bir üstteki yazar hakkında düşünülenler
minimal bir yaşam tarzı olduğunu düşündüğüm yazar. *
devamını gör...
erol simavi
sedat simavi'nin küçük oğlu ve veliahtı.
1953'te babalarının vefatı üzerine abisi haldun simavi ile beraber hürriyet gazetesinin başına geçen erol simavi, bu esnada 23 yaşında bir ışık lisesi mezunudur. 1960'larda abisinin hisselerini alarak günaydın gazetesini çıkarması üzerine erol simavi ileriki yıllarda gazetenin tek patronu haline gelecektir.
hürriyet, uzun yıllar orduya en yakın gazeteydi. bunun da etkisiyle mi bilmem ama erol simavi bıyığını balta kesmez bir patrondu. başbakanlık yemeğinde, o günlerde medyada hızla büyüyerek anap merkez medyasını oluşturmaya çalışan asil nadir'le "gel hürriyet'i de sana satarım, turgut bey'e de aracılığı için avanta veririz" diye dalga geçmişliği vardır. keza özal suikastında da adının geçtiği, özal'ın da bunu bildiği ama simavi'nin gücünden çekinerek ona dokunmadığı iddia edilirdi. bir başka hakkında sıkça anlatılan rivayet de ibrahim tatlıses'e fiil-i livata ettirip fotoğraflarını çekerek ona şantaj yaptığı... belki bunlar rivayet, ama piyasanın en çapkın adamı olduğu, elinden ne nükhet duru'nun ne de gönül yazar'ın kurtulduğu bir gerçek. keza gazinocular kralı fahrettin aslan ile ilişkileri (fahri bey'in oğlu sacit aslan'ım yeni kitabında da gündeme geldi) ve masonluğu da öyle. gazetenin 40. kuruluş yıldönümü vesilesiyle emin çölaşan'a verdiği röportajda kendisi kabul etmiş hem de.
90'ların başında oğlunun ölümüyle hayata küsen ve kendini emekli ederek monaco prensliğine taşınan simavi, hürriyet'i yabancı bir medya grubuna (maxvell) satmak isterken son anda bu işe taş konmuş, daha sonra da gazeteyi aydın doğan'a satmıştı. (burayı sabahattin önkibar aktarır, hatta önkibar'ın o dönem konuştuğu bir general "evet hürriyet'i gavura bırakamazdık" diye taş koyanın kimler geldi olduğunu itiraf etmiş). 2015'te ölen erol bey'i eski çalışanları her daim sitayişle anar. örneğin emin çölaşan, kendisini sendikaya izin veren, toplu sözleşmeye harfiyen uyan, ayrıca tüm baskıyı göğüsleyen ve "şu haberi geçme, şu yazıyı yazma" demeyen bir patron olarak betimler (kovulduk ey halkım unutma bizi kitabında). göcek'teki domuz adası'nın da sahibidir ayrıca, ada kendisinden sonra eşi belma simavi'ye kalmıştır.
1953'te babalarının vefatı üzerine abisi haldun simavi ile beraber hürriyet gazetesinin başına geçen erol simavi, bu esnada 23 yaşında bir ışık lisesi mezunudur. 1960'larda abisinin hisselerini alarak günaydın gazetesini çıkarması üzerine erol simavi ileriki yıllarda gazetenin tek patronu haline gelecektir.
hürriyet, uzun yıllar orduya en yakın gazeteydi. bunun da etkisiyle mi bilmem ama erol simavi bıyığını balta kesmez bir patrondu. başbakanlık yemeğinde, o günlerde medyada hızla büyüyerek anap merkez medyasını oluşturmaya çalışan asil nadir'le "gel hürriyet'i de sana satarım, turgut bey'e de aracılığı için avanta veririz" diye dalga geçmişliği vardır. keza özal suikastında da adının geçtiği, özal'ın da bunu bildiği ama simavi'nin gücünden çekinerek ona dokunmadığı iddia edilirdi. bir başka hakkında sıkça anlatılan rivayet de ibrahim tatlıses'e fiil-i livata ettirip fotoğraflarını çekerek ona şantaj yaptığı... belki bunlar rivayet, ama piyasanın en çapkın adamı olduğu, elinden ne nükhet duru'nun ne de gönül yazar'ın kurtulduğu bir gerçek. keza gazinocular kralı fahrettin aslan ile ilişkileri (fahri bey'in oğlu sacit aslan'ım yeni kitabında da gündeme geldi) ve masonluğu da öyle. gazetenin 40. kuruluş yıldönümü vesilesiyle emin çölaşan'a verdiği röportajda kendisi kabul etmiş hem de.
90'ların başında oğlunun ölümüyle hayata küsen ve kendini emekli ederek monaco prensliğine taşınan simavi, hürriyet'i yabancı bir medya grubuna (maxvell) satmak isterken son anda bu işe taş konmuş, daha sonra da gazeteyi aydın doğan'a satmıştı. (burayı sabahattin önkibar aktarır, hatta önkibar'ın o dönem konuştuğu bir general "evet hürriyet'i gavura bırakamazdık" diye taş koyanın kimler geldi olduğunu itiraf etmiş). 2015'te ölen erol bey'i eski çalışanları her daim sitayişle anar. örneğin emin çölaşan, kendisini sendikaya izin veren, toplu sözleşmeye harfiyen uyan, ayrıca tüm baskıyı göğüsleyen ve "şu haberi geçme, şu yazıyı yazma" demeyen bir patron olarak betimler (kovulduk ey halkım unutma bizi kitabında). göcek'teki domuz adası'nın da sahibidir ayrıca, ada kendisinden sonra eşi belma simavi'ye kalmıştır.
devamını gör...
paths of glory
1957 yapımı savaş karşıtı filmler arasında özel bir yeri olan filmdir. önce filmi, tanım sonunda türkiye’ de bu film gösterildiği zaman kopan fırtınayı anlatacağım.
filmin çekildiği dönemde abd nin halet-i ruhiyesi şöyledir:
1950’li yıllarda abd de amerikan karşıtı faaliyetleri izleme komitesi (house committee on un-american activities) vardır. senatör joseph mccarthy ile anılan bu komite özellikle toplumda çok tanınan sanatçıları kamuya açık oturumlarda sorgulamakta, komünist olup olmadıklarını araştırmakta, adeta bir engizisyon mahkemesi gibi faaliyet göstermektedir.
komiteyle işbirliği yapmayanlar kara listeye alındıkları için mesleklerini yapamamakta hatta abd yi terk etmeye zorlanılmaktadır. devir artık herkesin birbirini jurnallemeye başladığı devirdir.
kirk douglas aktif olarak siyasetle ilgilenmese bile bu siyasal atmosfer içinde uygulanan baskılara direnir. bu dönemde artık yapımını da üstlenmeye başladığı filmlerde kapitalist bakış açısını, alttan alta dozajını arttırarak abd’yi de eleştirmeye başlar.
bizde zafer yolları adıyla bilinen paths of glory filminde bunu iyice doruğa çıkartır. bu filmin yönetmeni ünlü stanley kubrick' tir.buraya spoiler koyacağız çünkü önemli, spoilerın sonunda türkiye' de ki olayda anlatılıyor.
--! spoiler !--
1957 yılında çekilen film tamda bu mc carthy’ci, komünizm karşıtı histerinin etkisindeki ortamda çekilmiştir. filmde, hem oyuncu hem de gizli yapımcı olan kirk douglas yönetmen kubrick tarafından filmin “hollywood tarzı mutlu son” ile bitirilmesine müsaade etmemiştir.
kubrick’in önerisine göre idam mangası karşısındaki üç asker komutanların son anda karar değiştirmesiyle kurtulacaktır. douglas buna itiraz ederek filmin orijinal, gerçekçi ve ünlü sahnesi ile bitmesini sağlar.
savaş karşıtı bu film avrupa'da birçok ülkede yasaklanmış ve yıllarca gösterime girmemiştir. uygulanan bu sansürlerin etkisiyle film eleştirmenler tarafından yönetmenin en önemli eserlerinden birisi olarak değerlendirilse de önemli hiçbir ödül alamamıştır.
gelelim türkiye' ye :
film türkiye'de ilk kez 1977 yılında trt’ de gösterilmiş, filmde kirk douglas' ın canlandırdığı albay dax’ın saldırıyı milliyetçilik yaparak savunan general mireau’ya söylediği "milliyetçilik alçakların son sığınağıdır" sözü nedeniyle dublajını yapan personel dahil olmak üzere filmin yayına hazırlanmasında görev alan tüm personel hakkında savcılık soruşturması açılmıştır. ancak buna rağmen filmin gösterimi engellenememiştir.
--! spoiler !--
filmin çekildiği dönemde abd nin halet-i ruhiyesi şöyledir:
1950’li yıllarda abd de amerikan karşıtı faaliyetleri izleme komitesi (house committee on un-american activities) vardır. senatör joseph mccarthy ile anılan bu komite özellikle toplumda çok tanınan sanatçıları kamuya açık oturumlarda sorgulamakta, komünist olup olmadıklarını araştırmakta, adeta bir engizisyon mahkemesi gibi faaliyet göstermektedir.
komiteyle işbirliği yapmayanlar kara listeye alındıkları için mesleklerini yapamamakta hatta abd yi terk etmeye zorlanılmaktadır. devir artık herkesin birbirini jurnallemeye başladığı devirdir.
kirk douglas aktif olarak siyasetle ilgilenmese bile bu siyasal atmosfer içinde uygulanan baskılara direnir. bu dönemde artık yapımını da üstlenmeye başladığı filmlerde kapitalist bakış açısını, alttan alta dozajını arttırarak abd’yi de eleştirmeye başlar.
bizde zafer yolları adıyla bilinen paths of glory filminde bunu iyice doruğa çıkartır. bu filmin yönetmeni ünlü stanley kubrick' tir.buraya spoiler koyacağız çünkü önemli, spoilerın sonunda türkiye' de ki olayda anlatılıyor.
--! spoiler !--
1957 yılında çekilen film tamda bu mc carthy’ci, komünizm karşıtı histerinin etkisindeki ortamda çekilmiştir. filmde, hem oyuncu hem de gizli yapımcı olan kirk douglas yönetmen kubrick tarafından filmin “hollywood tarzı mutlu son” ile bitirilmesine müsaade etmemiştir.
kubrick’in önerisine göre idam mangası karşısındaki üç asker komutanların son anda karar değiştirmesiyle kurtulacaktır. douglas buna itiraz ederek filmin orijinal, gerçekçi ve ünlü sahnesi ile bitmesini sağlar.
savaş karşıtı bu film avrupa'da birçok ülkede yasaklanmış ve yıllarca gösterime girmemiştir. uygulanan bu sansürlerin etkisiyle film eleştirmenler tarafından yönetmenin en önemli eserlerinden birisi olarak değerlendirilse de önemli hiçbir ödül alamamıştır.
gelelim türkiye' ye :
film türkiye'de ilk kez 1977 yılında trt’ de gösterilmiş, filmde kirk douglas' ın canlandırdığı albay dax’ın saldırıyı milliyetçilik yaparak savunan general mireau’ya söylediği "milliyetçilik alçakların son sığınağıdır" sözü nedeniyle dublajını yapan personel dahil olmak üzere filmin yayına hazırlanmasında görev alan tüm personel hakkında savcılık soruşturması açılmıştır. ancak buna rağmen filmin gösterimi engellenememiştir.
--! spoiler !--
devamını gör...
normal sözlük yazarlarının şu an ihtiyacı olan şey
hoş sohbet.
devamını gör...
ikinci eş olmayı reddeden kızı vuran adam
evli ve 7 çocuklu (evet 7), 37 yaşındaki aslan karakaş. ikinci eş olmayı kabul etmeyen 16 yaşındaki (evet 16) amcasının kızını vurmuş. kız hala yaşam destek ünitesine bağlı yaşıyormuş ama vuran şerefsizi hala bulamamışlar.
aslan karakaş'ın eşi kızın annesine şikayetinden vazgeçmesi için para teklif etmiş.
işin daha da garibi, akrabaları kızı ve annesini suçluyormuş. neden vermediniz kızı diye.
kaynak: onedio.com/haber/16-yasinda...
aslan karakaş'ın eşi kızın annesine şikayetinden vazgeçmesi için para teklif etmiş.
işin daha da garibi, akrabaları kızı ve annesini suçluyormuş. neden vermediniz kızı diye.
kaynak: onedio.com/haber/16-yasinda...
devamını gör...
gün geçtikçe azalan şeyler
umut..
devamını gör...
tayt giyen kadının arkasından uzun uzun bakan erkek
güzele bakmak sevap diye bize yanlış aktarılan bir söz vardır. halbuki doğrusu güzel bakmak sevaptır , yani kötü amaç gütmeden güzellikle bakmak hoştur, artık sevap mı değil mi orasını cenabı allah bilir. bu arkadan uzun uzun şehvetli bakan tayfa, bu sevap olayını yanlış anlayanlardan. önden bakınca sevaba, arkadan bakınca da duble sevaba girdiklerini sanıyorlar.
devamını gör...
24 mart 2021 covid-19 vaka sayısının 29 bin 762 olması
ağlamak istememe sebep olan durum.
devamını gör...
ingilizce bilmeyen bir ülkede ingilizce sözler paylaşmak
ülke komedisi.
bir başlık açıyorum, ingilizce başlığın altına taşınıyor.
benevolent sexism çok havalı korumacı cinsiyetçilik ezik.
sex kelimesi geçince, tüm antenler açılıyor, reyting için lazım, anladım da, benevolent ne demek, bilen kaç kişi var, merak ediyorum.
kaldı ki sex , cinsiyet demek, o kadar.
üzerine yapışan cinsel hayat değil.
ergen sözlük yazarları yüzünden, sosyolojik başlık da açamıyoruz.
şu ergenler büyüse de rahat etsek.
bu arada, excuse me, dil sevilesi bilgisayar oyunlarından öteye geçmeyen yeni nesil dışında kim ne kadar ingilizce biliyor.kerem bursin of course diyor diye, ülke ıngilizceye vakıf olmuyor. öyle olsa ülkesini gömen gençler, soluğu avrupa'da alır, paraya para demezdi.
burda sabahlayan gençler, burda sabahlamak yerine dil öğrenin ve hayaliniz olan hayati yaşayın, karanlığa küfür etmeyin.
darladınız, boğaldım resmen.
bir başlık açıyorum, ingilizce başlığın altına taşınıyor.
benevolent sexism çok havalı korumacı cinsiyetçilik ezik.
sex kelimesi geçince, tüm antenler açılıyor, reyting için lazım, anladım da, benevolent ne demek, bilen kaç kişi var, merak ediyorum.
kaldı ki sex , cinsiyet demek, o kadar.
üzerine yapışan cinsel hayat değil.
ergen sözlük yazarları yüzünden, sosyolojik başlık da açamıyoruz.
şu ergenler büyüse de rahat etsek.
bu arada, excuse me, dil sevilesi bilgisayar oyunlarından öteye geçmeyen yeni nesil dışında kim ne kadar ingilizce biliyor.kerem bursin of course diyor diye, ülke ıngilizceye vakıf olmuyor. öyle olsa ülkesini gömen gençler, soluğu avrupa'da alır, paraya para demezdi.
burda sabahlayan gençler, burda sabahlamak yerine dil öğrenin ve hayaliniz olan hayati yaşayın, karanlığa küfür etmeyin.
darladınız, boğaldım resmen.
devamını gör...
günaydın sözlük
günaydın sözlük,
uzun zaman sonra ilk defa rahat uyudum bu gece... hayat, kabullenme ile güzelleşiyormuş...
gerçekleri inkar ederek ya da isyan ederek hiçbir şey değişmiyormuş meğer...
inkar etmek, güneş doğduğunda "güneşi sevmiyorum, güneş diye bir şey yok hani her yer karanlık" demek gibi bir şey..
sen sevmesen de o güneş doğacak, sen sevmesen de o insanlar, böyle davranmaya devam edecek..
tülay kök: "insanlar, mevsimler gibidir, yani değişmezler, yazın offf niye bu kadar sıcak diye şikayet etmek, anlamsızdır zira yaz, sıcak bir mevsimdir ve sen bunu bilirsin ve ona göre önlemini alırsın, klimanı açarsın vb." demişti.
önce taşları yerli yerine koymak, sonra ilerlemek mümkün olabiliyormuş..
öncelikle, düşüncelerimi organize etmeyi öğrendim ki sürekli aklıma gelip beni rahatsız etmesinler..
düşüncelerimi ikiye ayırdım: kontrol edebildiğim şeyler ve kontrol edemediklerim şeyler ile ilgili düşünceler..
kontrol edemediklerimin başında, insanların davranışları geliyor, o zaman niye onlara bağlı bir hayat yaşayayım ki..
ben kendi kontrolümde olanlara odaklanayım dedim, kontrol edebileceğim şeylerden biri de onların davranışları karşısında benim hamlemdir..
onlar değişmiyorsa, benim hamlemi değiştirmem gerekiyor diye düşündüm..
en ufak bir hamle değişikliği, denklemlerin bozulmasına yol açıyor..
bu da bir şeyleri değiştirme gücünün insanın kendi içinde olduğunu fark etmesini sağlıyor...
sabah sabah çenem ne düşmüş ya... neyse, uzun zaman sonra iyi bir uyku çekince enerjim tavan...
işin özü dostlar, kontrol edebildiklerimizi ve edemediklerimizi belirleyip içimizdeki cesaretle hayata atıldığımız güzel bir gün olmasını diliyorum...
uzun zaman sonra ilk defa rahat uyudum bu gece... hayat, kabullenme ile güzelleşiyormuş...
gerçekleri inkar ederek ya da isyan ederek hiçbir şey değişmiyormuş meğer...
inkar etmek, güneş doğduğunda "güneşi sevmiyorum, güneş diye bir şey yok hani her yer karanlık" demek gibi bir şey..
sen sevmesen de o güneş doğacak, sen sevmesen de o insanlar, böyle davranmaya devam edecek..
tülay kök: "insanlar, mevsimler gibidir, yani değişmezler, yazın offf niye bu kadar sıcak diye şikayet etmek, anlamsızdır zira yaz, sıcak bir mevsimdir ve sen bunu bilirsin ve ona göre önlemini alırsın, klimanı açarsın vb." demişti.
önce taşları yerli yerine koymak, sonra ilerlemek mümkün olabiliyormuş..
öncelikle, düşüncelerimi organize etmeyi öğrendim ki sürekli aklıma gelip beni rahatsız etmesinler..
düşüncelerimi ikiye ayırdım: kontrol edebildiğim şeyler ve kontrol edemediklerim şeyler ile ilgili düşünceler..
kontrol edemediklerimin başında, insanların davranışları geliyor, o zaman niye onlara bağlı bir hayat yaşayayım ki..
ben kendi kontrolümde olanlara odaklanayım dedim, kontrol edebileceğim şeylerden biri de onların davranışları karşısında benim hamlemdir..
onlar değişmiyorsa, benim hamlemi değiştirmem gerekiyor diye düşündüm..
en ufak bir hamle değişikliği, denklemlerin bozulmasına yol açıyor..
bu da bir şeyleri değiştirme gücünün insanın kendi içinde olduğunu fark etmesini sağlıyor...
sabah sabah çenem ne düşmüş ya... neyse, uzun zaman sonra iyi bir uyku çekince enerjim tavan...
işin özü dostlar, kontrol edebildiklerimizi ve edemediklerimizi belirleyip içimizdeki cesaretle hayata atıldığımız güzel bir gün olmasını diliyorum...
devamını gör...
manisa denilince akla gelenler
spil dağı, tarzan, sabuncubeli.
devamını gör...
4 mayıs 2021 tramvayın önüne atlayarak intihar etme girişimi
çok yazık, çok... başlığı iddiası olarak da değiştirebiliriz. ama pek iddia gibi gelmedi bana, apaçık intihar değilse nedir bu. buradan
bu kaçıncı artık, neden kimse konuşmuyor bu insanlarla ilgili.. neden!?
kurtarma çalışmaları ise sürüyor. buradan
haberde fatih/haseki durağı olduğu söyleniyor.
bu kaçıncı artık, neden kimse konuşmuyor bu insanlarla ilgili.. neden!?
kurtarma çalışmaları ise sürüyor. buradan
haberde fatih/haseki durağı olduğu söyleniyor.
devamını gör...
dünyanın en pahalı sanat eserinin değişmesi
(bkz: da vinci of debt)
devamını gör...
bana balık tutmayı öğretme bana balık ver
çevredekilerin sürekli öğüt vermesinden dolayı savunma mekanizması olarak benimsediğimdir sözdür. herkes akıl veriyor. ama ne yardım eden var. ne para veren. madem aklınız çok gidin kendi işiniz için kullanın.
devamını gör...
geceye bir şiir bırak
oktay rifat'ın en güzel şiirlerinden birini bırakmak istedim bu gece;
(bkz: elleri var özgürlüğün)
1
köpürerek koşuyordu atlarımız
durgun denize doğru.
2
bu uçuş, güvercindeki,
özgürlük sevinci mi ne!
3
öpüşmek yasaktı, bilir misiniz,
düşünmek yasak,
işgücünü savunmak yasak!
4
ürünü ayırmışlar ağacından,
tutturabildiğine,
satıyorlar pazarda;
emeğin dalları kırılmış, yerde.
5
ışık kör edicidir, diyorlar,
özgürlük patlayıcı.
lambamızı bozan da,
özgürlüğe kundak sokan da onlar.
uzandık mı patlasın istiyorlar,
yaktık mı tutuşalım.
mayın tarlaları var,
karanlıkta duruyor ekmekle su.
6
elleri var özgürlüğün,
gözleri, ayakları;
silmek için kanlı teri,
bakmak için yarınlara,
eşitliğe doğru giden.
7
ben kafes, sen sarmaşık;
dolan dolanabildiğin kadar!
8
özgürlük sevgisi bu,
insan kapılmaya görsün bir kez;
bir urba ki eskimez,
bir düş ki gerçekten daha doğru.
9
yiğit sürücüleri tarihsel akışın,
işçiler, evren kovanının arıları;
bir kara somunun çevresinde döndükçe
dünyamıza özgürlük getiren kardeşler.
o somunla doğrulur uykusundan akıl,
ağarır o somunla bitmeyen gecemiz;
o güneşle bağımsızlığa erer kişi.
10
bu umut özgür olmanın kapısı;
mutlu günlere insanca aralık.
bu sevinç mutlu günlerin ışığı;
vurur üstümüze usulca ürkek.
gel yurdumun insanı görün artık,
özgürlüğün kapısında dal gibi;
ardında gökyüzü kardeşçe mavi!
(bkz: elleri var özgürlüğün)
1
köpürerek koşuyordu atlarımız
durgun denize doğru.
2
bu uçuş, güvercindeki,
özgürlük sevinci mi ne!
3
öpüşmek yasaktı, bilir misiniz,
düşünmek yasak,
işgücünü savunmak yasak!
4
ürünü ayırmışlar ağacından,
tutturabildiğine,
satıyorlar pazarda;
emeğin dalları kırılmış, yerde.
5
ışık kör edicidir, diyorlar,
özgürlük patlayıcı.
lambamızı bozan da,
özgürlüğe kundak sokan da onlar.
uzandık mı patlasın istiyorlar,
yaktık mı tutuşalım.
mayın tarlaları var,
karanlıkta duruyor ekmekle su.
6
elleri var özgürlüğün,
gözleri, ayakları;
silmek için kanlı teri,
bakmak için yarınlara,
eşitliğe doğru giden.
7
ben kafes, sen sarmaşık;
dolan dolanabildiğin kadar!
8
özgürlük sevgisi bu,
insan kapılmaya görsün bir kez;
bir urba ki eskimez,
bir düş ki gerçekten daha doğru.
9
yiğit sürücüleri tarihsel akışın,
işçiler, evren kovanının arıları;
bir kara somunun çevresinde döndükçe
dünyamıza özgürlük getiren kardeşler.
o somunla doğrulur uykusundan akıl,
ağarır o somunla bitmeyen gecemiz;
o güneşle bağımsızlığa erer kişi.
10
bu umut özgür olmanın kapısı;
mutlu günlere insanca aralık.
bu sevinç mutlu günlerin ışığı;
vurur üstümüze usulca ürkek.
gel yurdumun insanı görün artık,
özgürlüğün kapısında dal gibi;
ardında gökyüzü kardeşçe mavi!
devamını gör...
go oyunu
bu oyuna sardım saralı yılların satranç oyuncusu olarak satranca burun kıvırıyorum.set evde duruyor çevrede oynayabileceğim babayiğit yok düşünmeye sıkılıyor insanlar. online oynayacak arkadaş varsa yazabilir. epey zaman oldu oynamayalı.
not : şöyle bir söz aklımda kalmış "satranç tüccarların , go ise filozofların oyunudur" şibumi kitabı ,trevanian
not : şöyle bir söz aklımda kalmış "satranç tüccarların , go ise filozofların oyunudur" şibumi kitabı ,trevanian
devamını gör...
ağlamamak için kendini zor tutmak
tutamayanlardanım, nerde kiminle olduğum farketmez oturup ağlarım.
devamını gör...
kalbinizi en çok kıran cümle
cümle bile değil kelimedir.
(bkz: yapmasaydın)
o kadar uğraş, didin emek ver bir işi halletmek için ve sonunda küçük çaplı zafer kazan, sırf o şahıs için;
aptal çocuğu gelsin hararetli bir tartışma anında yapmasaydın desin.
değer verdiğim insanın nankörlüğünün bu denli pişkince ağzından dökülmesi kalbimi çatır çutur kırıyor.
o sırada kafamda canlanan ise eli ile göğsüme uzanıp, kalbimi yerinden söküp, yere atıp, üstünde hunharca debelenmesi oluyor.
(bkz: yapmasaydın)
o kadar uğraş, didin emek ver bir işi halletmek için ve sonunda küçük çaplı zafer kazan, sırf o şahıs için;
aptal çocuğu gelsin hararetli bir tartışma anında yapmasaydın desin.
değer verdiğim insanın nankörlüğünün bu denli pişkince ağzından dökülmesi kalbimi çatır çutur kırıyor.
o sırada kafamda canlanan ise eli ile göğsüme uzanıp, kalbimi yerinden söküp, yere atıp, üstünde hunharca debelenmesi oluyor.
devamını gör...

