çöpçüler
bir rivayete göre erkin baba bu şarkıyı çöpçülerin zulayı süpürmesi üstüne yazmıştır olay şöyle;
polis erkin abinin olduğu eve baskın düzenler.evdekiler de bu haberi alınca evde ki maddeleri gazeteye sarıp camdan aşağı atarlar. baskından sonra aşağı inip baktıklarında çöpçülerin,yerdeki gazeteleri süpürüp gittiğini görürler.
kör olası çöpçüler aşkımı süpürmüşler...
polis erkin abinin olduğu eve baskın düzenler.evdekiler de bu haberi alınca evde ki maddeleri gazeteye sarıp camdan aşağı atarlar. baskından sonra aşağı inip baktıklarında çöpçülerin,yerdeki gazeteleri süpürüp gittiğini görürler.
kör olası çöpçüler aşkımı süpürmüşler...
devamını gör...
her rolün altından kalkabilen aktörler
devamını gör...
normal sözlük'e katkı sağlamak için yazarların yapabilecekleri
şimdiye kadar kafa sözlüğe üç kişi kazandırdım. kız kardeşime de üye olması için baskı yapıyorum şu an.*. bol tanım, beğeni ve insanlara kafa sözlük diye bir yer varmış üye olsana diyerek katkıda bulunabilirsiniz.
devamını gör...
spontane radyo yayını
cenk beyden sadece kendim için bir adet şarkı rica edeceğim program.
yoksa valla dm'leri ifşa ederim, düğünümüz başka bahara kalır.
istek şarkım; bendeniz hanım sanatçısının enişte adlı muhteşem eseri, şimdiden teşekkür ederim hayat.. öhm. cenk bey...
ayrıca önümüzdeki hafta robnaja hanımı sepetleyip beraber program yapacağımız müjdesini verdiğin için de ayrıca teşekkür ederim. kısık göz sırıtan smiley was here.
yoksa valla dm'leri ifşa ederim, düğünümüz başka bahara kalır.
istek şarkım; bendeniz hanım sanatçısının enişte adlı muhteşem eseri, şimdiden teşekkür ederim hayat.. öhm. cenk bey...
ayrıca önümüzdeki hafta robnaja hanımı sepetleyip beraber program yapacağımız müjdesini verdiğin için de ayrıca teşekkür ederim. kısık göz sırıtan smiley was here.
devamını gör...
18 yaş
27 şubat 2021 tarihi itibariyle benim için sonlanmış olan yaş grubudur.
devamını gör...
işsizler iş beğenmiyor
iş mı beğenmiyorlar yani bu kelimelerin koca bir şaka olmasını çok isterdim. köle arar gibi eleman arıyorsunuz sonra yok iş beğenmiyorlarmış hadi oradan. biz o kadar emek verdik ne tür zorluklarla okuduk tabi haberleri yok tek istedikleri 5 kuruş daha fazla kazanmak haram zıkkım olsun. hakkını yediğiniz tek bir insanın cezasını çekersiniz umarım. 22-23 yaşlarındaki gençleri çok kırdınız umarım allah bunu sizin yanınıza bırakmaz.
devamını gör...
yolların kesişmesi
çok güzel tesadüfler olur bazen. hiç ummadığınız anda yolunuz birileri ile kesişir. bu bazen metro beklerken tanıştığınız biri bazen sahilde yürürken bazen de orda burda tanıştığınız biri olabilir. kesişen bu yolda bir şey katarsınız hayatınıza. belki ona bir faydanız olur belki onun size. birilerine dokunabilmek birilerinin sizin hayatınıza dokunabilmesi ve bu güzel kesişmelerin bana göre bir tesadüf olmaması...
devamını gör...
bilinmeyen bir kadının mektubu
stefan zweig ile tanıştığım ilk kitap: bilinmeyen bir kadının mektubu (kitap).
kutsal olan aşkın insanın kısacık yaşamı içerisinde ne denli keskin ve paha biçilemez derecede acı verici olduğunu haykırır. kişinin kendine duyduğu saygı ve onuru aşkın yanında değersizdir belki. insan o kadar eğilir ki ayağa kalkamaz eğildiği kişi karşısında.
aşk için yaşamış, aşk için doğmuş bir kimseden bahsediyoruz. (kendi tarifiyle diyebilirim sanırım...) karşılıksız verilen, kutsallık atfedilebilen o pürüzsüz doğaya sahip -her şartta ve her zamanda varlığı korunacak olan- sevgisi insanın kabusunun da yegane kaynağıdır. ne denli mutsuzsan aşkın o kadar büyüktür belki. fakat kısacık insan yaşamı içerisinde süklüm püklüm gezinmek, gark olmak ne kadar doğrudur? muhtemelen insan -kısacık ömründe- bu soruyu illaki kendine sormuştur. şöyle der: "aşk için ölmeli mi? aşk için yaşanmalı mı? aşk nedir öyleyse! uğruna ölemeyeceksem, uğruna yaşayamayacaksam ve onun anısı uğruna sürünemeyeceksem niçin vardır o tarifsiz sevgi!"
bu düşünceler peşimi kovalamıştı bu kitabı okuduğum zaman. * en azından bunu anımsayabiliyorum. halen de bu düşüncelerden kurtulduğumu söylemek güç. bu kesin surette bir aşk problemidir gözümde.
insan bencil mi olmalı bizim tanınmış roman yazarı r. gibi? r. bencil miydi ki? şüphesiz epey de bencil olduğu söylenebilir. öbür taraftan herkes yaşamını bir şekilde "gerçekleştiriyor". bu da şu demek: kim nasıl mutluysa -bırakın- öyle yaşasın. seksen yaşındaki bir kadın çapkınlık yaparken mutluluk duyuyorsa, bırakın onu. o zaten mutlu. ya da en azından öyle sanıyor. ki gerçek olan önemli değildir biz insanlar için. önemli olan inanmaktır. gerçek aldatıcı, inanmak sahte olabilir. lakin inanç, gerçekten her zaman daha güçlüdür. bu bakımdan kitabımızın protagonisti her bakımdan kendince haklıydı. kendisine bir noktada yazık etmemişti. elbette kendisine inandığı aşk uğruna ruhsal ve bedensel acı çektirmesi pek de anlaşılır görünmüyor olabilir. yine de aşk bu. bütün büyüsü de bu kelimede yatıyor. halen anlayamadığımız bir konu. halen karanlıktayız belki.
kitabı beğenip beğenmememe gelirsek... pek sevdiğim söylenemez. romantizm bir noktada beni sıktı çünkü kitabın gerçekliğini zedeliyordu. rus romantizminde bunu hissetmezsiniz örneğin. fakat zweig bu gerçekçiliği tam anlamıyla sağlayamamış. yine de bir eser bu. elbette okunmasında fayda vardır ve okunmalıdır da. fakat abartılan bir kitaptır da. ülkemizde bir süredir esen zweig rüzgarından olsa gerek. *
ayrıca aşırı derecede söz tekrarı vardı ve bu beni bunalttı bazı zamanlar. sanki mektup yazarı şöyle diyordu: "çok kez söyleyeyim ki beni anlasın. anlama potansiyeline sahip birisi değil çünkü..."
diğer yandan bu tekrarlar kitabın da bir parçası. yani olmazsa olmaz da denebilir çünkü aşk duygusunu size veren bu cümlecikler, kelimecikler oluyor.
(mektup yazmayı ve okumayı seven ben, bu kitap ile mektuplara karşı biraz soğumuştur. bazı noktalarda kurguyu zedeleyici dramatikliğe rastladım ve gerçekçi olduğunu düşünemedim bir türlü. )
"çocuğum öldü, bizim çocuğumuz -şimdi dünyada, senden başka, sevebileceğim kimse kalmadı. fakat sen kimsin ki benim için? sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için? "
"çocuğumuz dün öldü -sen onu asla tanımadın. hiçbir zaman, rastlantı sonucu gerçekleşen kısacık karşılaşmalarda bile bu çiçek gibi açan, küçücük canlı, şöyle bir gelip geçerken dahi olsa senin bakışların tarafından hiçbir zaman okşanmadı."
"sen, benim için- sana nasıl söyleyebilirim? bu konuda her girişim yetersiz kalır-, evet, çünkü sen benim için her şeydin, bütün hayatımdın."
kutsal olan aşkın insanın kısacık yaşamı içerisinde ne denli keskin ve paha biçilemez derecede acı verici olduğunu haykırır. kişinin kendine duyduğu saygı ve onuru aşkın yanında değersizdir belki. insan o kadar eğilir ki ayağa kalkamaz eğildiği kişi karşısında.
aşk için yaşamış, aşk için doğmuş bir kimseden bahsediyoruz. (kendi tarifiyle diyebilirim sanırım...) karşılıksız verilen, kutsallık atfedilebilen o pürüzsüz doğaya sahip -her şartta ve her zamanda varlığı korunacak olan- sevgisi insanın kabusunun da yegane kaynağıdır. ne denli mutsuzsan aşkın o kadar büyüktür belki. fakat kısacık insan yaşamı içerisinde süklüm püklüm gezinmek, gark olmak ne kadar doğrudur? muhtemelen insan -kısacık ömründe- bu soruyu illaki kendine sormuştur. şöyle der: "aşk için ölmeli mi? aşk için yaşanmalı mı? aşk nedir öyleyse! uğruna ölemeyeceksem, uğruna yaşayamayacaksam ve onun anısı uğruna sürünemeyeceksem niçin vardır o tarifsiz sevgi!"
bu düşünceler peşimi kovalamıştı bu kitabı okuduğum zaman. * en azından bunu anımsayabiliyorum. halen de bu düşüncelerden kurtulduğumu söylemek güç. bu kesin surette bir aşk problemidir gözümde.
insan bencil mi olmalı bizim tanınmış roman yazarı r. gibi? r. bencil miydi ki? şüphesiz epey de bencil olduğu söylenebilir. öbür taraftan herkes yaşamını bir şekilde "gerçekleştiriyor". bu da şu demek: kim nasıl mutluysa -bırakın- öyle yaşasın. seksen yaşındaki bir kadın çapkınlık yaparken mutluluk duyuyorsa, bırakın onu. o zaten mutlu. ya da en azından öyle sanıyor. ki gerçek olan önemli değildir biz insanlar için. önemli olan inanmaktır. gerçek aldatıcı, inanmak sahte olabilir. lakin inanç, gerçekten her zaman daha güçlüdür. bu bakımdan kitabımızın protagonisti her bakımdan kendince haklıydı. kendisine bir noktada yazık etmemişti. elbette kendisine inandığı aşk uğruna ruhsal ve bedensel acı çektirmesi pek de anlaşılır görünmüyor olabilir. yine de aşk bu. bütün büyüsü de bu kelimede yatıyor. halen anlayamadığımız bir konu. halen karanlıktayız belki.
kitabı beğenip beğenmememe gelirsek... pek sevdiğim söylenemez. romantizm bir noktada beni sıktı çünkü kitabın gerçekliğini zedeliyordu. rus romantizminde bunu hissetmezsiniz örneğin. fakat zweig bu gerçekçiliği tam anlamıyla sağlayamamış. yine de bir eser bu. elbette okunmasında fayda vardır ve okunmalıdır da. fakat abartılan bir kitaptır da. ülkemizde bir süredir esen zweig rüzgarından olsa gerek. *
ayrıca aşırı derecede söz tekrarı vardı ve bu beni bunalttı bazı zamanlar. sanki mektup yazarı şöyle diyordu: "çok kez söyleyeyim ki beni anlasın. anlama potansiyeline sahip birisi değil çünkü..."
diğer yandan bu tekrarlar kitabın da bir parçası. yani olmazsa olmaz da denebilir çünkü aşk duygusunu size veren bu cümlecikler, kelimecikler oluyor.
(mektup yazmayı ve okumayı seven ben, bu kitap ile mektuplara karşı biraz soğumuştur. bazı noktalarda kurguyu zedeleyici dramatikliğe rastladım ve gerçekçi olduğunu düşünemedim bir türlü. )
"çocuğum öldü, bizim çocuğumuz -şimdi dünyada, senden başka, sevebileceğim kimse kalmadı. fakat sen kimsin ki benim için? sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep, ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için? "
"çocuğumuz dün öldü -sen onu asla tanımadın. hiçbir zaman, rastlantı sonucu gerçekleşen kısacık karşılaşmalarda bile bu çiçek gibi açan, küçücük canlı, şöyle bir gelip geçerken dahi olsa senin bakışların tarafından hiçbir zaman okşanmadı."
"sen, benim için- sana nasıl söyleyebilirim? bu konuda her girişim yetersiz kalır-, evet, çünkü sen benim için her şeydin, bütün hayatımdın."
devamını gör...
evlatlık olduğunuzu öğrenseniz biyolojik ailenizi arar mısınız sorunsalı
arada bir arayanları görünce üzerinde düşündüğüm soru. yanıtım net bir şekilde "kesinlikle hayır" bu soruya.
bazı şeyleri hiç merak etmemek gibi bir huyum var. bu tür konular da bu meraksızlığa dahil.
bazı şeyleri hiç merak etmemek gibi bir huyum var. bu tür konular da bu meraksızlığa dahil.
devamını gör...
mutfakta sinir eden durumlar
aradığım şeyin yerinin değişmesi.
arkadaş ! neyi kullandıysan sonra götür aynı yere koy. niye değiştirirsin arkadaş ?
eski bir şef olarak aklıma bu geldi.
arkadaş ! neyi kullandıysan sonra götür aynı yere koy. niye değiştirirsin arkadaş ?
eski bir şef olarak aklıma bu geldi.
devamını gör...
bir ailenin çocuğuna yapacağı en büyük kötülük
her istediğini verip, sorumluluk bilinci olmayan bir çocuk yetiştirmek.
devamını gör...
aynı nehirde iki kez yıkanılmaz
herakleitos değişmeyen tek şey değişim yasasıdır demiş ve bu yasaya logos demiştir. her şey akıyor ve bir nehirde iki defa yıkanılamaz diyerek desteklemiştir.
devamını gör...
şaka maka normal sözlük’ün keyifli olması
ilk sözlük deneyimimin olduğu ve muhtemelen son sözlük deneyimim olacak yerdir, bana bir yer yeterli fazlasına lüzum yok. bir yandan yazarken bir yandan da desteklendiğini görmek çok güzel bir duygu, en azından insanlar burada beğenmekten sakınmıyorlar güzel olan şeyi destekliyorlar.
devamını gör...
sinemaya gitmek
çoğunlukla tek giderdim ancak pandemi süreci sebebiyle gidemiyorum. bir de bilet fiyatları inanılmaz derecede pahalılaştı.
devamını gör...
normal sözlük'te gündem konularının konuşulmaması
dikkat ettim de sol frame de hiç gündem konuları konuşulmuyor varsa bile tek tük başlıklar. biraz gündem konuları tartışılsa, biraz siyaset konuşulsa ya da gündemdeki olayları tartışsak çok süper bir ortam olur. yazarlar ne siyaset konularına giriyor ne de gündemdeki olayları tartışıyor. benim bildiğim sözlük konsepti bu şekildi. bakıyorum başlıklara sırasıyla; sigarayı bırakmak isteyenlere tavsiyeler, düğün yapmak istemeyen gelin vb başlıklar var.
edit: artık gündem konuları da konuşulduğuna göre bu başlık biraz anlamsız kalmıştır.*
edit: artık gündem konuları da konuşulduğuna göre bu başlık biraz anlamsız kalmıştır.*
devamını gör...
2020
bahaneleri üzerine yıktığımız yıl
devamını gör...
türkiye'ye safi zararı olan insanlar
* basiretsiz yöneticiler ve hısım akrabaları
* vergi borçları silinen büyük firmalar
* youtuber tayfasının %97'si
* twitch tayfasının %100'ü
* 80 milyon nüfuslu ülkede altyapıdan oyuncu çıkaramayıp, çöp yabancılara para veren kulüp yöneticileri
* instagram fenomenlerinin %99'u
* birde tüm bnların prim yapmasına olanak sağlayan d*l israfları.
* vergi borçları silinen büyük firmalar
* youtuber tayfasının %97'si
* twitch tayfasının %100'ü
* 80 milyon nüfuslu ülkede altyapıdan oyuncu çıkaramayıp, çöp yabancılara para veren kulüp yöneticileri
* instagram fenomenlerinin %99'u
* birde tüm bnların prim yapmasına olanak sağlayan d*l israfları.
devamını gör...
hiçlik
yokluktur. olmamışlıktır.
devamını gör...
ruşendil-i beşer
beni en mutlu eden yazardır kendileri..
bir insan bu kadar mi umut verir insana..
iyi ki varsın..
umudun umudumuz..
bir insan bu kadar mi umut verir insana..
iyi ki varsın..
umudun umudumuz..
devamını gör...