herkesle iyi geçinen insan
          'insanlarla öyle bir geçinin ki düşmanınız bile ölümünüze ağlasın'*rivayetini yanlış anlamış kişidir belki de.
zira “zulmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluktur..' sözü hep geçerliliğini korur.
  zira “zulmün olduğu yerde tarafsızlık namussuzluktur..' sözü hep geçerliliğini korur.
devamını gör...
normal sözlük aşık atışması
          ben de geldim tam oldu
yemekti, jiletti kafam davul oldu
nizanime selamlar
ateiste marullar
  yemekti, jiletti kafam davul oldu
nizanime selamlar
ateiste marullar
devamını gör...
geceye bir sanat eseri bırak
devamını gör...
emlakci
          uçmayı öğrenen ilk çaylak sanırım.
      
  devamını gör...
astral seyahate çıkmak üzereyken odaya dalıp pişmaniye alır mısın abi iki kutu beş lira diyen adam
          dün gece başıma gelen rezalet olay.
böyle tam akşam egzersizlerimi yapmışım, detoks suyumu içmişim, bir güzel duşumu alıp kremlenmişim, 5 dakika meditasyon sonrası yatağa geçmişim ki, bu sesle irkildim. abi inanır mısın tam böyle transa geçmişim vücudum karıncalanmaya başlamış, dayı başımda dikildi:
"abi pişmaniye alır mısın, izmit pimaniyesi bak yemeyen bin pişman"
"ya abii gitsene artıkk kurtulamayacak mıyım sizden ya?? her yolculukta başımda dikiliyorsunuz!!"
"bak iki kutu beş lira tek alırsan yedi lira."
"abicim istemiyorum pişmaniye falan. ben yemiyorum öyle şeylerr. gider misin artıkk!"
"tamam gülüm, bu kadar kızma biz de ekmek parası...."
"gittt!!! artık!!!"
bir daha uzun bir süre transa geçemedim. aradaki gümüş kordon da koptu. tekrar mars saatinin ay'a 1.3 derece orb'ta geçmesini bekleyeceğiz.
  böyle tam akşam egzersizlerimi yapmışım, detoks suyumu içmişim, bir güzel duşumu alıp kremlenmişim, 5 dakika meditasyon sonrası yatağa geçmişim ki, bu sesle irkildim. abi inanır mısın tam böyle transa geçmişim vücudum karıncalanmaya başlamış, dayı başımda dikildi:
"abi pişmaniye alır mısın, izmit pimaniyesi bak yemeyen bin pişman"
"ya abii gitsene artıkk kurtulamayacak mıyım sizden ya?? her yolculukta başımda dikiliyorsunuz!!"
"bak iki kutu beş lira tek alırsan yedi lira."
"abicim istemiyorum pişmaniye falan. ben yemiyorum öyle şeylerr. gider misin artıkk!"
"tamam gülüm, bu kadar kızma biz de ekmek parası...."
"gittt!!! artık!!!"
bir daha uzun bir süre transa geçemedim. aradaki gümüş kordon da koptu. tekrar mars saatinin ay'a 1.3 derece orb'ta geçmesini bekleyeceğiz.
devamını gör...
kadınların erkeklere hiç çok yakışıklısın dememesi
          çeşitli sebepleri olabilecek durumdur. 
bana şahsen “biliyorum” dediğim için demiyorlar.
biri çok yakışıklısın deyince biliyorum diyorum ve bir daha aynı şeyi söylemiyorlar. biliyorum.
  bana şahsen “biliyorum” dediğim için demiyorlar.
biri çok yakışıklısın deyince biliyorum diyorum ve bir daha aynı şeyi söylemiyorlar. biliyorum.
devamını gör...
bergen
          yıllardır konuşulan, başarılı bir kadının hikayesi.
filmin senaryosunu; sema kaygusuz ve yıldız bayazıt yazdı.
yönetmenliğini; mehmet binay ve caner alper yaptı.
başrollerinde; farah zeynep abdullah, erdal beşikçioğlu, tilbe saran, nergis öztürk oynadı.
1959 yılında, mersin'de doğan, belgin adında bir kız vardır.
annesi ile babası o küçükken boşanır.
annesi ile ankara'ya yerleşir. annesi dikiş diker, belgin’de konservatuara girmek için çalışır. babasını özler, şarkı söyler, ablalarını özler, şarkı söyler. annesi, başta şarkı söylemesini istemez ama kızına dayanamaz.
o esnada, mahallede bir de sevgili edinir. onu çok seven ve ne zaman isterse o zamana kadar bekleyecek biridir bu adam. ama işte olmaz. annesi okulu olduğu için kızının o gençle ilişkisini onaylamaz. hayatında önemli yer eden 2.ci erkeği de, annesi hayatından çıkarır.
kötü niyetli olmayan, ama mutsuz eden iki karardır bunlar.
yalnız kalan belgin, ona edilen bir teklifi kabul eder, kendine bergen, sahne adını koyar ve sahnelere çıkmaya başlar.
annesi karşı çıkar ama belgin bu sefer onu dinlemez.
sonrasında, adana'da sahneye çıkma teklifi alır ve sonunu hazırlayan adama, karşı koyamaz bergen.
aslında sadece şarkı söylemek isteyen bir kadındır. ama şarkıları kaderi olur.
adana'da hayatına giren halil serbest’i hayatından çıkarmayı başaramaz.
hastaca olan zaafını sevgi sanan bir adamın, kurbanı olur.
çoğu sahnede ağladım, çoğu sahnede şarkılarını söyledim.
olması gereken bir filmdi. farah zeynep, bu role çok yakıştı.
bergen, başarıları ile anılması gereken bir kadındı.
ruhun şad olsun.
onun da her zaman istediği gibi
onun için üzülmüycem.
benim için üzülme
      
  filmin senaryosunu; sema kaygusuz ve yıldız bayazıt yazdı.
yönetmenliğini; mehmet binay ve caner alper yaptı.
başrollerinde; farah zeynep abdullah, erdal beşikçioğlu, tilbe saran, nergis öztürk oynadı.
1959 yılında, mersin'de doğan, belgin adında bir kız vardır.
annesi ile babası o küçükken boşanır.
annesi ile ankara'ya yerleşir. annesi dikiş diker, belgin’de konservatuara girmek için çalışır. babasını özler, şarkı söyler, ablalarını özler, şarkı söyler. annesi, başta şarkı söylemesini istemez ama kızına dayanamaz.
o esnada, mahallede bir de sevgili edinir. onu çok seven ve ne zaman isterse o zamana kadar bekleyecek biridir bu adam. ama işte olmaz. annesi okulu olduğu için kızının o gençle ilişkisini onaylamaz. hayatında önemli yer eden 2.ci erkeği de, annesi hayatından çıkarır.
kötü niyetli olmayan, ama mutsuz eden iki karardır bunlar.
yalnız kalan belgin, ona edilen bir teklifi kabul eder, kendine bergen, sahne adını koyar ve sahnelere çıkmaya başlar.
annesi karşı çıkar ama belgin bu sefer onu dinlemez.
sonrasında, adana'da sahneye çıkma teklifi alır ve sonunu hazırlayan adama, karşı koyamaz bergen.
aslında sadece şarkı söylemek isteyen bir kadındır. ama şarkıları kaderi olur.
adana'da hayatına giren halil serbest’i hayatından çıkarmayı başaramaz.
hastaca olan zaafını sevgi sanan bir adamın, kurbanı olur.
çoğu sahnede ağladım, çoğu sahnede şarkılarını söyledim.
olması gereken bir filmdi. farah zeynep, bu role çok yakıştı.
bergen, başarıları ile anılması gereken bir kadındı.
ruhun şad olsun.
onun da her zaman istediği gibi
onun için üzülmüycem.
benim için üzülme
devamını gör...
ayın en çalışkan 10 yazarı hakkında ne dediler
          ay içerisinde en çok karmayı toplayan yazarlar. 
son 8 gün hiç girmeyip nasıl 2. sırada yer almışım diye düşündürdü beni doğrusu. geçtiğimiz aylardada durum hep aynı ama en azından o zamanlar deli gibi yazıyordum. sanırım eylül ayı kesat geçmiş sözlük için.
bu arada 1. sıradaki pek kıymetli sayın yazar arkadaşım lütfen az dinlenir misin? bu nedir ya topuklarım bir tarafımı aşındırdı hala aramızda 5 yazarlık karma var. ayıp ayıp. hahah şaka şaka tebrik ve takdir ediyorum. zaten pek dolu dolu yazıyor malum. kendileri hakkını veriyor ama ben sanki herkes ölmüşte mecburi o sıradayım gibi. hani yarışmaya 3 kişi katılırda sen 3. olursun ya hah işte o hesap. diğerleri sınavda hep kaydırmış da ben arada sıyrılmışım gibi. (başka ne derimde gömerim kendimi bilemedim. dur az daha düşüneyim.) heh hani yüksek yerlerde tanıdıkları vardırda tüm saçmalığına rağmen mülakatta seçilir işte o işte o benim. (selam yüksek yerler.)
bir ayı daha geride bıraktık. kah güldük kah güldük kah güldük valla biz genelde güldük. darısı başınıza. çok öptüm.
  son 8 gün hiç girmeyip nasıl 2. sırada yer almışım diye düşündürdü beni doğrusu. geçtiğimiz aylardada durum hep aynı ama en azından o zamanlar deli gibi yazıyordum. sanırım eylül ayı kesat geçmiş sözlük için.
bu arada 1. sıradaki pek kıymetli sayın yazar arkadaşım lütfen az dinlenir misin? bu nedir ya topuklarım bir tarafımı aşındırdı hala aramızda 5 yazarlık karma var. ayıp ayıp. hahah şaka şaka tebrik ve takdir ediyorum. zaten pek dolu dolu yazıyor malum. kendileri hakkını veriyor ama ben sanki herkes ölmüşte mecburi o sıradayım gibi. hani yarışmaya 3 kişi katılırda sen 3. olursun ya hah işte o hesap. diğerleri sınavda hep kaydırmış da ben arada sıyrılmışım gibi. (başka ne derimde gömerim kendimi bilemedim. dur az daha düşüneyim.) heh hani yüksek yerlerde tanıdıkları vardırda tüm saçmalığına rağmen mülakatta seçilir işte o işte o benim. (selam yüksek yerler.)
bir ayı daha geride bıraktık. kah güldük kah güldük kah güldük valla biz genelde güldük. darısı başınıza. çok öptüm.
devamını gör...
kişinin büyüdüğünü fark ettiği anlar
          küçüklüğümden beri biraz içli bir çocuktum. kimsenin arkadaşlık yapmak istemediği insanlara kıyamaz oyuna dahil etmek için elimden geleni yapardım.
birinin ağladığını gördüğümde hemen ben de hüzne kapılır iç çekmeye başlardım.
mesela bir gün tv başında haberleri izlerken 9 yaşında bir kız ile 13 yaşındaki ablasının soba gazından zehirlenerek öldüğünü dinlerken annesinin nasıl bir üzüntü içinde olduğunu düşünüp gözümden yaşların akmaya başladığını fark ettim. ve bu 99 depreminde, soma faciasında ve nicelerinde aynı şekilde devam etti.
başkasının derdini taşımak zor gelmese de kendi kırgınlıklarımı tek başıma atlamazdım bir türlü. bu yüzden canım ne zaman yansa koşup annemin kollarına sığınıyordum. ben ağlarken annem bir yandan sakinleştiriyor bir yandan da benimle göz yaşı döküyordu.
işte bir gün yine canım çok yandığında annemi aramak istedim. sonra düşündüm ki her kederim onu benden çok etkliyordu. kıyamadım. oturdum bir kaldırım kenarına, göz yaşlarım tükenene dek bekledim. sonra kalktım, yoluma devam ettim. üzüldüğümde başkalarının canını yakmamayı öğrendiğimde fark ettim ki 'evet, ben artık büyümüş tüm.'
  birinin ağladığını gördüğümde hemen ben de hüzne kapılır iç çekmeye başlardım.
mesela bir gün tv başında haberleri izlerken 9 yaşında bir kız ile 13 yaşındaki ablasının soba gazından zehirlenerek öldüğünü dinlerken annesinin nasıl bir üzüntü içinde olduğunu düşünüp gözümden yaşların akmaya başladığını fark ettim. ve bu 99 depreminde, soma faciasında ve nicelerinde aynı şekilde devam etti.
başkasının derdini taşımak zor gelmese de kendi kırgınlıklarımı tek başıma atlamazdım bir türlü. bu yüzden canım ne zaman yansa koşup annemin kollarına sığınıyordum. ben ağlarken annem bir yandan sakinleştiriyor bir yandan da benimle göz yaşı döküyordu.
işte bir gün yine canım çok yandığında annemi aramak istedim. sonra düşündüm ki her kederim onu benden çok etkliyordu. kıyamadım. oturdum bir kaldırım kenarına, göz yaşlarım tükenene dek bekledim. sonra kalktım, yoluma devam ettim. üzüldüğümde başkalarının canını yakmamayı öğrendiğimde fark ettim ki 'evet, ben artık büyümüş tüm.'
devamını gör...
aynı evde yaşıyormuş gibi entryler
          karnın aç mı ? bir şeyler hazırlayayım mı ?
      
  devamını gör...
coğrafya kaderdir
          coğrafya kaderdir, ama o kaderi belirleyen de yine insanların eylemleridir. öyle olmasaydı bugünün ortadoğusu zamanında ilim ve irfan yuvası olmazdı diyerek, cevabımı vereceğim.
      
  devamını gör...
sketchtoy'da çizilen normal sözlük nickleri
devamını gör...
aşk
          karda donmak üzeresin, uyumak tatlı geliyor ama sen öldüğünün farkında değilsin. 
| ıssız adam
not: filmi pek sevemedim ama güzel söz.
  | ıssız adam
not: filmi pek sevemedim ama güzel söz.
devamını gör...
sözlükte yer yerinden oynarken online olmayan yazar
          gece yarısından sonra sözlüğe girdiğinde "ben neredeyim" diye ekranın üstüne bakacaktır.
bu gece sözlüğe girmemiş olmayı dilerdim. yarın kim bilir ne düşünecektim?
  bu gece sözlüğe girmemiş olmayı dilerdim. yarın kim bilir ne düşünecektim?
devamını gör...
kemal sunal
          halkın arasından çıkagelmiş bizden birisidir. büründüğü karakterlerin tamamı bize o duyguyu verir. iş bu sebepten büyük ama çok büyük bir oyuncudur.
hele zübük diye bir filmi var ki, rahmetli sanki bu günleri görerek oynamış.
  hele zübük diye bir filmi var ki, rahmetli sanki bu günleri görerek oynamış.
devamını gör...
güneş (yazar)
          sabah uyandım, tek gözüm açık, elimde telefon. önce interneti açtığım anda yağan bildirimlere şöyle bi göz attım, sonra kafa’ya girip takip butonuna bastım, var mı bişiler? okuyam da okurken ayılam, yok. beni aniden ayıltacak bir şey yok, okurken hafif hafif dikkatimi uyarıp da zihnimi uyandıracak bir şey de yok. çıktım, instagram’da kedi köpek fotoğrafı baktım. tamam tamam, keşfetime güzel güzel kızlar da düşüyor, onlara da baktım. neyse. twitter? meh. sabah sabah algılayamayacağım kadar çok meme var. organ olan değil fesatî, anadolu ellerinde caps diye bilinen şey işte. yok, kalkayım en iyisi. 
tuvalete gittim. yüzümü yıkarken güneş aklıma geldi. allah allah ne kadar da beklenmedik bir enişte öpüşü bu, güneş ne alaka? tamam sık sık okuyorum hatta vaktim olduğunda gerilere gerilere gidip önceleri yazdıklarını da ama, ben daha yeni uyanıyorum. ayılmaya çalışan zihnimde güneş ne arıyor? geri sar, şu filmi makinist geri sar…
yeşilevham… nickaltı girmiş güneş’e, okumuşum gözucuyla. herkes gibi onun da, herkes gibi benim de ilk zamanlarda düştüğümüz hatayı birilerinin tekrarlamasından dem vurmuş. zihnim oradan çekmiş güneş'i meğerse. uyanmaya çalışırken oyun hamuru gibi oluyor beyin, yakalayamıyosun bi türlü.
neyse. güneş, naber? ben pek nickaltı girmem, bu da böyle bir yanımdır ama bi yandan da bu da böyle bir anımdır. sabah sabah zihnimde ne işin var? neyse, uyandım. şaka elbet, zihnimde sana ve yazdıklarına yer açmaktan keyif duyuyorum, bundandır ki zaten okuyorum.
- hitabı özneden al, kitleye geri ver.
“ben cesur değilim onun kadar” demişti nickaltımda kendileri bir gün, yazdıklarıma gönderme yaparak. düşüncelerimizin hızına yetişememe konusunda ne kadar haklıysa, bu çıkarımında da bi o kadar yanılıyordu. kendisinin yalın, olduğu gibi, doğal ve içten, samimi üslubunun yanında benim üstü bol bol kapalı, çokça göndermeli ve çokça katmanlı yazım tarzıma dair nasıl böyle bir yorumda bulundu o zaman da anlam verememiştim, şimdi de veremiyorum. aslında ben bu ortama, onun kadar net ve açık şekilde yazmaya gelmiştim ama başaramadım. sonuç, yazdıklarımın yüzde yüzünü benim, yüzde doksan beşini tek bir kişinin anlayabildiği, kalanınınsa yüzde ellilerde dans ettiği bir konuma getirdi beni. olsun varsın. yani güneş, senin yazma konusundaki açıklığın beni döver, böyle de devam et lütfen.
2000 karakter nickaltı mı olur? oldu valla ve yine valla, kısa kestim. sörry.
  tuvalete gittim. yüzümü yıkarken güneş aklıma geldi. allah allah ne kadar da beklenmedik bir enişte öpüşü bu, güneş ne alaka? tamam sık sık okuyorum hatta vaktim olduğunda gerilere gerilere gidip önceleri yazdıklarını da ama, ben daha yeni uyanıyorum. ayılmaya çalışan zihnimde güneş ne arıyor? geri sar, şu filmi makinist geri sar…
yeşilevham… nickaltı girmiş güneş’e, okumuşum gözucuyla. herkes gibi onun da, herkes gibi benim de ilk zamanlarda düştüğümüz hatayı birilerinin tekrarlamasından dem vurmuş. zihnim oradan çekmiş güneş'i meğerse. uyanmaya çalışırken oyun hamuru gibi oluyor beyin, yakalayamıyosun bi türlü.
neyse. güneş, naber? ben pek nickaltı girmem, bu da böyle bir yanımdır ama bi yandan da bu da böyle bir anımdır. sabah sabah zihnimde ne işin var? neyse, uyandım. şaka elbet, zihnimde sana ve yazdıklarına yer açmaktan keyif duyuyorum, bundandır ki zaten okuyorum.
- hitabı özneden al, kitleye geri ver.
“ben cesur değilim onun kadar” demişti nickaltımda kendileri bir gün, yazdıklarıma gönderme yaparak. düşüncelerimizin hızına yetişememe konusunda ne kadar haklıysa, bu çıkarımında da bi o kadar yanılıyordu. kendisinin yalın, olduğu gibi, doğal ve içten, samimi üslubunun yanında benim üstü bol bol kapalı, çokça göndermeli ve çokça katmanlı yazım tarzıma dair nasıl böyle bir yorumda bulundu o zaman da anlam verememiştim, şimdi de veremiyorum. aslında ben bu ortama, onun kadar net ve açık şekilde yazmaya gelmiştim ama başaramadım. sonuç, yazdıklarımın yüzde yüzünü benim, yüzde doksan beşini tek bir kişinin anlayabildiği, kalanınınsa yüzde ellilerde dans ettiği bir konuma getirdi beni. olsun varsın. yani güneş, senin yazma konusundaki açıklığın beni döver, böyle de devam et lütfen.
2000 karakter nickaltı mı olur? oldu valla ve yine valla, kısa kestim. sörry.
devamını gör...
huriyle birleşmede kıl diplerine kadar herkes haz alacak
          şu fantezi en baba porno yapımcılarının aklına gelmemiştir ki o kadar seçici olduğum halde şöylesine hiç denk gelmedim. hep cilve yapan kadın ve aç bir erkek... aga bu nedir yaa. kıl diplerine kadar zevk alacak demek nasıl bir hayal gücüdür.
      
  devamını gör...
hagop vahram çerçiyan
          zamanında robert koleji'nde matematik, coğrafya ve kaligrafi dersleri veren ermeni asıllı türk vatandaşı. alametifarikası ise mustafa kemal atatürk'ün imzasını tasarlamış olmasıdır.
1928 yılında harf devrimi'nin gerçekleşmesinden, 1934'te soyadı kanunu'nun kabul edilmesine kadar atatürk bizim de bildiğimiz "gazi m. kemal" imzasını kullanıyordu.

fakat bu tarihten sonra atatürk'e yeni soyadını belirtecek bir imza lazım geldi. bu öyle gelişigüzel bir imza olamazdı. dönemin milletvekilleri tarafından çerçiyan'ın kaligrafideki uzmanlığı atatürk'e bildirildi. ilerleyen süreçte çerçiyan tarafından kendisine beş tane numune sunuldu.

atatürk beşinci ve son numuneyi seçecek ve böylece o meşhur imzasına sahip olmuş olacaktır.
 
      
  1928 yılında harf devrimi'nin gerçekleşmesinden, 1934'te soyadı kanunu'nun kabul edilmesine kadar atatürk bizim de bildiğimiz "gazi m. kemal" imzasını kullanıyordu.

fakat bu tarihten sonra atatürk'e yeni soyadını belirtecek bir imza lazım geldi. bu öyle gelişigüzel bir imza olamazdı. dönemin milletvekilleri tarafından çerçiyan'ın kaligrafideki uzmanlığı atatürk'e bildirildi. ilerleyen süreçte çerçiyan tarafından kendisine beş tane numune sunuldu.

atatürk beşinci ve son numuneyi seçecek ve böylece o meşhur imzasına sahip olmuş olacaktır.
 
      devamını gör...
günün tarifi
          tarifenin tarifi.  
ekmek oldu 2,5. dün akşam benzine zam gelmiş, bu sabah yine gelmiş. hastaneden dönerken yığılmış arabalar vardı benzincide. çok umurumda mıydı? şimdi işte şimdi bir sigara yaktım. altı aydır yıkatmadığım arabamı yıkamacıya götürdüm. arabayı görünce dedi ki adam, abla ne yaptın sen ya!
dedim vakit yok.
sonra yürüdüm biraz şehrin pis sokağında. tavuk dönercinin önünden geçerken midem bulandı. et döner olsaydı bulanır mıydı? soluma bakıyorum şimdi iki kırmızı araba arka arkaya park etmiş. hep bir kırmızı arabam olsun istedim. hani şu mini cooperlardan var ya. işte onun kırmızı. olmayacak biliyorum.
bir patronum vardı. 16 senelik çalışan ben 500 dolar alıyordum maaş olarak. yüksek lisanas iki yabancı dil. otuz bin metrekarelik fabrikanın tüm prefabrik betonlarını imalata veriyorum. mercedesinde giderken şantiyeye, koltuğun götümü ısıtmasına sevinmiştim. sonra kendime kızmıştım. ocak ayındaydık. tepenin üzerine kurulu şantiyede işçilere ekstra mesai yaparken götümün ısınmasına sevinen ben ne zengindim, ne tam fakirdim. ne mutluydum ne mutsuz. yürüdüm tepeden aşağı. bir zeytin ağacı gördüm. hemen fotoğrafını çektim. arkasından çalışma makinelerinden birinin fotoğrafını çektim. instagram sayfam beni bekliyordu. paylaştım gitti. götüm soğumuştu ama kalbim ısınmıştı bak işte. şimdi oturduğum yerden annem ile 80 yaşındaki emine teyzenin sohbetini dinliyorum. eskiden, yani çok eskide değil sanırım bundan iki üç sene öncesi pazara gittiklerinde, pazar arabalarının çarpışmasından bahsediyor annem. o da şiirsel konuşuyor.
pazar arabalarının çarpışmaları güzel kitap ismi olur.
konusu mu?
işte muzun artışı.
çayın fırlatılması.
yunan müziği.
arap şeyhlerinin rehin kalmış kızları.
suyun tükendiğini göreceğimiz gün.
potasyumun kalp krizine yol açtığı.
ve nihayetinde son bölüm olarak, neden bazı köpeklerin geçen arabalara havladığını irdeleyen bilimsel bir makale.
gündelik rutinim kırıldığı bu günden selam olsun.
  ekmek oldu 2,5. dün akşam benzine zam gelmiş, bu sabah yine gelmiş. hastaneden dönerken yığılmış arabalar vardı benzincide. çok umurumda mıydı? şimdi işte şimdi bir sigara yaktım. altı aydır yıkatmadığım arabamı yıkamacıya götürdüm. arabayı görünce dedi ki adam, abla ne yaptın sen ya!
dedim vakit yok.
sonra yürüdüm biraz şehrin pis sokağında. tavuk dönercinin önünden geçerken midem bulandı. et döner olsaydı bulanır mıydı? soluma bakıyorum şimdi iki kırmızı araba arka arkaya park etmiş. hep bir kırmızı arabam olsun istedim. hani şu mini cooperlardan var ya. işte onun kırmızı. olmayacak biliyorum.
bir patronum vardı. 16 senelik çalışan ben 500 dolar alıyordum maaş olarak. yüksek lisanas iki yabancı dil. otuz bin metrekarelik fabrikanın tüm prefabrik betonlarını imalata veriyorum. mercedesinde giderken şantiyeye, koltuğun götümü ısıtmasına sevinmiştim. sonra kendime kızmıştım. ocak ayındaydık. tepenin üzerine kurulu şantiyede işçilere ekstra mesai yaparken götümün ısınmasına sevinen ben ne zengindim, ne tam fakirdim. ne mutluydum ne mutsuz. yürüdüm tepeden aşağı. bir zeytin ağacı gördüm. hemen fotoğrafını çektim. arkasından çalışma makinelerinden birinin fotoğrafını çektim. instagram sayfam beni bekliyordu. paylaştım gitti. götüm soğumuştu ama kalbim ısınmıştı bak işte. şimdi oturduğum yerden annem ile 80 yaşındaki emine teyzenin sohbetini dinliyorum. eskiden, yani çok eskide değil sanırım bundan iki üç sene öncesi pazara gittiklerinde, pazar arabalarının çarpışmasından bahsediyor annem. o da şiirsel konuşuyor.
pazar arabalarının çarpışmaları güzel kitap ismi olur.
konusu mu?
işte muzun artışı.
çayın fırlatılması.
yunan müziği.
arap şeyhlerinin rehin kalmış kızları.
suyun tükendiğini göreceğimiz gün.
potasyumun kalp krizine yol açtığı.
ve nihayetinde son bölüm olarak, neden bazı köpeklerin geçen arabalara havladığını irdeleyen bilimsel bir makale.
gündelik rutinim kırıldığı bu günden selam olsun.
devamını gör...


