki bir kişi asla bira içemez. öyleyse, kuralın ihlal edilip edilmediğini sınamak için ters çevirmemiz gereken ilk kart 1 numaralı karttır.
•(q) 2 numaralı kart bize kişinin 21 yaşında olduğunu söylüyor. 21 yaşındaki bir kişinin gazoz veya bira içebileceği düşünüldüğünde bu kartın da ters çevrilmesine gerek olmadığı görülebilir.
•(p’) 3 numaralı kart bir kişinin gazoz içtiğini gösteriyor. gazoz içen bir kişinin yaşı kural açısından bir önem taşımaz.
•(p) 4 numaralı kartın üzerinde ise bira var. kural bira içen bir kişinin yaşının en az 18 olması gerektiğini söylüyor. öyleyse kuralı sınamak için bu kartın arkasını çevirip içen kişinin kaç yaşında olduğunu bilmemiz gerekli olacaktır.


evrimsel psikologlar cosmides ve tooby (1992) bu sonuçları şöyle açıklıyor: ultra sosyal bir tür olarak insan, türdeşleriyle iş birliği yapmaya fazlasıyla yatkındır. bu yatkınlığın sebebinin ise aslında yalnız başına oldukça zayıf olan insanın ancak birlikte olduğu takdirde doğadaki kıt kaynaklara erişim sağlayabilmesi olduğu öne sürülür. bu türden iş birliklerini kurarken en önemli öncüllerden biri de insanlar arası ilişkileri düzenleyen kuralların(sosyal kontratlar) koyulmasıdır. hayatta kalmanın dahi zor olduğu atasal çevrede -ki bu belirli bir tarih olmasa bile pleistosen dönemden (~2 milyon yıl önce) günümüze kadar herhangi bir zamandaki çevreye işaret edebilir bkz. environment of evolutionary adaptedness- sosyal kontratlara uymayan bir hileci elde edebileceği avantajlarla grubun kalanını tehlikeli bir durumda bırakabilir. örneğin kaynağın eşit paylaşılacağı kuralı ile yola çıkan bir grup insanın besin kaynağına ulaştıktan sonra kuralı ihlal eden bir hileci yüzünden bütün kaynağı kaybettiğini düşünün. işte cosmides ve tooby (1992) “hileciyi tespit mekanizması” (cheater detection mechanism) adı verilen ve böyle durumların önüne geçmek için özelleşmiş ve evrimsel seçilim baskıları tarafından şekillendirilmiş bir zihinsel modül olduğunu öne sürerler. sonuç olarak, diyebiliriz ki ilk örnekteki renk ve rakamları içeren kuralı sınamanın ikinci örnekteki sosyal kuralı sınamaktan daha kolay olmasının sebebi “hileciyi tespit mekanizması” olabilir (konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için; cosmides, 1989).

daha önce dikkatinizi çektiyse wason kart görevinde kullanılan problemlerin kurulma biçimi aynı ve p ise q biçimindedir. buradan hareketle doğru yanıt da daima p ve q' 'ni içeren ifadelerden oluşur. işte tam da bu nokta evrimsel psikologların en sağlam argümanına dayanak olur.

evrimsel psikoloji içerisinde en çok araştırılmış hipotezlerden biri olan hileciyi tespit mekanizması wason seçim görevinin birçok farklı varyantı ile desteklenmiştir. diğer yandan belirtmek gerekir ki günümüzde bu hipotez tartışmalı bir konumdadır. bu tartışma ile ilgili bilgi için evrimsel psikoloji başlığı altında önermiş olduğum mehmet elgin'in makalesinin yeterince kapsayıcı olduğunu düşündüğümden burada da tekrar önerme gereği duyuyorum.

kaynakça:
wason, p. c., (1966) reasoning. ın b. m. foss (ed.) new horizons in psychology (pp. ). penguin.
cosmides, l. (1989). the logic of social exchange: has natural selection shaped how humans reason? studies with the wason selection task. cognition, 31(october 1988), 187–276.
tooby, j., & cosmides, l. (1992). the psychological foundations of culture. ın j. barkow, l. cosmides, & j. tooby (eds.), the adapted mind: evolutionary psychology and the generation of culture. new york: oxford university press.
wason, p. c. (1968). quarterly journal of experimental reasoning about a rule. quarterly journal of experimental psychology, (july 2012), 37–41.
wikipedia: en.wikipedia.org/wiki/Wason...
devamını gör...

şalgam ve turşu suyu. bardak bardak içerim.
devamını gör...

bir amin maalouf kitabı. okuduğumda, memleketten ayrılalı bir sene olmuştu. memleket nedir, gurbet nedir, onların sorgulamasına başladım okudukça.

romandaki kahramanın ismi adam'dır. adam’ın hissettikleri ile benim hissettiklerim çok yakın geldi.

sonra aklıma mülteciler geldi. göç etmek zorunda olanlar.

göç insanlık ile yaşıt bir kavram.

insan vatanından neden göç eder. iç savaştı adam’ı göç ettiren. baştaki bir kaç kişinin, ortalığı karıştırması ve huzurunun bozulmasından bezmişti. birilerinin bitmeyen kavgasından bezmişti. kavgada müdahil değildi ama acıdan pay alması isteniyordu.

gidişini memleketten kaçmak, memleketi için bir şey yapmak istememek olarak algılayan, bir arkadaşı ile tartışmışlardı. arkadaşı ülkesinde başarılı bir bürokrat olmuştu. adam’a göre ise birilerine köle etmişti kendini.

ikisi de diğerinin yeni yaşamını tasvip etmiyordu

oysa adam ile murat çok iyi arkadaştılar gençken. adı bir türlü kitapta geçmeyen ülkede, iç savaş çıkmadan önce.

tek ikisi yoktu, kalabalık bir arkadaş gurubuydular. hemen hepsinin dinleri farklıydı ama arkadaşlık yapabiliyorlardı. ülke içsavaş öncesi huzur dolu bir yerdi.

aslında gruptaki her arkadaşın içinde, sakladıkları hikayeler vardı. adam da saklıyordu içinde ailesinin hikayesini. acı doluydu herkesin hikayesi. gençlik acının evde bırakıldığı, düşünmeden keyifli anlar geçirilecek zamandı. arkadaşlık, düşünmeye maniydi aslında. ondan kıymetliydi.

insan arkadaşı ile beraberken o anı yaşar sadece. ne önceyi düşünür ne sonrayı. o anı yaşadıkça keyif almaya devam eder, andan.

adam ve arkadaşları da öyle arkadaş idiler. yedikleri içtikleri ayrı gitmiyordu ama kimse kimse hakkında fazla bir şey bilmiyordu. o an bu hiçbirinin umurumda değildi. güzel zaman geçiriyorlardı.

iç savaş can acıtmaya başlayınca, huzur kaçınca, gidebilen, gidebildiği kadar uzağa gitti. canı az yanan ya da gidemeyen de kaldı savaşın ortasında.

bir gün murat’ın karısı adam’ı arayınca geçmiş kıpırdanmaya başladı yeniden. murat çok hasta idi. karısı adam’ın onu görmesini istiyordu. aralarındaki küslüğün bitmesini istiyordu.

adam, hoca olmuştu fransada. kendinden başarılı bir insan çıkarmıştı. bunların hiçbirini ona memleketi veremezdi. memleketini düşünmeye başladı. karısı ile konuştu ve istemeye istemeye geçmişine dönmeye karar verdi.

hazırladığı bir araştırma için, değişiklik olur diye, avuttu kendini.

annesinin babasının ülkesine doğru yola çıktı.

aklına arkadaşlarında geçmişe dönmesi fikri geldi. hepsine mail attı. buluşalım, dedi eski günlerdeki gibi.

gençlikte yaşananların, spontan olduğunu bilmiyordu. her şey aynı olabilir sandı. herkes aynı kalabilir sandı. kendinin, ne kadar değiştiğini, ülkesine gidince farketti.

insan bir yerleri bıraktığında, orda kalan yanı oluyor. o yanı, döndüğü zaman her şeyin aynı şekilde, onu beklediğini söylüyor. özlem duymaya sebep olan, acı çektiren yan, o yan. hâlbuki gidenle gidiyor, yaşananlar. dönünce olmuyor eskisi gibi. yeniler geliyor, yenilerin oluyor oralar. hele yeni bir yaşam kurulabilmişse gidilen yerde. gezegen adil davranıyor. kimseye ikinci bir hayat bırakmıyor. herkes, sadece yaşadığı hayatın sahibi olabiliyor.

aynı şey arkadaşlık için de geçerli. arkadaşlık gurupları, bir kişinin organize ettiği gruplar. kimsenin farkında olmadığı bir kişi herkesi çekip çeviriyor, bir araya topluyor. o kişi her zaman aynı kişi olmuyor. el değişiyor gurubun lideri, kimse fark etmeden. gruba kimse liderlik yapmazsa gurup dağılıyor.

adam, lider olmuştu farkında değildi. murat’ın hastalığı ise her şeyi yeniden başlatan adım olmuştu. adam, aslında kendi başına murat’a ve memlekete katlanmak istemiyordu o yüzden herkesi murat için çağırıyordu. herkesin memleketi ile yüzleşmesini istiyordu. tek giden o değildi, tek dönen o olmak istemedi. derdini paylaşmak istedi. arkadaş gurubunda da öncü olanın bir derdi olur ekseriyetle. sıkılan insan, insan arar çevresinde. sıkılan insan paylaşmak ister bir şeyleri. kimi çok dolu olur, taşar. tutamaz kendine yaşadıklarını. paylaşacak insan arar kendine. dolu insanlardır arkadaş arayanlar.

kendine kurduğu yeni yaşam ile doludur, adam. üniversite ile doludur. en az onun kadar dolu olan, karısı ile doludur. memleketi ve murat’ın görme için geçmişindeki arkadaşlarına ihtiyaç duyar. paylaşmak zorundadır. kendi başına üstesinden gelmek istemez.

romandaki memleket sorgulaması, aile sorgulaması, arkadaş sorgulaması, vatandaşlık sorgulaması, beni çok etkiledi. sahip olduğumuz her değer, ihtiyacımız olduğu için var. ihtiyacımız olmayan değerlerin yerine, yeni değerler geliyor.

yaşam aynı gitmiyor. bence gitmemeli de. yaşam bizi güncelliyor. bedenimizi güncelliyor. bu duruma ya müdahil olacağız ya da kendi yaşamımızın seyircisi olacağız. göç güncellemeye müdahil olmak bence.

kitabın sonunda göçmenlere saygım daha da arttı.

sadece ben, memleketimi memlekette bıraktım sanıyordum. amin maalouf'ta memleketini memlekette bırakmıştı. iyi de yapmıştı yoksa amin maalouf olamazdı. bence kendini yazdı. adam, kendiydi. okunası, klasik olunası bir kitap.
devamını gör...

mirkelam
ne güzel bir şarkıydı.
devamını gör...

dünün trajedisi bugünün komedisidir.
shakespeare
sözlükte negatif bir hareketlilik var.
sözüm negatif hareketlilik yaşayanlara.
yaşamı sorgulayan yazarlar
okuyorum ve üzülüyorum.
bir kaç gün sonra katıla katıla güleceğimiz kazıklara bu gün katlanamamamız, aslında dünyanın bize attığı bir kazık. daha doğrusu adaptasyon geliştirmemiz için gereken bir süreç.
böyle böyle oluyoruz.
kimse eşsiz değil, hiç bir durum aşılmaz değil, hiç bir sıkıntı çekilmez değil.
kaldı ki çekme. seni çekemeyeni çekme.
seni taşıyamayanı yolcula vb.
senden daha güçlü olan bir şeye inan ve onun sana yardım edeceğine de inan.
bu benim için rabbim oldu her zaman elhamdülillah.
inancı olmayanlar mistik bir tılsım bulsun kendine. tek başına komayın kendinizi.
inancına sığın, inancın gereği duanı et sonra da zamana bırak.
sezen aksu'nun da yaşadığı onca aşktan meşkten kazıktan sonra yaptığı şarkısında da dediği gibi herşey
geçer
devamını gör...

hozier’in take me to church şarkısında geçen ve nedendir bilmem ama bana çokça anlam yüklü gelen, her dinlediğimde beni çok etkileyen bir sözdür.

bu sözden neden bu kadar etkilendiğime çok anlam veremiyordum ilk dinlediğim zamanlar ama şunu anlıyordum; bir insanın aşık olduğu insanı cenazedeki bir kıkırdamaya benzetmesi büyük bir nimettir. ve bulunması çok zordur.

düşünsenize; bir cenaze esnasında duyacağınız bir kıkırdama geri dönüşü olmayan bir şeydir. gülmek bulaşıcı bir eylem olduğu için çok ciddiye alınan bir eylemi, bambaşka bir şeye dönüştürebilir. bütün ciddiyet ve acı bir anda yok olup göklere gönderilebilir.

ayrıca bu eylem devrimci bir eylemdir de. onaylamaz sesler, öfkeli bakışlara neden olması kaçınılmazdır. çok insanın tepkisine rağmen engellemek de mümkün değildir. kıkırdama bir kere başladı mı çınlayan, ışıl ışıl bir kahkahaya dönüşmesi an meselesidir ve o an hiç kimse ve hiçbir şey önemli değildir.

ve gülümsemek, kıkırdamak, kahkaha atmak nerde ve ne zaman olursa olsun güzeldir. hem de her haliyle. insanın içine yaşama sevincini bırakıp geçmiş için hayıflanmasına gerek olmadığını da anlatır. çocuksudur da aynı zamanda. saftır, temizdir, insana dairdir.

ilk dinlediğim zamanlar anlamını sadece içimde duyduğum bir sözdü bu. sadece güzel yazılmış bir cümle idi. artık biliyorum ne anlatmak istediğini. gözümde canlanan görüntü şöyle; ben siyah takım elbisem ile bir cenazedeyim, herkes üzgün, hafif bir yağmur ıslatır gibi yapıyor herkesi, o kadar cılız. ve gözlerim tam karşıda bir kıkırdamaya kilitlenmiş.

gülüşümü sakallarımın arkasına gizliyorum.
devamını gör...

bazı yazarlara yapmak istediğimdir. o kadar belli ki ava çıktığı.. aşırı geriyor beni bazıları da son damlayı bekliyorum. kolay kolay engellemem kimseyi çünkü.
devamını gör...

itfaiye-kundakçı.
devamını gör...

“kırmızı bir kuştur soluğum
kumral göklerinde saçlarının
seni kucağıma alıyorum
tarifsiz uzuyor bacakların
kırmızı bir at oluyor soluğum
yüzünün yanmasından anlıyorum
yoksuluz gecelerimiz çok kısa
dört nala sevişmek lazım.”

cemal süreya şiiri.
devamını gör...

ek bir önermeyle katıldığım kampanya.

eksi butonu gelsin, ancak tanımdaki eksi sayısı yalnızca tanım sahibine görünür olsun. böylece okumadan anlamadan, bodozlama gelen eksiler önlenmiş olur.
devamını gör...

ketoz şekerleri aldoz şekerlerden ayırt etmeye yarayan testtir.
bu testte fruktoz pozitif reaksiyon verirken; glukoz, galaktoz gibi aldehit şekerler negatif sonuç verir.
devamını gör...

en güzel sarkisina tam karar veremesem de benim için en değerli olan şarkılarından biri hoşçakaldir. ne zaman dinlesem yukledigim anlamdan ötürü gözlerim doluyor. bunu bana yapabilen birkaç şarkıdan birisi. sebebi ise galiba bana her ne şekilde olursa olsun ( ister aşk ister varoluş ister ölüm...) yarim kalan bir hikâyenin zorunlu vedasını çağrıştırıyor. bu şarkı üstüne saatlerce konuşurum o derece çok seviyorum. ıyi ki böyle bir yaratıcılık bu müzikle bu sözlere döküldü ve ben bunu keşfedemeden bu dünyadan ayrıldım demeyeceğim.
devamını gör...

#1234567
"vay canına " tepkisini verdim. nasıl tutturdunuz merak ettim doğrusu. * *
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim