twitter'da önüme çıkan, kelimelerin hiçbir anlamının kalmadı olay. çok aşağılık olaylar okuduk. bu kadar midemi bulandıran, bu kadar canımı sıkan olay son dönemde görmemiştim.

nasıl bir anne, nasıl bir insansınız lan siz? ne istediniz lan el kadar çocuklardan?

bir dinsiz olarak umarım cehennem vardır dedirtiyor bana bu olaylar. umarım vardır.

edit: bu linkte istismarcıların gerekli cezayı alması için bir imza kampanyası var. herkes katılarak destek olabilir.
link
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
ya seve seve, ya s*ke s*ke gideceksiniz ! burası türk yurdu, arap diyarı değil. sizi de bu ülkenin mayasını bozmaya çalışanlarla beraber söküp atacağız !
devamını gör...

her nerede olursanız, ölüm sizi bulur; yüksekçe yerlerde tahkim edilmiş şatolarda olsanız bile.
nisa-78
devamını gör...

1. dünya savaşı başladığında sadece bir teğmendi. küçüklüğünden beri (bunda babasının da eski bir asker olmasından dolayı) askeri bir kariyer oluşturma hayali vardı. çocukluğu plastik oyuncak askerlerle oynamakla geçmişti. arkadaşlarını da bu oyunlara davet ederdi. büyüdükçe farketti  ki istediği kariyer kara kuvvetlerinde değildi, onun aşkı havadaydı ve her zaman onu isteyecekti.

bu yüzden, bunun için göstereceği emek boşa gitmemeliydi. çok uğraşması gerekse de bir şekilde hedefe varmalıydı. sürekli reddedildi ama pes etmedi. bir gün cephe savaşları devam ederken dizlerinde eklem romatizması sorunları başladı. hemen hastaneye kaldırıldı. amacına ulaşmak için gereken sebep sanki tanrı tarafından ona veriliyordu, bu bir mesaj mıydı? bu fırsatı değerlendirerek bir süre cepheden uzak kalan göring, bir dizi pilot eğitimine katılarak luftstreitkräfte'ye* dahil olmayı başardı. bu göring'in her şeyin başlangıcında attığı o ilk adımdı...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
"1917 yılında göring"
devamını gör...

bir marshall curry kısa filmidir. filmin adı the neighbour’s window’dur.
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

yirmi dakikalık bu film uzun metraj bir film tadındadır. kısa film en iyi kısa film oscar’ını da kazanmış ve bence hal etmiştir de.

filmi izlerken aklımda hep kafka vardı. sanırım aklımda hep kafka var. ne izlesem, ne okusam kafka’ya yoruyorum. birçok eserinde pencerelerden bahseder kafka ve kafkaya göre pencere dünya ile ilişki kurabilmek için en güzel, en doğru yöntemdir. içeri girmek ya da dışarı çıkmak mümkün değildir ama insan kendini bir şekilde hem dışarıda hem içeride hissedebilir. dokunulmaz bir gözlemcilik halidir pencere.

ama kafkaya değil marshall curry’ye katıldığım bir durum da var. pencereden bakmak aldatıcı olabilir. hele de başka insanların hayatını izliyorsak.

sahip olduğumuz şeylerle sahip olmak istediklerimizi çarpıştırmak kendimize haksızlık yapmanın en kolay yoludur. çağımızın hastalığı özenmektir, imrenmektir belki de.

asla unutulmaması gereken bir şey var pencereden bakarken. siz pencere kenarında oturup birilerini izlerken başka bir pencere kenarında oturan birileri de sizi izliyor olabilir. her an tetikte olun.

the neighbour’s window
devamını gör...

ormanlar bir saniyede yanıyor, kitaplara gelen zam kadar ağaç dikilse sorun kalmayacak.
bir kitaba 46 lira veren öğrencinin morali bozulmaz mı?

amarthiel ukdesi.
devamını gör...

nereden geliyor bu çeşmenin suyu diye sorulması gereken insandır.
devamını gör...

başlığı okuyunca alaycı bir gülümseme yayıldı yüzüme. kendimle mi alay ettim, bilmiyorum ama bu gülümseme söz konusu mesafeyi anlatmak için yeterli sanırım.
devamını gör...

ben, keyfim ve kahyası.
devamını gör...

sofies verden - jostein gaarder
çev. sabir yücesoy

(kitapla alakalı tuttuğum notlardan düzenlenmiştir)


kitabımız 15 yaşına girmeye hazırlanan norveçli bir kızın posta kutusunda bulduğu bir mektuptaki yer alan “sen kimsin?” sorusuyla -bu soru felsefenin de temelini oluşturur- başlıyor ve bu soruya istinaden başlayan bir felsefe macerasına tanıklık ediyoruz. bu macera boyunca karanlık bir mağaraya zincirlenmiş olan ve o mağaradan çıkıp ideanın peşinden koşacak olan sofie, kitabın ana karakteridir.

***

yazar bir röportajında bu kitabı lise çağındayken kütüphaneye gidip felsefede karşısına çıkan kavramları tanıtacak ve pratiğini gösterecek bir kitap bulamamasından dolayı yazdığını belirtiyor. yazarın bu deneyimini hikayenin ana karakteri olan sofie’nin yaşlarındayken yaşamış olması kitabın ne gayede ve hangi yaş aralığı için yazıldığını ve yazarla sofie arasındaki ilişkiyi belirtiyor aslında. yazar, belli bir yaş aralığıyla sınırlı kalmayıp felsefeye ilgi duyan ve felsefe kavramıyla düşünme kavramını nasıl pratiğe döküleceğini deneyimlemek isteyen herkese hitap etmeyi başarmış.

***

bu bağlamda yazarı, sokrates’in bundan iki bin yıl önce üstlendiği misyonun günümüze uyarlanmış halini uygulama çabasında olduğunu hissettim. elbette yazarın sokrates’in yaptığı gibi karşılaştığı insanlarla konuşma şansı yoktu ancak bunu daha etkili bir şekilde, felsefe tarihini hikayeleştirerek ve felsefeyi tanımak isteyen norveçli bir lise öğrencisiyle okuru kaynaştırarak yapması yazarın ustalığını gösteriyor. kitap benim için felsefe ve felsefeyi “icra eden” filozofların hayatlarını görmek ve ilgi duyduğum kavramları araştırmamın önünü açması bakımından öncü rolü oynadı doğrusu.

felsefe gibi izahı zor olduğunu düşündüğüm bir kavramı, bu konuda benim gibi düşünen sofie ile birlikte çözümlemek ve felsefe tarihini, filozofların söylevlerini görmek çok heyecan verici bir tecrübe oldu benim için.
devamını gör...

ben direkt 'helal et, ölmüşlerinin canına değsin' diyorum
devamını gör...

"...inanmadın bana
gözlerimin içine baka baka
denedim defalarca
sana anlatmaya
susturdun beni de
küstürdün hayataa..."
devamını gör...

bu düşünce kendini gerçekleştiren bir kehanet gibidir. eninde sonunda o düşünceyi istemediğimiz halde gerçek kılarız.
bu sadece kişi bazında değil de her konuda böyle galiba. neyi sakınırsak o elden gider. sakınılan göze çöp batar demiş atalar.
ama bu kehanet gerçekleşince insan rahatlıyor ve korkuyla yaşanmayacağını anlıyor.
devamını gör...

ne yazmışım, okuyamıyorum ki... yazım kötüdür benim.
devamını gör...

birkaç gündür tanım girmeyip beni üzen yazar. halbuki sabah rutini olarak ilk bal porsuğu'nun profiline giriyorum.
devamını gör...

bundan güzel nick olurmuş aslında ha. neyse, kendisine lan hanımefendi denilerek sorun çözülebilir.
devamını gör...

lokanta camına ekmek banan kemal sunal gibi izlediğim reklamlardır.
devamını gör...

hayatta yegane gayesi öne çıkmaya çalışmak olan ilgi budalası ,bilmişlik taslayan kısacası acziyet içinde olan kimseler .
devamını gör...

yayınlandığı yıllarda fransa'da satış rekorları kıran ve temel kitaplardan sayılan "sosyalizm sözlüğü" adlı eseri, erdoğan başar tarafından türkçeleştirilerek toplum yayınları/remzi inanç tarafından 1965 yılında ülkemizde de yayınlanmış olan ünlü yazar ve filozof.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim