"düşmanı olmayanın karakteri yoktur."
tanja lorenz

(bkz: biohackers)

ayrıca: (bkz: jessica schwarz)
devamını gör...

birini yazsam öbürünün hatrı kalır. günah mı değil onlara?!
hepsi benim bebeklerim
devamını gör...

acilen bir kararname ile isminin cumhurbaşkanlığı kabilesi olarak düzenlenmesi gereken toplantı.
devamını gör...

alıştıktan sonra güzeldir. alışana kadar boğar.
devamını gör...

ismi önce doğanın çığlığı olarak düşünülüp daha sonra değiştirilmiş olan edvard munch tablosu.

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

"munch tabloyu çizerken hangi olaydan esinlendi?" sorusunun cevabına dair çeşitli söylentiler var. kimileri tablodaki adamın, ressamın kendisi olduğunu söylerken, bazı iddialar tablodaki adamı çizerken ressamın bir mumyadan esinlendiği yönünde. bir iddia ise tablonun çiziminden bir süre önce patlayan krakatoa adlı volkanın atmosferde meydana getirdiği kızıl rengin ressamı aşırı derecede etkilediği yönünde.

aslında bu iddialar bir arada düşünülünce, 2 iddianın kombinasyonu gibi duruyor sonuç. bence volkan patlaması nedeniyle tablonun ilk adı doğanın çığlığı olarak düşünülmüştü ve tablodaki adam da, bu çığlıktan etkilenen yazarın ta kendisi.

***

tablo birkaç kez çalınmıştır bulunduğu müzeden. en son çalınışında hırsızlar bir de not bırakmış: "zayıf güvenlik önlemleriniz için teşekkürler" şeklinde.
devamını gör...

kara perşembe olarak da adlandırılan kapitalizmin büyük bunalımı. 1929 ekonomik krizi...

başlangıcı 24 ekim 1929 perşembe'dir. bitişi ise maalesef yok. bugün hala binbir çeşit etkisi, bunalımla birlikte oluşturulan ve insan üzerinde oynanan kuramları, karteller, sözleşmeler, insan hayatıyla oynayan yatırımlar, manevi değersizleştirme gibi pek çok alanda hakimdir hala bu bunalım.

zayıf ve spekülatif bankaların wall street'teki çöküşüyle başlayan bunalım, artan hisse senedi satışları, değerlerin düşmesi, bankaların günlerce piyasayı toparlamak için çırpınmasına rağmen fiyatların son sürat düşüşte olması, işsizlik, artan gelir dağılımındaki dengesizlik, dağılan sermaye birikimi, tarım ürünlerindeki arz-talep oranının düşüşü ve buna bağlı olarak çiftçilikte azalan satın alma gücü, yatırımlardaki düşüşün ulusal geliri azalan yönde tehdit etmesi, devletin piyasaya müdahalede bulunmaması... gibi faktörler bunalıma sebep unsurlar olarak gösterilmektedir.

kapitalist birikim modeli, bilindiği gibi, 1910'lu yıllardan başlayarak ikinci dünya savaşı’nın bitimine kadar uzanan bir yapısal bunalım süreci yaşa­mıştır. 1920'li yıllar ise abd'nin ekonomik üstünlüğünü tüm dünyaya kabul ettirdiği yıllardı. abd hem ekonomik hem de siyasi anlamda başat güç unsuru olmak adına efor sarfetmekteydi. ''kükreyen yirmiler'' olarak da adlandırılan o yıllardaki ''kükreme'' yalnızca hızla büyüyen abd ekonomisini değil, radikal bir biçimde değişen yaşam biçimlerini de anlatıyordu. abd'nin sonsuz refah ve zenginliğe kavuşan ilk ülke olduğuna inanılıyor (bkz: american dream), had safhada bireycilik üzerine yükselen ve tüketim çılgınlığı ile öne çıkan bir yaşam tarzı abd'ye egemen oluyordu.

döneme baktığımızda dikkat çeken bir diğer unsur ''borçlar döngüsü''dür. 20'lerde ekonomik durumları iyi ya da kötü olsun, birçok ülkenin ekonomisi yüklü miktardaki borçlar nedeniyle birleşik devletler ekonomisine göbekten bağlanmıştı. ancak asıl problem durumları iyi ve kötü olarak ayırt edilen ülkelerin tamamın aslında ekonomilerinin çok zayıf olmasıydı.

''amerika hapşırdığında dünyanın geri kalanı nezle olacaktır'' deyimini haklı çıkarır şekilde, 1929 yılında abd'de başlayan kriz tüm dünyayı süratle sarmaya başlamıştı. buradan itibaren, bir taraftan uluslararası üretimin ve ticaretin önemli ölçüde daralmasına sebebiyet veren bu bunalım,
diğer taraftan da batı avrupa ile kuzey amerika'nın sanayileşmiş ülkelerinin gündemine sürekli
ve yaygın bir işsizlik sorunu taşımıştır. bununla birlikte o tarihe değin sığınılan ekonominin kendi kendini düzenleyeceğini ileri süren liberal yaklaşıma -neoklasik teori- olan güven derinden sarsılmıştır.

adam smith'in görünmez el politikası fiyaskoyla sonuçlanmış, ''laissez faire, laissez aller, laissez passer'' yani piyasaya devlet müdahalesinin olmaması gerektiğini öngören ''bırakınız yapsınlar, bırakınız gitsinler, bırakınız geçsinler'' politikası mali piyasalar ve özel bankaları kontrolsüz bıraktığı için ekonomiyi global bir çöküşe sürüklemiştir.

sonraki süreçte bunalım dünyayı ikinci dünya savaşı'na sürüklemiştir. örneğin 1932'de almanya'da faal nüfusun % 17.2'si, abd'de 23.5'i, ingiltere'de % 13.1'i işsiz kalmıştı. abd'de zengin, kelli felli kesimin sokaklarda elma satmaya başlaması, insanların ''haftalık 1 dolarak çalışırım'' afişlerini göğüslerine asıp reklam panosu şeklinde köşe başlarında beklemeleri her kesimden insanın ne durumda olduğuna dair az çok fikir verecektir.


1929 bunalımını yalnızca ekonomik bağlamda ele almak şüphesiz ki bizi yanıltacaktır çünkü liberal ekonomik yaklaşımın çöküşü liberal siyasi yaklaşımın da çöküşü anlamına gelmiş; pek çok avrupa ülkesi diktatoryal rejimine yönelmiştir. bu yaşananlar mussolini'nin italya'da yönetime geçmesiyle aynı süreçte ilerlemiştir. sınai ve tarımsal krizle istikrarsızlaşan sınıflar, parlamenter demokrasilerin hantal işleyişine karşı tepkilerini ortaya koyan aşırı uç partileri desteklemiş; yıkılan tarımsal çıkarlar balkanlar'da sağcı rejimleri güçlendirirken, orta sınıfların ılımlı partilerden uzaklaşması almanya'da adolf hitler'in iktidara gelişi ile sonuçlanmıştır. böylece 1929 ekonomik krizi, ikinci dünya savaşı'nın nedenleri arasında en üst sıraya yükselmiştir.

abd'nin adam smith politikasının çöküşünün ardından keynes'çi politika izlemeye başlaması ile kriz ufak çapta atlatılmaya başlanmıştır. dönemin başkanı franklin roosevelt, abd'nin krizden çıkışı için new deal (yeni düzen) adı altında devletin piyasaya müdahale etmesini savunan ve devlete daha çok rol veren bir keynesçi politikanın benimsenmesi gerektiğini ilan ederek buradan itibaren 40 yıl boyunca devletlerin temel ekonomik programlarını oluşturan iktisadi görüşü tüm dünyaya duyurmuştur.

-

gelelim büyük bunalım bugüne olan etkisine...

1929 bunalımı buraya kadar gördüğümüz üzre dünya çapında bir çöküş, yapılandırma, savaş, çırpınış, kayıp, çaba ve sistematik sömürü getirmiştir. ikinci dünya savaşı'nın etkileri bugün hala hukuksal, ahlaki, norm, siyasi düzeyde global anlamda bireylerin son derece etkin hissettiği sonuçlar doğurmuştur.

öte yandan bireysel ve kültürel anlamda abd'nin toplumlar üzerindeki politikarını belirlemiş olan bunalım; bugün hepimize reklam kuşaklarıyla, bestseller romanlarla, fastfood zincirleriyle, kozmetik ürünlerle, sosyal ağlarla, hızlı ilişkilerle, manevi değerlerin yıkıma uğratılmasıyla, amerikan yapımı dizi filmlerin - reality showların gelenek yıkıcı faktörünü görmeksizin topluma emzirmesiyle etkisini sürdürmektedir. (bkz: kültürel akımların geleneksel toplumlardaki yansıma ve uygulamaları) (bkz: #17419)

bugün insan eti kokan alışveriş merkezlerinden birine girdiğinizde, alışveriş eylemi sonunda paketlerin içine bakıp ''gerçek'' bir ihtiyaç listesiyle ne derece örtüştüğü sorusunun cevabı aşikar. artan gelir dağılımındaki eşitsizliğe manevi yıkıntılarla tampon yaptırma amacı güden küreselleştirme-tek tipleştirme-tek dünya kültürü yaratma politikası son derece hızlı nufuz etmektedir günümüz toplumlarına. örneğin bugün motoruna yağ olduğumuz planlı eskitme, bernard london tarafından 29 bunalımından hemen sonra bir öneri olarak sunulmuş ancak o yıllarda kabul ettirememiştir. ne var ki bugün bizler planlı eskitmenin kurbanlarıyız ancak kurban olmakla kalmayıp son derece keyif aldığımız bir (bkz: fantazmagori) geliştirmiş durumdayız.

planlı eskitme konusu için: (bkz: planned obsolescence) (bkz: sistematik eskitme) (bkz: stil eskitmesi) (bkz: tüketerek eskitme)

kısacası hepinize ''walcome to the jungle'':
devamını gör...

ben kendimi beğeniyorum arkadaşlar siz beğenmeseniz de olur, teşekkürler.
devamını gör...

öz eleştirinin altından kalkamamaktır.

"siz dilek tutarken yıldızlar intihar ediyordu"
devamını gör...

ne kadar doğalsan o kadar kendini yansıtırsın. kasmamak en güzelidir.
devamını gör...

sivil halka karşı işlenen kitlesel suçlardandır. bu suçlar içerisinde bir insan grubunun katledilmesi ilk sırada zikredilebilecek suçlardandır.

ancak insanlığa karşı suçlar, soykırım suçundan daha geniş kapsamlıdır. çünkü, soykırım belli bir gruba karşı işlenmiş olan suçları kapsarken, insanlık aleyhine suçlarda fiilin sivil halka yönelik olması yeterlidir. bu açıdan soykırım suçu kapsamına girmeyen siyasi veya diğer gruplara yönelik fiiller insanlığa karşı suç teşkil edebilir.

bu suçların tanımı ilk defa nürnberg uluslararası askeri mahkemesi statüsü’nde yapılmıştır.

statüsünün 7. maddesinin 1. fıkrasında insanlığa karşı suçların tanımı yapılmakta ve insanlığa karşı suç oluşturan fiiller sayılmaktadır. maddenin 2. fıkrasında ise, bu fiillerin tanımına yer verilmiştir. madde. 7. fıkra 1: “bu statü’ye göre “insanlığa karşı suçlar”, herhangi bir sivil halka karşı yapılan yaygın veya sistematik bir saldırının parçasını oluşturan ve saldırının varlığı bilinerek işlenen aşağıdaki fiillerden her biri anlamındadır:
a) kasten öldürme,
b) imha,
c) köleleştirme,
d) sürgün veya halkın zorla nakli,
e) uluslararası hukukun temel kurallarına aykırı olarak hapis veya bedensel özgürlükten diğer ağır mahrumiyetler,
f) işkence,
g) ırza geçme, cinsel kölelik, fuhşa zorlama, zorla hamile bırakma, zorla kısırlaştırma veya bunlara benzer ağırlıkta diğer herhangi bir cinsel şiddet şeklini işlemek,
h) belirlenebilen bir grup veya topluluğa karşı, bu fıkrada belirtilen fiillerden veya mahkeme’nin yargı yetkisine giren suçlardan herhangi birisi ile bağlantılı olarak, siyasi, ırki, ulusal, etnik, kültürel veya dini nedenlere ya da bu maddenin 3. paragrafı anlamındaki cinsiyete dayanan nedenlere veya uluslararası hukukta evrensel olarak müsaade edilmeyen diğer nedenlere dayanan zulüm (persecution, kovuşturma).
i) kişilerin zorla kaybedilmeleri (enforced disappearaance of persons),
j) ırk ayrımcılığı suçu,
k) büyük acılara veya vücut bütünlüğünde veya ruhi veya fiziki sağlıkta ciddi zararlara kasten neden olan benzer nitelikteki diğer insanlık dışı fiiller.”
devamını gör...

tayland,vietnam ve flipinler gibi asya ülkelerinde trans bireyleri tanımlarken kullanılan söz. "hanım oğlan" olarak da bilinirler. gerçek kadından zaman zaman ayırt edilmeleri zordur. o bölgeye giden türklerin sıklıkla karıştırıp ladyboylara asıldıkları bilinen bir gerçektir.
devamını gör...

(bkz: )e-nabız'da yanlışlıkla bütün organları bağışlamak!
devamını gör...

deli ama aynı zamanda dopdolu yazarimizdir kendileri. tanımlarını büyük bir zevkle ve gülümseme ile okuyorum. yazılarının büyük takipçisiyiz dostlar.
devamını gör...

övgüleriniz için canı gönülden teşekkür ediyorum. lakin artık sadece ev hanımı değil, öğrenci ve çalışanım aynı zamanda.

hayat zor, hep koşturuyoruz üstüne bir de evi çekip çeviriyoruz. biraz sihir, ne bilem mucizevi şeyler bekliyorum. çokmu yani expeliarmus desem de ev kendiliğinden ayağa kalksa?
devamını gör...

an itibariyle sözlükteki son yenilik. yine bir gece yarısı operasyonu.
devamını gör...

fazla stres+cahille muhabbet..
devamını gör...

sayfayı fulleme olsaydı kessssinlikle sana yapardım sevgili yazar*, yazarlık hayatında başarılar diliyorum. devam etmen dileklerimle.
devamını gör...

bu şey değil mi?
“ beni güzel hatırla!
dizlerimde uyuduğunu düşün,
saçını okşadığımı, üşüyen ellerini ısıttığımı,
mutlu olduğun anları getir gözünün önüne.”

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

neylik neylik dediğim başlıktır.
devamını gör...

sayesinde daha şimdiden severek dinleyeceğim şarkılar keşfettiğim gerçekten çok güzel ve başarılı bi uygulama.reklam da ayrı güldürmüştür beni.hayırlı olsun hepimize bol bol dinleriz artık.
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim