tantuni
hekimoğlu ile tanıyıp aldığım yiyecek,adını söylemeyi seviyorum sadece kendisini değil.*
tan
tuu
niiiiii
tan
tuu
niiiiii
devamını gör...
bal porsuğu (yazar)
uzun zamandır bizi bilgilerinden mahrum ediyor , cezalandırıyor .
özledik tanımlarını, akıcı yazılarını lütfen bu kadar özletme kendini, yaz yaz ki aydınlat gençlerimizi , aydınlat bizi değerli kardeşim.uzak durma klavye den. iyi olduğunu bilelim.
özledik tanımlarını, akıcı yazılarını lütfen bu kadar özletme kendini, yaz yaz ki aydınlat gençlerimizi , aydınlat bizi değerli kardeşim.uzak durma klavye den. iyi olduğunu bilelim.
devamını gör...
normal sözlük trolleri
sanırım farklı jenerasyonlara ait yazarların, haklarında yaptıkları tanımların da geceyle gündüz kadar farklı olduğunu gözlemlediğim, belli ki aynı kavramdan bahsetmediğimiz topluluk.
art niyetleri olmadan sadece gırgır ve şamata peşinde koşan, "zararsız" birer şakacı olarak tanımlandıklarında, bu şekilde tanımlayanlar tarafından kucak açılmalarını anlayabiliyor ve yapılan olumlamalarla bir nebze empati kurabiliyorum. ne yazık ki bu tanımlamaya uyan, yalnızca "saf soytarılık" yapan bir yazara daha rastlamadım. sözlük başlıkları altında birbirleriyle şakalaşanların yazdığı, en bağlamdan yoksun yazılarda bile hoş bir mizah görebiliyorum ve bu naif eğlenceleri trollük kavramından ayırmak istiyorum.
kendi troll tanımıma göreyse sözlük ortamını alenen sabote eden, sayıları pek fazla olmayan fakat hem art niyetli hem de planlı yaptıkları sataşmalarla, açtıkları başlıklar ve yaptıkları tanımlarla, midemizin kaldırmadığı kimi düşüncelerini pasif agresif bir şekilde dışa vuran, sonucunda da birkaç kez şahit olduğum üzere, iyi niyetli yazarları bilerek ve isteyerek mutsuz eden bir topluluktur. çok uzatmadan özetlemek gerekirse kimseyi mutsuz etmeye hakları yoktur.
art niyetleri olmadan sadece gırgır ve şamata peşinde koşan, "zararsız" birer şakacı olarak tanımlandıklarında, bu şekilde tanımlayanlar tarafından kucak açılmalarını anlayabiliyor ve yapılan olumlamalarla bir nebze empati kurabiliyorum. ne yazık ki bu tanımlamaya uyan, yalnızca "saf soytarılık" yapan bir yazara daha rastlamadım. sözlük başlıkları altında birbirleriyle şakalaşanların yazdığı, en bağlamdan yoksun yazılarda bile hoş bir mizah görebiliyorum ve bu naif eğlenceleri trollük kavramından ayırmak istiyorum.
kendi troll tanımıma göreyse sözlük ortamını alenen sabote eden, sayıları pek fazla olmayan fakat hem art niyetli hem de planlı yaptıkları sataşmalarla, açtıkları başlıklar ve yaptıkları tanımlarla, midemizin kaldırmadığı kimi düşüncelerini pasif agresif bir şekilde dışa vuran, sonucunda da birkaç kez şahit olduğum üzere, iyi niyetli yazarları bilerek ve isteyerek mutsuz eden bir topluluktur. çok uzatmadan özetlemek gerekirse kimseyi mutsuz etmeye hakları yoktur.
devamını gör...
kayıp zamanın izinde
kayıp zamanın izinde ya da orijinal ismi ile à la recherche du temps perdu, marcel proust tarafından ömrünün büyük bir kısmını ayırarak yazdığı bir eserdir. kendisi bu işe koyulduğunda sayfalara aktardığı cümlelerin, edebiyatın kilometre taşlarından birine dönüşeceğini biliyor muydu emin değilim fakat bu yedi ciltlik devasa eser her kelimesine kadar incelenmeyi hak ediyor. bir eseri incelemeden önce yazıldığı şartları ve yazarın iç dünyasını bilmekte fayda var . proust, çalkantılı bir zamanda doğdu ve hastalığından ötürü sıkıntılı bir hayat sürdü; bu hastalıktan ötürü zamanını geçirdiği yerlerin izlerini à la recherche du temps perdu'da sıkça görüyoruz. yüzbaşı dreyfus'un haksız yere suçlanması sürecinde , dreyfus davasının haklı tarafında yer aldı ve bu süreç onun karakterinin oturmasında büyük önem oynadı. dreyfus olayının izlerini 3.cilt olan le côté de guermantes'ta uzun uzun anlatmaktan kaçınmamıştır zaten.
kendisinin eşcinsel olduğunu ve eserlerine de bunu uzun uzadıya yansıttığını bilmekte fayda var , çünkü onu anlamazsak eserlerini anlamak mümkün olmayacaktır. 4.cilt olan sodome et gomorrhe'de eşcinsellik üzerine uzun ve derin incelemeler mevcut. ailesinde üst üste yaşadığı kayıpların etkilerini ise son ana kadar görmemiz mümkün olmuyor.
proust'u bir nebze anladığımızı düşünürsek eğer, gelelim edebiyatın yapı taşlarından biri haline gelmiş olan eseri à la recherche du temps perdu'ya . eser uzun ve yorucu cümlelerden oluşsa bile üstün betimlemeleri ile insanı kolundan tutarak kitabın içine çekmiş proust. aşk, hatırlamak,roman ve romancı ilişkisi, felsefe ve daha bir çok konuda altı dolu çıkarımların , aforizmaların ve derin anlamların olduğu uzun bir şiir okumak gibi hissettiriyor eser. adını koyamadığınız düşüncelerinizin bir şekilde burada betimlendiğini görüp keyiflenmemek elde değil. balzac ve bergson'un parmak izleri eserin her yanında görünüyor. taraflı bir bakış açısı olsa bile proust her açıdan dönemine ayna tutmuş. eseri orijinal dilinde okuyabilmek için fransızcaya hakim olmak gerek ama roza hakmen üstün bir iş çıkarmış. okumayı planlıyorsanız roza hakmen çevirsinden şaşmayın.yedi ciltten oluşan eserin her bölümü için bir kaç alıntı bırakma niyetindeyim.
--- alıntı ---
du côté de chez swann ( swann'ların tarafı)
geçmişi hatırlama gayretimiz nafile, zihnimizin bütün çabaları boşunadır. geçmiş zihnin hakimiyet alanının, kavrayış gücünün dışında bir yerde, hiç ihtimal vermediğimiz bir nesnenin (bu nesnenin bize yaşatacak duygunun) içinde gizlidir. bu nesneye ölmeden önce rastlayıp rastlamamamız ise tesadüfe bağlıdır.
s.44
comme les hommes primitifs dont les sens étaient plus puissants que les nôtres, elle discernait immédiatement, à des signes insaisissables pour nous, toute vérité que nous voulions lui cacher.
p.17
à l'ombre des jeunes filles en fleurs (çiçek açmış genç kızların gölgesinde)
hayat, seven insanların daima bekleyebileceği mucizelerle doludur. (...) zaten hayatta ve hayatın çelişen durumlarındaki bütün aşka ilişkin olaylarda, en iyisi anlamaya çalışmamaktır; çünkü nasılsa acımasız ve beklenmedik olduklarından, mantık kurallarından çok sihirli kurallara göre belirlenir gibidirler.
s.67
la nature que nous faisons paraître dans la seconde partie de notre vie n'est pas toujours, si elle l'est souvent, notre nature première développée ou flétrie, grossie ou atténuée ; elle est quelquefois une nature inverse, un véritable vêtement retourné
p.42
le côté de guermantes (guermantes tarafı)
bir savaş alanı, yüz yıllar boyunca tek bir savaşın alanı olmamıştır, olmayacaktır. savaş alanı olmuşsa demek ki iyi bir savaş alanı olmasını sağlayan belirli coğrafi, jeolojik koşulları, hatta düşmanı engelleyecek kusurları ( mesela araziyi ikiye bölen bir nehir) içinde barındırmaktadır. bu yüzden savaş alanı olmuştur ve olacaktır da. herhangi bir oda resim atolyesi olmaz; herhangi bir yerde savaş alanı olmaz. bazı yerlerin kaderi savaş alanı olmaktır.
s.104
la vraie beauté est si particulière, si nouvelle, qu'on ne la reconnaît pas pour la beauté.
p.110
sodome et gomorrhe (sodom ve gomorra)
her gece yatağına külçe gibi yığılıp uyanıncaya, yataktan kalkıncaya kadar yaşamayan bir adam, uykuya ilişkin, büyük keşifler değilse de, en azından küçük yorumlar yapmayı aklından geçirebilir mi? uyuduğunun farkında bile değildir. uykuyu takdir edebilmek, bu karanlığı biraz aydınlatabilmek için, biraz uykusuzluk yararlıdır.
s.53
c'est de là que vient tout le mal: dieu est un homme.
la prisonnière ( mahpus)
...ama sevdiğimiz insanın uydurduğu öyküler bize acı çektirir ve bu yüzden de, yüzeysel bilgilerle oyalanacağımıza, insan doğasının derinine inmemize imkân verir. keder içimize işler ve sancılı bir merakla daha derinlere nüfuz etmeye zorlar bizi. buradan çıkan gerçekleri gizleme hakkını bulamayız kendimizde; bu yüzden de bu gerçekleri keşfetmiş, hiçliğe inanmış bir ateist, can çekişmekteyken, şanı şöhreti umursamadığı halde, son saatlerini, bu gerçekleri duyurmaya çalışarak harcar.
l'amour, dans l'anxiété douloureuse comme dans le désir heureux, est l'exigence d'un tout. ıl ne naît, il ne subsiste que si une partie reste à conquérir. on n'aime que ce qu'on ne possède pas tout entier.
p.67
albertine disparue (albertine kayıp)
ama zekamız ne kadar keskin olursa olsun, kalbimizde yer alan tek tek duyguları algılayamaz; çoğu zaman uçucu halde var olan duygularımız, onları ayrıştırabilecek bir olgu tarafından katılaştırılmadıkları sürece kendilerini belli etmezler.
s.10
on n'est que par ce qu'on possède, on ne possède que ce qui vous est réellement présent, et tant de nos souvenirs, de nos humeurs, de nos idées partent faire des voyages loin de nous-même, où nous les perdons de vue!
p.29
le temps retrouvé ( yakalanan zaman )
insanların anlattıklarını duymazdım, çünkü beni ilgilendiren, ne demek istedikleri değil, bunu nasıl söyledikleri, söyleyiş biçimlerinin ortaya koyduğu kişilikleri veya gülünçlükleriydi; daha doğrusu, beni asıl ilgilendiren şey, özel bir haz aldığım için daima araştırmalarımın özel hedefi olan, birden fazla kişiye özgü ortak özelliklerdi.
s.27
l'écrivain ne dit que par une habitude prise dans le langage insincère des préfaces et des dédicaces : " mon lecteur ". en réalité, chaque lecteur est, quand il lit, le propre lecteur de soi-même. l'ouvrage de l'écrivain n'est qu'une espèce d'instrument optique qu'il offre au lecteur afin de lui permettre de discerner ce que, sans ce livre, il n'eût peut-être pas vu en soi-même. la reconnaissance en soi-même, par le lecteur, de ce que dit le livre, est la preuve de la vérité de celui-ci, et vice versa, au moins dans une certaine mesure, la différence entre les deux textes pouvant souvent être imputée non à l'auteur mais au lecteur. l'auteur n'a pas à s'en offenser, mais au contraire à laisser la plus grande liberté au lecteur en lui disant : " regardez vous-même si vous voyez mieux avec ce verre-ci, avec celui-là, avec cet autre. "
--- alıntı ---
kendisinin eşcinsel olduğunu ve eserlerine de bunu uzun uzadıya yansıttığını bilmekte fayda var , çünkü onu anlamazsak eserlerini anlamak mümkün olmayacaktır. 4.cilt olan sodome et gomorrhe'de eşcinsellik üzerine uzun ve derin incelemeler mevcut. ailesinde üst üste yaşadığı kayıpların etkilerini ise son ana kadar görmemiz mümkün olmuyor.
proust'u bir nebze anladığımızı düşünürsek eğer, gelelim edebiyatın yapı taşlarından biri haline gelmiş olan eseri à la recherche du temps perdu'ya . eser uzun ve yorucu cümlelerden oluşsa bile üstün betimlemeleri ile insanı kolundan tutarak kitabın içine çekmiş proust. aşk, hatırlamak,roman ve romancı ilişkisi, felsefe ve daha bir çok konuda altı dolu çıkarımların , aforizmaların ve derin anlamların olduğu uzun bir şiir okumak gibi hissettiriyor eser. adını koyamadığınız düşüncelerinizin bir şekilde burada betimlendiğini görüp keyiflenmemek elde değil. balzac ve bergson'un parmak izleri eserin her yanında görünüyor. taraflı bir bakış açısı olsa bile proust her açıdan dönemine ayna tutmuş. eseri orijinal dilinde okuyabilmek için fransızcaya hakim olmak gerek ama roza hakmen üstün bir iş çıkarmış. okumayı planlıyorsanız roza hakmen çevirsinden şaşmayın.yedi ciltten oluşan eserin her bölümü için bir kaç alıntı bırakma niyetindeyim.
--- alıntı ---
du côté de chez swann ( swann'ların tarafı)
geçmişi hatırlama gayretimiz nafile, zihnimizin bütün çabaları boşunadır. geçmiş zihnin hakimiyet alanının, kavrayış gücünün dışında bir yerde, hiç ihtimal vermediğimiz bir nesnenin (bu nesnenin bize yaşatacak duygunun) içinde gizlidir. bu nesneye ölmeden önce rastlayıp rastlamamamız ise tesadüfe bağlıdır.
s.44
comme les hommes primitifs dont les sens étaient plus puissants que les nôtres, elle discernait immédiatement, à des signes insaisissables pour nous, toute vérité que nous voulions lui cacher.
p.17
à l'ombre des jeunes filles en fleurs (çiçek açmış genç kızların gölgesinde)
hayat, seven insanların daima bekleyebileceği mucizelerle doludur. (...) zaten hayatta ve hayatın çelişen durumlarındaki bütün aşka ilişkin olaylarda, en iyisi anlamaya çalışmamaktır; çünkü nasılsa acımasız ve beklenmedik olduklarından, mantık kurallarından çok sihirli kurallara göre belirlenir gibidirler.
s.67
la nature que nous faisons paraître dans la seconde partie de notre vie n'est pas toujours, si elle l'est souvent, notre nature première développée ou flétrie, grossie ou atténuée ; elle est quelquefois une nature inverse, un véritable vêtement retourné
p.42
le côté de guermantes (guermantes tarafı)
bir savaş alanı, yüz yıllar boyunca tek bir savaşın alanı olmamıştır, olmayacaktır. savaş alanı olmuşsa demek ki iyi bir savaş alanı olmasını sağlayan belirli coğrafi, jeolojik koşulları, hatta düşmanı engelleyecek kusurları ( mesela araziyi ikiye bölen bir nehir) içinde barındırmaktadır. bu yüzden savaş alanı olmuştur ve olacaktır da. herhangi bir oda resim atolyesi olmaz; herhangi bir yerde savaş alanı olmaz. bazı yerlerin kaderi savaş alanı olmaktır.
s.104
la vraie beauté est si particulière, si nouvelle, qu'on ne la reconnaît pas pour la beauté.
p.110
sodome et gomorrhe (sodom ve gomorra)
her gece yatağına külçe gibi yığılıp uyanıncaya, yataktan kalkıncaya kadar yaşamayan bir adam, uykuya ilişkin, büyük keşifler değilse de, en azından küçük yorumlar yapmayı aklından geçirebilir mi? uyuduğunun farkında bile değildir. uykuyu takdir edebilmek, bu karanlığı biraz aydınlatabilmek için, biraz uykusuzluk yararlıdır.
s.53
c'est de là que vient tout le mal: dieu est un homme.
la prisonnière ( mahpus)
...ama sevdiğimiz insanın uydurduğu öyküler bize acı çektirir ve bu yüzden de, yüzeysel bilgilerle oyalanacağımıza, insan doğasının derinine inmemize imkân verir. keder içimize işler ve sancılı bir merakla daha derinlere nüfuz etmeye zorlar bizi. buradan çıkan gerçekleri gizleme hakkını bulamayız kendimizde; bu yüzden de bu gerçekleri keşfetmiş, hiçliğe inanmış bir ateist, can çekişmekteyken, şanı şöhreti umursamadığı halde, son saatlerini, bu gerçekleri duyurmaya çalışarak harcar.
l'amour, dans l'anxiété douloureuse comme dans le désir heureux, est l'exigence d'un tout. ıl ne naît, il ne subsiste que si une partie reste à conquérir. on n'aime que ce qu'on ne possède pas tout entier.
p.67
albertine disparue (albertine kayıp)
ama zekamız ne kadar keskin olursa olsun, kalbimizde yer alan tek tek duyguları algılayamaz; çoğu zaman uçucu halde var olan duygularımız, onları ayrıştırabilecek bir olgu tarafından katılaştırılmadıkları sürece kendilerini belli etmezler.
s.10
on n'est que par ce qu'on possède, on ne possède que ce qui vous est réellement présent, et tant de nos souvenirs, de nos humeurs, de nos idées partent faire des voyages loin de nous-même, où nous les perdons de vue!
p.29
le temps retrouvé ( yakalanan zaman )
insanların anlattıklarını duymazdım, çünkü beni ilgilendiren, ne demek istedikleri değil, bunu nasıl söyledikleri, söyleyiş biçimlerinin ortaya koyduğu kişilikleri veya gülünçlükleriydi; daha doğrusu, beni asıl ilgilendiren şey, özel bir haz aldığım için daima araştırmalarımın özel hedefi olan, birden fazla kişiye özgü ortak özelliklerdi.
s.27
l'écrivain ne dit que par une habitude prise dans le langage insincère des préfaces et des dédicaces : " mon lecteur ". en réalité, chaque lecteur est, quand il lit, le propre lecteur de soi-même. l'ouvrage de l'écrivain n'est qu'une espèce d'instrument optique qu'il offre au lecteur afin de lui permettre de discerner ce que, sans ce livre, il n'eût peut-être pas vu en soi-même. la reconnaissance en soi-même, par le lecteur, de ce que dit le livre, est la preuve de la vérité de celui-ci, et vice versa, au moins dans une certaine mesure, la différence entre les deux textes pouvant souvent être imputée non à l'auteur mais au lecteur. l'auteur n'a pas à s'en offenser, mais au contraire à laisser la plus grande liberté au lecteur en lui disant : " regardez vous-même si vous voyez mieux avec ce verre-ci, avec celui-là, avec cet autre. "
--- alıntı ---
devamını gör...
oktay rifat
" bir sessizlik oldu ardında
dönmedi bakmak için
yitebilirdi dönse
kuş mu saz mı yaprak mı
neyse... "
dönmedi bakmak için
yitebilirdi dönse
kuş mu saz mı yaprak mı
neyse... "
devamını gör...
dünya fotoğrafçılık günü

kutlu olsun o halde.
fotoğraf çekmeyi sevenlere,
bilhassa biricik arkadaşım ı am melting lannn melting'e gelsin.
devamını gör...
seni seviyorum diyemeyen erkekler
biri balık biri ikizler olan 2 oğlum var.
balık olan az konuşur az cevap verir sevdiğini az gösterir.
arabanın lastiğinin havasına baksan dedim ona, bana bir şey demedi. bir kaç saat sonra yanıma geldi. kaçta çıkacaksın dedi. arabanın lastiklerine hava bastı arabayı bana verdi.
ikizler olan beni iltifatlara boğar,kendimi dünyadaki en güzel anne sanırım, benimle uzun uzun sohbetler yapar.
17 yaşında ve ehliyeti yok. arada arabayı kaçırdım anne diyor. lastiğine de hava basıyor.
ps: 1-ikiside aynı seviyor bunun farkındayım. *
2-lastiklere hava basmayı becermek istemiyorum. *
balık olan az konuşur az cevap verir sevdiğini az gösterir.
arabanın lastiğinin havasına baksan dedim ona, bana bir şey demedi. bir kaç saat sonra yanıma geldi. kaçta çıkacaksın dedi. arabanın lastiklerine hava bastı arabayı bana verdi.
ikizler olan beni iltifatlara boğar,kendimi dünyadaki en güzel anne sanırım, benimle uzun uzun sohbetler yapar.
17 yaşında ve ehliyeti yok. arada arabayı kaçırdım anne diyor. lastiğine de hava basıyor.
ps: 1-ikiside aynı seviyor bunun farkındayım. *
2-lastiklere hava basmayı becermek istemiyorum. *
devamını gör...
yazarların iyi ki vermişim dediği şey
bazı insanlara iyi ki yol vermişim diyorum. dost, akraba, sıradan arkadaşlar, sevgili. hayatınızda sizi yoran her türlü insana yol verebilecek cesaretiniz olsun.
devamını gör...
dave murphy
düz dünyacıların kanıt olarak videosunu ortaya sürdüğü bir garip kişi.
kendi anlatışına göre, ikiz kuleler vakasında yangın söndürmeye gittiği gün bir "aydınlanma" yaşamış. sonrasında da bir anda dünyanın şeklini sorgulamaya başlayarak bunun için bir de programa konuk olup soruları cevaplamış.
videoyu burada çürütmek çok uzun sürer çünkü çok fazla konuya değiniyor. fakat adamın profili hakkında birkaç şey yazayım.
öncelikle, bilim insanı olduğunu söylese de nereden, ne mezunu olduğuna dair bir bilgi yok. aids, kanser gibi ciddi hastalıklara tıbbi çözüm bulamayanlara "alternatif çözümler" sunan biri olduğunu iddia ediyor. ancak bizim deve sidiği içme muhabbeti yapan tiplerden farkı yok, çünkü kendi idrarını içmenin çok sağlıklı olduğunu vurgulayıp insanlara da bunu tavsiye ediyor.
sitesine bağışlar için bir bölüm koymayı ihmal etmemiş. ilginç bir şekilde güzel bir ev ve son model bir araba aldığı da görülüyor fotoğraflarında (hâlâ duruyorsa... ben bakalı epey oldu çünkü). anlaşılan o ki, bizim üfürükçü sahte hocalarımızın bir benzeri ve insanların sırtından kazandığı paralarla da paşalar gibi yaşıyor.
eğer blog hayalimi gerçekleştirirsem, düz dünya videosundaki iddialarını da tek tek ele almaya çalışacağım.
kendi anlatışına göre, ikiz kuleler vakasında yangın söndürmeye gittiği gün bir "aydınlanma" yaşamış. sonrasında da bir anda dünyanın şeklini sorgulamaya başlayarak bunun için bir de programa konuk olup soruları cevaplamış.
videoyu burada çürütmek çok uzun sürer çünkü çok fazla konuya değiniyor. fakat adamın profili hakkında birkaç şey yazayım.
öncelikle, bilim insanı olduğunu söylese de nereden, ne mezunu olduğuna dair bir bilgi yok. aids, kanser gibi ciddi hastalıklara tıbbi çözüm bulamayanlara "alternatif çözümler" sunan biri olduğunu iddia ediyor. ancak bizim deve sidiği içme muhabbeti yapan tiplerden farkı yok, çünkü kendi idrarını içmenin çok sağlıklı olduğunu vurgulayıp insanlara da bunu tavsiye ediyor.
sitesine bağışlar için bir bölüm koymayı ihmal etmemiş. ilginç bir şekilde güzel bir ev ve son model bir araba aldığı da görülüyor fotoğraflarında (hâlâ duruyorsa... ben bakalı epey oldu çünkü). anlaşılan o ki, bizim üfürükçü sahte hocalarımızın bir benzeri ve insanların sırtından kazandığı paralarla da paşalar gibi yaşıyor.
eğer blog hayalimi gerçekleştirirsem, düz dünya videosundaki iddialarını da tek tek ele almaya çalışacağım.
devamını gör...
yazarların bugünkü mutsuzluk sebebi
ne yapacağını bilmemek
desteğine en çok ihtiyacı olduğu insanın arkasını dönmesi
yorgunluk
tükenen sabır
olarak sıralayabileceğim nedenlerdir.
desteğine en çok ihtiyacı olduğu insanın arkasını dönmesi
yorgunluk
tükenen sabır
olarak sıralayabileceğim nedenlerdir.
devamını gör...
zeki kayahan coşkun'un sözlükte yazar olması
bir söylenti.
iyi de kamufle oluyor maşallah.
bir zekirdek çıtlamaz mıyız sevgili matrax dinleyicileri
iyi de kamufle oluyor maşallah.
bir zekirdek çıtlamaz mıyız sevgili matrax dinleyicileri
devamını gör...
filmi varken gidip sayfalarca roman okuyan tip
ben ikisini de yapan tipim. okuduğum bir kitabın filmi varsa izler, izlediğim bir filmin kitabı varsa da okurum.
hayal gücü sınırsız. kişileri, mekanı, dekoru kendi kurma hakkım var ama diğer türlü sadece birinin bakış açısıyla gördüğümü izliyorum. ilk okuyup sonra da izlemeyi daha çok severim. ayrıca kitapta olan çoğu ayrıntıya da yer verilemiyor.
hayal gücü sınırsız. kişileri, mekanı, dekoru kendi kurma hakkım var ama diğer türlü sadece birinin bakış açısıyla gördüğümü izliyorum. ilk okuyup sonra da izlemeyi daha çok severim. ayrıca kitapta olan çoğu ayrıntıya da yer verilemiyor.
devamını gör...
bilginin eğlence karşısındaki yenilgisi
(bkz: cehalet mutluluktur)
(bkz: cahilim ama mutluyum)
(bkz: sen okudun da noldu)
(bkz: okuyupta başımıza apartman yöneticisi mi olcan)
(bkz: cahilim ama mutluyum)
(bkz: sen okudun da noldu)
(bkz: okuyupta başımıza apartman yöneticisi mi olcan)
devamını gör...
baykuş besleyenlere tavsiyeler
öncelikle evde devamlı olarak beslenmemesi gerekir, yasaktır. benimki gibi akşamları evinize uğruyorsa olabilir. ve bilin ki sizi tanıyorlar. zeki canlılar.ben tavukla alıştırdım. bir hafta sürdü. arada eve de giriyor ama evde canlı hayvan besliyorsanız onu avlamaya kalkar dikkat edin. çığlığı çok güzel ama desibel olarak yüksek. vahşi hayvandır. evcil kedi köpek gibi beslenmez. uğraması çok güzel. ve hep aynı saatte geliyor.
devamını gör...
20 ocak 2021 galatasaray denizlispor maçı
süper toto süper lig 20.hafta maçı. galatasaray şuan 3-0 önde. oynanan futboldan bir ümidim varmı? şuan yok. madde madde gidecek olursak eğer;
* emre akbaba ile bu sezon sonunda yolların net ayrılması gerekiyor. iyi niyetli falan ama attığı gol dışında sahada yok adam. sakatlıklar epey etkilemiş bu belli oluyor.
* kesinlikle hızlı kanat oyuncusu gerekiyor, bu maçın yanıltmaması lazım çünkü denizlispor zaten takım ve alan savunmasını ligde en berbat yapan takım diyebiliriz. yeni hoca ile bu biraz değişti ama hala çok sorunlu bir savunma yapısı mevcut.
* belhanda ile devam edilebilir makul bir ücret karşılığında,8 numara olarak kullanılabilen bir oyuncu nede olsa.
* taylan iyi oynasa da hala oynadığı mevkiye çok yabancı. oyun görüşünü geliştirmesi lazım ve kesinlikle fernando tarzı modern ön libero şart yada seri gibi regista.
* babel ile anca bu tip maçları çıkarabiliriz, sezonun genelinde pek katkı verebileceğini düşünmüyorum. hastalık epey yormuş ve inanılmaz zayıflamış.
* yönetimin artık transferleri gerçekleştirmesi gerekiyor hala çok ağırdan alıyorlar.
* günün en güzel haberi ise muslera'nın formda dönmesi.
* emre akbaba ile bu sezon sonunda yolların net ayrılması gerekiyor. iyi niyetli falan ama attığı gol dışında sahada yok adam. sakatlıklar epey etkilemiş bu belli oluyor.
* kesinlikle hızlı kanat oyuncusu gerekiyor, bu maçın yanıltmaması lazım çünkü denizlispor zaten takım ve alan savunmasını ligde en berbat yapan takım diyebiliriz. yeni hoca ile bu biraz değişti ama hala çok sorunlu bir savunma yapısı mevcut.
* belhanda ile devam edilebilir makul bir ücret karşılığında,8 numara olarak kullanılabilen bir oyuncu nede olsa.
* taylan iyi oynasa da hala oynadığı mevkiye çok yabancı. oyun görüşünü geliştirmesi lazım ve kesinlikle fernando tarzı modern ön libero şart yada seri gibi regista.
* babel ile anca bu tip maçları çıkarabiliriz, sezonun genelinde pek katkı verebileceğini düşünmüyorum. hastalık epey yormuş ve inanılmaz zayıflamış.
* yönetimin artık transferleri gerçekleştirmesi gerekiyor hala çok ağırdan alıyorlar.
* günün en güzel haberi ise muslera'nın formda dönmesi.
devamını gör...
normal sözlük'teki en havalı nick
gereksiz başlıktır.
başlık açmış bide harcadığın mesaiyi yiyim senin tamam sensin.
başlık açmış bide harcadığın mesaiyi yiyim senin tamam sensin.
devamını gör...
yılbaşında yetişkin çocuklarıyla beraber rakı içen baba
çocuklarıyla vakit geçirmeyi seven, ideal babadır.
devamını gör...