bir ortamda bulunmasa eksikliği hissedilmeyecek kişidir.
devamını gör...

en büyük haksızlıklar ona yapılır.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel

tam da böyleyim.
devamını gör...

berbat giden yakın mesafe ilişkisinden milyon kat iyi olan ilişki.
devamını gör...

kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

nightwish ile koca bir türün doğmasını sağlayan lirik soprano. turunen, sibelius academy ve hochschule für musik karlsruhe'de şan eğitimi aldı. senfonik metal grubu nightwish onun sesi ile parladı. dramatik, "opera" vokal ve sert, hızlı gitar riffleri grubun en güzel özeti. kısa süre sonra "opera metal" olarak adlandırılan senfonik metal tarzları, diğer birçok metal gruba ve sanatçıya ilham verdi. turunen, 21 ekim 2005'te (grubun end of an era konserinin performansından hemen sonra ) kişisel nedenlerden dolayı gruptan çıkarıldı.
solo albümleri;
henkäys ıkuisuudesta (2006)
my winter storm (2007)
the seer ep (2008)
what lies beneath (2010)
colours in the dark (2013)
ave maria – en plein air (2015)
the shadow self (2016)
ın the raw (2019)
devamını gör...

öldükten sonra ne olacak sorusuna fantastik bir bakış açısı sunan amerikalı mizah dizisi. 13'er bölümden 4 sezon sürüyor ve her bölüm 20 dakika.

ölümden sonrasını telifli hikayesi yapmış bütün dini yazıtlardan daha somut bir öbür dünya evreninde ahlak ve etik felsefesiyle temellendirilmiş bir hikayeyi eğlenerek takip edebilirsiniz. ama bence asıl mevzusu başkadır efendim bu dizinin:

düşünün ki bir ilgi alanınız var. adı da fışırtı olsun. bu ilgi alanınızda kazandığınız kabiliyetler sizi daha iyi biri yaptı ve siz de bunu herkesin bilmesini istiyorsunuz. tabi ki fışırtı ilgi çekici bir konu değil ve arkadaşlarınız da sizin yemek ve içki sofralarında fışırtıyı anlatmanızdan bıktı. çünkü o anlayabilmek için çok emek harcanması gereken, özümsenmesi zor bir yol. aslında bir disiplin de denilebilir. siz de gidiyorsunuz fışırtıyı herkesin kolayca hazmedebileceği bir formatın dekoruna yerleştiriyorsunuz. artık sizi dinlemek istemeyen arkadaşlarınız o formatı sömürüp size "fışırtı neymiş abi yaa" demeye geliyorlar.

evet "the good place" de tam olarak böyle bir şey. aslında bir felsefe başlangıç paketi. 72 bölümde 70 tane felsefe kitabından bahsediliyor ve o kitapların kritiklerinin yapıldığı replikler var. biraz hikayeden sızdırdım ama olsun. rahat bir zamanımda diziyi tekrar izleyeceğim. ama ondan önce hızlı bir taramayla hangi bölümde hangi kitap konuşuluyor onun listesini tutacağım. önce kitap sonra bölüm. bölükpörçük felsefe okumalarından öteye gidemeyen bana felsefe disiplini kazandıracak olan bu diziye şükran borçluyum.
devamını gör...

ritchie blackmore’s rainbow albümünden, rainbow’un en bi güzellerinden. müslüm gürses’in affet parçasının orijinalidir aynı zamanda.
devamını gör...

kadın seviyordu, adam gidiyordu. belki de daha önce gitmişti adam. bilemiyordu. hayal kırıklıkları ile bakıyordu adamın gidişine, arkasından, biçare. düşündü kadın, tüm geçmişi, güzel zamanları hani.

bu adam da seviyordu onu, hatırladı, biraz daha kahroldu. adam; şiirler, hikayeler yazıyordu kadına. kulağına fısıldıyordu sevgisini, koynunda uyutuyordu kadını. deliler gibi seviştikten sonra terli, ıslak ve sıcak vücutlarıyla sonsuz huzurun kollarında uyuyorlardı birlikte. adam saçlarını okşuyordu kadının, küçük bir çocuğa anlatır gibi masallar anlatıyordu ona. kadın ise adamın sesine büyülenmiş bir şekilde dinliyor, içindeki direnme içgüdüsüne rağmen uyuya kalıyordu çaresizce. göz kapaklarının ihanetine uğruyordu kadın. adam ise şöyle fısıldıyordu kadının ruhuna " sen istesen bile bırakamam ki ben seni". kadın inanıyordu adama, inanmak istiyordu belki de.

kadın; sabah adam uyanmadan, dudaklarının arasına sızıp büyülü öpücüğünü kondurarak, gün doğmadan ayrılıyordu adamın yanından. adam biliyordu kendisi uyurken kadının gideceğini ama aynı zamanda biçare bir şekilde geri döneceğini. hep öyle olmuyor muydu zaten? kadın gelir, gözlerinin içine bakardı adamın, hiçbir söz söylemeden. çünkü ikisi de biliyorlardı ki kelimeler anlatamayacak bazı şeyleri. kadın gözleri ile dokunurdu adamın ruhuna, adam irkilirdi bir anda. sonra geçerlerdi mutfağa. bir şarkı açardı adam. ardından kahve yapan kadını büyülenmiş gibi izlerdi. arkada bir bahar esintisi tabii. camlar açık, perdeler ucuşuyor, yürekleri gibi. kadın kahve pişerken kendine büyülenmiş gibi bakan adama bakıyor, gülümsüyor. adam bu güzel gülüşte takılı kalıyor...

 her akşam başka bir şarkı eşlik ediyor bu kadın ve adama. kadın sade olan kahveleri alıp balkondaki masaya, adamın karşısına oturuyor. şarkı mutfaktan bir bahar esintisi ile duyuluyor. o küçük rüzgar esameleri ulaştırıyor sanki notaları kalplerine. kadın ellerini çenesinin altına koymuş, kocaman bir gülümseme ile dinliyor adamı. adam, her zamanki gibi güzel hikayeler, anılar anlatıyor kadına. kadın üşüyor biraz ama soğuktan değil, karşısındaki adama olan uzaklığından.
adam anlıyor bunu, yanına gidiyor kadının. tutuyor elinden, içeriye sürüklüyor kadını. kadın, neden diye sormadan, neler olacağını bilerek gidiyor adamın ardından. gecenin ilerleyen saatlerinde, karanlık odada  sonsuz oluyor bu iki yarım insan. o zaman anlıyor kadın; iki yarım insan birleşirse eğer, sonsuz bir ruh edermiş aslında.

sonra karanlıkta küçük bir kıvılcım beliriyor. kadının yüzü aydınlanıyor az da olsa. ardından yaktığı sigaranın zehirli dumanını hissediyor ciğerlerinde, belirli belirsiz gülümsüyor buna. adam görüyor bu gülümsemeyi. ay'ın tutulduğu gibi bir kez daha tutuluyor kadına...
ama içten içe o zehire lanetler okuyor. keşke diyor, keşke içmese şu zıkkımı. kadın sigarasını bitirince adamı göğsüne yatırıyor. gecenin karanlığında, ay'ın yalnız ışığıyla kadın adamın yüzünü ezberlemek istercesine gezdiriyor elini yüzünde. sakalları ile oynuyor adamın. gözlerinin üzerinden, her bir kirpik tanesini bile hatırlamak için gezdiriyor elini, sanki bir şeyleri biliyormuş gibi. adam, kadının göğüslerinden gelen koku ile yüzündeki yumuşak ellerin güzelliği ile sakinleşiyor. huzuru tadıyor adam*. daha sonra kadın adamın alnına küçük bir öpücük konduruyor. adam alıyor mesajı."uyumak istiyorum, bana masal anlatır mısın?" anlamına geliyor bu küçük ama anlamlı öpücük. adam kadını yatırıyor göğsüne. kulağına masallar fısıldıyor. daha iki dakika geçmeden anlıyor kadının uyduğunu. ve kulağına fısıldıyor o cümleyi, sigaradan bile zehirli olduğunu bilmeden. "bırakmam seni, sen istesen bile". adam sabah bu kadının gideceğini bilmenin hüznü ve akşam geri geleceğini bilmenin rahatlığı ile dalıyor uykuya. yarın yapacağı şeylerden habersiz...


kısa bir süre sonra uyanıyor kadın. sakin bir şekilde çıkıyor sevdiği adamın koynundan. çıplak bedeninin üzerine geçirmeye başlıyor kıyafetlerini birer birer. çünkü gitmek zorunda, yok başka çaresi. adamın yüzünü en net görebileceği yere oturuyor kadın. ardından küçük bir kıvılcım ve sigaranın dumanı görülüyor yüzünde. pür dikkat, sanki her gece yapmıyormuş gibi inceliyor adamın yüzünü,
hafızasına kazımak ister gibi, sanki bir şeyleri hissetmiş gibi... daha sigarası bitmeden kalkıyor soğuk zeminden. adamın dudaklarına eğiliyor yavaşça, son bir kez tatmak istercesine öpüyor dudaklarını. sessiz adımlarla geçiyor koridordan. eskimiş ayakkabılarını geçiriyor ayağına. kadından geriye, güzel bir adam ve içtiği sigaranın dumanı kalıyor o evde.

ertesi gece başlıyor kabus. kadın gece geliyor yine. tıklatıyor kapıyı tam üç kere. tık tık tık . bu ben geldim sevgilim demek onların dilinde. bekliyor bir müddet fakat nafile. açmıyor adam kapıyı. kadın anlıyor bir şeyler olduğunu. kafasını yavaşça yere eğiyor. yerde bir kağıt. üzerinde anlamsız birkaç kelime. "bir şekilde yapmam gerekiyordu bunu" yazıyor kağıtta. "senin iyiliğin için zor da olsa yapmam gerekiyordu".
kadın içinden okkalı bir küfür savuruyor  bunun üzerine. ne yapmıştı bu adam? ardından koşarak sokağa çıkıyor kadın. etraf zifiri karanlık, göremiyor hiçbir şeyi. oysa adam hep bu şehrin griliginden yakınırdı kadına. şimdi o grilik de kalmamıştı ortada. bir umut önce sağına döndü ardından soluna. bir şey gördü ileride, bir silüet. anladı o adam olduğunu. fakat gidemiyordu adamın yanına. hıçkırıkları ve göz yaşları boğuyordu kadını, oysa bilmezdi bile ağlamayı. koşmak istiyordu kadın, koşup gitme demek istiyordu adama. ama bir şey tutuyordu kadını, gidemiyordu adamın yanına. ve son kez baktı hayal kırıklıklarıyla.

ardından kolunda bir acı hissetti kadın. ne oluyordu böyle? ardından bir sakinlik çöktü üzerine. adamın ona masal anlattığı gecelerde olduğu gibi yenildi göz kapaklarına. ardından hemşire çıktı ve kapattı kapıyı, kadını uykuya bırakarak. belki de sonsuza kadar...
devamını gör...

çirkin olmak (bende dahil) kötü bir durum çünkü hep eksiden başlarsın. hiç sevmediğim ama çok doğru bulduğum bir söz vardır. "dışını sevmediğin birinin içini merak etmezsin." aşk konusunda baştan kaybedersin. diğer durumlara da bakınca ordada kaybediyorsun hemen örnek vereyim; diyelim ki dışarıda yürüyorsunuz tipi iyi olan insanlardan pek kimlik sorulmaz güvenilir gözükürler vs. ancak dış görünüşünüz kötüyse ve erkekseniz yandınız polisler hep sizi çeker kimlik sorar polislerin akıllarına hatta bir çok insanın aklına yakışıklı ve güzel hırsız algısı yoktur dış görünüşün iyi olması onlardan bu şüpheyi almıştır. iş hayatında yapılan araştırmalarda güzel kadınların ve yakışıklı erkeklerin performans bakımından aynı olup , dış görünüşü iyi olmayan diğer çalışanlara göre daha hızlı yükseldiği kanıtlanmıştır .( akademiklink(youtube) ilgili video var ,makale çalışmasıdır) türkiyede çirkinler derneği açmayı düşünüyorum çok ihtiyaç var benim gibiler için neyse sizide üzdüm gece gece :(
devamını gör...

“oysa ayrılanlar hala sevgili”
devamını gör...

en rahat uyuma pozisyonudur.
devamını gör...

söze ne hacet? (bkz: 40)
devamını gör...

gece gece güldüren başlık, daha tıklamadan kim olduğunu tahmin etmek zor değil.

yalnız bu işler öyle filmlerde ki gibi olmuyor luci sisiisisisisi. devlet 21 yıldır hiçbir kadına vesika vermedi, hadi diyelim açtın kimi çalıştırıcaksın?

ha yok benim için önemli değil, hayalim için gerekirse soyunurum, bizzat hizmet veririm falan diyorsan orası ayrı saygı duyarım*
devamını gör...

ülke 84 milyon. 2 milyon kişi tatile gitmiş. işte gelir dağılımı, işte sosyal uçurum!

çalışanların yarısı asgari ücretle açlık sınırının altında çalışıyor. memur yoksulluk sınırının altında maaş alıyor.

34 avrupa ülkesi içinde gelir dağılımı eşitsizliği sıralamasında türkiye ikinci sırada yer alırken; türkiye’de en zengin yüzde 20’lik nüfus, toplam gelirin neredeyse yarısını (yüzde 47,4) alıyor.

benim demet bacım da konusuyor öyle...
he anam he...
devamını gör...

orta doğu ve balkanların işinde gücünde kendi halinde ekmeğinin peşinde olan romalı dostlarım selam size..

satranç kulübüne şimdiden hepiniz hoş geldiniz..

napıyoduk biz demeden önce kısaca satranç tarihine değinmek isterim diyeceğim ama sözlük içerisindeki arama barını kullanarak detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz..

kafa sözlük satranç kulübü olarak
bu oyunu severleri.. sevmek isteyenleri.. yeni başlayıp anlamsızca bakanları.. ver buradan hemen mat a gideyim diyenleri.. odaklanma sorunu yaşayanları.. kendine güvenenleri.. güven tazelemek isteyenleri.. beyninin belli noktalarının çalışmamasından şikayet edenleri ve zeka seviyesi yüksek insanların oyunu olduğunu sananları.. aslında her insanın öğrenebileceği,, öğrendikten sonrada keyifle oynayabileceği bir platformda satranç severleri bir arada buluşturmak.

amacımız atomu parçalamak değil.. oyunu bilenler ve öğrenmek isteyenleri bir araya toplayıp eğlenmek..
detaylı bilgi isteyen yazar dostlarımızı (bkz: kafa sözlük kulüpleri) başlığına yok annem ben bilgi değil direkt olarak geleyim diyen romalı dostları kafa sözlük kulüpleri discord sunucusu na bekleriz..

turnuva duyurularımız hem bu başlık altında hem kulüp sunucusunda sizler ile paylaşılacaktır.

basit kurallarımız basit bir tahtamız ve basit taşlarımız var..
atına güveniyor isen.. kalemiz ve sinsi piyonlar ile karşınızdayız..
çokça eğlenip çokça keyiflenmek dileği ile..

yeşili sevin..
doğayı koruyun..
ayıyı öpün..
ve en önemlisi keyif alın..
devamını gör...

dünyayı (bkz: beren saat) 'in yönettiğinin ispatı olan dizidir.
çünkü bu hanımefendinin oyuncu olabilmesinin mantığa uygun başka hiçbir sebebi yok...

ayrıca bugüne kadar izlediğim en boş, bomboş dizidir. rezalet kelimesinin anlamını allahuekber dağları'na çıkarabilmiş olmaları açısından çok başarılıdır.

3 sezon için, ömrünüzden 16 saat alır...
uyku sevmeyen, uyku ile arası olmayan bir insan olarak 16 saat uyumanızı tavsiye ediyorum.
16 saat tavanı izleyin hatta...
daha verimli geçecek bir 16 saat olacaktır sizin için...
devamını gör...

adam fawer'ın olasılıksız kitabı. ilk okuduğumda bunun nasıl filmini çekmemişler diye düşünmüştüm.

eğer kitaba sadık kalarak filmi yapılırsa baş yapıtlar arasına girebilir
devamını gör...

işte o kaldırım:
kullanıcı tarafından yüklenmiş görsel
devamını gör...

normal sözlük'ü kullanarak 3. parti dahil tarayıcı çerezlerinin kullanımına izin vermektesiniz. Daha detaylı bilgi için çerez ve gizlilik politikamıza bakabilirsiniz.

online yazar listesini görmek için lütfen giriş yapın.
zaman tüneli köftehor rehberi portakal normal radyo kütüphane kulüpler renk modu online yazarlar puan tablosu yönetim kadrosu istatistikler iletişim